Büyük Teknoloji tekellerinin yapay zeka, veri merkezleri ve bulut bilişim alanlarında yaptıkları atılımlar, enerji açlığını dev boyutlara çıkarmış durumda.
Geçtiğimiz hafta Amazon, ABD’deki Washington eyaletindeki kamu hizmetleri şirketi ile dört yeni nesil “küçük modüler reaktörün” (SMR) geliştirilmesini desteklemek üzere anlaştı. Virginia’da da benzer bir anlaşma yapıldı ve Amazon, SMR geliştiricisi X-Energy’den 500 milyon dolarlık hisse satın aldı.
Amazon, 2023 sürdürülebilirlik raporuna göre elektrik emisyonlarının %11 düştüğünü, fakat “Kapsam 1” olarak bilinen doğrudan emisyonların %7 arttığını açıkladı.
Google ise Kairos Power adlı bir startup tarafından inşa edilecek SMR’lerden enerji satın almayı kabul etti.
Google yaptığı açıklamada Tennessee’nin doğusundaki ilk küçük modüler reaktörü 2030 yılına kadar faaliyete geçirmeyi ve 2035 yılına kadar ek dağıtımlarla devam etmeyi planladığını belirtti. Google’a göre anlaşma, ABD elektrik şebekeleri için 500 megawatt’a kadar “7/24 karbonsuz yeni güç” sağlayacak.
Şirketin yıllık çevre raporuna göre, Google geçen yıl 24 terawatt saatten fazla elektrik tüketti. Bir terawatt 1.000.000 megawatt’a eşit.
Şimdiden milyarlarca dolar sektöre akıyor
Geçen ay Microsoft da, Constellation Energy’nin Pennsylvania’daki Three Mile Island santralinde 2019’da kapatılan bir üniteyi yeniden açmasını gerektirecek 20 yıllık bir enerji satın alma anlaşması yaptı.
Constellation sözcüsü daha önce Business Insider’a yaptığı açıklamada Pennsylvania’daki santralin iki reaktöründen birini yeniden açmak için 1,6 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını söylemişti.
ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI CEO’su Sam Altman, SMR de geliştiren Oklo adlı bir nükleer reaktör girişimini destekliyor.
Şirket, uzun vadeli sözleşmeler yoluyla müşterilere doğrudan enerji satmayı planlıyor. Şirket mayıs ayında Altman’ın SPAC şirketi ile birleştikten sonra halka açılmıştı.
Geçtiğimiz ay Oklo, Enerji Bakanlığının şirkete Idaho Ulusal Laboratuarında planlanan reaktörü için saha araştırmaları yapma yetkisi verdiğini duyurmuştu.
Yapay zekanın yükselişi enerji açlığını artırdı: Her bir ChatGPT sorgusu ne kadar su harcıyor?
Teknoloji endüstrisinin nükleer enerjiye yönelmesi bir hayli güç tüketen yapay zekanın yükselişine paralel ilerliyor.
Statista’daki verilere göre 2023 yılında en çok elektrik tüketen teknoloji şirketi, Güne Koreli Samsung (29 bin 956 megawatt/saat). İkinci sırada Google’nın ana şirketi Alphabet, üçüncü sırada TSMC yer alırken onları Miscrosoft, Meta, Intel, Apple, ASML, Qualcomm ve Nvidia takip ediyor.
Financial Times’ta (FT) yer alan bir analize göre bir yapay zeka sorgusu standart bir Google aramasının 10 katı kadar enerji tüketiyor. Goldman Sachs, veri merkezlerinden gelen enerji talebinin 2030 yılına kadar yüzde 160 artacağını hesaplıyor.
Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, geçen yıl nisan ayında ChatGPT’nin yapay zeka modelinin ne zaman ve nerede kullanıldığına bağlı olarak her 10 ila 50 komut için 500 mililitre su tükettiğini ortaya koyan bir çalışma yayınladı. Bu da kabaca 16 onsluk (yaklaşık 473 mililitre) standart bir şişedeki su miktarına denk geliyor.
OpenAI’a göre, ağustos ayı itibariyle OpenAI’ın popüler sohbet robotu ChatGPT’ye her hafta 200 milyondan fazla kişi soru gönderiyordu. Bu rakam OpenAI’ın geçtiğimiz kasım ayında bildirdiği haftalık 100 milyon aktif kullanıcı sayısının iki katı.
Küresel enerji talebinde 10 yıl içinde büyük yükseliş beklentisi
ABD’de, ulaşımın elektrifikasyonuna ek olarak veri ihtiyaçları ve “yeniden depolama” çabalarının tetiklediği üretim canlanmasının, önümüzdeki on yılda elektrik talebindeki büyümeyi bir öncekine kıyasla en az iki katına çıkaracağı tahmin ediliyor.
Goldman ayrıca, Avrupa’da elektrik talebinin 2023’ten 2033’e kadar yüzde 40 oranında artabileceğini tahmin ediyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) geçen hafta, kömür ve petrol çağından sonra dünyanın elektrik çağına girdiğini ilan etmişti. Teknoloji şirketleri, ABD gibi ülkelerde veri merkezleri inşa etmek için enerjilerinin çoğunu kendilerinin ayarlaması gerekeceğini biliyor.
IEA’in bir araştırma raporuna göre, veri merkezleri, yapay zeka ve kripto para sektöründen kaynaklanan küresel elektrik tüketiminin 2022’de tahmini 460 terawatt-saatten (TWh) 2026’da 1.000 TWh’nin üzerine çıkarak iki katına yükselmesi bekleniyor.
Tahminlere göre bir terawatt saat, bir yıl boyunca 70.000 haneye enerji sağlayabilir.
Nükleerin avantajları ve dezavantajları
“Net sıfır” taahhütleri, kaynakların “yeşil” olmasını gerektiriyor ve halihazırda rüzgar ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapmış durumda oldukları için, portföylerini nükleer enerjiye genişletiyorlar.
Nükleer enerji, AB’nin “net sıfır” perspektifinde de, özellikle Fransa’nın bastırmasıyla önemli bir yer elde etti. Nükleerin “düşük karbonlu” olması, onlarca yıl boyunca çok fazla enerji sağlayabilmesi ve rüzgar ya da güneş ışığı durduğunda duraksamaması önemli avantajlar olarak öne çıkıyor.
Fakat yeni nükleer hamlesinin dezavantajları da var. Büyük santral inşası son derece maliyetli ve zaman alıcı. Synapse Energy’nin aktardığına göre, yeni nükleer üniteler planlayan şirketler şu anda toplam maliyetlerin (eskalasyon ve finansman maliyetleri dahil) 5.500 dolar/kW ila 8.100 dolar/kW aralığında veya her 1.100 MW’lık santral için 6 milyar dolar ila 9 milyar dolar arasında olacağını belirtiyor.
Büyük nükleer santraller için sınır olan 1.000 MW’a kıyasla 300 MW’a kadar olan reaktörlere verilen isim olan SMR’ler ise daha ucuz ve daha hızlı bir alternatif sunduğunu iddia ediyor.
Büyük ölçüde prefabrik tasarımlara sahip bu reaktörlerin küçük boyutları, teorik olarak, enerjiye ihtiyaç duyulan yerlere yakın ve şebekeye zaten bağlı olan eski kömür santralleri gibi sahalara kurulabilecekleri anlamına geliyor.
Fakat güvenliğin her şeyden önemli olduğu bir sektörde, tasarımların regülatörler tarafından onaylanması için daha büyük ünitelere benzer ağır maliyetlerle karşılaşabilirler.
Kamu-özel ortaklığında SMR’ler öne çıkıyor
Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü, faaliyette olan üç SMR tarzı projeye ve inşa edilmekte olan bir dördüncüye dayanarak, bunları “hâlâ çok pahalı, çok yavaş ve çok riskli” olarak nitelendiriyor.
Büyük Teknoloji tekellerinin finansal gücünü ve “inovatif” yeteneğini devreye sokmak SMR’lerin gelişimine yardımcı olabilir ve büyük ölçüde devlet tarafından yönetilen ve finanse edilen nükleer gelişimden özel finansman ve girişime geçişi hızlandırabilir.
Fakat FT’ye göre mevcut nükleer santralleri yeniden açmanın ya da ömürlerini uzatmanın yollarını bulmak daha uygulanabilir olabilir. Three Mile Island’ın yanı sıra Michigan’daki bir santral de yeniden işletmeye alınıyor.
Her iki durumda da, 2030’dan önce yapay zeka kaynaklı veri talebindeki artış, Büyük Teknoloji’nin rüzgar ve güneş enerjisine muhtemelen daha fazla yatırım yapması gerekeceği anlamına geliyor.
Teknoloji devlerinin önündeki seçeneklerden biri, veri merkezlerine yönelik “temiz enerji” projelerinin şebekeye veya diğer müşterilere de tedarik sağlayacak kadar büyük olmasında ısrar etmek olabilir.
FT’ye göre fabrikalarda, ofislerde ve şebekelerde enerji verimliliğini artırmak için yapay zekanın kullanılması da mümkün.