Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’nin “liman” fiyaskosu: 600 kamyon yardım güneşte çürüdü

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağız makale, Washington yönetiminin Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için İsrail’e baskı yaparak kara sınırından geçirmek yerine Gazze’ye kurduğu geçici limanın nasıl ve neden başarısız olduğuna odaklanıyor:

***

ABD’nin 230 milyon dolarlık Gazze iskelesi nasıl ‘devasa bir başarısızlığa’ dönüştü?

İddialı proje, Amerikan baskısı karşısında İsrail’in uzlaşmazlığının sembolü haline geldi

Mehul Srivastava ve Felicia Schwartz

ABD tarafından inşa edilen 230 milyon dolarlık yüzer iskele, ABD Başkanı Joe Biden’ın bile İsrail’i Gazze’ye insani yardım akışını düzene sokmaya ikna edememesi karşısında karmaşık da olsa ustaca bir çözüm olarak düşünülmüştü.

Ancak Akdeniz yazının ılımlı rüzgarlarıyla parçalanan, iki aylık ömrünün büyük bölümünde kapalı kalan ve şimdi de planlanan konuşlandırması sona ermeden rafa kaldırılan proje, İsrail’in uzlaşmazlığı karşısında uluslararası iktidarsızlığın bir sembolü haline geldi.

Gazze’deki kıtlığı acilen önlemesi gerekiyordu. Ancak iki ay boyunca aralıksız çalışarak, savaştan önce bölgeye akan yardımın sadece birkaç günlük değerine eşdeğer yardım sağladı.

Biden’ın mart ayındaki Ulusa Sesleniş konuşmasında bizzat duyurduğu ve ABD’li televizyonların yüzlerce ABD askeri personeli tarafından montajının yapıldığını yayınlanmasının ardından, BM ve diğer yardım kuruluşlarının Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırarak savaşı tetiklemesinden bu yana İsrail’e çözmesi için yalvardığı sorunlarla karşılaştı.

Financial Times’ın tahminlerine göre 600 kamyon kadar yardım kıyıya yığıldı ve yaz güneşinde çürüdü.

Çalkantılı yollar, kanunsuzluk ve Gazze içindeki İsrail kontrol noktalarının öngörülemezliği, yardımların Filistinlilere ulaştırılmasını neredeyse imkânsız hale getirdi.

1992’de Somali’de kurulan benzer bir liman olan Kıyı Ötesi Ortak Lojistik’i denetleyen emekli ABD ordusu tümgenerali Paul Eaton. “Eğer alıcı tarafta aç bir Filistinli iseniz, bu tam anlamıyla bir felaket” diyor.

Eaton şöyle ekliyor: “Neden bu kadar zor bir şey yapıyoruz- malları bu kadar zorlukla denizden geçiriyoruz? Neden Gazze duvarlarla çevrili bir yerleşim bölgesi haline geldiğinden beri yaptığımız şeyi yapmıyoruz ve desteği karadan sağlamıyoruz?”

Bu soru pek çok insani yardım kuruluşunun sorduğu bir soru, ancak ABD hükümetini kızdırmamak için genellikle özel olarak soruluyor.

İsrail’in Aşdod limanı arabayla sadece bir saat kuzeydeyken ve İsrail ordusu Gazze’ye birçok giriş noktasını kontrol ederken, neden yardımların pahalı ve karmaşık bir yüzer iskeleye boşaltılması için Kıbrıs’tan deniz yoluyla yüzlerce kilometre yol kat etmesi gerekiyordu?

Yardım konusunda İsrail ordusuna karşı dava açan İsrailli insan hakları grubu Gisha’nın yöneticisi Tania Hary, “ABD insani yardım çabalarına destek olmak için bir şeyler yaptığını göstermek istedi ama İsrail’i, en bariz gereklilik olan kara geçişine tam izin vermesi ya da İsrail ve Batı Şeria pazarlarından erişime izin vermesi için zorlamakta başarılı olamadı” dedi.

“Bu yüzden inanılmaz derecede pahalı, verimsiz ve sonunda tamamen feci bir para israfı ve üstüne üstlük devasa ve utanç verici bir başarısızlık olduğunu kanıtlayan bu geçici çözümü uygulamaya koydu” diye ekledi.

ABD ordusu, iskelenin rüzgâr ve dalgalar nedeniyle en az üç kez hasar gördüğünü söyledi. Bazı parçalar kıyıya vurarak Tel Aviv sahillerine ulaştı. Hary, bir noktada iskeleye ulaşmak isteyen gemilerin Aşdod limanına yönlendirildiğini ve yardımların buradan karayoluyla Gazze’ye gittiğini, bunun çok daha verimli bir rota olduğunu söyledi.

Yardım kuruluşları aylardır, İsrail’in uluslararası hukuk ve İsrail yasaları uyarınca yükümlülüğü olan insani yardımın Gazze’ye sorunsuz girişini kolaylaştırmaması ve 2,3 milyonluk nüfusa dağıtılacak malzemelerin dağıtım koşullarını yaratmaması halinde, Gazze’nin tam bir kıtlıkla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunuyordu.

Ancak Başbakan Binyamin Netanyahu’nun koalisyonunda Gazze’de gıda ve ilaç sıkıntısı yaşandığına dair kanıtları reddeden ve yardım malzemelerini Hamas’ın elindeki yaklaşık 120 rehineyi serbest bırakması için baskı aracı olarak kullanmaya çalışan aşırı sağcı milletvekilleri bulunuyor.

Sağcı İsrailli protestocular Gazze yakınlarında yardım kamyonlarını engelledi; diğerleri Ürdün’den İsrail’in güneyine giden tedarikçileri pusuya düşürdü.

Ancak yardım grupları en büyük engelin İsrail’in sınır geçişlerinde öngörülemeyen çalışma saatlerinden -sık sık yeni çatışmalarla kesintiye uğruyor- Gazze’nin Mısır’la olan Refah ve yakınlardaki Kerem Şalom geçişlerinde kamyonların müfettişler tarafından kapsamlı bir şekilde taranmasına kadar uzanan kısıtlamaları olduğunu söylüyor.

Sonuncusu savaştan önce günde en az 500 ila 600 kamyon dolusu yardım getirmek için kullanılıyordu, bu da yaklaşık olarak iskelenin iki ayda sağladığı kadar bir miktardı.

İsrail’in mayıs ayı başında Refah sınır kapısının kontrolünü ele geçirmesinin ardından yardım sevkiyatı yavaşladı: BM verilerine göre Haziran ayında Gazze’ye 1.300’den az kamyon girdi. İsrail ordusu bu hafta BM’nin kamyonları eksik saydığını ve sayının çok daha fazla olduğunu, sadece mayıs ayında 5.000 kamyonun daha giriş yaptığını söyledi.

Yardım kuruluşları da yakıtın kıt olduğu ve yolların bombardımanlarla tahrip edildiği düzensiz bölgede yardım dağıtmakta zorlanıyor.

UNRWA’ya göre İsrail saldırıları BM’nin ana yardım kuruluşu için çalışan en az 200 Filistinlinin yanı sıra World Central Kitchen yardım çalışanlarını da öldürdü.

Eaton, Somali’deki insani yardım malzemelerinin ABD güçleri tarafından oluşturulan bir “güvenlik koridoru” içinde taşındığını ve bu sayede yardım kuruluşlarının etkin bir şekilde dağıtım yapabildiğini söyledi. Gazze’de ise İsrail ordusu, yardımlar Gazze’ye girdikten sonra bundan BM ve yardım kuruluşlarının sorumlu olduğunu söyledi.

Yağma ve kaotik çatışmalar daha fazla ulaşım yolunu kapatmış durumda. Şubat ayında gece geç saatlerde İsrail ordusu tarafından güvenliği sağlanan bir konvoy bile, yağmayı önlemeye çalışan IDF personelinin açtığı ateş sonucu çıkan izdihamda en az 100 Filistinlinin ölmesiyle kana bulandı.

ABD’li yetkililer yüzer iskelenin kamyonlarla yapılan yardımların yerini almayacağını, onları tamamlayacağını belirtmeye özen gösterdiler. Ancak bu sorunları aşmanın bir yolu olarak görülüyordu. Kıbrıs’ta taranan malzemeler Gazze’de indirilecek ve İsrail askerleri tarafından güvenlik altına alınan bir bölgeye götürülecekti.

ABD’li yetkililer buradan Gazze’nin gıda sıkıntısından en çok etkilenen kuzey bölgesine hızla dağıtılabileceğini umuyordu.

Ancak İsrail askerlerinin 8 Haziran’da kurtarılan bir rehineyi tahliye etmek için iskelenin yanındaki alanı kullanırken görüntülenmesinin ardından BM, alanın askeri bir operasyonda kullanılmasının insani yardım çalışanlarını tehlikeye atıp atmadığını değerlendirmesi gerektiğini söyleyerek yardımları askıya almaya ara verdi.

ABD’nin İsrail’in Gazze’deki savaşa yaklaşımını etkilemeye çalıştığı tek alan yardım değil.

Washington, İsrail mayıs ayında asker göndermeden önce Netanyahu’yu 1 milyondan fazla insanın sığındığı güney Gazze’deki Refah’ta geniş çaplı bir kara saldırısı başlatmaması için defalarca uyarmıştı. Ayrıca İsrail ve Hamas’ı, Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmalara ara verilmesi için bir anlaşma yapmaya zorlamaya çalıştı ama şimdiye kadar başarısız oldu.

ABD ordusu perşembe günü yaptığı açıklamada, havanın daha da kötüleşeceği göz önüne alındığında iskelenin yeniden bağlanmasının pek olası olmadığını söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan şu anda asıl meselenin “Gazze’ye etkili bir şekilde yardım ulaştırmak” olduğunu söyledi.

Ayrıca projeye yönelik eleştirileri de geri püskürttü. Sullivan, “Gazze halkına daha fazla gıda, daha fazla insani yardım malzemesi ulaştıran her sonucu başarı olarak görüyorum” dedi.

FT’nin tahminlerine göre, kesintiye uğrayan iki aylık operasyonlar sonunda iskeleden 8.000 tondan biraz fazla yardım indirildi- yaklaşık 600 kamyon değerinde. Yardım kuruluşları Gazze’nin her gün yaklaşık 700 kamyona ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Save the Children International’ın insani yardım politikası başkanı Alexandra Saieh, “İskelenin faaliyette olduğu günlerin sayısını toplasanız, kara geçişinden gelebilecek yardımın ancak çok küçük bir kısmını karşılar” dedi.

Saieh, “İskele, asıl sorun olan İsrail’in engelsiz ve sınırsız yardım girişine izin vermemesi konusunda pahalı bir dikkat dağıtma aracıydı. Gazze’ye insani yardım ulaştırmanın en etkili ve en güvenli yolu kara yollarıdır” dedi.

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Colani: Suriye, İsrail’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanılmayacak

Yayınlanma

HTŞ lideri Colani, Suriye topraklarının İsrail’e saldırı için kullanılmayacağını söylerken Esad yönetimini deviren örgütler güneyde Suriye ordusundan kalan silah ve mühimmatları İsrail ordusuna teslim ediyor.

Esad’ı yönetimini devirerek Şam’da yönetimi devralan El Kaide bağlantılı HTŞ’nin lideri Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) Şam’da aralarında The Times’ın da olduğu yabancı basına konuştu.

İsrail’in Suriye’ye saldırının son bulması gerektiğini söyleyen Şara, “İsrail’in gerekçesi Hizbullah ve İranlı milislerin varlığıydı, artık bu gerekçe ortadan kalktı” dedi.

Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra İsrail’in ele geçirdiği Suriye topraklardan da çıkması gerektiğini söyleyen Şara, şöyle devam etti: “1974 anlaşmasına bağlıyız ve BM gözlemcilerini yeniden kabul etmeye hazırız. Ne İsrail ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz ve Suriye’nin saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye halkının artık bir nefes alması gerekiyor, saldırılar sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”

İsrail, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’ı ele geçirmesinden saatler sonra Golan Tepeleri’nde Birleşmiş Milletler tarafından korunan tampon bölgeye girdi. Suriye topraklarında ilerleyen ve kış ayları boyunca çekilmeyi düşünmeyen İsrail, bunun geçici bir savunma hamlesi olduğunu iddia ediyor.

Öte yandan Suriye sınırında bulunan HTŞ ile birlikte Esad yönetiminin devrilmesi operasyonuna katılan örgütler Suriye ordusundan kalan silah toplayıp İsrail ordusuna teslim ediyor. Suriye içinden çekilen videoda kamyonlara yüklenen tonlarca silah ve mühimmat görülüyor. İsrail ordusu mühimmatlardan bazılarının ‘kimyasal savaş malzemesi’ içerdiğini söylüyor.

Kanal 12’nin yayınladığı görüntülerde içinde mühimmat ve silah bulunan yüzlerce kasanın toplandığı ve daha sonra kamyonlara yüklendiği görülüyor. Habere göre, geçen hafta Esad yönetimini deviren isyancılar da silah teslimine yardım ediyor. Habere göre silahlar Suriye ordusuna ait üs ve karakollardan geliyor ve aralarında genellikle göz yaşartıcı gaz olarak kullanılan CS gazı gibi kimyasal silahlar da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

WSJ: PKK/YPG Trump’tan Ankara’ya baskı yapmasını istiyor

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) yer alan habere göre üst düzey ABD’li yetkililer, Türkiye ve milis müttefiklerinin Suriye sınırı boyunca güç yığdığını ve Ankara’nın Amerikan destekli YPG’nin elindeki topraklara geniş çaplı bir operasyona hazırlandığı yönünde alarm verdiğini söylüyor. Yetkililer, milis savaşçıların yanı sıra Türk üniformalı komandolar ve topçu birliklerinden oluşan bu güçlerin, Suriye’nin kuzey sınırında Ayn el Arap (Kobani) yakınlarında yoğunlaştığını belirtiyor. ABD’li yetkililerden biri, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonunun yakın olabileceğini söyledi.

Habere göre Türkiye’nin yığınağı Beşar Esad yönetiminin aralık ayı başında düşmesinin ardından başladı ve Türkiye’nin 2019’da Suriye’nin kuzeydoğusuna düzenlediği operasyon öncesi yaptığı askeri hamlelere benziyor. Bir başka ABD’li yetkili de “Bu konuya odaklanmış durumdayız ve itidal için baskı yapıyoruz” dedi.

PKK/YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Başkan seçilen Donald Trump’a Türkiye’nin askeri operasyonunun olası göründüğünü söyledi ve Trump’tan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sınır ötesine asker göndermemesi için baskı yapmasını istedi.

SDG sözcüsü Ferhad Şami: ABD’nin bizi terk etmesinden korkuyoruz

The Wall Street Journal tarafından görüntülenen mektuba göre Ahmed, Trump’a Türkiye’nin hedefini şu olduğunu söyledi: “Siz göreve başlamadan önce topraklarımız üzerinde fiili kontrol kurmak ve sizi, topraklarımızın yöneticileri olarak kendileriyle muhatap olmaya zorlamak.” Ayrıca Ahmed “Eğer Türkiye işgaline devam ederse sonuçlar felaket olur” diye ekledi.

Türkiye’den gelen tehdidin SDG’yi, Biden yönetiminin görevi bırakmasına haftalar kala savunmasız bir konumda bıraktığını belirten WSJ, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Ankara’nın YPG’ye karşı operasyonları azaltacağına dair güvence almak üzere Türkiye’ye geldiğini hatırlattı. Ancak SDG sözcüsüne göre, SDG ile SMO arasında ABD arabuluculuğunda Ayn el Arap’ta yürütülen ateşkes görüşmeleri pazartesi günü bir anlaşma sağlanamadan çöktü. Sözcü, SDG’nin şu anda şehrin doğusunda ve batısında “önemli askeri yığınaklar” gördüğünü söyledi.

Ahmed, Trump’a yazdığı mektupta “Sınırın ötesinden Türk güçlerinin yığınak yaptığını görebiliyoruz ve sivillerimiz sürekli ölüm ve yıkım korkusu altında yaşıyor” dedi.

Trump pazartesi günü Florida’daki konutunda gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye’nin Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) Suriye’yi ele geçirmesini organize ettiğini ima ederek “Türkiye çok fazla can kaybı olmadan bir ele geçirme gerçekleştirdi” dedi.

Ahmed, Türkiye’nin operasyonunun sadece Ayn el Arap’ta 200.000’den fazla Kürt sivili ve çok sayıda Hıristiyan topluluğu yerinden edeceğini iddia ederek Trump’ı uyardı.

WSJ’nin haberinde şu ifadeler yer aldı:

Trump ilk döneminde ABD askerlerini Suriye’nin kuzeydoğusundan kısmen çekerek yüz binlerce Suriyelinin ölümüne ve yerinden edilmesine neden olan geniş çaplı bir Türk işgalinin önünü açmıştı. Trump yönetimi sonunda Kürtlerin kilometrelerce sınır bölgesini Türklere bırakması karşılığında ateşkes sağlanmasına yardımcı oldu. Trump görevi 20 Ocak’a kadar Başkan Biden’dan devralmayacak olsa da Ahmed, seçilmiş başkandan Erdoğan’ı planlanan herhangi bir operasyonu durdurmaya ikna etmek için ‘eşsiz diplomasi yaklaşımını’ kullanmasını istedi.

Trump’la daha önce yaptığı bir görüşmeye atıfta bulunan Ahmed, o zamanki başkanın “ABD’nin Kürtleri terk etmeyeceği” sözünü verdiğini hatırlattı.

Ahmed, “Bu felaketi önleme gücüne sahip olduğunuza inanıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan sizi daha önce dinledi ve çağrınıza yine kulak vereceğine inanıyoruz” diye yazdı: “Kararlı liderliğiniz bu işgali durdurabilir ve barış ve güvenlik mücadelesinde sadık müttefikler olarak duran insanların onurunu ve güvenliğini koruyabilir.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English