Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD ‘yeşil dönüşüm’ün neresinde?

Yayınlanma

ABD’de Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki borç tavanı uzlaşmasının dikkat çekmeyen maddelerinden biri de, mütereddit muhafazakârların Biden yönetiminin başını çektiği ‘temiz enerji’ dönüşümüne verdiği –belki de gönülsüz– onaydı.

Anlaşma, Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (IRA) iklim ve temiz enerji hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapmayacak. Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri, yasanın temiz enerji vergi kesintileri ve sübvansiyonlarını yürürlükten kaldırmaya çalışmıştı. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) meselesindeki muhalefet ise BlackRock gibi karanlık tekelleri bile etkilemiş görünüyor. Şirket CEO’su Larry Fink, bu yıl hissedarlara ve yatırımcılara yolladığı mektubunda, bir önceki yıldan farklı olarak, ESG konusunda daha mutedil bir dil tutturmuştu.

Dolayısıyla ‘Yeşil Mutabakat’ konusunda sektörel itirazlar dışında bir uzlaşma ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bununla birlikte, ‘temiz enerji’ söz konusu olduğunda kağıt üzerindeki uzlaşmaların karşılığı belirsiz.

Petrol ve doğalgaz arama izinlerinde patlama

Örneğin, Aralık 2021 yılında Washington Post, “Analize göre Biden, Trump’a kıyasla kamu arazilerinde daha fazla petrol ve doğalgaz sondaj iznini onaylıyor,” diye yazıyordu. Arazi İdaresi Dairesi’nin (BLM) verilerine göre, Biden’ın görevdeki ilk yılında BLM ayda ortalama 333 sondaj iznini onayladı. Bu rakam, BLM’nin ayda ortalama 245 sondaj izni onayladığı Trump’ın görevdeki ilk yılına göre %35’ten fazla daha yüksek.

Anlaşılan o ki, sonraki iki yılda da bu eğilim devam etti. Geçen Ocak ayında Yahoo News’in yaptığı bir araştırma, Biden’ın görevdeki ilk 2 yılında Trump’tan daha fazla petrol ve doğal gaz sondaj izni verdiğini ortaya koyuyor.

BLM, 20 Ocak 2021’den bu yılın 19 Ocak tarihine kadar federal topraklarda petrol veya gaz sondajı için 6.430 izin onaylarken, Trump yönetiminin ilk iki yılında bu sayı 6.172 idi.

Biden göreve gelirken federal petrol ve gaz kiralamalarını sona erdirme sözü vermişti ama bu vaadinden geri adım atmak zorunda kaldı.

Geri adımın bir diğer gerekçesi ise 369 milyar dolarlık bütçeye sahip Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) için Demokrat Senatör Joe Manchin’in desteğini kazanmaktı.

Öte yandan, Barack Obama’nın görevdeki ilk iki yılında 65 olan kıyı sondajı kiralama sayısı Biden göreve geldiğinden bu yana sadece altı.

2021’de ABD’nin toplam petrol üretiminin dörtte biri ve doğal gaz üretiminin %12’si federal arazilerden geldi.

Biden’ın bu alanda selefinden bile daha hızlı bir şekilde sondaj izinlerini dağıttığı belirtiliyor. Biden döneminde New Mexico’da yaklaşık 4.000 izin, Wyoming’de 1.000’den fazla ve California, Colorado, Montana, Kuzey Dakota ve Utah’ta yüzer adet izin verildi.

Eylül ayına ait veriler, önceki 12 ayda BLM’nin sondaj izni başvurularının büyük çoğunluğunu onayladığını gösteriyor. Kurum, 1 Ekim 2021 ile 30 Eylül 2022 tarihleri arasında işleme koyduğu 3.400 sondaj izni başvurusundan 3.010’unu onayladı.

‘Sürdürülebilir’ olmayan ‘yenilenebilir’ enerji

Biden yönetiminin ‘yeni iktisadi siyaset’ kapsamında Çin ile rekabet ve ‘yeniden sanayileşme’ programı için, görünen o ki, ‘sürdürülebilir enerji’ kaynakları o kadar da sürdürülebilir değil.

Teknik olarak, rüzgar ve güneş enerjisi gibi ‘yenilenebilir’ enerji kaynaklarının, fosil yakıtlar ve nükleer enerjiye kıyasla ‘kesintili’ (intermittent) olması dönüşümün önündeki en büyük engellerden. Dolayısıyla maliyet karşılaştırmaları söz konusu olduğunda, güneş ve rüzgar enerjilerine yönelik yatırım ve alınacak karşılık, hâlâ fosil yakıt ve nükleer enerji kadar ‘gerçekçi’ görünmüyor.

Dahası, rüzgar ve güneş enerjisi söz konusu olduğunda, bu üretim alanları için en iyi noktaların ve arazilerin hızlı ‘çitlenmesi’ meselesi de gündemde. Başka bir deyişle, rüzgar ve güneş enerjisi çiftlikleri için yapılan her yeni inşaat, doğal olarak, daha az rüzgarlı ve daha az güneşli alanlarda olmaya başlayacak.

Örneğin geçen temmuz ayında Bloomberg’de yayınlanan bir haber, Teksas’taki rüzgar enerjisi üretimi fiyaskosunu masaya yatırıyor. Teksas’ta rüzgar enerjisi, kapasitesinin sadece %8’inde ve çoğu zaman bundan çok daha düşük bir performansta çalışıyordu. Ortaya çıktığı üzere, dışarısı çok sıcak olduğunda rüzgar esmiyordu. 

Hesaplamalara bakılırsa, rüzgar ve güneş enerjisinin örneğin 2.000 megavatlık gaz ya da kömür kapasitesinin yerini alabilmesi için yaklaşık 8.000 megavat ya da daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor.

Dolayısıyla enerji piyasasında, fosil yakıtların ve nükleerin yerini almak söz konusu olduğunda, genellikle zayıf durumdaki enerji kaynakları daha çok daha ‘tamamlayıcı’ nitelikte görülüyor.

Bunun yanı sıra, 2022 yılında rüzgar ve güneş enerjisi üretiminde kullanılan hammedelerin fiyatlarındaki enflasyon nedeniyle maliyet bir hayli arttı. Çin’in tedarik zincirlerinin merkezinde yer aldığı bu emtia piyasasındaki artış %34’tü. Bu hammaddelere yönelik talebin küresel olarak hızla arttığı da düşünüldüğünde, ‘yenilenebilir enerji’ ve batarya maliyetlerinin şu anda öngörülenden çok daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.

ABD’nin (ve dünyanın) en büyük ekonomilerinden California, orman yangınlarından çıkan dumanın güneş panellerinin çalışmasını engellediği geçen yaz sonundaki sıcak hava dalgası sırasında elektriğin %60’ından fazlasını doğal gazdan elde etti. Buna rağmen eyaletin yine de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi elektrik fiyatlarının yükselmesine neden oldu (2022’de yaklaşık %15 artış).  Daha ironik olanı ise, ‘yenilenebilir’ yatırımlara rağmen eyaletin CO2 emisyonları düşmüyor.

Eski Vali Arnold Schwarzenegger’in, eyaletin kamu kuruluşlarının 2020 yılına kadar sattıkları elektriğin üçte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etmelerini zorunlu kılan bir kararname imzaladığı 2008 yılından bu yana, California’daki tüm sektörlerdeki elektrik fiyatları %80 oranında arttı.

Altyapı sorunu

Bir başka mesele ise henüz yeterli olmayan enerji nakil hatları. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ABD elektrik şebekesine aktarılması için gerekli iletim hatlarının inşa edilmesi önemli bir engel. Örneğin ‘çevreci’ Rocky Mountain Enstitüsü, büyük miktarlarda rüzgar ve güneş enerjisini uygulanabilir kılmak için ABD’deki iletim şebekesinin boyutunu iki hatta üç katına çıkarmak gerektiğini söylüyor.

Ara bağlantı başvuru sürecinin çok uzun sürdüğü ve rüzgar ve güneş enerjisinin nakil şebekelerinde büyük iyileştirmeler gerektirdiği belirtiliyor. Bu da büyük ve pahalı yatırımlar demek. Örneğin Federal Enerji Düzenleme Komisyonu, bugün üzerinde çalışılan rüzgar ve güneş enerjisi projelerinin büyük çoğunluğunun hiçbir zaman gün ışığına çıkmayacağını bildiriyor.

ABD’nin en ‘yeşil dönüşümcü’ eyaletlerindeki veriler de pek pembe bir tablo çizmiyor. California Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin tamamlanma oranı %13, New York Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin ise %15.

Yenilenebilir enerji çiftliklerinin kurulmasına yeni bir mülksüzleşme dalgasının eşlik etmesi ve aynı zamanda çevresel zararları da cabası. Örneğin dünyanın en büyük offshore rüzgar enerjisi üreticisi olmak isteyen California’da proje geliştiricileri ve tedarik zincirindeki şirketler, projeler için daha fazla kullanılabilir deniz alanı ve federal sularda rüzgar kiralamaları için daha fazla ihale istiyor. Dahası, eyaletin 2045 yılına kadar açık denizde kurulmasını istediği 25 GW’lık rüzgar enerjisi santralleri için şirketler garantili bir alıcı talep ediyor. Elbette en büyük sorun yine enerji nakil hatları.

Yeşil sömürgecilik

Geçtiğimiz hafta Washington’daki bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Başkan Joe Biden, Angola’daki bir güneş enerjisi projesinden övgüyle bahsetti. Beyaz Saray’ın web sitesinde bulunabilen konuşma metnine göre Biden şunları söyledi:

“Pasifik’ten Hint Okyanusu’na kadar uzanan bir demiryolu inşa etme planlarımız var. Angola’da dünyanın en büyük güneş enerjisi santrallerinden birini inşa etme planlarımız var. Devam edebilirim ama etmiyorum. Senaryo dışına çıkıyorum. Başım belaya girecek.”

Biden’ın başının neden belaya gireceğini anlamak mümkün olmasa da, bahsettiği projenin 1 Haziran’da ABD İhracat-İthalat Bankası tarafından açıklanan ve Angola’da 500 megawattlık bir güneş enerjisi projesinin inşasını destekleyecek olan 900 milyon dolarlık kredi taahhüdü olduğu anlaşılıyor.

Ex-Im Bank, anlaşmayı duyurduğu basın açıklamasında projenin ‘500 megavattan fazla yenilenebilir enerji üreteceğini; Angola genelinde temiz enerji kaynaklarına erişim sağlayacağını; [ve] Angola’nın iklim taahhütlerini yerine getirmesine yardımcı olacağını’ iddia etmişti.

Dünya Bankası’nın verilerine göre nüfusunun yüzde 40’ından azının elektriğe erişiminin bulunduğu Angola’nın ‘iklim hedefleri’nin ne olduğunu ve Angola’nın CO2 emisyonlarının ABD’ye kıyasla 25 kat az olduğunu bir kenara bırakıp bu ülkenin hayli zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip bulunduğunu, OPEC üyesi olduğunu, yakın zamanda Exxon Mobil’in 15 milyar dolarlık yatırım planladığını ve ABD’ye her gün on binlerce petrol ihraç ettiğini akılda tutalım.

Angola’da elektrik üretimini besleyecek bol miktarda gaz var. Ülkedeki kanıtlanmış gaz rezervlerinin toplamı 301 milyar metreküp. Bu kadar gaz ülkeye onlarca yıl yetebilir. Fakat ABD yönetimi, Angola’dan fosil yakıt almaya devam ederken bu doğal kaynaklarca zengin ama yoksul kalmış ülkenin ‘yeşillenmesini’ istiyor.

‘Yeşil sömürgecilik’ veya ‘eko-emperyalizm’ olarak da adlandırılan bu süreçte, gelişmiş ülkeler, yoksul ülkelerin ve yerli halkların topraklarını, kaynaklarını ve insanlarını, ‘çevreye fayda sağladıkları’ gerekçesiyle ve mali yardım vaadiyle etkileyerek kullanma yoluna gidiyor.

Mayıs 2022’de Afrika Birliği eski Başkanı Macky Sall, “Afrika, kalkınmasını ilerletmek ve hala mahrum olan 600 milyon insanın elektriğe erişimini sağlamak için büyük gaz rezervlerini 20 veya 30 yıl daha kullanabilmelidir. Bizi durdurmak haksızlık olur,” demişti.

Biden’ın fosil dönüşü

Biden yönetimi de bu bağlamda “Bizi durdurmak haksızlık olur,” demiş görünüyor.

Alaska’da, eyaletin güney kıyısı için önerilen 40 milyar dolarlık bir proje olan Alaska LNG, eyalette Trump yönetimi döneminde duraklayan ama Biden döneminde yeniden canlandırılan ikinci büyük fosil yakıt projesi olacak.

Halen büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan proje, eyaletin North Slope bölgesinde üretilen sıvılaştırılmış doğal gazın ayda 20 milyon metrik tonunu sevk edecek. Sektördeki kişiler, Japonya, Güney Kore ve diğer ülkelerdeki alıcıların projeyle yakından ilgilendiğini söylüyor.

Çevreci gruplar, Enerji Bakanlığı’nın tahminlerine göre, karbon yakalama teknolojisi kullanılsa bile, projenin 30 yıllık ömrü boyunca atmosfere 1,5 milyar ton karbondioksite eşdeğer karbondioksit yayacağına işaret ediyor. Bu da 8 milyondan fazla vagon dolusu kömürün yakılmasına eşdeğer.

Birkaç hafta önce de, Biden yönetimi, doğal gaz ihracatı için iki dev projeye, Texas LNG ve Rio Grande LNG’ye onay verdi.

AMERİKA

BYD, “zorla çalıştırma” iddialarının ardından Brezilya’daki taşeronu kovdu

Yayınlanma

Çinli otomobil üreticisi BYD, yerel işçi yetkililerinin 163 işçiyi “kölelik” benzeri koşullardan kurtardıklarını söylemesinin ardından Brezilya’daki elektrikli araç fabrikasının inşaatında görev alan bir taşeronu işten çektirdiğini açıkladı.

Çin’in Warren Buffett destekli şirketi BYD, hızlı küresel genişleme planlarının bir parçası olarak kuzeydoğu Bahia eyaletindeki eski bir Ford fabrikasını yeniliyor.

Financial Times’ın Brezilyalı yetkililerden aktardığına göre, BYD’nin Çinli taşeronu Jinjiang Construction’da çalışan işçiler, sahadaki yatakhanelerde aşırı kalabalık, şiltesiz yataklar ve yetersiz banyo sağlanması gibi “son derece aşağılayıcı” koşullarla karşı karşıya kaldılar.

Brezilyalı yetkililer ayrıca güvensiz çalışma koşullarının ve uzun çalışma saatlerinin sahada kazalara yol açtığını iddia ediyorlar.

Bunun yanı sıra işçilerin pasaportlarına el konulduğu ve ücretlerinin yüzde 60’ının alıkonulduğuna ilişkin kanıtların da bulunduğu öne sürülüyor.

BYD, Jinjiang ile olan sözleşmesini feshettiğini açıklarken, otomobil üreticisinin bir sözcüsü taşeronun herhangi bir yanlış davranışta bulunmadığına dair açıklamalarını sosyal medyada paylaştı.

Camaçari’deki fabrikada yapılan denetimler, Çalışma Bakanlığı, Kamu Çalışma Savcılığı, Federal Kamu Savcısı ve polis güçlerini içeren çok kurumlu bir görev gücü tarafından gerçekleştirildi.

Çalışma müfettişi Liane Durão, Jinjiang’ın inşaat işçilerini, uzman teknik destek sağlamak üzere işe alındıklarını söyleyerek Brezilya’ya düzensiz bir şekilde getirdiğinin anlaşıldığını söyledi.

Durão, “Çok ciddi bir durumla karşılaştığımız için diğer taşeronlarla ilgili soruşturmayı sürdürüyoruz,” diye ekledi.

BYD’nin yerel Brezilya ofisi, şirketin “Brezilya yasalarına ve insan onuruna saygısızlığa karşı sıfır toleransı” olduğunu ileri sürdü. BYD, “Sonuç olarak şirket, inşaat işinin bir kısmı için yüklenici ile olan sözleşmesini derhal feshetmeye karar verdi ve diğer uygun önlemleri değerlendiriyor,” diye ekledi.

Diğer alt yükleniciler şantiyede çalışmaya devam ediyor. Jinjiang, sosyal medya platformu Weibo’da Çince yaptığı açıklamada, çalışanlarının “köleleştirildiği” veya “kurtarıldığı” iddialarının “gerçeklerle tamamen tutarsız” olduğunu söyledi.

Merkezi Çin’in güneybatısındaki Sichuan’da bulunan Jinjiang, kültürel farklılıkların, çeviri ve yorumlama hatalarının Brezilya’nın resmi açıklamalarında “yanlışlıklara” yol açtığını da sözlerine ekledi.

BYD’nin halkla ilişkiler müdürü Li Yunfei de paylaşımda bulunarak “bazı yabancı güçlerin” Çin markalarını karaladığını ve “Çin-Brezilya dostluğunu baltalamak” için Çin’e iftira attığını ileri sürdü.

BYD, işçilerin istismar edildiği iddiasıyla ilgili diğer sorulara yanıt vermedi.

Çinli yüksek teknoloji üreticileri dış ülkelerde giderek daha fazla fabrika kuruyor. HSBC, Çinli şirketlerin yıllık denizaşırı elektrikli araç satışlarının 2023’teki 424.000’den 2030’a kadar 4 milyona çıkacağını ve bu araçların yaklaşık yarısının Çin dışında üretileceğini tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Musk ve Ramaswamy, “MAGA”cıları kızdırdı

Yayınlanma

ABD’de yeni yönetimin etkili isimleri ile Trump’çı “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) hareketi arasında ilk büyük tartışma “kalifiye eleman” meselesi üzerinden patlak verdi.

Elon Musk ve diğer Silikon Vadisi milyarderlerinin öncelikli gündemleri arasında “vasıflı göçmen işçiler”in ABD’ye göçünü kolaylaştırmak da yer alıyor.

Silikon Vadisi’nin Trump ve Cumhuriyetçiler üzerinde artan etkilerini göstermeleriyle birlikte Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin yüksek teknoloji göçmenlerinin sayısını artırmaya yönelik yeni planlar üzerinde açıkça kafa yordukları Kongre’de ilk görüşmeler yapılmaya başlandı.

Fakat bu hafta internette yaşanan patlama, göçmenlik konusunda sertlik yanlılarının Trump’ın yeni teknoloji müttefiklerine kolayca teslim olmayacağını gösteriyor.

Seçilmiş başkanın pazar günü Andreessen Horowitz adlı risk sermayesi şirketinin eski ortaklarından Sriram Krishnan’ı yapay zeka danışmanı olarak ataması Trump’ın tabanı arasında paniğe neden olurken, pek çok kişi Krishnan’ın son dönemde yüksek vasıflı işçiler için yeşil kart sınırlamasının kaldırılmasını savunmasından endişe duyuyor.

Trump’a yakın sağcı bir “göç karşıtı” olan Laura Loomer, Krishnan’ın atanmasını “son derece rahatsız edici” olarak nitelendirdi ve teknoloji liderlerinin “kendilerini zenginleştirmek” ve Pentagon sözleşmeleri almak için Trump’a yakınlaştığını ileri sürdü.

Musk ve Trump’ın yapay zeka ve kripto “çarı” olarak görevlendirilen bir başka girişim kapitalisti David Sacks ise, Krishnan’ı ve fikirlerini Loomer ve diğer MAGA eleştirmenlerine karşı şiddetle savundu.

Musk Noel günü X’te, “Mükemmel mühendislik yetenekleri konusunda kalıcı bir eksiklik var,” diye yazdı ve bunu “Silikon Vadisi’ndeki temel sınırlayıcı faktör” olarak nitelendirdi. Musk daha sonra daha fazla yüksek vasıflı göçmen olmadan “Amerika’nın KAYBEDECEĞİNİ” ileri sürdü.

Musk, sosyal platformu X’te çarşamba günü yayınladığı başka bir gönderide, “ABD’de süper yetenekli mühendisler VE süper motive olan insanların sayısı çok düşük,” diye yazdı.

Başka bir kullanıcı Tesla ve SpaceX CEO’sunun, Amerikalılara yeterli fırsat vermediğini öne sürdüğünde Musk, gönderi sahibinin durumu anlayışının “baş aşağı ve ters” olduğunu savundu.

Teknoloji milyarderi, “Elbette ben ve şirketlerim Amerikalıları işe almayı tercih ederdik ve ediyoruz da, çünkü bu inanılmaz derecede sancılı ve yavaş çalışma vizesi sürecinden geçmekten ÇOK daha kolay. ANCAK, Amerika’da son derece yetenekli ve motive mühendisler konusunda ciddi bir eksiklik var,” diye yazdı.

Ramaswamy’ye göre ABD’nin sorunu “kültür”

Ramaswamy de perşembe günü benzer şekilde ABD doğumlu rekabetçi mühendis adaylarının sayısının çok az olduğunu savunarak bunun “kültürel bir sorun” olduğunu öne sürdü.

X’te açıklama yapan Ramaswamy, “En iyi teknoloji şirketlerinin ‘yerli’ Amerikalılar yerine genellikle yabancı doğumlu ve birinci nesil mühendisleri işe almasının nedeni, doğuştan gelen bir Amerikan IQ eksikliği (tembel ve yanlış bir açıklama) değil. Bunun önemli bir kısmı k kelimesine dayanıyor: kültür,” diye yazdı.

Ramaswamy, Amerikan kültürümüz çok uzun süredir “mükemmeliyet yerine sıradanlığı” yücelttiğini öne sürdü ve “Matematik olimpiyat şampiyonu yerine balo kraliçesini ya da okul birincisi yerine sporcuyu kutlayan bir kültür en iyi mühendisleri üretmeyecektir,” dedi.

Teknoloji yatırımcısı, Trump’ın başkanlığının, “tembellik yerine çok çalışmayı” yücelten Amerikan kültürünün sonunu getireceğini umduğunu da ekledi.

Silikon Vadisi, göçmen tartışmasında MAGA karşıtlarına katıldı

Muhafazakâr teknoloji liderleri de hızla Krishnan’ın savunmasına geldi.

Trump’ın Beyaz Saray yapay zeka ve kripto çarı olarak görevlendirdiği David Sacks, Andreessen Horowitz ortağının yeşil kartlarda ülke başına sınırlamanın kaldırılmasını savunduğunu söyledi.

Sacks, X’te “Sriram hâlâ yeşil kart almak için beceriye dayalı kriterleri destekliyor, programı sınırsız hale getirmeyi değil. Aslında, programı tamamen liyakate dayalı hale getirmek istiyor. Sınırlı sayıda yüksek vasıflı göçmeni desteklemek sağda hâlâ yaygın bir görüş. Sriram kesinlikle bir ‘kariyer solcusu’ değil!” dedi.

Palantir Technologies’in kurucu ortağı Joe Lonsdale de Krishnan’ın “Önce Amerika” dediğini savundu.

Lonsdale, “ABD’nin en yüksek yaşam standardına, cömert devlet hizmetlerine ve en güçlü orduya sahip olması için en iyi ve en parlakları işe almamız ve en iyi şirketleri kurmamız gerekiyor. Daha fazla düşük kaliteli H1B göçmenine karşıyım; ama yetenek oyununda kazanalım,” dedi.

MAGA’cılar mutsuz

Hem Musk hem de Ramaswamy, yüksek vasıflı işçiler için H-1B vizelerine destek veriyor gibi görünüyor.

Bu vizeler, şirketlerin daha ucuz yabancı işgücüne güvenmesine izin verdiği için sol ve sağ kesimler tarafından sıklıkla eleştiriliyor.

Şirketler ayrıca bu tür işçiler üzerinde önemli bir kontrole sahip; iş değiştirmeleri zor ve işlerini kaybetmeleri halinde ülkeyi terk etmeye zorlanabiliyorlar.

Musk’ın yorumları Laura Loomer’ı kızdırdı ve Loomer Musk’ın “MAGA’ya girme yolunu 5 dakika önce satın aldığını” yazdı.

Musk ve “Büyük Teknoloji dostlarının” “MAGA göçmenlik politikasına” karşı çıkmalarına rağmen Trump Beyaz Sarayına “sızmaya” çalıştıklarını söyleyen Loomer, “Sen hâlâ bizim Başkanımız değilsin. Gerçek Başkan H1B vizelerinin Amerika için kötü olduğunu biliyor ve gerçek Başkan bu ülkeden,” dedi.

Sağcı yorumcu Mike Cernovich de Ramaswamy’ye yanıt vererek, “Woodstock kuşağı havacılık ve uzayı inşa etmeyi başardı, bir öncekiler aya gitti, Amerika harika gidiyordu. Yazınızın altında yatan, H-1B’ler tarafından kurtarılana kadar hepimizin sefalet içinde yaşadığıdır. O zaman neden herkes buraya gelmek istedi?” diye sordu.

Kongre’de yabancı vasıflı işçilere kolaylık tartışması başladı

Öte yandan POLITICO’nun görüştüğü Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, Kongre’nin ileri Fen, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) dereceleri alan yabancı doğumlu öğrencilerin mezun olduktan sonra ülkede kalmalarına izin vermeyi düşünmesi gerektiğini söylüyor.

Temsilciler Meclisi Yapay Zeka Görev Gücü eş başkanı Jay Obernolte yakın zamanda verdiği bir röportajda, “Bir Amerikan üniversitesi tarafından verilen STEM alanındaki her doktora yeşil kartla birlikte gelmelidir,” dedi. Obernolte bu konunun “Kongrenin incelemesi gereken bir konu” olduğunu da sözlerine ekledi.

Obernolte, yapay zeka konusunda Çin ile rekabet edebilmek için daha fazla yabancı teknoloji uzmanına ihtiyaç olduğunu söyledi. Kongre üyesi, göçü kısıtlayan yasalara verdiği desteğe rağmen, göçmenlerin “ABD tarihi boyunca ABD ekonomisi üzerindeki etkilerini kanıtladıklarını” söyledi.

Sosyal medyadaki kavga, günümüz Cumhuriyetçi Partisindeki önemli bir gerilim noktasını yansıtırken, en şiddetli göçmenlik karşıtlarından bazılarının kavganın dışında kaldığı görüldü.

Trump’ın politikadan sorumlu yeni genel başkan yardımcısı Stephen Miller, başkanın ilk döneminde verilen ya da uzatılan yeşil kart ve vasıflı vize sayısını azaltmak için çalışmıştı.

Muhafazakâr Amerikan Göçmenlik Reformu Federasyonu Başkanı Dan Stein POLITICO’ya yaptığı açıklamada yabancı vizeler konusunda istediklerini almayı bekleyen teknoloji lobicilerinin “büyük bir sürprizle karşılaşacaklarını” ileri sürdü.

Fakat Trump yüksek vasıflı göçü artırmaya açık görünüyor. Haziran ayında risk sermayedarlarına ABD üniversitelerinin yabancı mezunlarına yeşil kart verilmesini destekleyeceğini söylemişti.

Seçilmiş bazı Cumhuriyetçiler de ABD’nin rekabetçi kalabilmesi için daha fazla yabancı teknoloji uzmanına ihtiyacı olduğu konusunda hemfikir. Diğerleri ise Güney Afrika doğumlu Musk ve diğer sağ eğilimli teknoloji milyarderleri sayesinde yüksek vasıflı göçmenlere daha az şüpheyle yaklaşmaya başladı.

Teknoloji şirketleri uzun zamandır Washington’a yüksek vasıflı H-1B vizelerine ve yeşil kartlara erişimi genişletmesi için baskı yapıyor. Bu şirketlerin lobicileri şimdi teknoloji milyarderlerinin Cumhuriyetçiler üzerindeki etkisini kullanarak konuyu ilerletmek için yeni fırsatlar görüyor.

Yarı İletken Endüstrisi Birliği Başkanı ve CEO’su John Neuffer POLITICO’ya Musk ve diğer Silikon Vadisi liderlerinin “tartışmayı yüksek vasıflı göçmenlik açısından verimli olabilecek bir şekilde yeniden başlatma fırsatı” yaratabileceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump Noel mesajında, Panama Kanalı’nda Çin askerlerinin olduğunu iddia etti

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Noel günü sosyal medya üzerinden yaptığı bir dizi paylaşımla Çin, Kanada, Grönland ve Panama’yı hedef aldı ve ABD’nin bu üç ülkenin kontrolünü ele geçirebileceğini öne sürdü.

Truth Social platformunda yazan Trump, “Panama Kanalını sevgiyle ama yasadışı bir şekilde işleten Çin’in harika askerleri de dahil olmak üzere” herkese mutlu Noeller dileyerek uzun mesajlarına başladı.

Kanalın 100 yıldan uzun bir süre önce inşası sırasında hayatını kaybeden Amerikalılara atıfta bulunan Trump, ABD’nin “milyarlarca dolar ‘onarım’ parası yatırdığını ama ‘hiçbir şey’ hakkında söyleyecek hiçbir şeyi olmadığını” sözlerine ekledi.

Trump daha sonra “vali” diye hitap ettiği Kanada Başbakanı Justin Trudeau ile alay etti ve bir kez daha ABD’nin Kanada’yı 51. eyaleti olarak ilhak edebileceğini öne sürdü.

Trump, “Kanada bizim 51. Eyaletimiz olursa, vergileri %60’tan fazla azalır, işletmeleri hemen iki katına çıkar ve dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar askeri olarak korunurlar,” diye yazdı.

Trump paylaşımına, “ABD’nin Ulusal Güvenlik amacıyla ihtiyaç duyduğu” ve “ABD’nin orada olmasını isteyen ve ABD’nin de orada olacağı” Grönland halkına seslenerek devam etti.

Trump bir başka paylaşımında eski profesyonel hokey yıldızı Wayne Gretzky’yi Kanada Başbakanlığına aday olması için teşvik ettiğini ancak Gretzky’nin “ilgilenmediğini” söyledi.

Trump çarşamba günkü paylaşımlarında ayrıca Başkan Joe Biden’ı “ne yaptığı hakkında hiçbir fikri olmayan bir adam” olarak alaya aldı ve “radikal sol delilerin” de Noelini kutlayarak, onların, ABD’nin “yargı sistemini ve seçimlerini sürekli engellemeye çalıştığını” öne sürdü.

Yeni başkan ayrıca Joe Biden’ın 37 idam mahkumunun cezasını müebbete çevirmesine atıfta bulunarak, “Ayrıca, kendilerinden önce neredeyse hiç kimsenin yapmadığı şekilde öldüren, tecavüz eden ve yağmalayan, ancak Uykucu Joe Biden tarafından inanılmaz bir şekilde affedilen en azılı 37 suçluya… Bu şanslı ‘ruhlara’ Mutlu Noeller dilemeyi reddediyorum; bunun yerine, CEHENNEME GİDİN diyeceğim!” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English