Bizi Takip Edin

AVRUPA

Britanya’nın yeni dış siyaseti: Hedefte Asya var

Yayınlanma

Dışişleri Bakanı James Cleverly, bu hafta başında yaptığı bir konuşmada hükümetinin dış siyaset stratejisini açıkladı.

Brexit’in ardından Boris Johnson tarafından çerçevesi çizilen “Küresel Britanya” stratejisinin revizyonu olarak görülen konuşmada, Cleverly hükümetinin özellikle orta güç olarak görülen ülkelerle daha sıkı ilişkiler kuracağının sinyalini verdi.

Bakan, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra doğan uluslararası sistemin işe yararlığını savunurken, ülkesinin “reform”un karşısında durmadığının da altını çizdi. Cleverly bu kapsamda Almanya, Brezilya, Hindistan ve Japonya’nın yanı sıra Afrika’nın daimi bir temsiliyetinin de bulunduğu bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeliğine sıcak baktıklarını açıkladı.

Rusya lideri Vladimir Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın yalnızca ahlaki olarak “iğrenç” olmadığını savunan Cleverly, aynı zamanda Putin Rusya’sının “bütün ulusları koruyan yasaları çiğnediğini” ileri sürdü.

Putin’in 19. yüzyıldakine benzeyen şekilde bir emperyalist fetih savaşına girdiğini iddia eden Bakan, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Putin’e söylediği “Bugünkü devrin savaş devri olmadığını biliyorum,” sözlerini hatırlattı.

‘Avrupa ve Kuzey Amerika yetmez’ çıkışı

Ülkesinin ABD, Almanya, Avustralya, Fransa, Kanada gibi birçok ülkeyle dostluğu olduğunu hatırlatan Dışişleri Bakanı, uluslararası düzeni sürdürmek için bunların yeterli olmayacağını vurguladı.

“Değişim hızının fırtına gücüyle ivmelendiğini” söyleyen Cleverly’ye göre, iktisadi gidişat 20 yıl öncesine göre tersine çevrilmiş durumda. 

Bakan, bugün ülkelerin çoğunun ABD’den ziyade Çin ile ticaret yaptığına değindikten sonra, önümüzdeki on yıllarda dünya ekonomisinin daha da büyük payının Asya, Afrika ve Latin Amerika’da toplanacağını söyledi.

Bu durumun kendisi için bir süredir aşikar olduğunu belirten Cleverly, bununla birlikte Britanya’nın dış siyasetinin bu gerçeği henüz tam anlamıyla kavrayamadığı eleştirisinde bulundu.

Kendi görevini “eski dostlukları sürdürmek ve yenilerini inşa etmek” olarak tanımlayan Bakan, kendi bakış açısından, güç dengelerinin değişmesini “pişmanlık veya kayıp” duygusuyla takip etmediğini ileri sürdü.

Britanya doğuya ve güneye bakıyor

Dünyanın jeopolitik merkezinin doğu ve güneye kaymasını yüz milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulmasına bağlayan Cleverly, “Ve bu dünya düzenin doğrulanmasıdır; serbest ticaretin, uluslararası kalkınmanın, inovasyonun ve bilimsel gelişmenin, aslında Britanya’nın nesiller boyunca çabaladığı şeyin doğrulanmasıdır,” dedi.

Bundan böyle Britanya’nın, İngiliz Milletler Topluluğu’nun yanı sıra ASEAN ve Afrika Birliği’ni de kazanması gerektiğini kaydeden Bakan, bu ülkelerin çoğunun kendisini “bağlantısız” olarak tanımladığını ve başka ülkelerin kendilerine yön göstermesine şüpheyle baktığını vurguladı.

Cleverly, Britanya’nın bu ülkelere güvenilir bir ortak olduğunu kanıtlama fırsatı doğduğunu söylerken, Asya ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerin istihdama ve dolayısıyla yatırıma ihtiyaç duyduğunu hatırlattı.

Bakan, AB’den ayrılınca elde ettikleri güçleri tam kapasite ile kullanacaklarını söyledi. Bu güçler arasında serbest ticaret anlaşmaları ile inovasyonu teşvik etmek ve ticaret maliyetlerini azaltmak için tasarlanan Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları da yer alıyor. Cleverly, genç nüfusa sahip gelişmekte olan ülkelerin hedeflerine ulaşmaları için Britanya’nın geniş bir yelpazeye sahip yetenekleri olduğunu ileri sürdü.

Britanya’nın odaklanacağı ülkeler ve bölgeler

Cleverly’nin söylediğine göre Britanya Hint-Pasifik’teki uzun vadeli varlığını oluşturmaya devam edecek. Bunun yanı sıra Trans-Pasifik serbest ticaret anlaşmasına da mümkün olan en kısa sürece katılacak.

G20’nin yeni başkanı Hindistan ile olan işbirliği artırılacak ve bu ülke ile müzakere edilen serbest ticaret anlaşmasına nihai hali verilecek.

Adil Enerji Geçişi planları kapsamında Güney Afrika ve Endonezya’ya destek sürecek. Bu kapsamda Vietnam ile de bir anlaşma üzerinde çalışılıyor.

Cleverly’nin konuşmasında isimleri geçmese de bazı ülkeler Britanya için gittikçe önem kazanıyor. Körfez’de Suudi Arabistan bunlardan biri. Geçen hafta içinde iki ülke arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşması gelişen ilişkilerin bir göstergesi.

Afrika söz konusu olduğunda Ruanda ön plana çıkıyor. Daha önce bu ülkeyle göçmenleri gönderme anlaşması imzalayan Londra, bu ülke ile iktisadi bağlarını da kuvvetlendiriyor.

Amerika kıtasında Meksika göze çarpıyor. Yürürlükteki serbest ticaret anlaşmasını geliştirmek için başlayan müzakereler Mayıs’tan beri sürüyor. Yeni anlaşma ile toplam ticarete 4 milyar sterlinlik bir katkı planlanıyor.

Asya da ise Singapur ile ilişkiler iyiye gidiyor. Şubat ayında dijital ticaret anlaşması imzalayan iki ülke, geçen ay da fintek şirketleri için daha yakın ilişkiler kurma kararı aldı.

‘İnsan hakları’ geri plana mı itiliyor?

Bakan Cleverly’nin konuşması hakkında The Guardian’da çıkan bir makalede, Britanya’nın bundan böyle “insan hakları” ve “demokrasi” gibi söylemleri geri çekerek daha pragmatik bir dış siyaset izleyeceği öne sürülüyor.

Yazara göre bundan böyle Britanya’nın dış siyasetteki kriterleri, “demokrasi olması şart olmayan” ülkelerle ilişki inşa etmeye olanak sağlayacak. Sınırlara ve toprak bütünlüğüne saygı ile Britanya’ya milli güvenlik tehdidi oluşturmaması bu ilişkiler için yeterli olacak.

Daha önceki Başbakan Liz Truss, tüm dünyada özgürlüğün sınırlarını geliştiren bir “özgürlükler ağı” kurmaktan bahsediyordu. Truss, Körfez krallıkları ile olan ilişkiler için ise, “Britanya’ya tehdit içermiyorlarsa bu ülkelerle ilişki kurulabilir,” diyordu.

Çin anlaşmazlığı

Öte yandan yeni hükümette Çin Halk Cumhuriyeti’ne bakış konusunda bir pürüz olduğu görülüyor.

James Cleverly, Çin’e karşı daha “pragmatik” bir yaklaşımı savunuyor. Konuşmasından önce BBC’ye konuk olan bakan, Çin’in küresel düzlemde “akıl almaz derecede meydan okuyucu” olduğunu söyledikten sonra, iklim değişikliği gibi başlıklarda potansiyel olarak “temelli önemli bir ortak” olduğunu vurguladı.

“Sabır diplomasisi” öneren bakanın, kabinedeki lideriyle ayrı düşmesi mümkün görünüyor.

Başbakan Rishi Sunak, daha önce Çin ile “altın yıllar”ın sona erdiğini ilan etmişti. Öte yandan Sunak, Çin’e yönelik “basit Soğuk Savaş retoriğinden” de uzak durulması gerektiğini dikkat çekmişti.

Muhafazakâr Parti bir süredir Çin karşıtı tutumunu sertleştiriyor. Bunun en belirgin örneği, 2020 yılında Muhafazakâr milletvekilleri tarafından kurulan Çin Araştırma Grubu (China Research Group). Grubun adı, AB’den sert bir ayrılığı savunanların kurduğu Avrupa Araştırma Grubu’nu (European Research Group) çağrıştırıyor. Çin Araştırma Grubu, Çin’in yükselişine Britanya’nın tepki göstermesi gerektiğini düşünenler tarafından yönetiliyor.

Geçen yaz yapılan Muhafazakâr Parti liderlik kampanyasında da Çin’in bu yüzyılda Britanya’ya yönelik en büyük tehdidi teşkil ettiği ileri sürülmüştü.

‘Çok kutupluluğa’ Britanya’nın adaptasyonu mu?

Cleverly’nin önerdiği “sabır diplomasisi” ve kısa vadeli bakıştan uzun vadeli bakışa geçiş, daha pragmatist bir siyasetle birleşiyor.

Avrupa ve Amerika’nın yetmeyeceği düşüncesi ve Asya’nın yükselişi teması, Britanya’nın gerileyen ABD hegemonyasına uyum sağlama ihtiyacını yansıtıyor. 

Asya’nın öne çıktığı bu ortamda, Çin’e karşı Hindistan’la derinleştirilmek istenen ilişki de yeni duruma uyum sağlama çabası olarak ortaya çıkıyor.

AVRUPA

Avrupa Komisyonu, Macaristan ve Slovakya’nın Lukoil talebini reddetti

Yayınlanma

Macaristan ve Slovakya’nın Ukrayna ile yaşadıkları son Lukoil anlaşmazlığında AB’yi devreye sokma girişimleri dün başarısızlıkla sonuçlandı.

Financial Times (FT) Avrupa Komisyonu’nun, Kiev’i Rus petrol şirketi Lukoil’e yönelik son yaptırımları kaldırmaya teşvik etme talebini durdurduğunu yazdı.

Macaristan ve Slovakya, savaşın ardından Rus petrol ithalatına AB çapında getirilen yasaktan muaf tutulmuştu. Fakat iki ülke, Kiev’in Lukoil ürünlerinin Rusya’dan Drujba boru hattı üzerinden geçişini durdurma kararının arzı azaltabileceğini söylüyor.

İkili, AB’nin ticaret politikasını yürüten Avrupa Komisyonu’na bir mektup yazarak Ukrayna ile olan ticaret anlaşması kapsamında istişarelerde bulunmasını istedi.

Fakat AB Ticaret Komiseri Valdis Dombrovskis FT’ye, “Brüksel’in kanıt toplamak ve hukuki durumu değerlendirmek” için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.

FT’ye konuşan üç diplomat, dün üye devletlerin ticaret yetkililerinin katıldığı bir toplantıda 11 ülkenin Dombrovskis’in görüşünü desteklemek üzere araya girdiğini ve hiçbirinin Budapeşte ve Bratislava’nın tarafını tutmadığını söyledi.

Diplomatlardan biri Ukrayna ticaret anlaşmasının, tedarikin kesilmesine izin verebilecek bir güvenlik maddesi içerdiğini söyledi.

Kiev, diğer Rus şirketleri sayesinde boru hattından eskisi gibi aynı miktarda petrol aktığı konusunda ısrar ediyor.

Slovakya’nın tek rafinerisindeki girdilerin yüzde 35-40’ını Rus petrolü oluşturuyor. Bu petrolden üretilen ürünler de 5 Aralık’a kadar tanınan bir başka muafiyet kapsamında Ukrayna’ya ve Çek Cumhuriyeti’ne ihraç ediliyor.

Bir AB diplomatı Slovakya’nın Rusya’dan ithalat yapamaması halinde bunun “etkisinin çok büyük olacağını” söyledi.

Slovakya Cumhurbaşkanı Peter Pellegrini, Ukrayna’nın Lukoil konusundaki tutumunu değiştirmemesi halinde “tepki vermek zorunda kalacaklarını” söyledi.

Pellegrini, Slovakya’nın Ukrayna’ya gaz rezervleri ve elektrik tedariki konusunda yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.

Macaristan konu hakkında henüz yorum yapmadı. Ukrayna üzerinden geçen Lukoil tedarikleri ülkenin petrol ithalatının yaklaşık %25-30’unu oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Romanya: Topraklarımızda Rusya’ya ait İHA parçaları bulduk

Yayınlanma

Romanya 25 Temmuz Perşembe günü topraklarında Rusya’ya ait insansız hava aracı parçaları bulduğunu açıklarken NATO da Moskova birliklerinin gece boyunca Ukrayna’ya 38 uzun menzilli insansız hava aracı fırlatmasının ardından ittifak topraklarına yönelik “kasıtlı bir saldırıya” dair herhangi bir işaret görmediğini açıkladı.

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Telegram’dan yaptığı açıklamada 25 Rus insansız hava aracını imha ettiklerini söyledi. Üç insansız hava aracının “Romanya sınırını geçtikten sonra kaybolduğunu” da sözlerine ekledi.

Romanya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın güney liman kenti İzmail’den Tuna Nehri’nin karşısındaki Plauru köyü yakınlarında, üst üste ikinci gece saldırıya uğrayan bir Rus Geran 1/2 insansız hava aracının parçalarını bulduğunu söyledi.

Enkaz haberlerini yorumlayan bir NATO sözcüsü, ittifak topraklarına yönelik kasıtlı bir saldırı olduğuna dair herhangi bir belirti olmadığını söyledi.

Sözcü yaptığı açıklamada, “NATO’nun elinde Rusya’nın Müttefik topraklarına yönelik kasıtlı bir saldırıda bulunduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte, bu eylemler sorumsuzca ve potansiyel olarak tehlikelidir,” dedi.

Bakanlık, Romanya’daki NATO hava polisliği görevlerinin bir parçası olan iki Fin F-18 savaş uçağının saldırıyı izlemek üzere görevlendirildiğini de sözlerine ekledi.

Diğer parçaların aranmasına devam edildiği ve insansız hava araçlarının düşmüş olabileceği tüm yerlerin “yerleşim alanlarının dışında olduğu ve hiçbir altyapı unsurunun zarar görmediği” belirtildi.

Odesa bölge valisi Oleh Kiper, drone enkazının İzmail bölgesindeki özel bir eve isabet etmesi sonucu iki kişinin yaralandığını söyledi.

Jitomir bölge valisine göre ise, hava savunma sistemleri gece boyunca 10 hava hedefinin çoğunu vurdu, ancak drone enkazı 10 özel eve ve bir altyapı tesisine zarar verdi.

Kiev’in askeri yönetim başkanı Serhiy Popko, insansız hava araçlarının başkente farklı yönlerden saldırdığını, fakat hepsinin yaklaşırken imha edildiğini söyledi. Popko, Kiev’de herhangi bir hasar ya da can kaybı rapor edilmediğini söyledi.

Dün bazı sosyal medya hesapları, Rumen hava savunma sistemlerinin Rusya’ya air İHA’ları Gepard tipi kundağı motorlu hava savunma silahları tarafından Ukrayna hava sahasında düşürüldüğünü öne sürmüştü.

Rusya sık sık Ukrayna’nın Tuna Nehri üzerindeki yerleşim bölgesi İzmail’i hedef alıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna temerrütten kurtuldu, sıra vergi yükünün artırılmasında

Yayınlanma

Ukrayna hükümetinin temerrüde düşme riski ortadan kalıktı. Kiev’in borcunun yüzde 37’si ya da 8 milyar dolardan fazlası silinecek.

Ancak Oakland Enstitüsü’nde ekonomist olan Frederic Mousseau, Ukrayna’nın hala dünyanın Uluslararası Para Fonu’na (IMF) en borçlu üçüncü ülkesi olduğunu anımsattı.

Mousseau, Berliner Zeitung gazetesine verdiği demeçte, Kiev’in vergi artışları gibi halk için acı verici sonuçları olan ‘yapısal reformlar’ yapmaya devam etmek zorunda kalacağına dikkat çekti.

Kiev, alacaklılarla aylarca süren müzakerelerin ardından temerrüde düşmekten kurtulmayı başardı.

Ukrayna borçlarına yatırım yapan Amundi, Blackrock, Fidelity ve Pimco fonları, Ukrayna’ya 23,3 milyar dolarlık orijinal kredi tutarı üzerinden ‘yüzde 37 indirim’ yapmayı kabul etti.

Sonuç olarak alacaklılar 8,67 milyar dolar açıkta kaldı. Ukrayna Maliye Bakanı Sergey Marçenko da faiz oranının düşürülmesi ve vadenin uzatılması anlaşması sayesinde Kiev’in önümüzdeki üç yıl içinde 11,4 milyar dolar tasarruf edeceğini bildirdi.

Ancak devlet borçlarının iktisadi kalkınma üzerindeki etkisini inceleyen ekonomistler anlaşmanın ‘nispeten mütevazı’ olduğunu söyledi. Mousseau, anlaşmayı ‘kızgın bir kayanın üzerine düşen bir damlaya’ benzeterek “Bu anlaşmayla bile Ukrayna, IMF’ye en fazla borcu olan üçüncü ekonomi olmaya devam ediyor,” değerlendirmesini yaptı.

Mousseau, 143 milyar dolarlık toplam borçla karşılaştırıldığında 8,67 milyar doların ‘önemsiz’ olduğuna işaret etti.

Öte yandan Mousseau, “Ukrayna hükümeti anlaşma sayesinde iflastan kurtulmuş olsa da bu halk açısından önemsiz bir haber,” dedi.

Bu tür anlaşmalara her zaman ‘Ukraynalılar için çok maliyetli tedbirler içeren yapısal uyum’ taleplerinin eşlik ettiğini vurgulayan Mousseau, bariz tedbirler arasında halka yönelik doğalgaz ve elektrik sübvansiyonlarının azaltılmasını, emeklilik reformunu, tarım arazilerinin ve devlete ait işletmelerin özelleştirilmesini saydı.

Ekonomist, “Sanki önemli kamu mallarının ve sosyal güvenlik sistemlerinin kaybı yetmiyormuş gibi, bu kez bu listede halk için vergilerin artırılması da yer alacak,” ifadelerini kullandı.

Halk için bunun bir ‘felaket’ olduğuna işaret eden Mousseau, Kiev yönetiminin müzakerelerde hedefine ulaşamadığını, Kiev’in talep ettiği yüzde 60’lık indirim yerine alacaklıların yalnızca yüzde 37’de anlaştığını anımsattı.

Alacaklılar, Ukrayna’nın borcunu yapılandırmayı ‘ülke halkının yararına ülkenin gelecekte yeniden inşasına katkıda bulunabilmeyi’ bekledikleri için kabul ettiklerini iddia etmişti.

Ukrayna, alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını erteledi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English