Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD Kongresinde Suriye tartışması

Yayınlanma

ABD Kongresinde, bir Amerikan askerinin Suriye’de öldürülmesi üzerine başlayan tartışma Biden yönetimini zora soktu.

Savunma Bakanı Lloyd Austin, Senato Silahlı Hizmetler oturumunda yaptığı açıklamada, Suriye’de bir Amerikan unsurunun ölmesine neden olan saldırı hakkında Kongreyi daha önce bilgilendirmesi gerektiğini söyledi.

Kongredeki senatörler, geçtiğimiz Perşembe günü bir ABD’li askerin ölümüne ve altı Amerikalının yaralanmasına yol açan insansız hava aracı saldırısı ile bu konudaki bilgilendirme arasında 13 saatten fazla gecikme olması nedeniyle Austin’i terletti.

ABD, saldırıyı ‘İranlı güçlerin’ yaptığını savunuyor.

Bu 13 saat içerisinde ABD Merkez Komutanı Michael “Erik” Kurilla’nın Kongrede ifade verdiğini hatırlatan Cumhuriyetçi senatörler, Biden yönetiminin Kurilla’yı zor sorulardan kurtarmak için saldırıyı gizlediğini öne sürdüler.

Cumhuriyetçiler, özellikle savaş yetkileri oylaması nedeniyle federal hükümetin Kongreyi zamanında bilgilendirmesi gerektiğini savunuyorlar. 

Savaş yetkileri meselesi, 2002 yılında ABD Başkanına verilen ve 2003 Irak işgalinin yolunu açan yetki devrine işaret ediyor. Bugün Senato’da yapılacak oylama ile, başka ülkelere karşı güç kullanma yetkisinin başkandan alınıp yeniden Kongreye verilip verilmeyeceği kararlaştırılacak.

Oturumda Austin, Cumhuriyetçi Arkansas Senatörü Tom Cotton’a, Suriye’de yaşananların bildirilmesi ile savaş yetkileri oylaması arasında bir bağlantı olmadığını söyledi.

Bunun üzerine, “Bakan Austin, size inanmıyorum,” diyen Cotton, Senatör Marco Rubio tarafından verilen bir değişiklik önergesinin Suriye’yi vurma senaryosuna ‘doğrudan değindiğini’ belirtti.

Oturumda konuşan isimlerden ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, İran’ın nükleer silah geliştirme kararı alması durumunda Tahran’a karşı kullanılmak üzere Amerikan ordusunun birçok askeri seçenek geliştirdiğini söyledi.

İran’ın bölgede istikrarsızlığa neden olan faaliyetlerde bulunduğunu ve Amerikan askerlerinin konuşlu olduğu üslere saldırıları sürdürdüğünü savunan Milley, İran’ın iki haftadan az bir süre içinde nükleer silah için gerekli fisil maddeyi elde edebileceğini dile getirdi.

Milley, “Ondan sonra da tam bir nükleer silah yapmaları sadece birkaç aylarını alır. ABD, politika olarak İran’ın nükleer silah elde etmesine müsaade etmeme konusunda kararlıdır. ABD ordusu, İran nükleer silah geliştirmeye karar verdiği takdirde yönetimin değerlendirmesi için birçok askeri seçenek geliştirdi” ifadesini kullandı.

 

AMERİKA

Büyük Teknoloji şirketleri nükleere hücum ediyor

Yayınlanma

Büyük Teknoloji tekellerinin yapay zeka, veri merkezleri ve bulut bilişim alanlarında yaptıkları atılımlar, enerji açlığını dev boyutlara çıkarmış durumda.

Geçtiğimiz hafta Amazon, ABD’deki Washington eyaletindeki kamu hizmetleri şirketi ile dört yeni nesil “küçük modüler reaktörün” (SMR) geliştirilmesini desteklemek üzere anlaştı. Virginia’da da benzer bir anlaşma yapıldı ve Amazon, SMR geliştiricisi X-Energy’den 500 milyon dolarlık hisse satın aldı.

Amazon, 2023 sürdürülebilirlik raporuna göre elektrik emisyonlarının %11 düştüğünü, fakat “Kapsam 1” olarak bilinen doğrudan emisyonların %7 arttığını açıkladı.

Google ise Kairos Power adlı bir startup tarafından inşa edilecek SMR’lerden enerji satın almayı kabul etti.

Google yaptığı açıklamada Tennessee’nin doğusundaki ilk küçük modüler reaktörü 2030 yılına kadar faaliyete geçirmeyi ve 2035 yılına kadar ek dağıtımlarla devam etmeyi planladığını belirtti. Google’a göre anlaşma, ABD elektrik şebekeleri için 500 megawatt’a kadar “7/24 karbonsuz yeni güç” sağlayacak.

Şirketin yıllık çevre raporuna göre, Google geçen yıl 24 terawatt saatten fazla elektrik tüketti. Bir terawatt 1.000.000 megawatt’a eşit.

Şimdiden milyarlarca dolar sektöre akıyor

Geçen ay Microsoft da, Constellation Energy’nin Pennsylvania’daki Three Mile Island santralinde 2019’da kapatılan bir üniteyi yeniden açmasını gerektirecek 20 yıllık bir enerji satın alma anlaşması yaptı.

Constellation sözcüsü daha önce Business Insider’a yaptığı açıklamada Pennsylvania’daki santralin iki reaktöründen birini yeniden açmak için 1,6 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını söylemişti.

ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI CEO’su Sam Altman, SMR de geliştiren Oklo adlı bir nükleer reaktör girişimini destekliyor.

Şirket, uzun vadeli sözleşmeler yoluyla müşterilere doğrudan enerji satmayı planlıyor. Şirket mayıs ayında Altman’ın SPAC şirketi ile birleştikten sonra halka açılmıştı.

Geçtiğimiz ay Oklo, Enerji Bakanlığının şirkete Idaho Ulusal Laboratuarında planlanan reaktörü için saha araştırmaları yapma yetkisi verdiğini duyurmuştu.

Yapay zekanın yükselişi enerji açlığını artırdı: Her bir ChatGPT sorgusu ne kadar su harcıyor?

Teknoloji endüstrisinin nükleer enerjiye yönelmesi bir hayli güç tüketen yapay zekanın yükselişine paralel ilerliyor.

Statista’daki verilere göre 2023 yılında en çok elektrik tüketen teknoloji şirketi, Güne Koreli Samsung (29 bin 956 megawatt/saat). İkinci sırada Google’nın ana şirketi Alphabet, üçüncü sırada TSMC yer alırken onları Miscrosoft, Meta, Intel, Apple, ASML, Qualcomm ve Nvidia takip ediyor.

Financial Times’ta (FT) yer alan bir analize göre bir yapay zeka sorgusu standart bir Google aramasının 10 katı kadar enerji tüketiyor. Goldman Sachs, veri merkezlerinden gelen enerji talebinin 2030 yılına kadar yüzde 160 artacağını hesaplıyor.

Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, geçen yıl nisan ayında ChatGPT’nin yapay zeka modelinin ne zaman ve nerede kullanıldığına bağlı olarak her 10 ila 50 komut için 500 mililitre su tükettiğini ortaya koyan bir çalışma yayınladı. Bu da kabaca 16 onsluk (yaklaşık 473 mililitre) standart bir şişedeki su miktarına denk geliyor.

OpenAI’a göre, ağustos ayı itibariyle OpenAI’ın popüler sohbet robotu ChatGPT’ye her hafta 200 milyondan fazla kişi soru gönderiyordu. Bu rakam OpenAI’ın geçtiğimiz kasım ayında bildirdiği haftalık 100 milyon aktif kullanıcı sayısının iki katı.

Küresel enerji talebinde 10 yıl içinde büyük yükseliş beklentisi

ABD’de, ulaşımın elektrifikasyonuna ek olarak veri ihtiyaçları ve “yeniden depolama” çabalarının tetiklediği üretim canlanmasının, önümüzdeki on yılda elektrik talebindeki büyümeyi bir öncekine kıyasla en az iki katına çıkaracağı tahmin ediliyor.

Goldman ayrıca, Avrupa’da elektrik talebinin 2023’ten 2033’e kadar yüzde 40 oranında artabileceğini tahmin ediyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) geçen hafta, kömür ve petrol çağından sonra dünyanın elektrik çağına girdiğini ilan etmişti. Teknoloji şirketleri, ABD gibi ülkelerde veri merkezleri inşa etmek için enerjilerinin çoğunu kendilerinin ayarlaması gerekeceğini biliyor.

IEA’in bir araştırma raporuna göre, veri merkezleri, yapay zeka ve kripto para sektöründen kaynaklanan küresel elektrik tüketiminin 2022’de tahmini 460 terawatt-saatten (TWh) 2026’da 1.000 TWh’nin üzerine çıkarak iki katına yükselmesi bekleniyor.

Tahminlere göre bir terawatt saat, bir yıl boyunca 70.000 haneye enerji sağlayabilir.

Nükleerin avantajları ve dezavantajları

“Net sıfır” taahhütleri, kaynakların “yeşil” olmasını gerektiriyor ve halihazırda rüzgar ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapmış durumda oldukları için, portföylerini nükleer enerjiye genişletiyorlar.

Nükleer enerji, AB’nin “net sıfır” perspektifinde de, özellikle Fransa’nın bastırmasıyla önemli bir yer elde etti. Nükleerin “düşük karbonlu” olması, onlarca yıl boyunca çok fazla enerji sağlayabilmesi ve rüzgar ya da güneş ışığı durduğunda duraksamaması önemli avantajlar olarak öne çıkıyor.

Fakat yeni nükleer hamlesinin dezavantajları da var. Büyük santral inşası son derece maliyetli ve zaman alıcı. Synapse Energy’nin aktardığına göre, yeni nükleer üniteler planlayan şirketler şu anda toplam maliyetlerin (eskalasyon ve finansman maliyetleri dahil)  5.500 dolar/kW ila 8.100 dolar/kW aralığında veya her 1.100 MW’lık santral için 6 milyar dolar ila 9 milyar dolar arasında olacağını belirtiyor.

Büyük nükleer santraller için sınır olan 1.000 MW’a kıyasla 300 MW’a kadar olan reaktörlere verilen isim olan SMR’ler ise daha ucuz ve daha hızlı bir alternatif sunduğunu iddia ediyor.

Büyük ölçüde prefabrik tasarımlara sahip bu reaktörlerin küçük boyutları, teorik olarak, enerjiye ihtiyaç duyulan yerlere yakın ve şebekeye zaten bağlı olan eski kömür santralleri gibi sahalara kurulabilecekleri anlamına geliyor.

Fakat güvenliğin her şeyden önemli olduğu bir sektörde, tasarımların regülatörler tarafından onaylanması için daha büyük ünitelere benzer ağır maliyetlerle karşılaşabilirler.

Kamu-özel ortaklığında SMR’ler öne çıkıyor

Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü, faaliyette olan üç SMR tarzı projeye ve inşa edilmekte olan bir dördüncüye dayanarak, bunları “hâlâ çok pahalı, çok yavaş ve çok riskli” olarak nitelendiriyor.

Büyük Teknoloji tekellerinin finansal gücünü ve “inovatif” yeteneğini devreye sokmak SMR’lerin gelişimine yardımcı olabilir ve büyük ölçüde devlet tarafından yönetilen ve finanse edilen nükleer gelişimden özel finansman ve girişime geçişi hızlandırabilir.

Fakat FT’ye göre mevcut nükleer santralleri yeniden açmanın ya da ömürlerini uzatmanın yollarını bulmak daha uygulanabilir olabilir. Three Mile Island’ın yanı sıra Michigan’daki bir santral de yeniden işletmeye alınıyor.

Her iki durumda da, 2030’dan önce yapay zeka kaynaklı veri talebindeki artış, Büyük Teknoloji’nin rüzgar ve güneş enerjisine muhtemelen daha fazla yatırım yapması gerekeceği anlamına geliyor.

Teknoloji devlerinin önündeki seçeneklerden biri, veri merkezlerine yönelik “temiz enerji” projelerinin şebekeye veya diğer müşterilere de tedarik sağlayacak kadar büyük olmasında ısrar etmek olabilir.

FT’ye göre fabrikalarda, ofislerde ve şebekelerde enerji verimliliğini artırmak için yapay zekanın kullanılması da mümkün.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Küba’da elektrik şebekesi yine çöktü: Krizin arka planında ne var?

Yayınlanma

Küba’nın elektrik şebekesi, ülke tarihinin en büyük krizlerinden biri olarak bir kez daha çöktü ve milyonlarca kişiyi elektriksiz bıraktı. Zayıf altyapı, yakıt sıkıntısı ve ABD yaptırımlarının etkisiyle derinleşen bu kriz, ülke çapında büyük bir enerji acil durumu ilan edilmesine yol açtı.

Küba’nın elektrik şebekesi, cumartesi günü yetkililerin hizmetin yeniden başladığını duyurmasından kısa bir süre sonra ikinci kez çöktü.

Bu büyük kesinti, adadaki 10 milyon kişiyi elektriksiz bıraktı ve elektriğin ne zaman geri geleceğine dair net bir bilgi yok.

Halihazırda ABD ambargosu ve yaygın gıda kıtlığı nedeniyle ekonomik krizde olan ülke, bu olayla birlikte yeni bir dip noktasına ulaşmış durumda.

Kriz, cuma günü ülkenin en büyük enerji santrallerinden biri olan, batıdaki Matanzas eyaletindeki Antonio Guiteras enerji santralinin öğleden önce arızalanmasıyla başladı. Bu arıza, Küba’nın elektrik sisteminin tamamen çökmesine yol açtı.

Küba Başbakanı Manuel Marrero Cruz, sorunun kötüleşen altyapı ve Milton Kasırgası’nın şiddetlendirdiği yakıt sıkıntısından kaynaklandığını belirtti.

Başbakan, adaya çok ihtiyaç duyulan yakıt sevkiyatlarının ulaşmasının zorlaştığını vurguladı.

‘Enerji acil durumu’ ilan eden Marrero Cruz, elektrik kullanımını azaltmaya yönelik önlemler aldı: Kamu çalışanlarına evde kalmaları söylendi, okullar ve gereksiz endüstriler kapatıldı. Ayrıca, Küba’nın devlete ait petrol şirketinden yakıt akışı beklediğini ifade ederek halkın endişelerini yatıştırmaya çalıştı.

Her ne kadar elektrik şebekesinin çökmesi sürpriz olsa da bu krizin kökleri yıllar öncesine dayanıyor.

Ülkenin elektrik santralleri harap durumda ve acilen bakıma ihtiyaç duyuyor. Küba, kendi yakıtını çok az üretebiliyor; bu da elektrik şebekesini ayakta tutmak için ithalata bağımlı oldukları anlamına geliyor.

Fakat adanın en büyük sorunu, on yıllardır Küba’nın başlıca yakıt tedarikçisi olan siyasi müttefiki Venezuela’nın, kendi ekonomik krizleri nedeniyle sevkiyatları azaltmış olması.

Meksika ve Rusya da yakıt ihracatını azaltarak Küba’yı daha da savunmasız bir hale getirdi.

Aylardır ada genelinde elektrik kesintileri devam ederken, cuma günü enerji santralinin devre dışı kalması, bu sorunu daha da derinleştirdi.

Küba ekonomisi, uluslararası turizmin pandemi döneminde durma noktasına gelmesi ve enflasyonun yükselmesiyle ilk büyük darbeyi aldı.

Aynı dönemde eski ABD Başkanı Donald Trump, Küba’yı ‘terörün devlet sponsoru’ olarak yeniden tanımladıktan sonra ülkeye bir dizi yaptırım uyguladı.

Küba’da enerji krizi derinleşiyor: Santiago de Cuba ve Guantánamo elektriksiz kaldı

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Boeing, krizi aşmak için üretim kesintileri ve işten çıkarmalar planlıyor

Yayınlanma

Boeing, askeri gözetleme ürünleri geliştiren birimi Digital Receiver Technology’yi Fransız savunma şirketi Thales’e sattı. Ayrıca şirket, sendika ile geçici bir anlaşmaya varırken, önümüzdeki dönemde maliyetleri azaltmak ve verimliliği artırmak amacıyla ‘yeniden yapılanmaya’ gidiyor.

Boeing, dün (20 Ekim) yaptığı açıklamada, askeri gözetleme ürünleri geliştiren küçük bir birimi olan Digital Receiver Technology’nin (DRT) Fransız savunma yüklenicisi Thales’e satışını bu ay tamamladığını duyurdu.

Boeing, DRT’yi 2008 yılında bünyesine katmıştı. Maryland merkezli bu şirket, kablosuz alıcılar ve vericiler gibi dijital sinyal işleme cihazları geliştiriyor.

Bu cihazlar, ABD’nin istihbarat kurumları, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve İç Güvenlik Bakanlığı tarafından istihbarat toplamak ve tehditleri tespit etmek amacıyla kullanılıyor.

Boeing’in bu birimi satma kararı, ilk olarak Wall Street Journal tarafından erken saatlerde duyuruldu.

Haberde, anlaşmanın Boeing’in iç kaynaklarına dayandırıldığı belirtilirken, satışın hedefi ya da alıcının kimliği hakkında bilgi verilmemişti.

Gazeteye göre bu satış, Boeing’in çeşitli sorunlar ve skandallar sonrasında ihtiyaç duyduğu varlık satış stratejisinin bir parçası olarak gerçekleştirildi.

Geçen hafta Boeing, düzenleyicilere hisselerini satarak, borçlanarak ve kredi artırarak toplamda 25 milyar dolar fon elde etmeyi planladığını bildirmişti.

Öte yandan Boeing’in yeni CEO’su Kelly Ortberg, mali açıdan zor durumda olan şirketin içinden geçtiği krizi durdurmak amacıyla uçak üretimini azaltma kararı aldı.

19 Ekim’de uçak üreticisi, Uluslararası Makinistler ve Havacılık İşçileri Sendikası üyeleriyle geçici bir anlaşmaya vardı. Daha önce grev sırasında çalışanlar yüzde 40’lık bir ücret artışı talep etmiş, ancak Boeing yalnızca yüzde 25’lik bir artış önermişti.

Sonuç olarak, şirket dört yıl içinde toplamda yüzde 35 zam yapma sözü verdi.

WSJ‘nin haberine göre, Boeing sendika ile bir anlaşmaya varmış olsa bile, şirket mali açıdan hâlâ zor bir konumda kalmaya devam edecek.

Gazetenin kaynaklarına göre, Boeing verimsiz veya ana iş alanına dâhil olmayan varlıklarını satma ihtimalini değerlendiriyor.

Virginia’daki genel merkezde yapılan bir toplantıda, yönetimin her bir bölümün performansını gözden geçirdiği ve atılacak “sonraki adımlar” üzerine düşündüğü bildirildi.

Gazetenin kaynaklarına göre, şirket geçtiğimiz hafta ABD Ordusu için ekipman üreten küçük bir savunma iştirakinin satışı konusunda anlaşmaya vardı.

Ayrıca haberde, Boeing’deki sorunların yalnızca şirkete özgü olmadığını, tüm sektörü etkilediği belirtildi. Eylül ayında Boeing, 737, 767 ve 777 uçaklarının siparişlerinde bir azalma olacağını duyurmuştu.

Gazete ayrıca, bu hafta gövde üreticisi Spirit AeroSystems’in 700 çalışanını işten çıkaracağını ve İngiliz firması Senior’un da daha önce işten çıkarmalar yapacağını açıkladığını yazdı.

Geçen haftalarda Ortberg, Boeing’in iş gücünü yüzde 10 oranında azaltmayı planladığını, bunun da yaklaşık 17 bin çalışanın işini kaybetmesi anlamına geleceğini duyurmuştu.

Bu karar, özellikle son dönemde yaşanan üretim gecikmelerinin maliyetlerini düşürmek ve verimliliği artırmak amacıyla şirketin yeniden yapılandırılması kapsamında alındı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English