Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da savunma bakanının istifasının perde arkası

Yayınlanma

Almanya’nın sosyal demokrat partili (SPD) Savunma Bakanı Christine Lambrecht istifa ettiğini duyurdu.

“Medyanın, aylardan bu yana şahsıma odaklanması, Alman ordusu ile ilgili nesnel habercilik ve tartışmaların önüne geçiyor,” diyen Lambrecht, özellikle yeni yılda Instagram hesabından yayınladığı mesaj nedeniyle sert eleştirilere maruz kalmıştı.

Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) bir süredir Şansölye Olaf Scholz’e Lambrecht’i görevden alma çağrısı yaparken, Alman medyası da eski bakana karşı ciddi bir kampanya başlatmıştı.

Kişisel tavırlarının yanı sıra oğlunu Alman ordusuna ait helikopterle seyahate götürmesi tepki çekse de Christine Lambrecht’in istifasına giden yolun Ukrayna’dan geçtiğine ilişkin çok sayıda işaret birikmiş durumda.

İstifanın gerçek nedeni: Ukrayna ve Leopar

Ukrayna savaşı başladığında ‘dengeli’ bir siyaset izlemekle birlikte Rusya’ya karşı adımlarını hızlandıran Berlin’de, Lambrecht’in Kiev’e 5 bin miğfer göndermesi ve çalışmaz durumdaki silahlar nedeniyle eleştiri yağmuru başlamıştı.

Lambrecht’in ‘gafları’ nedeniyle trafik lambası koalisyonuna yük haline geldiği iddiası, Ukrayna cephesindeki gelişmeler düşünüldüğünde bu nedenle pek doğru görünmüyor.

Cuma günü Almanya’daki ABD üssünde düzenlenecek Ukrayna toplantısı öncesinde, Alman devletine Ukrayna’ya Leopar tanklarından tedarik etmesi için yapılan uluslararası baskı artıyor.

Özellikle Britanya’nın Challenger 2 tipi savaş tanklarını Kiev’e vereceğini ilan etmesinin ardından Scholz yönetiminin tank tereddüdü iyice boşa düşmeye başladı. 

Bu nedenle, savunma bakanını daha iki hafta önce ‘birinci sınıf bir bakan’ olarak nitelendiren Olaf Scholz de baskılara dayanamaz hale geldi.

Günah: Yeni Alman askeri siyasetine uyum sağlayamamak

Şansölye Scholz’ün geçen sene Alman güvenlik ve savunma siyasetinde büyük bir değişikliğe gideceğini ilan etmesinin ardından Lambrecht’in bu değişikliğe ayak uydurup Alman ordusu (Bundeswehr) için yapılan harcamaları artırmada başarısız olduğu iddia ediliyor.

Alman ordusunda mühimmat kıtlığı yaşandığına ve Berlin yönetiminin Bundeswehr için GSYİH’nin yüzde 2’sini harcama planını durduğuna ilişkin haberler de Scholz ve Lambrecht üzerindeki baskıyı artırdı.

Lambrecht’in savunma bakanı olarak otoritesi, iki hafta önce ABD Başkanı Joe Biden ve Scholz tarafından sarsılmıştı. Aralık ayının sonlarında Lambrecht, hükümetinin Kiev’e göndermek için piyade saldırı araçlarına sahip olmadığını söylemişti. 5 Ocak’ta ise Biden ile Scholz iki ülkenin ortak biçimde bu araçları Kiev’e vereceğini açıkladı.

Financial Times’ta (FT) yer alan bir iddiaya göre ise, Lambrecht’in günahları arasında Bundeswehr’de beklenen reformu yapmakta yavaş kalmasıydı. Yapılması beklenen reformlar arasında, ordunun kullanışsız satın alma sistemi de yer alıyordu.

Tagesschau, Lambrecht’in ‘beceriksizliklerini’ şöyle özetliyor: mühimmat eksikliği ve genel olarak yeni ekipman alımındaki azlık; askeri alım satımlarda gerçek bir reformun yokluğu; özellikle tank tartışmaları bağlamında Ukrayna’yı silahlandırmada net bir çizginin olmaması; zayıf iletişim.

Cuma günkü kritik toplantı

ABD’nin Almanya’daki Ramstein Hava Üssünde yapılacak Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısında, Berlin’in ellerinde Leopar tanklarından bulunan ülkelere, bu tankları Kiev’e sevk etme izni vermesi bekleniyor.

Alman Şansölye Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck, ortak ülkeler bu türden bir sevkiyat yapmak istiyorlarsa Berlin’in bunun önünde durmaması gerektiğini söyledi.

Muhtemel sevkiyatı yapacak ülkeler arasında Finlandiya ve Polonya da yer alıyor.

Davos’ta yaptığı konuşmada Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda, Ukrayna’ya daha büyük bir destek için çabaladıklarını söylerken, bir dizi ortak ve müttefikin Ukrayna’ya tank vermesini umduklarını kaydetti.

Litvanya Devlet Başkanı Gitanas Nausėda da Almanya’nın Ukrayna’ya Leopar tanklarından vereceğine ‘kuvvetle inandığını’ söyledi.

Savaş Kabinesi’nin yeni üyesi: Boris Pistorius

Lambrecht’in istifasının ardından birçok SPD’li ismin savunma bakanlığı için adı geçiyordu. 

Bunlar arasında hepsi SPD’li ve Silahlı Kuvvetler Parlamento Komisyonu Başkanı Eva Högl’ün, milletvekili Siemtje Möller’in, SPD lideri Lars Klingbeil’in, Wolfgang Schmidt’in ve Hubertus Heil’ın isimler yer alıyordu.

Fakat Scholz, Aşağı Saksonya’nın eyalet hükümetinde yıllarca spor bakanlığı yapmış ve daha sonra eyaletin İçişleri Bakanı olan Boris Pistorius’u Savunma Bakanı olarak görevlendirdi.

Tagesschau’nun ‘pragmatik’ olarak nitelendirdiği Pistorius, 2019 yılında SPD liderliğine adaylığını koymuştu. Reuters’a göre yeni bakan, güvenlik meselelerindeki ‘katı duruşu’ ile tanınıyor.

Pistorius, 2015 yılında göçmen siyasetinde daha kısıtlayıcı olmak gerektiğini söyleyerek federal düzeyde dikkatleri üzerine çekmişti.

Yeni bakan, Nisan ayında feshedilen Alman-Rus parlamento dostluk grubunda da yer alıyordu. Reuters’ın dikkat çektiği bir başka ‘özelliği’ de, ‘Rus yanlısı’ olduğu iddiasıyla aforoz edilen eski Şansölye Gerhard Schröder’in eski eşiyle ilişki yaşıyor olması.

Welt ise 2018 yılında Pistorius’un Rusya ile ‘daha dostça ve eleştirel’ bir ilişki geliştirilmesini savunduğunu hatırlatıyor. Yine aynı sene Pistorius, Rusya’ya karşı yaptırımlara yönelik eleştirel bir tutum almış ve gözden geçirilmesi gerektiğini savunmuştu.

O dönem Süddeutsche Zeitung’a konuşan yeni bakan, yaptırımların Alman ekonomisine milyarlarca avro zarar verdiğini belirtmişti. Aşağı Saksonya’nın o dönemki İçişleri Bakanı, Rusya olmadan Avrupa barışına ulaşamayacaklarını partisi içinde de savunuyordu.

Ukrayna savaşı başlayınca Rusya’ya karşı eleştirilerini yoğunlaştıran Boris Pistorius’un Kiev’e silah ve tank sevkiyatına ilişkin takınacağı tutum merak ediliyor.

Ama bazı işaretler yok değil: Pistorius, Aşağı Saksonya’daki Zafer Günü anmalarını, Rusya’nın savaşına destek olacağı gerekçesiyle yasaklamak istemişti. Bu nedenle Rusya yanlıların kullandığı ‘Z’ veya Aziz George kurdelelerine karşı harekete geçeceklerini duyurmuş, bunların ‘cezalandırılabileceğini’ söylemişti.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English