Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD Suriye’den personelini çekiyor

Yayınlanma

ABD Suriye’nin kuzeyinden personelini çekiyor. Pentagon, bölgedeki devriyeleri azalttıklarını açıkladı. Çavuşoğlu, “ABD başta olmak üzere bazı müttefiklerin terör örgütlerine desteği apaçık ortada” dedi.

Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı karadan askeri harekât başlatılacağına dair açıklamaları sonrası Türkiye’nin desteklediği gruplar hazırlıklarına devam ediyor. Suriye Milli Ordusu (SMO) adını alan ÖSO grupları, Tel Rıfat ve Ayn el Arap (Kobani) sınırındaki hatlara çok sayıda militan ve askeri teçhizat nakletmeye devam ediyor. TSK da son bir kaç gün içinde Maraanaz, Tel Rıfat, Minak, Şuraga, Kaştar, Münbiç ve Halep kırsalındaki Ayn el Arap’a yakın bölgelerdeki PKK/YPG hedeflerini yoğun topçu ateşiyle vuruyor.

CENTCOM ve Dışişleri yalanlamadı

Sahadaki hareketlilik sürerken daha önce “ABD personelinin güvenliği doğrudan tehdit edildi” diyen ABD’nin, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki diplomat dahil sivil personelini Erbil’e çektiği iddia edildi. İddia Al-Monitor’den geldi. Habere göre Türkiye’nin, PKK/YPG operasyonları dolayısıyla, Suriye’de SDG ismini kullanan PKK/YPG ile devriye sayılarını azaltan ABD, aynı zamanda Suriye’deki diplomatlar dahil sivil personelini Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’e çekti. AA’nın bu bu iddiaları doğrulayıp doğrulamadıklarına yönelik sorularına Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Suriye’deki Amerikan askerlerinin güvenliğini gerekçe göstererek bu konuda konuşmayacaklarını açıkladı.CENTCOM, “Suriye’deki personel hareketlerimiz hakkında konuşamayız, bunu yapmak güçlerimizi tehlikeye atar” yanıtını verdi. Diğer taraftan ABD Dışişleri Bakanlığı iddiaları doğrulamadı ancak verilen yazılı yanıtta, benzer sorular aldıklarını kaydederek daha önce yaptıkları gerilimi düşürme çağrısını yineledi. Israrlı sorular üzerine Dışişleri yetkilileri, iddiaları yalanlamazken geçen hafta yapılan açıklamanın ötesinde bir yorum yapmayacaklarını kaydetti.

‘Devriye sayısını azalttık’

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ise yaptığı açıklamada Türkiye’nin devam eden operasyonları dolayısıyla ABD askerlerinin örgütle bölgedeki devriyelerini azalttığını açıkladı. Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını ancak TSK’nın Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonlarından kaygı duyduklarını söyledi. IŞİD ile mücadele operasyonlarının devam edip etmediğine yönelik soru üzerine Ryder, “Mücadele devam ediyor. Sahada devriyelerimizin sayısını azalttık” ifadelerini kullandı. Ryder daha önce yaptığı açıklamada “(Türkiye’nin) Suriye’deki son hava saldırıları, Suriye’de DEAŞ’ı yenmek ve on binden fazla IŞİD tutuklusunun gözetimini sağlamak üzere yerel ortaklarla çalışan ABD personelinin güvenliğini doğrudan tehdit etti” demişti.

‘Terör örgütlerine desteği ortada’

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılan NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’ndan sonra düzenlediği basın toplantısında Suriye’deki harekata ilişkin konuştu. Türkiye’nin terörle mücadelesinde bazı ülkelerin yaptığı açıklamalara dikkati çekerek, şunları anlattı: “Terörle mücadelemizde dikkat ediyorsanız, ‘evet Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama, terörle mücadele etme hakkı var ama’ diyerek hemen uluslararası hukuk, yok işte siviller, yok işte başka şeyler, ‘havadan vurun da karadan girmeyin’ gibi Türkiye’yi engellemeye çalışan girişimler görüyoruz. Yine ikili görüşmelerde bazı muhataplarım bunları dile getirdiği zaman, biz tabii gerekli cevapları verdik. Müttefiklerden destek bekliyoruz. Teröristleri savunacak ya da teröristleri mağdur göstermeye çalışan açıklamalar duymak istemediğimizi söyledik.” Bazı ülkelerin Suriye’deki terör örgütlerine destek verdiğini dile getiren Bakan Çavuşoğlu, “ABD başta olmak üzere bazı müttefiklerin Suriye’deki terör örgütlerine verdiği destek apaçık ortada. Dolayısıyla bu tür desteklerin sonlandırılması gerektiğini söylüyoruz. Yine ayaküstü (ABD Dışişleri Bakanı Antony) Blinken ile yaptığımız görüşmede son İstanbul’daki terör saldırısının sorumlusu, yakalanan terörist ve yine sözde SDF’nin, onu (SDF) tamamen farklı göstermeye çalışıyorlardı, intikam açıklamalarından sonra, okullar ve sivilleri hedef alan terör saldırıları dahil onları da söyleyerek ‘Maalesef bunları sizin verdiğiniz desteklerle yapıyor’ dedik. Bu desteklerin bir an önce sona ermesi lazım”.

‘Müdahaleler olmasaydı terör devleti kurulacaktı’

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, A Haber canlı yayınına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğüne en fazla önem veren ülke olduğunu söyleyen Kalın, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üç askeri müdahalesi olmasaydı Zeytin Dalı Harekatı’ndan Fırat Kalkanı’na kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünü temin etmek mümkün olmazdı. Türkiye’nin bu askeri müdahaleleri olmasaydı muhtemelen bugün Irak sınırından Akdeniz’e kadar orada bir terör koridoru ve devletçik yapılanması ortaya çıkacaktı. Bunu ne Rusya’nın ne İran’ın ne Esed rejiminin ortadan kaldırması, geriye çevirmesi mümkün olmayacaktı. Biz hem kendi sınır güvenliğimizi sağladık bu operasyonlarla hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü temin ettik. Ayrıca muhtemelen gelebilecek daha büyük göç dalgalarını da bu operasyonlarla sınır güvenliği sayesinde sağlamış olduk.”

‘Zemin oluşması gerekiyor’

Suriye ile istihbarat düzeyinde temasların devam ettiğini bildiren Kalın, temaslardaki amacın Türkiye’ye yönelik tehditlerin minimize edilmesi olduğunu belirtti. Bu temasların, PKK hedeflerinin vurulması, yeni bir göç dalgasının önlenmesi ya da şehirler arası geçişlerde alınacak tedbirler doğrultusunda olduğunu anlatan Kalın, “Bütün bunların üstünde, bunları da aşacak şekilde yepyeni bir sayfa açılır mı konusunda Cumhurbaşkanı’mız ifade etti. ‘Siyasette ebedi küslükler olmaz.’ Ama bunun oluşabilmesi için bir zeminin oluşması gerekiyor” dedi.

ORTADOĞU

WSJ: İsrail kamuoyunun Gazze savaşına desteği azalıyor

Yayınlanma

İsrail’in Gazze’deki savaşta Hamas’ı etkisiz hale getirme hedefi devam etse de kamuoyunda öncelik rehinelerin kurtarılmasına kaymış durumda.

İsrail ordusu, dün sabah saatlerinden itibaren Gazze’deki saldırılarına yeniden başladı. Ancak Wall Street Journal’da (WSJ) yer alan habere göre ülke içinde yaşanan siyasi kargaşa ve hükümete duyulan güvensizlik nedeniyle bu saldırılar, kamuoyundan güçlü bir destek görmedi. Bu durum, 7 Ekim 2023 saldırılarının ardından İsrail’in Hamas’a karşı harekât başlattığı döneme kıyasla büyük bir değişimi temsil ediyor. O dönem halk, iç siyasi anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak Gazze saldırılarına tam destek vermişti.

İsrail halkı başlangıçta Hamas’ın etkisiz hale getirilmesini istiyordu. Ancak Hamas’ın askeri kapasitesinin önemli ölçüde zayıfladığı bir noktada, halkın büyük bir kısmı, özellikle de sağ kesimin bir bölümü, Gazze’de hala hayatta olduğu düşünülen rehinelerin kurtarılmasına öncelik verilmesi gerektiğine inanıyor. Birçok İsrailli, bu hedefe ancak müzakereler yoluyla ulaşılabileceğini düşünüyor.

WSJ, İsrail Başbakan Binyamin Netanyahu’nun savaş öncesinde ülkede kitlesel protestolara neden olan yargı reformu girişimini yeniden gündeme getirdiği hatırlattı ve ekledi: “Ayrıca, ultra-Ortodoks Yahudilerin askerlikten muaf tutulmasını sağlayacak yasaları geçirmek istiyor.  Ayrıca güvenlik kurumlarında ateşkesi destekleyenleri tasfiye etti ve İsrail’in iç güvenlik servisi Şin-Bet’in başkanı Ronen Bar’ı güvenini kaybettiği gerekçesiyle görevden almak için manevralar yapıyor.”

Şalom Hartman Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacılarından Yossi Klein Halevi, WSJ’ye “Siyasi bölünme, rehineler meselesi üzerinden derinleşiyor” dedi.

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün 9 Mart’ta yayınladığı ankete göre İsraillilerin %73’ü çatışmaların sona ermesi ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi karşılığında kalan rehinelerin serbest bırakılması için Hamas ile müzakere edilmesini destekliyor. Ankete katılan sağ görüşlü İsraillilerin %56’sı ateşkes anlaşmasını desteklerken, bu rakam Netanyahu’nun partisi Likud’un seçmenlerinde %62’ye yükseliyor.

Rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmayı görmek isteyen İsraillilerin çoğu hala Hamas’ın tamamen yenilgiye uğratılmasını ve Gazze’den çıkarılmasını destekliyor ancak bu hedefin ertelenmesine de razılar. Eski İsrail generali Amos Yadlin, “İsrailliler Hamas’ın yok edilmesini istiyor, ancak önce rehinelerin kurtarılmasını bekliyorlar. Bu durum, yedek askerlerin savaş motivasyonunu düşürebilir” dedi.

WSJ haberinde “Ekim 2023’ün aksine Netanyahu şimdi kendisini iktidardan uzaklaştırmaya kararlı bir muhalefetle karşı karşıya” yorumunu yaptı.

Ana muhalefet lideri Yair Lapid, “Kahraman askerlerimiz, sadece ülkenin güvenliği ve rehinelerin kurtarılmasıyla ilgilenen bir başbakana ihtiyaç duyuyor. Bugün böyle bir durum söz konusu değil” dedi.

Netanyahu ise rehinelerin serbest kalmasının askeri baskı ile mümkün olabileceğini savunarak, “Güvenlik güçleriyle birlikte rehinelerimizi hem hayatta olanları hem de hayatını kaybedenleri geri getirmek için aralıksız çalışıyoruz” dedi.

WSJ’nın haberinde özetle şu noktalara dikkat çekildi:

İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarının, Hamas’a baskıyı artırarak rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamayı amaçladığı iddia ediliyor. İsrail, insani yardım girişlerini ve elektrik akışını keserek Hamas’ı müzakereye zorlamaya çalışıyor. İsrail, salı günü başlayan hava saldırılarında, Hamas’ın askeri komutanları, siyasi liderleri ve altyapı hedef aldığını söyledi.

Bazı analistlere göre bu hamleler İsrail’in diplomatik stratejisinin bir uzantısı ve henüz kara birlikleriyle tam ölçekli bir savaşa dönüş yok. İsrail Demokrasi Enstitüsü Başkanı Yohanan Plesner, “Sadece hava saldırısı olduğu sürece bu, hala bir müzakere taktiğinin parçası olabilir” dedi.

Ancak İsrail’in planı hakkında bilgi sahibi olan İsrailli güvenlik analistleri büyük bir kara operasyonunun organize edildiğini söylüyor. Askeri gücünün önemli bir kısmını Hizbullah tehlikesiyle kuzey sınırında tutmasına gerek olmayan İsrail’in daha büyük bir kuvvet kullanarak Gazze’deki bölgelere aynı anda saldırmasını bekliyorlar. Ayrıca İsrail’in bu kez kara harekâtında daha uzun süreli varlık göstermesi ve insani yardımların dağıtımını doğrudan kendisinin üstlenmesi bekleniyor.

İsrail, ocak ayında sekizi ölü olmak üzere 33 İsrailli rehinenin ve beş Tayland vatandaşının serbest bırakılması karşılığında 1.700’den fazla Filistinli mahkûmun tahliye edildiği çok aşamalı bir ateşkesi kabul etmişti. Ancak savaşın tamamen sona ermesi ve kalan rehinelerin serbest bırakılması için yapılan müzakereler, İsrail’in Hamas’a yönelik saldırı hakkından vazgeçmemesi ve Hamas’ın daha fazla rehineyi serbest bırakmaya yanaşmaması nedeniyle çıkmaza girdi.

Çoğu İsrailli, savaşın yeniden başlamasından memnun değil. Ancak Hamas’tan taviz alınmadan ateşkesin sürdürülmesine de karşılar.

Savaşın yeniden başlaması, Netanyahu’nun iç politikadaki pozisyonunu da güçlendirdi. Başbakan, aşırı sağcı ortaklarıyla ittifakını sağlamlaştırarak, ultra-Ortodoks Yahudilere askerlik muafiyeti tanıyan yasa tasarısını ve bütçeyi meclisten geçirmeye çalışıyor. Bütçenin reddedilmesi halinde otomatik olarak erken seçimlerin gündeme geleceği biliniyor.

Salı günü Netanyahu, aşırı sağcı Itamar Ben-Gvir ile anlaşarak, onun liderliğini yaptığı Yahudi Gücü Partisi’ni yeniden koalisyona dahil etti. Ben-Gvir, ocak ayında yürürlüğe giren ateşkesi protesto ederek hükümetten ayrılmıştı ve savaşın devam etmesi koşuluyla geri döneceğini belirtmişti.

Muhafazakar bir düşünce kuruluşu olan Kohelet Politik Araştırmalar Forumu’ndan siyaset bilimci Abraham Diskin, hükümetin İsrail içindeki kutuplaşmanın daha önce görülmemiş seviyelere ulaştığı bir dönemde Hamas’ı iktidardan uzaklaştırmak gibi kritik bir hedefe ulaşmak için rehine meselesinde risk almaya karar verdiğini söyledi.

Diskin, “Bu muhtemelen kuruluşundan bu yana İsrail tarihindeki en kötü ve en tehlikeli bölünme. Gerçekten de varlığımızı riske atıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Lübnan-Suriye arasında “ateşkes” ilan edildi

Yayınlanma

Lübnan-Suriye sınırında iki gündür devam eden ve en az 10 kişinin öldüğü, 52 kişinin yaralandığı çatışmaların ardından “ateşkes” ilan edildi.

Suriye’deki HTŞ yönetimi, üç askerin pusuya düşürülüp Lübnan’a kaçırıldığı ve infaz edildiği iddiasıyla Beka Vadisi’nin kuzeyindeki sınır kasabası Kasr ve çevresindeki köylere saldırı başlattı. Karşılıklı top ve roket atışlarının yapıldığı saldırılarda en az 10 kişinin öldü, 52 kişi yaralandı. HTŞ, askerlerin öldürülmesinden Hizbullah’ı sorumlu tutarken Hizbullah ise bu iddiayı reddetti, olaylarla hiçbir ilgilerinin olmadığını söyledi.

Çatışmalar devam ederken Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile Brüksel’de görüştü. Lübnan Dışişleri Bakanlığı, sınır hattında yaşanan olayların ele alındığını açıkladı, “Görüşmede, iki ülkenin egemenliği doğrultusunda iletişimi sürdürme ve durumun kötüye gitmesini önleme konusunda mutabık kaldı” dedi.

İlerleyen saatlerde ateşkes ilanı geldi.

HTŞ’nin liderliğindeki geçiş hükümetinin savunma bakanlığından yapılan açıklamaya göre, iki ülke arasında varılan uzlaşma “askeri koordinasyon ve işbirliği” öngörüyor.

Lübnan Savunma Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Bakan Michel Menassa’nın Suriyeli mevkidaşı Murhef Ebu Kasra ile telefonda görüştüğü belirtildi. Görüşmede iki ülke arasındaki sınır bölgelerinde yaşanan olayların ele alındığı aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Taraflar arasında ateşkes konusunda mutabakat sağlandı. İki ülke arasındaki sınırda durumun kötüye gitmemesi ve masum sivillerin kayıp vermemesi için Lübnan ve Suriye orduları istihbarat birimleri arasında iletişimin sürdürülmesi konusunda da anlaşma sağlandı.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, ABD oluruyla Gazze’de katliama yeniden başladı

Yayınlanma

Ateşkes anlaşmasına uymayan İsrail, Hamas’a kendi şartlarını kabul ettiremeyince Gazze’ye yoğun hava saldırısı başlattı. ABD’nin onayıyla sabaha karşı düzenlenen saldırılarda Gazzeli çocuklar uykuda can verdi.

İsrail ateşkesi sona erdirdiğini duyurup Gazze Şeridi’nde yoğun hava saldırıları düzenlemeye başladı. Defalarca yerlerinden edilen Filistinlilerin sığındığı çadır kampların da bombalanmasıyla yangınlar çıktı.

Saldırılar sonucu şu ana kadar aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı 400’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi, yaralananların sayısı 300’ü geçti. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre kurbanlardan 113’ü bölgenin güneyinde öldürüldü. Birçok aile tamamen yok olurken, çocuklar uykularında öldürüldü. Hastanelerden ölü bebeklerin görüntüleri geldi.

Gazze kentine düzenlenen saldırılar sonucu hayatını kaybeden Filistinliler, el-Ehli (Baptist) Hastanesi’ne getirildi. Foto Muhabiri: Dawoud Abo Alkas / AA

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze’deki Hamas hedeflerini vurduğunu iddia etti. Açıklamada, saldırıların gerekçesi olarak Hamas’ın “rehineleri serbest bırakmayı sürekli reddetmesi” ve “Trump’ın Orta Doğu Temsilcisi Steve Witkoff’un arabulucuların sunduğu tüm önerileri geri çevirmesi” gösterildi.

Açıklamada İsrail’in saldırılarını genişleteceğinin sinyalini verdi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz da Hamas’ın İsrailli esirleri serbest bırakmayı reddetmesi nedeniyle saldırıları yeniden başlattıklarını öne sürdü. Katz, “Hamas esirlerin tamamını serbest bırakmazsa Gazze’de cehennemin kapıları açılacak” dedi. Katz, hedeflerine ulaşana kadar saldırıları sürdüreceklerini söyledi.

İsrail ordusu da saldırı emrinin Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Katz tarafından verildiğini açıkladı. Ordu, hava saldırılarını “gerekli olduğu sürece” sürdürmeyi ve emir verilmesi halinde sürpriz saldırıyı, hava harekatının ötesine taşımaya hazır olduğunu vurguladı.

Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir saldırıları Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile birlikte ordu karargahından yönetiyor.

Ateşkesi bozarak Gazze’ye yönelik saldırılarla yeniden sivilleri hedef almaya başlayan İsrail’e ABD desteği gecikmedi. Beyaz Saray, saldırılar konusunda İsrail’in ABD’ye danıştığını açıkladı.

Fox News’e konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt “Kıyamet kopacak” ifadesini kullanarak, Trump’ın İsrail’e destek olmaktan korkmadığını belirtti.

Et-Tabiin Okulu’na düzenlenen saldırıda enkaz altından bir kişinin cansız bedeni çıkarıldı. Foto Muhabiri:Hasan N. H. Alzaanin / AA

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, İsrail hükümetinin 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını bozarak Gazze Şeridi’ne savaş açtığı belirtildi.

Filistin halkının barbarca bir savaşın yanı sıra sistematik açlık politikalarına maruz kaldığı hatırlatılan açıklamada, “Gazze’ye ve savunmasız Filistinli halkına karşı haince saldırıların sonuçlarından suçlu Netanyahu’yu ve Siyonist Nazi işgalcilerini sorumlu tutuyoruz” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, “Netanyahu ve radikal hükümeti ateşkes anlaşmasına darbe yapma kararı alarak Gazze Şeridi’ndeki esirlerin hayatını tehlikeye atarak akıbetlerini belirsizliğe sürüklüyor. Arabuluculardan, ateşkese darbe yapan Netanyahu’yu ve Siyonist işgalciyi sorumlu tutmalarını istiyoruz” denildi.

Arap ülkeleri ve İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) sorumluluklarını yerine getirerek Filistin halkının yanında yer alarak Gazze Şeridi’ne dayatılan ablukayı kırmaları talebinde bulunulan açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) de acil toplanması çağrısında bulunuldu.

Hamas açıklamasında, BMGK’nin 2735 sayılı kararı doğrultusunda Gazze Şeridi’nde ateşkesin sürmesi ve İsrail güçlerinin geri çekilmesi talebinde bulunuldu.

Ocak ayında yürürlüğe giren İsrail ve Hamas arasındaki ateşkesin ilk aşaması, İsrailli rehinelerin bir kısmının serbest bırakılması karşılığında İsrail’in Filistinli mahkumları salıvermesini içeriyordu. İlk aşamanın tamamlanmasından sonra başlaması gereken ikinci aşamada İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi ve Hamas’ın elinde kalan diğer rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılması öngörülüyordu.

Ancak ikinci aşamaya geçmesi ve Gazze’den askerlerini çekmesi durumunda Netanyahu hükümetinin dağılma ihtimali bulunuyordu. Bu tehlikeyi göze almak istemeyen Netanyahu, anlaşmanın ikinci aşamasına geçmek yerine arabulucularla birlikte Hamas’a baskı yaparak ilk aşamayı uzatıp İsrailli rehineleri kurtarmayı denedi. Ancak Hamas bunu kabul etmedi, anlaşmanın eksiksiz uygulanmasını istedi.

Saldırılarda yaralanan Filistinliler, hastanelere getirildi. Foto Muhabiri: Abdallah F.s. Alattar/AA

Bu arada İsrail’in bu saldırı hamlesi, Başbakan Netanyahu’nun ülkenin müzakere ekibinden iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in başkanı Ronen Bar ve dış istihbarat servisi Mossad’ın direktörü David Barnea’yı çıkarmasının ardından geldi. Netanyahu, istihbarat yetkililerinin müzakerelerde “fazla yumuşak” davrandığını öne sürerek bu değişiklikleri yaptığını savundu.

İsrail’in güvenlik kurumları ile Netanyahu hükümeti arasında kökleri, 7 Ekim baskını öncesine dayanan bir gerilim söz konusu. 7 Ekim’den sonra artarak devam eden bu gerilim nedeniyle bir önceki Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi bu ayın başında istifa etti. Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ise Netanyahu tarafından kovuldu. Netanyahu’nun Bar’ı kişisel gerekçelerle kovmaya kalktığına dair muhalefetten gelen tepkiler, sokak protestolarına çağrıları artırdı. Netanyahu bu saldırı hamlesiyle de yarın düzenlenmesi planlanan büyük protestoların önüne set çekmiş oldu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English