Avrupa
Alman sanayicileri müstakbel hükümetten askerileşmeyi yoğunlaştırmasını istiyor

Pazar günü yapılacak Federal Meclis seçimleri öncesinde iktisatçılar, savunma şirketlerinin temsilcileri ve iş dünyası dernekleri, Bir sonraki Alman hükümetini Federal Ordu’nun yeniden silahlandırılmasını kararlılıkla sürdürmeye ve “Alman toplumunun askerileşmesini” aktif olarak desteklemeye çağırıyor.
Alman ekonomisinin üç lokomotif sektörü motorlu taşıtlar, makine mühendisliği ve kimya sektörleri krizdeyken savunma sanayii halihazırda hızlı bir büyüme yaşıyor.
İktisatçılar, askeri bütçenin gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 3,5’ine çıkarılmasının büyüme oranını yüzde 1,5’e kadar artırabileceğini öngörüyor.
AB düzeyinde birkaç yüz milyar avroluk bir silah finansman paketinden söz edilirken, Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Peter Leibinger, “kararlı bir şekilde güçlendirilmiş” bir savunma sanayisinin gelecekte Almanya’da “yaşayan bir güvenlik ve savunma toplum kültürünün parçası” olmasını talep ediyor.
Dolayısıyla 23 Şubat’tan sonra Berlin’deki yeni hükümet koalisyonu, daha en başından itibaren, silah sanayisi de dahil olmak üzere silahlanmaya yönelik dramatik taleplerle karşı karşıya kalacak ve silah üreticileri gözle görülür bir şekilde nüfuz kazanacak.
Silah üreticileri sipariş patlaması yaşıyor
Diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da savunma sanayisi, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana patlama yaşıyor.
Oysa Almanya’nın en güçlü üç sektörü ciddi bir kriz içinde: otomotiv endüstrisi büyük çaplı işten çıkarmalarla karşı karşıya, makine mühendisliği geçen yıl üretimde yaklaşık yüzde 8’lik bir düşüş kaydetti ve kimya endüstrisi en iyi ihtimalle sadece zayıf bir yükseliş umabilir.
Buna rağmen, Alman-Fransız Airbus’tan sonra en büyük Alman silah şirketi olan zırh üreticisi Rheinmetall bir süredir sürekli manşetlerde yer alıyor. Rheinmetall geçen yıl cirosunu neredeyse 10 milyar avroya çıkarmayı başardı ve 2027 yılına kadar bunu ikiye katlayarak yaklaşık 20 milyar avroya çıkarmayı bekliyor. Bu, yakın zamanda 50 milyar avronun üzerine çıkan devasa sipariş hacminin oldukça gerçekçi görünmesini sağlıyor.
Bununla birlikte, her türden savaş ekipmanı üreten diğer üreticiler de büyüyor. Bu üreticiler denizaltı, tank, mühimmat, insansız hava aracı ya da hava savunma sistemleri yapıyor.
Yükselen hisse senedi piyasaları
Savunma sanayindeki patlama uzun zamandır borsalara da yansıyor. Rheinmetall hisseleri kısa süre önce bir hafta içinde yaklaşık dörtte bir oranında yükseldi ve şu anda 900 avro civarında seyrediyor. Bu rakam Ukrayna’daki savaş başladığında bu rakam 100 avro civarındaydı.
Fransız silahlanma grubu Thales’in hisse fiyatı aynı hafta içinde yaklaşık yüzde 16, İtalyan silah üreticisi Leonardo’nunki ise yaklaşık yüzde 18 arttı. Hensoldt ve Renk gibi orta ölçekli Alman savunma şirketleri daha da güçlü bir şekilde büyüyerek sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 34’lük artışlar kaydetti.
Sadece Airbus sadece yüzde 4’lük bir artış elde etti; zayıf büyümenin nedeninin grubun “cirosunun büyük bir kısmını silahlanmadan değil, sivil işlerden” elde etmesi olduğu söyleniyor.
İktisatçıların büyüme umudu silah tacirliği
Sektörün yükselmeye devam etmesi bekleniyor.
Buna ek olarak, Alman sanayisinin ana dallarında süregelen zayıflık nedeniyle silahlanma patlaması iktisatçılar tarafından giderek daha fazla büyüme için önemli bir umut olarak görülüyor.
London School of Economics’ten (LSE) ekonomist Ethan Ilzetzki, AB ülkelerinin askeri bütçelerini GSYİH’lerinin yüzde 3,5’ine yükseltmeleri ve aynı zamanda iç piyasadan daha fazla silah satın almaları halinde, bunun GSYİH’yi yılda yüzde 1,5’e kadar artıracağını öngörüyor.
AB çapında silahlanma yarışı
Almanya’da ve AB genelinde askeri bütçelerin artırılması uzun zamandır planlanıyordu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen daha geçen yıl, önümüzdeki on yıl içinde toplam 500 milyar avroluk ek harcamanın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü açıklamıştı.
Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Münih Güvenlik Konferansında, AB’de Avro ve Covid-19 krizlerindeki “kurtarma paketlerine” benzer bir harcama programı üzerinde çalışıldığını doğruladı.
Bu krizlerde 500 ila 700 milyar avroluk meblağlar kullanıma açılmıştı. Almanya’daki parlamento seçimleri nedeniyle bu konudaki bilgiler hâlâ saklı tutuluyor; fakat tek tek ülkeler bu konuda adım atmaya devam ediyor.
Örneğin Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ülkesinin askeri bütçesinin gelecekte Danimarka GSYİH’sinin “yüzde 2’sinden çok yüzde 5’ine daha yakın” olması gerektiğini açıkladı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, önümüzdeki günlerde tüm parlamento grup ve parti liderlerini daha fazla askeri harcamayı tartışmaya davet etmek istiyor.Avrupa Komisyonu da savunma harcamaları için AB borç kurallarını askıya almaya hazırlanıyor.
Alman Maliye Bakanı Jörg Kukies de aynı amaçla Alman bütçe kurallarında bir değişiklik yapılacağını duyurdu.
Silah tacirliği artık “kirli bir iş” değil
Hızlı silahlanma patlamasıyla birlikte sektörün sadece iktisadi değil toplumsal önemi de artıyor. Uzmanlar şimdiden savunma şirketlerinde çalışan kişi sayısını 100.000’in üzerinde gösteriyor ve tedarikçi şirketlerdeki ve daha geniş anlamda güvenlik sektöründeki çalışanları da dahil edilirse, toplam çalışan sayısının 400.000’e kadar çıktığı söyleniyor.
Bu sayı, 450.000 olduğu söylenen kimya endüstrisinde çalışan kişi sayısından sadece biraz daha az. Savunma sanayisi, otomotiv sanayinde işten çıkarılması beklenen çok sayıda çalışan için iş arayışında bir umut ışığı olarak görülüyor.
Aynı zamanda silah üreticilerinin çalışanları, Ukrayna’daki savaşın, uzun zamandır “biraz kirli bir iş” olarak görülen sektörün itibarını önemli ölçüde artırdığını savunuyor. Silah şirketleri için mevcut tabuların kaldırılması yönündeki çağrılar artıyor.
Almanya’nın Bavyera eyaletinde olduğu gibi, bazı üniversitelerde var olan “sivil” maddelerin yasaklanması için baskılar artıyor. Bilim Bakanları Konferansı Başkanı SPD’li Bettina Martin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “‘ikili kullanım’ içeren araştırmaları tamamen dışlamanın, değişen zaman karşısında gerçekçi olmadığını” ifade etti.
Alman sanayiciler yalnızca sanayide değil, toplumda da askerileşme istiyor
Bu kapsamda BDI Başkanı Peter Leibinger, savunma sanayisinin sadece toplum tarafından kabul edilmesini değil, aynı zamanda aktif toplumsal destek sağlanmasını da istiyor.
Münih Güvenlik Konferansı öncesinde düzenlenen bir etkinlikte Leibinger, kararlı bir şekilde güçlendirilmiş bir savunma sanayinin “toplumda yaşayan bir güvenlik ve savunma kültürünün parçası haline gelmesini” talep etti.
Alman hükümeti ve Federal Meclis’in, “savunma kapasitesinin önemi ve aciliyeti konusunda kamuoyunu bilgilendirme” görevine sahip olduğunu ileri süren BDI lideri, “yeniden silahlanma ihtiyacını teşvik eden girişimlere” daha fazla para ayrılmasını önerdi.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Marshall Planını örnek gösteren Leibinger, Amerikan hükümetinin Amerikan toplumunda plana karşı var olan şüpheleri ortadan kaldırmak için bir “reklam kampanyası” yaptığını hatırlattı.
Almanya’nın da bugün “yeniden silahlanma” konusunda benzer bir şeye ihtiyacı olduğunu savunan Leibinger, toplumun “kazanılmasını” ve “mevcut pasif onayın yerini herkesin aktif katılımının almasını” talep etti.
Avrupa
Merz, BND şefini değiştiriyor

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, yeni bir Federal Haber Alma Servisi (BND) başkanı atamaya karar verdi.
SPIEGEL’in haberine göre, mevcut başkan Bruno Kahl’ın yerine diplomat Martin Jäger geçecek.
Habere göre, şu anda Kiev’de Alman büyükelçisi olarak görev yapan Martin Jäger, BND’nin yeni başkanı olacak.
Alman dış istihbarat servisinin tepesindeki bu değişiklik, Federal Şansölye Friedrich Merz’in kararıyla gerçekleşti. BND, Şansölyelik’e doğrudan bağlı olduğu için başkanın seçimi en üst düzeyde ele alınır.
Federal hükümet şu ana kadar bu değişikliği resmi olarak doğrulamadı. Fakat SPIEGEL’in elde ettiği bilgilere göre, atama kararı bir süredir alınmış durumda.
Planlara göre, mevcut BND Başkanı Bruno Kahl, Almanya’nın Vatikan Büyükelçisi olarak atanacak.
Dışişleri Bakanlığının en deneyimli kriz diplomatlarından biri olan Martin Jäger, önümüzdeki yıllarda BND’nin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olacak. Bunun için gizli servise önemli ölçüde daha fazla bütçe ayrılması bekleniyor.
Ayrıca federal hükümet, servise yurtdışında casusluk ve teknik istihbarat faaliyetlerinde daha fazla esneklik tanıyacak.
Hükümetin değişmesinden kısa bir süre sonra BND’de bir yeniden yapılanma sinyalleri verilmişti. Merz, son olarak BND’nin başkan yardımcılarından biri olan Philipp Wolff’u istihbarat kontrolörü olarak Şansölyelik Ofisine getirmişti.
Jäger, son yıllarda hem Berlin’de hem de dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde istihbarat servislerinin çalışmalarıyla yakından ilgilenmişti. Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunarak bir süre Bakan Frank-Walter Steinmeier için sözcü olarak görev yapan Jäger, 2013 yılında Afganistan’ın başkenti Kabil’e büyükelçi olarak atanmıştı.
Daha sonra Irak’a gitti ve 2021’den itibaren Bağdat’taki büyükelçiliği yönetti. Temmuz 2023’ten beri de Kiev’de görev yapıyor.
SPIEGEL’e göre Berlin’de yeni BND başkanı, yıllarca kurduğu ağa güvenebilir. Dışişleri Bakanlığındaki diplomatik kariyerinin yanında, Wolfgang Schäuble’nin altında Maliye Bakanlığında görev yaptı, daha sonra Baden-Württemberg İçişleri Bakanlığında Stuttgart’ta ve Berlin’de Kalkınma Yardım Bakanlığında müsteşar olarak çalıştı.
Ayrıca Jäger, özel sektörde de deneyim kazandı. 2008’den 2013’e kadar Daimler’in baş lobicisi olarak görev yaptı.
Jäger’in BND başkanı ve Philipp Wolff’un Şansölyelik’te istihbarat koordinatörü olarak görev yapmasıyla, BND’nin bilgi toplama faaliyetlerinin mümkün olan en kısa sürede hız kazanması hedefleniyor.
Wolff, deneyimli ve ihtiyatlı bir gizli servis operatörü olarak tanınıyor. Örneğin geçen yıl, Rusya ile bir esir takası hazırlığını sessizce yürütmüş ve bu takas sonucunda birkaç Alman vatandaşı ve ABD’li gazeteci Evan Gershkovich Rusya tarafından serbest bırakılmıştı.
Avrupa
AB, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketi kapsamında, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin ithalatına tam yasak getirmeyi teklif ediyor. Komisyon, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden AB’ye girişini engellemeyi ve varil başına uygulanan tavan fiyatı 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi hedefliyor.
Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik hazırlanan 18. yaptırım paketi çerçevesinde, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin satın alınmasına tam yasak getirmeyi teklif etti.
Rusya’dan doğrudan sevkiyatlara yönelik ambargo Şubat 2023’ten bu yana yürürlükte olmasına rağmen, üçüncü ülkelerdeki şirketlerin daha ucuz Rus petrolünü alıp işledikten sonra Avrupa’ya satmasının önünde bir engel bulunmuyordu.
Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, 18. yaptırım paketinde yer alan önlemleri duyururken, “Rus petrolünün ‘arka kapıdan’ AB’ye girmesini engellemek istiyoruz. Rus petrolü bazlı rafine ürünlerin ithalatına yasak getiriyoruz,” ifadelerini kullandı.
Paketin Rus petrol ihracatına yönelik en büyük darbeyi ise varil başına uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi hedefiyle vurması bekleniyor.
Hindistan ve Türkiye kilit rol oynuyor
Mevcut durumda Hindistan ve Türkiye’deki şirketler, AB’ye dizel ve diğer petrol ürünlerinin tedarikinde aktif bir rol oynuyor.
Bu yılın ilk çeyreğinde bu iki ülke, Rusya’dan günde toplam 1,8 milyon varil ham petrol satın alırken, AB de bu ülkelerden yaklaşık 450 bin varil çeşitli yakıt ithal etti.
AB’ye ulaşan tüm ürünler Rus ham petrolü kaynaklı olmasa da bu operasyonlar, ham maddeyi indirimli alıp piyasa fiyatından satan rafineriler için oldukça kârlı.
Dahası, Hindistan’ın en büyük rafineri şirketlerinden biri olan Nayara Energy’nin (eski adıyla Essar Oil) yüzde 49 hissesi Rus enerji devi Rosneft’e ait.
AB, Rus petrolüne tavan fiyatı düşürüyor ve Kuzey Akım’ı yasaklıyor
Yaptırımları aşmak mümkün mü?
Ancak Avrupa Birliği’nin Rus hidrokarbonlarının önünü tamamen kesmesi kolay olmayacak. Mevcut durumda bile aracıların yasakları çeşitli yöntemlerle aştığı biliniyor.
Örneğin, ham petrol sevkiyatları sırasında Rus petrolü denizde başka bir tankere aktarılabiliyor veya diğer ülkelerden gelen farklı türdeki petrollerle karıştırılabiliyor.
Türkiye’nin ambargoya rağmen AB’ye Rus petrolü tedarik etmeyi başardığı da belirtiliyor. AB’nin yaptırım kuralları, “önemli ölçüde işlenmiş” olmaları koşuluyla Rus petrolünden elde edilen ürünlerin satın alınmasına izin veriyor.
Fakat, Demokrasi Araştırmaları Merkezi ve Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’nin bir yıl önceki değerlendirmesine göre, Türkiye’deki bazı petrol terminalleri, herhangi bir işleme kapasitesine sahip olmamalarına rağmen Rusya’dan petrol ve yakıt alımlarını büyük ölçüde artırırken, aynı zamanda AB’ye ihracatlarını da kayda değer ölçüde yükseltti.
Ambargonun başladığı Şubat 2023 başından Şubat 2024 sonuna kadar olan dönemde Türkiye, bir önceki aynı döneme kıyasla yüzde 105 artışla toplam 17,6 milyar avro değerinde Rus petrol ürünü ithal etti.
Aynı dönemde Türkiye’nin AB’ye yakıt ihracatı ise yüzde 107 oranında fırladı.
Avrupa
Almanya’nın nadir toprak ve mıknatıs ithalatçıları Çin’in kısıtlamaları gevşetmesini bekliyor

Almanya’nın nadir toprak mineralleri ve mıknatıs ithalatçıları, Pekin’in geçen hafta Avrupa şirketlerine yönelik ihracat onaylarını hızlandıracağını açıklamasının ardından ayrıntıları merakla bekliyor.
İki önemli ithalatçı Nikkei Asia‘ya, Washington’un geniş kapsamlı ticaret tarifelerine misilleme olarak 4 Nisan’da uygulamaya konulan yedi nadir toprak elementi üzerindeki Çin’in ihracat kontrollerinin, yaklaşık iki ay boyunca Almanya’ya neredeyse tüm tedariki kesintiye uğrattığını söyledi. Çin’in bu emtialar üzerinde neredeyse tekel konumunda olması nedeniyle bazı şirketler stoklarını tüketti.
ABD salı günü gazetecilere, Londra’da iki gün süren görüşmelerin ardından, Çin’in nadir toprak ihracat kısıtlamalarıyla ilgili bir anlaşmazlığın her iki tarafça çözüldüğünü söyledi, ancak ayrıntılara girmedi.
Nadir topraklar, elektrikli koltuklar, direksiyon simitleri, frenler, silecekler ve hatta ses sistemlerinde kullanılan elektronik üreticileri ve otomobil üreticileri için çok önemli. Yüksek sıcaklıklara dayanıklılıkları nedeniyle silah yapımında da kullanılıyorlar.
Pekin’in 4 Nisan’daki açıklamasından bu yana, Çinli yetkililer Alman Sanayi Federasyonu’nun şeffaf ve net olmadığını belirttiği süreçler içinde nadiren ihracat izni verdi. Çin, Avrupa’nın özellikle Hollanda’nın ASML şirketi tarafından üretilen yarı iletken üretim ekipmanlarına yönelik teknoloji ihracat kısıtlamalarını gevşetmesini istiyor.
Şu ana kadar Alman otomobil üreticileri, elektronik üreticileri gibi daha küçük üreticiler kadar kötü etkilenmedi. Volkswagen ve Mercedes-Benz gibi şirketler Çin’de büyük üretim tesislerine sahip ve nadir toprak elementlerini genellikle doğrudan tedarik ediyor. Bu kargaşanın ortasında Volkswagen, sınırlı sayıda ithalat izni aldığını doğruladığını açıkladı.
Berlin merkezli fiziksel hammadde ithalatçısı ve tüccarı Noble Elements için süreç çok daha zorlu geçti.
Genel Müdür Andreas Kroll, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, “Dysprosium sipariş ettik, ancak limandan hiç çıkmadı, bu yüzden için ödediğimiz 100.000 doları orada bloke etmek istemediğimiz için siparişi hafif nadir toprak elementleri, neodim ve praseodim olarak değiştirdik” dedi.
Çin’in neredeyse tamamen kontrolü altında olan disprosiyum, Pekin’in ihracat kontrollerine tabi olan ağır nadir toprak elementlerinden biridir. Elektrikli araç motorlarında ve rüzgar türbin jeneratörlerinde kullanılan kalıcı mıknatıslar için talep görmektedir. Noble Elements’ın verilerine göre, 4 Haziran’a kadar geçen iki ayda toptan satış fiyatı %50’nin üzerinde artışla kilogram başına 550 avroya (808 dolar) yükseldi.
Kalıcı mıknatıslar için de hayati öneme sahip neodim ve praseodim fiyatları da, Çinli üreticilerin satış kayıplarını telafi etmek için bu daha hafif nadir toprak elementlerinin fiyatlarını artırmasının ardından şu anda yükseliyor.
Kroll, Çinli yetkililerin askeri teçhizat üretimini önlemek için amaçlanan işleme yöntemlerinin ve nihai kullanım amacının resimli bir şekilde gösterilmesini talep ettiğini söyledi.
Kroll, “[Çin’in son güvenceleri göz önüne alındığında] lisanslama sürecinin artık daha hızlı hale gelmesi bekleniyor, ancak asıl sorun, testlerin ne kadar kapsamlı yapılacağına bağlı olacak olan sivil kullanım kanıtıdır” dedi ve Pekin’in çip teknolojisi ihracatı konusunda Avrupa’nın tutumunu göz önünde bulunduracağını da sözlerine ekledi.
Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları Avrupa otomotiv sektörünü vurdu
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Asya1 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Dünya Basını1 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2