Bizi Takip Edin

AVRUPA

AP seçimlerine doğru: Avrupa’nın merkez ülkelerinde referandum

Yayınlanma

Daha önce Avrupa halklarının ilgisizliği ile simgelenen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, bu sefer AB’nin geleceği açısından kritik bir önem taşıyor.

POLITICO’ya göre, seçimlere katılacak AB vatandaşlarının neredeyse hiçbiri oyunu kullanırken Avrupa’yı düşünmeyecek. Çok sayıda araştırma, birlik vatandaşlarının çoğunun AP oylamasını ne anladığını ne de önemsediğini gösteriyor. Bu nedenle Brüksel siyaseti yerine ulusal kaygılara göre oy verme eğilimindeler.

Bununla birlikte Fransa, Almanya ve İspanya gibi ülkelerde seçim, iktidardaki parti veya partiler için fiili bir referandum işlevi görecek. Bulgaristan ve Malta gibi diğer ülkelerde ise oylama, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen gibi Brüksel’de önemli bir isim olsa da sıradan seçmenin aklına gelme ihtimali düşük olan figürler yerine daha çok ulusal politikacılara ilişkin tutumlar tarafından yönlendiriliyor. 

AP seçimlerine giderken bazı ülkelerin ve partilerin pozisyonları şöyle sıralanıyor:

Almanya’da AfD’nin performansı önemli olacak

Almanya’daki seçimler, Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi, liberal Hür Demokratlar (FDP) ve Yeşiller’den oluşan iktidardaki “trafik lambası” koalisyonu için bir referanduma dönüşmüş durumda.

Zayıf iktidar ittifakının popülaritesi giderek düşüyor ve farklı siyasi gruplar arasındaki gerilimlerden duyulan bıkkınlık giderek artıyor. Hükümette son gerilim, ülke son derece çekişmeli ulusal bütçe müzakereleri.

Almanya için Alternatif’in (AfD) performansı ise önemli görünüyor. Birkaç ay öncesine kadar anketlerde ikinci sırada görünen parti, son zamanlarda Çin ve Rusya bağlantılı “casusluk” suçlamaları ve AP liste başı adayı Maximilian Krah’ın SS’lerle ilgili sözleri nedeniyle düşüş yaşıyor.

AP’deki grubu Kimlik ve Demokrasi’den atılan AfD’nin, seçimlerin ardından Macaristan’daki iktidar partisi Fidesz ve Polonya’nın sağcı partisi Konfederasyon ile müstakil bir grup kurabileceği konuşuluyor.

Avusturya’da “sağa kayış” sürüyor

2019’da iktidara gelen “merkez sağ” Avusturya Halk Partisi (ÖVP), rüşvet skandalları ve enflasyonla mücadelede kemer sıkma önlemleri nedeniyle halkın gözünden düşmeye başladı.

2019’da ÖPV’ye oy veren seçmenlerin şimdi de 1950’lerde eski SS subayları tarafından kurulan aşırı sağcı Özgürlük Partisi’ni (FPÖ) desteklemeye hazırlandığı belirtiliyor.

Kampanya her ne kadar ülke içindeki sıkıntılara odaklansa da, partinin stratejisi her şeyden AB’yi sorumlu tutmak ve Brüksel’in Viyana’dan “faydalandığı” konusunda ısrar etmek.

Belçika’da ayrılıkçı Flaman partisi yükseliyor

Belçika’nın sağcı Flaman milliyetçisi Vlaams Belang partisi pazar günü, AP seçimlerinde “çarpıcı bir zafer kazanma” ve Hollandaca konuşulan kuzeyde lider siyasi güç olma sözü verdi.

Fransa’daki Ulusal Birlik (RN) ve Hollandalı sağcı lider Geert Wilders ile ittifak halinde olan parti, Belçika’nın kuzeyindeki Antwerp kentinde düzenlediği mitingde, “Tarihle bir randevumuz var,” dedi.

Wilders’in Hollanda’daki son başarısından güç alan yaklaşık 2.500 destekçi ve siyasetçi, partinin son büyük mitingi için bir araya geldi.

Belçikalılar 9 Haziran’da AP’nin yanı sıra yeni federal parlamento ve bölgesel parlamentolar için de oy kullanacak.

Flaman bölgesinde anketlerde %27 ile önde giden Vlaams Belang (VB), Belçika’nın en kalabalık bölgesinde muhafazakâr Yeni Flaman İttifakı’nı (N-VA) tahtından indirebilir.

Milliyetçi parti, 10 yıldır bölgesel hükümeti yöneten ittifakı bir koalisyon kurmaya zorlayabileceğini ve Flamanların çoğunlukta olduğu Flandre bölgesi için bağımsızlık kazanabileceğini umuyor.

Fransızca konuşulan Valonya bölgesinde tartışmalar vergi, sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri üzerinde yoğunlaşıyor ve İşçi Partisi “statükoyu bozma” sözü vererek anketlerde önde gidiyor.

Macron “topal ördek” mi olacak?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un müttefikleri bu seçimin tamamen Avrupa ile ilgili olmasını istiyor, fakat Ulusal Birlik (RN) adayı Jordan Bardella iç siyaseti ön plana çıkarıyor.

Macron’un Rönesans partisindeki baş adayı Valerie Heyer, hükümetin bütçe açığı hedeflerini tutturamaması, Fransa’da ve denizaşırı Yeni Kaledonya bölgesinde yaşanan şiddet olayları gibi bir dizi kötü haberin ortasında kampanya yürütmekte zorlandı.

Öte yandan Bardella, Marine Le Pen’in partisinin yönetmeye hazır olduğunu kanıtlamaya çalışırken, RN’nin taze yüzü olarak manşetlere çıkıyor.

Le Pen 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ivme kazanmak isterken, Macron da o zamana kadar hükümet edebilmek istiyor.

İtalya’da yarış sağcılar arasında geçecek

İtalya’da AP seçimleri, iktidardaki sağ koalisyonun üyeleri arasında geçecek gibi görünüyor.

Başbakan Giorgia Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri, liderinin ismi etrafında bir kampanya örüyor ve Meloni AP’de vekil olmayacağı halde pusulada onun ismini kullanıyor.

Seçmenlerinin bir kısmını Meloni’nin partisine kaybeden Lega ve lideri Matteo Salvini ise seçimlere Brüksel ve göç karşıtı bir çizgiyle hazırlanıyor.

Örneğin İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, pazar günü Cumhuriyet Bayramı’nın 78. yıldönümünde İtalya ile Avrupa arasındaki yakın bağların önemini vurgulayınca, Lega’nın tepkisini çekti. Lega, Cumhurbaşkanının istifasını talep etti.

Ayrıca Lega, “ırkçı nefreti” körükleme iddiasıyla hakkında soruşturma açılan emekli general Roberto Vannacci’yi AP listesine koyarak dikkatleri üzerine çekti.

Forza Italia’nın Silvio Berlusconi’den sonraki lideri Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, düşük profilli bir yönetim tarzı benimsedi ve Berlusconi’nin “Moskova yanlısı” duruşundan kesin bir şekilde uzaklaştı.

Anketörler, Tajani’nin daha ölçülü liderliğinin, Avrupa yanlısı politikalarını takdir eden merkezci seçmenler arasında yankı bulduğunu, partinin ayakta kalmasına yardımcı olduğunu ve gelecekteki yaşayabilirliğine ilişkin kendi endişelerine meydan okuduğunu söylüyor.

Yunanistan’da Miçotakis darbe alsa da liderliğini sürdürecek

Hayat pahalılığı krizi, harcama gücü AB’de en düşük ikinci ülke olan Yunan seçmenlerin en önemli gündem maddesi.

Bu durumun Başbakan Kyriakos Miçotakis’in Yeni Demokrasi (ND) partisine verilen desteği zayıflatması muhtemel. Politikacı, son AP seçimlerinde elde ettiği yüzde 33’lük oy oranına ulaşmayı hedefliyor; bu oran geçen yıl yapılan ulusal seçimlerde elde ettiği yüzde 40,5’lik oy oranından hayli düşük.

Muhalefet partilerinden hiçbiri partisinin iktidarına meydan okuyacak konumda olmasa da, geçen yılki seçimlerde aldığı oyun iki katını alma yolunda ilerleyen Yunan Çözümü partisi gibi aşırı sağcı gruplara destek giderek artıyor.

Aşırı milliyetçilerden daha “vatansever” görünmek isteyen Miçotakis, ülkenin Kuzey Makedonya ile olan tarihi ihtilafını yeniden canlandırdı ve Arnavutluk’ta bulunan Himarë’nin hapisteki etnik Yunan belediye başkanı Fredi Beleri’yi listesine dahil etti ve AP için aday gösterdi. Etnik Yunan politikacı Atina’da siyasi zulüm kurbanı olarak görülüyor ve başbakan onun hikayesini milliyetçi seçmenleri baştan çıkarmak için kullanmayı hedefliyor.

AVRUPA

AfD kongresi Essen’de toplandı: “Önce doğuda, sonra tüm ülkede yöneteceğiz”

Yayınlanma

Almanya’nın batı eyaletlerinden Essen’de toplanan Almanya için Alternatif (AfD), başya doğu eyaletleri olmak üzere federal düzeyde de iktidara hazırlandığına ilan etti.

AfD eş başkanı Tino Chrupalla, solcu grupların karşı eylemleri nedeniyle yapılan sokak blokajları nedeniyle yarım saat geç başlayan iki günlük toplantının yaklaşık 600 delegesine, “Önce (Almanya’nın) doğusunda, sonra batısında, daha sonra da federal düzeyde yönetmek istiyoruz,” dedi.

AfD kongresi, bir zamanlar sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) bir parçasını oluşturan ve AfD’nin kamuoyu yoklamalarında üst sıralarda yer aldığı eyaletlerde eylül ayında yapılacak üç önemli seçimin öncesinde gerçekleşti.

Partinin eş başkanı Alice Weidel kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, “Buradayız ve burada kalacağız,” dedi ve sürekli alkış aldı.

Weidel, “İşler bazen istediğinizden farklı sonuçlanmasaydı hayat olmazdı. Darbeler ve çürükler oldu ama mükemmel bir sonuç elde etmeyi başardık,” dedi.

Parti konferansına katılmayan devrik liste başı adayları Maximilian Krah ve Petr Bystron’un isimleri ne Weidel’in ne de Chrupalla’nın ağzından hafta sonu boyunca çıkmadı. Sadece şu kadarını söylüyor: Sadece Chrupalla, “Bazıları dikkatsiz ve profesyonel olmayan davranışlarıyla gereksiz bir hedef haline geldiler (…) Gelecekte adaylarımıza daha yakından bakmamız gerekiyor,” diyerek uyarılarda bulundu.

Krah’ı bir karalama kampanyasının kurbanı olarak gören Bavyera Bölge Birliği’nden gelen bir önerge ise daha fazla tartışmaya mahal vermeden kısa sürede geri çekildi.

Hem Weidel hem de Chrupalla partiyi iki yıl daha yönetmek üzere yeniden seçildi.

Büyük ölçüde değişmeyen federal yönetim kurulunda göze çarpan şeylerden biri, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından “kesinlikle aşırı sağcı” olarak listelenen partinin gençlik örgütü Junge Alternative’in (JA) federal başkanı Hannes Gnauck yeni üye oldu.

Bunun yanı sıra Weidel dışında yeni federal yönetimde hiç kadın yok.

Göçmen sayısındaki artış ve Avrupa’nın en büyük ekonomisinin zayıf performansından güç alan parti, ocak ayında kamuoyu yoklamalarında yüzde 22’ye kadar yükselmişti.

Fakat AP seçimlerinin baş adayı Maximilian Krah’ın adının karıştığı bir dizi skandal nedeniyle partiye destek azaldı. Weidel perşembe günü Politico’ya verdiği demeçte, “Partinin son aylarda çok şey öğrendiğine ve gelecekte lider adayları ortaya koyarken çok dikkatli olacağına inanıyorum,” dedi.

Eylül ayında Thüringen, Saksonya ve Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerinde AfD zafere en yakın parti gibi görünüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Renault, Ford ve Tesla’dan ortak açıklama: İçten yanmalı motor yasağını geri almayın

Yayınlanma

Bazı otomobil tekelleri, enerji şirketleri ve çevre STK’ları, AB liderlerinin perşembe ve cuma günü (27-28 Haziran) gerçekleştirecekleri toplantı öncesinde, AB’nin 2035 yılında yeni benzinli ve dizel araçların satışına getirdiği fiili yasağın kaldırılmasına karşı acil bir uyarıda bulundu.

Renault Group, Uber, Volvo, Ford ve Tesla gibi üyeleri bünyesinde barındıran Elektromobilite Platformu, 24 Haziran Pazartesi günü yayınladığı ortak bildiride, “2035 sıfır emisyonlu otomobil hedefi, Avrupa’nın, Avrupa şirketlerine hayati yatırımlar getiren en yalın elektrikli araç sanayi stratejisidir,” denildi.

AB yasalarına göre, 2035 yılından sonra satılacak yeni otomobillerin CO2 emisyonu yaymasına izin verilmiyor ve bu da dizel ya da benzinli otomobiller gibi içten yanmalı motora sahip yeni otomobillerin satışını fiilen yasaklıyor.

Koalisyon, yasağın kaldırılması ve bunun yerine daha fazla “teknolojik açıklığa” izin verilmesi yönündeki isteklerini açıklayan merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) içindeki milletvekillerine atıfta bulunarak, “yeni gelen Avrupa Komisyonu’nu otomobiller ve kamyonetler için halihazırda üzerinde anlaşmaya varılmış olan CO2 standartlarını tersine çevirmeye çağıran son açıklamalardan büyük endişe duyduğunu” söyledi.

EPP’nin seçimlerden birinci çıkması ve baş adayı Ursula von der Leyen’in AB liderleri tarafından Avrupa Komisyonu başkanlığına ikinci bir dönem için yeniden atanması beklendiğinden, 2035 hedefinin revize edilmesi giderek daha olası görünüyor.

AB liderleri tarafından kabul edilecek olan ve Euractiv tarafından görülen 25 Haziran tarihli bir sonraki Avrupa Komisyonu için “stratejik gündem” taslağı, içten yanmalı motorlar üzerindeki yasağı tersine çevirme hedefini içermiyor.

Bunun yerine, “istikrarlı ve öngörülebilir bir çerçeve sağlamayı ve Avrupa’nın net sıfır teknolojiler ve ürünlere yönelik üretim kapasitesini artırmak için daha destekleyici bir ortam yaratmayı” taahhüt ediyor.

EPP’nin otomobiller için CO2 standartları konusundaki eski baş müzakerecisi Jens Gieseke Euractiv’e yaptığı açıklamada, Avrupa Parlamentosu’nda yeni kurulan EPP grubunun önümüzdeki hafta (2-5 Temmuz) Portekiz’de gerçekleştireceği “çalışma günlerinde” verdiği sözü nasıl yerine getireceğine karar vereceğini söyledi.

“İçten yanmalı motorlar üzerindeki yasağın kaldırılması seçim kampanyasındaki temel taleplerimizden biriydi,” diyen Peke, alternatif yakıtların hesaba katılması ya da otomobil üreticileri için ortalama emisyon azaltma hedefinin mevcut %100 yerine %90’a indirilmesi de dahil olmak üzere yasanın nasıl değiştirileceği konusunda masada birden fazla seçenek olduğunu sözlerine ekledi.

Bununla birlikte, elektromobilite platformu “sıfır emisyonlu mobilite için net sıfır endüstriyel ekosistemi oluşturmak üzere yatırım çekmenin tutarlı ve net bir düzenleyici çerçeve olmadan mümkün olmadığı” uyarısında bulunuyor.

Açıklamada, “Şimdi ‘geri adım atmak’, üyelerimizin birçoğu da dahil olmak üzere, bu geçişe (otomotiv, bataryalar, altyapı vb.) yatırım yapmış olan tüm endüstriyel aktörleri önemli ölçüde cezalandıracaktır,” diye eklendi.

Fakat Avrupalı otomobil üreticilerinin hepsi bu görüşü paylaşmıyor. BMW CEO’su Oliver Zipse bu yılın başlarında verdiği bir röportajda yasağı “naif” olarak nitelendirmiş ve “bir ayarlamanın kaçınılmaz” olduğunu eklemişti.

Özellikle Alman otomotiv sektörü, sert bir içten yanmalı motor yasağına karşı lobi yapıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İngiliz gazeteleri seçim tavırlarını açıklıyor

Yayınlanma

İngiliz Financial Times (FT) gazetesi 30 Haziran Pazar günü, önümüzdeki hafta yapılacak seçimlerde muhalefetteki İşçi Partisi’ni destekleyeceğini açıklayarak Sunday Times’a katıldı.

FT 2005’ten bu yana İşçi Partisi’ni hiçbir ulusal seçimde desteklememişti fakat pazar günü yayınladığı başyazıda “ülkenin yeni bir başlangıç için can attığını” ve “İşçi Partisi’ne bunu sağlama fırsatı verilmesi gerektiğini” söyledi.

FT başyazısında partinin liderine atıfta bulunarak, “Sir Keir Starmer’ın İşçi Partisi bugün ülkenin ihtiyaç duyduğu liderliği sağlamak için daha iyi bir konumda,” dedi.

Sunday Times da başyazısında 14 yıllık Muhafazakâr iktidarın ardından ülkenin “radikal bir yeniden yapılanmaya” ihtiyacı olduğunu savundu.

Rupert Murdoch’ın News UK şirketine ait olan gazete 2005’ten bu yana her seçimde Muhafazakârları destekledi fakat ülkenin “tükenmiş” bir partiyle yola devam edemeyeceğini ileri sürdü.

Başyazıda, “Artık İşçi Partisi’nin hükümete yeniden yetkinlik kazandırmakla görevlendirilmesinin doğru zaman olduğuna inanıyoruz. Değişimin tek seçenek olduğu bir zaman gelir,” denildi.

Sunday Times, Brexit referandumunun yapıldığı 2016 yılından bu yana geçen dönemin, Muhafazakâr liderlerin dikkatini seçmenler için en önemli konular olan sağlık, okullar ve ekonomiden uzaklaştıran “siyasi kaos” ile tanımlandığını söyledi.

FT ise Starmer yönetimindeki İşçi Partisi’nin merkeze doğru geri döndüğünü ve partinin “müdahaleci içgüdüleri ve düzenleme tutkusu” konusunda endişeleri olsa da büyümeyi yeniden canlandırmaya öncelik verme hamlelerini övdüğünü belirtti.

Gazete, 2019’daki son seçimlerde iyi bir seçenek olmadığını söyleyerek hiçbir partiyi desteklememişti. Gazete 2010 ve 2017’de Muhafazakârları, 2015’te ise Muhafazakârların liderliğindeki koalisyonu desteklemişti.

Britanya’nın en çok satan gazetelerinden biri olan ve Murdoch’ın sahibi olduğu The Sun ise seçimlerde hangi partiyi destekleyeceğini henüz açıklamadı.

Diğer gazeteler arasında Daily Mirror ve The Guardian İşçi Partisi’ni desteklerken, Daily Mail ve Daily Telegraph Muhafazakârlara destek vereceğini açıkladı. İş dünyası yanlısı haftalık dergi The Economist de ağırlığını İşçi Partisi’nden yana koydu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English