Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden’la arası bozulan Riyad, Xi’yi ağırlamaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Washington-Riyad ilişkilerinin en zayıf olduğu ve Batı’nın Rus petrolüne tavan fiyat uyguladığı bir zamanda, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping Suudi Arabistan’a gidiyor. Pekin ziyaret öncesi, Çin-Arap işbirliğine dair rapor yayınladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı, Xi Jinping’in merakla beklenen Suudi Arabistan ziyareti öncesinde, Pekin’in Arap ülkeleriyle ilişkilerini inceleyen bir rapor yayınladı.

Geçen Perşembe yayınlanan ‘Yeni Dönemde Çin-Arap İşbirliği’ başlıklı raporda, Arap dünyası, Çin’in stratejik ortaklıklarının yoğunlaştığı bir bölge olarak tanımlanıyor.

Çin ile Arap devletleri arasındaki ilişkilerin eskiye dayandığı ve uzun mübadele tarihlerinin farklı uluslar arasındaki dostane ilişkiler için bir örnek teşkil ettiği belirtilirken, her iki medeniyetin de “dış müdahaleye, her türlü hegemonyacılığa ve güç politikasına karşı oldukları” ifade ediliyor.

Çin’in başından beri Arap devletlerini, barışçıl kalkınma ve gelişmekte olan ülkelerle işbirliği arayışında, ‘stratejik ortaklar’ olarak gördüğü vurgulanan raporda, yakında Suudi Arabistan’da gerçekleştirilecek olan Çin-Arap zirvesi de dostluğu ve işbirliği derinleştirme fırsatı olarak sunuluyor.

Çin’in Suudi Arabistan ziyaretinin, “Çin-Arap devletleri topluluğu” inşa etmek için bir fırsat olarak değerlendirileceği kaydedilen raporda ayrıca, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin teşvik edilmesi, Arap ülkelerinden Çin pazarına petrol dışı ürünlerin ihracatının artırılması, petrol ve doğalgaz benzeri sektörlerde Çin-Arap yatırım işbirliğinin desteklenmesi gibi çeşitli işbirliği alanları sıralanıyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zhao Lijian da konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Geçen Cuma günü düzenlediği rutin basın toplantısında konuşan Zhao Lijian, dünyanın şu anda bir asırdır görülmemiş büyük değişikliklerden geçtiğini ve Çin ile Arap ülkelerinin benzer fırsat ve zorluklarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Pekin ziyareti hala duyurmadı

Reuters, Suudi Arabistan’ın 9 Aralık’ta bir Çin-Arap zirvesine ev sahipliği yapacağını, zirve için ayrıca Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan yöneticilerin bir araya geleceğini. yazmıştı. Suudi Dışişleri Bakanı Adel Al-Jubeir de bu ayın başlarında Reuters’a, daha geniş Arap toplantısının yanı sıra bir Çin-Körfez zirvesinin yapılacağını, etkinlik sırasında ticari bağların ve bölgesel güvenliğin güçlendirilmesinin öncelikler arasında olacağını söylemişti.

Financial Times gazetesi de, Xi’nin, Kral Salman bin Abdülaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile görüşeceğini, ayrıca Arap ve Körfez liderleriyle iki ayrı zirveye katılacağını yazdı. Haberde, iki ülkenin serbest ticaretten nükleer enerjiye kadar uzanan bir işbirliği anlaşması imzalayabileceği belirtildi.

Çinli yetkililerden ise henüz konuyla ilgili bir açıklama gelmedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’ne, Xi Jinping’in Suudi Arabistan ziyareti sorulduğunda, şu anda bu konuda paylaşacak bir bilgisi olmadığı yanıtını verdi.

Washington tedirgin

Xi’nin ziyaretinin ve Çin-Arap zirvesinin, Washington ile Riyad arasındaki gerilimlerin arttığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekiyor.

Gözler, Suudi Arabistan ile ABD arasında petrol üretimi konusunda devam eden bir tartışmanın ortasında gerçekleşecek olan toplantıda. Washington’ın baskıcı politikalarına tepki göstermeye başlayan Suudi Arabistan, Çin’in en büyük ham petrol tedarikçisi konumunda. Ayrıca Çin, Riyad’ın en büyük ticaret ortağı.

Konuyla ilgili Reuters’a konuşan Eurasia Group Orta Doğu ve Kuzey Afrika başkanı Ayham Kamel, “Riyad, artık vazgeçilmez bir ekonomik ortak olarak Pekin’e göre stratejik hesaplamalar yapıyor” dedi.

Kamel ayrıca, gelişen Çin-Suudi Arabistan ilişkilerinin, Washington ile Riyad arasındaki çatlağı büyütme riski taşıdığını söyledi.

Diğer yandan, Suudi Arabistan’ın Çin ile petrol ticaretini renminbi üzerinden yapmak için bir anlaşma imzalayabileceği yönündeki iddialar da ABD’yi tedirgin ediyor.

Washington – Riyad gerilimi 

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubu 5 Ekim’de Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıda günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı almıştı.

Ancak Rusya’nın Ukrayna müdahalesi sonrası yüksek petrol fiyatlarından etkilenen ülkelerin başında gelen ABD, fiyatların düşürülmesi için Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer Arap ülkelerinin petrol üretimlerini yükseltme kararı almasını bekliyordu.

Yükselen enflasyon nedeniyle ara seçimler öncesinde düşük onay notlarıyla karşı karşıya kalan ABD Başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan’ı petrol fiyatlarını düşürmeye çağırmıştı. Washington’ın düşük petrol fiyatları istemesinin diğer bir sebebi de Moskova’yı petrol gelirinden mahkum bırakmak idi.

Biden bu yıl Temmuz ayında Riyad’a gitmişti, ancak beklentilerinin aksine enerji konusunda herhangi bir sağlam işbirliği taahhüdü alamamıştı.

ABD ve Avrupa’nın beklentilerinin tersi yönde gelen petrol üretimini azaltma kararı, Washington yönetiminin tepkisine yol açmıştı. Beyaz Saray kararı “OPEC+’ın Rusya ile aynı safta olduğu açık” diye yorumlayarak, Suudi Arabistan’ı Ukrayna savaşında “Rusya’ya fayda sağlamakla” suçlamıştı.

Karara itiraz eden Joe Biden, ABD’nin Suudi Arabistan ile ilişkisini gözden geçireceğini söyleyerek, bu kararın krallık için belirsiz “sonuçları” olacağı tehdidinde bulunmuştu.

Ayrıca, Suudi Arabistan’ın, ABD ve Batı’nın baskılarına rağmen Rusya’nın Ukrayna müdahalesini kınamaması ilişkileri daha da gerginleştirdi.

Uzmanlar, Biden yönetimi ile başta Körfez ülkeleri olmak üzere OPEC+ arasındaki gerilimin daha da artacağı görüşünü paylaşıyor.

Riyad merkezli Körfez Araştırma Merkezi başkanı Suudi analist Abdulaziz Sager, Arap devletlerinin Batılı müttefiklerine alternatifleri olduğunu belirterek, ilişkilerinin öncelikle ekonomik çıkarlara dayalı olduğunu vurguladı.

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English