Avrupa
Avrupa’da Fransız nükleer şemsiyesi ve ‘Alman bombası’ tartışması

ABD’nin Kıtadan çekileceği endişelerinin ortasında, Avrupa’da Fransa’nın nükleer şemsiyesi ve Almanya’nın kendi nükleer bombasını üretmesi tartışması başladı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD sistemini örnek alarak, Almanya’nın da dahil olabileceği diğer Avrupa ülkelerini Fransız nükleer bombalarına dayalı bir “nükleer şemsiye” altına alma önerisini sürdürüyor.
Polonya Başbakanı Donald Tusk, bugün Fransa-Polonya işbirliği anlaşmasının imzalanması sırasında, bu konuyla ilgili “ciddi görüşmelerin” halihazırda sürdüğünü açıkladı. Macron, benzer görüşmelerin diğer ülkelerle de yapılacağını duyurdu.
Berlin’de de ABD’nin nükleer silahlarına alternatif bir çözüm bulma çabaları sürüyor ve bu çabalar, Şansölye Friedrich Merz’in 21 Şubat’ta Paris ve Londra ile görüşme olasılığını gündeme getirmesinden bu yana yoğunlaştı.
Önde gelen Alman medya kuruluşları da son zamanlarda, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması ve İki Artı Dört Antlaşmasını ihlal ederek Almanya’yı kendi “Alman bombasıyla” silahlandırmayı gündeme getirdi. AfD politikacıları bu fikri destekliyor.
Fakat Berlin’deki iktidar partileri şimdilik “Avrupa çözümü” için bastırıyor. Berlin’in nükleer silahların kullanımına ilişkin karara katılımının nasıl sağlanacağı belirsiz.
Alman medyası ‘eski zincirleri kırma’ çağrısı yapıyor
Avrupa üzerinde mevcut ABD nükleer şemsiyesinin korunması veya ayrı bir Avrupa nükleer şemsiyesiyle değiştirilmesi konusundaki tartışma, ilk olarak geçen kasım ayında ABD başkanlık seçimleri sırasında başladı, ardından 20 Ocak’ta Başkan Donald Trump’ın göreve başlamasıyla yeniden alevlendi.
Zaman zaman Almanya’nın tek başına hareket ederek nükleer silah edinmesi yönünde çağrılar yapılıyor. Örneğin, etkili Frankfurter Allgemeine Zeitung (faz) gazetesinde yayınlanan önemli bir makalede, Federal Almanya Cumhuriyetinin nükleer silahlanmasına izin vermediği göz önüne alındığında, İki Artı Dört Antlaşmasının “artık geçerliliğini yitirdiği” ve Almanya’nın “eski zincirleri kırması” gerektiği yönünde “iyi nedenler” olduğu savunulmuştu.
Aynı dönemde, Federal Almanya’nın nükleer silahlanmasının henüz çoğunluğu kazanamadığını, fakat nüfusun giderek artan bir kesimi tarafından desteklendiğini gösteren kamuoyu yoklamaları yayınlandı.
Güney Kore ve Polonya gibi diğer ülkelerde de nükleer bomba yapımının tartışıldığını hatırlatan Alman medyası, Berlin’in nükleer silah üretmek için yeterli düzeyde uranyum zenginleştirme teknolojisine sahip olduğuna vurgu yapıyordu.
AfD’den ‘Alman bombasına’ destek
Daha etkili politikacılar henüz Alman bombası çağrısına katılmadı. Eski Federal Güvenlik Politikası Akademisi (BAKS) başkanı ve şu anda Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) için çalışan Karl-Heinz Kamp, geçtiğimiz günlerde Federal Almanya Cumhuriyeti’nin medyada tartışılan “kendi nükleer silahlarını geliştirme” seçeneğinden “bağlayıcı bir şekilde vazgeçtiğini” belirtti.
Kamp şu anda Berlin’de bunu değiştirmek isteyen siyasi olarak ciddi bir ses bulunmadığını savunsa da, Alman bombası için açık çağrılar artık Almanya için Alternatif (AfD) partisinden geliyor.
Örneğin mart ayında, AfD’nin Bundestag’daki savunma politikası sözcüsü Rüdiger Lucassen, “Almanya’nın kendi nükleer silahlarına ihtiyacı var,” demişti.
Berlin’in “nükleer caydırıcılık kapasitesini kendisinin kazanmasını” isteyen AfD’li, bunu da “Avrupa’nın stratejik özerkliği çerçevesinde” yapması gerektiğini söylemişti.
Bu talep, AfD milletvekili ve partisinin savunma çalışma grubuna üye olan başçavuş Hannes Gnauck tarafından da yinelenmişti. Gnauck, “Almanya’nın kendi nükleer koruma kalkanına ihtiyacı var,” demişti.
Uygulamada Avrupa seçeneği, acil durumlarda Alman bombası
Bir süre önce, Berlin’deki Küresel Kamu Politikası Enstitüsü (GPPi) direktörü Thorsten Benner farklı bir yaklaşım önerdi.
Benner, “acil durumlarda, Alman nükleer bomba projesini sürdürmek için temel bilimsel ve teknolojik kapasitelerin korunması” gerektiğini tavsiye etti fakat siyasi uygulamada, “Avrupa seçeneği”nin aranması gerektiğini söyledi.
Kamp da bu konuda ısrarcı. Kamp, Ekim 2024’te İngiltere ve Almanya arasında imzalanan Trinity House Antlaşmasının ikili “nükleer konularda diyalog” öngördüğünü belirtiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da “erken bir aşamada” AB üzerinde bir nükleer şemsiye oluşturmak için Force de frappe’nin (caydırıcı güç) kullanımı konusunda diyalog kurulmasını savunmuştu.
Kamp şimdi Almanya’nın Fransa ve İngiltere’nin “nükleer kapasitelerinin önemli maliyetlerine” katkıda bulunabileceğini öneriyor. Bu, elbette, “her iki ülkenin nükleer silah kapasiteleri ile Almanya ve Avrupa’nın güvenliği arasında doğrudan bir bağlantı” kurulmasını ve bunun “yasal olarak bağlayıcı ikili antlaşmalarla” düzenlenmesini gerektirecek.
Kamp’a göre bu aynı zamanda Berlin’e Fransız ve İngiliz nükleer silahları üzerinde doğrudan etki sağlayacak.
Ortak nükleer savaş manevraları
Son günlerde Macron, AB ülkelerini Fransız veya Fransız-İngiliz nükleer silahlarının koruması altına alma planına yeni bir ivme kazandırdı.
Macron, Fransız nükleer silahlarıyla korunan Fransız ulusal çıkarlarının artık “Avrupa boyutu” kazandığını savunarak bu planı uzun süredir destekliyor.
Paris, 21 Şubat’ta Merz’in “Avrupa’nın ABD’den nükleer açıdan daha bağımsız hale gelmesi gerekebileceğini” belirtmesini ilgiyle karşıladı. Merz, bu konuyu Paris ve Londra ile müzakere etmek istediğini söylemişti.
Şubat sonunda Portekiz’i ziyaret eden Macron, nükleer şemsiyenin genişletilmesinin merkezinde yer alan Fransa’nın temel çıkarlarının “Avrupa boyutu”nu yeniden teyit etti.
Uzmanlar, kamuoyundaki tartışmayı hızla ilerletti. Örneğin mart başında, ABD’nin nükleer paylaşım modeline göre diğer Avrupa ülkelerine nükleer silah yerleştirmek için yeterli sayıda yeni nükleer savaş başlığı üretmenin yıllar alacağı söylendi.
Fakat örneğin ortak nükleer savaş manevralarının kısa vadede gerçekleştirilebileceğine dikkat çekiliyor.
Fransız nükleer caydırıcılığı Polonya’ya doğru genişletilebilir
Planın şimdiden istim aldığı görülüyor. Fransa ve Polonya, daha yakın silah ve askeri işbirliğini öngören ve karşılıklı yardımlaşma maddesi içeren bir dostluk ve işbirliği anlaşması (Traité de Nancy) imzaladı.
Bu anlaşma, 2010’da Birleşik Krallık ile imzalanan Traités de Londres, 2019’da Almanya ile imzalanan Traité d’Aix-la-Chapelle, 2021’de İtalya ile imzalanan Traité du Quirinal ve 2023’te İspanya ile imzalanan Traité de Barcelone’nin muadili olarak kabul ediliyor.
Karşılıklı yardım maddesi, Fransa’nın nükleer caydırıcılığının Polonya’ya genişletilmesinin tartışılmasına olanak tanıyor. Polonya Başbakanı Donald Tusk’un cuma günü doğruladığı gibi, hükümeti şu anda bu konuyla ilgili olarak Paris ile “ciddi görüşmeler” yürütüyor.
Macron ise salı günü verdiği bir röportajda, Fransa’nın nükleer caydırıcılığına katılım konusunda “bunu isteyen tüm ortaklarla” görüşmek istediğini yineledi ve önümüzdeki haftalarda ve aylarda görüşmeleri yoğunlaştıracağını söyledi.
Macron, ülkesi için üç koşul olduğunu da ekledi: Fransa başkalarının güvenliği için para ödemeyecek; kendi ihtiyacı olan nükleer silahları konuşlandırmayacak; ve Fransız nükleer bombasının kullanılmasına ilişkin karar yalnızca Fransa Cumhurbaşkanına ait olacak.
Şu anda Berlin’in, kullanımına ilişkin herhangi bir kararda söz hakkı olmaması koşuluyla Fransa’nın nükleer şemsiyesinin Almanya’ya genişletilmesini kabul etmesi olası görünmüyor.
Öte yandan Kamp’ın dile getirdiği ortak finansman, belirli bir ölçüde ortak karar alma imkanı sağlayabilir.
Avrupa
AB, İsrail vatandaşlarına vizesiz seyahati askıya alabilir

Avrupa Birliği, Gazze Şeridi’ndeki eylemleri nedeniyle İsrail vatandaşları için vizesiz seyahat rejimini askıya almayı değerlendiriyor. Vize muafiyetinin askıya alınması teklifinin, BM şartı, insan hakları ve uluslararası hukuk normlarının ihlali gibi gerekçelere dayandırıldığı belirtildi.
Avrupa Birliği’nin (AB), Gazze Şeridi’ndeki eylemleri nedeniyle İsrail vatandaşlarının Schengen bölgesine yönelik kısa süreli vizesiz seyahat hakkını askıya alabileceği bildirildi.
Euronews‘in Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) kaynaklara dayandırdığı habere göre, söz konusu adımın atılması için parlamentodaki siyasi gruplar tarafından teklif sunuldu.
Gerekçe uluslararası hukukun ihlali
Habere göre, vizesiz giriş rejiminin askıya alınması; Birleşmiş Milletler (BM) şartının, insan haklarının ve uluslararası insani hukuk normlarının ihlal edilmesinin yanı sıra uluslararası mahkemelerin kararlarına uyulmamasına dayandırılacak.
Teklifi sunan AP’deki “birkaç siyasi grup”, İsrail’in eylemlerine ve Gazze’deki savaş suçlarına odaklandı.
Slovenyalı AP üyesi Matjaž Nemec ise yaptığı bir yorumda, bu önlemlerin “herhangi bir ülkeye özel olarak yönelik olmadığını” belirtti.
Böyle bir kararın alınabilmesi için üye devletlerin onayı gerekiyor ve nitelikli çoğunlukla engellenebiliyor.
Yasağın süresinin Avrupa Konseyi ile yapılacak mutabakatla uzatılabileceği de kaydedildi.
Avrupa
Alman ordusu kışla inşaatlarını hızlandırıyor

Rusya ile savaşa hazırlık amacıyla Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) yeniden yapılandırılması ve modernizasyonu sürüyor.
German Foreign Policy’de yer alan analize göre bu kapsamda, federal hükümet Bundeswehr kışlalarının inşaat çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Federal Savunma Bakanlığı, geçen yıl Bundeswehr mülklerine yaklaşık 1,6 milyar avro yatırım yaptığını açıkladı.
Bu, on yıllık zaman dilimi içinde önemli bir artış anlamına geliyor: 2013 yılında bu rakam 600 milyon avro iken, 2023 yılında 1,3 milyar avroya çıkarak iki katından fazla arttı; 2023’ten 2024’e kadar artış yine yüzde 20’nin üzerinde oldu.
Berlin, kışlalarda yeni barınaklar, eğitim tesisleri ve yeni silah sistemleri için özel binalar inşa ettiriyor.
Federal hükümet, askeri inşaat projelerine yönelik bürokratik engelleri de önemli ölçüde azalttı ve önümüzdeki aylarda daha fazla deregülasyon adımları atmayı planlıyor. Bu, en azından şirketler tarafından standartlaştırılmış inşaatları mümkün kılmayı amaçlıyor.
Berlin, özerk bir (acil durum) elektrik tedarik sistemi kurarak Bundeswehr mülklerini daha dayanıklı hale getirmek istiyor. Nükleer güce sahip Rusya ile bir savaşta, Bundeswehr kışlaları, Mali veya Afganistan’daki savaşlardan farklı olarak potansiyel bir saldırı hedefi olacak.
Bundeswehr’in neredeyse tüm mülklerinde inşaat var
Savunma Bakanı Boris Pistorius’un geçen yıl talep ettiği “2029’a kadar savaşa hazır olma” hedefine ulaşmak için, Savunma Bakanlığına göre “Bundeswehr’in neredeyse tüm mülklerinde inşaat çalışmaları planlanıyor veya yürütülüyor.”
Savaş hazırlığı yanında, Bundeswehr kışlalarına yapılan yatırımlarda “üretimi artırma kabiliyeti” de “öncelikli hedef” olarak belirtiliyor.
Savunma Bakanlığının son raporuna göre, “büyük bir zaman baskısı” var. Geçen yıl 450’den fazla inşaat projesi tamamlandı, bu rakam 2023’e göre yüzde 20 daha fazla. Böylece Bundeswehr, 38.000 metrekare ek ofis alanı ve 48 yeni eğitim tesisi gibi imkanlara kavuştu.
Şu anda askerlerin barınma yerlerinin yüzde 60’ı, ofis alanlarının yüzde 70’i ve eğitim tesislerinin yüzde 70’i iyi ila çok iyi durumda
Bakanlık, Bundeswehr mülklerinde proje ve inşaat hacminin yıllık yüzde 10 ila 20 oranında artmasını planlıyor. Şu anda toplamda yaklaşık 8.000 askeri inşaat projesi olduğu belirtiliyor. Bu, Şubat 2024’te açıklanan sayıdan 1.000 daha fazla.
Berlin, orta vadede 24 milyar avro, uzun vadede ise 67 milyar avro federal ordu arazilerine yatırım yapmayı planlıyor.
Ordu inşaatları için bürokrasi azaltılıyor
Askeri mülklerdeki inşaat çalışmalarını hızlandırmak için Savunma Bakanı Pistorius, geçen yıl eyaletlerle işbirliği içinde bir dizi önlem hazırladı. Amaç, bürokratik engelleri kaldırmak ve bakanlıklar arası işbirliğini daha verimli hale getirmekti.
Savunma Bakanlığı, daha önce bahsedilen raporunda, askeri inşaatlar için çok sayıda yasal düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığını duyurdu. Ayrıca, Federal Altyapı, Çevre Koruma ve Hizmetler Ofisinde (BAIUDBw) “hızlı projeler”in uygulanması için yeni bir organizasyon yapısı oluşturuldu.
Bakanlık, önümüzdeki aylarda ve yıllarda askeri federal inşaatların daha da hızlandırılması için ek deregülasyon adımları planlıyor, çünkü 24 milyar avro değerindeki mevcut projeler mevcut gerçekleştirme olanaklarını çok aşıyor.
Planlanan inşaat çalışmalarını yine de hızlandırmak için Berlin, ihale, inşaat ve çevre hukukunda daha fazla “yasa basitleştirmesi” planlıyor. Federal hükümet, diğer şeylerin yanı sıra, ordunun inşaat projelerinin “onaylanması ve ruhsatlandırılması” konusunda “kendi uygulama yetkilerini” genişletmek ve inşaat ihalelerinin parça parça verilme ilkesini tamamen kaldırmak istiyor.
Böylece, “genel yüklenicilerin devreye girmesini” sağlamak ve “Bundeswehr için inşaatın büyük ölçüde standartlaştırılması” hedefine ulaşmak istiyor.
Tüm askeri yeni inşaatlar için ülke çapında tek tip bir temel olarak, gelecekte dört standart tipte bina olacak. Bu, en azından “mümkün olan en yüksek […] endüstriyel […] ön üretim”ü mümkün kılmak için atılan bir adım ve ancak çok sayıda yeni inşaat planlandığında anlamlı.
Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor
Daha fazla asker için daha fazla yatak
Raporda, Bundeswehr’in yeni binalarının standardizasyonunun, Federal Gayrimenkul İdaresinin (BfI) 32 Bundeswehr kışlasında “kendi banyosu olan” 7.300 tek kişilik konaklama birimi inşa etmesini öngören Bundeswehr konaklama inşaat programı için “önemli bir temel taşı” olduğu belirtiliyor.
Askerler için özel banyolar sağlayarak Berlin, nükleer güce sahip Rusya ile savaş tehdidi altında olduğu bu dönemde “Bundeswehr’in işveren olarak cazibesini daha da artırmayı” umuyor.
Fakat askerlerin kışla planlamasına istek ve fikirlerini dahil etme imkanlarının gelecekte “kısıtlanacağı” belirtiliyor. Federal Savunma Bakanlığı, “silahlı kuvvetlerin savaşa hazır hale gelmesi için gerekli olan asker sayısının artırılması” için yeni barınma kapasitesine ihtiyaç duyuyor.
Zorunlu askerlik hizmetinin yeniden getirilmesi de kışlalarda yeterli yatak sayısının bulunmasını gerektiriyor. Barınma tesislerinin yanı sıra, “büyüyebilen silahlı kuvvetler”in, acemi askerleri görev yapabilir hale getirmek için eğitim binalarına da ihtiyacı var.
Geçen yıl Berlin, Puma zırhlı araç mürettebatı için bir eğitim tesisi ve Heron TP keşif uçağı için bir uçuş simülatörü kurdu. 15 eğitim tesisi daha inşa edilecek.
İnşaat projelerinde odak noktası ‘yurt ve NATO’ savunması
Uzun ve kısa vadeli asker artışının yanı sıra, inşaat çalışmaları, Rusya ile bir savaşa hazırlık amacıyla Bundeswehr’in yapısal uyumuna da hizmet ediyor. Raporda, “inşaat projelerinin odak noktasının ülke ve ittifak savunması” olduğu belirtiliyor.
Ayrıca inşaat çalışmalarıyla “yurt içindeki gayrimenkul işletmesi de değişen güvenlik politikası koşullarına” uyarlanacak. Federal hükümet, 2014 yılında silahlı kuvvetleri yeniden yapılandırmaya başlamıştı: Asya ve Afrika’da müdahale savaşları yürüten bir ordudan, Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı pozisyon alan bir orduya dönüştürülmesi hedefleniyordu.
Avrupa’da büyük bir savaşın tehdidi karşısında, federal hükümet şimdi Bundeswehr kışlaları için de “ilk acil direnç önlemleri”ni başlattı – örneğin acil durum jeneratörlerinin satın alınması.
Bundeswehr’in savaş hazırlıkları kapsamında yeniden yapılandırılmasıyla bağlantılı olarak satın alınan silah sistemleri de inşaat önlemlerini gerektiriyor. Örneğin Büchel’deki F-35A savaş uçağı, ağır nakliye helikopteri CH-47 Chinook, yeni deniz keşif uçağı P-8A Poseidon ve Arrow füze savunma sistemi, kışlalarda konuşlandırılabilmeleri için özel binalara ihtiyaç duyuyor.
Berlin, 2014 yılında başlattığı ordusunu Rusya’ya karşı bir savaşa hazırlama politikasını, Federal Savunma Kuvvetlerinin bina yapılarında da somutlaştırmaya devam ediyor.
Avrupa
Wagenknecht’ten Merz’e İsrail tepkisi: Çifte standart var

BSW lideri Sahra Wagenknecht, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i İsrail’in İran’a yönelik saldırısı konusundaki tutumu nedeniyle çifte standart uygulamakla suçladı. Wagenknecht, Merz’in İsrail’in Batı’nın ‘pis işlerini yaptığı’ yönündeki yorumunu uluslararası hukuka aykırı ve ikiyüzlü bulduğunu belirtti.
Almanya’da muhalefetteki Akıl ve Adalet İçin Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) lideri Sahra Wagenknecht, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i İsrail’in İran’a yönelik saldırısıyla ilgili tutumu nedeniyle çifte standart uygulamakla suçladı.
Wagenknecht, Merz’in İsrail’in eylemlerini “hepimiz için kirli bir iş” olarak nitelendirmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Wagenknecht, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, “Ne duyulmamış bir çifte standart ve ikiyüzlülük: Şansölye için İsrail’in uluslararası hukuka aykırı saldırganlık savaşı, bakanlıkların ve sivillerin bombalanması da dahil olmak üzere tüm bölgede yangına yol açabilecek bir durum, hepimiz için ‘kirli bir iş’in yapılmasıdır,” ifadelerini kullandı.
Wagenknecht’e göre Batı, uluslararası hukuku “her zaman sadece başkalarına” uyguluyor, ancak kendine değil.
Wagenknecht, “Bu kadar açık bir şekilde çifte standart uygulayan biri, dünyanın birçok yerinde kendisine karşı artan hoşnutsuzluğa şaşırmamalıdır,” şeklinde ekledi.
Merz, dün ZDF televizyon kanalında İran’a karşı yürütülen operasyon hakkında konuşurken, “Bu, İsrail’in hepimiz için yaptığı kirli bir iş,” demişti.
Şansölye, İran ile olan çatışmadaki eylemlerinden dolayı İsrail ordusuna ve İsrail liderliğine saygı duyduğunu da dile getirmişti.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Ortadoğu15 saat önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?