Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD’de yeni ‘antisemitizm’ yasası: İsrail’e dokunulmazlık genişletiliyor

Yayınlanma

ABD Temsilciler Meclisi, ülke genelindeki üniversite kampüslerinde Filistin yanlısı protestoların yaygınlaşmasının ardından, 1 Mayıs’ta federal antisemitizm tanımını genişleten bir yasa tasarısını kabul etti. 

Tasarı 320’ye karşı 91 oyla kabul edildi ve şimdi değerlendirilmek üzere Senatoya gidecek. 

Tasarı yasalaştığı takdirde, Uluslararası Holokost Anma İttifakı (IHRA) tarafından oluşturulan antisemitizm tanımını kabul edecek. IHRA antisemitizmi ‘Yahudilere karşı nefret olarak ifade edilebilecek belirli bir Yahudi algısı’ olarak tanımlıyor. IHRA’e göre antisemitizmin retorik ve fiziksel tezahürleri, Yahudi veya Yahudi olmayan bireylere ve/veya onların mülklerine, Yahudi cemaat kurumlarına ve dini tesislerine yönelik.

Buraya kadar ‘normal’ görünse de, kurum antisemitizm tanımını çok daha geniş ve muğlak bir şekilde genişletiyor. IHRA’in antisemitizm tanımında, ‘bir Yahudi kolektivitesi’ olarak tasarlanan İsrail devletinin hedef alınması da yer alıyor. 

İsrail’e ırkçı demek de ‘antisemitizm’ sayılabilir

Tanıma göre ‘çağdaş İsrail politikası’ ile ‘Nazilerin politikası’ arasında yapılan her türlü karşılaştırma ‘antisemitik’ hale geliyor. Bunun yanı sıra, İsrail’den ‘ırkçı’ olarak bahsedilmesi de antisemitizm torbasına atılıyor.

Bu tasarı, son zamanlarda Filistin davasına verilen yaygın destek nedeniyle birçok üniversite kampüsünde olduğu gibi, antisemitizmi savunduğu düşünülen herhangi bir kuruma fon sağlanmasını engellemek için kullanılabilir.

Bazıları bunun özellikle ABD’deki üniversite kampüslerinde düzenlenen ve pek çok kişinin ‘Yahudi karşıtı’ olmakla suçladığı Filistin yanlısı protestolara karşı kullanılabileceği uyarısında da bulundu. 

Bazı hak grupları tasarıyı bu nedenle eleştiriyor. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU), antisemitizme karşı ABD federal mevzuatının zaten mevcut olduğunu açıklayarak, Temsilciler Meclisi üyelerini tasarıya karşı oy kullanmaya çağırmıştı.

Tasarının ‘antisemitik ayrımcılığa karşı koruma sağlamak için gerekli olmadığını’ belirten ACLU, ‘bunun yerine, İsrail hükümetine yönelik eleştirileri yanlış bir şekilde antisemitizmle bir tutarak üniversite kampüslerindeki öğrencilerin ifade özgürlüğünü kısıtlayacağını’ söyledi.

Cumhuriyetçilerin itirazları gündem oldu: ‘Yahudiler İsa’yı öldürdü’

Öte yandan Temsilciler Meclisindeki oylamada, bazı muhafazakâr Cumhuriyetçilerin tasarıya karşı oy kullanırken dile getirdiği düşünceler tartışma yarattı.

Temsilciler Mike Lawler (Cumhuriyetçi) ve Jared Moskowitz (Demokrat) çarşamba günü Cumhuriyetçi muhafazakâr Temsilci Marjorie Taylor Greene’i antisemitizm yasasına karşı çıkma kararı ve karşı çıkma gerekçesi nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi.

Greene bir sosyal medya paylaşımında, Lawler ve Moskowitz tarafından geçtiğimiz ekim ayında sunulan ‘Antisemitizm Farkındalık Yasası’na karşı oy kullanacağını söylemişti.

Greene tasarıya, antisemitik davranışı ‘Yahudilerin İsa’yı öldürdüğüne’ dair ifadeleri de kapsayacak şekilde tanımladığı için karşı çıktığını ve bunun İncil’e aykırı olduğunu söyledi.

“İncil’e inananlar da mı antisemitik sayılacak?”

Greene tasarıya oy vermeyeceğini çünkü yeni tanımın ‘İsa’nın Yahudiler tarafından çarmıha gerilmek üzere Herod’a teslim edildiğini söyleyen İncil’e inandıkları için Hıristiyanları antisemitizmle suçlayabileceğini’ söyledi.

Greene, “Antisemitizm yanlıştır, fakat 2023 Antisemitizm Farkındalık Yasası (H.R. 6090) için oy kullanmayacağım,” diye yazdı.

CNN’den Jake Tapper’ın sorularını yanıtlayan temsilcilerin her ikisi de tasarının ‘İncil’e inanmayı yasadışı hale getirmeyeceğini’, fakat genel antisemitizm eylemlerini kontrol etmeye yardımcı olacağını savundu.

Lawler, Greene’in yorumlarını ‘son dakikada bu tartışmanın içine atılmış bir saçmalık’ olarak nitelendirdi. Lawler, tasarı metninde antisemitizmin eski Başkan Donald Trump tarafından benimsenen bir tanımının kullanıldığını da söyledi.

Cumhuriyetçi Temsilci Matt Gaetz de IHRA’in antisemitizm tanımındaki örneklerden birinin ‘Yahudilerin İsa’yı öldürdüğü iddialarını’ içerdiğini söyledi ve bunun İncil’e aykırı olduğunu söyleyerek tasarıya hayır oyu vereceğini açıkladı.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English