Bizi Takip Edin

AMERİKA

Biden Çin’e karşı Pasifik adalarına güven vermeye çalıştı

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, Çin’in stratejik açıdan önemli olan Pasifik’te artan etkisine karşı koymayı hedefleyen hamlelerinin bir parçası olarak pazartesi günü Pasifik ada liderlerini Beyaz Saray’da ağırladı ve Washington’un Pasifik ada ülkelerine olan bağlılığını yeniden teyit etmeye çalıştı.

ABD-Pasifik Adaları Zirvesi’nde açıklanan ve Washington’un ilk ABD Pasifik Ortaklık Stratejisine dayanan girişimler, Washington’un bölgedeki diplomatik etkisini genişletmekten yeni iklim, güvenlik ve ekonomik projeler için yaklaşık 200 milyon dolar ekstra yardım sağlamaya kadar uzanıyor.

Zirve, ABD’nin bölgedeki ülkeleri desteklemek için yeterince çaba sarf etmediği ve Çin’in boşlukları doldurmaya çalıştığı yönündeki eleştirilerin ardından geldi.

ABD merkezli Rand Corporation düşünce kuruluşunda kıdemli siyaset bilimci olan Jeffrey Hornung, “ABD nihayet Pasifik adalarının ihtiyaçlarına kulak veriyor gibi görünüyor” dedi.

Hornung, “İklim değişikliği, bağlantı, kalkınma yardımı ya da daha fazla denizcilik bilinci olsun, zirve bir dizi yeni program ve girişimle Pasifik adalarından gelen tüm önemli ‘istekleri’ karşılamış gibi görünüyor” diye ekledi.

Ancak ABD açısından bu yeni girişimlerin, “herkese dost, hiçbirine düşman” dış politika düsturunu sürdürmeye çalışan ada ülkelerinin Çin’in etkisine girmesini engellemeye yetip yetmeyeceği konusunda tartışmalar devam ediyor.

Yine de Biden’ın zirve boyunca, ABD’nin çabalarına dair bir güven aşılamaya çalıştığı görüldü. Bu türden ikinci zirve için pazartesi günü Beyaz Saray’da bir araya gelen 18 üyeli Pasifik Adaları Forumu (PIF) lider ve temsilcilerine seslenen Biden, “İkinci Dünya Savaşı sırasındaki atalarımız gibi, dünyamızın tarihinin büyük bir kısmının önümüzdeki yıllarda Pasifik’te yazılacağını biliyoruz” dedi.

Çin’in bölgedeki etkisini sınırlama girişimi

ABD ve bölgesel müttefikleri, Pekin’in bölgede genişleyen etkisini baskılamak için bu ülkelerle ilişkilerini artırıyor. Biden yönetiminden üst düzey bir yetkili zirve öncesinde yaptığı açıklamada Çin’in bölgesel iddiası ve etkisinin “stratejik odağımızı sürdürmemizi gerektiren” bir faktör olduğuna “şüphe yok” diyerek Washington’un Pasifik ada ülkelerine ABD ve benzer düşünen ortakların onlar için “uygulanabilir alternatifler” sağlayabileceğini gösterme niyetinde olduğunu söyledi.

Son birkaç yıldır Çin’in bölgedeki ekonomik ve diplomatik faaliyetleri gelişti; buna geçen yıl Solomon Adaları ile Çin arasında yapılan güvenlik anlaşması da dahil.

Geçen yıl ABD’nin Pasifik Ortaklık Stratejisi’ni imzalamayı reddeden Solomon başbakanı, geçen hafta New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmasına rağmen pazartesi günkü zirveye katılmadı.

The Japan Times’a konuşan Avustralya merkezli siyasi risk analisti Henry Storey, “Bu, Solomon hükümetinin ABD’nin Pasifik’te yeniden angajmanına karşı genel olarak temkinli olduğu, örneğin Ağustos 2022’de ABD Sahil Güvenlik varlıklarının limana yanaşmasına izin vermediği, ancak Avustralya gibi daha köklü Batılı ortaklarla yakın bağlarını sürdürdüğü daha geniş bir modele uyuyor” dedi.

Washington’un bölgeyle angajmanını güçlendirmek için Biden’ın pazartesi günü attığı ilk adımlardan biri, bölgedeki iki ülkeyle (Niue ve Cook Adaları) resmi diplomatik bağların kurulduğunu ve önümüzdeki yılın başlarında Vanuatu’da bir büyükelçilik açmayı planladıklarını duyurmak oldu.

Yönetim ayrıca küçük işletmeler için yeni bir mikrofinans tesisi ve internet bağlantısını güçlendirmek için denizaltı kablo projesi gibi milyonlarca dolarlık altyapı projeleri de dahil olmak üzere ticari bağları ve ekonomik kalkınmayı artırmaya yönelik girişimleri açıkladı.

Ancak bu ülkelerin çoğu için iklim değişikliği en acil tehdit olarak görülüyor, zira bazıları yükselen deniz seviyeleri nedeniyle önümüzdeki on yıllarda yaşanmaz hale gelme riski altında.

Washington bu sorunla mücadele için ada liderlerine, bir kısmı kongre onayına tabi olmak üzere, 20 milyon dolardan fazla yeni girişim sözü verdi.

Uzmanlar Washington’un toplantıyla ilgili temel amacının kendisini bölgedeki en iyi güvenlik ortağı olarak sunmak olduğunu söylüyor.

Örneğin Biden, Pasifik ada ülkeleriyle eğitime adanmış ilk ABD gemisi olarak hizmet verecek bir ABD Sahil Güvenlik botunun bu yıl sonundan önce konuşlandırılacağını duyurdu. Ayrıca bu adalara 11.4 milyon dolar değerinde deniz alanı farkındalık teknolojisi sağlama planlarından da bahsetti.

Ayrıca Beyaz Saray, Marshall Adaları ile Serbest Ortaklık Anlaşması’nın yeniden müzakere edilmesinde “ilerlendiğini” açıkladı. Mevcut anlaşmanın süresi cumartesi günü doluyor. Washington mayıs ayında Palau ve Mikronezya ile benzer anlaşmaları – ve buralardaki askeri tesisleri geliştirme planlarını – yenilerken, Marshall Adaları ile henüz bunu yapmamıştı.

Önceki gün de, Washington’ın gelişmiş füze savunma sistemlerinin kalıcı olarak Palau’ya konuşlandırılmasını düşündüğü bildirilmişti.

‘Sözler eyleme dökülmeli’

İklim değişikliğinin azaltılması, ekonomik kalkınma ve balıkçılığın korunmasının yanı sıra Washington’un taahhütlerinde tutarlılık da liderlerin istek listelerinin başında yer alırken Cook Adaları Başbakanı Mark Brown ABD’nin angajmanını sadece yıllık zirvelerle sınırlamaması çağrısında bulundu.

Brown, “Üzerinde mutabık kalınan bir eylem planı doğrultusunda yıl boyu süren çabalar olmalı ve sahada dönüştürücü eylemler gerçekleştirmek için gerekli kaynaklarla desteklenmelidir” dedi.

Pasifik ülkeleri 2022 zirvesinde açıklanan birçok taahhüt için hala finansmanın serbest bırakılmasını bekliyor. Örneğin Biden geçen yıl Pasifik adalarına yardım için genişletilmiş programlara 810 milyon dolar harcamayı taahhüt etmişti ancak bu fonlar henüz Kongre tarafından onaylanmadı.

Washington’un bu ve diğer vaatleri yerine getirip getirmeyeceği, özellikle de bazı girişimlerin finansman yetersizliği nedeniyle geri çekilebileceği düşünüldüğünde, son zirvenin uzun vadedeki etkinliğini belirleyecektir.

Öncelikler ve çıkarlar farklı

Diğer yandan bu ülkeler ABD’nin yeniden angajmanını memnuniyetle karşılarken, bu Çin’le ilişkilerini kesecekleri anlamına da gelmiyor. Örneğin Papua Yeni Gine, ABD ile bir savunma işbirliği anlaşması imzalamış olmasına rağmen Çin ile bir serbest ticaret anlaşması imzalamayı sürdürüyor.

Uzmanlara göre Pasifik ülkelerinin bu dengeyi korumalarının temel nedeni, bu ülkelerle ABD’nin öncelikleri arasındaki “temel uyumsuzluk”. Washington’ın bölgedeki önceliği güvenlik odaklı ve Çin’i çevreleme stratejisi doğrultusunda adımlar atıyor. Örneğin, 2026 yılında ABD’nin ufuk ötesi radar sistemlerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Palau’da Patriot hava savunma füzelerinin kalıcı olarak konuşlandırılması adayı olası bir çatışmada Çin’in hedefi haline getirecektir.

Ayrıca Pasifik devletlerinin çoğu iklim değişikliği de dahil olmak üzere kendi kalkınma ihtiyaçlarıyla ilgileniyor. Onlar için güvenlik önceliği ABD’nin Çin ve Tayvan’la ilgili endişeleri değil, iklim krizinden kaynaklanan tehditler. Dolayısıyla bu çıkar farklılıklarının ortasında zirvenin ABD’nin Pasifik stratejisine ne gibi somut faydalar sağlayacağı belirsizliğini koruyor.

Global Times: ABD boş sözler dışında ne sunabilir?

Washington’daki zirveyi bu bağlamda değerlendiren Çin’in Global Times gazetesi, “Boş sözler dışında ABD Pasifik ülkelerine ne sunabilir” diye yazdı. Biden yönetiminin artık Çin’in Pasifik’teki etkisine karşı koyma planlarını yalanlamadığını söyleyen analizde, “Batı medyası bu zirvenin ‘Washington’un uzun zamandır kendi arka bahçesi olarak gördüğü stratejik bir bölgeye Çin’in daha fazla girmesini engellemeye yönelik bir ABD cazibe saldırısının parçası’ olduğunu açıkça ifade etmiştir” denildi.

Pasifik ada ülkeleri için en büyük endişelerin iklim değişikliği, ekonomik kalkınma ve sosyal istikrar olduğu vurgulanan yazıda, Çin’in Güney Pasifik ülkeleriyle “tam saygıyı” ve “karşılıklı fayda sağlayan işbirliğini” desteklediği, buna karşılık ABD’nin “yardım kisvesi altında aslında kendi ideolojisini teşvik ettiği” ve Pasifik ada ülkelerini ABD’nin piyonları haline getirerek bölgeyi Çin karşıtı ittifakına çekmeye çalıştığı” ifade ediliyor.

ABD’nin Güney Pasifik bölgesini uzun zamandır ihmal ettiği kaydedilirken, son yıllarda Çin’in Güney Pasifik bölgesi ile işbirliği güçlendikçe bunu kendi hegemonik statüsüne yönelik bir tehdit ve meydan okuma olarak algılayan Washington’ın bölgeye olan ilgisini artırdığı vurgulanıyor.

ABD, Pasifik ada ülkelerini Hint-Pasifik stratejisine dahil etmeyi umsa da, bu ülkelerin Çin ve ABD arasındaki rekabette taraf tutmak istemediği ve bunda kendileri için bir fayda görmedikleri belirtiliyor.

AMERİKA

Amazon, Trump’ın yemin töreni fonuna 1 milyar dolar bağış yapacak

Yayınlanma

Büyük teknoloji şirketleri ABD’nin yeni başkanı ile ilişki kurmaya çalışırken, Amazon perşembe günü Donald Trump’ın yemin töreni fonuna 1 milyon dolar nakit bağışta bulunacağını doğruladı.

Amazon’un bu hamlesi, Facebook ve Instagram’ın ana şirketi Meta’nın da benzer şekilde fona 1 milyon dolar bağışta bulunmasının ardından geldi. Amazon ayrıca Trump’ın yemin törenini Prime Video hizmetinde yayınlayacak.

Trump uzun zamandır Büyük Teknoloji şirketlerini, muhafazakâr medyaya yönelik sansür de dahil olmak üzere bir dizi suistimalle suçluyor. Kasım ayındaki seçim zaferinin ardından, Büyük Teknoloji yöneticileri onu tebrik etmek için sıraya girmişti.

Amazon’un bağışını ilk haber yapan Wall Street Journal’a göre şirketin icra kurulu başkanı ve kurucusu Jeff Bezos da önümüzdeki hafta Trump’ın Mar-a-Lago tatil köyünü ziyaret etmeyi planlıyor.

Google ve Apple üst düzey yöneticileri Sundar Pichai ve Tim Cook da seçimlerin ardından Trump’ı tebrik etmekte gecikmemişlerdi.

The Information’ın haberine göre Pichai’nin perşembe günü Mar-a-Lago’da Trump’la bir araya gelmesi bekleniyordu ve Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg de seçimi kazanmasının ardından Trump ile birlikte yemek yedi.

Apple’ın, Trump’ın vaat ettiği kapsamlı gümrük vergisi planlarına maruz kalma potansiyeline sahip olduğu ve bunun da kritik Çin tedarik zincirlerini alt üst etme riski taşıdığı belirtiliyor.

Trump’ın ilk döneminde Cook, şirketin ürünleri için muafiyetler sağlamayı başarmıştı.

Yeni başkan ilk döneminde Amazon ile çatışmış, online perakende devini şirketleri iflas ettirmekle suçlamış ve vergi politikasını eleştirmişti. Ayrıca 2018’de ABD Posta Servisinin paket teslimatları için uyguladığı fiyatlandırmanın gözden geçirilmesini emretmiş ve kurumu Amazon’un “kuryesi” gibi davranmakla suçlamıştı.

Biden yönetimi altında Amazon, Lina Khan yönetimindeki ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ve birkaç eyaletin geçen yıl şirkete karşı tekel davası açmasıyla daha fazla baskıyla karşı karşıya kaldı.

FTC ayrıca Amazon da dahil olmak üzere büyük bulut hizmeti sağlayıcılarını, üretken yapay zeka alanındaki ortaklıkları konusunda soruşturuyor.

Yaz aylarında Trump’a yönelik ilk suikast girişiminin ardından Bezos X’te bir mesaj yayınlayarak Trump’ı “gerçek ateş altında gösterdiği muazzam zarafet ve cesaret” dolayısıyla tebrik etmişti.

Washington Post’un da sahibi olan Bezos, ekim ayında gazetenin Trump’ın Demokrat rakibi Kamala Harris’i desteklemesini de engellemişti.

Trump ile Bezos arasında zımni bir anlaşmanın olduğu, bu anlaşmanın da Elon Musk’ın SpaceX’i ile rekabet eden roket şirketi Blue Origin ile ilgili olduğu ileri sürülmüştü.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Ukrayna için 117 silah üretim hattına yatırım yapıyor

Yayınlanma

ABD, Ukrayna’ya verdiği destek kapsamında 117 silah üretim hattına yatırım yaparken Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, 2023’te küresel silah satışları 632 milyar dolara ulaştı; ABD ve NATO şirketleri bu satışların büyük bölümünü oluşturdu.

Bloomberg’in haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yönetim ve Kaynaklardan Sorumlu Müsteşarı Richard Verma, Ukrayna’ya verilen desteğin ABD’ye ekonomik olarak da katkı sağladığını belirtti.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde gerçekleştirdiği mülakatta Verma, “31’den fazla ABD eyaletinde 117’den fazla üretim hattına yatırım yapıyoruz,” ifadelerini kullandı.

Bu yatırımlar arasında obüsler, Bradley piyade savaş araçları, mühimmat ve diğer silahların üretimi yer alıyor.

Rusya’dan tepki: Silah sevkiyatları meşru hedef

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’ya silah taşıyan herhangi bir sevkiyatın Rusya için meşru bir hedef olduğunu ifade etti.

Lavrov, ABD ve NATO’nun yalnızca silah sağlayarak değil, aynı zamanda İngiltere, Almanya, İtalya ve diğer ülkelerdeki personeli eğiterek de çatışmaya doğrudan müdahil olduğunu savundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da ABD’nin dondurulmuş Rus varlıklarından elde ettiği gelirle Ukrayna’ya kredi sağlamasını sert bir dille eleştirdi.

Bakanlık, “Bu sıradan bir hırsızlıktır,” diyerek durumu kınadı. Açıklamada, ABD’nin Kiev rejimine 20 milyar dolarlık yeni bir kredi sağlamak üzere harekete geçtiği belirtildi. Bu miktarın, G7 ülkelerinin Rusya’dan aldığı dondurulmuş devlet varlıklarından elde edilen gelir olduğu öne sürüldü.

Silah şirketlerinin gelirleri artıyor

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporuna göre, 2023 yılında 41 ABD silah şirketi, başta Ukrayna olmak üzere çatışma bölgelerine yapılan satışlardan 317 milyar dolar gelir elde etti.

Bu şirketler, dünyadaki toplam silah satışlarının yüzde 78’ini gerçekleştirdi.

Raporda, 2023 yılı toplam küresel silah satışlarının 632 milyar dolara ulaştığı, bunun 494 milyar dolarlık kısmının ABD ve NATO şirketlerine ait olduğu belirtildi.

Beyaz Saray’dan Ukrayna’ya ‘askeri yardım yağdırma’ sözü

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Elon Musk evsizlik için ‘yalan’ ve ‘propaganda’ dedi

Yayınlanma

Dünyanın en zengin insanı Elon Musk Amerikan hükümetinin, evsizliği sona erdirmek için çalışan kuruluşları zenginleştirmek amacıyla daha fazla insanı evsiz bırakmaya yönelik “küresel bir komplonun” arkasında.

Musk, “‘Evsizleri kurtaran’ STK’lara genellikle sokaklarda kaç evsiz olduğuna göre ödeme yapılıyor, bu da evsizlerin sayısını en üst düzeye çıkarmaları ve sorunu asla çözmemeleri için güçlü bir mali teşvik yaratıyor!” diye yazdı.

Musk X’te yaptığı başka bir paylaşımda, “Çoğu durumda, ‘evsiz’ kelimesi bir yalandır. Genellikle ağır akıl hastalığı olan şiddet eğilimli uyuşturucu bağımlıları için kullanılan bir propaganda sözcüğüdür,” dedi.

Musk eylül ayında da, “Ne kadar çok evsiz varsa, bu kuruluşlar o kadar çok para alıyor, bu yüzden teşvikleri evsizliği azaltmak değil, artırmak!” demişti.

Trump da “tedavi, akıl hastanesi veya gözaltı” öneriyor

SpaceX ve Tesla CEO’su ekim ayında ise Tucker Carlson’a verdiği demeçte, “Evsiz kelimesi yanlış bir isimlendirme. Birinin ev kredisini biraz geciktirdiğini ve eğer ona bir iş verirseniz, kendi ayakları üzerinde durabileceğini ima ediyor,” demişti.

Musk’a göre “Aslında sahip olduğunuz şey, sokaklarda ölü gözleri, iğneleri ve insan dışkıları olan şiddet yanlısı, uyuşturucu zombileri.”

Musk, evsizlikle mücadele için ne kadar çok para harcanırsa “durumun o kadar kötüye gittiğini” söylemişti.

Bu arada Trump, evsiz kalan insanların tedaviye ya da akıl hastanelerine zorlanmaları ya da “gözaltına alınmaları” gerektiğini söylüyor.

Kampanyasında “tehlikeli derecede dengesiz” olanların “kâbusuna son verme” sözü veren Trump, “ucuz araziler açmayı, doktorlar, psikiyatristler, sosyal hizmet uzmanları ve uyuşturucu rehabilitasyon uzmanları getirmeyi ve evsizlerin yerleştirilebileceği ve sorunlarının tespit edilebileceği çadır kentler kurmayı” planladığını söylemişti.

Yeni başkan, “ciddi derecede akıl hastası veya tehlikeli derecede dengesiz” olanları “topluma yeniden kazandırmak” amacıyla barındırmak ve rehabilite etmek için akıl hastanelerini geri getirmek istiyor.

Trump yanlısı zenginler de evsizliği bir “hastalık” olarak göre eğiliminde

Musk ve Trump bu konuda yalnız değil. Ulusal Evsizlik Hukuk Merkezinin kampanya ve iletişim direktörü Jesse Rabinowitz’e göre, etkili milyarderler ve sağcı düşünce kuruluşları Kongrede ve Yüksek Mahkemede evsizliği suç sayan yasaları geçirmek istiyor ve “hepsi de insanları yeterince cezalandırırsak yoksul olmamayı seçecekleri şeklindeki bu geriye dönük, yanlış görüşü paylaşıyor.”

Tam verilerin mevcut olduğu son tarih olan Ocak 2023’te, ABD’de tek bir gecede 650.000’den fazla kişi evsizdi. Bu, 2022’ye göre yüzde 12’lik bir artışa işaret ediyor ve Konut ve Kentsel Gelişim Bakanlığı tarafından yaklaşık 20 yıldır kaydedilen en yüksek rakam.

Rapora göre, evsizlik yaşayan her 10 kişiden yaklaşık üçü çocuklu bir ailenin parçası ve tüm evsizlerin yüzde 17’si 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor.

New York’ta ekim ayında 45.000’den fazlası çocuk olmak üzere 130.000’den fazla kişi barınaklarda uyuyordu.

Özellikle aileler arasında evsizliğin başlıca nedeni, evlerden tahliye, aşırı kalabalık konutlar, aile içi şiddet ve iş kayıplarının evsiz aileleri barınaklara ve sokaklara göndermesiyle birlikte, uygun fiyatlı istikrarlı konut eksikliği.

ABD’nin hiçbir yerinde asgari ücretli bir işçi iki odalı bir ev kiralayamıyor

İstatistiklere göre asgari ücret alan tam zamanlı bir işçi, ülkenin herhangi bir yerinde piyasa fiyatından iki yatak odalı bir ev kiralayamıyor.

Saatlik ücretle çalışan bir işçinin, ülkenin herhangi bir yerinde adil piyasa kirasıyla ortalama bir yatak odalı bir ev kiralayabilmesi için haftada 104 saat çalışarak saatte en az 15 dolar kazanması gerekiyor.

Musk evsizlik yaşayan insanları “şiddet yanlısı” olarak tanımlasa da, bu kişilerin suç faili olmaktan ziyade suç mağduru olma olasılığı daha yüksek. 

San Francisco’daki Kaliforniya Üniversitesi Benioff Evsizlik ve Barınma Girişimi, her gece yarım milyondan fazla Amerikalıyı sokaklara iten bir dizi politika başarısızlığından kaynaklanan “gizli bir salgın” olarak adlandırıyor.

Musk ve Ramaswamy, beslenme yardımı programında kesintiye gidecek

Musk ve milyarder girişimci Vivek Ramaswamy, sağlık sigortası ve gıda programlarındaki kesintiler de dahil olmak üzere, trilyonlarca dolarlık federal harcamalarda yapılacak kesintileri belirlemek üzere Kongre ile birlikte çalışmak üzere yeni oluşturulan bir danışma grubunu yönetiyor. 

Ramaswamy, yoksul Amerikalılar ve aileler için en kritik güvenlik ağı programlarından biri olan Ek Beslenme Yardımı Programı ya da gıda pulları için 1 milyar dolarlık kesinti yapılmasını önerdi.

Yardım alanların yaklaşık yüzde 75’i yoksulluk içinde ve yüzde 20’den fazlası bu yardımlar dışında başka bir geliri olmadığını bildirmiş durumda. 

Musk ve Ramaswamy’nin ayrıca düşük gelirli Amerikalılar ve çocuklara yönelik federal sağlık programlarında (evsiz Amerikalıların da hak sahibi olduğu programlarda) kesintiye gitmeyi düşündükleri bildiriliyor.

Trump’ın ilk döneminde evsizlik artmıştı

Trump ilk yönetimi sırasında, evsizliğe yönelik federal müdahaleyi denetleyen kurumun başına, kendini “evsizlik danışmanı” olarak tanımlayan birini atamıştı.

ABD Kurumlar Arası Evsizlik Konseyini 2019-2021 yılları arasında yöneten Robert Marbut, yıllardır krizi ele alma politikalarının arkasındaki itici güç olan ve ülke çapında evsizlik ve barınma kurumları ve hizmetleri tarafından yaygın olarak desteklenen standart “önce barınma” çerçevesini terk etti. 

Fakat Marbut, “dördüncü konut” olarak adlandırdığı ya da insanların destekleyici hizmetlere kaydolmasını sağlamak için konutun bir teşvik olarak kullanılmasını onayladı.

Trump “evsizlik belasını sona erdirme” sözü vermişti. Başkanlığının son yılı olan 2020’de, evsizliği deneyimleyen insanların sayısı üst üste dördüncü yıl artmıştı.

Covid-19 salgınının ilan edilmesinden iki ay önce, Ocak 2020’de tek bir gecede, yaklaşık 580.000 kişi (ya da ülkedeki her 10.000 kişiden yaklaşık 18’i) evsizdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English