Bizi Takip Edin

DOĞU AKDENİZ

Almanya, iki devletli çözüme karşı

Yayınlanma

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, Kıbrıs’ta iki devletli çözümün söz konusu olmadığını Ada’nın birleştirilmesi çabalarına destek vereceklerini söyledi.

Annalena Baerbock ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Berlin’de yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. Görüşmede, Kıbrıs konusunun ele alındığını aktaran Baerbock, “Almanya, sıkı bir şekilde sizin tarafınızda duruyor. Bir çözüm sadece BM kararlarına dayalı olabilir. Kıbrıs’ta iki devletli çözüm söz konusu olamaz” ifadesini kullandı.

Baerbock, Kıbrıs meselesinde sadece Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına dayalı bir çözüm olabileceğini vurgulayarak, GKRY’yi yeni önerilerde desteklemeye hazır olduklarını kaydetti.

Kasulidis de mevcut durumun bu şekilde devam etmesi halinde bunun bir parçalanmaya yol açacağını söyledi. “Taksim ise çözüm olamaz” diyen Kasulidis, “Kıbrıs’ta, Yunanistan’da ve Türkiye’de olmak üzere yaklaşan üç seçim var ve diyaloğa yeniden başlamak için ilerlemeler kaydetmek ancak Türkiye’deki seçimlerin sonrasında mümkün olabilir” diye konuştu.

Kıbrıs’ın Türk ve Rum tarafları olarak ayrılmasından sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) uluslararası sistemden izole edilerek yaptırımlara maruz kaldı. 1968’den 2017’ye kadar belli aralıklarla süren iki devletin birleşmesi temelinde yürütülen BM müzakereleriyle Türk tarafı oyalanırken Rumlarınsa, adanın tek hakimi statüsüyle AB’ye alınmasının önü açıldı. BM müzakerelerinin en çarpıcısı 2002’de görüşülmeye başlanan Annan Planı oldu. Denktaş ve o zamanki Rum lideri Tasos Papadopulos’un üzerinde uzlaştıkları plan 24 Nisan 2004’te adanın iki kesiminde de referanduma sunuldu. Türk tarafının kendileri için getireceği zorluğa rağmen yüzde 65’le kabul ettiği planı Rumlar yüzde 76 oranıyla reddetti. Türk tarafı çözüme yeşil ışık yakan taraf olmasına rağmen referandumun hemen ardından 1 Mayıs 2004’te Rumlar “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla AB’ye tam üye yapıldı.

KKTC ve Türkiye, 2017 Crans Montana müzakerelerinin çöküşünden sonra çözüm politikasını egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü zeminine oturttu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, BM’de yaptığı “KKTC’yi tanıma” çağrısından sonra buna uygun adımlar atılmaya başlandı ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) KKTC’yi gözlemci üye olarak kabul etti.

DOĞU AKDENİZ

Enerji hamleleri İsrail ekonomisine cansuyu olabilir mi?

Yayınlanma

Yazar

İsrail’in aşırı sağcı hükümetinin Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlandırma amacıyla Meclis’ten geçirdiği ‘yargı reformu’ sonrası uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından İsrail ekonomisine olası etkisiyle ilgili birbiri ardından olumsuz mesajlar geliyor. Kuruluşlar söz konusu adımın ağır faturası konusunda uyarılarda bulunuyor.

Yargı reformuna karşı kitlesel eylemlerin başladığı yıl başından bu yana İsrail para birimi şekelin ABD doları karşısındaki değer kaybı yüzde 10’a yaklaşırken İsrail Merkez Bankası “makroekonomik risk seviyesini orta-düşük seviyeden orta-yüksek seviyeye” çıkardı. Bankanın 2023’ün ilk 6 ayına ilişkin raporunda, risk artışına neden olarak diğer faktörlerin yanı sıra “İsrail’deki hukuk sistemiyle ilgili yargı düzenlemesinin sonuçlarına ilişkin belirsizlik” gösterildi. Öte yandan ülkenin lokomotif sektörü olarak gösterilen yüksek teknoloji sektöründe, yılın ilk yarısında 2022’nin ikinci yarısına oranla yatırımların üçte bir oranında azaldı.

Bu ekonomik tablo karşısında, yönelen uyarıları görmezden gelen Başbakan Binyamin Netanyahu, İsrail’in enerji merkezi olması hedefiyle hayata geçirilen veya planlanan projeleri “alternatif” olarak sunuyor.

Peki, İsrail’in gaz projeleri yakın vadede ülke ekonomisinin lokomotifi olabilir mi?

Bu soruya yanıt bulmaya çalışan Washington Post, ayrıca İsrail’in gaz yatırımlarını, bu gazın Avrupa’ya sevki için gerekli altyapı ve çok düzeyli bölgesel iş birliğinin nasıl olacağını ve Avrupa’nın talebini karışılayıp karşılayamayacağını inceliyor.

***

Ekonomi yargı baskısıyla tıkanırken İsrail enerji hamlelerine bel bağlıyor

Shira Rubin

İsrail ve Lübnan arasında, İsrail kıyılarının elli mil açığındaki Kariş gaz sahasında kurulu Akdeniz’in pırıl pırıl mavi sularında yüzen devasa bir platform, binlerce fit aşağıdan çıkarılan doğal gazı işliyor. 14 metrelik, 14 halatla denize demirlenen, 70.000 tonluk tanker; işçi yatakhaneleri, spor salonları, kontrol alanları ve müstahkem panik odalarıyla dolu yüzen bir kasaba gibi. 2 milyar dolarlık proje, 145 İsrailli ve yabancı işçiden oluşan bir ekip tarafından yönetiliyor. Sahada gaz rafinesini denetlemek ve İsrail’in düşman bölgesi olarak gördüğü Lübnan sularından sadece 15 mil uzaktaki bir İsrail tesisinin benzersiz güvenlik risklerine yanıt vermek üzere eğitildiler.

Energean’ın İsrail’deki iştirakinin CEO’su Shaul Zemach, “Bunu çok sessiz bir şekilde yapıyoruz, ancak İsrail ekonomisi üzerinde önemli bir etkisi var” dedi. Londra merkezli doğal gaz firması, İsrail ile Lübnan arasında İran destekli militan grup Hizbullah’ın da dahil olduğu diplomatik bir atılım olan dönüm noktası niteliğindeki denizcilik anlaşmasının ardından sondaj kulesini geçen sonbaharda faaliyete geçirdi.

Makinelerin uğultusu arasında konuşan Zemach, platforma gaz taşıyan iki çelik boruya işaret etti. Bu gaz işlenerek elektriğinin yüzde 70’inden fazlasını karşılayan İsrail ulusal şebekesine aktarılıyor.

Doğal gaz, bir zamanlar kaynak fakiri bir ülke olan İsrail’i bölgesel bir enerji merkezine dönüştürdü. On yıl önce önemli açık deniz sahalarının keşfedilmesi, ülkenin büyük ölçüde kendi kendine yeterli hale gelmesini sağladı ve kârlı ihracat fırsatlarının önünü açtı. Avrupa pazarları Ukrayna’daki savaş nedeniyle kesintiye uğrayan Rus petrol ve gaz ithalatının yerini doldurmak için çabalarken talep özellikle şu anda yüksek.

Ancak İsrail’in gaz atılımı aynı zamanda Batı Şeria’dan Lübnan’a kadar bölgesel gerilimlerin arttığı ve hükümetin yüksek yargıyı zayıflatmaya yönelik tartışmalı planına karşı kitlesel protestolarla çalkalanan ülke içinde benzeri görülmemiş bir krizin yaşandığı bir döneme denk geliyor.

Milletvekillerinin geçen ay yargıda reformun ilk aşamasını hayata geçirmesinin ardından şekelin değeri düştü ve Tel Aviv borsası çakıldı. Bankacılar ve iş dünyası liderleri sermaye kaçışı konusunda uyarıda bulunurken Moody’s de yönetimdeki “bozulmayı” gerekçe göstererek İsrail’in kredi notunu düşürdü.

Yargı reformunun İsrail ekonomisine etkisi: Yatırımcılar “bekle gör” modunda

Başbakan Binyamin Netanyahu, yaklaşan felaket uyarılarını defalarca görmezden geldi ve İsrail’in kargaşayı atlatmasına yardımcı olacak doğal gaz da dahil alternatifleri olduğunu iddia etti.

Çarşamba günü kısa bir süre önce adını X olarak değiştiren Twitter’da yayınladığı ve videoda “Avrupa’ya gaz ihracatını artırıyoruz. İsrail’de gaz arama çalışmaları için yüz milyarlarca dolarlık ihaleler açtık. İsrail bir enerji süper gücü haline geliyor. … Buna kim inanırdı ki” dedi.

Sadece Kariş sahasında 1,75 trilyon fit küp rezerv olduğu tahmin ediliyor; şimdiden İsrail’in tükettiği gazın yüzde 35’ini üretiyor. Zemach, mevcut sondaj seviyesinin iki ila üç kilometre (bir milden fazla) altında daha bol kaynak olabileceğini düşünüyor.

Ancak Avrupa’nın talebine rağmen uzmanlar, İsrail’in nispeten yeni gelişmekte olan gaz sektörünün- 2064 yılına kadar 55 milyar dolar değerinde olması bekleniyor- öngörülebilir gelecekte ekonomisinin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturacağını söylüyor.

İsrail dış politikası uzmanı ve Frankfurt Barış Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Eldad Ben Aharon, “Netanyahu dikkatleri gaz sektörüne ve İsrail ekonomisine yardımcı olacağını söylediği diğer kaynaklara kaydırmaya çalışıyor” dedi: “Ancak gazın potansiyelini ve bozulan ekonomiyi bir araya getirip baktığımızda, ikna edici değil.”

Sondaj için gerekli altyapı ve çok düzeyli bölgesel iş birliğinin tahminlere ayak uyduracağının garantisi olmadığını söyledi. Hatta en iyi senaryoda bile doğal gazdan elde edilecek kârın, Netanyahu’nun yargı reformunun özellikle de geçen yıl ülkenin ihracat pazarının yüzde 54’ünü ve işgücünün onda birinden fazlasını oluşturan İsrail’in teknoloji sektöründe yol açtığı ekonomik zararı telafi edemeyeceği görüşünde.

Teknoloji liderleri son yedi aydır sokak protestolarının ön saflarında yer alarak Netanyahu’nun geri adım atması ya da kalıcı ekonomik zarar riskini göze alması için slogan atıyorlar. “Start-Up Nation Policy Institute” tarafından geçen ay yayınlanan bir rapora göre, teknoloji firmalarına yapılan yatırımlar 2023’ün başından bu yana yüzde 68 düşerek 2018’den bu yana en düşük yatırım seviyesine geriledi. İsrail’de kurulan pek çok teknoloji şirketi sermayelerini ve çalışanlarını yurtdışına taşıyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın eski planlama müdürü Eran Etzion, doğal gaz ihracatının “Netanyahu’nun ekonomiyi ‘çeşitlendirmeye’ yönelik çok boyutlu yaklaşımının” bir parçası olduğunu söyledi. Ancak “rakamlar birbirini tutmuyor” dedi.

Etzion, Netanyahu’nun ABD ve Avrupa’ya alternatif küresel ortaklıklar geliştirmeye çalıştığını ve gaz atılımını bir zamanlar düşman olan komşularla yeni ilişkiler kurmanın bir yolu olarak gördüğünü söyledi. Bunlar arasında, bölgenin tek sıvılaştırma tesislerine ev sahipliği yapan ve gazı Avrupa’ya ihraç etmek için gerekli olan Mısır ve İsrail’in son yıllarda ABD aracılığında İbrahim Anlaşmaları kapsamında ilişkilerini genişlettiği Basra Körfezi yer alıyor.

Bu yılın başlarında Birleşik Arap Emirlikleri’nin devlete ait petrol ve gaz şirketi ile British Petroleum (BP), İsrail’in en büyük gaz şirketlerinden biri olan NewMed’in hisselerini satın almak için bir teklif sundu. BAE’nin devlet fonu 2021 yılında İsrail’in en büyük ikinci sahası Tamar’da 1 milyar dolarlık hisse satın aldı.

2000’li yılların başında sektörün gelişimini denetleyen eski İsrail Enerji Bakanı Hezi Kluger, “Atmosfer tamamen değişti” dedi.

İsrail’de faaliyet gösteren en büyük doğal gaz şirketini 2020 yılında yaklaşık 4 milyar dolara satın alan Kaliforniya merkezli enerji devi Chevron gibi uluslararası şirketlerle yapılan yeni anlaşmaların Suudi Arabistan’ın zımni onayını aldığını söyledi. Kluger, önceki yıllarda çok uluslu şirketlerin Suudilerle olan ilişkilerini tehlikeye atmamak için İsrail’le iş yapmaktan aktif olarak kaçındığını belirtti.

Doğal gaz şirketleri Ukrayna’daki savaş sırasında kısa vadeli kazançlar elde edebilirken, uzmanlar Avrupa’nın yenilenebilir enerjiye geçişiyle birlikte pazarın on yıl içinde zirveye ulaşacağını tahmin ediyor. İsrailli şirketler kendilerini, yeni enerji kaynakları tam anlamıyla kurulana kadar devreye giren geçici tedarikçiler olarak tanımlıyor. Avrupa ülkeleri Rus enerji devi Gazprom ile bağlarını koparmaya çalıştıkça talebin artması bekleniyor.

Katar, Avrupa’nın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarikçisi haline geldi ve 2026 yılına kadar ihracat kapasitesini üçte bir oranında artırmayı planlıyor. Amerika Birleşik Devletleri geçen yıl Avrupa’ya LNG ihracatını yüzde 141 oranında artırdı ve önümüzdeki yıllarda yüzde 40’lık bir artış daha planlıyor.

Filistinlilerin Gazze Şeridi açıklarında doğal gaz çıkarmak için 1,5 milyar dolarlık bir proje de dahil kendi hedefleri var. Proje İsrail tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir engelleniyordu, ancak Yunan ve Mısırlı ortaklarla yapılan anlaşmanın önümüzdeki aylarda sonuçlandırılması bekleniyor.

Çöküşün eşiğindeki Filistin Yönetimi Cenin’de sınanıyor

Gaz ihracatı, İsrail güçleri ile Batı Şeria’daki yeni nesil militanlar arasında artan şiddet olaylarını kontrol altına almakta zorlanan ve nakit sıkıntısı çeken Filistin Yönetimi’ne milyonlarca dolar kazandırabilir.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi bu hafta gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail’in Lübnan ile olan kuzey sınırında Hizbullah ile “çatışmanın içine çekilmenin” eşiğinde olduğunu söyledi.

Akdeniz’in ortasından bakıldığında İsrail’in iç karışıklıkları ve bölgesel çatışmaları çok uzakta görünüyor. Zemach sondaj gemisini işbirliğinin nadir bir sembolü ve umutlu olmak için bir neden olarak görüyor.

Zemach, “Doğal gaz, istikrarı sağlamak için geniş bölgesel işbirliklerinin yapılabileceği ortak bir gaz pazarı olarak Akdeniz’den bahsetmemizi sağlıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

Türkiye-Libya sondaj anlaşması geçersiz: Libya, uluslararası şirketleri davet edecek

Yayınlanma

Libya Petrol ve Doğalgaz Bakanı Muhammed Avn, Libya Ulusal Petrol Kurumu’nun (NOC) gelecek yıl uluslararası şirketleri Libya’da sismik araştırmalar için davet edeceğini, önceliğin de Türk şirketlerinde olduğunu söyledi. Bu açıklama Türkiye ile Libya arasında geçen yıl ekim ayında imzalanan mutabakat zaptının geçersiz kılındığını gösteriyor. Türk şirketlerinin Libya’da petrol ve doğal gaz aramasını aramasını öngören mutabakat zaptı Libya Temyiz Mahkemesi’nce askıya alınmış, Türk dışişleri, kararın nihai hüküm olmadığını açıklamıştı.

Libya Petrol ve Doğalgaz Bakanı Muhammed Avn, Anadolu Ajansı’ndan Aydoğan Kalabalık’a yaptığı açıklamada, “Türk şirketlerinin bu alanda yeterli tecrübeleri var, sismik araştırma ve sondaj gemilerine de sahipler. Sismik araştırmalarda öncelik Türk şirketlerinin olur. Libya’ya yakın olmasından dolayı da gemilerin bölgeye gelişleri daha az masraflı ve kolay olacaktır” dedi.

Dünyada sismik araştırma gemilerinin ABD, Norveç, İtalya gibi sayılı ülkelerde olduğunu hatırlatan Libyalı Bakan, Türkiye’nin ABD ve Norveç gibi ülkelere göre Libya’ya daha yakın bir konumda yer aldığına dikkati çekti. Bakan Avn, NOC yönetimine petrol ve doğal gaz keşiflerinin geliştirilmesi için plan ve proje yapılması talebinde bulunduğunu belirterek, “Libya toprakları ve denizlerinin yüzde 30-40’ında henüz petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri yapılmadı. Bahsettiğim yerlerde herhangi bir sismik çalışma dahi gerçekleştirilmiş değil” diye konuştu.

Geçen ekim ayında Libya ve Türkiye, deniz alanlarında potansiyel enerji aramalarını içeren bir mutabakat zaptı imzalamıştı. İmzalanan mutabakat zaptı, Türk şirketlerinin bölgede petrol ve doğalgaz arama sondajı yapmalarına izin veriyordu. Ancak ocak ayında Trablus Temyiz Mahkemesi Libya-Türkiye mutabakat zaptının uygulamasının askıya alınmasına karar vermişti. Dönemin Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mahkeme yürütmenin durdurulması kararı almış. Neticede bu bir karar yani nihai hüküm değil. (Libya) Hükümet anlaşmanın arkasında ve gerekli çalışmaları yaptıklarını söylediler. Sonuçta Libya hükümeti ve devleti olarak onlar için de bu iş birliği anlaşması son derece önemli. Bunun (anlaşmanın) arkasında olduklarını ve yakından takip edeceklerini söylediler” açıklamasını yapmıştı.

Libya, OPEC’in kararından muaf tutuldu

Öte yandan Libyalı Bakan, Libya’nın Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) geçen yıl aldığı “petrol üretimini azaltma kararının” dışında tutulduğunu hatırlattı ve Libya’nın ihtiyaçları için finansmana gereksinim duyduğunu, günümüz ekonomik şartlarında petrol üretiminin azaltılması kararının zaten uygulanamayacağını kaydetti. Avn, iki ana nedenle petrol üretimini azaltmalarının mümkün olmadığını, bunlardan ilkinin, Libya’ya uygulanan kota seviyesine dahi çıkamamaları ikincisinin ise Libya’nın halihazırdaki ekonomik durumu olduğunu kaydetti. Avn, Libya’ya uygulanan kotaya çıkıldığında OPEC’e kotanın yükseltilmesi için müracaat edeceklerini söyledi.

Libyalı Bakan, ülkede petrol üretimin 2022 yılı temmuz ayından itibaren istikrar kazandığını, ham petrol üretiminin günde ortalama 1 milyon 200 bin varile çıktığını açıkladı.

Yeni 29 petrol 12 doğal gaz sahası keşfedildi

Libya’da günlük petrol üretiminin 70’li yıllarda 3 milyona kadar çıktığını hatırlatan Avn, NOC’un verilerine göre kara ve denizlerde 29 yeni petrol sahası, 12 de doğal gaz sahasının keşfedildiğini aktardı. Bu alanların bazı nedenlerle geliştirilemediğini söyleyen Avn, şunları kaydetti: “Libya’nın kara suları ve münhasır ekonomik bölgesi Mısır sınırından Tunus’a kadar geniş bir alanı kapsıyor. Özellikle de batı bölgelerinde keşfedilmiş Buri, Sabrata ve Curf gibi doğal gaz alanlarının yanı sıra, henüz keşfedilmeyi beklenen çok geniş bölgeler bulunuyor. İtalya, Yunanistan, Malta ve Türkiye ile Libya arasındaki münhasır ekonomik bölgelerde keşifler için umut veren alanlar var.”

Libya Petrol ve Doğalgaz Bakanı, Avrupa ülkelerine doğal gaz ihracatını artırmalarının halihazırda mümkün olmadığını, ülkedeki elektrik santrallerinin ihtiyaçları ve ülke içi tüketimi ancak karşılayabildiklerini belirtti. Avn, “Hedeflediğimiz gibi günlük üretimimizi 2 milyon varile çıkardığımız zaman Avrupa’ya petrol ihracatımız da artmış olacak” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

Dibeybe ve Hafter “Uzlaşı Hükümeti” için anlaştı

Yayınlanma

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ve ülkenin doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in, yeni bir “Uzlaşı Hükümeti” kurulması konusunda fikir birliğine vardığı belirtiliyor. Söz konusu anlaşma Fas’ın başkentinde yürütülen seçimlerin yasal çerçevesini hazırlamak üzere oluşturulan “6+6” komitesinin toplantısına da yansıdı. Komite seçim sürecini yönetmek üzere ortak bir hükümet kurulması konusunda uzlaştı.

Trablus ve Bingazi arasında uzun zamandır Kahire merkezli görüşmeler yürütülüyor. Bu görüşmelerin en önemli gündem maddesini ülkeyi seçime götürecek yasaların belirlenmesi oluşturuyor. Bu kapsamda en önemli anlaşmazlık, ülkenin doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in aday olup olmayacağını belirleyecek ilgili maddeler oluşturuyor. Trablus’taki hükümet Hafter’in adaylığına karşı çıktığı için çıkmaza giren görüşmelerde uzlaşı sağlandığı iddia ediliyor. Uzlaşı, ülkeyi seçime götürecek ortak bir hükümet kurulmasına dayanıyor. Buna göre AA’ya konuşan Libya hükümetine yakın bir kaynak, “İki tarafın heyetleri arasında Mısır’ın başkenti Kahire’de yapılan müzakerelerde, başbakanın ülkenin batısından, yardımcısının ise doğusundan olması konusunda uzlaşmaya varıldığını” söyledi. Adının açıklanmasını istemeyen kaynağa göre, iki taraf arasındaki uzlaşma gereği UBH Başkanı Dibeybe, Hafter’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımını engellemek için uyguladığı baskıdan vazgeçmesi karşılığında, yeni hükümette de başbakan olarak görevine devam edecek. Yani Dibeybe “çifte vatandaşlığı olanlar ve askerlerin” cumhurbaşkanlığına adaylığını engelleyen maddelerin seçim kanunundan çıkarılmasına itiraz etmeyecek ve Hafter’in cumhurbaşkanlığı adaylığının yolu açılacak.

Ufuktaki yeni saflaşmalar

Kahire merkezli yürütülen gayrı resmi müzakerelerdeki uzlaşı seçimlerin yasal çerçevesini hazırlamak üzere BM gözetiminde oluşturulan “6+6” komitesinin Rabat’taki görüşmelerine de yansıdı. Libya Observer’ın dün gece geçtiği bilgi notuna göre toplantıda Devlet Başkanı ve Ulusal Meclis üyelerinin seçimine ilişkin kurallar üzerinde anlaşmaya varıldı. Buna göre seçim sürecini yürütmek üzere birleşik bir hükümet kurulmasında anlaştılar.

Libya Devlet Yüksek Konseyi ve Temsilciler Meclisi’nin 6’şar üyesinden oluşan Seçim Yasalarının Belirlenmesi Komitesi, bu yıl planlanan seçimlerin yasalarını oluşturmak üzere 22 Mayıs Pazartesi günü Rabat’ta toplantılarına başlamıştı.

Seçim Yasalarının Belirlenmesi Komitesi üyelerinden, adını açıklamak istemeyen Libyalı bir yetkili, AA’ya yaptığı açıklamada, BM Libya Özel Temsilcisi ve BM Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) seçim yetkilisiyle toplantıda teknik konuların ele alındığını söyledi. Söz konusu teknik görüşmelerde, bireysel seçim sistemi ve seçim listeleri gibi konuların konuşulduğunu aktaran yetkili, görüşmelerde kapalı ve açık listeler, çoğunluk sistemi, kadınlara tahsis edilecek sandalyeler ve iç göçmen konularının da tartışıldığını ifade etti. Libyalı yetkili, 6+6 komitesinin bahsi geçen konuları hem kendi aralarında hem de BM’li yetkiliyle ele aldığını kaydetti.

Libya’da Muammer Kaddafi yönetiminin (1969-2011) devrilmesinin ardından ilan edilen “Anayasa Beyannamesi” ülkede geçici anayasa hükmünde. Libya Devlet Yüksek Konseyi ve Temsilciler Meclisi’nin 6’şar üyesinden oluşan Seçim Yasalarının Belirlenmesi Komitesi’nin, ülkede seçimlerin anayasal dayanağı olarak kabul edilen Anayasa Beyannamesi’ndeki 13. maddede değişiklik yapması planlanıyor.

Mısır ve Türkiye ‘Libya’ için harekete geçti

Başağa’nın üstünü Hafter çizdi

Öte yandan Fethi Başağa’nın Dibeybe ve Hafter arasındaki uzlaşmayı reddettiği için görevinden alındığı öne sürüldü.

Başağa’nın yeni hükümette bulunduğu makamdan daha alt düzey bir görev almayı istemediğini söyleyen AA’ya konuşan kaynak, “Başağa Dibeybe’nin yardımcısı olmayı reddetti. Bu nedenle Hafter, Temsilciler Meclisi’ne baskı yaparak Başağa’nın görevinden alınmasını sağladı” dedi.

Başağa, 16 Mayıs’ta, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanlığına hitaben yazdığı istifa dilekçesinde, “Libya Başbakan Yardımcısı Ali Farac el-Katrani’ye bütün görev ve yetkilerimizi devrettiğimizi ifade ediyorum” demişti. Aynı gün Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’nde yapılan oturumda, Şubat 2022’de ülkenin doğusu için Başbakan seçilen Fethi Başağa hakkında soruşturma başlatılmıştı.

Temsilciler Meclisi Sözcüsü Abdullah Belihak yaptığı yazılı açıklamada, “Mecliste yapılan oturumda vekillerin çoğunun Libya Başbakanı Fethi Başağa’nın görevinden alınması ve hakkında kamu malına zarar vermek suçlamasıyla soruşturma açılması yönünde oy kullandığını” belirterek, Başağa’dan boşalan Başbakanlık koltuğu için Maliye ve Planlama Bakanı Usame Hammad’ın vekaleten atandığını aktarmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English