Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çatışmalar sürerken Güney Kore Orta Doğu’da ticari bağlarını güçlendiriyor

Yayınlanma

Güney Kore, petrol ve gaz açısından büyük ölçüde bağımlı olduğu bölgede yeni fırsatlar ararken, elektrikli araç üretimi, dijital gelişim, enerji, altyapı ve gemi inşası için anlaşmalar imzalayarak Orta Doğu’daki ticari ve ekonomik bağlarını güçlendiriyor.

Ocak ayında Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptığı ziyaretin ardından bu hafta Suudi Arabistan ve Katar’a da bir ziyaret gerçekleştiren Başkan Yoon Suk Yeol’un öncülük ettiği bu girişim, bölgede istikrarsızlığın arttığı bir döneme denk geldi.

Nikkei Asia’nın haberine göre, Seul hükümeti, Yoon’un Krallığa yaptığı devlet ziyareti çerçevesinde Riyad’da düzenlenen bir yatırım forumunda Güney Koreli ve Suudi Arabistanlı şirketlerin 46 anlaşma imzaladığını duyurdu. Kore Endüstrileri Federasyonu, foruma 135 Güney Koreli iş liderinin katıldığını söyledi.

Anlaşmalar arasında Hyundai Motor ile Suudi Kamu Yatırım Fonu (PIF) arasında 500 milyon dolarlık bir sözleşme de yer alıyor. Otomobil devi ve PIF, 2026 yılından itibaren Suudi Arabistan’da hem içten yanmalı motorlu hem de elektrikli olmak üzere yılda 50.000 araç üretecek bir tesis inşa etmek üzere ortak bir girişim kurmaya karar verdi. Plan, küresel otomobil üreticisinin Orta Doğu’daki ilk montaj hatlarına işaret ediyor.

Yoon, Kral Suud Üniversitesi’nde öğrencilere yaptığı açıklamada, “Hyundai Motor, Kore ve Suudi Arabistan’ın ortaklaşa teknoloji geliştirdiği ve ürün ürettiği yeni bir dönemi simgeleyen bir elektrikli araç fabrikası kurmaya karar verdi” dedi ve şöyle devam etti: “Koreli ve Suudi gençlerin değişim için kilit roller oynayabileceğini umuyorum. Suudi gençler Kore’de eğitim almak isterlerse, biz sizin önünüzü açacağız.”

Güney Kore’nin en büyük internet ve e-ticaret şirketi Naver, Orta Doğu’daki ilk büyük ölçekli projesinde başkent Riyad da dahil olmak üzere krallıktaki beş şehir için dijital bir platform kurmak üzere Suudi hükümetiyle 100 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı.

Güney Kore son yıllarda önemli bir silah ihracatçısı haline geldi ve Yoon’un ofisi iki ülkenin füze savunma ve topçu silahlarında büyük ölçekli sanayi işbirliğini tamamladığını söyledi. Anlaşmanın boyutunu ve miktarını “oldukça büyük” olarak tanımladı ancak ayrıntı vermekten kaçındı.

Katar’da HD Korea Shipbuilding & Offshore Engineering, devlete ait QatarEnergy’den 17 sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) taşıyıcısı için 3,9 milyar dolarlık bir sipariş aldı ve bu, ülkenin gemi inşa endüstrisinde şimdiye kadarki en büyük tek anlaşma oldu. Gemiler, 2029 yılına kadar Körfez monarşisine teslim edilmek üzere HD KSOE’nin bir gemi inşa birimi olan HD Hyundai Heavy Industries tarafından Güney Kore’nin büyük limanı Ulsan’da üretilecek.

Ekonomik pragmatizm öne çıkıyor

Yoon’un ziyareti, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar nedeniyle bölgesel gerilimlerin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşti. Ancak Güney Koreli uzmanlar, Orta Doğu’nun en büyük güçlerinden biri olan Suudi Arabistan’ın ve bölgedeki diğer birçok ülkenin ekonomik kalkınmayı siyasetten daha fazla önemsediğini ve bunun da Güney Koreli şirketler için bir fırsat oluşturduğunu söylüyor.

Asan Politika Çalışmaları Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırmacı olan Jang Ji-hyang, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Şu anda bölge çatışmalar nedeniyle karışık görünüyor, ancak Suudi Arabistan, BAE ve bölgedeki diğer ülkeler ekonomik pragmatizme odaklanıyor” dedi ve ekledi: “Orta Doğu Güney Kore’nin yatırımlarını memnuniyetle karşılıyor çünkü bu onların temel çıkarlarına uygun.”

Güney Kore şirketleri Orta Doğu’ya yabancı değil. Petrol, gaz ve enerji sektörlerinde olduğu gibi inşaat sektöründe de faaliyet gösteriyorlar. Elektronik şirketleri ve otomobil üreticileri Hyundai ve bağlı kuruluşu Kia buraya ihracat yapıyor. Bu arada Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler, yüksek teknolojili sanayi ekonomisini beslemek için bu tür mallara bağımlı, kaynak fakiri bir ülke olan Güney Kore’ye petrol ve LNG tedarik ediyor.

Bu hafta, devlet tarafından işletilen Kore Ulusal Petrol Şirketi, Saudi Aramco’nun Ulsan’da 5.3 milyon varil ham petrol depolamasına izin veren beş yıllık bir sözleşme imzaladı. KNOC acil durumlarda petrolü satın alma opsiyonuna sahip.

Devlet tarafından işletilen Kore Uluslararası Ekonomi Politikası Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Ryou Kwang-ho, krallığın iş portföyünü petrolün ötesinde çeşitlendirmeyi planladığını ve bunun Güney Kore için daha fazla iş fırsatı sunduğunu söyledi: “Hükümetler arasında yakın ilişkiler olması önemli çünkü Suudi hükümeti özel sektörden ziyade ülkenin ekonomik kalkınmasına öncülük ediyor.”

Bu ayın başlarında Güney Kore, BAE ile Seul’de bir serbest ticaret anlaşması imzaladı. BAE 10 yıl içinde Güney Kore otomobilleri üzerindeki gümrük vergilerini kaldırırken, Seul de bu süre zarfında BAE’den gelen ham petrol üzerindeki vergileri kaldıracak.

Kore Uluslararası Ticaret Birliği verilerine göre, Suudi Arabistan ile ticaret ise 2022 yılında 46,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Güney Kore’nin Suudi Arabistan’a ihracatı bir önceki yıla göre %46,3 artarak 4,9 milyar dolara yükselirken, ithalat %71,6 artışla 41,6 milyar dolara ulaştı ve önemli bir açık oluştu. Orta Doğu’nun tamamı için toplam ticaret geçen yıl %57,1 artışla 126,9 milyar dolar olurken 91,9 milyar dolar açık verdi.

DİPLOMASİ

ABD-Britanya kavgası: ABD’nin sınır dışı etmek istediği ‘Filistin yanlısı’, İngiliz devleti bağlantılı

Yayınlanma

Hafta sonu Columbia Üniversitesi mezunu Mahmoud Khalil, ABD’li göçmenlik yetkilileri tarafından gözaltına alınmış ve Khalil hakkında “Hamas destekçiliği” iddiasıyla sınır dışı prosedürü başlatılmıştı.

ABD’de daimi ikamet eden Khalil, cumartesi gecesi Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra federal bir yargıç sınır dışı edilmesini geçici olarak engelledi ve Khalil şu anda Louisiana’daki federal bir hapishanede yargılamayı bekliyor.

Pazartesi günü Donald Trump, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda Khalil’i “Hamas Yanlısı Radikal Yabancı Öğrenci” olarak tanımladı ve tutuklanmasının “gelecek birçok tutuklamanın ilki” olduğunu duyurdu.

Trump, “Columbia’da ve Ülke genelindeki diğer Üniversitelerde terör yanlısı, antisemitik, Amerikan karşıtı faaliyetlerde bulunan daha fazla öğrenci olduğunu biliyoruz ve Trump Yönetimi buna müsamaha göstermeyecektir,” dedi.

Beyaz Saray pazartesi günü Trump’ın açıklamasını ve Khalil’in bir resmini “ŞALOM, MAHMUD” ifadeleri ve “Hamas’a bağlı faaliyetlere öncülük ettiği” suçlamasıyla birlikte X’te yayınladı.

Khalil aralık ayında Columbia Uluslararası İlişkiler ve Kamu İşleri Okulundan yüksek lisans derecesiyle mezun oldu. Khalil, 2024 baharında Filistin yanlısı kampüs kampı sırasında öğrencilerin “ana müzakerecilerinden” biriydi.

Ne var ki, Khalil hakkındaki iddialar burada bitmiyor. Middle East Eye (MEE), Khalil’in daha önce 2018-2022 yılları arasında Beyrut’taki İngiliz Büyükelçiliği Suriye Ofisi’nde program yöneticisi olarak çalıştığını tespit etti.

MEE tarafından incelenen çevrimiçi kayıtlar, Khalil’in Birleşik Krallık hükümetinin prestijli bir uluslararası burs programı olan Suriye Chevening Programı ve Çatışma, İstikrar ve Güvenlik Fonu için yerel yönetici olarak çalıştığını gösteriyor.

Khalil’in çalıştığı dönemde Suriye Ofisi’nde politika danışmanı olan eski İngiliz diplomat Andrew Waller MEE’ye verdiği demeçte ABD hükümetinin Khalil hakkındaki tasvirinin “yanlış ve karalayıcı” olduğunu öne sürdü.

Waller, “İşe girmek için bir inceleme sürecinden geçti ve İngiliz hükümeti için hassas konularda çalışmasına izin verildi. Trump’ın yaptığı düpedüz iftiradır. Mahmoud son derece nazik ve vicdanlı bir insandı ve Suriye Ofisi’ndeki meslektaşları tarafından seviliyordu. Onun hakkında kötü bir söz söyleyecek kimseyi bulamazsınız, işinde çok iyiydi,” diye konuştu.

Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi (FCDO) tarafından finanse edilen Chevening bursu, misyonunu “geleceğin liderleri, etkileyicileri ve karar vericileri ile kalıcı olumlu ilişkiler kurarak Birleşik Krallık dış politika önceliklerini desteklemek ve FCDO hedeflerine ulaşmak” olarak tanımlıyor.

Waller bu bursu “Birleşik Krallık’ın yumuşak güç politikasının amiral gemisi” olarak tanımlıyor.

İngiliz diplomat, “Dünyanın dört bir yanından en parlak öğrencileri Birleşik Krallık üniversitelerine getiriyor. Mahmoud Suriye programını yürüttü ve İngiliz hükümeti adına yüzlerce, hatta binlerce başvuru sahibiyle mülakat yaptı,” diyor.

Waller, Khalil’in aynı zamanda “toplantıları tercüme etmek için bağlamsal anlayış ve dil becerileri” sağlamaktan sorumlu bir “yerel personel siyasi görevlisi” olduğunu hatırlıyor.

Siyonizme karşı tutumuyla bilinen Free Palestine TV de Khalil hakkında önemli iddialarda bulundu. X’te bir açıklama yapan yayın, “Mahmoud Khalil vakası, Liberalizmin sınırlarına ve güç yapılarında bir miktar eşitlik ya da değişiklik elde etme umuduyla Siyonist İmparatorlukla işbirliğine mükemmel bir örnektir,” dedi.

Khalil’in “anavatanına karşı emperyalist komplo” ile işbirliği yapan ve Lübnan’daki İngiltere Büyükelçiliği için “istikrarsızlaştırma programlarını” koordine eden bir Suriye vatandaşı olduğunu söyleyen Free Palestine TV, “Ayrıca ABD’de Suriyeli diaspora gençliğini dekolonizasyondan saptırmak ve Vahhabi ve İhvancı işbirlikçi yönetimin kucağına itmek üzere tasarlanmış STK’larda da çalışmıştır,” dedi.

Khalil’in Columbia Üniversitesindeki eylemlerdeki rolüne de değinen yayın, “Siyonist Yönetim ile Filistin kurtuluş taraftarları arasında anlaşmaya varılan bir arabulucuydu; yani hareketin bir üyesi değil, sadece bir elçiydi. Hind Hall hareketine ve eylemlerine de karşıydı,” iddiasında bulundu.

Free Palestine TV, “İşte Mahmoud Khalil, ülkesini birkaç dolar için kurtlara satan, Columbia’da Filistinlilere Siyonist gücün makul bir elçisi gibi davranan ve karşılığında aldığı tek şey Beyaz Saray’daki Siyonist Efendi tarafından ortadan kaldırılmak olan bir adam,” dedi.

Açıklamada, Khalil’in sağ salim evine, ailesinin yanına dönmesi talep edilirken, “(…) çünkü bir maşa, aptal ve hatta ajan olmasına rağmen ortadan kaybolması, ABD’deki tüm Arap ve Müslümanlara daha da kötü davranılabileceğinin işaretidir,” denildi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lukaşenko ve Putin, ABD’nin 30 günlük ateşkes önerisinden sonra bir araya geldi

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Belaruslu mevkidaşı Aleksandr Lukaşenko, Kremlin’de bir araya geldi. Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra, ABD’nin Ukrayna’da 30 günlük ateşkes önerisi de gündemdeydi. Lukaşenko, ABD’nin önerisini bir ‘hile’ olarak görmediğini belirtirken, Putin’in danışmanı Yuriy Uşakov, bu öneriyi ‘uzun vadeli barışa faydası olmayan aceleci bir eylem’ olarak nitelendirdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Belaruslu mevkidaşı Aleksandr Lukaşenko, Kremlin’de bir araya gelerek görüşmelere başladı.

Belarus lideri, bugün, iki günlük resmi bir ziyaret için Moskova’ya geldi. Lukaşenko, 14 Mart’ta Federasyon Konseyi’nde bir konuşma yapacak.

Kremlin’deki görüşmeler TSİ 14.00’te, yaklaşık bir saatlik bir gecikmeyle başladı.

Lukaşenko’nun ziyareti, Rusya’nın, Suudi Arabistan’daki görüşmelerin ardından ABD ve Ukrayna’nın 30 günlük ateşkes önerisine vereceği yanıt ve ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova ziyaretiyle aynı zamana denk geldi.

Witkoff, Lukaşenko’dan yaklaşık bir saat sonra Moskova’ya ulaştı ve konvoyu kısa süre sonra başkentin merkezinde görüldü.

Putin, açılış konuşmasında Rusya ve Belarus arasındaki ilişkileri kelimenin tam anlamıyla “kardeşçe” olarak nitelendirdi.

Lukaşenko, 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek olan İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesini anma törenlerine ve öncesinde Volgograd’da yapılacak, ülke liderlerinin katılacağı büyük bir foruma davet edildi.

Rusya Devlet Başkanı, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2024’te rekor seviyeye ulaşarak yaklaşık 50 milyar dolara (yüzde 5,7 artış) yükseldiğini belirtti.

Bu ziyaret, Lukaşenko’nun ocak ayındaki yedinci resmi yeniden seçilmesinden (ancak yemin töreninden önce) sonraki ilk yurt dışı ziyareti oldu.

Lukaşenko, seçim sonuçlarını Belarus halkının Rusya’ya yönelik tutumunun bir göstergesi olarak değerlendirdi.

Lukaşenko, “Yüzde 87’den fazlası mevcut başkana oy verdi. Ve bu bir oylamaydı, biz Rusya ile birlikteyiz, doğu vektörümüz, beşiğimiz burada ya da öyle bir şey. İşte yanıt, halk yanıt verdi,” dedi.

Belarus lideri, Moskova ile Minsk arasındaki ilişkilerde daha hızlı ilerleme kaydedilmesi gereken konular olduğuna işaret etti.

Putin ve Lukaşenko’nun önce dar kapsamlı bir görüşme yapması, ardından genişletilmiş formatta bir çalışma yemeği yemesi ve sonrasında Rus ve Belaruslu gazetecilere üçer soru sorma imkanı verilecek bir basın toplantısı düzenlemesi planlanıyor.

Putin’in Ukrayna’da 30 günlük ateşkes olasılığına ilişkin tutumunu bu basın toplantısında açıklaması bekleniyor.

Şu ana kadar, Putin’in danışmanı ve ABD ile müzakere grubunun üyesi Yuriy Uşakov, bu fikri “uzun vadeli barışa faydası olmayan aceleci bir eylem” olarak nitelendirdi.

Ancak Uşakov, Rossiya-1 kanalına yaptığı açıklamada bunun kendi kişisel görüşü olduğunu da belirtti. Uşakov’un açıklamasına göre, Witkoff Moskova’da Rusya-ABD ilişkilerinin tüm yönlerini ele alacak.

Belarus’ın devlete ait ajansı BelTA‘nın haberine göre, Lukaşenko, Ukrayna’da geçici ateşkes önerisini bir hile olarak görmediğini açıkladı.

Fakat Lukaşenko, ABD’nin Ukrayna’da çözüm için bir planı olmadığını ve şimdilik nabız yokladığı ve Washington’ın Ukrayna’ya yaptığı gibi Rusya’ya baskı yapamayacağını belirtti.

Rus heyetinde, Uşakov’un yanı sıra Maliye Bakanı Anton Siluanov, Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Maksim Oreşkin, Rusya Halk Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu (Rospotrebnadzor) Başkanı Anna Popova, Rosatom Başkanı Aleksey Lihaçov ve diğer isimler yer aldı.

Putin ve Lukaşenko arasındaki görüşmelerin resmi duyurusunda, ikili ilişkilerin ve Birlik Devleti çerçevesinde daha fazla entegrasyonun geleceğinin ele alınacağı belirtildi.

“Güncel uluslararası konular” ayrı bir başlık olarak yer aldı. Tarafların ortak belgelere de imza atması planlanıyor.

İki lider son olarak 6 Aralık 2024’te Putin’in Birlik Devleti’nin 25. yıldönümü vesilesiyle Minsk’e yaptığı ziyaret sırasında görüşmüştü.

O görüşmede Lukaşenko, Putin’den ülkesine en yeni Oreşnik sistemini göndermesini istemiş ve olumlu yanıt almıştı. Ancak Lukaşenko, bunun henüz gerçekleşmediğini ifade etti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Zaharova: Hmeymim üssüne 8 binden fazla Suriyeli sığındı

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Hmeymim üssünün şiddetten kaçan Suriyelilere kapılarını açtığını ve 8 binden fazla sivilin üsse sığındığını açıkladı. Zaharova, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Suriyelilerin hayatlarını kurtarmak için üsse sığındıklarını ve bunun Rusya’nın Suriye halkına yönelik gerçek katkısının bir göstergesi olduğunu belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, TASS haber ajansına yaptığı açıklamada, Hmeymim üssünün kapılarının, katliamlardan kaçan Suriyelilere açıldığını ve 8 binden fazla sivilin üsse sığındığını duyurdu.

Zaharova, “Hmeymim’deki Rus hava üssü, katliamlardan kaçan yerel halka kapılarını açtı. Hayat memat meselesi olduğunu anlayan insanlar, kurtuluş arayışındaydı. Askerlerimiz, dün itibarıyla 8 binden fazla, belki de 9 bine yakın Suriyeliye barınma sağladı. Bunların çoğunluğu kadın ve çocuk. Bence bu, Suriyelilerin kaderine yönelik gerçek katkımıza dair sorunun en iyi cevabı,” ifadelerini kullandı.

Sözcü, Moskova’nın Suriye’deki olaylar karşısında şoke olduğunu ve şiddet olaylarının sorumlularının cezalandırılmasını umduklarını belirtti.

Zaharova, Moskova’nın, Suriye’deki askeri ve siyasi durumun gerginleşmesi nedeniyle bu ülkedeki Rusya vatandaşlarının ve Rus tesislerinin güvenliğini sağlamak için elinden geleni yaptığını da sözlerine ekledi.

Zaharova, “Bu ülkedeki askeri ve siyasi durumun gerginleşmesi ışığında, Rusya vatandaşlarının ve Rus tesislerinin güvenliğinin sağlanması koşulsuz önceliğimizdir. Bu amaçla mevcut Suriye makamlarıyla gerekli temasları sürdürüyoruz. Şu aşamada, Suriye’deki Rusya vatandaşları arasında can kaybı olup olmadığına dair somut bir bilgim yok,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English