Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD’nin Tayvan değişikliği, Çin’in tepkisini çekti: Derhal düzeltin

Yayınlanma

Pazartesi günü Çin, ABD Dışişleri Bakanlığı’nı bir bilgi notundan “Tayvan’ın bağımsızlığına” karşı bir cümleyi çıkardığı için eleştirerek Washington’un tutumunun “ciddi şekilde gerilediğini” söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun gazetecilere yaptığı açıklamada “ABD’yi hatasını derhal düzeltmeye çağırıyoruz” dedi.

Geçen hafta bakanlığın internet sitesinde yer alan politika pozisyonunda, “Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemiyoruz” şeklindeki bir satır kaybolmuştu. Bu ifade daha önce pozisyon yazısında yer alıyordu.

ABD Dışişleri Bakanlığı pazar günü geç saatlerde Reuters’e yaptığı açıklamada güncellemenin “rutin” olduğunu ve ABD’nin Pekin’in Tayvan üzerinde egemenliği olduğunu kabul eden ancak adanın statüsünün belirsiz olduğunu düşünen “tek Çin” politikasına bağlı kaldığını savundu.

Dışişleri Bakanlığı belgesinde yine de şöyle deniyor: “Her iki tarafın da statükoyu tek taraflı olarak değiştirmesine karşıyız. Boğazlar arası farklılıkların barışçıl yollarla, zorlama olmaksızın, Boğaz’ın her iki tarafındaki insanlar tarafından kabul edilebilir bir şekilde çözülmesini bekliyoruz.”

Taipei’nin resmi Merkez Haber Ajansı’nın pazar günü bildirdiğine göre Tayvan Dışişleri Bakanı Lin Chia-lung, bakanlığın “olumlu ve Tayvan dostu ifadeler” benimsemesini memnuniyetle karşıladı.

‘Belirsiz tutum’

Bu tartışma, Donald Trump yönetiminin Tayvan’a ilişkin zaten belirsiz olan tutumuna yeni bir katman daha ekleyerek, pek çok tartışma ve spekülasyona konu oldu. Başkan Taipei’yi kendi savunmasına daha fazla yatırım yapmaya çağırmış ve Tayvan yarı iletken endüstrisine karşı yeni gümrük vergileri tehdidinde bulunmuştu. Tayvan lideri Lai Ching-te geçen hafta ABD’ye daha fazla yatırım yapma ve ABD’ den alım yapma sözü verdi.

Ocak ayı sonlarında Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’ye ABD’nin Tayvan’ın bağımsızlığını “desteklemediğini” söyledi. Önceki ABD Başkanı Joe Biden da konuyla ilgili olarak bu tür bir ifade kullanmıştı.

Geçtiğimiz hafta iki ABD Donanma gemisinin Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ilk kez Tayvan Boğazı’ndan geçmesi ise Pekin’in tepkisi çekti.

DİPLOMASİ

Avrupa, Ukrayna’ya barış gücü gönderme planından vazgeçebilir

Yayınlanma

Reuters‘ın haberine göre, Avrupalı ülkeler lojistik kısıtlamalar ve ABD’nin muhalefeti nedeniyle Ukrayna’ya barış gücü askeri gönderme fikrinden uzaklaşıyor. Paris’te düzenlenecek zirvede, Ukrayna’nın askeri kapasitesini artırma ve ateşkesi izleme gibi alternatif destek mekanizmaları ele alınacak. NATO’nun Doğu Avrupa’daki varlığını genişletmesi ve Ukrayna’ya ittifak koruması sağlanması gibi modeller de tartışılıyor.

Reuters‘ın Batılı yetkililere dayandırdığı haberine göre, Avrupalı ülkeler lojistik kısıtlamalar ve ABD’nin muhalefeti nedeniyle Ukrayna’ya barış gücü askeri gönderme fikrinden uzaklaşıyor ve alternatif önlemleri değerlendirmeye başlıyor.

Çözüm arayışında Birleşik Krallık ile yakın işbirliği içinde olan Fransa, 27 Mart Perşembe günü “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan yaklaşık 30 ülkeden lider ve heyetleri ağırlayacak.

Toplantının ana amacı, Ukrayna’ya yönelik somut destek mekanizmalarını görüşmek. Ancak diplomatlar, Londra ve Paris’in haftalardır gelecekteki bir ateşkesi güvence altına almak amacıyla Avrupalı askerlerin konuşlandırılmasına yönelik bir plan üzerinde çalışmasına rağmen, bu senaryonun gerçekleşme olasılığının azaldığını kabul ediyor.

İsmi belirtilmeyen Avrupalı bir diplomat, “Kara birliği bulundurma fikrinden uzaklaşıp daha pragmatik seçenekler arıyorlar,” dedi.

Ajansa konuşan başka bir kaynak ise, “Ukrayna daha avantajlı bir konumdayken asker gönderme fikri cazipti. Fakat şu anki cephe durumu ve mevcut ABD yönetimi göz önüne alındığında, bu seçenek artık pek geçerli değil,” diye ekledi.

Paris’teki zirvede yapılacak görüşmelerin, Ukrayna’nın gelecekteki saldırıları önlemek amacıyla askeri potansiyelinin güçlendirilmesine ve enerji tesisleri ile denizdeki ateşkes rejiminin izlenmesine odaklanması bekleniyor.

Üst düzey Avrupalı bir yetkili, “Güvenlik garantileri, birçok olası çözümün bulunduğu bir tür diplomatik ‘açık büfe’ gibidir. Ancak sonuçta her şey olası bir barış anlaşmasının samimiyetine bağlı ve bu konuda şüpheciyim,” değerlendirmesinde bulundu.

Diğer yandan Avrupalı bir ülkenin savunma bakanlığı yetkilisi, Avrupa genelinde bir askeri varlık bulundurma fikrinden vazgeçilmesine rağmen, tek tek ülkelerin eğitim ve diğer destekleri sağlamak amacıyla Ukrayna’ya asker gönderebileceğini vurguladı.

Yetkili, gelecekte güç gönderme olasılığını koruyan planların da geliştirildiğini belirtti. Ajansın incelediği zirvenin konsept belgesine göre, gelecekte “barışçıl bir çözüm çerçevesinde ve ABD’nin desteğiyle” Ukrayna topraklarında güvenlik güçleri oluşturulabilir.

Diplomatlar ayrıca, Avrupa’nın Romanya gibi ülkelerdeki askeri birliklerini artırabileceğini ve NATO’nun Doğu Avrupa’daki ileri mevcudiyet formatını genişletebileceğini düşünüyor.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasına rağmen, bir saldırı durumunda ittifakın kolektif savunma hükümlerine benzer şekilde korunmasına güvenebileceği bir seçenek önerdi.

Trump’ın özel elçisi Steve Witkoff, bu konunun tartışmaya açık olduğunu doğruladı.

Avrupalı bir diplomata göre, böyle bir mekanizma, Ukrayna’da asker konuşlandırmaktan daha düşük maliyetle “en güvenilir güvenlik garantisi” olabilir.

Kiev ise herhangi bir barış anlaşmasının, Rusya’nın tekrar saldırmasını önlemek için Batı’nın net taahhütlerini içermesi gerektiğinde ısrar ediyor.

Şubat ayında Beyaz Saray’ı ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, daha önce ülkelerinin gelecekteki barışı koruma çabaları kapsamında Ukrayna’ya asker gönderebileceğini belirtmişti.

Fakat Moskova, Ukrayna topraklarında NATO askerlerinin bulunması ihtimalini kesin bir dille reddediyor.

Washington’un bu konudaki tutumu da daha ihtiyatlı hale geliyor.

Daha önce Başkan Donald Trump, Rusya’nın kabul edebileceğini öne sürerek İngiliz-Fransız girişimleri hakkında olumlu konuşmuş olsa da, şimdi Amerikalı yetkililer giderek artan bir şüphecilik sergiliyor.

Örneğin, Steve Witkoff, Tucker Carlson’a verdiği röportajda Avrupa’nın önerilerini “gösterişçilik” olarak nitelendirerek eleştirdi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Jeffrey Sachs, ABD’nin Çin’e yönelik ‘kapasite fazlası’ iddialarını reddetti: ‘kesinlikle yanlış’

Yayınlanma

Meşhur Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs, Çin’in kasıtlı olarak endüstriyel kapasite fazlası geliştirdiği iddialarını “kesinlikle yanlış” olarak nitelendirerek, dünyanın yeşil enerji kaynaklarına küresel geçişi sağlamak için Pekin’in üretim gücüne ihtiyacı olduğunu söyledi.

“ABD hükümet yetkilileri Çin’in aşırı kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Bu kesinlikle yanlış” diyen Columbia Üniversitesi ekonomi profesörü Jeffrey Sachs, çarşamba günü Asya için Boao Forumu’nun oturum aralarında konuştu. Ünlü ekonomist, “Çin’in büyük bir kapasitesi var ama kapasite fazlası yok. Dünyanın Çin’in kapasitesine ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

Ekonomistin yorumları, Çin’in önde gelen elektrikli araç, güneş paneli ve lityum pil üreticilerine yöneltilen suiistimal suçlamalarının ortasında geldi.

Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkelerindeki politikacılar bu şirketlerin Pekin tarafından ağır bir şekilde sübvanse edildiğini ve bunun da Avrupa Birliği gibi pazarlarda stok fazlası yarattığını söyledi.

Bu iddiayla Çin’in bu ürünlerine çok sayıda gümrük vergisi ve ticari kısıtlama getirilerek AB’deki fiyatları yükseltildi ve ABD pazarına girmeleri tamamen engellendi.

Pekin’in “küresel ticareti bozmak için geniş üretim gücünü silah olarak kullandığı” yönündeki suçlamaları kesinlikle reddediyor.

Aynı zamanda Columbia Üniversitesi’nin Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi’nin direktörü olan Sachs, Çin’in yoksul ülkelerin güneş panelleri satın almalarına yardımcı olmak için uzun vadeli, düşük maliyetli finansman sunmasını önerdi.

“Diğer ülkeler elektriğe kavuştuğunda, daha hızlı bir ekonomik büyümeye sahip olacaklar ve bundan 20 yıl sonra kredileri geri ödeyebilecek kadar zengin olacaklar” dedi. “Bu kesinlikle Çin’in ve kapasitesinin yurtdışındaki enerji dönüşümünü hızlandırmaya yardımcı olduğu bir kazan-kazan önerisidir” diye ekledi.

Üst düzey yetkililer, akademisyenler ve iş dünyası yöneticilerinin her yıl bir araya geldiği Boao Forum for Asia, salıdan cumaya kadar Çin’in güneyindeki ada eyaleti Hainan’da düzenleniyor.

Sachs ayrıca ABD’nin kapasite fazlası iddialarının, Washington’daki yetkililerin Çin’in küresel yeşil enerji hiyerarşisindeki üstün konumunu kıskanmalarından kaynaklandığını söyledi.

“Şimdi, ilginç bir şekilde, ABD bu konuda kötü bir şey söylemiyor bile, çünkü ABD artık enerji sistemini değiştirmeye bile çalışmıyor” dedi.

“ABD, mevcut hükümet döneminde iklim değişikliği ve enerji dönüşümü konularından vazgeçti. Yani şimdi Çin basitçe başı çekiyor” diye ekledi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı ya da uygulamayı düşündüğü gümrük vergileri hakkında konuşan Sachs, bunların diğer ülkeleri tehdit etme, hükümetten gelir elde etme ve Amerikan sanayisini yeniden inşa etme arzusundan kaynaklandığını söyledi.

“Bunların hiçbiri işe yaramayacak gibi görünüyor. Örneğin Çin için tehditlerin pek bir anlamı yok… ABD, Çin’in ihracat yönünün nispeten küçük ve küçülen bir parçası” ifadelerini kullandı.

Göreve geldiğinden bu yana Trump, Çin ve diğer ülkelere karşı gümrük vergilerini artıran katı bir politika izledi.

Tüm Çin mallarına yüzde 20 ek vergi koymanın yanı sıra, komşuları Kanada ve Meksika’yı da ithalat vergileriyle tehdit etti ve nisan ayından itibaren ABD’nin tüm ticaret ortaklarına “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacağını duyurdu.

Sachs, “Temel olarak benim görüşüm, ABD’nin kendini izole etme hatasına düştüğüdür,” dedi. “Dünyanın geri kalanı ‘Bu sizin sorununuz ama biz açık ticarete ve işbirliğine devam ediyoruz’ demeli. Benim tavsiye edeceğim yaklaşım budur” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Çinli şirketler ağı işten çıkarılan ABD federal çalışanlarını cezbetmeye çalışıyor

Yayınlanma

Reuters’ın iddiasına göre, gizli bir Çinli teknoloji firması tarafından işletilen bir şirketler ağı, yakın zamanda işten çıkarılan ABD hükümet çalışanlarını işe almaya çalışıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Foundation for Defense of Democracies’de yeni ortaya çıkan tehditler konusunda kıdemli analist olan Max Lesser, işe alım ilanları veren bazı şirketlerin “eski hükümet çalışanlarını ve yapay zeka araştırmacılarını hedef alan daha geniş bir sahte danışmanlık ve kelle avcılığı firmaları ağının parçası” olduğunu öne sürdü.

Reuters’ın Lesser’in araştırmasına dayanan haberine göre, bazı durumlarda örtüşen web sitelerini paylaşan, aynı sunucuda barındırılan veya başka dijital bağlantılara sahip olan ağa dahil olduğu iddia edilen dört danışmanlık ve işe alım şirketi hakkında çok az bilgi kamuya açık.

Dört şirketin web siteleri, Reuters’ın haberi sırasında web sitesi kullanılamaz hale gelen bir internet hizmetleri şirketi olan Smiao Intelligence ile birlikte aynı IP adresinde barındırılıyor. Reuters, Smiao Intelligence ile dört şirket arasındaki ilişkinin niteliğini belirleyemedi.

Reuters’ın bu dört şirketin ve Smiao Intelligence’ın izini sürme girişimleri başarısız oldu, telefon numaralarının eski olduğu, adreslerin boş olduğu, e-postaların yanıtlanmadı kaydedildi.

Araştırmasını yayından önce Reuters ile paylaşan Lesser, kampanyanın daha önceki Çin istihbarat operasyonları tarafından kullanılan “iyi kurulmuş” teknikleri takip ettiğini söyledi.

Lesser, “Bu faaliyeti önemli kılan şey, ağın son zamanlarda yaşanan toplu işten çıkarmalardan etkilenen eski federal çalışanların mali zayıflıklarını istismar etmeye çalışmasıdır” dedi.

Reuters, şirketlerin Çin hükümetiyle bağlantılı olup olmadığını ya da herhangi bir eski federal çalışanın işe alınıp alınmadığını belirleyemedi.

Araştırma hakkında Reuters’e bilgi veren üç istihbarat analisti, ağın yabancı bağlantılı kuruluşların Başkan Donald Trump ve milyarder teknoloji kralı Elon Musk’ın Devlet Verimliliği Departmanı tarafından işten çıkarılan ya da emekliliğe zorlanan personelden nasıl istihbarat toplamaya çalıştığının en iyi örneği olduğunu söyledi.

Analistler, ağ tarafından istihdam edildikten sonra federal çalışanlardan hükümet operasyonları hakkında giderek daha hassas bilgiler paylaşmalarının ya da isteyerek ya da istemeyerek katılmaları için hedef alınabilecek başka kişiler önermelerinin istenebileceğini belirtti.

Washington’daki Çin Büyükelçiliği’nden bir sözcü Reuters’e gönderdiği e-postada Çin’in kampanyaya dahil olduğu iddia edilen kuruluşların hiçbirinden haberdar olmadığını ve Pekin’in veri gizliliği ve güvenliğine saygı duyduğunu söyledi.

Beyaz Saray sözcüsü ise Çin’in sürekli olarak casusluk ve baskı yoluyla ABD’nin “özgür ve açık sistemini” istismar etmeye çalıştığını öne sürdü.

Reuters’a konuşan eski bir Adalet Bakanlığı savcısı olan David Aaron, yabancı istihbarat servislerinin genellikle yabancı bir hükümet için çalıştıklarını bile bilmeden kaynak toplamak için iş bulma dolandırıcılığını kullandığını söyledi.

Aaron, birçok eski hükümet çalışanının “vatanseverlikle motive olmasına rağmen, bazılarının aldatıcı taktiklere karşı savunmasız olabileceğini” de sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English