Bizi Takip Edin

Ortadoğu

“Ateşkes, İsrail’in Gazze’deki başarısızlığının sonucu”

Yayınlanma

İsrail’in 7 Ekim’de Hamas’ı yok etme hedefiyle başlattığı Gazze’ye yönelik saldırılarda ana hedefine ulaşamasa da Gazze’yi yok etme yolunda önemli adımlar attı. 7 Ekim’den bu yana devam eden savaştaki ilk geçici ateşkesin yarın yürürlüğe girmesi bekleniyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale rehine takası anlaşmasına giden süreci açıklıyor. Her ne kadar zor olsa da ateşkesin kalıcı olma potansiyeli olduğuna dikkat çekiyor: “Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir.”

***

Bu Ateşkes İsrail’in Gazze’ye Açtığı Savaşın Başarısızlığını Yansıtıyor

İsrail binlerce kişiyi katletti ama Hamas’ı yok etme hedefi her zamanki gibi uzak bir ihtimal olarak duruyor. Gerçeklerle yüzleşmeli ve bu ateşkesi kalıcı bir barışa doğru ilerlemek için kullanmalı.

MOHAMMAD ALSAAFIN

İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının 46. gününde bir umut ışığı belirdi. Çarşamba günü erken saatlerde İsrail hükümeti Hamas ile geçici ateşkes ve rehine takası anlaşmasını resmen onayladı. İsrail hapishanelerinde tutulan 150 Filistinli kadın ve çocuğa karşılık 50 İsrailli kadın ve çocuk serbest bırakılacak. Bu serbest bırakmalar sırasında dört günlük bir ateşkes uygulanacak ve daha fazla kişinin serbest bırakılması halinde ateşkes uzatılabilecek. Bu süre zarfında yardım, ilaç, gıda ve yakıt taşıyan yüzlerce kamyon Gazze’ye girecek ve haftalardır ulaşılamayan bölgeler de dahil Gazze Şeridi’nin her yerine mallarını dağıtmalarına izin verilecek.

Anlaşma, hem İsrail hem de Gazze’deki yüzlerce İsrailli ve Filistinli esiri ailelerine kavuşturacak. Her şeyden önemlisi, Gazze halkına, dünyanın on yıllardır gördüğü en yoğun ve ayrım gözetmeyen bombardımanlara karşı en azından birkaç gün nefes aldıracak.

Kısa bir süre önce ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik çeşitli savaş sonrası planlarının, her iki hükümetin de bizi bu noktaya neyin getirdiğini anlamadaki başarısızlığını yansıttığını yazmıştım. Şimdi de bu yeni anlaşma tüm bu savaşın başarısızlığını yansıtıyor.

Bu kâbus gibi savaşta ölenlerin sayısı şu anda tam olarak bilinmiyor. İsrail 7 Ekim’de öldürüldüğünü söylediği insan sayısını bin 400’den bin 200’e indirirken, Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun başta sayımın büyük kısmının yapıldığı Şifa Hastanesi olmak üzere Gazze’deki hastanelere yönelik saldırılarını artırmasından bu yana sayılarını güncelleyemedi. (Associated Press’e göre, Batı Şeria’daki sağlık yetkilileri Gazze’deki ölümlerle ilgili kendi listelerini yayınlıyorlar, ancak sayılarının ne kadar doğru olduğu belli değil). Listelerin güncellenmesi durdurulduğunda Gazze’de her 200 kişiden 1’inin öldüğü tahmin ediliyordu. Bu sayının şu anda çok daha yüksek olduğu ve binlerce kişinin enkaz altında kayıp olduğu düşünülüyor.

Bu binlerce kişi ölmek zorunda değildi, sadece İsrail sivilleri hedef almaktan kaçınabileceği için değil, ki bunu yapmayı açıkça reddetti, aynı zamanda çarşamba günü açıklanan anlaşmanın ana hatları haftalardır masada olduğu için. Washington Post 26 Ekim’de Hamas lideri Ali Baraka’nın Hamas’ın teklifini açıklarken söylediklerini aktardı: Beş günlük ateşkes karşılığında yabancı rehinelerin serbest bırakılması, ardından İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli kadın ve çocuklara karşılık İsrailli kadın ve çocukların serbest bırakılması ve Gazze’ye yardım akışı. Baraka Post’a yaptığı açıklamada “Hepsinin gitmesine izin vermeye hazırız” dedi.

Aynı gün, İsrail ve Hamas arasındaki müzakereleri yürüten Katarlı yetkili, Gazze’deki durumun daha da kötüleşmesi halinde yakın zamanda varılması muhtemel bir anlaşmanın raydan çıkabileceği uyarısında bulundu. Bundan 24 saat sonra İsrail Gazze’de telekomünikasyonu kesti ve hava saldırılarını yoğunlaştırdı; önümüzdeki birkaç hafta içinde İsrail’in tırmandırdığı bu gerilim, filizlenmekte olan bir anlaşmayı sekteye uğratacak tek olay olmayacaktı.

İsrail hükümeti Filistinlilerin hayatlarını hiçe saydığını açıkça ortaya koydu, ancak uzlaşmazlığı bu süre zarfında öldürülen düzinelerce İsrail askerinin yanı sıra İsrail bombaları altında öldüğüne inanılan bilinmeyen sayıda rehinenin hayatına da mal oldu.

Bu arada Başkan Biden anlaşmanın açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, Hamas’ın elindeki Amerikan vatandaşlarının geri dönmesinden daha ‘yüksek bir önceliği’ olmadığını iddia etti. Ancak ABD Başkanı, İsrail üzerindeki benzersiz nüfuzunu kullanarak Amerikalı rehineleri evlerine döndürecek bir anlaşmaya öncelik vermek yerine, İsrail’e Gazze’deki yıkımını genişletmesi için zaman kazandırmakla daha çok ilgileniyor gibi görünüyordu.

Bu savaşın mutlak başarısızlığını özetleyen bir şey varsa o da budur. Gazze’yi dümdüz etmeye yönelik soykırımcı çağrılar ve İsrail ordusunun Hamas’ı yok edene kadar durmayacağına dair kibirli iddialar arasında, intikam ve yıkımdan başka bir strateji ve plan olmadığı açıktı. Son 6 hafta içinde çok şey söylendi ve yazıldı; çok az şey İsrail ordu sözcüsünün “isabete değil hasara önem verildiği” itirafı ya da yedek tümgeneral Giora Eiland’ın “Gazze hiçbir insanın var olamayacağı bir yere dönüşecek” sözü kadar anlamlı oldu.

Bu ifadelerin doğasında var olan vahşet gerçekleşmiştir. Bir zamanlar bir milyondan fazla insana ev sahipliği yapan kuzey Gazze’nin tüm bölgeleri bombalanarak yerle bir edildi. Orada sadece tek bir işleyen hastane kaldı. Gazze’deki üniversitelerin neredeyse tamamı yok edildi. Bölgede 200’den fazla tıp uzmanı ve gazeteci öldürülmüşken, doktor ve muhabir kadrosu nasıl doldurulacak? Gazze’deki öğrenciler eğitimlerine ne zaman devam edebilecek? MRI veya kemoterapiye ihtiyaç duyan hastalar nasıl tedavi görebilecek? Evlerinden bombalanarak çıkarılan on binlerce insan şimdi nerede yaşayacak?

Bu acil sorular bile erken görünüyor. Çünkü ateşkesin Gazze’deki insanlar için anlamı çok daha temel. Altı haftadır ilk kez Filistinliler sıradakinin kim olacağı endişesine kapılmadan ölülerinin yasını tutabilecekler. Haftalardır sokaklarda çürümekte olan cesetler toplanabilir, nihayet bir cenaze töreninin saygınlığı verilebilir. İnsanlar aileleri için yiyecek ve su bulabilir. Yıkılan evlerin altında kaybolan tahmini 6 bin kişi kurtarılabilir. Sevdikleri, aralarında kimin hâlâ hayatta olduğunu nihayet teyit edebilir. Ve İsrail’in kuzey Gazze’den çıkan yollara yönelik sürekli bombardımanını geçici olarak durdurmasıyla, daha fazla aile en azından şimdilik savaş bölgesinin kalbi olan yerden uzaklaşabilir.

Buna karşılık Gazze’yi yaşanmaz hale getirmeye odaklanmak İsrail’i Hamas’ı yok etme hedefine yaklaştırmadı. Siyasi analist Muin Rabbani savaş alanındaki gerçekliği şöyle ifade ediyor “Sahadaki duruma bakılırsa Hamas askeri bir güç olarak önemli ölçüde geriletilmiş değil. Komuta ve kontrol sağlam, İsrail’in kayıpları artıyor, roket saldırıları, pusular ve benzerleri her gün devam ediyor ve Gazze Şeridi’nin askeri savunmasında yer almayan parlamento başkanı Ahmed Bahr dışında hiçbir üst düzey lider suikasta kurban gitmedi” diyor.

İsrail’in (ve ABD’nin) bunca zamandır Hamas’la müzakere ediyor olması, Hamas’ın bir örgüt olarak hâlâ sağlam olduğunu gösteriyor. Rabbani’nin de belirttiği gibi, yardım girişini anlaşmanın bir hükmü haline getirmekle “Hamas bir hamlede insani yardım konusunda, ABD’nin geçen ay boyunca yaptığı çok övülen “müzakerelerden” kat be kat daha fazlasını elde etti.”

Dahası, bu anlaşmanın Hamas’ın en değerli gördüğü rehinelerden İsrail askerlerinin ya da erkeklerin serbest bırakılmasını kapsamadığı görülüyor. Hamas’ın elinde hâlâ çok sayıda koz var ve savaşı ve Gazze’ye yönelik 17 yıllık kuşatmayı sona erdirmek ve İsrail hapishanelerindeki binlerce Filistinli mahkûmu evlerine döndürmek için bu kozu kullanmaya çalışacaktır.

İsrail ve ABD Hamas’ı önemli ölçüde geriletmiş gibi görünmese de Batılı liberal değerler kavramnı önemli ölçüde geriletmekten fazlasını yaptılar. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby’nin ABD’nin İsrail için “kırmızı çizgiler çizmediğini” söylemesi ile İsrail’in, uluslararası hukuku hiçe sayan hastanelere ve sığınak olarak kullanılan BM okullarına yönelik sürekli saldırıları arasında doğrudan bir ilişki var. Biden’ın Vladimir Putin ile Hamas arasında paralellik kurmaya yönelik tuhaf girişimleri, dünyanın geri kalanının gördüğü ikiyüzlülüğü ayyuka çıkarmaktan başka bir işe yaramadı; işgal sadece ABD’nin rakipleri tarafından yapıldığında kötü bir şeymiş gibi duruyor.

Bir G7 diplomatının bu savaşın ilk günlerinde Financial Times’a söylediği gibi, “[Ukrayna konusunda] Küresel Güney ile yaptığımız tüm çalışmalar kayboldu… Kuralları unutun, dünya düzenini unutun. Bizi bir daha asla dinlemeyecekler.”

Bu noktada, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesin geçici olduğunu hatırlamakta fayda var. Ancak ateşkesin kalıcı olma potansiyeli İsrail’in bu anlaşmayı haftalarca sürüncemede bırakmasının nedeni olabilir. Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir. Bu muhtemelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın mümkün olduğunca geciktirmek istediği bir şey çünkü 7 Ekim Hamas saldırısı onların gözetiminde gerçekleşti. Çatışmalarda uzun süreli bir durgunluk, hesap vermek zorunda kalma olasılıklarını artıracaktır.

Savaşın duraksaması aynı zamanda İsrail’in uluslararası destekçilerinin, birçoğu ateşkesten yana olan halklarının arzularını yansıtacak iradeyi bulabilecekleri anlamına da gelecektir. Kamuoyu yoklamaları ABD’de bile durumun böyle olduğunu gösteriyor. Politico’nun haberine göre Biden yönetimi ateşkesin gazetecilere “Gazze’ye daha geniş erişim ve oradaki yıkımı daha fazla aydınlatma ve kamuoyunu İsrail’e yöneltme fırsatı” vereceğinden endişe ediyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 46 Filistinli gazeteciyi öldürdüğü düşünüldüğünde bu endişe özellikle zalimce geliyor.

Elbette kamuoyu tek başına özellikle de ABD silahları onu desteklemeye devam ettikçe İsrail savaş makinesini durdurmaya yetmeyecek. Netanyahu ve Gallant daha şimdiden çatışmaların yeniden başlayacağı sözünü veriyor. Bombardıman yeniden başlarsa, bu Gazze’nin sivil nüfusunu yok edecek, Hamas’ı dağıtmayacak ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasıyla sonuçlanmayacak tutarsız bir politikanın devamı olacak.

Hamas 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiğinde kuşatma ve çevreleme statükosunu kırmaya çalıştı. İsrail’in üstün askeri gücü Gazze’de her mahalleyi harabeye çevirmeye devam edebilir ama daha iyi bir gelecek için umut varsa düşmanlar arasında bile siyasi angajman olmalı. Ateşkes ve rehine takası sadece bir başlangıç, ancak bize bunun mümkün olduğunu gösteriyor.

Ortadoğu

‘Abbas, Filistin direnişine silah bırakma çağrısı yapacak’

Yayınlanma

Mahmud Abbas

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, 19 Mayıs’taki Lübnan ziyareti sırasında Fetih dahil tüm direniş gruplarına silah bırakma çağrısı yapmaya hazırlanıyor.

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın, 19 Mayıs’ta Lübnan’a gerçekleştireceği ziyarette, ülkedeki Filistinli direniş örgütlerinin silah bırakması yönünde kapsamlı bir çağrıda bulunacağı öne sürüldü. Middle East Eye’ın Filistinli ve Lübnanlı kaynaklara dayandırdığı habere göre Abbas, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve üst düzey yetkililerle yapacağı görüşmelerde, lideri olduğu Fetih hareketi dahil kamplardaki tüm Filistinli grupların silah bırakmalarını hedefleyen planı resmen ilan edecek.

Silah bırakma reddedilirse müdahale gündemde

Abbas’ın bu kararı, ABD’nin bölgedeki müttefiki Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın talebiyle aldığı belirtildi. Plana göre, Fetih’e bağlı gruplar silahsızlanmayı kabul edecek ve diğer tüm gruplara da silah bırakma çağrısı yapılacak. Kaynaklar, bu çağrıya uymayan gruplara karşı Lübnan ordusunun askerî harekât düzenleyebileceğini öne sürdü.

Süreci denetlemek için bir güvenlik komitesi kurulması ve bir uygulama takvimi hazırlanması bekleniyor. Silah bırakmayan grupların örgütsel ve siyasi destekten mahrum bırakılarak bu sürece zorlanacağı ifade edildi.

Lübnan’daki Filistinli örgütlerin silahsızlandırılması tartışmaları yeni değil. 1969 tarihli Kahire Anlaşması ile Filistin Kurtuluş Örgütü’ne Lübnan’dan İsrail’e karşı direniş hakkı tanınmış, ancak bu anlaşma 1987’de iptal edilmişti. Silahlı gruplara katılan birçok Filistinli ise 1948 Nakba’sı sonrası Lübnan’a sığınan kuşaklardan geliyor ve uzun yıllardır siyasi dışlanmışlıkla karşı karşıya.

Hizbullah’tan silah bırakma resti

Abbas’ın ziyareti, Filistinli grupların İsrail’e yönelik olası saldırılarının Lübnan içinde daha fazla denetim altına alınmaya çalışıldığı bir döneme denk geliyor. Lübnan Yüksek Savunma Konseyi, 2 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Hamas başta olmak üzere Filistinli örgütleri uyardı ve ülkenin istikrarı için “en sert önlemlerin” alınabileceğini belirtti.

Lübnan’dan Hamas’a uyarı

Ancak Hizbullah, bu sürece kesin bir dille karşı çıkıyor. Siyasi Konsey Başkan Yardımcısı Mahmud Komati 3 Mayıs’taki açıklamasında, “Silah bırakma hiçbir bedel karşılığında masada değil” diyerek, örgütün silahsızlanmasının mümkün olmadığını vurguladı. Komati, ABD ve İsrail’i direniş gruplarını zayıflatmakla suçladı ve Lübnan’ın dış tehditler karşısında silahlı direnişini sürdüreceğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Trump normalleşme için Şam’a haham ve pastör gönderiyor

Yayınlanma

Trump yönetimi Suriye’nin yeni yönetimiyle normalleşme olasılığını araştırıyor. Bu kapsamda Trump’ın ilişkilerin seyrini değerlendirmek üzere görevlendirdiği iki isim, Yahudi din adamı Abraham Cooper ve Evanjelik Pastör Johnnie Moore yakın zamanda Şam’ı ziyaret etmeye hazırlanıyor. Gündemdeki ana başlıklardan biri ise İsrail ile ilişkiler.

İsrael Hayom gazetesinin haberine göre iki yakın dost olan Haham Abraham Cooper ve Pastör Johnnie Moore’un önümüzdeki haftalarda ABD’nin Suriye ile normalleşme olasılığını değerlendirmek üzere Şam’ı ziyaret etmesi bekleniyor.

İki ismin de şu anda ABD hükümetinde resmi bir görevde bulunmuyor. Ancak habere göre Moore, Trump’ın yakın çevresinde yer alıyor ve Cooper da daha önce ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu başkanlığı görevini yürütmüştü. Moore da komisyonun eski üyelerinden biri. İkili, Suriye gezisini Trump’ın kişisel onayıyla yapacak.

Cooper, Los Angeles’tan telefonla verdiği demeçte, New York’ta Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile gerçekleştirdikleri son görüşmeye atıfla, “Amacımız gözlemlemek ve değerlendirmek. Saf değiliz. Ortada bir uzlaşı havası yoktu” dedi.

İbrahim Anlaşmalarının temelini attılar

Habere göre bu ziyaret ikilinin benzer diplomatik girişimlerde bulunduğu ilk ziyaret değil. On yılı aşkın süre önce Bahreyn’e gerçekleştirdikleri benzer bir ziyaret, daha sonra imzalanan İsrail ile bir dizi Arap ülkesinin normalleşmesi ile sonuçlanan İbrahim Anlaşmalarının zeminini oluşturmuştu. Tıpkı o süreçte olduğu gibi, şimdi de ülkeleri değerlendirmek üzere 15 maddelik bir soru listesi hazırladılar. Değerlendirmelerini yalnızca verilen yanıtlara değil, gözlemledikleri somut adımlara göre de yapacaklar. Elde edilen bulgular, ABD’nin nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair önerilere dönüştürülecek.

Görüşmenin başında, Dışişleri Bakanı Şeybani’nin ikiliyi Şam’a davet ettiği belirtildi. Habere göre Cooper, “Hazırlıklıydı, yanıtları detaylıydı. Ödevini iyi yapmıştı” dedi. Yaklaşık 45 dakika süren görüşme bir tercüman yardımıyla yapıldı, ancak bakanın İngilizceye oldukça hâkim olduğu belirtildi.

Reuters: Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ABD’li yetkililerle görüştü

Gündemde neler var

Görüşmede ele alınan konular arasında, aralarında İsrail’in de bulunduğu birkaç ülkenin desteğiyle Suriye’de yürütülmesi planlanan insani bir projenin de yer aldığına dikkat çekilen haberde “Bu girişim, toplantıda gündeme gelen 10 ila 15 başlıktan sadece biriydi” denildi.

Cooper’ın “Azınlıkların ve Müslüman olmayan dini grupların durumu bizim için öncelikli” ifadelerine yer verilen haberde Suriye-İsrail ilişkilerinin geleceğinin de gündeme geldiği belirtildi. Cooper’a göre, Şeybani “Suriye’nin ABD olmadan yeniden inşa edilemeyeceğini” anlıyor. “Onun vizyonu, ülkeyi birleştirmek ve yeniden inşa etmek, ancak bu uluslararası yaptırımların kaldırılmasıyla mümkün olabilir ve bu da ABD’nin onayı olmadan gerçekleşemez. Suriye’nin Amerika’ya ihtiyacı olduğunu biliyorlar.”

Amerikan tarafının bakış açısına göre ise, yeni Suriye yönetimiyle normalleşme sürecinin başlaması için İsrail ile ilişkilerin tesis edilmesi ön şart. Bu konu da görüşmede tartışılan başlıklar arasındaydı. Cooper, “Suriye yönetimi, yeniden yapılanma vizyonunu hayata geçirmek için önlerinde çok büyük engeller olduğunu biliyor” dedi.

ABD Kongre üyesi: Colani, İsrail ile normalleşmeye sıcak bakıyor

Ancak hemen ardından Cooper’ın şu uyarıda bulunduğuna dikkat çekildi: “Taliban örneğini unutmamalıyız. ABD, Afganistan’dan çekilmeden önce kız çocuklarının eğitimi ve azınlık hakları konusunda vaatler verilmişti. Bugün kızlar ya evde eğitim görüyor ya da hiç eğitim almıyor. Evet, ortada bir vizyon var, ama bu vizyonun uygulanıp uygulanamayacağına bakmalıyız. Özellikle Suriye gibi her şeyin karmaşık olduğu bir ülkede.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Gazze’de işgalin genişletilmesi planına onay

Yayınlanma

Genelkurmay Başkanı’nın, Gazze’de tutulan rehineleri tehlikeye atabileceği yönündeki uyarısına rağmen, İsrail Güvenlik Kabinesi Gazze’de işgalin genişletilmesi planını onayladı.

İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, Başbakan Binyamin Netanyahu başkanlığındaki Güvenlik Kabinesi, Gazze’ye yönelik saldırıların kademeli olarak genişletilmesini içeren planı onayladı.

İsrail basınında yer alan haberlere göre, planın ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın gelecek hafta bölgeye yapacağı ziyaretin ardından uygulanması bekleniyor. O zamana kadar Hamas ile ateşkes müzakerelerinin sürdürüleceği bildiriliyor.

İsrail’in müzakere tehdidi: Gazze işgali genişleyecek

Gazze’nin aşamalı olarak ele geçirilmesi planlanıyor

Yetkililerin aktardığına göre, Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir tarafından sunulan plan, Gazze’nin aşamalı olarak işgal edilmesini, İsrail ordusunun bölgede kalıcı kontrol sağlamasını, sivil halkın güney bölgelere yönlendirilmesini ve Hamas’a yönelik saldırıların yoğunlaştırılmasını içeriyor. Ayrıca, Hamas’ın insani yardımlara erişiminin engellenmesi de planın bir parçası.

KAN’ın haberine göre, planın ilk aşamasında Gazze’nin belirli bir bölgesine odaklanılacak ve ardından operasyon diğer bölgelere genişletilecek. Çatışmaların aylarca sürebileceği öngörülüyor.

Kara saldırılarıyla ele geçirilen bölgelerde İsrail askerlerinin, önceki operasyonlardan farklı olarak, çatışmalar sonrasında geri çekilmeyeceği ve bu alanlarda işgali sürdüreceği ifade ediliyor.

Yardım mekanizması yeniden düzenleniyor

Toplantıda ayrıca Gazze’deki insani durum da ele alındı. İsrail Güvenlik Kabinesi, Gazze’de “şu anda yeterli gıda bulunduğu” iddiasında bulunurken, “gerektiği takdirde” bölgeye insani yardım gönderilmesi seçeneğini de onayladı.

Kabine ayrıca, yardımların Hamas’ın eline geçmesini önleme amacıyla, insani yardım dağıtım sisteminin yeniden yapılandırılmasını içeren öneriyi de kabul etti. The Times of Israel’in daha önce duyurduğu plana göre, İsrail ordusu büyük çaplı dağıtım ve depolama görevinden çekilecek; yardımlar, doğrudan uluslararası kuruluşlar ve özel güvenlik şirketleri tarafından Gazze halkına ulaştırılacak. İsrail, bu yöntemle Hamas’ın yardımları militanlarına aktarmasının zorlaşacağını düşünüyor.

Genelkurmay Başkanı: Rehineleri kaybedebiliriz

İsrail’de Gazze operasyonunun genişletilmesi konusunda siyasi liderler arasında görüş ayrılıkları sürüyor. Kanal 13’ün haberine göre, Genelkurmay Başkanı Zamir, kabineye yaptığı sunumda, Gazze’de büyük çaplı bir operasyon başlatılması durumunda rehinelerin kaybedilme riski bulunduğunu söyledi. “Kapsamlı bir harekâtta rehinelere ulaşamayabiliriz” diyen Zamir, savaşın iki temel hedefi olan Hamas’ı yok etmek ve rehineleri kurtarmanın çelişebileceğine dikkat çekti.

Rehine ailelerinin oluşturduğu Forum’dan yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı’nın uyarısının tüm İsrail halkını endişelendirmesi gerektiği vurgulanarak, “Rehineler kurtarılmadan kazanılmış bir zafer olamaz. Rehineleri kaybetmek, İsrail’in yenilgisi olur” denildi.

Orduda savaş yorgunluğu krizi

İsrail ordusunun Gazze’deki işgali genişletme planları doğrultusunda binlerce yedek askeri göreve çağırdığı, ancak bu askerlerin önemli bir bölümünün “savaş yorgunluğu” nedeniyle çağrılara uymayabileceği bildiriliyor.

İsrail ordusu “yedek” kriziyle sarsılıyor

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, dün yaptığı açıklamada, ordu tarafından on binlerce yedek askere celp emri gönderildiğini duyurdu. Askerlere seslenen Zamir, “Amacımız, rehinelerimizi geri getirmek ve Hamas’ı yenilgiye uğratmak. Bu doğrultuda baskıyı artırıyoruz” ifadelerini kullandı.

Haaretz gazetesinin, adı açıklanmayan askeri kaynaklara dayandırdığı haberine göre, işgalin genişletilmesi kapsamında, İsrail’in kuzey sınırı ve Batı Şeria’daki düzenli birliklerin yerini yedek askerler alacak.

Haberde, “Yedek askerlerin büyük çoğunluğu, Gazze Şeridi’ndeki operasyonların yoğunlaştırılması amacıyla yeniden konuşlandırılacak düzenli birliklerin yerine, kuzey sınırı ve Batı Şeria’da görev yapacak” denildi. Birçok komutan ve askerin ise celp almadan önce, “yorgunluk” gerekçesiyle bir sonraki çatışmaya katılmayı düşünmediklerini bildirdiği kaydedildi.

İsrail Hava Kuvvetlerinden bir kısmı emekli, 1000’e yakın pilot ve yedek asker, Gazze’ye yönelik saldırıların sonlandırılması için bir bildiri yayımlamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English