Bizi Takip Edin

AMERİKA

‘City of London, Trump’ın başkan olmasını istiyor’

Yayınlanma

ABD kasım ayında oldukça çekişmeli bir başkanlık seçimine giderken, küresel finansın kalbi olarak görülen City of London’da Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönme ihtimaline karşı belirgin bir coşku var.

POLITICO’da yer alan habere göre, elbette The City için Trump’ın başkanlığı, “küresel ticarete yönelik hoş karşılanmayan korumacı tutumlar” ve “Ukrayna’daki savaşa ilişkin potansiyel olarak kışkırtıcı görüşler” getirebilir.

Bununla birlikte Trump’ın finans konusundaki daha laissez-faire (bırakınız yapsınlar) tutumu, Brexit’in ardından AB’deki işlerinin bir kısmını kaybeden City’nin büyümeye çalıştığı bir dönemde ABD pazarına erişimi teoride daha kolay hale getirebilir.

Daha az finansal düzenleme vaadi ibreyi Trump’a çevirdi

Özgürce konuşabilmek için isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Birleşik Krallık finans lobicisi, “Beyaz Saray’da iyi niyetli bir tutum sergilenebilir. Finansal hizmetler için daha az kısıtlayıcı bir düzenleyici çerçeveye sahip olmak isteyebilecek bir Beyaz Saray’a sahip olabilirsiniz, bu da dolaylı olarak Atlantik boyunca daha fazla finansal akışa neden olabilir,” dedi.

Trump’ın ilk döneminde “öngörülemez” olması, işlerin aynı şekilde devam edeceği anlamına gelmeyebilir. POLITICO’ya göre City of London’daki bazı yetkililer yeni bir görev süresinin potansiyel kaosunu “omuz silkerek karşılıyor.”

Örneğin adının açıklanmasını istemeyen kıdemli bir City avukatı, “Trump daha önce bir kez başkan oldu ve bazı politikaları tartışmalı olsa da dolarda bir yükselişe ya da finans piyasalarında büyük sorunlara yol açmadı,” dedi.

Dahası, bazı City of London sakinleri, Demokratların başkan adayı Kamala Harris’in başkanlığının şu anda büyük bir bilinmez ve “büyük şirketlere saldırıyı” içerdiğini düşünüyor.

Avukat, “Kendisi [Trump] genel olarak iş dünyası yanlısı olarak görülüyor ve bu açıdan bakıldığında City, politikaları muhtemelen iş dünyasına daha az yardımcı olacak olan Kamala Harris’e göre daha olumlu olacaktır,” dedi.

Trump’ın ilk döneminde yaptığı atamalar İngiliz bankerlere güven veriyor

Trump’taki “korku faktörünü” azaltan faktörlerden biri de onun üst düzey düzenleyici rollere yaptığı atamalar. City of London, bunlarda birçoğunun sektörde geçmişi olması nedeniyle atamaları memnuniyetle karşılamıştı.

Birleşik Krallık bankalarını temsil eden UK Finance’in uluslararası ilişkiler direktörü Angus Canvin, “Trump 2016’da kazandığında SEC [Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu], CFTC [Vadeli Emtia İşlemleri Komisyonu] ve FDIC’ye [Federal Mevduat Sigorta Kurumu] sektörümüzden çok yetkin kişileri atadı,” dedi.

Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki başkanlığı döneminde, eski Goldman Sachs yöneticisi Steven Mnuchin ABD Hazine Bakanı olarak atanmıştı. Takas komisyoncusu GFI Group’un eski bir yöneticisi olan Christopher Giancarlo da CFTC’nin başkanıydı.

Özel sermaye yatırımcısı ve Hazine Bakanlığı’nda görev yapmış olan Randal Quarles ise Trump’ın Federal Rezerv’deki en üst düzey bankacılık düzenleyicisi olmuştu.

City yetkilileri, ikinci döneminde de Trump’ın bu tutumunu devam ettirmesini bekliyor. Canvin, “Siyasi atamalar, finansal hizmetler ve daha fazlası için ticaret açısından siyasi gündemi belirliyor,” diye ekledi.

City, Trump’tan finansal hizmetleri serbest ticaret anlaşmasına eklemesini istiyor

City için yeni bir ABD başkandan en büyük beklenti, ABD-Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşmasına finansal hizmetlere ilişkin hükümler ekleyebilmek olacak.

Bu fikir Başkan Joe Biden döneminde rafa kaldırılmıştı ve Harris başkanlığında yeniden canlanması pek olası görünmüyor.

Fakat POLITICO’ya göre yeni bir Trump döneminde, belki de ABD’ye finansal hizmet satmak daha kolay hale gelebilir ya da sınırların ötesinde daha iyi işbirliği yapılabilir.

City of London için daha iyi koşullar sağlamak söz konusu olduğunda, ABD’nin istekliliği İngiliz siyasetinin tepesinde kimin olduğundan daha büyük bir faktör olacak, çünkü en azından finansal hizmetler için ABD pazarına, özellikle de New York gibi eyaletlere erişim büyük bir ödül olarak görülüyor.

Britanya’nın yeni “merkez sol” İşçi Partisi hükümeti “popülist” bir Trump başkanlığı ile doğal ideolojik dostlar olmayabilir, fakat eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair ve eski ABD Başkanı George W. Bush da öyle olmalarına rağmen yakın müttefiklerdi.

Yeni Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves de Atlantik ötesinde çalışma niyetinin sinyallerini verdi. Görevdeki ilk ayında New York ve Washington’a giderek ABD’nin önde gelen finansör ve yatırımcılarını Birleşik Krallık’taki projeleri desteklemeye çağırdı. Bir numaralı önceliği büyüme olan Reeves, Trump’ın kazanması halinde iki ülke arasındaki ticaret görüşmelerini canlandırmaya çalışabileceğini belirtti.

Kripto piyasasına yönelik iştah da rol oynuyor

Donald Trump’ın son zamanlarda kripto paralara ve borsalara yönelik ilgisi, bir zamanlar bitcoin’i “aldatmaca” olarak tanımlamasına rağmen, Atlantik’in her iki tarafındaki kripto firmaları tarafından memnuniyetle karşılanıyor.

Bir dijital varlık yatırım firması olan KR1’in Londra merkezli genel müdürü George McDonagh, “[İngiltere’de] geçimleri kripto endüstrisine bağlı olan insanların Trump yanlısı olması beni şaşırtmaz,” dedi ve kripto endüstrisinde yer alan pek çok kişinin “tek meseleye odaklanan seçmenler” olduğunu da sözlerine ekledi.

McDonagh, “Birinin mali durumu ile siyaset arasında bu kadar doğrudan bir bağlantı nerede var?” diye sordu.

Yine de bu, şehrin Trump’ın ve onun fevri ve kişisel kararlar alma eğiliminin getirebileceği potansiyel risklere karşı kör olduğu anlamına gelmiyor.

Tek engel Bank of England olabilir

POLITICO’ya göre yine de bu, City of London’ın “Trump ve onun fevri ve kişisel kararlar alma eğiliminin” getirebileceği potansiyel risklere karşı kör olduğu anlamına gelmiyor.

Britanya’da mali sistemin üç sac ayağı bulunuyor: City of London, Maliye Bakanlığı ve merkez bankası Bank of England (BoE).

Merkez Bankası’nın gözü, finansal piyasalarda dalgalanma yaratabilecek ya da herhangi bir ekonomik toparlanmayı rayından çıkarabilecek jeopolitik risklerde.

BoE’nin denetleyici kolu, haziran ayı finansal istikrar raporunda küresel seçimlerle bağlantılı “siyasi belirsizliğin” arttığı uyarısında bulundu.

Raporda, “jeopolitik risklerin birbirleriyle etkileşime girebileceği ve diğer kırılganlıkların kristalleşerek küresel ve Birleşik Krallık finansal istikrarı üzerindeki etkiyi artırabileceği” yönündeki endişeler vurgulandı.

AMERİKA

Fed kararı öncesi gözler faiz indirimi miktarı ve zamanlamasında

Yayınlanma

Bu hafta, piyasaların odak noktası ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 17-18 Eylül’deki toplantısında alacağı kararlar olacak. Yatırımcılar, Fed’in faiz oranlarını ne kadar düşüreceği ve önümüzdeki aylarda borçlanma maliyetlerini hangi hızda azaltacağı konusundaki belirsizliği yakından takip ediyor.

S&P 500 endeksi, ekonomik kaygılar ve Fed’in faiz indirimi beklentilerindeki dalgalanmalara rağmen, temmuz ayındaki rekor seviyesinin sadece yüzde 1 altında seyrediyor. Bu durum, piyasalarda haftalarca süren güçlü dalgalanmalara rağmen gerçekleşti.

CME Fedwatch verilerine göre, yatırımcılar cuma günü itibariyle 25 ve 50 baz puanlık faiz indirimi olasılıklarına neredeyse eşit ağırlık veriyorlar. Bu beklentilerdeki değişim, piyasaların karşı karşıya olduğu temel soruyu yansıtıyor: Fed, zayıflayan işgücü piyasasını desteklemek için agresif kesintiler mi yapacak, yoksa daha temkinli bir yaklaşım mı benimseyecek?

Ameriprise Financial’dan Anthony Saglimbene, Reuters ajansına verdiği demeçte “Piyasa, Fed’in ekonomik büyümenin hızla yavaşladığını değil, yavaşlamakta olduğunu göstermesini bekliyor,” dedi ve ekledi: “Yatırımcılar, para politikasının kademeli olarak normalleşmesi için hala alan olduğunu görmek istiyor.”

Yatırımcıların gözü, Fed’in yeni ekonomik tahminlerinde ve faiz oranı öngörülerinde olacak. LSEG verilerine göre, piyasalar 2024 sonuna kadar toplam 115 baz puanlık bir faiz indirimi bekliyor. Fakat Fed’in haziran ayındaki tahmin programı, yıl sonuna kadar sadece 25 baz puanlık tek bir faiz indirimi öngörüyordu.

Greenwood Capital’den Walter Todd, mevcut 2 yıllık ABD devlet tahvili getirisi ile fonlama oranı arasındaki farka dikkat çekerek, Fed’in çarşamba günü 50 baz puanlık bir faiz indirimine gitmesi gerektiğini düşünüyor. Todd’a göre bu fark, Fed’in piyasa beklentilerinin gerisinde kaldığını gösteriyor.

Agresif faiz indirimi beklentileri, devlet tahvili piyasasında ralliye neden oldu. 10 yıllık ABD devlet tahvillerinin getirisi, temmuz başından bu yana 80 baz puan düşerek yüzde 3,65’e geriledi ve geçen yılın haziran ayından bu yana en düşük seviyesine yaklaştı.

Fakat Boston Partners’tan Mike Mullaney, Fed’in piyasa beklentilerinden daha az gevşeme öngörmesi durumunda, tahvil fiyatlarının yeniden değerlendirilmesi gerekeceğini ve bunun da getirileri yükseltebileceğini belirtti. Mullaney, yükselen getirilerin hisse senedi değerlemeleri üzerinde baskı oluşturabileceğini de sözlerine ekledi.

Son dönemde açıklanan işgücü istatistikleri, enflasyonun yavaşladığını ve istihdam artışının beklentilerin altında kaldığını gösteriyor. TD Securities’den Oscar Munoz, ABD’deki işsizlik oranının ağustos ayında yüzde 4,2’ye yükselmesinin, Fed’in öngörülerinden daha erken gerçekleştiğine dikkat çekti.

Munoz, “Fed daha temkinli davranır ve faizleri agresif bir şekilde düşürmeye başlamazsa, piyasalar bunu olumlu karşılamayabilir,” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Zordaki Intel’e doping: Pentagon’dan 3,5 milyar dolarlık çip ihalesi

Yayınlanma

Konuyla ilgili bilgi sahibi kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre Intel, ABD’li yetkililerle bağlayıcı bir anlaşmaya varmasının ardından Pentagon için yarı iletkenler üretmek üzere 3,5 milyar dolara kadar federal hibe almaya resmen hak kazandı.

Secure Enclave adı verilen gizli program, askeri ve istihbarat uygulamaları ile gelişmiş çipler için üretim kurmayı amaçlıyor.

Bloomberg’in haberine göre anlaşma, Arizona’daki bir üretim tesisi de dahil olmak üzere birden fazla eyaleti kapsıyor.

Intel her ne kadar bu ödülün en büyük favorisi olsa da, diğer yonga üreticilerinden gelen tepkiler, Washington’da tek bir firmaya güvenmenin akıllıca olup olmayacağı konusundaki endişeler ve bir finansman kavgası yaşandı.

Çip Yasasının kazananı şimdilik Intel

Görüşmeler özel olduğu için isimlerinin açıklanmasını istemeyen kişiler, fonun önümüzdeki hafta içinde açıklanabileceğini söyledi. 

Başkan Joe Biden’ın ABD yarı iletken üretimini canlandırmak ve Asya’ya bağımlılığı azaltmak için 2022’de imzaladığı bir yasa olan Çipler ve Bilim Yasası kapsamında Intel’in mart ayında aldığı 8,5 milyar dolarlık hibe ve 11 milyar dolarlık krediye eklenecek.

Intel halen Arizona, Ohio, New Mexico ve Oregon’daki tesisleri desteklemeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı teşvik paketinin şartlarını müzakere ediyor. Diğer Çip Yasası kazananları gibi Intel de henüz herhangi bir para almadı ve ödülü ön hazırlık olarak kabul ediliyor.

Secure Enclave için sağlanan fon da Ticaret Bakanlığı tarafından yönetilen Çip Yasası hibe programından geliyor.

Sorunlara rağmen Pentagon Amerikan şirketlerine güveniyor

Secure Enclave anlaşması, ABD hükümetinin şirketin son dönemde yaşadığı sıkıntılara rağmen Pentagon’un planlarını hayata geçirme konusunda Intel’e güvendiğini gösteriyor.

Geçtiğimiz ay Intel, hisselerin düşmesine neden olan kötü bir kazanç raporu ve gelir tahmini yayınladı.

Bloomberg’in haberine göre, çip üreticisi şimdi üretim hedeflerini aktif olarak yeniden değerlendiriyor. Konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, henüz nihai bir karar alınmadığını, fakat Intel’in ABD dışındaki projeleri erteleme ya da durdurma olasılığının Arizona ve Ohio’daki tesislerinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Anlaşma aynı zamanda Biden yönetimi için başka seçeneklerin eksikliğini de yansıtıyor: Pentagon yetkilileri son teknoloji yarı iletkenlerin bir Amerikan şirketinden tedarik edilmesi konusunda ısrarcı ve Intel gelişmiş işlemcilerin ABD’deki tek üreticisi.

Diğer üreticiler arasında Tayvan’dan TSMC ve Güney Koreli Samsung Electronics yer alıyor ve her ikisi de Çip Yasası desteğiyle Amerikan topraklarında tesisler inşa ediyor.

Intel hâlâ TSMC’ye bağımlı

Bloomberg’in haberine göre, bazı Washington yetkilileri yabancı üreticilerin ABD’deki tesislerinden çip satın alma konusunda ilk görüşmeleri yaptı, fakat bu görüşmeler daha geniş tedarik yönergelerine odaklanıyor ve Secure Enclave programından ayrı.

Intel’in Pentagon için tam olarak hangi model çipleri üreteceği belli değil. Hem tasarım hem de üretim alanında faaliyet gösteren California merkezli şirket, en gelişmiş işlemcilerinden bazılarını üretmek için hala TSMC’ye güveniyor.

Intel şirketi Nvidia ve Advanced Micro Devices (AMD) gibi potansiyel müşterileri ürün yetenekleri konusunda ikna etmekte zorlanıyor. 

Teknoloji tekellerinin çip tasarımlarını yapmak konusunda yol kat edilemedi

Bloomberg’in haberine göre, Ticaret Bakanı Gina Raimondo her iki firmayı da Intel’in Ohio’da inşa ettiği tesiste üretim yapmayı düşünmeye teşvik etti, fakat şu anda ikisi de bunu yapmayı planlamıyor.

Intel, Microsoft da dahil olmak üzere diğer şirketlerin çip tasarımlarını üretmek için kendisini kullanma fikrini araştırdıklarını açıkladı. Bu çabalar henüz büyük siparişlerle ya da önemli bir gelirle sonuçlanmadı.

Pentagon’un başlangıçta Secure Enclave programının büyük bir kısmını finanse etmesi gerekiyordu fakat şubat ayında 2,5 milyar dolarlık taahhüdünü geri çekti. Bunun üzerine kanun yapıcılar kalan 1 milyar dolarlık paydan sorumlu olan Ticarete tüm yükü yükledi. 

Bloomberg’in haberine göre, bir noktada ajans yeni Secure Enclave yükümlülüklerini Intel için ayrılmış olan paranın içine katmayı planladı, fakat yetkililer sonuçta programı ticari üretim teşviklerinden tamamen ayrı olarak ele almayı seçti.

Federal hükümet fon dağıtmakta zorlanıyor

Yaşanan sorun diğer şirketlere de sıçradı. Finansman anlaşmazlığına yanıt olarak Ticaret Bakanlığı, ticari araştırma ve geliştirme için planlanan bir programı ıskartaya çıkardı ve yetkilileri Applied Materials şirketinin 4 milyar dolarlık bir Silikon Vadisi projesi için yaptığı finansman başvurusunu reddetmeye zorladı.

Bakanlığın bu girişimi yeniden başlatmasını sağlayacak olan Çip Yasasını 3 milyar dolar artırma çabaları Kongre’de durdu.

Öte yandan Başkan Joe Biden’ın Intel İcra Kurulu Başkanı Pat Gelsinger ile birlikte  20 milyar dolarlık potansiyel teşvik  paketini açıklamak üzere Arizona’ya gitmesinden beş ay sonra, Intel’in bu parayı ne zaman alacağı ya da alıp alamayacağına ilişkin sorular giderek artıyor.

Hükümet ile müzakereler tıkandı

Intel’in yaşadığı sıkıntılar, hükümetin Pentagon için güvenli bir son teknoloji çip tedariki sağlamak ve 2030 yılına kadar dünyadaki gelişmiş işlemcilerin beşte birini üretmek gibi politika hedeflerine ulaşma kabiliyetini de tehlikeye atabilir.

Bloomberg’in geçen hafta bildirdiğine göre, şirket satışlarda beklenenden daha kötü bir düşüş yaşıyor ve nakit sıkıntısı çekiyor. 

Yönetim kurulu, muhtemelen üretim bölümünü bölmek veya küresel fabrika planlarını azaltmak da dahil olmak üzere giderek daha sert eylemleri düşünmeye başladı.

Konu hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre Intel, devam eden görüşmelerde hükümetin ayak sürüdüğünü düşünerek hayal kırıklığına uğradı ve yetkilileri finansmanı daha hızlı serbest bırakmaya çağırdı. 

Görüşmeler özel olduğu için isimlerinin açıklanmasını istemeyen kişiler, şirketin Intel’in üretim yol haritasının uygulanabilirliğini incelemek isteyen ABD’li yetkililer tarafından talep edilen bazı bilgileri paylaşmaya direndiğini söyledi.

Ağustos başında şirketin sürpriz bir zarar açıklaması ve kötü bir görünüm sunmasının ardından Intel hisseleri son on yılların en kötü düşüşünü yaşadı ve iki büyük kredi derecelendirme kuruluşu firmanın borcunu önemsiz seviyenin sadece birkaç kademe üstüne indirdi.

Çip üreticisi ayrıca yaklaşık 15.000 kişiyi işten çıkarıyor ki bu da ABD’deki yarı iletken işgücünün desteklenmesine yardımcı olması beklenen bir şirket için rahatsız edici bir gelişme. Bu karar ayrıca ABD Kongresinden de eleştiri aldı.

Intel, yapay zekada rakiplerinin gerisinde kaldı

CEO Gelsinger, birden fazla iş segmentinde yapay zeka planlarını koordine etmekle görevli bir Yapay Zeka Hızlandırma ofisi kurdu ve bu ofis, Hindistan’daki yapay zeka ürün grubundaki görevinden California’ya transfer olan Srinivas Lingam tarafından yönetilecek. 

Yine de ABD’li çip üreticisi, veri merkezlerinde yapay zeka çipleri satmak için küresel pazarda rakibi Nvidia ve hatta AMD’nin çok gerisinde kalıyor.

Intel, Nvidia’nın on milyarlarca dolarlık grafik işlem birimi satışına kıyasla, bu yıl en yeni Gaudi 3 çiplerinin satışında 500 milyon dolar bekliyor.

Bu arada şirket, yöneticilerin ayrılması, binlerce kişinin işten çıkarılması ve hisse fiyatlarının düşmesiyle sarsıldı.

Geçtiğimiz yıl Nvidia piyasa değerine 1,4 trilyon dolar ekledi ve bu değer 2,6 trilyon dolara yükseldi. Buna karşılık, Intel yaklaşık 70 milyar dolar değer kaybederek 83 milyar dolarlık bir piyasa değerine geriledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Venezuela: Maduro’ya suikast planlayan CIA ekibini yakaladık

Yayınlanma

Venezuela cumartesi günü hükümeti devirme ve Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya suikast planının bir parçası olduğunu iddia ettiği altı yabancıyı gözaltına aldı.

İçişleri Bakanı Diosdado Cabello cumartesi günü düzenlediği basın toplantısında komplonun arkasında ABD ve İspanya’dan istihbarat örgütlerinin olduğunu söyledi ve 400’den fazla silahın ele geçirildiğini sözlerine ekledi.

Bakan, aralarında üç Amerikalı, iki İspanyol ve bir Çek’in de bulunduğu on dört kişinin gözaltına alındığını söyledi.

Cabello, ilgili şüphelileri Maduro ve hükümetini “şiddet eylemleri” yoluyla “istikrarsızlaştırmaya” yönelik bir saldırı planladıkları iddiasıyla gözaltına aldıklarını söyledi.

Cabello altı kişinin ne zaman yakalandığını belirtmedi fakat İspanyol yayın organlarının bildirdiğine göre “CIA’in ve İspanya’nın [istihbarat örgütü] CNI’nın da bu operasyondan sorumlu olduğu” iddiasında bulundu.

“Grup, Fransız ve Doğu Avrupalı paralı asker arıyordu”

İki İspanyolun kısa süre önce Güneybatı’daki Puerto Ayacucho’da gözaltına alındığını söyleyen Cabello, gözaltına alınanların Maduro’ya suikast düzenlemek gibi “çok açık bir amacı” olan paralı askerleri aradıklarını açıkladı.

Cabello, “Birleşik Devletler hükümetinin bu operasyonla bağlantısı olduğunu biliyoruz,” dedi.

Grubun “Fransız paralı askerlerle temasa geçtiklerini” ileri süren bakan, “Doğu Avrupa’dan paralı askerlerle temasa geçtiler ve ülkemize saldırmaya çalışmak için bir operasyon içindeler,“ diye devam etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Venezuela’nın bir ABD ordusu mensubunu alıkoyduğunu doğruladı ve bakanlığın Maduro hükümeti tarafından iki Amerikalının daha alıkonulduğuna dair doğrulanmamış haberlerden haberdar olduğunu söyledi.

Sözcü, ABD’nin Maduro hükümetini devirmeye yönelik bir komploya karıştığını reddetti ve bakanlığın gözaltılarla ilgili ek bilgi arayışında olduğunu söyledi.

İspanya, Venezuela’nın iddialarını reddetti

İspanyol hükümeti, Venezuela’nın cumartesi günü ülkenin gizli servisleri tarafından tutuklanan iki vatandaşının İspanyol istihbaratının bir parçası olduğu ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro’ya suikast girişimi de dahil olmak üzere saldırılar düzenlemeyi planladıkları yönündeki iddialarını “kategorik olarak” reddetti.

Cumartesi günü EFE’ye konuşan İspanyol hükümet kaynakları iddiaları yalanladı ve Andrés Martinez Adasme ve Jose María Basoa Valdovinos olarak tanımlanan iki tutuklunun İspanyol gizli servislerine mensup olmadıklarını belirtti.

Pazar günü İspanya Dışişleri Bakanlığı kaynakları, “(İspanya) Hükümeti, gözaltına alınanların CNI ya da başka bir Devlet kurumuna ait olmadığını teyit etmektedir,” açıklamasında bulundu.

EFE’nin haberine göre aynı kaynaklar “İspanya Venezuela’daki duruma demokratik ve barışçıl bir çözüm bulunmasını savunmaktadır,” diye ekledi.

İspanyol medyası Pazar günü aile kaynaklarına dayandırdığı haberinde iki kişinin Bilbao’dan (Bask Bölgesi) gelen turistler olduğunu ve İspanyol istihbaratıyla herhangi bir bağlantılarının bulunmadığını bildirdi.

Caracas: Madrid, olayla ilgisini tabii ki reddedecek

Fakat Caracas Madrid’in resmi versiyonunu yalanladı.

Cabello’ya göre, İspanyol hükümetinin, “İspanyol istihbarat teşkilatlarına, bu durumda CNI’ya ait olduklarını” itiraf eden iki tutuklunun iddia edilen bağlantılarını inkar etmesi “öngörülebilirdi.”

Yetkili, “İspanya hayır diyecek, bu mantıklı (…) bu insanlar (Maduro’ya karşı iddia edilen komploya) aktif olarak katıldıklarını itiraf ediyorlar,” dedi.

Cabello, tutuklanan iki İspanyolun “Venezuela’daki siyasi gruplarla”, “suç çeteleriyle” ve bakana göre “operasyonun başı” olan ve 1 Eylül’de Venezuela’da tutuklanan ABD’li subay Wilber Josep Castañeda ile “bağlantıları” olduğunun teyit edildiğini öne sürdü.

Venezuela’ya göre komplonun arkasında Machado var

Caracas’a göre, iddia edilen komplonun arkasında Venezuela muhalefet lideri ve eski başkan adayı Edmundo González Urrutia’nın ana destekçisi María Corina Machado var.

Urrutia 8 Eylül’den bu yana İspanya’da sürgünde bulunuyor ve Karayip ülkesinde siyasi ve adli zulüm gördüğü gerekçesiyle sığınma talebinde bulundu.

Brezilya gibi bazı Latin Amerika ülkeleriyle birlikte ABD ve Avrupa ülkeleri, temmuz ayında Venezuela’da yapılan başkanlık seçimlerinde Maduro’nun elde ettiği zaferi tanımayı reddediyorlar.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English