Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman şirketleri Zambiya’da büyük ölçekli “arazi gaspı” yapıyor

Yayınlanma

Alman şirketleri küresel ölçekte arazi gaspına önemli ölçüde dahil olmaya devam ediyor.

Afrika kıtasında büyük ölçekte tarım arazisi satın alan Alman şirketi Amatheon Agri örneği bunun bir göstergesi.

German Foreign Policy’nin aktardığına göre şirket şu anda Zambiya’da 40.000 hektarlık bir alanı satın almış durumda. Sayısız küçük çiftçi, arazinin para getirecek mahsul yetiştirmek ya da et üretimi için hayvancılıkta kullanılmasını sağlamak amacıyla zorla yerlerinden edildi ve geçim kaynaklarından mahrum bırakıldı.

Topluluklarından bazıları şu anda Amatheon Agri’ye ait tarım arazileri tarafından fiilen kuşatılmış durumda. Küçük çiftçilerin bu alanlara girmesine izin verilmiyor, bu nedenle en yakın kasabaya birkaç kilometrelik dolambaçlı yollardan gitmek zorunda kalıyorlar.

Kaçan çiftlik hayvanları genellikle Amatheon Agri tarafından yakalanıyor ve ancak yüksek meblağlar ödenmesi karşılığında küçük çiftçilere geri veriliyor.

Sivil toplum kuruluşu FIAN’ın bildirdiğine göre, Amatheon Agri aynı zamanda küçük çiftçileri hayati önem taşıyan suya erişimden mahrum bırakıyor ve yolları kapatıyor; bazen hastaların taşınması bile engelleniyor.

Şirketin yerel halkın nehir suyunu geleneksel şekilde kullanmasını yasakladığı ileri sürülüyor. Amatheon Agri’nin monokültürlerini sulamak için ihtiyaç duyduğu iki barajın inşası nehir yataklarını kuruttu.

Zambiya’daki Alman büyükelçiliğinin bir temsilcisi kısa süre önce Amatheon Agri’yi “iktisadi, toplumsal ve ekolojik sürdürülebilirlik alanındaki başarıları” nedeniyle övmüştü.

FIAN’a göre diğer Alman şirketleri de arazi gaspına karışmış durumda. Örgüte göre Alman hükümeti, “Küresel Güney”deki meşru arazi haklarının ihlaline karşı harekete geçme görevini yerine getirmiyor.

Amatheon Agri, merkezi Berlin’de bulunan ve ağırlıklı olarak Afrika kıtasında faaliyet gösteren bir tarım ve gıda şirketi.

Amatheon Agri, faaliyetlerini tarımsal ürün yetiştiriciliği ve hayvancılıktan tüm değer zinciri boyunca işleme ve ticarete kadar genişletiyor. Başlıca ürünleri mısır ve soya gibi nakit mahsullerin yanı sıra et.

Şirket 2012’de Zambiya’da arazi satın almaya başladı, ardından 2013’te Uganda’ya, 2014’te Zimbabve’ye ve son olarak 2022’de Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne uzandı.

AVRUPA

Almanya’da sanayi istihdamı azalıyor, hizmet sektörü istihdam yükünü çekiyor

Yayınlanma

Almanya Covid-19 pandemisinin başlamasından bu yana imalat sektöründe neredeyse çeyrek milyon istihdam kaybetti.

İmalat sektöründeki istihdam kaybı, istihdam eğilimlerindeki daha geniş bir değişimle maskelenmiş görünüyor.

Bundesbank verilerine göre, Almanya’daki istihdam sayısı 2020’nin başı ile geçen yılın kasım ayı arasında yüzde 4,8 oranında arttı ve bu artış gayrimenkul, sağlık, iletişim ve kamu yönetimi gibi hizmet sektörlerindeki büyümeyle desteklendi.

Fakat otomotiv endüstrisinin tedarikçileri gibi en çok etkilenen sanayi sektörleri arasında kayıplar hissedilir boyutlara ulaştı. Sektör grubu Alman Otomotiv Sanayisi Birliğine (VDA) göre, otomobil üretiminin azalmaya başlamasıyla birlikte işten çıkarmaları duyuran ilk sektörlerden biri olan Alman otomobil tedarikçileri arasında sadece geçen yıl yaklaşık 11.000 kişi işini kaybetti.

Metal ve elektrik endüstrilerindeki işverenlere yönelik lobi grubu Gesamtmetall, önümüzdeki beş yıl içinde üyelerinden 300.000 kadarının daha işten çıkarılacağı tahmininde bulunarak istihdamda daha fazla kesinti olacağı uyarısında bulundu, ki bu da yaklaşık yüzde 7’lik bir düşüş anlamına geliyor.

Dax’taki sanayi şirketlerinin değerleri azalıyor

Alman sanayisindeki daralma, sektörün piyasa değerindeki düşüşte de açıkça görülüyor. Financial Times’ın (FT) aktardığına göre Dax’ın bileşenleri Volkswagen, Thyssenkrupp ve BASF son beş yılda piyasa değerlerinde 50 milyar avro ya da yüzde 34’lük bir kayıp yaşadı.

2010’dan 2014’e kadar Dax endeksindeki otomobil üreticileri ortalama olarak diğer sektörlerdeki emsallerinden daha değerliydi, fakat talep duraklamaya başladıkça değerlemeler de düştü.

VW’nin geçen yıl müşterilerine yaptığı teslimatlar, salgın öncesi 2019 yılına kıyasla neredeyse beşte bir oranında düştü. Diğer sanayi sektörlerinde, çelik üreticisi Thyssenkrupp üretim kapasitesini dörtte bire kadar azaltmayı ve istihdamın yüzde 40’ını kesmeyi planladığını açıkladı. BASF, dünyanın en büyük kimya tesisi olan Ludwigshafen’deki merkezinde maliyetleri yılda 2 milyar avro azaltmayı hedefliyor.

En büyük zorluk: Enerji maliyetleri

Alman sanayisinin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri, ABD ve Çin’deki rakiplerine kıyasla çok daha yüksek olan enerji maliyetleri.

Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana, o zamanlar Gazprom’un en büyük Avrupalı müşterisi olan Almanya, gitgide daha pahalı enerji kaynaklarına yönelmeye başladı.

Ülke Avrupa’nın en büyük gaz tüketicisi olmaya devam ederken, başta çelik ve kimya olmak üzere sanayi, Almanya’nın toplam tüketiminin yüzde 60’ını kullanıyor.

Federal İstatistik Ofisine göre Almanya’daki enerji yoğun şirketler şu anda savaş öncesine kıyasla yaklaşık yüzde 20 daha az üretim yapıyor.

Kimya sanayisinde on binlerce işçi topun ağzında

Dünyanın en büyük üreticisi BASF’den sayısız küçük aile işletmesine kadar Almanya’nın geniş bir alana yayılan kimya endüstrisi, bu durumdan en çok etkilenenler arasında yer alıyor.

Destatis verilerine göre, Almanya’nın kimya endüstrisindeki istihdamın yaklaşık yüzde 40’ı ve gelirlerin yarısından fazlası, çoğu gaz ve ham petrolden elde edilen ve temel kimyasallar olarak adlandırılan maddelere bağlı.

Plastik, gübre ve kaplamalarda kullanılan bu malzemelerin üreticileri, son derece rekabetçi bir pazarda dar kâr marjlarını korumak için ucuz enerjiye güveniyor.

Almanya’nın kimya ve enerji endüstrisi sendikası IG BCE, ocak ayında 200’den fazla tesisin kapasitesini düşürdüğü ya da kapandığı ve 25.000 kişinin işinin riske girdiği konusunda uyarıda bulundu.

Diğer endüstrilere de tedarik sağlayan sektör, uzun zamandır endüstriyel talep için bir gösterge olageldi.

Almanya’daki kurumsal stres seviyesi Avrupa ortalamasının üzerinde

ABD’li hukuk firması Weil, Gotshal & Manges’ın yeniden yapılandırma uzmanlarının FT’ye aktardığına göre, Almanya’daki kurumsal sıkıntılar yüksek seviyelerde seyretmeye devam ediyor ve önümüzdeki 12 ay içinde bu seviyelerin artması bekleniyor.

Borsaya kayıtlı yaklaşık 3.750 Avrupa şirketinin mali durumunu temel alan üç aylık sıkıntı endeksi, en kötümser senaryoda Almanya’nın puanının neredeyse iki katına çıkarak pandeminin zirvesinden bu yana görülmemiş bir seviyeye ulaşabileceğini tahmin ediyor.

Endeks, kurumsal sıkıntıyı ölçmek için kârlılık, iflas riski ve değerlemedeki değişim de dahil olmak üzere 16 ölçüt kullanıyor.

Buna karşılık, araştırmaya göre Britanya, Fransa, İspanya ve İtalya en kötü senaryoda bile pandemi seviyelerinin oldukça altında kalıyor.

Bir sonraki Alman hükümetine “krizden çıkış” çağrısı

Weil’in Londra’daki yeniden yapılandırma uygulamasının ortağı ve eş başkanı Andrew Wilkinson, “Sanayi, gayrimenkul ve perakende Avrupa’daki sıkıntıların en büyük etkenleri ve Almanya bunlardan ikisine sahip,” dedi.

Alman Sanayi Federasyonu Başkanı Peter Leibinger, bir sonraki Alman hükümetini ülkeyi “derin iktisadi krizden” çıkaracak stratejilere öncelik vermeye çağırdı.

Leibinger, “Sipariş defterleri boş, makineler atıl durumda ve şirketler yatırım yapmak için yurtdışına bakıyor. Sanayi şirketleri arasında bu kadar kötü bir ruh hali hatırlamıyorum,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Rheinmetall CEO’su: Avrupa’nın silah depoları boş

Yayınlanma

Alman savunma devi Rheinmetall’in CEO’su Armin Papperger, Avrupa ülkelerinin savunmaya yeterince yatırım yapmadığını ve bu nedenle Avrupa ve Ukrayna depolarında silah kalmadığını söyledi. Papperger, ABD’nin Ukrayna müzakerelerinden uzaklaşmasıyla Avrupa’nın çocuk muamelesi gördüğünü de ekledi.

Alman savunma devi Rheinmetall’in CEO’su Armin Papperger, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin son yıllarda savunmaya yeterince yatırım yapmadığını belirtti.

Papperger, ABD’nin Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne ilişkin müzakerelerden kendisini “uzaklaştırması” nedeniyle Avrupa’nın bu durumdan sorumlu olduğunu ifade etti.

Münih Güvenlik Konferansı sırasında Financial Times‘a demeç veren Papperger, “Avrupalıların ve Ukraynalıların depolarında hiçbir şey yok,” ifadesini kullandı.

Savunmaya yatırım yapılmaması hâlinde Avrupa’nın “çocuk muamelesi gördüğüne” inandığını söyleyen Papperger, “ABD Rusya ile müzakere ediyor ve masada tek bir Avrupalı oturmuyor; Avrupalıların çocuk muamelesi gördüğü çok açık hâle geldi,” diye ekledi.

Ukrayna’daki çatışmanın başlamasından bu yana hisse fiyatı neredeyse dört kat artan Rheinmetall’in hisseleri, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış görüşmeleri planları nedeniyle geçen hafta düşüş göstermişti.

Fakat Rheinmetall’in de aralarında bulunduğu Avrupalı savunma şirketlerinin hisseleri, yatırımcıların ABD’nin “Avrupa güvenliğinin garantörü olarak uzun süredir üstlendiği rolü” terk etmesine ilişkin artan endişeleriyle AB ülkelerinin askeri harcamalarını ciddi ölçüde artırmak zorunda kalacağına inanmasıyla yeniden yükselişe geçti.

Resmi rakamlara göre, AB savunma harcamaları 2021 ve 2024 yılları arasında yüzde 30’dan fazla artarak yaklaşık 326 milyar avroya, yani bloğun gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yaklaşık yüzde 1,9’una ulaştı. Trump, NATO üyelerinden savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarmalarını talep ediyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupa, barış görüşmeleri sürerken Rusya’dan doğalgaz alımına dönmeyi düşünüyor

Yayınlanma

Avrupa, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi için yürütülen müzakereler kapsamında Rusya’dan doğalgaz alımını yeniden başlatmayı değerlendiriyor. Düşük enerji fiyatlarının ekonomik toparlanmaya yardımcı olacağı düşünülürken, bu durum bazı AB ülkeleri ve kurumları arasında ayrılıklara neden oluyor.

The Economist‘te yer alan habere göre Avrupa, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesine yönelik müzakereler kapsamında Rusya’dan doğalgaz alımını yeniden başlatmayı değerlendirmeye başlıyor.

Dergi, daha düşük enerji faturalarının “can çekişen Avrupa sanayisini” canlandırabileceği ve hane halklarına güven verebileceği için bazı Avrupalı yetkililerin şimdiden “açgözlülükle Rus gazına baktığını” belirtiyor.

Habere göre Goldman Sachs bankasının yaptığı bir analiz, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin Avrupa’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nı (GSYİH) yüzde 0,5 oranında artırabileceğini gösteriyor. Bunun temel nedeni ise daha ucuz doğalgaz.

Bu yaklaşımı destekleyenler, Rusya’dan gaz alımına yeniden başlanmasının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i müzakere edilen barış anlaşmalarına uymaya teşvik edebileceğine inanıyor.

The Economist, özellikle Almanya’nın gelecekteki muhtemel başbakanı Friedrich Merz’in, tedarikin yeniden sağlanması olasılığını göz ardı etmediğini vurguluyor.

Öte yandan Financial Times‘ın haberine göre, Rus boru hattından doğalgaz alımının yeniden başlatılmasına ilişkin görüşmeler halihazırda devam ediyor.

Kaynaklara göre bu girişim Almanya, Macaristan ve diğer bazı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden yetkililer tarafından destekleniyor. Fakat bu fikir, Brüksel’de ve Doğu Avrupa ülkelerinin temsilcilerinde hoşnutsuzluğa neden oluyor.

Adının açıklanmasını istemeyen bir diplomat, “Bu çılgınlık. Bunu bir seçenek olarak düşünmek için bile ne kadar aptal olmamız gerekiyor?” diyerek bu tür planlara tepki gösterdi.

The Economist, AB’nin şimdilik resmi olarak 2027 yılına kadar Rus gazı ve petrol ithalatını tamamen durdurmayı hedeflediğini hatırlatıyor.

Önemli doğalgaz boru hatları üzerinden yapılan sevkiyatlar halihazırda önemli ölçüde azaltılmış durumda: Kuzey Akım-1 2022’de sabotaja uğradı ve Ukrayna üzerinden sevkiyat 1 Ocak 2025’te sona erdi. Şu anda Rus gazının AB ithalatındaki payı, 2021’deki yüzde 45’e kıyasla sadece yüzde 10 seviyesinde.

Azalan ihracat nedeniyle Rusya da önemli mali kayıplar yaşıyor. 2022’de gaz satışları federal bütçe gelirlerinin yüzde 13’ünü oluştururken, 2024’te bu rakam yüzde 8’e düştü. Gazprom, 2023’te 1999’dan beri ilk kez zarar etti.

Yılda 320 milyar metreküplük doğalgaz tüketimiyle AB’nin 115 milyar metreküplük gaz depolama tesisleri, yıllık talebin sadece üçte birini karşılayabiliyor.

Kış başında rezervler neredeyse doluydu, ancak soğuk hava ve arz kesintileri hacimlerde hızlı bir düşüşe yol açtı.

Bu ay itibarıyla, bir yıl önceki yüzde 66’lık orana kıyasla gaz depolarının sadece yüzde 48’i dolu. Yüksek enerji fiyatları, kimya ve çelik fabrikaları gibi büyük tüketicileri üretimi kısmaya zorluyor.

The Economist, AB’de halihazırda zayıflamış olan sanayi üretiminin düşmeye devam ettiğini belirtiyor.

Avrupa bir başka büyük sorunla daha karşı karşıya: AB kuralları, gaz depolarının 1 Kasım’a kadar yüzde 90 oranında dolu olmasını gerektiriyor.

Stoklar nisan ve ekim ayları arasında dolduruluyor, ancak 2025’te Asyalı ithalatçılardan gelen güçlü talep bu durumu zorlaştıracak.

ABD ve Katar’dan yeni sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikinin 2026’ya kadar gerçekleşmesi beklenmiyor, bu da Avrupa’nın yakın vadeli seçeneklerini sınırlıyor. Ayrıca, 2025 yazındaki gaz fiyatları 2026 kışına göre daha yüksek olacak.

Doğalgaz tedarikinin geleceği, ABD Başkanı Donald Trump’ın tutumuna da bağlı. Bir yandan, Rus gazı tedarikinin yeniden başlaması küresel enerji fiyatlarını düşürebilir, birçok ABD LNG projesini kârsız hale getirebilir ve milyarlarca dolarlık yatırımı tehlikeye atabilir.

Öte yandan Trump, Ukrayna’daki çatışmayı çözmek için Nobel Barış Ödülü’ne güvenerek siyasi imajını güçlendirmeye çalışıyor. The Economist‘e göre, barış anlaşmasının bir parçası olarak Rusya’dan doğalgaz tedarikinin devamı, sürdürülebilir barışın sağlanması için kabul edilebilir bir bedel olarak görülebilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English