Ortadoğu
Atlantik Konseyi: İran’ın İsrail saldırısı “tarihi fırsat”

ABD istihbarat teşkilatları ve dışişleri ile bağlantılı olduğu bilinen Atlantik Konseyi (Atlantic Council) adlı Washington merkezli düşünce kuruluşu, İran’ın İsrail’e yönelik balistik füze saldırısını “tarihi bir fırsat” olarak görüyor.
Atlantik Konseyi’ne bağlı Scowcroft Strateji ve Güvenlik Merkezi’nin başkan yardımcısı Matthew Kroenig, İran’ın İsrail’e yönelik balistik füze saldırının ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Şu anda İran’ın nükleer programını yok etmek için ideal bir fırsat. Sadece 1-2 hafta içinde nükleer silah geliştirebilir. Yeni bir nükleer anlaşma söz konusu değil. Hamas ve Hizbullah misilleme yapamaz. Ve İran İslam Cumhuriyeti bunu kendisi istedi” diye yazdı.
Now is an ideal opportunity to destroy Iran’s nuclear program. The breakout time is only 1-2 weeks. There is no new nuclear deal in the cards. Hamas and Hezbollah can’t retaliate. And the Islamic Republic just asked for it.
— Matthew Kroenig (@MatthewKroenig) October 1, 2024
Atlantik Konseyi’nin Başkanı Frederick Kempe ise saldırının daha dumanı tüterken kaleme aldığı yazıda, “Bu anı İran ve vekillerinin bölgesel hırslarına karşı mücadelede bir fırsat olarak görmemenin dar görüşlülük olacağını” söyledi.
Kempe “İsrail’in taarruzu ve İran’ın füze saldırısı Orta Doğu’nun geleceğine dair iki vizyonu test ediyor” başlıklı yazısında yaşananların Orta Doğu’nun geleceğine dair iki vizyonun çarpışması olduğunu iddia etti. Kempe, bu vizyonlardan birinin İran ve onun vekillerine (Lübnan’daki Hizbullah, Yemen’deki Husiler ve Gazze’deki Hamas) ait olduğunu ileri sürdü. Kempe’ye göre bu vizyon şiddetli çatışmaların devam ederek radikal, aşırıcı ve devrimci bir İslam anlayışının zaferi ile İsrail’in yok edilmesini hedefliyor.
İkinci vizyonun ise İran’ın hırslarına karşı koyma ve onları sınırlama inisiyatifini ele geçirmeyi, vekillerinin askeri potansiyelini zayıflatmayı ve dinamik, barışçıl ve modernleşen bir Orta Doğu’nun ortaya çıkması için zemin hazırlamayı öngördüğünü iddia etti.
İran’ın İsrail’e saldırısıyla gerginliğin tırmandığını hatırlatan Kempe, “Bu tarihi olumlu potansiyeli gözden kaçırmamak önemli” dedi.
“ABD ve müttefikleri” hatırlatması
Avrupa’nın daha olumlu yolunu ancak yüzyıllar süren çatışmaların ardından ve iki dünya savaşının enkazı üzerinde inşa ettiğini hatırlatan Kempe şu ifadeleri kullandı: “Rusya’nın Ukrayna’nın özgürlüğü ve bağımsızlığına karşı devam eden savaşıyla, Avrupa’nın barışçıl entegrasyon hikâyesi henüz tamamlanmadı, ancak Soğuk Savaş dönemindeki beklentilerin çok ötesine geçti. Batı Avrupa’nın Moskova’yı askeri olarak caydırabilmesi ve nihayetinde barış ve refah topluluğunu genişletebilmesi, ABD ve müttefiklerinin Sovyetler Birliği’ni kontrol altına alma ve karşı koyma konusundaki sabırlı ve tutarlı yaklaşımı sayesinde mümkün oldu. Soğuk Savaş zaferine ulaşmak için kırk yıldan fazla bir çaba gerekti.”
Şu anda İran’a yönelik yaklaşımın da bu modelden ilham alması gerektiğini savunan Atlantik Konseyi Başkanı, “Tahran’a karşı koyarak, caydırarak ve izole ederek, zamanla İran halkının, geniş Orta Doğu’nun ekonomik, toplumsal ve siyasi başarılarının artan cazibesi karşısında değişim talep edeceği bir ortam yaratılmalı” dedi.
Kempe, Nasrallah’ın ölümünü bu geleceğe doğru bir dönüm noktası olarak ilan etmek için henüz erken olabileceğini “Ancak bu anı İran ve vekillerinin bölgesel hırslarına karşı mücadelede bir fırsat olarak görmemenin de dar görüşlülük olacağını” söyledi.
İran Meclis Başkanı Kalibaf’tan İsrail’e: Saldırırsanız yok olursunuz
İran’ın Rusya, Çin ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkileri dikkate alındığında riskin daha büyük olduğunu savunan Kempe, bu ülkelerin hep birlikte ABD ve ortaklarının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özenle inşa ettikleri küresel düzenin altını oymaya çalıştıklarını hatırlattı.
Tüm bu gerginliğin ortasında Hamaney’den sonra direniş ekseninin ikinci ismi Nasrallah’ın öldürülmüş olması ve İran’ın içinde bulunduğu ekonomik kırılganlık ve kendini koruma içgüdüsünün “İran’a karşı dengeyi değiştirmek için en iyi fırsat” olduğunu ifade etti
Kempe yazısını şu cümlelerle noktaladı: “Bugün bulunduğumuz noktadan Orta Doğu için yeni bir düzene ulaşmak için uzun bir yol var. Ancak, mevcut krize verilen tepkileri yönlendirmesi gereken vizyon tam da bu olmalı; biriken tehditleri tarihi bir fırsata dönüştürmek.”
“Son 50 yılın en büyük fırsatı”
Atlantik Konseyi dışında benzer bir çıkış İsrail’in eski Başbakanı Naftali Bennett’den geldi. Bennett sosyal medyadan yaptığı açıklamada “İsrail, Orta Doğu’nun çehresini değiştirmek için son 50 yılın en büyük fırsatına sahip” diye yazdı.
Israel has now its greatest opportunity in 50 years, to change the face of the Middle East.
The leadership of Iran, which used to be good at chess, made a terrible mistake this evening.
We must act *now* to destroy Iran’s nuclear program, its central energy facilities, and to…
— Naftali Bennett נפתלי בנט (@naftalibennett) October 1, 2024
“Ahtapotun kolları geçici olarak felç oldu şimdi sıra başında” diyen Bennett, özetle şunları söyledi: “İran’ın nükleer programını, merkezi enerji tesislerini yok etmek ve bu terörist rejimi ölümcül bir şekilde sakatlamak için şimdi harekete geçmeliyiz. İran halkına, kadınlarını ve kızlarını zulüm altında tutan rejimi devirmeleri için bir fırsat verebiliriz. Gerekçemiz var. Araçlarımız var. Hizbullah ve Hamas felce uğradığına göre İran’ın eli kolu bağlanmış durumda. Tarihin kapımızı çaldığı zamanlar vardır ve kapıyı açmalıyız. Bu fırsat kaçırılmamalı.”
Ortadoğu
Suriye’deki Filistin direnişi kıskaca alındı

ABD’nin talebiyle Suriye’deki Filistin direnişi ve üyelerine karşı harekete geçen Şam yönetimi, bu örgütlere ait ofis ve askeri tesislere el koyma sürecini başlattı. Bir zamanlar Suriye yönetimince desteklenen Filistinli direniş örgütleri şimdi belirsiz bir gelecekle karşı karşıya.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (Genel Komutanlık) Genel Sekreteri Talal Naci’nin Suriye makamları tarafından kısa süreliğine gözaltına alınması sonrası Suriye’de hâlâ faaliyet gösteren Filistinli örgütlerin Suriye’deki geleceği tartışılıyor.
ABD’den Şam’a normalleşme şartı: Filistinli gruplar sınır dışı edilsin
Adının açıklanmasını istemeyen Filistinli bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni Suriye yönetiminin, Filistinli gruplar dosyasından sorumlu olmak üzere Ebu Abdul Rahman el-Şami isimli bir kişiyi görevlendirdiğini belirtti. El-Şami’nin göreve gelmesinden bu yana FHKC-GK temsilcilerinin de düzenli katıldığı birçok toplantı yapıldığı ve bu toplantılarda savaşçılar, silahlar, mal varlıkları ve askeri altyapının ele alındığı aktarıldı.
FHKC-GK Şam’ın taleplerini yerine getiriyor
Kaynağa göre, el-Şami açıkça, yeni hükümetin iç savaş sırasında Suriyeli sivillere karşı işlenen suçlara karıştığı öne sürülen kişi ya da gruplardan hesap soracağını belirtti. Filistinli gruplara, tüm silahlarını ve askeri ekipmanlarını teslim etmeleri, faaliyetlerini insani yardım çalışmalarıyla sınırlamaları talimatı verildi. Kaynağın aktardığına göre FHKC-GK büyük oranda bu taleplere uyum sağladı.
Bazı liderler Lübnan’a sığındı
Esad yönetiminin düşmesine rağmen, Naci ve FHKC-GK’nin ikinci ve üçüncü kademe yöneticilerinin büyük kısmı hâlâ Suriye’de bulunuyor. Şam’daki ofislerinin faaliyetlerini sürdürdüğü, ancak daha sıkı denetim altında olduğu bildiriliyor. Diğer bazı grupların liderleri ise ülkeyi terk etti. Bu kişiler arasında Halk Mücadele Cephesi’nden Halid Abdul Mecid, Fetih-İntifada’dan Ziyad es-Sağir, Kudüs Tugayları’ndan Muhammed es-Said ve Özgür Filistin Hareketi’nden Said Abdul Al yer alıyor. Çoğunun Lübnan’a sığındığı düşünülüyor.
Ofislere ve tesislere el konuyor
Kaynaklar, FHKC-GK’ye bağlı bazı isimlerin son haftalarda Esad güçleriyle işbirliği sırasında işledikleri iddia edilen savaş suçları nedeniyle gözaltına alındığını doğruladı. Suriye yönetimi ayrıca ülkedeki birçok Filistinli grubun ofisleri ve askeri tesislerine el koyma sürecini başlattı. El konulan mülkler arasında Fetih-İntifada, Özgür Filistin Hareketi ve Es-Saike Güçleri’ne ait yerleşkeler de bulunuyor. Saike lideri Muhammed Kays’ın hâlâ Suriye’de olduğu bildiriliyor.
Bir diğer ağır darbe ise bazı Filistinli gruplara ait banka hesaplarının dondurulması oldu. Ancak FHKC-GK’ye ait hesapların bu hesaplar arasında olup olmadığı henüz netlik kazanmadı.
Ayrıca FHKC-GK’nin daha önce Şam kırsalı, Dera, Halep ve Süveyda’da bulunan askeri eğitim kamplarını yeni yönetime teslim ettiği düşünülüyor. Filistinli bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Durum son derece hassas ve herkes endişeli. Bu kampların teslim edildiği büyük olasılıkla doğru” dedi.
ABD’nin normalleşme şartlarından biri
Geçen ay, Suriye makamlarının İslami Cihad’a bağlı iki üst düzey yetkiliyi Şam’da gözaltına almasıyla endişe daha da arttı. Gözaltına alınan isimler arasında örgütün Suriye büro sorumlusu Halid Halid ve örgütsel işler sorumlusu Ebu Ali Yasir yer aldı. Her iki isim de hâlâ gözaltında tutuluyor ve haklarında henüz resmî bir suçlama yapılmadı.
Bu göz altılardan birkaç gün önce Wall Street Journal (WSJ) ABD yönetiminin yaptırımları kaldırma ve olası normalleşme sürecini başlatmak için Şam’dan bir dizi talepte bulunduğu, o taleplerden birinin de Filistinli örgütlerin sınır dışı edilmesi ve finansal faaliyetlerinin yasaklanması olduğunu duyurmuştu.
Hâlihazırdaki korku ve belirsizlik ortamı, grup liderlerini kamuoyu önünde yorum yapmaktan kaçınmaya sevk ediyor. Çoğu, yerel ya da uluslararası medyayla konuşurken isimlerinin gizli kalmasını talep ediyor.
Mart 2011’de başlayan Suriye savaşından önce, ülkede bir düzineden fazla Filistinli direniş örgütü bulunuyordu.
Ortadoğu
Ahmed Şara Bağdat’a gitmek için ABD’den güvence istedi

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara Bağdat’ta düzenlenecek Arap Birliği Zirvesi sırasında ABD destekli özel bir güvenlik şirketinden kendisini korumasını talep etti.
Şafak News Ajansı’na konuşan bir hükümet kaynağı, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın, Bağdat’ta düzenlenecek Arap Zirvesi’ne katılmak için ABD’den güvenlik garantisi talep ettiğini açıkladı. Şara’nın, kendisine özel bir Amerikan güvenlik şirketi tarafından koruma sağlanmasını istediği belirtildi.
Suriye yönetimi garantileri yetersiz buldu
Kaynak, “Bağdat, Ahmed Şara’nın zirveye katılımını sağlamak için çeşitli güvenlik garantileri sundu, ancak Suriye yönetimi bunları yetersiz buluyor” dedi. Suriye tarafının, Irak’ta olası bir saldırıdan endişe ettiği ve bu nedenle ABD güvencesine ihtiyaç duyduğu ifade edildi.
Katar’ın, Şara ile Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani arasındaki görüşmede arabulucu rolü üstlendiği ve Şara’nın Irak ziyareti konusunda destek verdiği ancak ülkede faaliyet gösteren bir güvenlik şirketine sahip olmadığı bildirildi.
İran’ın, Şara’nın Irak ziyareti konusunda sessiz kalmasının da Şam yönetimini tedirgin ettiği ifade edilirken, Şara’nın zirveye katılımının tamamen güvenlik önlemlerine bağlı olduğu vurgulandı.
Ahmed Şara 2011’e kadar Irak’taydı
Irak, Arap Zirvesi’ne katılım için Ahmed Şara’ya resmi davet göndermişti. Bu davet, ülkede geniş çaplı siyasi tartışmalara neden olmuştu. Şara, 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak’a Suriye üzerinden gelen binlerce yabancı savaşçıdan biriydi. 2005’te ABD kuvvetleri tarafından tutuklandı ve 2011’e kadar cezaevinde kaldı. Bu tarihte cezaevinden çıktı ve 2011’de IŞİD’in 2019’da öldürülen lideri Ebu Bekir Bağdadi’nin görevlendirmesiyle IŞİD’in Suriye kolunu kurmak üzere Suriye’ye döndü. Ocak 2012’de Nusra Cephesi’ni kuran Colani, Nisan 2013’te Kaide’ye bağlılığını açıkladıysa da Temmuz 2016’da Kaide’den ayrıldığını bildirerek zamanla örgütünü Heyet Tahrir Şam’a dönüştürdü. HTŞ liderliğinde geçen aralık ayında başlayan saldırılar sonucu Esad yönetimi devrildi.
Pek çok Iraklının hafızasında, 2003’teki ABD işgalinin ardından başlayan ve Şara’nın da içinde yer aldığı örgütün sistematik saldırıları hala tazeliğini koruyor. Şara’nın o dönemde bağlı olduğu El Kaide’nin Irak kolu, özellikle Şii nüfusa yönelik çok sayıda saldırıyla anılıyor. Necef, Kerbela ve Sadr şehri gibi Şii yoğunluklu bölgelerde düzenlenen bombalı saldırılarda yüzlerce sivil yaşamını yitirmiş, 2006’da Samarra’daki Askeriyye Türbesi’ne yapılan saldırı mezhep çatışmasını derinleştirmişti. Bu geçmiş nedeniyle, Şara’nın Bağdat’a davet edilmesi Irak’ta özellikle Şii gruplar açısından ciddi bir hassasiyet yaratıyor.
“Diplomatik dokunulmazlık” hatırlatması
Şara hakkında Irak yargısı tarafından 2024’ün sonlarında çıkarılan bir tutuklama emri bulunuyor. Ayrıca Iraklı bir milletvekili de geçen hafta Şara hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Ancak Iraklı hukuk uzmanı Muhammed Cuma, Şara’nın şu an devlet başkanı statüsünde olduğunu ve bu nedenle ulusal ve uluslararası yasalara göre dokunulmazlığına sahip olduğunu belirtti. Cumaa, “Solayısıyla geçmişe yönelik suçlamalar artık geçersizdir” ifadelerini kullandı.
Irak’ta iktidardaki Koordinasyon Çerçevesi bloğu ise son toplantısında, Şara’nın davet edilip edilmemesi konusunda karar yetkisini başbakana bıraktı. Blok resmi olarak davete karşı çıkmazken, bazı bileşenler ise açıkça karşı olduklarını belirtti.
17 Mayıs’ta düzenlenecek olan Arap Birliği Zirvesi, Irak’ın 2012’den bu yana ev sahipliği yaptığı ilk zirve olacak.
Ortadoğu
Ahmed Şara yarın Fransa’da Macron’la görüşecek

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara Avrupa’ya yapacağı ilk resmi ziyaret kapsamında yarın Paris’e gidiyor. Şara’nın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la yapacağı görüşmede Suriye’nin yeniden inşası, bölgesel istikrar ve terörle mücadele öne çıkacak.
HTŞ’nin Colani adıyla tanınan lideri Ahmed Şara, yarın Fransa’ya giderek Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelecek. Bu ziyaret, Ahmed Şara’nın Avrupa’ya yapacağı ilk resmi ziyaret olacak.
Fransa Cumhurbaşkanlığının AFP’ye yaptığı açıklamada, Macron’un görüşmede “özgür, istikrarlı ve egemen bir Suriye inşasına yönelik Fransa’nın desteğini” yineleyeceği belirtildi. Açıklamada ayrıca, “Bu buluşma, barış ve demokrasi arzusu taşıyan Suriye halkına yönelik Fransa’nın tarihi bağlılığının bir parçasıdır” denildi.
Ahmed Şara daha önce davet edilmişti
Fransa liderinin, Suriye yönetimine yönelik taleplerini açık şekilde dile getirmesi bekleniyor. Özellikle Lübnan başta olmak üzere bölgesel istikrar ve terörle mücadele gündemin ilk sıralarında yer alacak.
Macron, geçici hükümetin göreve başlamasının ardından şubat ayında Ahmed Şara’yı davet etmiş, mart ayında davetini yinelemişti. Ancak bu davet, tüm toplumsal kesimleri kapsayacak bir hükümetin kurulması şartına bağlanmıştı. Yeni Suriye yönetimi ise, etnik ve mezhebi çeşitliliğe dayalı bir yönetim sözü vermiş, dini azınlıkların korunacağı ve toplumsal temsiliyetin sağlanacağı taahhüdünde bulunmuştu.
Yine de birçok ülke, yaptırımların kaldırılması konusunda temkinli davranıyor ve bu vaatlerin hayata geçirilip geçirilmeyeceğini izlemeye devam edeceklerini belirtiyor.
Avrupa Birliği (AB) de şubat ayında Suriye’ye yönelik bankacılık, enerji ve ulaşım gibi sektörleri hedef alan yaptırımları askıya almıştı.
Öte yandan, mart ayında Suriye’nin kıyı bölgelerinde çoğu Alevi bin 700’den fazla kişinin hayatını kaybettiği katliamlar uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Son dönemde Dürzi savaşçıların dahil olduğu yeni çatışmalar ve insan hakları örgütlerinin raporladığı ihlaller, geçici hükümetin kendi içindeki radikal unsurlar üzerindeki denetimini sorgulatıyor.
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor
-
Diplomasi2 hafta önce
Çin’in ABD’den enerji ithalatındaki düşüş Rusya’ya kapı açtı
-
Avrupa2 hafta önce
Alman eyaletleri silahlanma yarışına son sürat dahil oluyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
ABD’den Suriye’ye “İran” baskısı: DMO terör örgütü ilan edilsin
-
Avrupa2 hafta önce
Orbán’ın vetoları AB’yi 7. maddeye itiyor
-
Avrupa2 hafta önce
Trump’ın tarifeleri Avrupa’da serbest ticaret yanlısı ülkeleri güçlendiriyor