Asya
Pakistan, Hindistan’ın saldırısına yanıt verdi

Hindistan ve Pakistan, geçen ay Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir’de turistlere yönelik ölümcül terör saldırısının ardından Yeni Delhi’nin komşusuna hava saldırıları düzenlemesiyle açık askeri çatışmaya girdi.
Hindistan’ın saldırısı komşusuna yönelik son yılların en kapsamlı askeri saldırısı olarak değerlendirildi. Pakistan ise saldırıya yanıt olarak beş Hindistan askeri uçağını ve bir savaş drone’unu düşürdüğünü iddia etti.
Hindistan, Pakistan’daki “terörist altyapı” ve Pakistan’ın idare ettiği Keşmir’in bir kısmına “hassas saldırılar” düzenlediğini açıkladı.
Hindistan Savunma Bakanlığı saldırıların yerlerini belirtmedi, ancak “Pakistan’ın askeri tesislerinin hedef alınmadığını” söyledi. Saldırıların “odaklanmış, ölçülü ve tırmanmaya yol açmayacak nitelikte” olduğunu belirtti.
Pakistan’ın askeri sözcüsü Ahmed Sharif Chaudhry, gazetecilere verdiği demeçte, Hindistan’ın çarşamba sabahı erken saatlerde saldırıya başlamasından bu yana 26 Pakistanlı’nın öldüğünü, 46 kişinin yaralandığını söyledi. Chaudhry, 120 milyon nüfuslu ülkenin kalbinde yer alan Pencap eyaletinde Hindistan’ın saldırılarında 16 kişinin öldüğünü, ölenler arasında iki üç yaşındaki kız çocuğu ve yedi kadın olduğunu ekledi.
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Hindistan’ın saldırılarını “savaş eylemi” olarak nitelendirdi ve X sosyal medya platformunda, ülkesinin “güçlü bir şekilde yanıt verme hakkına sahip olduğunu ve güçlü bir yanıtın verildiğini” söyledi.
Pakistanlı askeri ve diplomatik yetkililer Financial Times‘a, çarşamba günkü çatışmada üç Fransız yapımı Rafale ve iki Rus yapımı uçak dahil olmak üzere beş Hindistan savaş uçağını düşürdüklerini söylediler.
Uçakların Hindistan hava sahasından Pakistan’a ateş açmaya çalıştığını iddia eden yetkililer, Hindistan’ın Keşmir bölgesinde uçakları düşürerek karşılık verdiklerini söylediler.
Hindistan, Pakistan’ın iddialarını henüz doğrulamadı.
Keşmir bölgesinde egemenlik iddia eden iki komşu ülke arasındaki çatışma, 22 Nisan‘da Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir’in turistik bölgesi Pahalgam’da silahlı kişilerce 25 Hint ve bir Nepal vatandaşının öldürülmesiyle tırmandı.
Modi, saldırının sorumlularını “bulup, izleyip, cezalandıracağına” söz verdi.
Hindistan, herhangi bir yetkiliye atfedilmeyen bir açıklamada, Pahalgam saldırısında “Pakistan merkezli teröristlerin açıkça karıştığını gösteren güvenilir ipuçları, teknik bilgiler, hayatta kalanların ifadeleri ve diğer kanıtlar” olduğunu söyledi.
Keşmir polisi, saldırıyla bağlantılı olarak iki Pakistan vatandaşı da dahil olmak üzere üç kişiyi aradıklarını ve bu kişilerin 2008’deki Mumbai terör saldırılarının sorumlusu olan Lashkar-e-Taiba örgütüyle bağlantılı olduğunu açıkladı.
Pakistan, Keşmir’deki saldırıyla herhangi bir ilgisi olduğunu reddetti ve bağımsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulundu.
Pahalgam saldırısına yanıt olarak Hindistan, Pakistan ile İndus nehri havzasında su paylaşımına ilişkin anlaşmayı askıya aldı ve iki ülke ilişkilerini keskin bir şekilde düşürdü, hava sahasını ve limanlarını kapattı, ticareti askıya aldı ve kara sınırlarını kapattı.
Hindistan ve Pakistan orduları olası bir çatışmaya hazırlık olarak kapasitelerini güçlendiriyor
Sindoor Operasyonu
Hindistan, çarşamba günü Pakistan’a düzenlenen saldırıyı, Hindu kadınların saçlarının ortasına sürdükleri ve geleneksel Hindu evlilik sembolü olan kırmızı işarete atıfta bulunarak “Sindoor Operasyonu” olarak adlandırdı.
Saldırıdan sonra, Pahalgam’da saldırıya uğrayan balayı çiftinin, karısının kocasının cesedinin yanında diz çökmüş haldeki fotoğrafı Hindistan’da yaygın olarak paylaşıldı.
Hindistan, Pakistan’ın olası askeri misillemesine hazırlık yapıyordu. Salı günü, gece yarısı saldırılarından önce, Hindistan İçişleri Bakanlığı, acil durum hazırlığı ve sivil savunma için ülke çapında tatbikat yapılmasını emretti.
Pakistan lideri Şerif, çarşamba sabahı ulusal güvenlik komitesi toplantısı çağrısı yaptı. Pakistan, hava sahasını kapattı ve idare ettiği Keşmir bölgesinde, başkent İslamabad’da ve 120 milyondan fazla insanın yaşadığı Pencap eyaletinde okulları kapattı.
Hindistanlı uluslararası ilişkiler analisti C Raja Mohan, “Önümüzdeki saatlerde Pakistan’dan bir tür misilleme olacak” dedi. “Bu arada, perde arkasında diplomasi devam ediyor ve ABD de bir şekilde müdahil olacak” diye ekledi.
Hem Hindistan hem de Pakistan ile yakın ilişkileri olan Washington, itidal çağrısında bulundu. ABD Başkanı Donald Trump, saldırıları “utanç verici” olarak nitelendirerek, çatışmanın “çok yakında sona ermesini” umduğunu söyledi.
Her iki ülkeyle de sınırı olan Çin, Hindistan’ın askeri operasyonunu “üzücü” olarak nitelendirerek, her iki tarafa da itidal çağrısında bulundu.
Hindistan ve Pakistan’ın daima birbirlerine ve Çin’e komşu olacağı ifade edilen açıklamada, taraflara barış ve istikrarın genel yararına hareket ederek, sakin ve itidalli davranma, durumu daha karmaşık hale getirecek adımlardan kaçınma çağrısı yapıldı.
Türkiye’den de tepki geldi. Pakistan ile Hindistan arasında yaşanan gelişmeleri endişeyle takip ettiklerini bildiren Dışişleri Bakanlığı, “Sivilleri hedef alan saldırıları kınıyoruz” dedi.
Bakanlığın açıklamasında “Dün akşam (6 Mayıs) Hindistan tarafından düzenlenen saldırı topyekun bir savaş riskini ortaya çıkarmıştır. Bu tür kışkırtıcı adımları ve siviller ile sivil altyapıyı hedef alan saldırıları kınıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Asya
Çin, ABD’nin vergi şoklarına karşı daha güçlü bir iç ekonomi yaratmayı hedefliyor

Çin, ABD ile ticaret savaşında geçici bir ateşkes ilan edilmesine rağmen, dış gümrük vergileri şoklarına karşı kırılganlığını azaltmaya odaklanarak, daha güçlü bir iç pazar yaratma çabalarını iki katına çıkarıyor.
Devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, Başbakan Li Qiang perşembe günü yaptığı açıklamada, Çin’in kalkınma stratejisini “iç dolaşımı” güçlendirmeye dayandırmaya devam edeceğini söyledi. Bu kavram, güçlü ve birleşik bir iç pazar oluşturarak ülkenin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi ifade ediyor.
Li, Başbakan Yardımcısı Ding Xuexiang’ın başkanlık ettiği Devlet Konseyi toplantısında, ülkenin “iç istikrar ve uzun vadeli büyüme potansiyelini” kullanarak “artan küresel belirsizlikleri telafi etmesi ve Çin’in kalkınmasını istikrarlı bir yolda tutması” gerektiğini vurguladı.
Pekin ve Washington, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında uzun süredir devam eden ticaret savaşını sona erdirmek için müzakereler sürerken, pazartesi günü birbirlerinin ürünlerine uyguladıkları gümrük vergilerini 90 gün boyunca önemli ölçüde azaltmak üzere geçici bir anlaşma imzaladı.
Ancak analistler, Washington ile yaşanan çatışmanın Çin’in iç talebi artırma ve ekonominin dış ticarete bağımlılığını azaltma çabalarına aciliyet kattığını belirtiyor.
Pinpoint Asset Management’ın başkanı ve baş ekonomisti Zhang Zhiwei, “Hükümet, mevcut küreselleşme karşıtı eğilim göz önüne alındığında, Çin’in artık ihracata baskın bir büyüme motoru olarak güvenemeyeceğini fark etti” dedi.
South China Morning Post’a konuşan Zhang, Çin liderlerinin yıllardır “iç dolaşımın” iyileştirilmesi gerektiğinden bahsettiklerini, ancak şimdi bu gündemi ilerletme konusunda “daha kararlı” göründüklerini söyledi.
“Hükümetin bunu somut eyleme dönüştürmek için daha çok çalışması gerekiyor” dedi.
“Yurtiçi dolaşım” kavramı ilk olarak 2020 yılında Pekin tarafından ortaya atıldı ve liderler aynı zamanda daha geniş kapsamlı bir “ikili dolaşım” stratejisinden bahsetmeye başladı.
Bu fikrin özü, Çin’in uluslararası ticarete ve yatırıma açık kalması, ancak güçlü ve büyük ölçüde kendi kendine yeten bir iç pazarın ekonominin “dayanağı” olmasını sağlayarak ülkenin yabancı gümrük vergileri veya ihracat kontrollerine karşı savunmasız kalmamasıdır.
Perşembe günkü toplantıda Li, birleşik bir iç pazarın oluşturulmasının, teknolojik yeniliklerin endüstriyel uygulamalarının teşvik edilmesinin, daha güçlü ve daha kendi kendine yeten tedarik zincirlerinin oluşturulmasının ve iç tüketimdeki zayıflıkların giderilmesinin önemini vurguladı.
Ayrıca, ticaret savaşından etkilenen Çinli ihracatçılara hedefli destek ile birlikte iç ve dış pazarlar arasında daha güçlü bağlantılar kurulması çağrısında bulundu.
Economist Intelligence Unit’in kıdemli Çin ekonomisti Xu Tianchen, iç talebi canlandırmak için ülkenin sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi gibi uzun vadeli yapısal reformların gerekli olduğunu söyledi.
“Elbette yararlı olan mali teşviklere kıyasla, reformlar çok daha önemlidir” dedi. “İnsanlar gelecekleri konusunda kendilerini güvende hissettiklerinde daha fazla harcama yapmaya istekli olurlar” değerlendirmesini yaptı.
Xu, ülkenin ayrıca “devlet dışı işletmelere daha fazla sektör açarak kendini deregüle etmesi ve insan ve sermaye akışını kolaylaştırması” gerektiğini de sözlerine ekledi.
Yine perşembe günü, Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı bir basın toplantısında, sektöre girişin önündeki geleneksel engelleri kaldırmak ve yeni teknolojilerin bölgeler ve sektörler arası uygulamalarını teşvik etmek için ulusal bir teknoloji pazarı oluşturma çabalarını hızlandıracağını açıkladı.
Ayrıca, teknoloji hizmetleri sektörünü iyileştirme ve endüstride yapay zeka uygulamalarını teşvik etme çabalarını hızlandıracağını da belirtti.
Salı günü, Çin Halk Bankası ve Bilim ve Teknoloji Bakanlığı da dahil olmak üzere yedi devlet kurumu, teknoloji inovasyonuna yönelik mali desteği yoğunlaştırmak için ortak bir plan yayınladı.
15 maddelik belgede, ulusal bir risk sermayesi rehberlik fonu kurulacağı ve inovasyonu desteklemek için yeniden kredi verme imkanları gibi yapısal para politikası araçlarından yararlanılacağı taahhüt edildi.
Ayrıca, yerel yetkililere, devlet yatırım fonları aracılığıyla sermayeyi erken aşamadaki, küçük ölçekli, uzun vadeli ve zorlu teknoloji projelerine yönlendirmeleri çağrısında bulunuldu.
Asya
Hindistan İndus projesi ile Pakistan’ın su kaynağını kesme planları yapıyor

Konuyla ilgili dört kişinin Reuters’a aktardığına göre, Hindistan, nisan ayında turistlere yönelik ölümcül saldırının sorumluluğunu İslamabad’a yükleyen misilleme önlemleri kapsamında, Pakistan’ın aşağı havzasındaki tarım arazilerini besleyen büyük bir nehirden çektiği su miktarını önemli ölçüde artırmayı planlıyor. İndus Anlaşması hala yürürlüğe girmedi.
Delhi, Hindistan’ın Keşmir bölgesinde 26 sivilin öldürüldüğü ve Hindistan’ın terör eylemi olarak nitelendirdiği olayın ardından, İndus nehir sisteminin kullanımını düzenleyen 1960 tarihli İndus Suları Anlaşması’na katılımını askıya aldı. Pakistan olayla ilgisi olduğunu reddetti, ancak iki nükleer silahlı komşu ülke, on yılların en şiddetli çatışmalarının ardından geçen hafta ateşkes anlaşması imzalasa da anlaşma yeniden yürürlüğe girmedi.
22 Nisan saldırısının ardından Hindistan Başbakanı Narendra Modi, yetkililere İndus nehir sisteminde Pakistan’ın kullanımı için ayrılmış üç su kaynağı olan Chenab, Jhelum ve İndus nehirleri üzerindeki projelerin planlama ve yürütülmesini hızlandırma talimatı verdi.
İki kişi, tartışılan önemli planlardan birinin, Hindistan’dan Pakistan’ın tarım merkezi Pencap’a uzanan Chenab nehrindeki Ranbir kanalının uzunluğunun iki katına çıkarılması olduğunu söyledi. Kanal, anlaşmanın imzalanmasından çok önce, 19. yüzyılda inşa edilmişti.
Hindistan, sulama amacıyla Chenab nehrinden sınırlı miktarda su çekmeye izinli, ancak uzmanların inşasının yıllar alabileceğini söylediği genişletilmiş kanal, Hindistan’ın şu anda yaklaşık 40 metreküp olan su çekme kapasitesini saniyede 150 metreküpe çıkaracak.
Hindistan hükümetinin Ranbir’in genişletilmesine ilişkin görüşmelerinin ayrıntıları daha önce bildirilmemişti. Görüşmeler geçen ay başladı ve ateşkesin ardından da devam ediyor, dedi kişilerden biri.
Su ve dışişleri bakanlıkları ile Modi’nin ofisi, Reuters’ın sorularına yanıt vermedi. İndus sisteminde birçok projeyi yürüten Hindistan’ın dev hidroelektrik şirketi NHPC de yorum talebiyle gönderilen e-postaya yanıt vermedi.
Modi, bu hafta yaptığı ateşli bir konuşmada, anlaşmaya atıfta bulunmasa da “su ve kan bir arada akamaz” dedi. Hindistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Randhir Jaiswal dalı günü gazetecilere, Hindistan’ın “Pakistan sınır ötesi terörizme verdiği desteği inandırıcı ve geri alınamaz bir şekilde reddedene kadar anlaşmayı askıya alacağını” söyledi.
Pakistan su ve dışişleri bakanlıkları yorum taleplerine yanıt vermedi. Dışişleri Bakanı Ishaq Dar bu hafta milletvekillerine, hükümetin Hindistan’a anlaşmanın askıya alınmasının hukuka aykırı olduğunu ve İslamabad’ın anlaşmanın yürürlükte olduğunu kabul ettiğini belirten bir mektup yazdığını söyledi.
İslamabad, Hindistan’ın nisan ayında anlaşmayı askıya almasının ardından, “Pakistan’a ait suyun akışını durdurma veya yönlendirme girişimlerini” “savaş eylemi” olarak kabul edeceğini açıklamıştı.
Pakistan’ın yaklaşık %80’i, 250 milyonluk nüfusa hizmet veren neredeyse tüm hidroelektrik projeleri gibi, İndus nehir sistemine bağımlıdır.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden su güvenliği uzmanı David Michel, Delhi’nin İndus nehir sisteminden Hindistan’a giden önemli miktarda su akışını engelleyecek veya yönlendirecek barajlar, kanallar veya diğer altyapı tesisleri inşa etme çabalarının “gerçekleşmesi yıllar alacaktır” dedi.
Ancak Pakistan, Hindistan’dan maruz kalabileceği baskıların bir ön izlemesini yaşadı: Hindistan’ın bazı İndus projeleri üzerinde bakım çalışmalarına başlamasının ardından, mayıs ayı başında Pakistan’ın önemli bir su alma noktasında su seviyesi kısa süreliğine %90’a varan oranda düştü.
İndus Anlaşması
İndus sistemi, dünyanın jeopolitik açıdan en gergin bölgelerinden bazılarından geçerek Tibet’teki Mansarovar Gölü yakınlarında doğar, Hindistan’ın kuzeyinden ve Pakistan’ın doğu ve güneydoğusundan geçerek Umman Denizi’ne dökülür.
Anlaşma, Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan birkaç büyük savaş ve uzun süredir devam eden gerginliklere rağmen hayatta kalmış, dünyanın en başarılı su paylaşımı anlaşmalarından biri olarak kabul ediliyor.
İslamabad daha önce İndus sistemindeki birçok Hint projesine karşı çıkmış, Delhi ise Keşmir saldırısının ardından, nüfus artışı ve temiz hidroenerjiye olan ihtiyacın artmasını dikkate almak için 2023’ten beri anlaşmayı yeniden müzakere etmeye çalıştığını açıklamıştı.
Anlaşma, Hindistan’ı büyük ölçüde Pakistan’a tahsis edilen üç nehirde düşük etkili hidroelektrik projeler kurmakla sınırlıyor. Delhi, Sutlej, Beas ve Ravi nehirlerinin kolları olan diğer üç nehrin sularını istediği gibi kullanma özgürlüğüne sahip.
Reuters’ın gördüğü iki hükümet belgesine ve konuyla ilgili beş kişiyle yapılan röportajlara göre, Ranbir kanalının genişletilmesi planlarının yanı sıra, Hindistan, Pakistan’a tahsis edilen nehirlerden bu ülkeye akan su miktarını azaltacak projeler de değerlendiriyor.
Sulama planlarını değerlendiren yetkililer için bir devlet şirketi tarafından hazırlanan tarihsiz bir notta, İndus, Chenab ve Jhelum nehirlerinden gelen suyun kuzey Hindistan’daki üç eyaletteki nehirlere “dağıtılabileceği” belirtiliyor.
Konuyla ilgili ayrıntılar daha önce kamuoyuna açıklanmamış olan bu belgenin, 22 Nisan saldırısının ardından enerji bakanlığı yetkilileriyle yapılacak görüşmeler için hazırlandığını söyleyen kişilerden biri, Delhi’nin Cammu ve Keşmir bölgesinde, mevcut 3.360 MW’lık kapasiteyi 12.000 MW’a çıkarmayı hedefleyen hidroelektrik projelerinin bir listesini hazırladığını da belirtti.
Delhi ayrıca, Cammu ve Keşmir bölgesinde hidroelektrik projelerinin bir listesini hazırladı. Bu projelerle mevcut 3.360 MW’lık kapasitenin 12.000 MW’a çıkarılması hedefleniyor.
Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Reuters’ın gördüğü liste tarihsizdi. Belgeye aşina bir kişi, listenin Keşmir olayından önce hazırlandığını ancak hükümet yetkilileri tarafından aktif olarak tartışıldığını söyledi.
Konuya yakın iki kişiye göre, planlanan projeler arasında Hindistan’ın İndus nehir sisteminde bir ilk olacak, büyük miktarda su depolayabilecek barajlar da bulunuyor.
Enerji Bakanlığı belgesine göre, Hindistan en az beş olası depolama projesi belirledi ve bunların dördü Chenab ve Jhelum nehirlerinin kolları üzerinde bulunuyor.
Pakistan Maliye Bakanı Muhammed Aurangzeb pazartesi günü Reuters’a verdiği demeçte, “Su silah olarak kullanılmamalıdır. Bu anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesini dikkate almayan hiçbir senaryoyu dikkate almak istemiyoruz” dedi.
Asya
Japonya, ABD ile daha iyi bir ticaret anlaşması için direnecek

Japonya, ABD Başkanı Donald Trump ile ticaret tarifeleri konusunda daha iyi bir anlaşma için direnmeye hazır olduğunu işaret etti ve iç siyasi tepki riskine girmeden, Japon otomobil ithalatına uygulanan %25’lik gümrük vergisinin tamamen kaldırılmasını talep etti.
ABD’nin en büyük dış yatırımcısı ve Asya’daki en yakın müttefiki olan Japonya, Washington ile ilişkilerin bozulmasını önlemek istiyor ve Başbakan Shigeru Ishiba başlangıçta diğer ülkelerden önce ABD ile müzakere masasına oturmayı öncelikli hedef olarak belirlemişti.
Ancak iş dünyası liderleri ve Ishiba’nın kendi Liberal Demokrat Partisi üyelerinin, otomobil sektörünü riske atan veya yerli çiftçileri tehdit eden herhangi bir anlaşmayı reddetme yönündeki baskısı, Ishiba’yı yeniden hesap yapmaya zorladı.
Müzakereler hakkında doğrudan bilgi sahibi olan bir Tokyo yetkilisi, Financial Times’a, “Japonya, Washington ile gümrük vergileri konusunda müzakereleri başlatan ilk ülke olmak konusunda çok istekliydi, ancak bu aciliyet duygusu artık değişti ve Japonya’nın iyi bir anlaşma elde etmesine önem veriliyor” dedi.
ÜST MECLİS SEÇİMLERİ KRİTİK
Yetkililer, anlaşmanın temmuz ayı sonunda yapılacak ve Ishiba’nın son derece popüler olmayan yönetimi için zor geçmesi beklenen Japonya’nın üst meclis seçimlerinden önce imzalanmasının artık olası olmadığını söylediler.
Ekonomi Bakanı Ryosei Akazawa liderliğindeki Japon müzakereciler, Trump yönetimi yetkilileriyle iki toplantı yaptı. Üçüncü toplantı önümüzdeki hafta yapılacak. Tokyo’nun maliye bakanı Katsunobu Kato da önümüzdeki hafta Kanada’da yapılacak G7 toplantısı sırasında ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile görüşmeleri yeniden başlatmayı umuyor.
Japonya’nın başlangıç pozisyonu, otomotiv, çelik ve alüminyum ithalatına uygulanan yüzde 25’lik vergi ile diğer Japon ürünlerine uygulanan ve daha sonra geçici olarak yüzde 10’luk ‘temel’ seviyeye düşürülen yüzde 24’lük ‘karşılıklı’ tarifeler dahil olmak üzere, tüm yeni ABD tarifelerinin kaldırılması yönündedir.
Şirket ve analist tahminlerine göre, ABD’nin Japonya’nın büyük otomotiv şirketleri üzerindeki gümrük vergilerinin işletme karlarına etkisi, önümüzdeki mart ayında sona erecek mali yılda yaklaşık 2 trilyon yen (13,7 milyar dolar) olacak, ancak bu etki fiyat artışları gibi önlemlerle telafi edilebilir.
Japonya ekonomisi ilk çeyrekte bir yıl sonra ilk kez küçüldü.
Müzakereler hakkında bilgi sahibi ikinci bir Japon yetkili, “Otomobil ve otomobil parçaları, Japonya’nın ABD’ye en büyük ihracat sektörü” dedi. “Bu, ABD-Japonya müzakerelerinin bu otomobil gümrük vergisi meselesini ele alması gerektiği anlamına geliyor. Bu sektörde ilerleme sağlayamazsak, herhangi bir uzlaşmaya varamayız” diye ekledi.
Yetkililer, Tokyo’nun Washington’a sunabileceği en güçlü tekliflerin ABD tarım ürünlerinin alımının artırılması, ABD otomobillerinin pazara erişiminin genişletilmesi ve Alaska’daki sıvılaştırılmış doğal gaz boru hattı projesine yatırım yapılması olabileceğini söyledi.
Ancak temmuz ayında yapılacak üst meclis seçimleri yaklaşırken Ishiba, parlamentoya, otomobil gümrük vergilerinin indirilmesi için büyük bir istihdam kaynağı olan yerli tarım sektörünü feda etmeyeceğini söyledi.
CLSA’nın Japonya stratejisti Nicholas Smith, “Japonya’nın pozisyonu sertleşti. Shigeru Ishiba, kendisinin ve partisinin siyasi hayatı için mücadele ediyor. Öylece pes edemez. Otomobiller, 2024 yılında Japonya’nın ABD ile ticaret fazlasının yüzde 81’ini oluşturdu. Başbakan Ishiba, otomobil sektöründe gümrük vergisi indirimi elde edemezse, döner bıçaklara doğru giden bir konveyör bandına girmiş olacak” dedi.
Uzmanlar, Japonya’nın Beyaz Saray üzerinde ne kadar etkisi olduğunun belirsiz olduğunu belirttiler. Tokyo, güvenlik konusunda Washington’a bağımlı ve 2024-2025 mali yılında ABD ile 63 milyar dolarlık ticaret fazlası kaydetti. Trump yönetimi, Japonya’yı yenin değerini kasten düşürmekle suçlayarak müzakereleri daha da karmaşık hale getirdi.
Kırılgan bir koalisyonu yöneten Ishiba, tek taraflı bir anlaşmanın iktidardaki LDP için krizi derinleştireceğinden korkuyor. Ekim ayında yapılacak genel seçimlere yaptığı kumar geri tepti ve parti 2009’dan bu yana ilk kez alt mecliste çoğunluğunu kaybetti.
Temmuz ayında yapılacak üst meclis seçimleri, özellikle tarım lobisi ABD’nin tarım ürünleri ithalatının önünü açan anlaşma ile ihanete uğradığını hissederse, daha da fazla zarar verebilir.
Yetkililere göre, Japonya’nın ilk önerilerinden biri, Japon şirketlerinin ABD’deki yatırım düzeylerini gümrük vergilerindeki yüzde puanlık indirimlerle ilişkilendirmekti.
ABD Hazine Bakanlığı ve ABD ticaret temsilcisi, yorum talebine hemen yanıt vermedi.
Müzakereler hakkında doğrudan bilgi sahibi olan bir yetkili, Financial Times’a, “Japonya’nın sorunu, prensip olarak, aceleyle çıkarılmış bir anlaşma istememesi, ancak aynı zamanda ABD’nin karmaşık bir anlaşma için sabırlı olacağına da güvenememesi” dedi.
Tokyo Uluslararası Hıristiyan Üniversitesi siyaset ve uluslararası ilişkiler profesörü Stephen Nagy, Ishiba’nın stratejisinin ABD’nin gümrük vergilerinden çok güvenlik ortaklığına değer vereceği fikrine dayandığını söyledi.
Nagy, “Japonya’nın Trump’ın gümrük vergileri konusunda kararlı olduğunu anlayacağını düşünüyorum” dedi ve ekledi: “Ne yaparsa yapsın, ne derse desin, Japonya bundan kaçamaz.”
ABD ile tarife müzakereleri Japonya hükümetinin geleceğini etkileyecek
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Rusya1 hafta önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Görüş1 hafta önce
Kim kazandı?
-
Görüş1 hafta önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu
-
Asya1 hafta önce
Cammu ve Keşmir: Yarım asırlık çatışmanın tarihi
-
Söyleşi1 hafta önce
Alexander Rahr: Bu hükümetin dört yıl dayanması beni şaşırtır
-
Amerika5 gün önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!