Bizi Takip Edin

Diplomasi

Batılı ülkeler Çin’in kritik madenler üzerindeki hakimiyetini kırmak için güçlerini birleştiriyor

Yayınlanma

Batılı ülkeler, Çin’in yüksek teknoloji endüstrileri için elzem olan bir sektör üzerindeki hakimiyetini kırmak amacıyla kalkınma finansmanı ve ihracat kredisi kurumlarını kritik maden projelerini desteklemek üzere özel sektörle birlikte çalışmaya yönlendiriyor.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre madencilik tekeli BHP tarafından desteklenen Tanzanya’daki dev nikel projesi için uluslararası işbirliğini artırmaya ve mali destek sözü vermeye çalışan 14 ülke ve Avrupa Komisyonu’ndan oluşan Minerals Security Partnership (MSP – Mineral Güvenlik Ortaklığı), bugün (23 Eylül) New York’ta düzenlenecek bir etkinlikte yeni bir finansman ağını açıklayacak.

MSP’ye üye ülkeler şunlar: ABD, Avustralya, Kanada, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Norveç, İsveç, Birleşik Krallık ve Avrupa Komisyonu.

BM Genel Kurulu esnasında yayınlanacak ortak bir bildiride, ağın “işbirliğini güçlendireceği, bilgi alışverişini ve ortak finansmanı teşvik edeceği” belirtiliyor.

Toplantıya BlackRock ve Goldman gibi şirketler de katılacak

Açıklamada, MSP ortağı hükümetlerden halihazırda destek almış olan 10 kritik maden projesi listeleniyor.

BlackRock, Goldman Sachs, Citigroup, Rio Tinto ve Anglo American temsilcilerinin katılması planlanan toplantı, özel yatırımcıları ve madencileri sektöre daha fazla yatırım yapmaya çekme çabasının bir parçası.

ABD’nin ekonomik büyümeden sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Jose Fernandez, batılı hükümetlerin elektrikli araçlardan gelişmiş silahlara kadar her şeyi üretmek için gereken hammaddeleri güvence altına almak için yarıştığı bir dönemde, MSP tarafından 30 kritik mineral madenciliği projesinin daha değerlendirildiğini söyledi.

Washington’dan Pekin’e “aşırı üretim ve talancı fiyatlandırma” suçlaması

Pekin’i, kritik minerallerin küresel arzı üzerindeki hakimiyetini korumak için “aşırı üretim ve talancı fiyatlandırma” yapmakla suçlayan Fernandez, “Çin’in yaptığı şey, rekabeti ortadan kaldırmak için tekelcinin oyun kitabını takip etmektir,” iddiasında bulundu.

Fernandez FT’ye verdiği bir röportajda “Bu sorunu tek bir ülkeyle çözemeyeceğimizin farkındayız, birlikte daha güçlüyüz,” dedi.

Çinli şirketler dünyadaki nadir toprak işleme kapasitesinin %90’ını ve elektrikli araçların bataryalarının yapımında kullanılan kobalt, nikel ve lityum minerallerinin işleme kapasitesinin yarısından fazlasını kontrol ediyor.

Hedef düşük gelirli ülkeleri Çin’den koparmak

Kritik mineral tedarik zincirine yatırımı teşvik etmek için ABD Dışişleri Bakanlığı ile ortaklık kuran sivil toplum kuruluşu SAFE Center for Critical Minerals Strategy’nin yönetici direktörü Abigail Hunter, “Şehirdeki tek oyun onlara aitti; biz bunu değiştiriyoruz,” dedi.

Hunter amacın “özellikle düşük gelirli ülkelere finansman konusunda Çin’e alternatif sunmak” olduğunu söyledi.

ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC), Tanzanya’da Çin ve Endonezya’nın önemli bir batarya bileşeni olan nikel tedariki üzerindeki kontrolünü gevşetecek bir madencilik projesine borç finansmanı sağlamak için bir niyet mektubu yayınlayacak.

Kabanga nikel projesi, yüzde 17’si BHP’ye ait olan Man Adası merkezli bir şirket olan Lifezone Metals tarafından geliştiriliyor.

Proje, Endonezya’da nikel piyasasını yeniden şekillendiren ve ülkeyi, 2017’de yüzde 16 olan küresel üretim payını yüzde 55’e çıkararak etkin bir tekel haline getiren Çin destekli yatırıma karşı bir meydan okuma niteliği taşıyor.

Kamu-özel ortaklığına daha fazla yer açma çağrısı

DFC projeye ne büyüklükte bir kredi sağlayacağını söylemekten kaçındı. DFC İcra Kurulu Başkanı Scott Nathan, “Asıl odaklandığımız konu, özel sektörün adil bir şekilde pay almasını ve bu sektörün büyümesini teşvik edecek finansman ve yatırımı sağlamak için gerekli araçlara sahip olmasını sağlamak,” dedi.

Özel yatırımcılar, enerji dönüşümünü sağlamak için gereken hammaddelere yönelik artan talebin kârlı ve daha istikrarlı bir pazar yaratacağına inanıyor.

Fakat daha fazla sermaye çekmek için daha fazla desteğe ve kamu-özel sektör işbirliğine ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Britanya’nın eski başbakan yardımcısı ve kritik minerallerin önemli yatırımcılarından Appian Capital Advisory’nin küresel ilişkiler başkanı Dominic Raab, “Potansiyel getiri olmasaydı yatırımcılar bu işlere bakmazdı ama bu zor. Asıl soru, iğneyi kendimize batırıp batıramayacağımızdır. Bence bir planın kemiklerini bir araya getirmeye başladık. Fakat henüz bunun ölçeğine sahip değiliz ve kalıcı gücü göstermemiz gerekiyor,” dedi.

Diplomasi

FT: ABD ile Ukrayna arasındaki maden anlaşması bu hafta imzalanabilir

Yayınlanma

ABD ile Ukrayna’nın petrol, doğalgaz ve tüm maden kaynaklarını kapsayan anlaşmayı bu hafta imzalaması bekleniyor. Financial Times’a konuşan Ukraynalı yetkili, anlaşmanın önündeki engelin, geçmiş ABD askeri yardımlarının geri ödenmesi şartının kaldırılmasıyla aşıldığını belirtti. Anlaşma müzakereleri şubat ayından bu yana devam ediyordu.

Financial Times‘ın (FT) üst düzey Ukraynalı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Ukrayna, tüm maden kaynaklarını, petrol ve doğalgazı ve temel enerji varlıklarını kapsayan kaynak anlaşmasını bu hafta içinde imzalayabilir.

Yetkili, anlaşmanın önündeki en büyük engellerden birinin, Ukrayna’ya yapılan ABD askeri yardımlarının geri ödenmesi şartının kaldırılması olduğunu belirtti.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal de önceki gün yaptığı açıklamada bu konuda anlaşmaya varıldığını doğruladı.

Şmigal, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “Anlaşma imzalanmadan önce sağlanan yardımın, anlaşmanın uygulanmasında dikkate alınmamasına karar verildi,” ifadelerini kullandı.

İki ülke arasındaki maden anlaşması müzakereleri şubat ayından bu yana devam ediyordu.

Anlaşmanın ilk taslağı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tarafından reddedilmişti. Zelenskiy, belgenin Kiev’in çıkarlarını korumadığını savunmuştu.

Öte yandan NBC News‘in kaynaklarına göre, ilk taslak, ABD’ye askeri yardım karşılığında Ukrayna’nın nadir toprak elementlerinin yüzde 50’si üzerinde hak tanıyordu.

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna’nın destek için harcanan parayı geri ödemesi çağrısında bulunmuş, ancak Zelenskiy bu talebi adil bulmadığını belirtmişti.

Taraflar daha sonra yeni bir taslak üzerinde anlaşsalar da Zelenskiy ile Trump arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma nedeniyle imza aşamasına geçilemedi.

Bunun üzerine ABD’nin, geri ödeme maddesini tekrar gündeme getirdiği ve anlaşma şartlarını genel olarak ağırlaştırarak kapsamını tüm maden kaynakları ve altyapıyı içerecek şekilde genişlettiği bildirildi.

Ukrayna tarafından bu versiyon, savaş tazminatına benzetilmişti.

Başbakan Şmigal, anlaşmanın Avrupa Birliği yükümlülüklerine uygun olması ve Ukrayna Anayasası ile yasalarına aykırı olmaması gerektiğini vurgulayarak, yeni taslağın Kiev için güncel sorunları çözmeye olanak tanıyacağını öne sürdü.

Belgenin son hali üzerinde 23 Nisan’da mutabakata varıldı. Zelenskiy, anlaşmadan Ukrayna Anayasası’na aykırı maddelerin çıkarıldığını söyledi.

Önceki gün, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Mike Waltz, tarafların yakında kaynak anlaşmasını imzalayacağına dair güvencesini dile getirmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ukrayna, Rusya’dan ‘tazminat almak için’ yeni mekanizma önerdi

Yayınlanma

Ukrayna, ülkenin yeniden inşasını finanse etmek amacıyla Rusya’dan ‘ekonomik tazminat mekanizması’ talep etti. Bu mekanizma, Rus ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini ve Rusya’nın dondurulan varlıklarına tamamen el konulmasını içeriyor. Rusya ise varlıklarına el konulmasını ‘hırsızlık’ olarak nitelendiriyor.

Ukrayna, ülkenin yeniden inşası için Rusya’dan tazminat almayı hedefleyen yeni bir “ekonomik mekanizma” önerdi.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal, bu mekanizmanın Rus ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini içerdiğini belirtti.

Denis Şmıgal, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, “Rus mallarının ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini önerdik, buradan elde edilecek gelirler Ukrayna’nın yeniden yapılanma fonuna aktarılacak,” dedi.

Şmıgal, bu mekanizmanın “Rusya’daki siyasi değişiklikleri beklemeden hareket etmeyi sağlayan ekonomik bir tazminat mekanizması” olduğunu ifade etti.

Ukrayna Başbakanı, Kiev’in ayrıca Rusya’nın dondurulan varlıklarına “tamamen el konulması” için de çaba göstereceğini sözlerine ekledi.

Ülkenin, bloke edilen varlıklardan elde edilen kârdan 50 milyar dolar yönlendirilmesini halihazırda sağladığını hatırlattı.

Ukrayna’nın temerrüde düşmesine ramak kaldı

Ukrayna, Rusya’nın varlıklarından elde edilen gelirleri doğrudan almıyor. Avrupa Birliği, Ukrayna’ya Rusya’nın Batı’da dondurulan varlıkların faizinden elde edilen kârla geri ödenecek bir kredi tahsis etti.

Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarının büyük bir kısmı AB’de dondurulmuş durumda ve toplam değerinin 300 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Moskova, yurt dışındaki varlıklarına el konulmasının “hırsızlık” olarak değerlendirileceği konusunda defalarca uyarıda bulundu ve Batı’nın böyle bir adım atması hâlinde mahkemelere başvurma tehdidinde bulundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, nisan ayında AB’deki dondurulan varlıkların akıbetine ilişkin tartışmaları bir suçun planlanması ve geliştirilmesiyle karşılaştırdı.

Avrupa Birliği içinde Rusya’nın varlıklarına el konulması konusunda ülkelerin pozisyonları farklılık gösteriyor.

Diğer yandan ABD, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış görüşmeleri sırasında tazminat konusu gündeme gelmedi.

Ukrayna’nın yeniden inşası için söz konusu varlıkların, Washington ile yapılan maden anlaşması kapsamında oluşturulacak bir yeniden yapılanma yatırım fonundan sağlanacağı belirtiliyor.

Bununla birlikte, Reuters haber ajansı şubat ayında kaynaklara dayandırdığı haberinde, Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşasına yönelik potansiyel anlaşmalar çerçevesinde Moskova’nın, dondurulan varlıkların bir kısmının yalnızca Rusya’ya katılan bölgelerin topraklarında kullanılması şartıyla bu varlıkların kullanımına rıza gösterebileceğini bildirmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Telegraph: ABD, Ukrayna’daki Avrupa güçlerine garanti vermeye hazır

Yayınlanma

The Telegraph gazetesine göre, ABD’li yetkililer son haftalarda özel görüşmelerde, ateşkes sağlanması halinde Ukrayna’ya gönderilecek Avrupa barış güçlerine destek garantisi vermeye hazır olduklarını belirtti. Bu destek lojistik ve istihbarat paylaşımını içerecek.

The Telegraph gazetesinin konuya vakıf kaynaklara dayandırdığı haberine göre, üst düzey Amerikalı yetkililer son birkaç haftadır özel görüşmelerde, ateşkes anlaşmasına varılması durumunda Ukrayna’ya konuşlandırılacak Avrupa barış güçlerine destek garantisi vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Bu destek, lojistik ve istihbarat paylaşımı yoluyla sağlanacak.

Washington, kamuoyu önünde henüz bu tür taahhütlerde bulunmadı. ABD Başkanı Donald Trump daha önce yaptığı açıklamalarda, İngiliz ordusunun böyle bir yardıma ihtiyaç duymayacağını düşündüğünü belirtmişti.

Ancak The Telegraph‘ın edindiği bilgilere göre, Amerikalı yetkililer Avrupa birliğine en azından lojistik ve istihbarat paylaşımı yoluyla destek olmaya istekli olduklarını dile getirdi.

Gazetenin kaynakları, bu konuda henüz nihai bir anlaşmaya varılmadığını ve Donald Trump’ın kararını tahmin etmenin son derece zor olduğunu vurguladı.

Britanya, Ukrayna’ya barış gücü gönderme planından vazgeçebilir

Aynı zamanda, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, The Telegraph‘a yaptığı açıklamada, görüşmelerde belirli bir ilerleme kaydedildiğine işaret etti.

Trump’ın güvenlik garantileri verip vermediği sorusuna yanıt veren Starmer, “Sürekli görüşmeler devam ediyor ve o defalarca bizi destekleyeceğini söyledi. Ben de bunun yapmamız gerekenin önemli bir bileşeni olduğunu açıkça belirttim,” dedi.

İngiltere ve Fransa, barış anlaşması imzalandıktan sonra Rusya’dan gelebilecek olası yeni bir saldırganlığı caydırmak amacıyla Ukrayna’ya askeri güç konuşlandırma olasılığını değerlendiren yaklaşık 30 ülkeden oluşan “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan grubun liderliğini yapıyor.

Fakatncak Keir Starmer, başından beri bu tür güçlerin ABD’den çeşitli destek biçimleri olmadan pek etkili olamayacağını vurguluyordu.

Starmer, bu koalisyonun kurulduğunu 2 Mart’ta duyurmuştu.

Bu ayın başlarında Kiev’de girişimin katılımcıları bir araya geldi. Görüşmelerin ardından Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Fransız ve İngiliz birliklerinin ülkeye ilk gelenler arasında olacağını bildirdi.

Öte yandan The Times gazetesi; İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya’nın Ukrayna’ya 30 bin kadar asker gönderme olasılığını görüştüğünü yazmıştı.

Ancak 24 Nisan’da The Times, “gönüllüler koalisyonu” görüşmelerine katılan diplomatik bir kaynağa atıfta bulunarak, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya asker gönderme yönündeki ilk plandan muhtemelen vazgeçeceğini bildirdi.

Gazetenin görüştüğü kaynağa göre, bu adımın temel nedeni, yabancı birliklerin varlığının ateşkesin ihlal edilmesi durumunda Rusya ile doğrudan bir çatışmaya yol açabileceği endişesiydi.

Bu arada, Reuters haber ajansının aktardığı bilgiye göre, ABD tarafından önerilen barış planı, Ukrayna’ya güvenilir güvenlik garantileri sağlanmasını öngörüyor.

Bu garantilerin, özel olarak oluşturulacak bir grup Avrupa devleti tarafından sağlanması ve Avrupa dışındaki diğer ülkelerin de bu gruba katılabileceği düşünülüyor.

Rubio: Ukrayna’da ilerleme olmazsa ABD masadan kalkar

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English