Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“Ateşkes, İsrail’in Gazze’deki başarısızlığının sonucu”

Yayınlanma

İsrail’in 7 Ekim’de Hamas’ı yok etme hedefiyle başlattığı Gazze’ye yönelik saldırılarda ana hedefine ulaşamasa da Gazze’yi yok etme yolunda önemli adımlar attı. 7 Ekim’den bu yana devam eden savaştaki ilk geçici ateşkesin yarın yürürlüğe girmesi bekleniyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale rehine takası anlaşmasına giden süreci açıklıyor. Her ne kadar zor olsa da ateşkesin kalıcı olma potansiyeli olduğuna dikkat çekiyor: “Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir.”

***

Bu Ateşkes İsrail’in Gazze’ye Açtığı Savaşın Başarısızlığını Yansıtıyor

İsrail binlerce kişiyi katletti ama Hamas’ı yok etme hedefi her zamanki gibi uzak bir ihtimal olarak duruyor. Gerçeklerle yüzleşmeli ve bu ateşkesi kalıcı bir barışa doğru ilerlemek için kullanmalı.

MOHAMMAD ALSAAFIN

İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının 46. gününde bir umut ışığı belirdi. Çarşamba günü erken saatlerde İsrail hükümeti Hamas ile geçici ateşkes ve rehine takası anlaşmasını resmen onayladı. İsrail hapishanelerinde tutulan 150 Filistinli kadın ve çocuğa karşılık 50 İsrailli kadın ve çocuk serbest bırakılacak. Bu serbest bırakmalar sırasında dört günlük bir ateşkes uygulanacak ve daha fazla kişinin serbest bırakılması halinde ateşkes uzatılabilecek. Bu süre zarfında yardım, ilaç, gıda ve yakıt taşıyan yüzlerce kamyon Gazze’ye girecek ve haftalardır ulaşılamayan bölgeler de dahil Gazze Şeridi’nin her yerine mallarını dağıtmalarına izin verilecek.

Anlaşma, hem İsrail hem de Gazze’deki yüzlerce İsrailli ve Filistinli esiri ailelerine kavuşturacak. Her şeyden önemlisi, Gazze halkına, dünyanın on yıllardır gördüğü en yoğun ve ayrım gözetmeyen bombardımanlara karşı en azından birkaç gün nefes aldıracak.

Kısa bir süre önce ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik çeşitli savaş sonrası planlarının, her iki hükümetin de bizi bu noktaya neyin getirdiğini anlamadaki başarısızlığını yansıttığını yazmıştım. Şimdi de bu yeni anlaşma tüm bu savaşın başarısızlığını yansıtıyor.

Bu kâbus gibi savaşta ölenlerin sayısı şu anda tam olarak bilinmiyor. İsrail 7 Ekim’de öldürüldüğünü söylediği insan sayısını bin 400’den bin 200’e indirirken, Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun başta sayımın büyük kısmının yapıldığı Şifa Hastanesi olmak üzere Gazze’deki hastanelere yönelik saldırılarını artırmasından bu yana sayılarını güncelleyemedi. (Associated Press’e göre, Batı Şeria’daki sağlık yetkilileri Gazze’deki ölümlerle ilgili kendi listelerini yayınlıyorlar, ancak sayılarının ne kadar doğru olduğu belli değil). Listelerin güncellenmesi durdurulduğunda Gazze’de her 200 kişiden 1’inin öldüğü tahmin ediliyordu. Bu sayının şu anda çok daha yüksek olduğu ve binlerce kişinin enkaz altında kayıp olduğu düşünülüyor.

Bu binlerce kişi ölmek zorunda değildi, sadece İsrail sivilleri hedef almaktan kaçınabileceği için değil, ki bunu yapmayı açıkça reddetti, aynı zamanda çarşamba günü açıklanan anlaşmanın ana hatları haftalardır masada olduğu için. Washington Post 26 Ekim’de Hamas lideri Ali Baraka’nın Hamas’ın teklifini açıklarken söylediklerini aktardı: Beş günlük ateşkes karşılığında yabancı rehinelerin serbest bırakılması, ardından İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli kadın ve çocuklara karşılık İsrailli kadın ve çocukların serbest bırakılması ve Gazze’ye yardım akışı. Baraka Post’a yaptığı açıklamada “Hepsinin gitmesine izin vermeye hazırız” dedi.

Aynı gün, İsrail ve Hamas arasındaki müzakereleri yürüten Katarlı yetkili, Gazze’deki durumun daha da kötüleşmesi halinde yakın zamanda varılması muhtemel bir anlaşmanın raydan çıkabileceği uyarısında bulundu. Bundan 24 saat sonra İsrail Gazze’de telekomünikasyonu kesti ve hava saldırılarını yoğunlaştırdı; önümüzdeki birkaç hafta içinde İsrail’in tırmandırdığı bu gerilim, filizlenmekte olan bir anlaşmayı sekteye uğratacak tek olay olmayacaktı.

İsrail hükümeti Filistinlilerin hayatlarını hiçe saydığını açıkça ortaya koydu, ancak uzlaşmazlığı bu süre zarfında öldürülen düzinelerce İsrail askerinin yanı sıra İsrail bombaları altında öldüğüne inanılan bilinmeyen sayıda rehinenin hayatına da mal oldu.

Bu arada Başkan Biden anlaşmanın açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, Hamas’ın elindeki Amerikan vatandaşlarının geri dönmesinden daha ‘yüksek bir önceliği’ olmadığını iddia etti. Ancak ABD Başkanı, İsrail üzerindeki benzersiz nüfuzunu kullanarak Amerikalı rehineleri evlerine döndürecek bir anlaşmaya öncelik vermek yerine, İsrail’e Gazze’deki yıkımını genişletmesi için zaman kazandırmakla daha çok ilgileniyor gibi görünüyordu.

Bu savaşın mutlak başarısızlığını özetleyen bir şey varsa o da budur. Gazze’yi dümdüz etmeye yönelik soykırımcı çağrılar ve İsrail ordusunun Hamas’ı yok edene kadar durmayacağına dair kibirli iddialar arasında, intikam ve yıkımdan başka bir strateji ve plan olmadığı açıktı. Son 6 hafta içinde çok şey söylendi ve yazıldı; çok az şey İsrail ordu sözcüsünün “isabete değil hasara önem verildiği” itirafı ya da yedek tümgeneral Giora Eiland’ın “Gazze hiçbir insanın var olamayacağı bir yere dönüşecek” sözü kadar anlamlı oldu.

Bu ifadelerin doğasında var olan vahşet gerçekleşmiştir. Bir zamanlar bir milyondan fazla insana ev sahipliği yapan kuzey Gazze’nin tüm bölgeleri bombalanarak yerle bir edildi. Orada sadece tek bir işleyen hastane kaldı. Gazze’deki üniversitelerin neredeyse tamamı yok edildi. Bölgede 200’den fazla tıp uzmanı ve gazeteci öldürülmüşken, doktor ve muhabir kadrosu nasıl doldurulacak? Gazze’deki öğrenciler eğitimlerine ne zaman devam edebilecek? MRI veya kemoterapiye ihtiyaç duyan hastalar nasıl tedavi görebilecek? Evlerinden bombalanarak çıkarılan on binlerce insan şimdi nerede yaşayacak?

Bu acil sorular bile erken görünüyor. Çünkü ateşkesin Gazze’deki insanlar için anlamı çok daha temel. Altı haftadır ilk kez Filistinliler sıradakinin kim olacağı endişesine kapılmadan ölülerinin yasını tutabilecekler. Haftalardır sokaklarda çürümekte olan cesetler toplanabilir, nihayet bir cenaze töreninin saygınlığı verilebilir. İnsanlar aileleri için yiyecek ve su bulabilir. Yıkılan evlerin altında kaybolan tahmini 6 bin kişi kurtarılabilir. Sevdikleri, aralarında kimin hâlâ hayatta olduğunu nihayet teyit edebilir. Ve İsrail’in kuzey Gazze’den çıkan yollara yönelik sürekli bombardımanını geçici olarak durdurmasıyla, daha fazla aile en azından şimdilik savaş bölgesinin kalbi olan yerden uzaklaşabilir.

Buna karşılık Gazze’yi yaşanmaz hale getirmeye odaklanmak İsrail’i Hamas’ı yok etme hedefine yaklaştırmadı. Siyasi analist Muin Rabbani savaş alanındaki gerçekliği şöyle ifade ediyor “Sahadaki duruma bakılırsa Hamas askeri bir güç olarak önemli ölçüde geriletilmiş değil. Komuta ve kontrol sağlam, İsrail’in kayıpları artıyor, roket saldırıları, pusular ve benzerleri her gün devam ediyor ve Gazze Şeridi’nin askeri savunmasında yer almayan parlamento başkanı Ahmed Bahr dışında hiçbir üst düzey lider suikasta kurban gitmedi” diyor.

İsrail’in (ve ABD’nin) bunca zamandır Hamas’la müzakere ediyor olması, Hamas’ın bir örgüt olarak hâlâ sağlam olduğunu gösteriyor. Rabbani’nin de belirttiği gibi, yardım girişini anlaşmanın bir hükmü haline getirmekle “Hamas bir hamlede insani yardım konusunda, ABD’nin geçen ay boyunca yaptığı çok övülen “müzakerelerden” kat be kat daha fazlasını elde etti.”

Dahası, bu anlaşmanın Hamas’ın en değerli gördüğü rehinelerden İsrail askerlerinin ya da erkeklerin serbest bırakılmasını kapsamadığı görülüyor. Hamas’ın elinde hâlâ çok sayıda koz var ve savaşı ve Gazze’ye yönelik 17 yıllık kuşatmayı sona erdirmek ve İsrail hapishanelerindeki binlerce Filistinli mahkûmu evlerine döndürmek için bu kozu kullanmaya çalışacaktır.

İsrail ve ABD Hamas’ı önemli ölçüde geriletmiş gibi görünmese de Batılı liberal değerler kavramnı önemli ölçüde geriletmekten fazlasını yaptılar. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby’nin ABD’nin İsrail için “kırmızı çizgiler çizmediğini” söylemesi ile İsrail’in, uluslararası hukuku hiçe sayan hastanelere ve sığınak olarak kullanılan BM okullarına yönelik sürekli saldırıları arasında doğrudan bir ilişki var. Biden’ın Vladimir Putin ile Hamas arasında paralellik kurmaya yönelik tuhaf girişimleri, dünyanın geri kalanının gördüğü ikiyüzlülüğü ayyuka çıkarmaktan başka bir işe yaramadı; işgal sadece ABD’nin rakipleri tarafından yapıldığında kötü bir şeymiş gibi duruyor.

Bir G7 diplomatının bu savaşın ilk günlerinde Financial Times’a söylediği gibi, “[Ukrayna konusunda] Küresel Güney ile yaptığımız tüm çalışmalar kayboldu… Kuralları unutun, dünya düzenini unutun. Bizi bir daha asla dinlemeyecekler.”

Bu noktada, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesin geçici olduğunu hatırlamakta fayda var. Ancak ateşkesin kalıcı olma potansiyeli İsrail’in bu anlaşmayı haftalarca sürüncemede bırakmasının nedeni olabilir. Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir. Bu muhtemelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın mümkün olduğunca geciktirmek istediği bir şey çünkü 7 Ekim Hamas saldırısı onların gözetiminde gerçekleşti. Çatışmalarda uzun süreli bir durgunluk, hesap vermek zorunda kalma olasılıklarını artıracaktır.

Savaşın duraksaması aynı zamanda İsrail’in uluslararası destekçilerinin, birçoğu ateşkesten yana olan halklarının arzularını yansıtacak iradeyi bulabilecekleri anlamına da gelecektir. Kamuoyu yoklamaları ABD’de bile durumun böyle olduğunu gösteriyor. Politico’nun haberine göre Biden yönetimi ateşkesin gazetecilere “Gazze’ye daha geniş erişim ve oradaki yıkımı daha fazla aydınlatma ve kamuoyunu İsrail’e yöneltme fırsatı” vereceğinden endişe ediyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 46 Filistinli gazeteciyi öldürdüğü düşünüldüğünde bu endişe özellikle zalimce geliyor.

Elbette kamuoyu tek başına özellikle de ABD silahları onu desteklemeye devam ettikçe İsrail savaş makinesini durdurmaya yetmeyecek. Netanyahu ve Gallant daha şimdiden çatışmaların yeniden başlayacağı sözünü veriyor. Bombardıman yeniden başlarsa, bu Gazze’nin sivil nüfusunu yok edecek, Hamas’ı dağıtmayacak ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasıyla sonuçlanmayacak tutarsız bir politikanın devamı olacak.

Hamas 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiğinde kuşatma ve çevreleme statükosunu kırmaya çalıştı. İsrail’in üstün askeri gücü Gazze’de her mahalleyi harabeye çevirmeye devam edebilir ama daha iyi bir gelecek için umut varsa düşmanlar arasında bile siyasi angajman olmalı. Ateşkes ve rehine takası sadece bir başlangıç, ancak bize bunun mümkün olduğunu gösteriyor.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English