Bizi Takip Edin

AVRUPA

AfD, işçi örgütü “Zentrum” aracılığıyla fabrikalara girmeye çalışıyor

Yayınlanma

Aralık ayında Alman ekonomisinin incisi olarak bilinen Volkswagen (VW), çok daha acı verici önlemlerden kaçınmak iddiasıyla önümüzdeki beş yıl içinde 35.000 kişiyi işten çıkarmak üzere sendika temsilcileriyle bir anlaşma yaptığını duyurmuştu.

Yılın başlarında VW, şirketin Nazi dönemine kadar uzanan uzun tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikaları kapatmakla tehdit etmişti.

23 Şubat’ta Almanya’da yapılacak federal erken seçimler için yapılan anketlerde ikinci sırada yer alan sağcı Almanya için Alternatif (AfD), kendisini “alternatif bir işçi hareketi” olarak tanımlayan “Zentrum” (“Merkez”) adlı örgüt aracılığıyla fabrikalara girmeye çalışıyor.

Zentrum’un amacı, uzun süredir Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile derin bağları olan IG Metall ve Ver.di gibi önde gelen sendikalarda çalışan işçilerin bağlılığını kazanmak.

Saksonya eyaletinde bulunan Swickau’daki VW fabrikasının çalışma konseyinde yer alan AfD’li yerel politikacı Lars Bochmann, POLITICO’ya verdiği demeçte, “Volkswagen’in planlı bir ekonomi değil, gerçekten piyasa odaklı bir politika izlemesini istiyoruz,” dedi.

Sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) merkezi planlamasına atıfta bulunan Bochmann, “Biz bunu burada Doğu Almanya’dayken yaşadık,” diye ekledi.

Bochmann, 2022 yılında işçiler tarafından kendilerini temsil etmesi için seçilmeden önce yaklaşık otuz yıl boyunca Zwickau fabrikasında, son olarak da kalite kontrol bölümünde çalıştı.

AfD’nin geleneksel olarak sosyal demokrat görüşlü sendika seçmenleri arasında büyük bir ilerleme kaydetmesi halinde, Bochmann’ın ifadesiyle siyasi gücün de bunu takip edeceği düşünülüyor.

Bochmann, “Yerel siyasette mücadele ediyoruz ama aynı zamanda iş başındayken de mücadele ediyoruz,” diyor.

AfD’nin “yeşil dönüşüm” karşıtı propagandası işe yarıyor

Zwickau’daki tesis, VW’nin sadece elektrikli araç üreten ilk tesisiydi ve otomobil üreticisinin içten yanmalı motordan uzaklaşma ve otomobilin geleceği için ABD ve Çin markalarıyla rekabet etme çabasını temsil ediyordu. 

Fakat Bochmann ve Zentrum’daki arkadaşları, şirketin düşüşünden tam da bu hamleyi, yani VW’nin elektrikli araçlara odaklanmasını ve bu araçların üretimini teşvik etmek için devlet tarafından verilen sübvansiyonları sorumlu tutuyor.

23 Şubat’taki federal seçimler öncesinde Bochmann’ın Yeşiller karşıtı, içten yanmalı motor yanlısı mesajı doğrudan partinin seçim manifestosundan çıkıyor. Bu aynı zamanda, özellikle ülkenin AfD’nin kalelerinden biri sayılan bölgesinde, fabrikanın birçok çalışanı arasında yankı uyandıran bir mesaj.

Almanya’daki işçiler, yüksek enerji maliyetleri ve ihracatlarına yönelik küresel talepteki düşüşün yol açtığı iki yıllık ekonomik daralma ve kitlesel endüstriyel işten çıkarmalar nedeniyle giderek daha fazla tedirgin olurken Bochmann, Zentrum’un mesajı yayması için altın bir fırsat görüyor.

AfD’nin işçiler arasındaki oy oranı artıyor

AfD’li, “Geçmişte işçiler bizimle sadece kapalı kapılar ardında konuşurlardı, ama şimdi açıkça bize yaklaşıyorlar. Bir yoldayız ve bunun sonunda siyasi olarak meyve vereceğini umuyoruz, böylece bu gözyaşı vadisini tekrar terk edebiliriz,” dedi.

Zwickau fabrikasında geçen yıl iki bin sabit süreli personel işten çıkarıldı. VW’nin kötüleşen mali durumunu kontrol altına almaya çalışırken açıkladığı büyük bir yeniden yapılanmanın parçası olarak üretim 2027 yılından itibaren yarı yarıya azaltılacak. Fabrikada üretilen altı elektrikli araç modelinden dördünün üretimi diğer iki Alman VW fabrikasına taşınacak.

Ülke genelinde işçiler AfD’ye giderek daha fazla ilgi gösteriyor gibi görünüyor. Bir ankete göre parti geçen yaz yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Almanya’da kendini işçi olarak tanımlayanlar arasında on yıl öncesine göre yüzde 23’lük bir artışla birinci oldu.

Alman Sendikalar Konfederasyonuna (DGB) göre aynı seçimde AfD, sendika üyeleri arasında daha iyi bir performans sergileyerek oyların yüzde 18,5’ini alırken, bu oran genel halk için yüzde 15,9 oldu.

Jena Üniversitesinde sosyoloji profesörü ve Zentrum’u inceleyen Klaus Dörre, “Zentrum’un genel olarak çok sayıda iş konseyi üyesi yok, fakat kilit şirketlere odaklanmış durumda. Otomotiv sektörünü bilinçli olarak seçtiler çünkü bu sektör örgütlü çalışma ilişkilerinin kalbi. Temel argümanları, büyük otomobil şirketlerindeki iş konseylerinin küreselci elitlerin bir parçası olduğu ve deyim yerindeyse Alman halkının ve Alman işçilerinin çıkarlarına karşı küreselleşmenin peşinde koştukları,” diye konuşuyor.

Zentrum: AfD’nin bile çalışmak istemediği bir örgütten bugünlere

Öte yandan Zentrum bir dönem AfD için bile “çok aşırı” bir örgüttü. Örgüt 2009 yılında, güneybatıdaki Stuttgart kentinde bir Mercedes fabrikasında işçi olarak çalışan ve Almanya’nın aşırı sağcı çevreleriyle bağlantıları olan Oliver Hilburger tarafından kuruldu.

Hilburger, diğer şarkıların yanı sıra Adolf Hitler’in Nazi partisi lideri olarak yardımcısı Rudolf Hess’e bir övgü de seslendiren bir dazlak grubunun üyesiydi. 2022 tarihli bir belgesel filmde Hilburger, gruba katılımını “yasak olanın cazibesine” bağlamıştı.

Hilburger geçmişte aşırılık suçlamalarını IG Metall ve onun “medya ve siyasetteki kirli müttefikleri” tarafından yürütülen bir “karalama kampanyasının” parçası olarak nitelendirmişti.

AfD başlangıçta Zentrum’u birlikte çalışılamayacak kadar aşırı örgütlerden oluşan bir “uyumsuzluk listesine” koymuştu. Fakat AfD’nin etno-milliyetçi (völkisch) kanadının etkisi arttıkça, parti yeniden düşünmeye başladı.

AfD’nin Thüringen eyaletindeki başkanı ve partinin völkisch kanadının liderlerinden Björn Höcke, 2022’deki bir parti konferansında yaptığı konuşmada Zentrum’u savundu.

Höcke, “Siyasi hegemonya kültürel hegemonyaya dayanır ve kültürel hegemonyayı asla sadece parlamenter yolla elde edemeyiz,” demişti. Kültürel hegemonya, Zentrum’a ve diğer “yurttaş hareketlerine” “evet” demek anlamına geliyordu.

Bunun ardından parti üyeleri Zentrum’u uyumsuzluk listesinden çıkarmak için oy kullandı ve bu da işbirliğinin artmasına yol açtı.

O zamandan bu yana kuruluş istikrarlı bir şekilde büyüyerek gastronomi ve sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere diğer sektörlere de yayıldı. Die Zeit gazetesinde yer alan bir habere göre, Covid-19 salgını sırasında Zentrum, sağlık çalışanlarına yönelik aşı zorunluluklarına şüpheyle yaklaşan hastane çalışanları arasında aktif olarak işe alım yaptı.

AfD’nin “deregülasyon” sevdası işçi sınıfında nasıl yankılanacak?

AfD, Avrupa’daki diğer sağcı partilerde olduğu gibi işçi sınıfından seçmen devşirmek için hamle yapıyor.

Fakat örneğin Fransa’daki Ulusal Birlik’in “sol”dan devraldığı iktisadi politikaların aksine AfD, zenginlerden yana görünen deregülasyon, vergi indirimleri ile ucuz Rus gazı gibi enerji kaynaklarının restorasyonu çağrısında bulunuyor.

Zwickau kentinden AfD milletvekili Matthias Moosdorf, “Enerji yoğun olan her şey (alüminyum, çelik, gübre, çimento) boşa gidiyor, çünkü Berlin’deki bu ahmaklar ideolojiyi gerçekliğin önüne koydular. Bu sadece siyasi bir hata değil, Alman halkına karşı işlenmiş bir suçtur,” diyor.

Diğer sendikalar da, çalışanları Zentrum’a karşı direnmeleri için aktif olarak uyarıyor ve örgütün gerçekten onların çıkarlarını düşünmediğini savunuyor. Aslında, Zentrum Alman yasalarına göre resmi bir sendika olmadığı için ücret anlaşmaları müzakere etmesine izin verilmiyor.

DGB’de çalışan ve sendika üyelerini Zentrum hakkında eğitmekten sorumlu olan Lukas Hezel, “Zentrum’un politikasındaki ortak nokta, asıl düşmanın her zaman sermaye tarafı değil IG Metall olduğudur. Yönetimle herhangi bir çatışmaya girdikleri ya da yönetime karşı tavır aldıkları neredeyse hiç olmuyor,” diyor.

Bu tür eleştirilere rağmen Zentrum varlığını genişletmeyi başardı. Örneğin ocak ayında VW Zwickau fabrikasında yapılan işyeri konseyi seçimlerinde Bochmann başkanlığındaki “alternatif liste” işyeri konseyindeki varlığını ikiye katlayarak dört üyeye çıkardı ve IG Metall’in hakimiyetini kırma kampanyasında küçük bir zafer elde etti.

AVRUPA

Merkel: Rusya’nın çıkarları tartışılmalı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘a verdiği özel röportajda, savunma bütçesinden Washington’daki krize, Putin yanlıları ile Putin destekçileri arasındaki ayrımdan uyku düzenine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Merkel, Ukrayna’ya destek vermenin önemini vurgularken, Rusya’nın çıkarlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını ifade etti.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘dan Anja Reich ve Tomasz Kurianowicz’e verdiği özel röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Merkel, savunma bütçesi, Ukrayna ve Washington’daki kriz gibi çeşitli konulara değindi.

Röportajın başında, planlanan görüşmenin “dramatik gelişmeler” nedeniyle ertelenmesi konusu gündeme geldi.

Merkel, Washington’daki toplantı ve CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleri nedeniyle röportajı ertelediğini belirterek, “Görüşme, Washington’daki toplantıdan sonra ve Başkan Trump’ın ABD Kongresi’ndeki konuşmasından hemen önce planlanmıştı. Hem Trump’ın Ukrayna hakkında söyleyecekleri hem de CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak bazı gelişmeler olabileceğini düşündüm,” dedi.

Yüz milyarlarca avroluk özel bütçe konusuna da değinen Merkel, prensipte bu bütçeye destek vereceğini ifade etti.

Savunma için ayrılan bu özel bütçenin akıllıca seçildiğini düşünen Merkel, “Savunma için ayrılan ve büyüklüğü tam olarak belirlenmemiş olan bu özel bütçenin çok akıllıca seçildiğini düşünüyorum. Belli bir taban miktar normal bütçeye alınıyor ve NATO’daki tartışmaların nasıl geliştiği, NATO Konseyi’nde hangi kararların alındığı görülebiliyor. Böylece belli bir hareket alanı bırakılıyor,” diye konuştu.

Ek özel bütçenin, bir amaca yönelik olması ve paranın sosyal harcamalar veya diğer tüketim harcamaları için kullanılamaması gibi büyük bir avantajı olacağını savunan Merkel, bütçe disiplininden yana olduğunu ancak olağanüstü durumlarda gerekli adımların atılması gerektiğini vurguladı.

Trump ile Zelenskiy’nin Washington’daki görüşmesinin “her şeyi tetikleyen an” olduğunu belirten Merkel, bu görüşmenin Amerikalıların artık Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanında olmadığının bir ifadesi olduğunu söyledi.

Merkel, görüşmeyi izlerken yaşadığı duyguları, “Böyle bir şeyi bir daha görmek istemem. Çok üzücü,” sözleriyle ifade etti.

Trump’ın muhataplarına suçluluk duygusu yaşatmak istediğini ve Amerika’nın tüm dünya tarafından kullanıldığı görüşünde olduğunu belirten Merkel, “Evet, Başkan Trump, Amerika’nın tüm dünya tarafından bir şekilde kullanıldığı görüşünde. ABD’nin sebepsiz yere diğer ülkelere yardım ettiğini veya onları koruduğunu düşünüyor,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’ya destek verilmesinin ABD ve Avrupa’nın kendi çıkarları için olduğunu vurgulayan Merkel, bir ülkenin işgal edilmesine ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına izin verilemeyeceğini söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sık sık görüşen bir siyasetçi olarak, Rusya liderinin olaylara bakış açısının dikkate alınmamasının büyük bir ihmal olduğunu belirten Merkel, “Rusya’nın çıkarları hakkında tartışmaya izin vermek gerekir,” dedi.

Ancak Merkel, Putin’in Baltık ülkelerine, Polonya’ya ve Almanya’ya saldırmasını mümkün görmediğini ifade etti.

Kuzey Akım-2 projesinin bir hata olup olmadığı sorusuna ise Merkel, “Sanırım, şimdi biraz kibirli konuşacak olursam, Putin hakkında çok az yanılsaması olanlardan biriyim. Gürcistan’ı işgal ettiğini, Kırım’ı ilhak ettiğini biliyordum, o zamanlar bana yalan söylemişti. Yine de böyle bir savaşı önlemek için her şeyi denemeyi doğru buluyorum,” şeklinde yanıt verdi.

AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını, ancak Doğu’da daha belirgin olduğunu ifade etti. AfD’nin ideolojik üst yapısının Doğu Almanya’da büyümediğini belirten Merkel, “AfD, ‘Biz halkız’ sloganıyla, devrim zamanının bu harika sloganını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Memnun olmayan insanlara ‘Siz halksınız’ diyor. Ve memnun olmayan herkes elit kesime ait. Böylece toplumu bölüyorlar ve çeşitli şeylerden memnun olmayan insanlardan oluşan bir yankı odasıyla karşılaşıyorlar,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman partilerinin ‘savaş’ anlaşması borsayı uçurdu

Yayınlanma

Almanya’da CDU/CSU, SPD ve Yeşiller arasında bir borç paketi için varılan milyar avroluk anlaşma borsada “sevinç çığlıklarına” yol verdi.

Spiegel’in aktardığına göre özellikle savunma ve altyapı hisseleri yükseldi.

Almanya’nın önde gelen endeksi Dax, bir ara 23.000 puanın üzerine çıktı ve öğleden sonra erken saatlerde yüzde 1,7 artışla 22.907 puana ulaştı.

Dax’ın liderleri, öğleden önce yaklaşık yüzde 5,7 oranında yükselen savunma şirketi Rheinmetall’in hisseleri oldu. Yapı malzemeleri üreticisi Heidelberg Materials ve enerji teknolojileri grubu Siemens Energy’nin hisseleri de talep gördü.

MDax’ta listelenen zırhlı şanzıman üreticisi Renk bile yaklaşık yüzde on oranında yükseldi. Yaklaşık yüzde 5,5 oranında yükselen savunma şirketi Hensoldt’un hisselerine de güçlü bir talep vardı.

Almanya’da Merz, borç konusunda Yeşiller ile anlaştı

Finansal hizmet sunan Helaba’da uzman olarak çalışan Ulf Krauss, “Donald Trump’ın giderek daha kaotik ve tehditkar olarak algılanan ekonomi politikası ABD’de ekonomik karamsarlığa yol açarken, Almanya’nın borç frenini gevşetme girişimi Avro bölgesinde büyüme için iyimserlik yaratıyor,” diyerek piyasalardaki durumu özetledi.

Bu arada, bankacılık hisseleri Avrupa genelinde sektörün kazananları oldu. Sektör endeksi yüzde 2,2 oranında yükseldi. Commerzbank hisseleri yüzde üç artış gösterdi. Büyük İtalyan bankası UniCredit olası bir devralmaya bir adım daha yaklaştı.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Commerzbank’ın doğrudan hisselerinin yüzde 29,9’a çıkarılmasını onayladı.

Tahvil piyasası da milyarlarca avroluk harcama paketi için varılan anlaşmaya tepki gösterdi: Alman devlet tahvillerinin fiyatları düşerken, getirileri de önemli ölçüde yükseldi. On yıllık Alman devlet tahvillerinin getirisi yüzde 2,93’e çıktı.

Özel fonun duyurulmasından ve borç frenine istisna getirilmesinden bu yana Bund (Alman devlet tahvili) getirileri keskin bir şekilde yükseldi.

Diğer Avro bölgesi ülkelerinde de getiriler önemli ölçüde artarak ülkelerin borçlanmasını daha pahalı hale getirdi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Siemens yöneticileri Kırım’a türbin sevkiyatı nedeniyle yargılanacak

Yayınlanma

Almanya’da Hamburg Bölge Mahkemesi, Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında, Rusya’ya bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırımları ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. Dava, 2024 baharında açıldı ve Siemens yetkilileri, konuyla ilgili soruşturmanın şirkete yönelik olmadığını ve suçlanan kişilerin artık şirkette çalışmadığını belirtti. Avrupa Birliği ve ABD yaptırımları, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesini yasaklıyor.

Hamburg Bölge Mahkemesi, 2014’te referandumla Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırım rejimini ihlal etmekle suçlanan sanayi şirketi Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında dava açtı.

Reuters ajansının haberine göre yaptırım ihlali davası 2024 baharında açıldı. Hamburg savcılığı, Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olan dört kişi ve Fransa-İsviçre vatandaşlığına sahip bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.

Fakat daha sonra bölge mahkemesi, kovuşturma için yeterli gerekçe bulunmaması nedeniyle üç sanıkla ilgili soruşturmayı durdurdu. Mahkeme belgelerinde sanıkların isimleri açıklanmadı.

İsmi belirtilmeyen bir Siemens yetkilisi, şirketin devam eden davalar hakkında yorum yapamayacağını, ancak davanın şirkete yönelik olmadığını ve sanıkların artık orada çalışmadığını belirtti.

Türbin işinin sahibi olan Siemens Energy ise, iki sanığın artık şirket çalışanı olmaması nedeniyle yorum yapmadı.

Avrupa Birliği (AB) ve ABD yaptırımlarına göre, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesi yasak.

Fakat kısıtlamalara rağmen, Siemens’in elektrik üretimi için türbinleri, 2017 yılında Rusya’nın yarımadada inşa ettiği iki elektrik santraline teslim edildi.

O dönemde Siemens, türbinleri Rus bir müşteriye sattığını, bunların Rusya’daki elektrik santrallerine kurulmasını beklediğini ve Kırım’a gönderilme planlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.

Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlattığı askeri müdahalenin ardından Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı askeri, havacılık, petrol ve doğalgaz ve diğer sektörler için teknoloji ve ekipman tedarikini yasaklayan geniş kapsamlı yaptırımlar uyguladı.

The New York Times gazetesi, tedariki sağlamak için “devasa bir paravan şirket ağı kurulduğunu” ve çiplerin önemli bir kısmı Hong Kong üzerinden geldiğini iddia etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English