Bizi Takip Edin

AMERİKA

‘City of London, Trump’ın başkan olmasını istiyor’

Yayınlanma

ABD kasım ayında oldukça çekişmeli bir başkanlık seçimine giderken, küresel finansın kalbi olarak görülen City of London’da Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönme ihtimaline karşı belirgin bir coşku var.

POLITICO’da yer alan habere göre, elbette The City için Trump’ın başkanlığı, “küresel ticarete yönelik hoş karşılanmayan korumacı tutumlar” ve “Ukrayna’daki savaşa ilişkin potansiyel olarak kışkırtıcı görüşler” getirebilir.

Bununla birlikte Trump’ın finans konusundaki daha laissez-faire (bırakınız yapsınlar) tutumu, Brexit’in ardından AB’deki işlerinin bir kısmını kaybeden City’nin büyümeye çalıştığı bir dönemde ABD pazarına erişimi teoride daha kolay hale getirebilir.

Daha az finansal düzenleme vaadi ibreyi Trump’a çevirdi

Özgürce konuşabilmek için isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Birleşik Krallık finans lobicisi, “Beyaz Saray’da iyi niyetli bir tutum sergilenebilir. Finansal hizmetler için daha az kısıtlayıcı bir düzenleyici çerçeveye sahip olmak isteyebilecek bir Beyaz Saray’a sahip olabilirsiniz, bu da dolaylı olarak Atlantik boyunca daha fazla finansal akışa neden olabilir,” dedi.

Trump’ın ilk döneminde “öngörülemez” olması, işlerin aynı şekilde devam edeceği anlamına gelmeyebilir. POLITICO’ya göre City of London’daki bazı yetkililer yeni bir görev süresinin potansiyel kaosunu “omuz silkerek karşılıyor.”

Örneğin adının açıklanmasını istemeyen kıdemli bir City avukatı, “Trump daha önce bir kez başkan oldu ve bazı politikaları tartışmalı olsa da dolarda bir yükselişe ya da finans piyasalarında büyük sorunlara yol açmadı,” dedi.

Dahası, bazı City of London sakinleri, Demokratların başkan adayı Kamala Harris’in başkanlığının şu anda büyük bir bilinmez ve “büyük şirketlere saldırıyı” içerdiğini düşünüyor.

Avukat, “Kendisi [Trump] genel olarak iş dünyası yanlısı olarak görülüyor ve bu açıdan bakıldığında City, politikaları muhtemelen iş dünyasına daha az yardımcı olacak olan Kamala Harris’e göre daha olumlu olacaktır,” dedi.

Trump’ın ilk döneminde yaptığı atamalar İngiliz bankerlere güven veriyor

Trump’taki “korku faktörünü” azaltan faktörlerden biri de onun üst düzey düzenleyici rollere yaptığı atamalar. City of London, bunlarda birçoğunun sektörde geçmişi olması nedeniyle atamaları memnuniyetle karşılamıştı.

Birleşik Krallık bankalarını temsil eden UK Finance’in uluslararası ilişkiler direktörü Angus Canvin, “Trump 2016’da kazandığında SEC [Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu], CFTC [Vadeli Emtia İşlemleri Komisyonu] ve FDIC’ye [Federal Mevduat Sigorta Kurumu] sektörümüzden çok yetkin kişileri atadı,” dedi.

Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki başkanlığı döneminde, eski Goldman Sachs yöneticisi Steven Mnuchin ABD Hazine Bakanı olarak atanmıştı. Takas komisyoncusu GFI Group’un eski bir yöneticisi olan Christopher Giancarlo da CFTC’nin başkanıydı.

Özel sermaye yatırımcısı ve Hazine Bakanlığı’nda görev yapmış olan Randal Quarles ise Trump’ın Federal Rezerv’deki en üst düzey bankacılık düzenleyicisi olmuştu.

City yetkilileri, ikinci döneminde de Trump’ın bu tutumunu devam ettirmesini bekliyor. Canvin, “Siyasi atamalar, finansal hizmetler ve daha fazlası için ticaret açısından siyasi gündemi belirliyor,” diye ekledi.

City, Trump’tan finansal hizmetleri serbest ticaret anlaşmasına eklemesini istiyor

City için yeni bir ABD başkandan en büyük beklenti, ABD-Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşmasına finansal hizmetlere ilişkin hükümler ekleyebilmek olacak.

Bu fikir Başkan Joe Biden döneminde rafa kaldırılmıştı ve Harris başkanlığında yeniden canlanması pek olası görünmüyor.

Fakat POLITICO’ya göre yeni bir Trump döneminde, belki de ABD’ye finansal hizmet satmak daha kolay hale gelebilir ya da sınırların ötesinde daha iyi işbirliği yapılabilir.

City of London için daha iyi koşullar sağlamak söz konusu olduğunda, ABD’nin istekliliği İngiliz siyasetinin tepesinde kimin olduğundan daha büyük bir faktör olacak, çünkü en azından finansal hizmetler için ABD pazarına, özellikle de New York gibi eyaletlere erişim büyük bir ödül olarak görülüyor.

Britanya’nın yeni “merkez sol” İşçi Partisi hükümeti “popülist” bir Trump başkanlığı ile doğal ideolojik dostlar olmayabilir, fakat eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair ve eski ABD Başkanı George W. Bush da öyle olmalarına rağmen yakın müttefiklerdi.

Yeni Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves de Atlantik ötesinde çalışma niyetinin sinyallerini verdi. Görevdeki ilk ayında New York ve Washington’a giderek ABD’nin önde gelen finansör ve yatırımcılarını Birleşik Krallık’taki projeleri desteklemeye çağırdı. Bir numaralı önceliği büyüme olan Reeves, Trump’ın kazanması halinde iki ülke arasındaki ticaret görüşmelerini canlandırmaya çalışabileceğini belirtti.

Kripto piyasasına yönelik iştah da rol oynuyor

Donald Trump’ın son zamanlarda kripto paralara ve borsalara yönelik ilgisi, bir zamanlar bitcoin’i “aldatmaca” olarak tanımlamasına rağmen, Atlantik’in her iki tarafındaki kripto firmaları tarafından memnuniyetle karşılanıyor.

Bir dijital varlık yatırım firması olan KR1’in Londra merkezli genel müdürü George McDonagh, “[İngiltere’de] geçimleri kripto endüstrisine bağlı olan insanların Trump yanlısı olması beni şaşırtmaz,” dedi ve kripto endüstrisinde yer alan pek çok kişinin “tek meseleye odaklanan seçmenler” olduğunu da sözlerine ekledi.

McDonagh, “Birinin mali durumu ile siyaset arasında bu kadar doğrudan bir bağlantı nerede var?” diye sordu.

Yine de bu, şehrin Trump’ın ve onun fevri ve kişisel kararlar alma eğiliminin getirebileceği potansiyel risklere karşı kör olduğu anlamına gelmiyor.

Tek engel Bank of England olabilir

POLITICO’ya göre yine de bu, City of London’ın “Trump ve onun fevri ve kişisel kararlar alma eğiliminin” getirebileceği potansiyel risklere karşı kör olduğu anlamına gelmiyor.

Britanya’da mali sistemin üç sac ayağı bulunuyor: City of London, Maliye Bakanlığı ve merkez bankası Bank of England (BoE).

Merkez Bankası’nın gözü, finansal piyasalarda dalgalanma yaratabilecek ya da herhangi bir ekonomik toparlanmayı rayından çıkarabilecek jeopolitik risklerde.

BoE’nin denetleyici kolu, haziran ayı finansal istikrar raporunda küresel seçimlerle bağlantılı “siyasi belirsizliğin” arttığı uyarısında bulundu.

Raporda, “jeopolitik risklerin birbirleriyle etkileşime girebileceği ve diğer kırılganlıkların kristalleşerek küresel ve Birleşik Krallık finansal istikrarı üzerindeki etkiyi artırabileceği” yönündeki endişeler vurgulandı.

AMERİKA

Morgan Stanley’in Kasım 2024 raporundan: Türkiye’de asgari ücrete %30 zam bekliyoruz

Yayınlanma

Türkiye’de hükümetin asgari ücrete %30 zam yapmasının ardından gözler uluslararası kuruluşların yakın zamanda asgari ücret zammı beklentilerine çevrildi.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, geçen ay yayınladığı Türkiye raporunda, hükümetin asgari ücrete %30 civarında bir zam yapacağını ve Merkez Bankasının (TCMB) da faiz oranlarında kısmi bir düşüşe gideceğini önceden yazmış görünüyor.

“TCMB’nin baz senaryosunda yeni yıl ücret ve fiyat artışlarının enflasyondaki düşüş patikasıyla uyumlu olduğunu düşünüyoruz,” diyen banka, asgari ücrette %30 civarında, enerji fiyatlarında ise %25 civarında bir artışın TCMB’nin yakın dönem enflasyon gidişatı ve %26’lık 2025 yıl sonu tahmini ile uyumlu olduğunu düşündüklerini yazıyor.

Morgan Stanley, “PPK’nin yeni ileriye dönük yönlendirmesi ve risk dengesi göz önünde bulundurulduğunda, faiz indirimlerinin ocak ayından itibaren, aralık ayında başlamasını bekliyoruz,” diyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD Dışişleri’nin ‘yabancı propagandayla mücadele’ merkezi kapatıldı

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ‘dezenformasyonla mücadele’ amacı güden Küresel Etkileşim Merkezi (GEC), bütçe kesintileri nedeniyle kapatıldı. Cumhuriyetçilerin sansür iddiaları ve Elon Musk’ın eleştirileri, merkezin kapanmasında etkili oldu.

ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Küresel Etkileşim Merkezi (Global Engagement Center, GEC), faaliyetlerini durdurdu.

Bu kurum, “yabancı dezenformasyonla mücadeleden” sorumluydu. Böylece, ABD son sekiz yıl içinde ilk kez dış propagandaya karşı mücadelede merkezi bir kurumsal yapıya sahip olmadan kaldı.

GEC’nin finansmanı, geçen hafta Senato tarafından onaylanan gelecek yılın bütçe tasarısının nihai versiyonuna dahil edilmedi.

Önceki yıllarda, merkezin faaliyetleri için yılda yaklaşık 61 milyon dolar ayrılıyor ve ajans bünyesinde yaklaşık 120 kişi çalışıyordu. Merkez çalışanlarının ve hâlihazırda yürütülen projelerin geleceği hakkında henüz bir bilgi verilmedi.

GEC tarafından yapılan açıklamada yalnızca, Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda Kongre ile görüşmeler gerçekleştirdiği belirtildi.

Cumhuriyetçi siyasiler, merkezin sansür uyguladığı ve Amerikalı vatandaşları izlediği iddiasıyla, GEC’nin finansmanına karşı çıkıyordu.

GEC’ye karşı duranlardan biri de Elon Musk. Musk, 2023 yılında kurumu “ABD’nin en korkunç devlet sansürcüsü ve medya manipülatörü” olarak nitelendirirken, aynı zamanda “demokrasimiz için bir tehdit” olarak tanımladı.

Musk, Donald Trump tarafından devlet yönetiminde etkinliği artırma amacıyla oluşturulacak yeni bir departmanda liderlik pozisyonu için önerildikten sonra, GEC’nin finansmanını içeren federal bütçe tasarısına karşı çıktı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’deki rüşvet soruşturmasında Türk asıllı işadamı Arkan suçunu kabul etti

Yayınlanma

ABD’de federal savcılar, New York Belediye Başkanı Eric Adams’a karşı açılan ceza davasıyla bağlantılı olan Türkiye doğumlu bir işadamının, yasadışı kampanya katkısı suçlamasını kabul etmeyi planladığını açıkladı.

Adams aleyhindeki iddianamede daha önce sadece “İşadamı-5” olarak tanımlanan Erden Arkan, pazartesi günü davaya müdahil olan iki hakime gönderilen bir mektuba göre, kampanya katkılarının paravan ile toplanması yoluyla telgraf dolandırıcılığı yapmak için komplo kurmakla suçlanacak.

Bloomberg’e göre savcılar mektupta, “Arkan suçunu kabul etmek istediğini belirtti,” dedi.

Arkan, Adams’ın 2021 belediye başkanlığı kampanyasına fon sağlamak için kampanya finansmanı yasalarını ihlal etmekten suçlu olduğunu kabul eden son sanık olacak.

Manhattan’daki ABD Savcı Vekili Edward Kim’in sözcüsü, Arkan’ın, suç işlediğini reddeden Adams’ın kovuşturulmasında işbirliği yapmayı kabul edip etmediğini söylemeyi reddetti.

Belediye başkanının baş avukatı Alex Spiro, mahkeme dosyasına cevaben yaptığı açıklamada, “Hükümetin kendi görüşmelerinden, Bay Arkan’ın defalarca Belediye Başkanı Adams’ın eylemleri hakkında bilgisi olmadığını söylediğini biliyoruz. Bay Arkan’ın davranışının Belediye Başkanının davası üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır,” dedi.

Adams eylül ayında, Manhattan’da yeni bir kule konsolosluğunun uygun yangın denetimi yapılmadan açılmasına izin verilmesi için yetkililere baskı yapması karşılığında yasadışı kampanya bağışlarını kabul etmek ve Türkiye hükümetinden lüks seyahat hediyeleri almakla suçlandı.

Görevdeyken suçlanan ilk New York belediye başkanı olan Adams, rüşvet, dolandırıcılık, komplo ve yasadışı kampanya bağışları istemek suçlamalarıyla karşı karşıya. Adams suçsuz olduğunu savundu ve istifa etmeyi reddetti.

Arkan’ın suçunu kabul etmesi, belediye başkanını, en yakın çalışma arkadaşlarını ve 2021 kampanyasıyla bağlantılı kişileri hedef alan suçlama ve soruşturmaların sonuncusu. Belediye başkanının eski üst düzey danışmanlarından Ingrid Lewis-Martin geçen hafta rüşvet ve kara para aklamakla suçlandı.

Adams iddianamesinde savcılar, belediye başkanının pazartesi günkü mektupta Arkan olarak tanımlanan “İşadamı-5 ”ten paravan kişi olarak bağış istediğini ve kabul ettiğini söyledi. Savcılar, işadamının “New York’un Türk toplumunun önde gelen bir üyesi” olduğunu ve New York bölgesinde bir inşaat şirketi işlettiğini söyledi.

Savcılara göre Arkan, diğer inşaat yöneticilerini ve Türk toplumundan kişileri Adams’ın kampanyasına bağışta bulunmaya ikna etmek için çalıştı ve Mayıs 2021’de şirketinin ofislerinde bir bağış etkinliği düzenledi. Bağış toplantısından önce Arkan’ın 10 çalışanın her birine 1.250 dolar verdiği ve çalışanların da bu parayı kampanyaya bağışladığı iddia ediliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English