Avrupa
Elbit, Filistin yanlısı eylemcileri mahkum ettirmek için lobi yapmış

İsrail’in en büyük silah şirketi Elbit Systems, Palestine Action’ın (Filistin Eylemi) kurucularına yöneltilen suçlamaların reddedilmesinin ardından Birleşi Krallık İçişleri Bakanlığına yeniden yargılama için lobi yaptı.
Declassified’ın haberine göre Snaresbrook Crown Court’taki jüri üyeleri, Aralık 2023’te altı Filistin yanlısı aktivisti dokuz suçlamadan beraat ettirdi, fakat diğer 23 suçlamayla ilgili bir karara varamadı.
Declassified, Elbit’in İngiltere güvenlik direktörü Chris Morgan’ın 15 Ocak 2024’te Birleşik Krallık’ın o dönemki polis bakanı Chris Philp’e mektup yazdığını ortaya çıkardı.
Morgan, “Filistin Eylemi grubunun kurucuları ve kontrol eden zihinleri Richard Barnard ve Huda Ammori’nin çok sayıda suçtan yargılandığını” belirtti.
Morgan, “Barnard, tesislerimizden birinde suçlu bulunurken, jüri, ikisi 2020’de gerçekleşen iki hırsızlık suçu da dahil olmak üzere, ikisi hakkında diğer yedi suçlamada karar veremedi,” diye ekledi.
Bu nedenle Morgan, “yeniden yargılama kesin değil” endişesini dile getirdi ve “bu davanın en kısa sürede yeniden görülmesinin kamu yararına olduğunu” belirterek, “Filistin Eylemi’nin suçlarının çok sayıda ve ciddi olduğunu” vurguladı.
Mektup, Elbit Systems’ın İngiliz yetkililere Filistin yanlısı örgüte karşı sert önlemler alması için baskı yaptığına dair yeni kanıtlar sunuyor. İngiliz hükümeti, Filistin Eylemi’ni yasaklayacağını açıklamıştı.
Kraliyet Savcılık Servisi (CPS) daha sonra aktivistler için yeniden yargılama emri verdi ve duruşma 2027’de yapılacak.
Aktivistlerden biri, yeniden yargılama için beklemeyi “sanıklara yönelik bir psikolojik savaş biçimi” olarak tanımladı ve “Bu, hayatımızda ilerleyemeyeceğimiz bir buçuk yıl daha demek: uzun vadeli kararlar alamazsınız, iş bulamazsınız. Sonuçları, sadece bu duruşmayı beklemekten çok daha öteye gidiyor,” dedi.
Filistin Eylemi’ne yönelik baskı
Elbit’in Birleşik Krallık hükümetine yakınlığını gösteren tek kanıt bu değil.
Filistin Eylemi’nin başlatılmasından sadece bir ay sonra, Ağustos 2020’de, dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab, İsrail’in eski stratejik işler bakanı Orit Farkash-Hacohen ile bir araya gelmişti.
Farkash-Hacohen, Raab’a İngiltere’deki İsrail şirketlerine karşı doğrudan eylem protestoları konusunda baskı yapmış ve “Elbit Systems’ın Londra ofislerinin” birkaç hafta içinde dördüncü kez saldırıya uğradığını belirtmişti.
Israel National News’in haberine göre, Raab ona “kendisinin ve İngiliz hükümetinin bu tür olayları durdurmaya kararlı olduğunu” söylemişti.
İki yıl sonra, Birleşik Krallık’ın o zamanki içişleri bakanı Priti Patel, Elbit Systems UK’nin CEO’su Martin Fausset ile “protestolar ve güvenlik” konulu özel bir görüşme yapmıştı.
İçişleri Bakanlığı belgeleri görüşmenin amacının “Fausset’e, Elbit Systems UK’ye karşı yapılan suç niteliğindeki protesto eylemlerinin hükümet tarafından ciddiye alındığını temin etmek” olduğunu ortaya çıkardı.
Toplantıda Patel’e, Filistin Eylemi’nin Elbit’e karşı protestolarının “giderek şiddetlendiği” ve aktivistlerin “iyi organize, finanse ve eğitilmiş” olduğu söylendi.
Patel, “duyduğu her şeyden derin endişe duydu” ve bir dizi öneri hazırladı. Bu liste tamamen sansürlendi.
Patel’in Fausset ile görüşmesi sırasında, İngiliz yetkililer Filistin Eylemi aleyhine herhangi bir mahkumiyet kararı almayı başaramamıştı.
Fakat toplantıdan bir ay sonra, o dönemki başsavcı Suella Braverman (daha sonra İçişleri Bakanı oldu), köle tüccarı Edward Colston’un heykelini devirmekten beraat eden dört aktivistin davasını temyiz mahkemesine sevk etti.
Bu nadir görülen hareket, savunma avukatı Raj Chada tarafından “son derece hayal kırıcı ve hukuk sistemimizin bütünlüğüne önem veren herkesi endişelendirmeli” olarak eleştirildi.
Ardından gelen karar, “protesto sırasında mülke önemli zarar vermekten mahkumiyet”in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin koruması dışında kalacağını belirtmişti.
Bu karar, İngiliz yetkililere Filistin Eylemi aktivistlerini kovuşturmak için daha geniş bir yetki alanı sağladı ve mahkumiyet kararları da kısa sürede verildi.
Elbit’in ‘istihbarat hücresi’
2023 ilkbaharında, Filistin Eylemi, Elbit ve Fransız silah şirketi Thales’in Leicester’da sahip olduğu bir drone fabrikası olan UAV Tactical Systems’a karşı bir kampanya başlatmıştı.
Kampanyanın ortasında Philp, “devam eden protestolar” hakkında Leicestershire polisinin başkomiser yardımcısıyla bir brifing düzenledi.
Mahkemede açıklanan bir polis raporu, görüşülenlerin ayrıntılarını içeriyor. Raporda, “17:00 Polis Bakanı ve İçişleri Bakanlığı ekibine brifing” yazıyor ve “Şirketin meşru işlerini desteklemek için gerçek bir baskı. Meta Facebook ve Instagram ile proaktif çalışma önerisi,” deniyor.
Belge şöyle devam ediyor: “Tutuklananların tutukluluk halinin devamı için baskı yapın ve proaktif eylemleri destekleyin, polis varlığını gösterin ve suç işleyenlere karşı harekete geçmemizi açıkça bekliyorlar. Barışçıl protestoculara ve onların eylemlerini kolaylaştırmaya değil, şirkete odaklanın.”
İçişleri Bakanlığı, bu şekilde polise, İnsan Hakları Yasasında güvence altına alınan toplanma ve ifade özgürlüğünü kolaylaştırmak yerine, şirketin çıkarlarını önceliklendirmesini ve aktivistleri tutuklu yargılamasını talimat vermiş gibi görünüyor.
Declassified tarafından görülen diğer belgeler, İsrailli silah şirketinin Birleşik Krallık’ta işleri kendi eline aldığını da gösteriyor.
Elbit Systems UK’in kendi istihbarat birimi var ve iki haftada bir ülke çapındaki polisle bilgi paylaşıyor. Bu bilgi, polis dosyasında bulunuyor.
Avrupa
AB, rubleye endeksli stabil kripto parayla bağlantılı Rus ödeme sistemine yaptırım getirdi

Avrupa Birliği, Rus PSB bankasının 2024’te kurduğu uluslararası ödeme platformu A7’yi yaptırım listesine ekledi. AB, platformun ‘Moskova ile çok sayıda bağlantısı’ olduğunu ve Moldova’daki seçimlerde seçmenlere rüşvet verme planında kullanıldığını iddia etti.
Avrupa Birliği (AB), Rus bankası PSB tarafından geçen sene faaliyete geçirilen uluslararası ödeme platformu A7’yi yaptırım listesine dahil ettiğini duyurdu.
AB Konseyi’nden yapılan açıklamaya göre A7, Moldovalı iş insanı İlan Şor ile bağlantılı şirket ve şahıslarla birlikte Avrupa’nın yaptırımlarına maruz kaldı. AB, platformun “Moskova ile çok sayıda bağlantısı” olduğunu ve Moldova’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ülkenin AB’ye katılım referandumu sırasında seçmenlere rüşvet verme planında kullanıldığını öne sürdü.
A7 ödeme sistemi, PSB’nin açıklamasına göre, Rus ihracatçı ve ithalatçılarının yabancı ortaklarıyla zamanında ve kesintisiz ödeme yapmalarını sağlamak amacıyla bir sınır ötesi ödeme aracı olarak oluşturulmuştu.
Platformla birlikte, Rus rublesinin kuruna endekslenmiş dünyanın ilk dijital varlığı olan A7A5 adlı stabil kripto para da piyasaya sürülmüştü.
Platformun arkasındaki isim İlan Şor
SPARK verilerine göre, A7 adlı şirketin kurucusu İlan Şor. Şor aynı zamanda, rubleye endeksli stabil kripto para A7A5’in ihracına garantör olan A7-Kırgızistan şirketini de yönetiyor.
Platformun arkasındaki PSB bankası ise daha önce AB ve ABD tarafından yaptırım listelerine alınmıştı.
Financial Times‘ın haberine göre, A7A5 üzerinden sadece birkaç ay içinde 9,3 milyar dolar tutarında işlem gerçekleştirildi.
İşlem hacminin büyük bir kısmı, gazetenin kapatılan Rus platformu Garantex’in halefi olarak tanımladığı Kırgız kripto borsası Grinex üzerinden yapıldı.
İlan Şor’un geçmişi
İlan Şor, Rusya’ya yakınlığıyla anılıyor. Şor, Moldova Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yazında yasa dışı ilan ettiği Şor partisinin kurucusu.
Ülke makamları, Şor’u defalarca Moldova’nın AB’ye entegrasyonu sabote etme girişimleriyle suçladı.
2017 yılında İlan Şor, Moldova’da bankacılık dolandırıcılığı suçundan yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak temyiz hakkını kullanarak ev hapsine alındı.
Haziran 2019’da ülkeden kaçan Şor, Nisan 2023’te Temyiz Mahkemesi tarafından aynı davadan gıyabında 15 yıl hapis cezasına mahkum edildi.
2024 baharında İlan Şor’un Rusya vatandaşlığı aldığı ortaya çıktı. Aynı yıl Financial Times‘a göre Şor, Rusya’nın ithalat ödemeleri yapabileceği ve ihracat gelirleri elde edebileceği, yaptırımları aşmaya yönelik bir finans merkezi kurmak amacıyla Kırgız Keremet Bank ile görüşmelerde bulundu.
Bu yılın ocak ayında söz konusu bankaya ABD tarafından yaptırım uygulanmıştı.
Avrupa
Almanya, ‘Rusya’nın iç bölgelerini vuracak’ Amerikan füzeleri istiyor

Almanya, uzun menzilli füze eksikliğini kapatmak ve “Rusya’nın iç kısımlarını vurabilmek” için Amerikan Typhon sistemlerini satın almak istiyor.
Der Spiegel’de yer alan habere göre, Alman askeri yetkililer ve uzmanların Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) strateji belgesinde çizdikleri tablo oldukça karamsar.
Belgeye göre Vladimir Putin, ordusunu öncelikle Rusya’nın batısında, yani “NATO sınırlarında” silahlandırıyor. Bu durum, Almanya için “varoluşsal bir risk” oluşturuyor ve buna ancak “askeri ve toplumsal kapasitelerin tutarlı bir şekilde geliştirilmesi” ile karşı konulabilir.
Belge, Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius’un silah alımını neden sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Bu, hava savunmasının genişletilmesinin yanı sıra uzun menzilli silahlar için de geçerli.
Almanya, Fransa ve diğer dört ülke ile birlikte Avrupa Uzun Menzilli Saldırı Yaklaşımı’na (ELSA) yatırım yapıyor. Bu programın amacı, 2.000 kilometreden fazla menzile sahip füzeler veya seyir füzeleri geliştirmek.
Fakat Pistorius, Pentagon şefi Pete Hegseth ile Washington’da yaptığı görüşmenin ardından, bunun gerçekleşmesinin yedi ila on yıl sürebileceğini söyledi.
Pistorius bu nedenle, Amerikalıların kendilerinin de ancak kısa süre önce kullanıma sunduğu bir silah sistemi talebinde bulundu: Typhon füze fırlatıcı.
Bu sistem, seyir füzeleri ve balistik füzeler ateşleyebiliyor ve hipersonik füze de geliştirme aşamasında.
Almanya’nın bu amaçla Amerikalılardan Tomahawk seyir füzesi satın alması halinde, Bundeswehr ilk kez uzun menzilli kara tabanlı bir silaha sahip olacak.
Bu, Bundeswehr’in Rusya topraklarının derinliklerine hassas saldırılar düzenleyebileceği anlamına gelecek. Bir Alman uzman, “O durumda Putin, teorik olarak, Almanya için artık dokunulmaz olmayacak,” dedi.
ABD ordusu, ilk Typhon bataryasını Aralık 2022’de Lockheed Martin’den teslim aldı. Typhon, ABD’nin Çin ve Rusya’nın yeni silahlarına yanıt olarak başlattığı askeri modernizasyon hamlesinin bir parçası.
ABD’nin, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu gibi, 1988’den itibaren INF anlaşmasıyla orta menzilli nükleer sistemler konusunda 500 ila 5500 kilometre menzilli kara tabanlı balistik füzeler ve seyir füzeleri bulundurması yasaklanmıştı.
NATO ülkeleri, Rusya’nın NATO tarafından SSC-8 olarak adlandırılan 9M729 seyir füzesini geliştirerek INF’i ihlal ettiğine inanıyor. Bunun üzerine ABD Başkanı Donald Trump, ilk görev döneminde ABD’nin anlaşmadan çekileceğini açıklamıştı.
Typhon sistemi bir fırlatma mekanizması. Bir batarya, römorklara monte edilmiş ve askeri kamyonlar tarafından çekilen dört fırlatma rampasından oluşuyor. Bu, Typhon’un gerektiğinde uçaklarla dünya çapında hızlı bir şekilde konuşlandırılmasını sağlıyor.
Beşinci bir araç kontrol istasyonu olarak işlev görürken, uygulamaya bağlı olarak rampalar çeşitli güdümlü füzelerle donatılabilir.
ABD Ordusu, Typhon ile SM-6 füzeleri ve Tomahawk seyir füzelerini deneme amaçlı olarak ateşledi.
Füzeler, fırlatma için ateşlenen bir motora sahip ve ardından bir tür tepe noktası olan balistik bir yörünge üzerinde itiş gücü olmadan uçuyor. Örneğin SM-6’nın en az 370 kilometre uçabileceği varsayılıyor. SM-6 füzeleri, diğer hedeflerin yanı sıra düşman uçakları ve gemilerine karşı da kullanılabilir. Bu silah Almanya’dan Rusya’ya uçamaz.
Fakat modele bağlı olarak Tomahawk füzeleri 2.500 kilometreye kadar uçabilir. ABD ordusu bu silahı kısa süre önce İran’ın nükleer tesislerine yönelik operasyonunda kullandı. Almanya’dan fırlatılan Tomahawk seyir füzeleri, Rusya’nın iç kesimlerindeki hedefleri vurabilir.
Tomahawk füzelerini ateşleyebilen Typhon sistemi ile ilgili olarak, Pistorius Washington ziyaretinde, Almanya’nın bu sistemle “caydırıcılığını önemli ölçüde artırabileceğini” vurguladı ama bu silahın “saldırı amaçlı” olduğunu söylemekten kaçındı.
Avrupa
AB, Ukrayna’ya 100 milyar avroluk yeni bütçe planını açıkladı

Avrupa Komisyonu, 2028-2034 bütçe taslağında Ukrayna’ya 100 milyar avroluk yeni bir destek fonu önerdi. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, mevcut 50 milyar avroluk fonun tükendiğini belirterek yeni teklifin ‘ülkenin toparlanmasını desteklemek ve AB üyeliğine hazırlamak’ amacını taşıdığını söyledi.
Avrupa Komisyonu, 2028-2034 dönemini kapsayan yeni uzun vadeli bütçe taslağına Ukrayna’ya destek için 100 milyar avro dahil etti.
Brüksel’de düzenlediği basın toplantısında konuşan Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, fonun Ukrayna Fonu (Ukraine Facility) aracılığıyla sağlanmasının planlandığını belirtti.
Von der Leyen, 2027’ye kadar olan mevcut bütçedeki 50 milyar avroluk yardım fonunun giderek tükendiğini kaydederek, “Yeni teklif, ülkenin toparlanmasını desteklemek, direncini artırmak ve gelecekteki AB üyeliğine hazırlamak için bu miktarın iki katına çıkarılmasını öngörüyor,” dedi.
Girişimle ilgili nihai karar henüz alınmadı. Bütçe taslağının yayımlanmasının ardından Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi’nin görüş bildirmesi gerekiyor.
Belgenin nihai olarak 2027 sonuna kadar onaylanması planlanıyor. Komisyon tarafından sunulan 2028-2034 dönemi bütçe taslağının toplam tutarı 1,816 trilyon avro olarak belirlendi.
Söz konusu rakam, AB üyesi ülkelerin gayri safi milli gelirindeki payın yüzde 1,1’den yüzde 1,26’ya yükselmesi anlamına geliyor.
Bütçeye ilişkin müzakerelerin üye ülke hükümetleri ve Avrupa Parlamentosu arasında önümüzdeki iki yıl boyunca devam etmesi bekleniyor.
Mevcut destek ve Ukrayna Fonu
Ukrayna Fonu, Avrupa Birliği tarafından savaş sırasında ve savaş sonrası dönemde Ukrayna’yı desteklemek için oluşturulmuş özel bir mali araç niteliği taşıyor.
Başlangıçta 2024-2027 yıllarını kapsayan program, hibe ve krediler şeklinde 50 milyar avro tahsis edilmesini öngörüyordu.
Fonlar, makro-finansal yardım, yeniden imar, reformların uygulanması ve ülkenin modernizasyonu için kullanılıyor. Fonların kullanımı, reformların ilerlemesini izleyen bir denetim sistemiyle sıkı bir şekilde kontrol ediliyor.
Savaşın başlangıcından bu yana AB, Ukrayna Fonu kapsamındaki 50 milyar avro da dahil olmak üzere Ukrayna’ya yaklaşık 160 milyar avro sağladı.
AB ülkeleri, 2025 yılı için Kiev’e 23 milyar avro tutarında ek askeri yardım taahhüdünde bulunmuş ve Rusya’nın dondurulan varlıkları teminat gösterilerek 30 milyar avroluk kredi sağlamıştı.
‘Ukrayna’yı destekleme yükü Avrupa’nın omuzlarında’
Financial Times’a konuşan kaynaklara göre AB, 2026’da 8 ila 19 milyar dolar arasında olabilecek Ukrayna bütçe açığını kapatma ihtimalini de değerlendiriyor.
AB Ekonomi Komiseri Valdis Dombrovskis, daha önce yaptığı açıklamada Avrupa Birliği’nin “gerektiği sürece Ukrayna’ya gerekli tüm desteği sağlamaya hazır olduğunu” vurgulamıştı.
Bloomberg haber kuruluşu, AB’nin mali ve askeri yardımı artırmasını, Donald Trump’ın başkanlık görevine dönmesinin ardından ABD’nin dış politika seyrinde yaşanacak değişikliğe bağlıyor.
Habere göre, 100 milyar avroluk yeni fon girişimi, ‘Ukrayna’yı destekleme yükünü’ daha da fazla Avrupa’nın omuzlarına yükleyecek.
Trump, Ukrayna’ya Moskova’yı vurma kabiliyetine sahip füzeler gönderecek
-
Ortadoğu1 hafta önce
Trump’ın Ankara ve Şam’daki jokeri: Thomas Barrack kimdir?
-
Görüş2 hafta önce
Kazananı Olmayan Kontrol Edilebilir Bir Çatışma
-
Görüş2 hafta önce
Küresel savaş ekonomisinin aleni beyanı: Lahey’deki NATO Zirvesi Sonuç Bildirgesi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Vergi Cennetleri: Birleşik Krallık’ın Küresel Mali İmparatorluğu
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore, tarihindeki en büyük savunma anlaşması için görüşmeleri tamamladı
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore Devlet Başkanı Lee, Çin ve Rusya ile ilişkilerini ‘hızla’ iyileştireceğini söyledi
-
Asya1 hafta önce
Paşinyan, Ermeni Kilisesi’ni ‘özgürleştireceğini’ ilan etti
-
Asya1 hafta önce
Ermenistan’da tutuklu milyarder Karapetyan’ın şirketinin kamulaştırılmasına onay