Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD heyeti Tayvan’da: ‘Dostlarımızın yanındayız’

Yayınlanma

Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan’da 13 Ocak’ta düzenlenen başkanlık ve parlamento seçimlerinin ardından ABD’den eski üst düzey hükümet yetkililerinin yer aldığı bir heyet pazar günü Ada’ya ziyarette bulundu.

Tayvan ajansı CNA’nın haberine göre, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley, eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı James Steinberg ve ABD’nin Ada’daki defakto temsilciliği niteliğindeki Tayvan Amerikan Enstitüsü Başkanı Laura Rosenberger, akşam saatlerinde Tayvan’a ulaştı.

Tayvan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, heyetin, üç gün sürecek ziyarette, Tayvan lideri Tsai Ing-wen’in yanı sıra diğer üst düzey hükümet yetkilileri ve siyasi liderlerle görüşmeler yapacağı belirtildi.

Tayvan Amerikan Enstitüsünden yapılan açıklamada da, iki eski üst düzey yetkilinin, “ABD hükümetinin ricasıyla kendi özel kapasiteleri içinde Tayvan’ı ziyaret ettikleri” kaydedildi.

Tayvan Başkanı Tsai Ing-wen ve seçilmiş başkan William Lai Ching-te ABD heyetini karşıladı.

Hadley, 2005-2009 yıllarında eski ABD Başkanı George W. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapmıştı. Steinberg ise eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde, 2009 ile 2011 yılları arasında Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevini yürütmüştü.

Washington yönetimi, Tayvan lideri Tsai’in ilk kez seçildiği 2020’deki başkanlık seçiminin ardından “gayriresmi” nitelikteki benzer bir heyeti Ada’ya yollamıştı.

‘Ziyaret Tayvan-ABD arasındaki güçlü bağlara işaret ediyor’

Pazartesi günü DPP genel merkezinde delegelerle yaptığı toplantıda Lai, özgürlük ve demokrasinin “Tayvan halkı için en değerli varlıklar ve Tayvan’ı koruyacak kutsal dağlar” olduğunu söyledi.

Lai, bunların hem Tayvan hem de ABD tarafından paylaşılan “temel değerler” ve “Tayvan-ABD ortaklığında uzun vadeli istikrarın temeli” olduğunu da sözlerine ekledi.

Heyete ziyaretlerinin “anlamlı” olduğunu ve Tayvan ile ABD arasındaki ortaklığın gücünün bir göstergesi olduğunu vurgulayan Lai, “Bu ziyaret Tayvan için büyük önem taşıyor” dedi.

Heyet, Tsai ile de bir araya geldi.

Tsai’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre Hadley, “Tayvan’ın demokrasisi dünyaya parlak bir örnek teşkil etmektedir,” dedi.

Hadley, “Amerika’nın Tayvan’a olan bağlılığının kaya gibi sağlam, ilkeli ve iki partili olduğunu ve ABD’nin dostlarının yanında yer aldığını teyit etmek üzere bugün sizinle bir araya gelme fırsatı bulduğumuz için onur duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

Tsai de, “Ziyaretiniz son derece anlamlıdır. ABD’nin Tayvan demokrasisine verdiği desteği tam olarak ortaya koyuyor ve Tayvan ile ABD arasındaki yakın ve sağlam ortaklığın altını çiziyor” dedi.

‘Çin eninde sonunda tam birleşmeyi gerçekleştirecektir’

ABD’li heyetin ziyaret programı geçen hafta basına yansımış ve Çin ziyarete tepki göstererek, Tayvan ile herhangi bir temasa karşı çıkmıştı.

Çin Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Tayvan’daki seçimlerin ardından yayımladığı kutlama mesajı dolayısıyla da Washington yönetimini protesto etmişti.

Pekin yönetimi, Birleşmiş Milletler ve bağlı devletler tarafından da kabul edilen “tek Çin” ilkesini vurgulayarak Tayvan’ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına karşı çıkıyor, kendisini tanıyan ülkelerin Tayvan ile diplomatik ilişkileri kesmesini şart koşuyor.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi dün Kahire ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Tayvan hiçbir zaman bir ülke olmadı, olmayacak da! ‘Tayvan’ın bağımsızlığı’ hiçbir zaman gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek! ‘Tayvan’ın bağımsızlığı’ için bastıran her kim olursa olsun, Çin topraklarını bölmüş olur ve tarih ve hukuk tarafından kesinlikle sert bir şekilde yargılanır. Çin eninde sonunda tam birleşmeyi gerçekleştirecektir” dedi. 

Pasifik ada ülkesi Nauru, Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kesti

Bu arada, Tayvan’ı tanıyan az sayıdaki ülkeden biri olan Güney Pasifik’teki ada ülkesi Nauru, Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kestiğini duyurdu.

Nauru hükümeti yaptığı yazılı açıklamada, ülkenin Çin Halk Cumhuriyeti’ni (ÇHC) Çin’in tek meşru temsilcisi olarak tanıdığını bildirdi.

Açıklamada, “Nauru hükümeti, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2758 sayılı kararına uygun olarak, ‘tek Çin’ ilkesi doğrultusunda, Çin Halk Cumhuriyeti’ni Çin’in tamamını temsil eden tek meşru hükümet olarak tanır” ifadesine yer verildi.

Nauru’nun, bundan böyle Çin Cumhuriyeti’ni (Tayvan) “ayrı bir ülke” olarak tanımayacağı, “Çin’in topraklarının ayrılmaz parçası” olarak kabul edeceği belirtilen açıklamada, Tayvan ile diplomatik ilişkilerin kesildiği, resmi ilişki ve temas kurulmayacağı kaydedildi.

Çin Dışişleri Bakanlığı da Nauru’nun Tayvan ile diplomatik ilişkilerini keserek Çin’i resmi olarak tanıdığını doğruladı. Çin Dışişleri Bakanlığı, “Çin, Nauru Cumhuriyeti hükümetinin kararını takdir etmekte ve memnuniyetle karşılamaktadır” dedi.

Tayvan’ı tanıyan BM üyesi ülke sayısı 11’e düştü

Nauru’nun ilişkileri kesmesi sonucu Tayvan’ı diplomatik olarak tanımayı sürdüren Birleşmiş Milletler üyesi ülke sayısı da 11’e düştü.

En son Orta Amerika ülkesi Honduras, 26 Mart 2023’te Tayvan ile diplomatik ilişkilerini keserek Pekin’i Çin’in temsilcisi olarak tanıdığını duyurmuştu.

Halen Orta Amerika ülkeleri Guatemala, Belize, Güney Amerika ülkesi Paraguay, Karayip ülkeleri Haiti, Saint Vincent ve Grenadinler, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Pasifik ülkeleri Tuvalu, Palau, Marshall Adaları ile Afrika ülkesi Esvatini, Tayvan’ı Çin’in temsilcisi olarak tanıyor.

BM üyesi olmayan Vatikan da Tayvan ile diplomatik ilişkisini sürdürüyor.

DİPLOMASİ

Meloni, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ buluyor

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, ülkesinin ABD ve Avrupa arasında taraf seçmek zorunda kalacağı fikrini “çocukça” ve “yüzeysel” olarak niteleyerek ülkesinin çıkarlarını savunmak için ne gerekiyorsa yapacağında ısrar etti.

2022’de göreve gelmesinden bu yana yabancı bir gazeteye verdiği ilk mülakatta İtalya başbakanı, Financial Times’a (FT) transatlantik ilişkilerdeki ciddi gerginliklerin üstesinden gelmenin “herkesin çıkarına” olduğunu söyledi ve bazı Avrupalı liderlerin Donald Trump’a yönelik tepkilerini “biraz fazla siyasi” olarak niteledi.

İtalyan lider, ABD Başkanını düşman olarak görmediğini ve Roma’nın “ilk müttefikine” saygı duymaya devam edeceğini açıkça belirtti.

Meloni, “Ben muhafazakârım. Trump Cumhuriyetçi bir lider. Elbette ona diğer pek çok kişiden daha yakınım ama ulusal çıkarlarını savunan bir lideri anlıyorum. Ben kendi çıkarlarımı savunuyorum,” dedi.

Avrupa’da Trump yönetimine yönelik endişelerin arttığı bir dönemde Meloni, Beyaz Saray’ın Avrupa’nın ticaret uygulamaları ve savunma harcamalarına ilişkin şikâyetlerinin önceki ABD yönetimlerini tekrarladığını söyledi.

Trump’ın otomobil ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini açıklamasından birkaç saat önce konuşan Meloni, ABD’nin uzun zamandır Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) da dahil olmak üzere giderek daha ‘korumacı’ bir gündem izlediğini ileri sürdü.

“ABD’de korumacılığın gerçekten Donald Trump tarafından icat edildiğini mi düşünüyorsunuz?” diye soran Meloni ayrıca Trump’ın Avrupa savunması konusundaki “çatışmacı” yaklaşımının, kıtanın kendi güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmesi için çok ihtiyaç duyulan bir “teşvik” olacağını umduğunu söyledi.

İtalyan lider, “Krizin her zaman bir fırsatı gizlediğini söylemeyi severim,” dedi. Meloni, Ekim 2022’deki seçim zaferinden bu yana İtalya’ya getirdiği siyasi istikrarı övdü ve şu anda ülkesinin savaş sonrası tarihinde en uzun süre görev yapan beşinci hükümete liderlik ettiğine işaret etti.

ABD ile ilişkilerinin sahip oldukları “en önemli ilişki” olduğunu savunan Meloni, transatlantik bir çatlaktan kaçınmanın önemini vurgulayarak, Ukrayna için güvenlik garantileri ve Trump’ın gümrük vergisi saldırısına karşı “çatışmacı olmayan bir yanıt” vizyonunu özetledi.

Meloni, “İtalya’nın [ABD] ile iyi ilişkileri olabilir ve [ABD’nin] Avrupa ile karşı karşıya gelmesini önlemek ve köprüler kurmak için İtalya’nın da yapabileceği bir şey varsa, bunu yapacağım ve bu Avrupalıların yararınadır,” dedi.

Meloni, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in ifade özgürlüğü ve demokrasiye olan bağlılığını terk ettiği iddiasıyla Avrupa’ya yönelik sert saldırısına sempati duyduğunu da söyledi.

İtalya Başbakanı, “Aynı fikirde olduğumu söylemek zorundayım. Bunu yıllardır söylüyorum. Avrupa biraz kendini kaybetti,” iddiasında bulundu.

Meloni, Trump’ın Avrupa’ya yönelik eleştirilerinin Kıta halkına değil, “yönetici sınıfına … ve gerçekliği okumak ve insanlara cevap vermenin yollarını bulmak yerine, ideolojinizi insanlara empoze edebileceğiniz fikrine” yönelik olduğunu da ileri sürdü.

Avrupa Komisyonu, Trump’ın gümrük vergilerine misilleme yapma sözü vermiş olsa da Meloni AB’nin soğukkanlılığını korumasını istiyor. İtalyan lider, “Bazen sadece içgüdüsel olarak tepki verdiğimiz izlenimine kapılıyorum. Bu tür konularda ‘Sakin olun çocuklar’ demelisiniz. ‘Düşünelim’ demelisiniz,” dedi.

Meloni özellikle, ABD ve Avrupa arasındaki genel gümrük vergisi seviyeleri kabaca eşit olsa da, bazı spesifik kalemlerdeki yüksek vergilerin sürtüşmeye neden olduğunu savundu fakat AB’nin karar alma sürecinin yavaş ilerlemesi nedeniyle geri kaldığını söyledi. 

Avrupa’da pek çok kişi Trump’ın Ukrayna’yı elverişsiz bir barış anlaşmasına zorlamaya hazırlandığından korkarken, Meloni Trump’ın çabalarına olan inancını dile getirdi ve Rusya’nın gelecekte savaşı yeniden başlatmamasını sağlamak için güçlü garantilere ihtiyaç olduğunu tekrar tekrar vurguladı.

Fransızların ve İngilizlerin Ukrayna’ya bir Avrupa “güvence gücü” gönderilmesi önerisine şüpheyle yaklaşan Meloni, bunun Moskova tarafından bir provokasyon olarak görülebileceğini söyledi ve “Burada dikkatli olmalıyız. Bu daha çok bir tehdit olarak görülebilir,” dedi.

Meloni bunun yerine, Kiev’i ittifaka kabul etmeden NATO’nun 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmünün Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyor ve bunun diğer önerilerden “daha kolay ve daha etkili” olacağını iddia ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti

Yayınlanma

ABD, Ukrayna’da gelecekte yapılacak tüm büyük altyapı ve maden yatırımlarını kontrol etmek, Kiev’in diğer müttefiklerinin rolünü veto etmek ve Avrupa Birliği üyeliği hedefini baltalamak için bastırıyor.

Bloomberg tarafından elde edilen taslak belgeye göre Donald Trump yönetimi, Ukrayna ile revize edilmiş bir ortaklık anlaşması kapsamında tüm altyapı ve doğal kaynak projelerine yapılacak yatırımlarda “ilk teklif hakkı” talep ediyor.

Kabul edilmesi halinde ortaklık anlaşması ABD’ye Ukrayna’da karayolları ve demiryolları, limanlar, madenler, petrol ve doğalgaz ile kritik minerallerin çıkarılması gibi projelere yapılacak yatırımları kontrol etme konusunda muazzam bir güç sağlayacak.

Anlaşma, Washington tarafından kontrol edilecek özel bir yeniden yapılandırma yatırım fonuna aktarılan kârlar üzerinde ABD’ye ilk hak talebini verecek.

Belgenin en önemli noktası ise ABD’nin, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya sağladığı “maddi ve mali faydaları” bu fona katkı olarak görmesi.

Aslında bu, Trump yönetiminin Ukrayna’yı, Kiev ortaklık fonundan herhangi bir gelir elde etmeden önce, savaşın başlangıcından bu yana sağlanan tüm ABD askeri ve ekonomik desteğinin bedelini ödemeye zorlayacağı anlamına geliyor.

Taslak belgeye göre, ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC), beş yönetim kurulu üyesinden üçünü aday göstererek ve belirli kararları engellemek için kendisine özel oy hakkı veren bir “altın hisseye” sahip olarak yatırım fonunu kontrol edecek. Ukrayna diğer iki üyeyi belirleyecek ve fonun günlük yönetimine müdahale etmesi engellenecek.

Kiev hükümetinin tüm yeni doğal kaynaklar ve altyapı projelerinden elde ettiği kazancın %50’sini fona yatırması gerekecek. Taslakta, ABD’nin, yatırımı geri kazanılana kadar kârın tamamına ve yıllık %4’lük bir getiriye sahip olacağı belirtiliyor.

Ukrayna tüm projeleri “mümkün olan en erken zamanda” incelenmek üzere fona sunmakla yükümlü olacak ve DFC finanse edilen tüm programlarda yönetim kurulu üyeliği veya gözetim hakkı elde edecek.

Kiev’in reddedilen projeleri en az bir yıl boyunca “maddi açıdan daha iyi” koşullarla başka taraflara sunması da yasaklanacak.

Ayrıca taslağa göre ABD hükümeti, fonun projeyi finanse edip etmediğine bakmaksızın, Ukrayna’nın metallerini, minerallerini ve petrol ve gazını ticari koşullarla diğer taraflardan önce satın alma hakkına sahip olacak.

Herhangi bir zaman sınırlaması olmayan anlaşma, Kiev’in kritik mineralleri ABD’nin “stratejik rakibi” olan ülkelere satmasını da yasaklıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in daha önceki bir anlaşmayı imzalama planlarının geçen ay Oval Ofis’te Trump’la yaşadığı gergin tartışmanın ardından suya düşmesinin ardından ABD geçtiğimiz hafta sonu Kiev’deki yetkililere revize edilmiş bir anlaşma sundu.

Beyaz Saray geçen hafta yaptığı açıklamada, yönetimin Ukrayna’daki kritik madenleri kapsayan daha önce müzakere edilen anlaşmanın ötesine geçtiğini söyledi.

İki taraf arasında görüşmeler devam ediyor ve nihai taslak şartlarda revizyonlar içerebilir. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın ABD belgesine bu hafta kendi değişiklikleriyle yanıt vereceğini söyledi.

Zelenskiy perşembe günü Avrupalı liderlerle bir zirveye katılmak üzere gittiği Paris’te gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD tarafından öne sürülen tam anlaşmanın “detaylı bir çalışma” gerektirdiğini ve müzakereler sırasında şartların sürekli değiştiğini söyledi.

Bir anlaşmaya varıldığını söylemek için henüz erken olsa da, “ABD ile işbirliğini destekliyoruz, ABD’nin Ukrayna’ya yardımı durdurmasına neden olabilecek tek bir sinyal vermek istemiyoruz,” dedi.

ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü yorum talebine cevaben yaptığı açıklamada, ABD’nin anlaşmanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve hem Ukrayna hem de Rusya için kalıcı bir barışın sağlanması konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.

Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü James Hewitt, “Maden anlaşması Ukrayna’ya ABD ile uzun vadeli güvenlik ve barışın temeli olan kalıcı bir ekonomik ilişki kurma fırsatı sunuyor. Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirecek ve her iki tarafa da fayda sağlayacaktır,” diye konuştu.

Ukrayna 2022 yılında AB’ye aday ülke statüsü kazandı ve tam üyelik için tamamlanması yıllar alabilecek katılım görüşmelerine başlayacak. ABD’nin Ukrayna ekonomisinin geniş alanlarını kapsayan yatırım kararları üzerinde etkin bir kontrole sahip olması halinde bu durumun daha da karmaşık bir hal alması muhtemel.

Ukrayna daha önce ABD ile yapılacak bir anlaşmanın AB ile olan ortaklık antlaşması ile çelişmemesi gerektiğini söylemişti. Ayrıca daha önce ABD’nin, Washington’un Ukrayna’ya geçmişte verdiği desteğin ortak fona katkı olarak dahil edilmesi yönündeki talebini de reddetmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Macron: Rusya’nın dondurulan varlıkları Ukrayna’nın yeniden inşasında kullanılabilir

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’teki Avrupa liderleri zirvesinin ardından, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi. Macron, bu konunun barış müzakerelerinin bir parçası olacağını belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’te 27 Mart’ta düzenlenen Avrupa liderleri zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi.

Macron, bu varlıkların akıbetinin barış müzakereleri kapsamında ele alınacağını kaydetti.

Reuters haber ajansının aktardığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, “Rusya’nın 230 milyar avro (248,12 milyar dolar) değerindeki dondurulan varlıkları, barış anlaşması kapsamında gelecekteki yeniden inşa için kullanılabilir,” ifadesini kullandı.

Macron, daha önce Maliye Bakanlığı’na, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasının olası sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleme talimatı vermişti.

Macron, bu talimattan önce yaptığı bir açıklamada ise uluslararası hukuka aykırı olacağı gerekçesiyle, “Dondurulan varlıkların gelirleri alınabilir ancak varlıkların kendisi alınamaz,” demişti.

Çeşitli tahminlere göre AB, G7 ülkeleri ve Avustralya, Rusya’ya ait yaklaşık 280 milyar dolarlık devlet varlığını dondurdu.

Ayrıca, özel şahıslara ait ev, yat ve uçakları da içeren yaklaşık 58 milyar dolarlık varlık da dondurulanlar arasında yer alıyor.

AB, Mayıs 2024’te dondurulan varlıklardan elde edilen gelirlerin Ukrayna’ya yardım amacıyla kullanılmasına onay vermişti.

Bu karar sayesinde Kiev yönetimi 2024 yılında 3 milyar avro elde etti ve bu meblağın yüzde 90’ı Ukrayna ordusuna destek için ayrıldı. Fonların dağılımı her yıl yeniden değerlendiriliyor.

Fransa parlamentosu, Rusya’nın dondurulan varlıklarının el konulması yönünde karar aldı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English