Ortadoğu
Bibi’nin olası kabinesi: Makyajsız İsrail

İsrail, tarihinin en sağcı hükümetlerinden birine hazırlanırken, Netanyahu geçen yıl aynı kareye girmekten imtina ettiği Ben-Gvir’e bugün bakanlık yolunu açmak üzere. Batı kamuoyunun tüylerini diken diken eden Ben-Gvir, özünde İsrail’in makyajının akmış halinden başka bir şey değil.
İsrail’de milletvekili seçimlerin ardından oyların tamamının sayılmasıyla, Likud Partisi Genel Başkanı, eski Başbakan Binyamin Netanyahu (Bibi) liderliğindeki sağ muhalif blok ezici bir zafer elde etti. Netanyahu’nun bloğu toplam 120 sandalyeden 64’ünü aldı. Başbakan Yair Lapid liderliğindeki mevcut koalisyon kampı sadece 51 sandalye kazanırken Arap partileri ise 10 sandalye ile Knesset’teki temsiliyetlerini korudular.
Resmi olmayan sonuçlara göre, Bibi’nin partisi Likud, 32 milletvekili çıkararak seçimi birinci tamamladı. Başbakan Lapid’in Gelecek Var Partisi ise 24 sandalyeyle ikinci parti oldu. Bibi’nin blokunda yer alan aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi 14 milletvekiliyle yarışı üçüncü bitirdi. Bibi’nin diğer ultra Ortodoks partilerden müttefiki Şas 11, Birleşik Tevrat Partisi ise 7 milletvekili kazandı.
İşçi Partisi eridi
Lapid liderliğindeki “Değişim Koalisyonu” içinde yer alan Benny Gantz’ın öncülüğündeki Ulusal Birlik Partisi seçimleri dördüncü sırada tamamlayarak, 12 milletvekili çıkardı. Aynı kampta yer alan Avigdor Lieberman liderliğindeki Yisrael Beitenu (İsrail Evimiz) ise Knesset’e 6 milletvekili sol parti Meretz ise 4 milletvekili gönderdi. İsrail’in kurulmasında ve yönetilmesinde baş rol oynayan İşçi Partisi ise mevcut 7 sandalyeden 4’ünü koruyabildi, böylece Knesset’teki en küçük parti haline geldi.
Balad baraj altı
İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Araplara hitap eden ve üç ayrı liste ile sandığa giden partilerden Mansur Abbas başkanlığındaki Birleşik Liste (Ra’am) ve Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe ile Değişim için Arap Listesi’nin koalisyonu Ortak Liste Knesset’e 5’er milletvekili gönderdi. Liderliğini Sami ebu Şehade’nin yaptığı milliyetçi Balad Partisi ise baraj altında kaldı.

Tarihten bugüne İsrail Başbakanları…
Süreç nasıl işleyecek
Merkez Seçim Kurulu, ikamet ettikleri ilçe dışında oy kullanan seçmenlere yönelik mobil oyların sayımının ardından bugün sonuçların açıklanacağını duyurdu. İtiraz sürecinin tamamlanmasından sonra çarşamba günü sonuçların resmi olarak yayınlanması bekleniyor. Bunun ardından Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, hükümeti kurmak için Knesset’in bir üyesini atayacak. Yasaya göre bu görev, en büyük bloku yöneten veya milletvekillerinden en fazla destek alan vekile verilmeli ki her iki durumda da bu kişi Netanyahu. Görev verildikten sonra Bibi’nin hükümeti kurmak için 3+2 hafta süresi olacak. Hükümeti kuramazsa, cumhurbaşkanı aynı şartlarla başka bir milletvekili atayabilir veya tüm Knesset’i bununla görevlendirebilir. Tüm bu süre boyunca Lapid, başka bir hükümet kurulana kadar başbakanlık görevine devam edecek.
Zafer konuşmasında ‘Araplara ölüm’ sloganı
Seçim sonuçlarına göre sağ, merkez ve sol partilerden oluşan hükümetin yerini, İsrail tarihindeki en sağcı hükümetlerden birine bırakması kuvvetle muhtemel. Bibi’nin ittifakında yer alan ultra Ortodoks geleneksel partilerden Şas ve Birleşik Tevrat Partisi’nin talepleri, sonuçları Bibi’nin başını ağrıtmayacak nitelikte. Ancak Knesset’in 3. büyük partisi konumuna yükselen Dini Siyonizm Partisi’nin tartışmalı liderleri ve söylemleri, başka bir formüle yönelmezse Bibi’nin kabusu olacak gibi duruyor. Bezalel Smotrich liderliğindeki parti, Itimar Ben-Gvir liderliğindeki Yahudi Gücü ile birleştikten sonra bu yıl büyük bir sıçrama yaptı. Seçimdeki bu zaferinin ardından parti merkezinde destekçilerine seslenen Ben-Gvir, “Halk Yahudi kimliğine oy verdi. Kız ve erkek çocuklarımızın sokakta güvenle yürüyebilmelerinin zamanı geldi, İsrail askerlerinin ve polislerinin desteklenmesinin zamanı geldi” dedi. Ben-Gvir’in konuşması sık sık “Araplara ölüm” sloganıyla kesildi. “Tanrı’nın yardımıyla Siyonist sağcı bir hükümet kurmak için kesin sonuçları bekliyoruz” açıklaması yapan Smotrich ise devletin Yahudi kimliğini koruyacaklarını ve güvenliği yeniden sağlayacaklarını söyledi. Smotrich ayrıca, destekçilerine Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini iyileştirmek ve genişletmek için çalışma vaadinde bulundu.
‘Uygun değil’ demişti
Dünya kamuoyu, Ben-Gvir’i Oslo Barış görüşmelerine muhalefet eden, “düzen karşıtı” bir genç olarak tanıdı. Gvir, dönemin İsrail Başbakanı İzhak Rabin’in aracından kopardığı amblemi kameralara doğru sallarken “Bu ambleme ulaştığımız gibi gerekirse Rabin’e de ulaşırız” diyordu. Rabin bu olaydan kısa bir süre sonra uğradığı suikastta hayatını kaybetti.
Ben-Gvir’in siyasi kökleri, 1994’te İsrail’in terör örgütü ilan ettiği Haham Meir Kahane liderliğindeki Arap karşıtı Kach hareketine uzanıyor. Ben-Gvir, oturma odasının duvarında asılı, 29 Müslüman’ı katleden Kach üyesi Baruch Goldstein’ın posterini, siyasete katıldığı 2019’da indirmişti. O dönem Başbakan olan Bibi’ye göre de Ben-Gvir önemli bir görev için uygun bir isim değildi. Nitekim 2021’de kendi başkanlığını desteklemesine rağmen Netanyahu, Ben-Gvir’le yan yana gelmekten ve aynı fotoğraf karesine girmekten imtina etti.
Irkçı değilmiş
Siyasete adım attıktan sonra savunduğu fikirleri söylem bazında biraz yumuşasa da özü değişmedi. Ben-Gvir hâlâ bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkıyor. Filistin Yönetimi’ni ortadan kaldırmayı ve Filistinlilerin İsrail yönetimi altında ancak oy hakkından mahrum ve bağımsızlığa giden yollar tamamen kapalı olarak yaşamaları gerektiğini söylüyor. Irkçı olduğu iddialarını reddediyor ama ona göre Araplar, ancak İsrail Devleti’ni evin efendisi olarak tanıdığı sürece Yahudilerle birlikte yaşayabilir. Aksini iddia edenlerin sınır dışı edilmesi gerektiğini savunuyor. Kullanmamış olsa bile elinde molotof kokteyli olan bir Arap’ı öldüren İsrail güvenlik güçlerine dokunulmazlık verilmesini istiyor. Tüm bu görüşleri, gençliğinde Ben-Gvir’in askerlik yapmasını engellemişti şimdi ülke yönetiminin kapısını açıyor.
Olası Bibi kabinesinin bir diğer tartışmalı ismi Smotrich ise geçen yıl Knesset’te yaptığı konuşmada Arap milletvekillerine hitaben, “Sizinle konuşmuyorum, anti Siyonist, terör destekçisi, düşmanlar. (İsrail’in ilk başbakanı) Ben-Gurion işi tamamlamadığı, 1948’de sizleri dışarı atmadığı için, kaza sonucu buradasınız” demişti.
Netanyahu’nun diplomatik kabusu
Gelinen noktada Bibi’nin önündeki en güçlü seçenek, “rüya” diye nitelenen aşırı sağ koalisyona dayanma ihtimali. 64 sandalyeli böyle bir hükümet, İsrail’in son dört yıldır girdiği siyasi istikrarsızlık sürecinin sonu olabilir. Ayrıca Smotrich’in önerdiği yargı gücünü, bağımsız mahkemelerden alıp yasama gücüne verecek “yasal reformlar” Bibi’nin peşini bırakmayan yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma davalarını bir daha inmemek üzere rafa kaldırabilir.
Bu durumda Bibi tartışmalı ortaklarına bakanlık dışında, Filistin ve Araplar aleyhine bazı tavizler de vermek zorunda kalacak. Aslında Bibi, ülkeyi yönettiği 12 yıl boyunca Filistinlilerle barış için pek bir şey yapmadı. Aksine İsrail işgalini sağlamlaştıran adımlar attı. Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim nüfusunu büyük ölçüde genişletti ve geriye dönük yasalaştırdı. ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasını sağladı. Onun yönetiminde İsrail’in, Filistin ve Gazze’ye düzenlediği düzinelerce saldırıda binlerce Arap hayatını kaybetti. Ama tüm bunları yaparken söylemde iki devletli çözüm de dahil barış gündemini öne çıkardı, savaşı sonlandırma çağrıları yaptı. Ezcümle “makyajlı” İsrail, ABD başta olmak üzere Batı başkentlerine Tel Aviv’i “demokrat” ilkelerinden taviz vermeden savunmanın rahatlığını sundu. Hatta bu makyaj ona bölgede uygulanan tecridi sonlandırma imkanı yarattı. Arap ülkelerini İsrail’le anlaşmanın “vicdanı sorumluluğu”ndan kurtardı.
Şimdi Bibi, yeni ortaklarının çıplak, katı ve şekilci sağ söylemleri nedeniyle Batı’nın desteğini zayıflatması ve Arap ülkeleri ile normalleşmenin rafa kalkması tehlikesiyle karşı karşıya.
Gantz seçeneği: Düşük bir ihtimal
Bibi’nin henüz geç olmadan yapabileceği az şey var: Kendi gibi sağcı olan ama daha az ideolojik görünen bir partiye yaslanmak. Bunun için karşı blokta yer alan 12 sandalyede sahip Benny Gantz liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi en iyi seçeneği. Her ne kadar Gantz, bir çok kez Bibi koalisyonuna katılmayacağını açıklasa da bu seçenek imkansız değil, üstelik Gantz, Netanyahu’ya ideolojik olarak Ben-Gvir’den daha yakın. Düşük de olsa böyle bir ihtimal diplomatik alanda Bibi’ye nefes aldıracak ve bugüne kadarki “kazanımlarını” koruma kalkanı sunacak. Ancak Gantz, Bibi’ye seçimsiz dört yılı garanti etmediği gibi yolsuzluk davalarına karşı yasal bir koruma da sağlamıyor.
Türkiye ile ilişkiler…
İsrail seçimlerinin Türkiye açısından önemi de ilişkilerin son dönemde girdiği “normalleşme” seyriyle ilgili. Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Yair Lapid’in telefon görüşmesinden sonra iki ülke karşılıklı büyükelçi atama kararı almıştı. İç politikadaki tüm cepheleşmelere karşın İsrail siyasetinde, dış politikada elde edilen kazanımların korunması yönelimi dikkate alındığında Bibi’nin Lapid’in mirasını devam ettireceği söylenebilir. Hatta olası aşırı sağ koalisyon, kendisinin başlatma imkanı zor olan Türkiye ile yeni sayfanın açılmış olmasından memnun. Ancak, aşırı sağ koalisyonun, Filistin’de patlak verecek bir ayaklanmanın fitilini ateşlemesi ise normalleşme sürecinin fiilen bitmesi en potansiyel olasılık olarak bir kenarda duruyor.
Ortadoğu
ABD-İran nükleer müzakerelerinde 5. tur Roma’da yapıldı

ABD-İran arasında İtalya’nın başkenti Roma’da, Umman aracılığıyla yapılan görüşmelerin beşinci turu sona erdi. Umman arabuluculuğundaki 5. turu Witkoff erken terk ederken, Irakçi, “Hepsi içinde en profesyoneli buydu” diye tamamladı.
Umman’ın Roma Büyükelçiliğinde bir araya gelen taraflardan, ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff, yerel saatle 16.00 civarında konuttan ayrıldı.
Bunun ardından görüşmelerin tamamlandığı iddiaları ortaya atıldı ancak İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, taraflar arasındaki siyasi görüşmelerin ardından teknik görüşmelere geçildiğini belirtti.
Witkoff’un daha önce planlanan bir uçuşa yetişmesi için erkenden müzakerelerin gerçekleştirildiği konuttan ayrıldığını aktaran Bekayi, görüşmelerin “sakin ve profesyonel” bir havada gerçekleştiğini ve İran ile Umman Dışişleri bakanlarının da tekrardan bir araya geldiğini söyledi.
Witkoff’un çıkışından yaklaşık bir saat sonra da ilk olarak ABD heyetinin daha sonra İran heyetinin müzakere alanından ayrıldığı görüldü.
Görüşmeler yaklaşık 3,5 saat sürdü.
ABD-İran nükleer müzakerelerinin 5. Turu İsrail’in baskısı altındaki Donald Trump yönetiminin değişken uranyum zenginleştirme meselesindeki değişken mesajlarına kilitlendi.
ABD’yi temsil eden Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff bu hafta müzakerelerin ilk haftasınki tutumandan U dönüşü yapıp “Sıfır uranyum zenginleştirme kırmızı çizgimiz” demişti. Witkoff’a yanıt veren İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi “Anlaşma olsun olmasın İran’da uranyum zenginleştirme olacak” demiş, dini lider Ayetullah Ali Hamaney de nükleer müzakerelerin başarısızlığa uğrayacağını öngörüsünde bulunmuştu.
Önceki turlarda olduğu gibi bu turda da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ekibinin ABD’nin tutumunu etkilemek amacıyla girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı.
Axios’un İsrail kaynaklarına dayandırdığına göre Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile Mossad Başkanı David Barnea, bugün Roma’da Witkoff’la bir araya gelip “konumları koordine etti”. Habere göre Dermer ile Barnea, 5. tura verilen aralarda bile ABD heyetinden derhal brifing aldı. Bu da “İsrail’in ABD’nin İran’la devam eden nükleer müzakerelere yaklaşımını şekillendirmede doğrudan rol oynadığı” yorumlarına yol açtı.
Umman’ın Roma Büyükelçiliği’nde yapılan 5. tur başlarken, İran Dışişleri Sözcüsü İsmail Bekayi “Çelişkili ABD pozisyonlarını doğrudan ve ciddi şekilde gündeme getirip ele alacağız. Müzakere odasında neler olacağını görmemiz gerekecek ve buna göre karar vereceğiz” dedi.
Ardından Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el Busaidi, 5. turun “bazı ancak kesin olmayan ilerlemelerle” sona erdiğini duyurdu. “Bu turda İran yaptırımlarının kaldırılması ve çelişkili ABD açıklamalarının ele alındığını” aktaran Busaidi, “müzakerelerde kalan sorunların gelecek günlerde açıklığa kavuşmasını umduğunu” söyledi.
İranlı bakan Irakçi, müzakerelerden sonra daha umutlu bir açıklama yaptı: “Umman Dışişleri Bakanı’nın sunduğu çeşitli fikirler tartışıldı. Şimdiye kadarki en profesyonel ve karmaşık müzakerelerden biriydi. ABD ile dolaylı görüşmeler doğru ve makul yolda.”
Irakçi ABD’nin artık İran’ın pozisyonlarını daha iyi anladığını, ancak görüşmelerin sadece birkaç turda çözülmesi için çok karmaşık olduğunu vurguladı.
Ortadoğu
Hizbullah silahsızlanma baskısı sürse de seçimden umutlu

Lübnan’ın güneyindeki yıkımın ortasında, seçim afişleriyle halktan destek isteyen Hizbullah silahsızlanma baskısı sürmesine rağmen siyasi etkisini korumaya çalışıyor.
7 Ekim 2023’te Gazze savaşının başlamasıyla birlikte Hamas’a destek vermek adına İsrail’e ateş açan Hizbullah, sonrasında yoğun bombardımana maruz kalmış, örgüt önemli kayıplar verdi. Binlerce üye ve liderin hayatını kaybettiği bu süreç, Hizbullah’ın ülkedeki etkisini de sarstı.
Ancak buna rağmen 3 turda düzenlenen belediye seçimlerinde güney kentlerinde Hizbullah ve müttefiklerinin büyük oranda rakipsiz kazandığı görüldü. Nabatiye’de oy kullanmaya hazırlanan 21 yaşındaki Ali Tabaca, Reuters’a verdiği demeçte, “Biz kanımızla oy vereceğiz” diyerek Hizbullah’a bağlılığını gösterdi. Tabaca yaşadığı Adaiseh köyü çatışmalarda yıkıldığı için Nabatiye’de oy kullanacağını söyledi.
Silahsızlanma baskısı artıyor
ABD arabuluculuğunda İsrail ile varılan ateşkesten sonra ABD, Fransa ve Suudi Arabistan’ın siyasi baskılarıyla kurulan Lübnan hükümeti, ülkede silahların devlet tekeline alınması gerektiğini ilan etti. Bu da Hizbullah’ın silahsızlanması anlamına geliyor.
Ancak Carnegie Orta Doğu Merkezi’nden Mohanad Hage Ali’ye göre, seçim sonuçları Hizbullah’ın Şiiler arasındaki desteğini kaybetmediğini gösteriyor. Hatta birçok Şii’nin geleceğinin Hizbullah’ın geleceğiyle bağlı olduğuna inandığını belirtiyor.
Dışişleri Bakanı Yusuf Raci, Hizbullah silah bırakmadıkça, Lübnan’ı destekleyen ülkelerin yeniden inşa için mali yardımda bulunmayacağını belirtti. Hizbullah ise bu konuda sorumluluğun hükümete ait olduğu görüşünde.
Hage Ali, yeniden inşanın silahsızlandırma koşuluna bağlanmasının süreci hızlandırma amacı taşıdığını ancak Hizbullah’ın bunu kabul etmesinin zor görüldüğünü ifade etti.
İsrail ihlallerini sürdürüyor
Hizbullah, güçlerinin İsrail sınırından çekildiğini duyururken silah bırakma tartışmasında İsrail’in Lübnan’da işgalini sürdürdüğü 5 kritik noktadan çekilmesini ve saldırılarını sonlandırmasını şart koşuyor.
İsrail ise Hizbullah’ın güneyde hala roket fırlatma rampaları dahil saldırı altyapısına sahip olduğunu iddia ederek bu durumu “iki taraf arasındaki mutabakatın açık ihlali” olarak nitelendiriyor.
Fransız bir diplomatik kaynak, İsrail saldırılarını sürdürdüğü ve Lübnan hükümeti silahsızlandırma konusunda yeterince hızlı hareket etmediği sürece yeniden inşa yardımının mümkün olmayacağını ifade etti.
Öte yandan, yeniden inşa için Beyrut yönetiminin de ekonomik reformları hayata geçirmesi bekleniyor.
Enkaz yığınlarının içinde ayakta kalmaya çalışan Nabatiye’de 71 yaşındaki Halil Tarhini’nin dükkanından geriye sadece yıkıntılar kaldı. Seçimlere dair bir umudu olmadığını belirten Tarhini, “Devlet bizim yanımızda değildi” diyor.
2006’daki savaş sonrasında durum farklıydı. Savaş sonrası, başta İran ve Körfez ülkeleri olmak üzere hızla yardım göndermişti. Bugün Hizbullah, 400.000 kişiye kira, mobilya ve tadilat masraflarını karşılayarak yardım ettiğini söylüyor. Ancak yardım alanlar, Hizbullah’ın yardımlarının 2006’dakinden çok daha az olduğunu belirtiyor.
Hizbullah, devlet yetkililerinin İran’dan gelen yardımları engellediğini söylüyor, ancak Tahran da ABD’nin daha sert yaptırımları ve Washington’un “azami baskı” politikasını yeniden uygulamaya koyması nedeniyle 20 yıl öncesine göre ekonomik olarak çok daha sıkıntılı bir durumda.
Hizbullah Milletvekili Hasan Fadlallah, yeniden inşa fonunun temini görevini hükümete yükledi ve hükümetin süreci başlatmak için ciddi adım atmadığını savundu. Fadlallah, bu durumun Lübnan’da yeni bölünmelere yol açabileceği uyarısında bulundu, “Nasıl olur da bir ulusun bir kesimi istikrar içinde yaşarken diğer kesimi acı içinde olur” dedi.
Ortadoğu
İsrailli yüzbaşından vicdani ret: Savaşa gitmedi, hapse gönderildi

İsrail ordusunda yedek görev yapan Yüzbaşı Ron Feiner, hükümetin Gazze politikalarına karşı çıkarak göreve gitmeyi reddetti. Vicdani ret açıklamasının ardından 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Feiner, “Bu savaşı susturmak değil, eleştirmek bitirir” dedi.
İsrail ordusunda yedek subay olarak görev yapan 26 yaşındaki Yüzbaşı Ron Feiner, 7 Ekim’den bu yana toplamda 270 günlük aktif yedek hizmetinin ardından vicdani gerekçelerle göreve gitmeyi reddetti. İsrail’de yayın yapan Yedioht Ahronot’ta yer alan habere göre Feiner, askeri mahkeme tarafından 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
8207. Tabur’a bağlı 228. Kuzey Nahal Tugayı’nın keşif birliğinde takım komutanlığı yapan Feiner, aynı zamanda Hayfa Üniversitesi’nde felsefe, ekonomi ve siyaset bilimi eğitimi alıyor. Sivil yaşamında gençlik örgütlerinde gönüllü olarak görev yapan Feiner, bu kararı savaşın yönü ve hükümetin rehine politikasına duyduğu tepki nedeniyle aldığını belirtti.
Rehineler için vicdani ret
Feiner, beş gün hapse mahkûm edilen bir başka yedek asker Daniel Yahalom ile birlikte, savaş karşıtı “Rehineler İçin Askerler” adlı oluşumun bir üyesi. Grup, Gazze’deki savaşı eleştiren ve yedek görevlere gitmeyi reddeden 300’ün üzerinde askerden oluşuyor.
Grubun açıklamasına göre Feiner, kuzey cephesinde üç farklı çatışmaya katıldı, Lübnan’da muharebelere komuta etti ve Ayta eş-Şab köyündeki saldırıda altı İsrail askerinin hayatını kaybettiği olayda ateş altında bir kurtarma operasyonu yönetti. Feiner, daha önce iki kez savaş karşıtı bildiriye imza atmış ancak birliğine karşı duyduğu sorumluluk nedeniyle hizmete devam etmiş.
“Savaş suçu işlemeyi düşünen bakanlar” vurgusu
Hapse girmeden önce yaptığı açıklamada Feiner, şunları söyledi:
“Tabur komutanım tarafından 20 gün hapse mahkûm edildim. Bir muharebe subayı olarak, 7 Ekim’den bu yana 270 gün yedek görevde bulundum. Hayatımı riske attım, sivil hayatımdan fedakârlık ettim. Bu orantısız ceza beni şok etti. Komutanıma artık hizmet etmeyeceğimi söyledim. Bu kararı, beni askere getiren değerlerle aldım. Bu ülkeyi seviyorum ama geleceğimi burada göremiyorum. Rehinelerin öncelik olmadığını açıkça ilan eden bir hükümet, Gazze halkını açlığa mahkûm etmeyi ve savaş suçu işlemeyi düşünen bakanlar, askerlerime yüzlerce gün görev çağrısı… Onlara artık ‘gidin’ diyemem. Komutan olarak sorumluluğu üstleniyorum ve onlar adına da bu kararı veriyorum.”
Feiner, savaşın uzamasının ve siyasi vizyon eksikliğinin İsrail’in güvenliğine asıl zararı verdiğini belirtti. “Bu savaşı bitirecek olan şey, benim gibi ses çıkaran insanların çoğalmasıdır. Hükümetin bugünkü politikaları İsrail’in değerlerini temsil etmiyor. Bir gün bu ülkeyi gerçekten korumayı hedefleyen bir yönetim olursa, tekrar hizmet etmeye hazırım. Ancak bugün aldığım karardan dolayı içim rahat” dedi.
Askeri ceza, kamuoyu tepkisini bastıramıyor
“Rehineler İçin Askerler” hareketi tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi: “Ağırlaştırılan cezalar gerçeği değiştirmiyor: Bu savaş halkın desteğini yitirdi. Askeri personel krizi, baskıyla değil kamuoyunun güvenini yeniden kazanarak çözülür. Öncelik, içeride tutulan 58 rehineyi geri getirmek olmalı.”
-
Görüş2 hafta önce
“Ölüm denir mi hiç öylesine?”
-
Amerika2 hafta önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan-Pakistan gerilimi: Geleneksel ve sınırlı bir askerî güç gösterisi oyunu
-
Amerika1 gün önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Dünya Basını2 hafta önce
Batı’nın Gazze sessizliği
-
Söyleşi1 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Rusya2 hafta önce
Putin’in tarihi 9 Mayıs konuşması: “Muzaffer halka şan olsun!”
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasını başlattı