Bizi Takip Edin

AMERİKA

Brezilya ve Arjantin’in ortak para birimi önerisi gerçekçi mi?

Yayınlanma

Lula dönemi ile birlikte bölgesel entegrasyon çalışmalarına ağırlık veren Brezilya’nın Arjantin ile birlikte ortak para birimine geçme fikri yeniden gündemde. İki ülke liderinin, bu konuda çalışmaların başlatılması yönünde hazırlıklar yaptığı basına yansıdı.

Seçim zaferi sonrası, ilk resmi yurt dışı ziyaretini Arjantin’e yapan Lula da Silva ile Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez samimi pozlar verdiler. Lula, Bolsonaro’yu kastederek, “Eski Brezilya Devlet Başkanı’nın, Fernandez’e yönelttiği tüm kabalıklar için Arjantin halkından özür diliyorum” dedi.

Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 24 Ocak’ta başlayan Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu (CELAC) 7. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi öncesinde bir araya gelen iki lider, bölge ülkeleri arasında ticaretin canlandırılması ve ABD hegemonyasına bağımlılığın azaltılması için, Brezilya’nın önerdiği ve Arjantin’in desteklediği “sur” (güney) isimli ortak para birimine geçişi tartışıyor.

IMF’nin eski baş ekonomisti Olivier Blanchard ise, Brezilya ve Arjantin’in ortak para birimi oluşturma konusunda hazırlık çalışmalarına başlayacakları haberine yönelik, “Bu delilik” diye tweet attı.

Ekonomistler bu fikrin uygulanabilirliğini sorgularken, siyasi analistler ise Güney Amerika’nın çoğunlukla solcu başkanlarının bölgesel entegrasyonu teşvik etme ve ABD dolarının hakimiyetine meydan okuma arzularının hafife alınmaması gerektiğine işaret ediyor.

Önce Brezilya reali ve Arjantin pezosu

Sağcı Bolsonaro dönemi sonrası Brezilya ve Arjantin, özellikle de bölgesel entegrasyon konusunda aynı çizgide buluşuyor.

Lula, ziyareti sırasında Buenos Aires’te gazetecilere verdiği demeçte, iki merkez bankasının maliye bakanlarının ve liderlerinin sonunda ortak bir para birimi üretebilecek çalışmalara başlamak için “yeterli zeka ve sağduyuya” sahip olduklarını söyledi.

İki lider, nihai bir ortak para biriminin ilk başta ticarette kullanımla sınırlı olacağını ve Brezilya reali ve Arjantin pezosu ile birlikte çalışacaklarını belirtti.

Brezilya ve Arjantin mali sıkıntılarını aşmak için ülke arasındaki ticarete ağırlık verdi. Ancak yine de 2022’de kabaca 30 milyar dolar olan Brezilya ve Arjantin arasındaki akış, on yıl önce kaydedilen 40 milyar dolar seviyesinden daha düşük. Bunun temel nedeni ise, Arjantin’in Brezilya’dan ihraç edilen malları satın almak için küresel ihracat pazarlarının ortak para birimi olan ABD doları konusunda yoksunluğa sahip olması.

Ticareti kolaylaştırır

Konuyu gündemine alan Financial Times (FT) gazetesine konuşan, Credit Suisse’in küresel ekonomi ve araştırma başkanı Nannette Hechler-Fayd’herbe, “Ortak bir para birimi kullanımı kesinlikle ticareti kolaylaştırır ve döviz risklerinin ortadan kaldırılması avantajlar getirir” dedi. Hechler-Fayd’herbe bununla birlikte, AB’nin tek para birimi projesinin tarihine işaret ederek, parasal birliklerin üye devletler için de zorluklar oluşturduğunun altını çizdi.

Arjantinli fintech Ualá’nın kurucusu Pierpaolo Barbieri de FT’ye verdiği demeçte, “Brezilya, ihracatı için daha büyük bir pazar arıyor ve ticaret engellerini azaltmak istiyor. Ortak bir değişim birimi, her ikisini de başarmak için ‘nihai araç’ olacaktır” dedi.

Önce uygun koşullar yaratılmalı

Arjantin-Brezilya Ticaret, Sanayi ve Hizmetler Odası başkanı Everton Guimarães Negresiolo, dolar dışında bir para biriminde ikili ticaret aracının, temsil ettikleri işletmeler için faydalı olacağını söyledi, ancak bu konuda bir dizi zorluk olduğunu da kabul ederek iki ülke arasındaki ekonomik dengesizliklere işaret etti.

FT’ye konuşan Oxford Economics’in baş ekonomisti Marcos Casarin ise, Arjantin’in bir ayda Brezilya’nın bir yılda sahip olduğundan daha fazla enflasyona sahip olduğunu belirterek, “Benim algım, bu ortak para biriminin uygulanabilir olmayacağı yönünde” dedi.

Ekonomistler, doların alternatifinin olmamasının sadece iki ülke arasında değil, bölgede çok önemli ticari fırsatların kaçırılmasına sebep olduğunu vurguluyor. Bu açıdan ortak para biriminin ticareti canlandıracağı ve bölgedeki dolar hegemonyasını kıracağı düşünülse de, bunun işleyebilmesi için öncelikle uygun koşulların yaratılmasının önemine dikkat çekiliyor.

AMERİKA

Joseph Nye, Çin’e karşı ABD-Japonya ittifakını güçlendirmeyi önerdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler teorilerinde neoliberal kurumsalcılığın temsilcilerinden Joseph Nye, cuma günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde gümrük tarifeleri konusundaki öngörülemezliğini uluslararası müzakerelerde bir pazarlık taktiği olarak kullanacağını söyledi.

Nye, Nikkei ve ABD Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi tarafından düzenlenen bir güvenlik sempozyumunda konuştu.

Nye, Trump’ın “öngörülemezliği pazarlıktaki en önemli silahı olarak gördüğünü” söyledi.

Oturumda konuşan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da “‘Transaksiyonel’ bir başkan bekleyebilirsiniz” dedi.

Trump seçim kampanyası sırasında Çin’den yapılan ithalata %60, diğer ülkelerden yapılan ithalata ise %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirme sözü vermişti. Armitage, “[Trump] bunu çok sık ve çok yüksek sesle söylediği için göreceğimiz ilk şey gümrük tarifeleri olacak” dedi ve ekledi: “Trump’ın gümrük tarifeleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikri yok.”

Aynı zamanda Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School eski dekanı olan Nye, ticaret hukukunun bir başkana ulusal güvenlik gerekçesiyle gümrük vergisi uygulama yetkisi verdiğini ancak bunun çelik ya da otomobilin ötesinde kozmetik gibi ürünlere nasıl uygulanabileceğinin belirsiz olduğunu belirtti.

“Bence %60 gümrük vergisi ilan edecekleri bir şey görmeniz muhtemel,” dedi ve ekledi: “Ancak [Çin Devlet Başkanı] Xi Jinping ile bir anlaşma yapmaya çalışması da ihtimal dışı değil.”

Nye, örneğin ABD’de yatırım yapma sözü karşılığında belirli malları ya da alanları muaf tutan bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.

“[Trump] hem pastayı yemeyi hem de pastadan yemeyi seviyor. ‘X’e %60 gümrük vergisi koydum’ diyecek ama sonra Y ve Z’nin pazarlık konusu yapılmadığını ve %5’in üzerinde gümrük vergisi olmadığını göreceksiniz.”

Trump’ın “Önce Amerika” şeklindeki diplomatik tutumu sorulduğunda Armitage, “Bay Trump’ın dünya genelinde başka herhangi bir ilişki için gerçek duygular beslediğini sanmıyorum” dedi.

“Yönetiminde dost ve müttefiklerle daha iyi ilişkiler geliştirmek isteyen insanlar olacaktır, ama bunu çözmek biraz zaman alacak. En az ilk altı ay içinde retorik dışında büyük değişiklikler beklemiyorum” diye devam etti.

Çin’e karşı Japonya kartı

Bu arada Nye, “ABD’de Çin’e karşı durma konusunda iki partiden de çok güçlü bir destek var ve bu da Japonya’nın kesinlikle kilit bir müttefik olduğu anlamına geliyor” dedi.

Bununla birlikte Nye, “Trump [Japonya’dan] örneğin daha fazla katkı ve ev sahibi ülke desteği isteyebilir ya da belirli ticaret alanlarında bazı tavizler talep edebilir” diye ekledi.

Nye ayrıca Japon yumuşak gücünün rolünü de vurguladı. Japonya’nın özellikle altyapı projelerine odaklanan uluslararası yardımlarına atıfta bulunarak, Güney Pasifik adaları da dahil olmak üzere Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimine meydan okumak için “Japonya’nın ABD’den daha uygun olduğunu” söyledi.

Armitage, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’ya bir öneri olarak şunları söyledi: “Bay Trump’ın dostu olmaya çalışmayın. Sadece uygun bir ilişki kurmaya çalışın. … Anladığım kadarıyla uluslararası alanda hiç kimse Trump’ın dostu değil.”

Nye, Çin’in Japonya ve ABD için zorluklar teşkil ettiğini, bu nedenle Washington ve Tokyo’nun “kaderlerinin birlikte kalmak olduğunu” söyledi. “Temel olarak, daha geniş jeopolitik durum, ABD-Japonya ittifakının dünyadaki en önemli ittifak olarak kalacağı anlamına geliyor” dedi.

ABD-Çin ilişkileri üzerine bir başka oturumda, yakın zamana kadar Başkan Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki öne çıkan Çin uzmanlarından biri olan Rush Doshi, Trump’ın Çin politikası ile Trump’ın ekibinin politikasının “tam olarak aynı şey olmadığına” dikkat çekti.

Doshi, Trump’ın ilk döneminde ekibinin iki partili uzlaşıya dayalı “rekabetçi bir yaklaşım” benimsediğini, Trump’ın kendisinin ise “daha işlemsel, daha çok kendi bireysel öngörülemezliğine dayalı” bir yaklaşım benimsediğini ve bunun da bazen ekibinin yaklaşımını baltaladığını söyledi.

Asya güvenliği alanında kıdemli araştırmacı ve Çin Güç Projesi direktörü Bonny Lin ise, ikinci Trump yönetiminin “çok daha keskin bir çerçeveye ve Çin’e daha keskin bir odaklanmaya” sahip olmasını beklediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English