Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Alman halkının çoğunluğu İsrail’e askeri yardıma karşı

Yayınlanma

Alman kamu yayıncısı ARD’nin DeutschlandTrend anketine katılanların neredeyse yüzde 70’i Federal Ordunun İsrail’e yardımda bulunmaması gerektiğini düşünüyor.

Ankete göre katılımcıların yüzde 68’i Almanya’nın İsrail’in savunmasına askeri destek vermesini desteklemiyor. Yüzde 19’u ise bundan yana.

Çeşitli parti destekçilerine daha yakından bakıldığında, hepsinde olumsuz bir tutumun hakim olduğu açıkça görülüyor.

Yeşiller taraftarlarının yüzde 62’si Almanya’nın Ortadoğu’daki çatışmalarda İsrail’e askeri destek vermesine karşı çıkarken, yüzde 27’si destekliyor.

Almanya için Alternatif (AfD) destekçilerinin yüzde 80’i bu tür bir askeri yardımın yanlış olduğunu düşünürken, yüzde 12’si destekliyor.

Diğer partilerin destekçileri arasındaki onay oranları ise ikisinin arasında yer alıyor. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) destekçilerinin yüzde 77’si bu yardıma karşı. CDU/CSU’da bu oran yüzde 68, SPD’de yüzde 65, FDP’e yüzde 56.

İsrail’e verdiği askeri destek bakımından ABD’nin ardından ikinci sırada yer alan Almanya, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e çok sayıda silah ihracatına izin verdi.

İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanına verdiği askeri karşılık Almanya’daki katılımcıların yüzde 57’si için “çok ileri” giderken, yüzde 21’i İsrail’in Gazze Şeridindeki eylemlerini uygun buluyor.

Mart ayında ankete katılanların yüzde 28’i İsrail’in tepkisini uygun olarak nitelendirmişti ve o zaman bile ankete katılanların yarısı bunun çok ileri gittiğini düşünüyordu.

Almanya’da İsrail’in eylemlerini eleştirenlerin sayısı geçtiğimiz kasım ayından bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor.

ARD DeutschlandTrend’in güncel araştırmasında ayrıca İsrail’in gazze’ye yönelik askeri eylemlerinin Filistinli sivil nüfusun da etkilenmesi durumunda haklı olup olmadığı soruldu. Buradaki cevap daha da net: Yüzde 68’lik bir kesim İsrail saldırılarını bu durumda haksız bulurken, sadece yüzde 18’lik bir kesim haklı buluyor.

DİPLOMASİ

Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan’dan Orta Koridor hamlesi

Yayınlanma

Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan, Ankara’da düzenlenen Üçlü Bakanlar Toplantısı’nda Orta Koridor’un güçlendirilmesi yönünde kararlara imza attı. Altyapı modernizasyonundan Türk Yatırım Fonu’nun aktifleştirilmesine kadar birçok proje masaya yatırılırken, üç ülke 2025-2026 eylem planıyla bölgesel ticaret ve ulaşımda yeni bir dönemi başlatmayı hedefliyor.

Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan, Orta Koridor’un altyapısını güçlendirmek ve bölgesel ticaret entegrasyonunu artırmak amacıyla Ankara’da ikinci Üçlü Bakanlar Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Dışişleri, ticaret, ekonomi ve ulaştırma bakanlarının katıldığı toplantıda, Uluslararası Trans-Hazar Doğu-Batı Koridoru’nun modernizasyonu, Türk Yatırım Fonu’nun (TIF) aktifleştirilmesi ve Karabağ’ın yeniden inşası gibi kritik başlıklar ele alındı.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, açılış konuşmasında üç ülkenin ekonomik potansiyeline dikkat çekti: “1,5 trilyon dolara yaklaşan gayrisafi milli hasılaları ve 132 milyonluk nüfusumuzla, bölgesel kalkınma için eşsiz bir işbirliği fırsatı sunuyoruz.” Bolat, Hazar geçişli Orta Koridor ve Zengezur Koridoru’nun Asya-Avrupa ticaretinde köprü olacağını vurguladı.

Altyapı ve dijitalleşme öncelikli adımlar

Toplantıda kabul edilen Ankara Deklarasyonu’na göre, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu’nun kapasitesinin artırılması, Bakü Limanı’nın modernizasyonu ve TRACECA projelerinin etkinleştirilmesi öncelikli hedefler arasında yer alıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Asya ile Avrupa arasındaki en güvenilir ticaret rotası artık Türk dünyasından geçecek,” ifadelerini kullanarak, koridorun stratejik önemine dikkat çekti. Özbekistan Dışişleri Bakanı Bahtiyor Saidov ise Trans-Afgan Demiryolu Projesi’nin bölgesel entegrasyona katkı sağlayacağını belirtti: “Bu proje, Afganistan’ın uluslararası topluma barışçıl entegrasyonunu da destekleyecek.”

2020’deki 44 günlük savaş sonrası Azerbaycan’ın kontrolüne geçen Karabağ ve Doğu Zengezur bölgelerinin yeniden yapılandırılması için üç ülke ortak projeler geliştirecek. Mayın temizleme çalışmaları, akıllı şehir yatırımları ve altyapı iyileştirmeleri öne çıkan başlıklar oldu.

18 Mayıs 2024’te kurulan Türk Yatırım Fonu (TIF)’nun tam kapasiteyle faaliyete geçirilmesi de kararlaştırıldı. Fonun, ulaştırma, dijital teknolojiler ve tarım gibi sektörlerdeki projelere finansman sağlaması bekleniyor.

2025-2026 eylem planı

Ulaştırma çalışma grubu kuruluyor: Demiryolu maliyetlerini düşürmek ve verimliliği artırmak için teknik ekipler oluşturulacak.

BTK hattı tanıtılacak: Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun uluslararası tanıtımı için fuarlar ve konferanslar düzenlenecek.

Hava taşımacılığında işbirliği: Havacılık otoriteleri arasında düzenli toplantılar yapılacak.

Sıfır atık politikaları: Ulaştırma sektöründe karbon nötr hedefleri için stratejiler geliştirilecek.

Liman kapasiteleri artırılacak: Bakü Limanı’nın uluslararası lojistik ağlara entegrasyonu hızlandırılacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Suriye’deki yeni yönetim ve Rusya birbirinden ne istiyor?

Yayınlanma

Suriye’nin yeni yönetimi, Rusya’dan güvenin yeniden inşası için tazminat ve ekonomik destek bekliyor. Rusya ise Suriye’deki askeri üslerinin geleceğini güvence altına almaya çalışıyor ve Suriye’ye kriz sonrası yeniden yapılanmada yardım etmeye hazır olduğunu belirtiyor.

Suriye devlet ajansı SANA‘nın haberine göre, Rus heyetinin Şam ziyaretinde Suriye’nin yeni yönetimi, Rusya’dan “güveni yeniden tesis etmek” için “tazminat” beklentisi içinde olduklarına işaret etti. Haberde, “Rusya’nın Suriye halkıyla güvenin yeniden tesis edilmesindeki rolü, tazminat, yeniden inşa ve restorasyon gibi somut önlemler aracılığıyla vurgulandı,” ifadelerine yer verildi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın, Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev başkanlığındaki heyetin ziyareti hakkında yayımladığı basın açıklamasında, “Suriye halkına kriz sonrası yeniden yapılanmada gerekli yardımı sağlama hazırlığı” belirtildi. Ayrıca, “geleneksel dostluk ilkeleri üzerine ikili çok yönlü işbirliği kurma arzusu” da vurgulandı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 29 Ocak öğleden sonra tazminat bilgileri hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Peskov, 28 Ocak’ta Şam’daki görüşmelerin “önemli temaslar olduğunu, Suriye yetkilileriyle sürekli diyalog kurmanın ve sürdürmenin gerekli olduğunu” belirtti.

Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Yakın Doğu Araştırmaları Merkezi’nin önde gelen araştırmacısı Nikolay Suhov, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Suriye’nin yeni yönetiminin pazarlık pozisyonlarını açıkça ortaya koyduğunu belirtti. Suhov’a göre, Suriye’nin yeni yöneticileri, Beşar Esad’ın iadesini ve “neredeyse hiç paraları yokken” yurt dışına kaçırdığı varlıkların geri verilmesini istiyor.

Moskova için kilit soru, askeri üslerinin geleceği olmaya devam ediyor. Bogdanov, 29 Ocak gecesi geç saatlerde TASS‘a yaptığı açıklamada, Şam’da nihai bir kararın henüz alınmadığını doğruladı ve “Konu ek müzakereler gerektiriyor,” dedi.

Üsler, Suriye’nin Akdeniz kıyısında bulunuyor: Lazkiye limanı yakınlarında Hmeymim hava üssü ve Tartus limanında Deniz Kuvvetleri üssü. Bu üsler, 2015’ten beri Suriye ordusuna, yeni yönetim haline gelen gruplara karşı da dahil olmak üzere, yardım etmek için kullanıldı. 2017’de Suriye’nin önceki yönetimi, Rusya ile Hmeymim üssü ve Tartus’taki üssün 49 yıllığına bedelsiz kiralanması konusunda bir anlaşma yapmıştı.

Ortadoğu uzmanı İbrahim İbrahimoğlu, gazeteye yaptığı açıklamada Rusya’nın üslerini koruma şansının “kısıtlanmış” olsa da olduğuna işaret etti. Suhov ise Tartus’taki üssün kalabileceğini, ancak mevcut Şam’ın kilit ortağı olan Türkiye’nin Hmeymim üssünün korunmasına izin vermeyeceğini, zira bu üssün Moskova’nın Afrika’daki faaliyetlerinin dayanağı olması ve NATO üyesi olarak Türkiye’yi rahatsız etmesi nedeniyle bu şekilde düşündüğünü belirtiyor. Fakat uzman, üslerde bulunan teçhizatın geri çekilmesi sırasında da sorunların ortaya çıkabileceğini ifade ediyor.

Rus heyeti, Dışişleri Bakanlığı’nın bildirdiğine göre, daha önce Ebu Muhammed el-Colani olarak bilinen ve Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri olan “yeni Suriye yönetiminin başı Ahmed eş-Şaraa” ile görüştü. HTŞ, Aralık 2024’te iktidarı ele geçiren Esad karşıtı koalisyonun çekirdeğini oluşturuyordu.

Bogdanov ve Lavrentyev ayrıca yeni Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Sağlık Bakanı Mahir eş-Şaraa (Ahmed eş-Şaraa’nın kardeşi) ile de görüştüler. Suhov, Şeybani ve Şaraa’nın kendilerinin İslamcılarla bağlantılı olmamasına dikkat çekiyor ve bunun müzakereler için olumlu bir zemin yarattığını belirtiyor. 29 Ocak akşamı, buçuk aydır herhangi bir resmi görevi olmayan Ahmed eş-Şaraa’nın kendisi Suriye’nin “geçici cumhurbaşkanı” ilan edildi.

Moskova ile temasların durduğu süre boyunca, yeni yönetime yakın Türkiye, Fransa, Almanya, ABD, Katar ve diğer Arap ülkelerinden diplomatlar Şam’ı ziyaret etti ve Amerikalılar ile AB yaptırımların kaldırılmasına izin verdi.

2018’de Esad, Suriye’nin yeniden inşası için 400 milyar dolar gerektiğini belirtmişti, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Ocak 2025’te 500 milyar dolar olarak tahmin etmişti.

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) program yöneticisi İvan Boçarov, Türkiye ve Araplarla karşılaştırıldığında Rusya’nın ana bağışçı olmayacağını dile getirdi. Suhov’a göre, Şam’ın pozisyonu yaptırımların kaldırılmasına bağlı: “Bundan emin değiller. Türkiye tüm yeniden inşa sürecini kaldıramaz, Suudi Arabistan ve Katar da kaldıramaz, bu da eğer istek varsa Moskova’ya şans veriyor.”

Suhov, Suriye’nin yeni yönetiminin, Rusya’nın Esad ordusunun saldırılarına yardım ettiği bölgeleri yeniden inşa etmekle yükümlü olduğunu düşündüğünü söylüyor. Aynı zamanda tazminat para şeklinde olmayabilir.

Boçarov’a göre, bu yakıt ve gıda tedariki olabilir. Boçarov, Moskova’nın Suriye’de müzakerelerin yapıldığı sağlık bakanlığının restorasyonuna yardımcı olabileceğini de ekliyor. Suhov’a göre, malzeme, ekipman ve uzman yardımı Rusya’ya döviz yerine ruble harcama fırsatı verebilir.

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığının akıbeti ne olacak?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Almanya ve Fransa’dan Danimarka’ya Grönland desteği

Yayınlanma

Almanya ve Fransa, Grönland konusundaki anlaşmazlıkta ABD’ye karşı Danimarka’ya destek sözü verdi.

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen’in dün gerçekleştirdiği kısa ziyaret sırasında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, tüm devletlerin toprak egemenliğinde ısrarcı olduklarını vurguladılar.

Frederiksen, Paris’te Macron ve Berlin’de Scholz ile yaptığı görüşmelerin “inanılmaz derecede iyi” geçtiğini söyledi ve Avrupa’nın Grönland konusunda birlikte durmasının “kesinlikle çok önemli” olduğunu belirtti.

Frederiksen, “Etrafta dolaşıp konuşmalar yapmıyorum. Buna ihtiyacım da yok. Fakat Danimarka’nın çıkarlarını koruyorum ve bunu şu anda çok kararlı bir şekilde yapıyorum,” dedi.

Frederiksen, topraklara ve devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiğini söylerken, bunun, İkinci Dünya Savaşından bu yana inşa edilen “uluslararası dünya düzeninin kesinlikle çok önemli bir temel taşı” olduğuna işaret etti.

Alman Şansölyesi ve özel olarak konuşan diğer üst düzey Avrupalı yetkililer de bu noktayı vurguladılar. Scholz, “Sınırların dokunulmazlığı uluslararası hukukun temel bir ilkesidir. Rusya Ukrayna’yı işgal ederek bu ilkeyi çiğnemiş ve böylece Avrupa’daki barış düzenine de balta vurmuştur. Bu ilke herkes için geçerli olmalıdır,” diye konuştu.

Scholz, “sınırların güç kullanılarak değiştirilmemesi gerektiği” uyarısında bulundu.

Fransa ve Almanya liderleriyle görüşmenin yanı sıra Frederiksen Brüksel’de NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile de görüştü ve geçen hafta Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ile telefonda konuştu.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot da, ABD Başkanı Donald Trump’ın Danimarka topraklarını ilhak etme tehdidine karşılık Fransa’nın Danimarka ile Grönland’a asker gönderme konusunu görüştüğünü söyledi.

Fransa’nın Sud Radyosuna verdiği bir mülakatta Grönland’a AB askeri gönderilmesi çağrıları sorulduğunda Barrot, Fransa’nın “Danimarka ile [asker konuşlandırılması] konusunu görüşmeye başladığını” ama bu fikrin “Danimarka’nın isteği” olmadığını söyledi.

Danimarka’nın yardım istemesi durumunda Fransa’nın “orada olacağını” belirten bakan, “Kuzey, güney, doğu ve batı fark etmeksizin Avrupa sınırları egemendir… kimse sınırlarımızla oynamasına izin veremez,” dedi.

POLITICO’ya konuşan bir Avrupalı diplomat, “Durum gerçekten ciddi ve herkes Avrupa’nın şu ana kadar verdiği tepkinin çok inandırıcı olmadığını düşünüyor. Şok ve inkârdan çıktık, şimdi vites değiştiriyoruz,” dedi.

Frederiksen ve Avrupa Konseyi Başkanı António Costa son haftalarda Trump ve Grönland hakkında birçok görüşme gerçekleştirdiler. Üst düzey bir AB yetkilisi, “Grönland konusunda söyleyeceğimiz ya da söyleyeceğimiz her şeyi başından beri Danimarkalılarla çok yakın bir şekilde koordine ediyoruz,” dedi.

Üst düzey AB yetkilisi, “Danimarka ve Grönland ne karar alırsa alsın biz tamamen destekçisiyiz. Biz hazırız ve Danimarkalılar da bunu biliyor, gerektiğinde bunu tekrar teyit etmeye hazırız,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English