Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

AB’nin Çinli EV soruşturması: “Tüm tedarik zinciri sübvanse ediliyor”

Yayınlanma

Belçika’nın başkenti Brüksel’de AB yetkilileri, Çinli elektrikli araçlara (EV) yönelik yeni vergileri açıklarken, bir süredir devam eden “devlet teşviki” soruşturmasına ait bulgularını da paylaştılar.

Onlarca AB yetkilisi bu kapsamda Çin’de 250 iş günü geçirdi, 100’den fazla şirket ziyareti gerçekleştirdi ve binlerce sayfalık kanıtı bir araya getirdi. 

Toplantıda bulunan SCMP muhabirinin aktardığına göre, pek çok kişinin bir ticaret savaşı başlatabileceğini tahmin ettiği soruşturmanın sonuçlarını bildiren üst düzey bir yetkili, “Tüm tedarik zinciri sübvanse ediliyor,” dedi.

Bunun, Çin hükümetinin tüm operatörlere sübvansiyon sağladığı anlamına geldiğine işaret eden yetkili, bu zincirin bataryalarda kullanılan lityumun rafine edilmesinden başlayarak, hücre ve batarya üretimine, BEV’lerin [bataryalı elektrikli araçlar] üretimine ve hatta BEV’lerin AB pazarlarına taşınmasına kadar uzandığını söyledi.

Avrupa’ya hibrit araç gönderme sözü veren otomotiv üreticisi

SCMP muhabirine göre sunum karşısında “Çinli iş dünyası temsilcileri şok oldu.” Rakamları hızlıca gözden geçirdikten sonra konuşan bir elektrikli araç şirketinin yöneticisi, bu kadar yüksek vergilere tabi olmayacakları için bunun yerine Avrupa’ya hibrit araç göndermeye başlayacağına dair söz verdi.

Bildirimin alınmasından dakikalar sonra Çin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “AB gerçekleri ve DTÖ kurallarını göz ardı etmiş, Çin’in tekrarlanan güçlü muhalefetini görmezden gelmiş ve birçok AB üyesi hükümet ve endüstrinin itirazlarını ve caydırmalarını göz ardı ederek tek taraflı hareket etmiştir,” denildi.

Üç Çinli şirkete ayrı ek vergiler

Eylül ayında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çinli elektrikli otomobillere yönelik soruşturma başlatılacağını açıklamasının ardından çalışma hemen başladı ve Avrupa’ya elektrikli araç ihraç eden 21 Çinli gruptan incelenecek örneklem sayısı üçe indirildi.

Bunlar, kısa süre içinde dünyanın en büyük elektrikli araç satıcısı haline gelecek olan BYD, 2000’li yılları Volvo gibi öneml, Avrupa markalarını satın alarak geçiren Geely ve ikonik MG’nin sahibi ve Volkswagen’in ortak girişim ortağı olan SAIC Motor’du.

Çin’in Avrupa’ya elektrikli araç ihracatının çoğuna uygulanacak nihai vergi, bu üç şirketin kayıtlarında bulunan sübvansiyonlara göre hesaplanan ağırlıklı bir ortalama olacak. Bunun aşağı yukarı ortalama yüzde 21’lik ek vergi anlamına geleceği düşünülüyor.

Uzmanlar, dev SAIC’in listede yer aldığını fark ettiklerinde, telafi edici vergilerin birliğin ortalama yüzde 19’luk oranını çok aşabileceğini öngörmüşlerdi.

AB soruşturmasının ayrıntıları: Binlerce anket gönderildi

Soruşturma kapsamında şirketlere her biri 60 küsur sayfa ve 18.000 kelimeden fazla olan anket formları gönderildi. Mali bilgilere erişim ve her birinin Çin devletinden aldığı yardımlara ilişkin adli düzeyde ayrıntılar talep edildi.

SCMP’nin aktardığına göre ilgili evrakta, “Mümkün olduğunca doğru ve eksiksiz cevap vermeniz ve destekleyici belgeler eklemeniz kendi menfaatinizedir. Cevabınızı ek verilerle destekleyebilirsiniz,” şeklinde bir ibare bulunuyordu ama aslında bu sözler, “Buna uyun, yoksa Avrupa pazarından çıkarılacaksınız,” üstü kapalı tehdidini içeriyordu.

Rhodium Group’un araştırmasına göre, sadece SAIC buna uymamayı tercih etti ve çarşamba günü kendisini tüm AB elektrikli araç sevkiyatları için en yüksek ithalat vergisi ve AB’nin şimdiye kadar uyguladığı üçüncü en yüksek vergi ile karşı karşıya buldu.

Bu vergi, önceden var olan yüzde 10’luk orana ek olarak uygulanacak ve bu da otomobillerin neredeyse yüzde 50 daha pahalı olacağı anlamına geliyor.

BYD ve Geely’nin de aralarında bulunduğu diğer şirketler ise AB’ye ait standart modellerden daha düşük oranda vergilendirilecek ve ağırlıklı ortalama yüzde 21 olacak.

Yeni vergilerden BYD avantajlı çıkabilir

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde Çin’in elektrikli araç ticareti konusunda uzman olan Ilaria Mazzocco, “SAIC Avrupa pazarına oldukça bağımlı ve henüz üretimi yerelleştirme planları yok, bu yüzden bundan çok etkilenecek,” dedi.

BYD ise, bir AB fabrikası, düşük gümrük tarifesi ve coğrafi olarak çeşitlendirilmiş bir pazar ile iyi bir konumda olacak gibi görünüyor.

AB, Çin hükümetine de bir dizi soru formu gönderdi ve bunları seçilmiş lityum sağlayıcılarına ve yerel bankalara iletmesini istedi. Pekin, bu isteği reddetti.

Üst düzey AB yetkilisi, “Çin hükümeti farklı adımlar için gerekçe arayarak çok aktif oldu. Çok fazla etkileşim oldu, fakat talep edilen bilgileri bize sağlamaları gerektiğinde kendi taraflarında daha az olumlu faaliyet oldu,” dedi.

AB’ye göre bunun yerine Pekin, Brüksel’in soruşturması sonuca doğru ilerledikçe çoğalan bir dizi tehditle soruşturmayı engellemeye çalıştı.

AB, DTÖ’den korkmuyor

Brüksel, gümrük vergileri için “su götürmez” bir gerekçesi olduğundan emin ve bazı Çinli şirketlerin Avrupalı rakiplerinden daha düşük vergi ödeyeceği gerçeğine işaret edeceği bir DTÖ itirazından endişe etmiyor.

AB’nin bulgularına bakılırsa müfettişler baktıkları her yerde sübvansiyonlara rastladılar. Lityum işleyicileri ve batarya üreticilerine devlet tarafından elektrikli araç şirketlerine piyasa fiyatlarının altında satış yapmaları söylenirken, otomobil şirketleri batarya tüketim vergilerinden muaf tutuluyor.

Şirketler, devlet tarafından işletilen finans kuruluşlarının satın almaları emredilen yeşil tahviller ihraç ediyorlar ve Çin Halk Bankası tarafından zorunlu kılınan imtiyazlı arazi, gelir vergisi indirimleri ve ucuz refinansman seçenekleri veriliyor.

Çinli şirketlerin AB’deki pazar payı yüzde 25’e çıktı

AB, bunun sonucunda kendi şirketlerinin zarar gördüğüne inanıyor. Yetkililer, Ocak 2020 ile Eylül 2023 arasında Çinli şirketlerin AB pazar paylarını yüzde 4’ten yüzde 25’e çıkardığını, yerel rakiplerinin payının ise yüzde 69’dan neredeyse yüzde 60’a düştüğünü söyledi.

Müfettişler Çin sübvansiyonlarının, Avrupalı şirketlerin elektrikli araç satabilecekleri fiyatı baskılayarak Avrupa’nın yeşil dönüşümünü “tehlikeye attığını”, yani bazı durumlarda satılan her araçtan zarar ettiklerini de eklediler.

BYD’nin büyüme planları etkilenmeyecek

Forbes’ta yer alan habere göre analistler, milyarder Wang Chuanfu tarafından yönetilen Çinli elektrikli araç üreticisi BYD’nin, AB’nin Çin’den gelen elektrikli araçlara uyguladığı ek gümrük vergileriyle başa çıkabileceğini ve bu durumdan daha ciddi şekilde etkilenen rakiplerinden pazar payı kapabileceğini söylüyor.

Çinli otomobil üreticisinin hisseleri perşembe günü Hong Kong’da yüzde 8,8 ve Shenzhen’de yüzde 6’ya kadar yükseldi çünkü vergi artırımı daha önce beklenen yüzde 30’dan önemli ölçüde daha azdı.

AB, BYD’nin önümüzdeki aydan itibaren mevcut yüzde 10’luk vergiye ek olarak yüzde 17,4’lük bir vergi daha ödemek zorunda kalacağını açıkladı.

Everbright Securities International’da Hong Kong merkezli bir menkul kıymet stratejisti olan Kenny Ng, “Piyasa BYD üzerindeki etkinin daha önce korkulduğu kadar şiddetli olmayacağına inanıyor. Diğer Çinli otomobil üreticileriyle karşılaştırıldığında, BYD şu anda bölgede bir avantaja sahip olabilir,” dedi.

SAIC’ten “kararı gözden geçirme” çağrısı

Ng, tarife artışlarının MG markasının Avrupa’daki cazibesini azaltabileceği için BYD’nin SAIC’ten pazar payı alabileceğini söylüyor.

Pazar araştırma firması Canalys’e göre, rekabetçi fiyatlandırması sayesinde MG, geçen yıl teslimatlara göre en büyük beşinci EV markası olduğu Batı Avrupa’yı en büyük pazarı olarak sayıyordu.

Örneğin MG4, ana rakibi Volkswagen’in ID.3’ünün yaklaşık 33.000 avroluk başlangıç fiyatına karşılık 28.990 avro başlangıç fiyatıyla satılıyor.

SAIC, kamuoyuna yaptığı açıklamada AB’yi, Çin ile bölge arasındaki ekonomik işbirliği üzerinde büyük bir olumsuz etkisi olacağını söylediği kararını yeniden gözden geçirmeye çağırdı.

Alman otomotiv sektöründen sert tepki

Öte yandan Brüksel’in yeni gümrük vergileri bir tarafta Almanya’nın, diğer tarafta ise Fransa’nın yer aldığı ülkelerin taraflaşmasına neden oldu.

Berlin perde gerisinde vergi artırımlarını durdurmak için çalışırken Paris Leyen’i destekledi. Üst düzey bir yetkili, toplantılarda Almanların Pekin ile ne kadar uyumlu olduklarının bir işareti olarak “sözde aşırı kapasite” terimini bile kullandıklarını söyledi.

Alman Sanayi Federasyonu yönetim kurulu üyesi Wolfgang Niedermark, “Şu anda odaklanılması gereken nokta, uluslararası tedarik zincirleri ve Avrupalı şirketler üzerindeki olumsuz etkileri mümkün olduğunca düşük tutmak olmalı. Avrupalı şirketlerin Çin ile ticaret çatışmasının tırmanmasında hiçbir çıkarı yoktur,” dedi.

Volkswagen, BMW ve Daimler gibi otomobil üreticilerini temsil eden VDA kararı şiddetle eleştirirken, başkan Hildegard Müller bunun “küresel işbirliğinden bir adım daha uzaklaşmak” olduğu uyarısında bulundu.

Çin’de EV üreten Avrupalı otomobil üreticileri de bu durumdan etkilenecek. Bunlar arasındaki en büyük grubu %21 ithalat vergisi ile karşı karşıya kalacak olan Dacia ve BMW oluşturuyor. 

Bu oran, Komisyon tarafından yürütülen soruşturmaya katıldığı ve daha az devlet desteğinden yararlandığına dair kanıtlar sunduğu için yüzde 17,4’lük daha düşük bir tarife görecek olan Çinli otomobil üreticisi BYD’den bile daha yüksek. 

Üyeleri daha çeşitli çıkarlara sahip olan Avrupalı otomobil üreticileri birliği ACEA ise kararı sadece “not ettiklerini” söyledi. 

Alman hükümeti “müzakereler” için bastırdı

Almanya Ulaştırma Bakanı Volker Wissing (FDP) X’te yaptığı açıklamada, “Avrupa Komisyonu’nun cezalandırıcı tarifelerinin Alman şirketlerini ve onların en iyi ürünlerini etkilediğini” söyledi.

Wissing, “Araçlar, ticaret savaşları ve pazarın bölünmesi yoluyla değil, daha fazla rekabet, açık pazarlar ve AB’de önemli ölçüde daha iyi iş koşulları yoluyla daha ucuz hale gelmelidir,” diye yazdı. 

Benzer açıklamalar Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller) tarafından da yapıldı ve Habeck, Alman medyasına verdiği demeçte “gümrük tarifelerinin her zaman siyasi bir tedbir olarak son çare olduğunu ve genellikle en kötü seçenek olduğunu” ifade etti.

AB-Çin müzakereleri için çağrıda bulunan Habeck, “Şimdi görüşmelerin yapılması çok önemlidir,” dedi. 

Alman şirketleri misillemeden korkuyor

Alman şirketleri de Çin’in olası misillemesinden endişe duyarken, Alman Sanayi ve Ticaret Odaları’ndan (DIHK) Volker Treier, “Komisyon tarafından Çin’den gelen e-arabalara yönelik açıklanan gümrük vergilerinin, ihracat ağırlıklı Alman ekonomisi için sonuçsuz kalmayacağı” uyarısında bulundu. 

Korku, Çin Ticaret Bakanlığı’nın üreticilerinin çıkarlarını korumak için “gerekli tüm önlemleri almaya” hazır olduğunu belirten tepkisiyle daha da arttı. 

VDA’dan Müller, AB ve Çin’e sorunu müzakereler yoluyla çözme çağrısında bulunarak, “Ticaret çatışmalarının tırmanmasını önlemek için Avrupa’ya yapıcı önerilerle yaklaşmak ve rekabeti bozucu davranışları tutarlı ve hızlı bir şekilde durdurmak da Çin’e bağlıdır,” dedi.

Müller, iklim değişikliği de dâhil olmak üzere küresel sorunları çözmek için Çin’e ihtiyaçlarının olduğunu söyledi ve ticaret savaşının bu dönüşümü tehlikeye atacağını savundu.

Çekya ve Malta’dan itiraz

Alman üreticiler gibi Çek Otomotiv Endüstrisi Birliği de bu tür önlemlerin olumsuz etkileri olabileceğine inandığını açıkladı.

Birliğin icra direktörü Zdeněk Petzl, “Aksine, son yıllarda uluslararası ticaretin ve refahın artmasına yol açan, özellikle de güçlü ihracata dayanan otomotiv sektöründe, ticari engellerin kaldırılmasıydı,” dedi.

Petzl, Çin’in Avrupa ve ABD’ye misilleme yaparak zaten gergin olan ticari ilişkileri daha da kötüleştirebileceği uyarısında bulunarak, Avrupalı otomobil şirketlerinin elektrikli araçlar ve bataryalar için temel malzemelerin yüzde 90’ından fazlasını Çin’den ithal ettiğinin altını çizdi.

Avrupa sanayisini güçlendirecek, rekabet gücünü artıracak ve yeni pazarlar açacak sistemik bir yaklaşımı savunan Petzl, “Yeni tarife tedbirlerinin uygulamaya konması Çinli üreticiler tarafından kesinlikle hissedilecek ve büyümelerini yavaşlatabilir, fakat bunun Çin’in sübvansiyon politikasını etkilemesini beklemiyoruz,” dedi.

Malta Enerji Bakanı Miriam Dalli geçen ay The Post’a verdiği demeçte, “Karbonsuzlaştırma hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olmayacak hiçbir tarife istemiyoruz. Daha pahalı ürünlere sahip olmak, iddialı hedeflere ulaşmamıza yardımcı olmayacaktır,” ifadelerini kullanmıştı.

DİPLOMASİ

Türkiye’den AB’ye “GKRY” uyarısı

Yayınlanma

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) operasyon merkezi haline döndüğünü belirterek, “7 Ekim’den sonra, İsrail’in başlattığı ilk operasyonlardan sonra biz, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin özellikle Gazze’ye yönelik operasyonlarda belli ülkelerin kullandığı bir üs olmasını istihbari raporlarla hep görüyoruz” dedi.

Bakan Fidan, Habertürk canlı yayınında dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı.

İsrail’in Gazze’ye saldırılarıyla savaşın yayılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduklarına dikkati çeken Fidan, İsrail’in soykırımı sürdürdüğü sürece bu riskin devam edeceğini vurguladı.

Fidan, özellikle Lübnan’ın gündeme gelmesinin yayılma riskinin habercisi olduğunu kaydederek, Husilerin devreye girmesiyle Kızıldeniz’de de bir yayılmanın söz konusu olduğunu anımsattı.

Şu anda düşük yoğunlukla giden çatışmaların büyük bir savaşa dönüşmesi ve başka aktörleri de içine çekmesinin söz konusu olduğuna işaret eden Fidan, GKRY ile ilgili Avrupalı ve bölgesel aktörleri uyardıklarını söyledi.

Fidan, GKRY’nin Gazze’ye yönelik operasyonların parçası olmasına ilişkin, şunları kaydetti:

“Buranın operasyon merkezi haline dönmüş olması… 7 Ekim’den sonra, İsrail’in başlattığı ilk operasyonlardan sonra biz, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin özellikle Gazze’ye yönelik operasyonlarda belli ülkelerin kullandığı bir üs olmasını istihbari raporlarla hep görüyoruz. Orada Gazze’ye yönelik istihbari uçuşların, askeri uçuşların sürekli yapıldığını. Bunu gündeme getirince biz, birdenbire burayı lojistik üs ilan ettiler, Gazze’ye yönelik. Aslında biz o zaman da dedik yani bu lojistik üs operasyonu, oranın aslında bir askeri üs olma özelliğini gizleyen bir faaliyet haline açıkçası dönüşmüş oldu. Buranın ve Yunan adalarının Orta Doğu’ya yönelik operasyonlar için kullanılıyor olmasının ne Kıbrıs Rum Kesimi’ne ne Yunanistan’a faydası olur. Bizim tavsiyemiz, Yunanlılara da söyledik, buralardan, bu işlerden uzak durması çünkü Orta Doğu’daki devam eden savaşlara bu şekilde siz müdahil olduğunuz zaman, taraf olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de bulur. Zaten biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur.”

Fidan, bölge aktörlerinin orada ciddi bir askerileşmenin olduğunu görmeleri ve bunun önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı.

Hizbullah ile GKRY arasında “İsrail” atışması

AB, ABD’ye ne kadar bağlı kalacak? 

Öte yandan Fidan, Avrupa’nın daha bağımsız ve kendinden daha emin bir jeostratejik aktör haline gelmesi için Türkiye ile işbirliği yapmasının önemli olduğunu söyledi. Avrupa Birliği’nin (AB) yüzleştiği sorunlardan birisinin de “transatlantik” yapı içinde ABD’ye ne kadar “bağlı kalınacağı” olduğu tespitinde bulunan Fidan, Avrupa’nın bir “üst şemsiye” olmaması durumunda kendi iç barışını devam ettirebilmesinin yaşamsal bir soru olduğunu belirtti.

Dünyanın bölgesel veya küresel savaş senaryosunu ciddiye alması gerektiğine dikkati çeken Fidan, bu hususta uyarılarda bulunduğunu hatırlattı.

Fidan, Gazze’deki “katliam ve soykırımın” insanlığı ikiye böldüğünü vurgulayarak, “Hatta büyük bir kısmının artık vicdanının belli bir noktada odaklandığı, aynı noktaya, aynı frekansa geldiği bir konu ve bunun karşısında duran bir yapı var, bir grup var. Onlar bile artık durmakta zorlanıyorlar. Bu yapının bir de Ukrayna’da devam eden savaşla ilgili bir sorunsalı var” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin Başbakanı Li’nin Asya-Pasifik turu Pekin’in ticaret gündemini vurguladı

Yayınlanma

Çin, Başbakan Li Qiang’ın Yeni Zelanda, Avustralya ve Malezya’ya yaptığı son ziyaretler sırasında ticaretten akademik işbirliklerine kadar Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklıklarını yeniledi ve dikkatler Pekin ile Canberra arasındaki değişimler üzerinde yoğunlaştı.

Çin’e karşı nispeten ılımlı bir yaklaşım sergileyen Yeni Zelanda ve Malezya’nın aksine, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD ile birlikte “Beş Göz” istihbarat ittifakının daha etkin bir üyesi olan Avustralya, dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyle güvenlik endişelerini gidermek ve ekonomik kalkınma arasında bir denge kurmaya çalışıyor.

Lygon Group danışmanlık şirketinin araştırma müdürü ve Çin’deki Avustralya Çalışmaları Vakfı’nın başkanı Angela Lehman, South China Morning Post’a yaptığı değerlendirmede, “Çin Başbakanı Li Qiang’ın ziyareti… Avustralya’nın Çin ile ilişkilerinin merkezinde yer alan eski bir ikilemi hatırlatıyor: güvenlik ortağı olmayan bir ülkeyle ticari ve ekonomik ilişkilerin nasıl sürdürüleceği” dedi.

Avustralyalı iş insanları, bir Çin başbakanının yedi yıl aradan sonra gerçekleştirdiği ilk ziyaretle birlikte bir dizi işbirliği anlaşması bağlamında ilişkilerin ısınmasını memnuniyetle karşıladı.

Ticaret gündemin üst sıralarında yer almaya devam etti. Özellikle de üç yıldan uzun bir süredir yasak altında olan canlı Avustralya ıstakozlarının Çin’e ithalatı gündemdeydi.

Deniz ürünleri tedarikçisi Ferguson Australia’nın genel müdürü Andrew Ferguson, “Çin başbakanının ziyaretinin ardından olumlu bir hava var,” dedi ve ekledi: “Yasağın kısa süre içinde kaldırılacağına inanılıyor, bize öyle söylendi.”

Ferguson, “ilgilenen bir dizi potansiyel Çinli müşterinin” temasa geçtiğini de kaydetti.

İlişkilerin düzeldiği bir ortamda Çin, Avustralya şarabına uyguladığı cezai ithalat tarifelerini mart ayı sonunda kaldırmıştı.

Li’nin gezisi sırasında Melbourne merkezli Avustralya Çin Tarım Ticareti Derneği de Chengdu’dan bir heyeti kabul etti ve her iki taraf da çeşitli ihracat ve ithalat anlaşmaları imzaladı.

Derneğin başkanı Wilton Yao, “Chengdu’nun Güneydoğu Asya ülkelerine portakal, kivi, elma ve diğer meyveleri ihraç etmesine yardımcı oluyoruz” dedi ve derneğin bu yıl içinde Guangzhou, Şanghay ve Hebei’den heyetleri de ağırlayacağını belirtti.

Yao, Avustralya’nın Çin’e kurutulmuş sarımsak, meyve içecekleri, kurutulmuş mantar, Sichuan mutfağı baharatları, greyfurt ve ejder meyvesi ihraç edeceğini de sözlerine ekledi.

Pekin merkezli Çin ve Küreselleşme Merkezi adlı düşünce kuruluşunda araştırma görevlisi olan Wang Zichen South China Morning Post’a verdiği demeçte, Li’nin gezisi sırasında açıklanan Avustralya vatandaşlarına 15 günlük vizesiz seyahat hakkı tanıma hamlesinin de “tek taraflı açılımında güçlü, memnuniyet verici ve açık bir sinyal” olarak değerlendirildiğini söyledi.

“Pekin’in şiddetle hoşlanmadığı ‘Beş Göz’ ya da AUKUS gibi Batılı paktlara üyelik ille de bir engel teşkil etmiyor” dedi.

“Tartışma şimdi doğal olarak Çin’in bu paktların diğer üyelerine, özellikle de İngilizlere, Kanadalılara ve nihayetinde Amerikalılara vizesiz seyahat hakkı tanımasına doğru kayıyor” diye ekledi.

Pekin Üniversitesi rektörü Gong Qihuang, insanlar arası değişimin bir parçası olarak geçen hafta Perth’de yedincisi düzenlenen Çin-Avustralya CEO yuvarlak masa toplantısına katılan tek Çinli üniversite temsilcisiydi.

Pekin Üniversitesi’nin LinkedIn hesabında yer alan bir gönderiye göre, konferans sırasında Gong, Melbourne’deki Monash Üniversitesi’nin başkanı Sharon Pickering ile kurumların yaşam bilimleri ve karbon nötrlüğü konularında işbirliğini güçlendireceğini taahhüt eden bir mutabakat zaptı imzaladı.

Li aynı zamanda 2015’ten bu yana Malezya’yı ziyaret eden ilk Çin başbakanı oldu ve burada durian meyvesi ithalatı için bir anlaşma imzaladı ve üst düzey imalat ve dijital ekonomi gibi önemli sektörlerde bağlantıları güçlendirdi.

Malezyalı yetiştiricileri eğiten Durian Academy’nin danışmanı Lim Chin Khee, Malezya’nın iki ila üç yıl içinde Çin’in durian pazarından “hiç sorun yaşamadan” büyük bir pay alabileceğini söyledi.

Yeni Zelanda için ise, Çin-Yeni Zelanda serbest ticaret anlaşması kapsamında negatif liste yaklaşımına dayalı hizmet ticareti müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin anlaşmalar görüşüldü.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Die Welt: AB ile Çin arasında ticaret savaşı mı?

Yayınlanma

Almanya Ekonomi Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck (Yeşiller), cumartesi günü Çin ziyaretinde Başbakan Li Qiang ile bir araya gelmeyi planlıyordu.

Görüşme iptal edildi. Buna rağmen Habeck, Almanya’nın yaklaşık bir yıllık Çin stratejisinde reforma gidilmesi gerektiğini söyledi.

Habeck’in heyetinin cuma günü yaptığı açıklamaya göre, Başbakan Li Qiang ile cumartesi günü yapılması beklenen randevu gerçekleşmedi.

Die Welt gazetesinin haberine göre Habeck, Çin ziyaretinin ikinci gününde Şanghay’a geçmeyi planlıyordu.

Habeck, cumartesi günü ‘kabineden bir dizi meslektaşı’ ile görüşeceği belirterek “Yani ajandamız yeterince dolu,” ifadesini kullandı.

Li’yi Schleswig-Holstein eyalet siyasetinde geçirdiği dönemden tanıdığını, dolayısıyla ‘üzerine inşa edebilecekleri bir geçmişleri olduğunu’ da sözlerine ekledi.

Almanya Çin yatırımlarına yönelik denetimleri sıkılaştıracak

Habeck güncellenmiş bir Çin stratejisinde ısrarcı

Habeck, Pekin ziyaretinde Almanya’nın yaklaşık bir yıllık Çin stratejisinde reform yapılması gerektiğini iddia etti.

Başbakan Yardımcısı, ziyaretin başlangıcında cuma günü Almanya’nın Pekin Büyükelçiliği’nde verdiği resepsiyonda “Er ya da geç Çin stratejisinin güncellenmesi gerekecek,” dedi.

Şu ana kadar iki ülke arasındaki ilişkilerin orta vadede nasıl olması gerektiğine dair bir bakış açısı ortaya konmadı.

Almanya’nın Çin stratejisinin daha uzun vadeli bir plan içermesi gerektiğini kaydeden Habeck, “Bunu söylüyorum çünkü Çinlilerin de bir planı olduğundan eminim,” diye vurguladı.

Siyaset, ticaret ve iklimin korunması gibi spesifik alanlar ele alınması gerektiğini ifade eden Başbakan Yardımcısı, şöyle devam etti: “Bir strateji, geleceğe bakmanız ve en azından geleceğe giden bir yöntem tarif etmeniz gerektiği anlamına gelir; bu yöntem hiçbir zaman tarif edildiği gibi gerçekleşmeyecek olsa bile.”

Habeck ayrıca Avrupa düzeyinde bir yaklaşımın olmamasını da eleştirerek karmaşık bir dünyada bunun gerekli olduğuna dikkat çekerek, “Avrupa önemlidir ve birlikte hareket etmeliyiz,” değerlendirmesini yaptı.

Yaklaşık bir yıl önce Alman hükümeti, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’e karşı yeni bir strateji yürürlüğe koymuştu.

Bu strateji, Çin’i ‘ortak, rakip ve sistemsel bir rakip’ olarak tanımlıyor. Ancak Alman hükümeti iki ülkenin ‘önemli alanlarda uluslararası düzenin ilkeleri konusunda farklı fikirlere sahip olduğunu’ da vurguluyor.

Kurt Campbell: Çin’de rejim değişikliği peşinde koşmak yerine bir arada yaşama yolunu bulalım

Ticaret savaşı mı?

Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasında bir ticaret savaşı yaşanıyor. AB Komisyonu, Çin üretimi elektrikli araçlara cezai gümrük vergileri uygulama niyetinde.

Brüksel, buna gerekçe olarak da Çin’deki yüksek devlet sübvansiyonları nedeniyle rekabetin bozulmasını gösteriyor.

Çin şimdiden karşı tedbirler alacağı uyarısını yaptı. Habeck, Alman otomobil endüstrisi tarafından Çin’in misilleme tedbirleriyle ticaret savaşı korkusuyla reddedilen cezalandırıcı vergilerin yine de önlenebileceğini öne sürdü.

Habeck, geçtiğimiz günlerde AB adına müzakere yapamayacağını, bunun AB Komisyonu’nun görevi olduğunu belirtti.

Ancak Avrupa’nın en büyük ekonomisi olarak Almanya’nın sesi özel bir ağırlık taşıyor.

Pazar gününe kadar sürecek olan gezi sırasında Habeck, diğerlerinin yanı sıra Devlet Kalkınma ve Reform Komisyonu Başkanı Zheng Shanjie, Ticaret Bakanı Wang Wentao ve Sanayi Bakanı Jin Zhuanglong ile görüşmelerde bulundu.

Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra güncel ekonomi, enerji ve iklim politikası konuları ele alındı.

AB’nin Çinli EV soruşturması: “Tüm tedarik zinciri sübvanse ediliyor”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English