Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD’de borç tavanı anlaşması: Herkes memnun, kimse memnun değil

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden ile Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy, Washington’ı temerrüde düşürebilecek borç tavanı krizinin uzlaşmayla sonuçlandığını açıkladı.

Liderler uzlaşıp ortak bir metin yayınlamış olsa da ikna faaliyetleri henüz bitmiş değil, zira hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar arasında uzlaşmadan memnun olmayan bir hayli senatör bulunuyor.

Uzlaşmaya dayanan yasanın metni dün yayınlandı. Anlaşma ile birlikte borç limiti 1 Ocak 2025’e kadar askıya alınıyor ve bu da meselenin 2024 başkanlık seçimlerinde potansiyel bir sorun olmaktan çıkması anlamına geliyor.

Bir Beyaz Saray yetkilisine göre, anlaşma kapsamında savunma dışı harcamalar 2024 mali yılında nispeten sabit kalacak ve ödeneklerde belirli ayarlamalar yapıldıktan sonra 2025 mali yılında %1 oranında artacak.

İki parti ‘savunma harcamaları’ konusunda hemfikir

Yetkiliye göre bu ayarlamalar arasında 20 milyar dolarlık Dahili Gelir Servisi fonunun diğer savunma dışı alanlara kaydırılması ve 30 milyar dolarlık harcanmamış Covid-19 yardım fonunun iptal edilmesi de yer alıyor. Yetkiliye göre 2025 mali yılından sonra bütçe tavanı olmayacak.

Öte yandan Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi Parti bilgi formunda, savunma dışı isteğe bağlı harcamaların 2022 mali yılı seviyelerine geri çekileceği ve federal harcamaların önümüzdeki altı yıl boyunca yıllık %1’lik artışla sınırlandırılacağı belirtiliyor.

Beyaz Saray’ın Demokratlara dağıttığı ve CNN tarafından elde edilen konuşma notlarına göre anlaşma, ayarlamalar dikkate alındıktan sonra savunma için 886 milyar dolar, gazilerin tıbbi bakımı için 121 milyar dolar ve diğer savunma dışı programlar için 637 milyar dolar harcanmasını öngörüyor.

Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçilerinin geçen ay kabul ettiği borç tavanı tasarısı da ihtiyari harcamaları 2022 mali yılı seviyelerine geri getiriyor ve ardından harcamalardaki artışı on yıl boyunca %1 ile sınırlandırıyordu.

Gıda yardım mekanizmalarında ‘aldım-verdim’ oyunu

Anlaşma ayrıca, gıda yardımı alan bazı yetişkinler için çalışma şartlarının geçici olarak genişletilmesini öngörüyor.

Halihazırda 18-49 yaş arası çocuksuz ve çalışabilir durumdaki yetişkinler, haftada en az 20 saat çalışmadıkları ya da diğer kriterleri karşılamadıkları sürece her üç yılın sadece üç ayında gıda pulu alabiliyor. Tasarı metnine göre, anlaşma üst sınırı aşamalı olarak 55 yaşa çıkaracak.

Bununla birlikte anlaşma, gaziler, evsizler ve eski koruyucu aile gençleri için Ek Beslenme Yardımı Programı ya da resmi adıyla SNAP’taki muafiyetleri de genişletecek. Tüm değişiklikler 2030 yılında sona erecek.

Beyaz Saray yetkilisi, yönetimin muafiyetler nedeniyle yaklaşık aynı sayıda gıda yardımı alıcısının çalışma zorunluluğuna tabi olacağına inandığını fakat resmi bir tahmin beklediğini söyledi.

Anlaşma ayrıca Muhtaç Ailelere Yönelik Geçici Yardım programındaki mevcut çalışma gerekliliklerini de, öncelikle eyaletlerin vaka yüklerini azaltmak için alabilecekleri işe katılım oranı vergilerini ayarlayarak sıkılaştıracak.

Öğrenci kredilerinde geri ödemeler yaz sonunda başlayacak

Borç tavanı görüşmelerine aşina olan bir başka kaynağa göre, anlaşma uyarınca, Biden yönetiminin halihazırda açıkladığı gibi, borçluların öğrenci kredilerini yaz sonunda geri ödemeye başlaması gerekecek.

Kaynak ayrıca, anlaşmanın Biden’ın uygun durumdaki borçlular için 20.000 dolara kadar borç yardımı sağlama planını sürdüreceğini söyledi. Söz konusu tedbir şu anda Yüksek Mahkeme’de bulunuyor ve önümüzdeki haftalarda karara bağlanması bekleniyor.

Beyaz Saray kaynağına göre anlaşma aynı zamanda Biden’ın gelir odaklı geri ödeme planını da devam ettirecek.

Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi Parti geçen hafta, af programını engellemek ve federal öğrenci kredisi ödemelerinde pandemiyle ilgili duraklamayı sona erdirmek isteyen bir kararı kabul etmişti.

‘Yeşil Mutabakat’ta mutabakat

Beyaz Saray’ın açıklamalarına göre anlaşma, Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (IRA) iklim ve temiz enerji hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapmayacak. Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri, yasanın temiz enerji vergi kesintileri ve sübvansiyonlarını yürürlükten kaldırmaya çalışmıştı.

Beyaz Saray kaynağına göre anlaşma ayrıca Ulusal Çevre Politikası Yasası’nda federal kurumların karar alma süreçleriyle ilgili koordinasyon, öngörülebilirlik ve kesinliği artırmayı amaçlayan tedbirleri de içeriyor.

Tek bir çevresel inceleme belgesi hazırlamakla görevli tek bir öncü kurumun belirlenmesini ve kurumların çevresel incelemeleri bir yıl ya da çevresel açıdan en karmaşık projeler için iki yıl içinde tamamlamasını öngörüyor.

Anlaşma aynı zamanda Batı Virginia’da doğal gaz boru hattı olan Mountain Valley Pipeline’ın kurulmasını da hızlandıracak.

Beyaz Saray’dan Demokratlara: Daha kötüsü olabilirdi…

Biden yönetiminin Cumhuriyetçilere fazla taviz verdiğine ilişkin itirazlar Kongre’deki Demokratlardan yükselirken, Beyaz Saray’dan teskin edici açıklamalar geliyor.

Politico’nun aktardığına göre, Beyaz Saray’ın, borç tavanı anlaşmasına şüpheyle yaklaşan Demokratlara mesajı şu: Anlaşmanın içinde yer alanlara değil, dışarıda bırakılanlara bakın.

Kongre’deki ‘merkez’ görüşlü Demokratların anlaşmaya iyimserlikle bakması nedeniyle rahatlamış görünen Beyaz Saray, özellikle ‘ilericilerin’ sosyal yardım uygulamalarına yönelik kısıtlamalara yönelik tepkilerini soğurmaya çalışıyor.

Pazar günkü brifingde gazetecilere konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi, “Elde ettiğimiz tarihi ekonomik kazanımları koruyor, temerrüt tehdidini 2025’e kadar masadan kaldırarak kayıtlardaki en güçlü iyileşmelerden birinin devam etmesini sağlıyor ve bu başkanın son iki buçuk yılda elde ettiği bir dizi tarihi yasama başarısını koruyor,” diye konuştu.

Başka bir üst düzey yetkiliye göre Demokratlara tasarıya oy vermeleri için sunulan argüman, Medicare, Sosyal Güvenlik, Medicaid, IRA, CHIPS ve diğer programların anlaşma kapsamında korunuyor oluşu.

Beyaz Saray yetkilileri, McCarthy bütçe kesintilerinden bahsederek zafer turu atacak olsa bile, harcama rakamlarının nihayetinde Demokratların lehine olduğunu savunuyor ve ‘iklim’ gündemine devam edebileceklerini söylüyor.

Cumhuriyetçilerde de çatlak sesler yükseliyor

Muhafazakârlar arasında anlaşmaya yönelik halihazırda var olan hoşnutsuzluk sorulduğunda Kevin McCarthy, Cumhuriyetçilerin  ‘yüzde 95’inden fazlasının gördükleri karşısında ezici bir heyecan duyduğunu’ ileri sürdü.

Öte yandan uzlaşmayı, geçen ay Temsilciler Meclisi tarafından kabul edilen Cumhuriyetçi borç paketine ihanet olarak niteleyen bazı muhafazakârlar da sesini şimdiden duyurmaya başladı.

Önemli Cumhuriyetçilerden Senatör Lindsay Graham, savunma harcamalarındaki artışın az olduğunu savunarak, “Mükemmel bir anlaşma yapamayacağınızı biliyorum. Fakat yapmayacağım şey, Biden’ın savunma bütçesini kabul etmek ve bunu bir başarı olarak adlandırmaktır. Kevin [McCarthy] savunmanın tamamen finanse edildiğini söyledi. Eğer Biden savunma bütçesini kabul edersek, bu bütçe savunma harcamalarını enflasyonun altında arttırır,” diye konuştu.

Cumartesi gecesi duyurulmasından kısa bir süre sonra Temsilciler Meclisi’ndeki sağcı Özgürlük Grubu üyelerinin anlaşmaya karşı ayaklanacağı yönünde söylentiler çıktı. Bu senatörler muhtemelen anlaşmayı tek başlarına ortadan kaldıramayacak olsalar da, hoşnutsuzluklarını ne kadar ileri götüreceklerine bağlı olarak McCarthy’yi zor durumda bırakabilirler.

AMERİKA

Hür Avrupa Radyosu ve Amerika’nın Sesi’ne veda: Bir devrin sonu mu?

Yayınlanma

ABD hükümeti, Hür Avrupa Radyosu’nun finansmanını durdurduğunu açıkladı. Karar, ABD Başkanı Donald Trump’ın, aralarında Hür Avrupa Radyosu ve Amerika’nın Sesi’ni de kontrol eden ABD Küresel Medya Ajansı’nın (USAGM) da bulunduğu bazı kurumların bütçelerini kısma emri sonrasında geldi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, bu durumu ‘ABD yönetiminin iç meselesi’ olarak değerlendirirken, Çekya Dışişleri Bakanı Jan Lipavský, Avrupa Birliği’ni bu medya kuruluşlarını finanse etmeye çağırdı.

ABD hükümeti, Hür Avrupa Radyosu’nun finansmanını durdurma kararı aldı.

ABD Başkanı Donald Trump, daha önce bürokrasiyle mücadele amacıyla bazı kurumların işlevlerini ve çalışan sayısını azaltma emri vermişti.

Bu kurumların arasında Hür Avrupa Radyosu ve Amerika’nın Sesi’ni kontrol eden ABD Küresel Medya Ajansı (USAGM) yer aldı.

Trump’ın kararına göre, bazı devlet kuruluşları, faaliyetlerini Amerikan yasalarının öngördüğü asgari düzeye indirecek.

USAGM’den yapılan açıklamada, “Hür Avrupa Radyosu/Radyo Özgürlük’ün küresel operasyonlarını finanse eden federal hibe anlaşmasının feshedildiği” belirtildi.

ABC televizyonu, Trump’ın emri sonrasında Amerika’nın Sesi’nin ABD’deki çalışanlarının idari izne çıkarılmaya başlandığını duyurmuştu.

Şubat ayında, ABD Hükümet Verimliliği Departmanı’nın başındaki milyarder Elon Musk, söz konusu yayın kuruluşlarının kapatılması çağrısında bulunmuş ve bu kuruluşlarda “kendi kendileriyle konuşan radikal solcuların” çalıştığını iddia etmişti.

Soğuk Savaş kalıntıları

Her iki radyo istasyonu da Soğuk Savaş döneminde Amerikan ideolojisini ve onunla bağlantılı fikirleri yaymak için kurulmuştu.

Bu ideoloji zamanla Amerikan entelijansiyasının modern liberal görüşlerine dönüştükçe, radyoların dinleyicilerine sunduğu içerik de değişti.

SSCB döneminde, “Batı’nın sesleri”, Sovyet halkının bir kesimi için ek bir bilgi ve hatta eğlence kaynağıydı (örneğin, Batı müziğinin ana kaynağıydı).

Hakkında fıkralar ve atasözleri bile vardı (“Rusya’da gece BBC‘yi dinlemek adettendir”). Fakat son otuz yılda, hem radyonun bir medya aracı olarak gerilemesi hem de içeriklerinin yozlaşması nedeniyle popülerliklerini tamamen kaybettiler.

Son yıllarda içerik kalitesi giderek düştü. Yetişkinler radyolarını retro müziğe çevirirken, Z kuşağı internete yöneldi.

Radyo istasyonlarının çalışanları da dinleyici sayısındaki tarihi düşüşü fark etti, ancak bunu yeni yayın formatlarına geçişle açıklamaya çalıştılar.

Fakat tüm bunlara rağmen, her iki radyo istasyonunun faaliyetleri, “dekolonizasyon” adı altında bölgesel projelere bölünerek son yıllarda daha da genişledi.

‘Renkli devrimin sesi’

Andrey Babitskiy’nin Kırım ve Donbass konusundaki tutumu nedeniyle işten çıkarılması bu duruma bir örnek.

Sonuç olarak, her iki radyo istasyonu da sadece bir propaganda aracı değil, aynı zamanda isyanları kışkırtan ve “renkli devrimler” düzenleyen birer araç haline geldi.

Yakın zamanda Hür Avrupa Radyosu’nun Gürcistan’daki yerel şubesi (Eho adıyla anılıyor), hükümet karşıtı protestoları kışkırtmış ve yönlendirmiş, bariz dezenformasyon yöntemleri kullanmıştı.

Bu radyo istasyonlarının kadroları da buna göre seçildi. Merkez ofislerde “liberal misyonlarına” içtenlikle inanan Amerikalı sol liberaller yoğunlaşırken, bölgesel yayınlarda basmakalıp düşüncelere sahip bir çekirdek kadro oluştu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, konuyla ilgili olarak, “Bu medya kuruluşları… Rusya Federasyonu’nda popüler ve talep görenler kategorisine girmiyor, bu yüzden bizi pek ilgilendirmiyor. Bu, ABD yönetiminin iç meselesidir. Bunlar tamamen propaganda amaçlı medya kuruluşlarıdır,” iddiasında bulunuyor.

Ancak Washington’ın Hür Avrupa Radyosu ve Amerika’nın Sesi’ni kapatma kararı, ABD yönetiminin Moskova ile ilişkileri normalleştirme çabalarıyla ilgili değil.

İdeolojik sarkaç normale doğru kaydı ve Trumpizme düşman bir ideolojiyi yayan, üstelik bunu büyük paralar karşılığında yapan platformları desteklemek Beyaz Saray’ın çıkarına değil.

Ayrıca, her iki platform da uzun zamandır kendi gündemlerini ve propaganda hedeflerini belirliyordu. Kongre ve Dışişleri Bakanlığı, kendi dış politikalarını yürüten kuruluşları finanse ediyordu.

USAGM’in başındaki Steven Capus, ajansın finansmanının kesilmesini “demokrasi ve Amerika düşmanlarının zaferi” olarak nitelendirdi.

Bu konuda bazı Avrupalı yetkililer ve hatta devletler tarafından da destekleniyorlar.

Özellikle Çekya, Avrupa Birliği’ni bu medya kuruluşlarının finansmanını kendi kaynaklarından sürdürmeye çağırdı.

Çekya Dışişleri Bakanı Jan Lipavský, “Siyasi olarak şu soruyu gündeme getirmek istiyorum: Rusya, Belarus, İran ve diğer pek çok ülkeye yayın yapan böyle bir kuruluşta bir değer görüyor muyuz ve eğer bir değer görüyorsak, böyle bir hizmeti kendi yararımıza korumak için ne yapmaya hazırız? Bu çok geniş bir soru,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Kennedy suikastı dosyaları Trump yönetimi tarafından yayınlandı

Yayınlanma

John F. Kennedy suikastına ilişkin federal kayıtlar Donald Trump yönetimi tarafından yayınlandı.

Trump’ın ocak ayında 1963 suikastına ilişkin federal kayıtların gizliliğinin kaldırılmasına yönelik bir kararname imzalamasının ardından binlerce sayfalık belge ABD Ulusal Arşivleri tarafından yayınlanmaya başlandı.

Arşivler salı günü web sitesinde yaptığı açıklamada, “Başkan Donald Trump’ın talimatı uyarınca… Başkan John F. Kennedy suikastı kayıtları koleksiyonunun bir parçası olan ve daha önce sınıflandırma için saklanan tüm kayıtlar yayınlandı,” dedi.

Ulusal Arşiv, belgeleri içeren yaklaşık 2.200 dosyayı web sitesinde yayınladı. Ulusal Arşivler’in suikastla ilgili 6 milyon sayfadan fazla kayıt, fotoğraf, sinema filmi, ses kaydı ve eserden oluşan koleksiyonunun büyük çoğunluğu daha önce yayınlanmıştı.

Trump kayıtların açıklanmasından önce pazartesi günü gazetecilere verdiği demeçte “hiçbir şeyi sansürleyeceklerine inanmadığını” söylemişti.

Ulusal Arşivler, Kasım 1963’te dönemin başkanı Kennedy’ye düzenlenen suikastla ilgili olarak geçtiğimiz on yıllar boyunca milyonlarca sayfa kayıt yayınladı.

Fakat binlerce belge CIA ve FBI’ın talebi üzerine ulusal güvenlik kaygıları gerekçe gösterilerek bekletiliyordu.

Fakat suikastla ilgili dosyaların depolandığı Mary Ferrell Vakfı’nın başkan yardımcısı Jefferson Morley, salı günü açıklanan belgelerin vaat edilen dosyaların üçte ikisini, yakın zamanda keşfedilen FBI dosyalarını ya da 500 İç Gelir Servisi kaydını içermediğini söyledi.

Warren Komisyonu, Oswald’ın ‘tek başına’ hareket ettiğini öne sürmüştü

Olayı soruşturan Warren Komisyonu, suikastın eski bir deniz piyadesi olan keskin nişancı Lee Harvey Oswald tarafından tek başına gerçekleştirildiğini ileri sürmüştü.

Resmi sonuç, Kennedy’nin Dallas, Teksas’ta öldürülmesinin ardında daha karanlık bir komplo olduğu yönündeki spekülasyonları bastırmak için çok az şey yaptı ve hükümet dosyalarının yavaşça yayınlanması çeşitli komplo teorilerine neden oldu.

Halihazırda açıklanan kayıtların çoğu, FBI ajanlarının hiçbir yere varmayan ipuçlarını takip ettiği çok sayıda rapor da dahil olmak üzere ham istihbarattı.

Yayınlanan yeni belgelerin büyüklüğü, herhangi bir ifşaat olup olmadığını tespit etmenin biraz zaman alacağı anlamına geliyor.

New York Times’a konuşan tarihçi David J. Garrow, tüm dosyaları incelemenin aylar alabileceğini belirtti.

‘KGB ajanlığı’ iddiasına destek yok

Yeni yayınlanan dosyalar arasında CIA’in St Petersburg istasyonunun Kasım 1991 tarihli bir notu da yer alıyor. Notta, o ayın başlarında bir CIA yetkilisinin ABD’li bir profesörle arkadaş olduğu ve profesörün yetkiliye KGB için çalışan bir arkadaşından bahsettiği belirtiliyor.

Notta, KGB yetkilisinin Oswald hakkındaki “beş kalın ciltlik” dosyaları incelediği ve “Oswald’ın hiçbir zaman KGB tarafından kontrol edilen bir ajan olmadığından emin olduğu” belirtiliyordu.

Notta, Oswald’ın dosyalarda tanımlandığı şekliyle, KGB yetkilisinin “herhangi birinin Oswald’ı kontrol edebileceğinden şüphe ettiği, fakat KGB’nin SSCB’deyken onu yakından ve sürekli olarak izlediğini” belirttiği de ekleniyor.

Ayrıca dosyada Oswald’ın Sovyetler Birliği’nde hedefe ateş etmeyi denediğinde kötü bir nişancı olduğunun belirtildiği de kaydedilmişti.

“Gizli” ibareli belgelerden biri, Warren Komisyonu araştırmacılarından birinin 1964 yılında CIA çalışanı Lee Wigren’i Dışişleri Bakanlığı ve CIA tarafından Sovyet kadınlarla Amerikalı erkekler arasındaki evliliklerle ilgili olarak komisyona sağlanan bilgilerdeki tutarsızlıklar konusunda sorguladığı görüşmenin el yazısı notlarıyla birlikte daktilo edilmiş haliydi.

Oswald vurulduğu sırada Marina Oswald adında bir Sovyet kadınla evliydi.

Ulusal Arşiv’in 2017’de yayınladığı dosyalara göre Oswald suikasttan haftalar önce Mexico City’deki Küba konsolosluğunu ve Sovyet elçiliğini ziyaret etmişti.

Uzmanlar, CIA’in ya da başkalarının Oswald’ın Mexico City’deki hareketleriyle ilgili gizli dosyalar tutmuş olabileceği görüşünde.

Fidel Castro’yu ortadan kaldırmak için çok gizli proje

1963 tarihli Savunma Bakanlığı belgeleri 1960’ların başındaki Soğuk Savaş’ı ve Küba lideri Fidel Castro’nun diğer ülkelerdeki komünist güçlere verdiği desteği engellemeye çalışan ABD’nin Latin Amerika’daki müdahalesini kapsıyordu.

Belgeler Castro’nun ABD ile bir savaşı kışkırtacak kadar ileri gitmeyeceğini ya da “Castro rejimini ciddi şekilde ve derhal tehlikeye atacak” bir noktaya tırmanmayacağını öne sürüyor.

Belgede, “Castro’nun Latin Amerika’daki yıkıcı güçlere desteğini yoğunlaştırması daha olası görünüyor,” deniyor.

Ocak 1962’de yayınlanan bir başka belge ise “Mongoose Operasyonu” ya da kısaca “Küba Projesi” olarak adlandırılan ve 1961’de Kennedy tarafından Küba’ya karşı devrimci yönetimi ortadan kaldırmayı amaçlayan CIA liderliğindeki gizli operasyon ve sabotaj kampanyası olan çok gizli bir projenin ayrıntılarını ortaya koyuyor.

Bazı dosyalarda, aile üyeleri için olası yansımalara ilişkin endişelere rağmen CIA varlıklarının isimlerinin de açıklandığı görülüyor.

Eski muhbirlerin çoğu muhtemelen ölmüş olsa da, Meksika ya da Küba gibi ülkelerde çalışan muhbirlerin isimlerinin yayınlanmasının ailelerini tehlikeye atabileceği endişesi dile getirilmişti.

Kayıtların yayınlanması için mücadele eden avukat Mark Zaid daha önce The Telegraph’a yaptığı açıklamada istihbarat camiasından isimlerin açıklanmasını engelleyebilecek güçlü bir tepki geleceğini düşündüğünü söylemişti.

İsrail istihbaratına ilişkin atıflar önceki yayınlarda sansürlenmiş

Öte yandan CIA’in üst düzey yetkilisi James Jesus Angleton’ın İsrail istihbaratıyla olan bağlantısını gizlediği, yeni ortaya çıkan JFK suikastı kayıt dosyasından anlaşılıyor.

Angleton, JFK’nin İsrail’in nükleer silah edinmesini engelleme politikasını tersine çevirip Mossad başkanı Meir Amit tarafından “içlerindeki en büyük Siyonist” olarak övülmesiyle biliniyor.

Angleton’ın ayrıca Başkan Kennedy suikastına ilişkin Warren Komisyonu’nun belgelerini sakladığı da tespit edildi.

Wikileaks’in aktardığına göre, Angleton ölmeden kısa bir süre önce, “Ne kadar iyi yalan söyler ve ne kadar çok ihanet ederseniz, terfi etme olasılığınız o kadar artar… ikiyüzlülükleri dışında tek ortak noktaları mutlak güç arzusuydu,” demişti.

Dosya daha önce 2017, 2018 ve 2022 yıllarında redakte edilmiş bir şekilde yayınlanmıştı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Rubio’dan Venezuela’ya yeni yaptırım tehdidi

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio salı günü yaptığı açıklamada, Venezuela’nın ABD’den geri gönderilen vatandaşlarını kabul etmemesi halinde yeni “ağır ve artan” yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını söyledi.

Tehdit, Trump yönetiminin ABD’de yasal statüsü olmayan göçmenlerin sınır dışı edilmesini arttırmaya çalıştığı ve yaklaşık 350.000 Venezuelalı için geçici ikamet programını sona erdirdiği bir dönemde geldi.

Rubio, “Maduro rejimi daha fazla bahane ya da gecikme olmaksızın tutarlı bir sınır dışı uçuş akışını kabul etmediği sürece, ABD yeni, ağır ve artan yaptırımlar uygulayacak,” diye yazdı.

Trump’ın Venezuela’da tutuklu bulunan ABD vatandaşlarının serbest bırakılmasını sağlamakla görevli özel temsilcisi Richard Grenell’in cuma günü X’te Maduro hükümetinin geri dönüş uçuşlarını kabul ettiğini duyurması, bu tehdidin hemen soru işaretlerine yol açmasına neden oldu.

Grenell 1 Şubat’ta Caracas’ta Maduro ile bir araya gelmiş ve Venezuela’nın vatandaşlarının ülkelerine geri gönderilmesini kabul etmemesini görüştükten sonra altı ABD vatandaşının serbest bırakılmasını sağlamıştı.

Aynı ayın ilerleyen günlerinde Başkan Donald Trump, Biden yönetiminin Venezuela’da serbest seçimleri teşvik etmeyi amaçlayan imtiyazlarına son vereceğini ve ABD petrol şirketi Chevron’un Güney Amerika ülkesinden petrol üretmesine ve ihraç etmesine izin veren bir lisansı iptal edeceğini açıklamıştı.

Buna karşılık Maduro, ABD’nin “açılan iletişim hatlarına zarar verdiğini” ve geri dönüş uçuşlarını durduracağını söyledi. Maduro, “Hapsettikleri tüm Venezuelalıları geri getirmek istedim. Amerika Birleşik Devletleri bu kararla kendi ayağına kurşun sıktı,” dedi.

Bu reddi aşmak için Trump yönetimi, federal bir yargıcın sınır dışı edilmeleri geçici olarak engelleyen kararına rağmen, hafta sonu Venezuelalı çete üyesi olduğunu söylediği yaklaşık 250 kişiyi El Salvador’daki yüksek güvenlikli bir hapishaneye gönderdi.

Rubio Fox News’e verdiği bir mülakatta El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’ye teşekkür etti.

Rubio, “Başkan Bukele gibi bir dostumuz olduğu için şanslıyız, kendisiyle yaptığım görüşmede, onları kendi hapishane sisteminizde barındırmanın size maliyetinin çok az bir kısmına alacağımızı söyledi,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English