Bizi Takip Edin

AVRUPA

Commerzbank’ın yeni CEO’su, UniCredit’e satışa karşı çıkan Orlopp oldu

Yayınlanma

Commerzbank salı günü yeni CEO’sunun, Alman bankasının İtalyan UniCredit tarafından olası bir devralınmasına karşı mücadele etmesi beklenen Bettina Orlopp olacağını duyurdu.

Almanya’nın borsada işlem gören en büyük ikinci kredi kuruluşu, Commerzbank’ın finans müdürü Orlopp’un “yakın gelecekte” CEO Manfred Knof’un yerine geçeceğini söyledi.

Bu ayın başlarında Commerzbank, Knof’un sözleşmesinin 2025 sonunda sona ermesinin ardından başka bir dönem istemeyeceğini söylemişti.

Orlopp’un düşüncelerine aşina kişiler Financial Times’a (FT), düzenleyici onayı almasına bağlı olarak yüzde 21’lik hisseyle Commerzbank’ın en büyük hissedarı olmak için kendisini konumlandıran UniCredit ile bir bağlantıyı desteklemediğini söyledi. UniCredit’in şu anda şirkette yüzde 9 hissesi bulunuyor.

Orlopp’un düşüncelerini bilen kişiler, UniCredit’in devralmasına karşı çıkan temel argümanların, kontroldeki bir değişikliğin Commerzbank’ın ülke ekonomisinin bel kemiğini oluşturan Alman küçük ve orta ölçekli şirketlere kredi vermesini baltalayabileceği ve iki şirketin entegrasyonunun yıllar alabileceği olduğunu ekledi.

Almanya’nın Commerzbank kaygısı “Mittelstand” kaynaklı

Alman hükümeti de UniCredit’in satın alınmasına karşı olduğunu açıklamıştı.

On yıl önce Commerzbank’a katılan eski bir McKinsey partneri olan Orlopp, salı gecesi yaptığı açıklamada bankanın “önemli bir görevle” karşı karşıya olduğunu kabul etti fakat “önümüzdeki zorlukları başarıyla aşma” sözü verdi.

Kendisi, halefi bulunana kadar finans müdürü olarak kalmaya devam edecek. Commerzbank’ın kurumsal müşteri birimi başkanı olan ve Orlopp’un UniCredit’in devralmasına ilişkin endişelerini paylaştığı söylenen Michael Kotzbauer, genel müdür yardımcısı olarak atandı. 

Commerzbank Yönetim Kurulu Başkanı Jens Weidmann, “İdeal bir halef bulduk,” dedi ve Orlopp ile Kotzbauer’in 2027 yılına kadar bankanın stratejisinin “ortak mimarları” olduğunu sözlerine ekledi.

AVRUPA

Alman Yeşiller’de istifa depremi

Yayınlanma

Almanya’da federal düzeydeki trafik lambası koalisyonunun parçası Yeşiller, bu ay üç eyalette yapılan seçimlerde yaşadığı hezimetin ardından istifa depremleriyle sarsılıyor.

Partinin federal eş başkanları Ricarda Lang ve Omid Nouripour kötü sonuçların ardından istifa ettiklerini açıkladılar.

Yeşiller Brandenburg ve Thüringen’de eyalet meclislerinin dışında kalırken Saksonya’da sadece %5,1 oy alabildi.

Yeni bir Insa anketine göre, ulusal düzeyde yedi yıldır ilk kez tek haneli rakamlara düştüler.

Parti lideri Omid Nouripour çarşamba günü Berlin’de yaptığı açıklamada, “Pazar günü Brandenburg’da alınan seçim sonucu partimizin son on yılda karşılaştığı en derin krizin kanıtıdır. Şu sonuca vardık: Yeni bir başlangıca ihtiyacımız var,” dedi.

Partinin eş lideri Ricarda Lang da “partiyi bu krizden çıkarmak için” yeni yüzlere ihtiyaç olduğunu belirterek, yeni bir liderliğin seçilmesinin “partinin stratejik olarak yeniden yapılandırılması için bir yapı taşı” olması gerektiğini söyledi.

Eş başkanlarla birlikte parti liderliği de istifa ediyor

Lang ve Nouripour 2022’de eş başkan seçilmiş ve 2023’te de iki yıllığına yeniden partinin başına getirilmişlerdi.

İkili, partinin pragmatik yönelimini sürdürüp geçen yıl Yeşiller’in “ılımlı bir hükümet partisi” olarak yeni kimliğinin altını çizmesi beklenen “görsel bir yeniden markalaşmayı” başlatmıştı.

Yeşiller’in Avrupa koordinatörü Pegah Edalatian ve liderlik kurulunun diğer üyeleri Lang ve Nouripour ile birlikte istifa edecek. Edalatian, bu yılın başındaki AP seçimleri için Avrupa Yeşiller Partisi manifestosuna Almanya’nın katkısını organize etmişti.

Lang ve Nouripour’un selefleri Şansölye Yardımcısı Robert Habeck ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’tu. Fakat Yeşil liderlerin, “makamların tekelleşmesine” karşı iç kurallar nedeniyle başka bir makama seçilmeleri halinde görevlerini bırakmaları bekleniyor.

Yeşiller liderliği için öne çıkan isim Brantner

Spiegel’e göre, Franziska Brantner, Andreas Audretsch ve Felix Banaszak’ın bir sonraki potansiyel liderler olabileceği söyleniyor. Yeşiller genellikle biri kadın olmak üzere iki lider aday gösteriyor.

Brantner, Avrupa politika çevrelerinde Almanya’nın “en üretken AB uzmanlarından biri” olarak tanınıyor. Alman Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in geri çekilmesi durumunda Almanya’nın AB komiseri olacağı konuşuluyordu.

Brantner eski bir Avrupa Parlamentosu üyesi (2009-2013) olarak Yeşiller grubunun dış politika koordinatörü olarak adını duyurdu. Bundan önce Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) adlı düşünce kuruluşunda AB insan hakları politikası üzerine çalıştı.
Habeck’in ekonomi bakanı olmasıyla birlikte Brantner de onun bakanlığına yardımcı bakan (devlet sekreteri) olarak katıldı.

Banaszak ve Audretsch de Alman Federal Meclisi (Bundestag) üyesi.

Gençlik örgütü liderleri partiden de ayrıldı

Öte yandan Lang ve Nouripour’un istifasının ardından Yeşil Gençlik’in on kişilik yönetim kurulunun tamamı da istifa ettiğini açıkladı.

Fakat Spiegel’in edindiği bilgilere göre genç liderler partiden de ayrılıyor.

Yeşil Gençlik başkanları Svenja Appuhn ve Katharina Stolla görevlerinden istifa ettiklerini ve partiden ayrıldıklarını açıkladılar. On üyeli yönetim kurulunun geri kalanıyla birlikte partiden tamamen ayrılmak istiyorlar.

Spiegel’e göre bu açıklama Federal Meclis’teki Yeşiller parlamento grubu tarafından da teyit edildi.

Yeşil Gençlik, “sınıf odaklı politika” için ayrılmaya karar vermiş

Appuhn, Stolla ve arkadaşları, Lang ve Nouripour’un yanı sıra Federal Meclis’teki parlamento grubu başkanları Katharina Dröge ve Britta Haßelmann’a gönderdikleri mektupta, “Daha önce duymuş olabileceğiniz gibi, biz, Yeşil Gençlik’in tüm federal yürütme kurulu, tekrar aday olmamaya ve yarın partiden ayrılmaya karar verdik,” diye yazdılar.

Appuhn ve Stolla, eş başkanların istifasının kararlarını etkilemeyeceğini söyleyerek, “Personelin yeniden düzenlenmesinin partinin bizim lehimize esaslı ve stratejik bir yeniden yönlendirmeye yol açacağını varsaymıyoruz. Yollarımızı şimdi ayırsak ve siz de yeni bir başlangıç yapsanız daha iyi olur,” dedi.

Orta vadede “sosyal meseleleri merkeze alan ve temelden farklı bir ekonomik sistem için perspektifler sunan sınıf odaklı bir politika” için partide çoğunluk olmadığına inandıklarını yazan Yeşil Gençlik liderleri, Almanya’da “yoksulluk ve gerileme” korkusu içinde yaşayan, uzun süredir oy kullanmayan ya da sağa yönelen kesimlere hitap eden sol bir güce yeniden ihtiyaç olduğunu savundular ve “Bize göre Yeşiller Partisi artık bu güç olamayacak,” dediler.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

20 AB ülkesinden “tek pazarı güçlendirme” girişimi

Yayınlanma

20 AB ülkesi tek pazardaki engellerin kaldırılması için bir girişim imzaladı.

Ülkeler, Enrico Letta ve Mario Draghi’nin tavsiyelerinde ihmal edilen Avrupa tek pazarının entegrasyonuna daha güçlü bir siyasi odaklanma çağrısında bulunuyorlar.

AB sanayi bakanları 26 Eylül Perşembe günü Brüksel’de bir araya gelerek Avrupa’nın rekabet gücünü ve AB’nin tek pazarının geleceğini tartışacaklar.

Bakanlar, eski İtalya Başbakanı Letta ve Draghi tarafından sırasıyla nisan ve eylül aylarında sunulan iki ayrıntılı rekabet gücü raporundan yararlanacaklar.

Avrupa tek pazarının daha fazla entegrasyonu için hamle

Fakat toplantı öncesinde, alışılmadık sayıda üye devlet “non-paper” olarak adlandırılan gayri resmi bir pozisyon belgesini birlikte imzaladı. Bu belgede, Avrupa tek pazarının daha fazla entegrasyonuna “daha güçlü bir siyasi odaklanma” çağrısında bulunuluyor.

Euractiv’e konuşan bir AB diplomatı, Letonya’nın çalışmasının resmi olarak “tek pazarın geleceği” üzerine odaklanmış olmasına rağmen, bu girişimin iki raporda konuya gereken önemin verilmemesine bir tepki olduğunu söyledi.

Diplomatlar, “Sadece Letta’nın raporunda değil, Draghi’nin raporunda da iç pazar boyutu ve işleyişi bir şekilde ihmal edildi,” dediler.

Letta’nın raporunda 150 sayfanın sadece iki sayfasının hizmetler ve tek pazarla ilgili olduğu kaydediliyor. Draghi’nin de, Letta’nın raporunda zaten ele alındığını ileri sürerek bu konuyu büyük ölçüde atladığı düşünülüyor.

Almanya’dan destek, Fransa ve İtalya’dan köstek

Bakanlar toplantısının sonunda kamuoyuna açıklanacak olan non-paper, Lüksemburg ve Çek Cumhuriyeti tarafından koordine edildi.

Belge, “ulusal kurallar arasında hâlâ önemli farklılıklar ve ayrışmalar bulunan” hizmetlerde olduğu gibi “sınır ötesi ticaretin kolaylaştırılması için kısa ve orta vadeli somut tedbirler” alınması çağrısında bulunuyor.

Belge, Almanya ve Polonya’nın yanı sıra küçük üye devletlerin çoğunluğu tarafından imzalandı. Fakat, sırasıyla sanayi, uyum ve rekabet politikalarından sorumlu yeni komiserleri belirleyecek olan Fransa, İtalya ve İspanya’nın bu belgede yer almaması dikkat çekti.

“Amaç mümkün olduğunca çok Üye Devletin katılımını sağlamaktı,” diyen diplomat, buna Almanya gibi normalde bu tür belgeleri desteklemeyen ülkelerin de dahil olduğunu söyledi.

Devlet teşviki tartışmaları devam ediyor

Muhtemelen daha fazla sayıda destekçi bulabilmek için, devlet yardımı olarak bilinen ulusal sübvansiyonların kullanımının artırılmasından mektupta bahsedilmiyor. Letta’nın raporunda uyardığı üzere, bu tür yardımların Birlik genelinde “rekabetin bozulmasına” yol açacağına inanılıyor.

Perşembe günü bir araya gelecek olan 27 üye ülkenin bakanları ayrıca devlet yardımları konusunda kapalı kapılar ardında ayrı bir toplantı düzenleyecek.

Bu toplantı büyük olasılıkla Geçici Kriz ve Geçiş Çerçevesi (TCTF) olarak bilinen devlet yardımı kurallarının pandemi sonrası gevşetilmesinin sonuçlandırılmasına bağlı olacak.

Diplomat, “[TCTF] çerçevesinin gevşetilmesi, verimliliği bozma ve nihayetinde tek pazarın temelini yok etme tehdidinde bulunuyor,” uyarısında bulundu.

Covid öncesine göre teşvik oranları arttı

Acil durum planının bir parçası olarak Avrupa Komisyonu Mart 2022 ve Haziran 2023 tarihleri arasında toplam 729,72 milyar avro tutarında devlet yardımını onayladı.

Devlet yardımı harcamalarının toplam AB GSYİH’sinin yaklaşık yüzde ikisine yükseldiği 2020 ve 2021 Covid yıllarıyla karşılaştırıldığında, yardım şimdiden azalıyor. 2022 yılı boyunca AB genelinde 228 milyar avro devlet yardımı ödendi, ki bu da AB GSYİH’sinin yüzde 1,43’üne tekabül ediyor.

Yine de bu rakam, 2017’deki koronavirüs krizinden önce ödenen 118 milyar avronun neredeyse iki katıdır ve o dönemde AB GSYİH’sinin yüzde 0,9’una tekabül etmekteydi.

Genel olarak, devlet yardımı harcamaları 2012 ile 2019 yılları arasında her yıl istikrarlı bir şekilde yüzde bir sınırının altında kalmıştı.

Almanya ve Fransa devlet yardımlarında başı çekiyor

Harcamalardaki artış öncelikle Avrupa’nın en büyük ve ikinci büyük ekonomileri olan Almanya ve Fransa gibi büyük üye devletlerden kaynaklanıyor.

Son yıllarda bu ülkeler ulusal sübvansiyonları yoğun bir şekilde kullandıkları için sık sık eleştirildiler.

Almanya, Mart 2022 ile Haziran 2023 arasında onaylanan fonların neredeyse yarısını (yüzde 48,8) oluştururken, Fransa yüzde 23’ünü aldı.

Bu arada, çoğu küçük olmak üzere birçok ülke AB’yi Covid-19 salgını ve enerji krizi öncesinde uygulanan çok daha katı kurallara geri dönmeye çağırdı.

Euractiv’e konuşan bir başka AB diplomatı, “Avrupa tek pazarı içinde eşit bir oyun alanı sağlıklı bir ekonominin temeli olduğundan, AB daha az ama daha hedefe yönelik devlet yardımına geçmelidir,” dedi.

ABD ve Çin ile yarışmak için teşvik şart

Bununla birlikte, diğer diplomatlar bir uzlaşma bulunabileceğini öne sürdüler. ABD ve Çin gibi büyük ekonomilerin devasa sanayi politikalarına karşı ulusal sübvansiyonların kilit bir rol oynayacağını kabul ediyorlar.

Üçüncü bir diplomat ise, “Mevcut gerçeklikte, AB’yi daha rekabetçi hale getirebilecek tüm seçeneklere bakmamız gerekiyor. Buna devlet yardımları da dahil olabilir, ancak bu yardımlar geçici ve sınırlı olmalıdır,” dedi.

Diplomat, üye devletler arasında bir devlet yardımı yarışının “kesinlikle Avrupa’nın çıkarına olmadığını” ekledi.

Yeni AB komisyon üyelerinin yetki belgeleri üzerinde büyük etkisi olan Letta raporu, üye devletlerin harcamalarından bir “payın” ortak AB projelerini finanse etmek için kullanılacağı bir “devlet yardımı katkı mekanizması” getirerek çarpıklıklara karşı koymayı öneriyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Kuzey Akım patlamalarıyla ilgili çok sayıda tutuklama emri çıkardı

Yayınlanma

Almanya, Kuzey Akım-1 ve Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hatlarında meydana gelen patlamalarla ilgili olarak çok sayıda tutuklama emri çıkardı.

Alman hükümetinin resmi sözcüsü Steffen Hebestreit, dün düzenlediği basın toplantısında, “Bu, hukuk devletinde standart bir prosedürdür. Soruşturmanın tüm aşamalarının tamamlanması gerekiyor ve ancak nihai karardan sonra bu konuda yorum yapılabilir,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca soruşturmanın Alman Başsavcılığı tarafından yürütüldüğünü vurguladı.

Spiegel dergisinin kendi araştırmasına göre, boru hatlarındaki patlamalar, Ukrayna güvenlik kurumlarının eski bir çalışanı olan Roman Çervinskiy liderliğindeki bir grup tarafından organize edildi. ‘Saldırganların’ çoğunun sivil olduğu belirtiliyor.

Gazetenin kaynaklarına göre operasyon yaklaşık 300 bin dolara mal oldu ve finansman özel kişiler tarafından sağlandı. Spiegel‘e göre, bombalama planı eski Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujniy’e sunuldu ve kendisi bu planın uygulanmasına onay verdi. Öte yandan, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in yaklaşan operasyonla ilgili bilgi sahibi olmadığı ifade edildi.

26 Eylül 2022 gecesi, İsveç ve Danimarka’nın ekonomik bölgelerinde yer alan gaz boru hatlarında patlamalar meydana geldi. New York Times ve Washington Post gazeteleri, olayın arkasında ‘Ukrayna yanlısı bir grubun’ olabileceğini ve bu grubun Andromeda isimli yatı kiralayarak Almanya’daki bir limandan patlayıcı yükleyip bölgeye gittiğini öne sürdü.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, ülkesinin olayla ilgisi olduğunu defalarca reddetti. Zelenskiy, “Gerekli emirleri ben veririm. Ukrayna böyle bir şey yapmadı, asla yapmam,” diye konuştu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise olayı Anglosaksonları suçlayarak, Ukraynalıların olaya karıştığına dair iddiaları ‘saçma’ olarak nitelendirdi.

Ağustos ayı ortasında, Alman Başsavcılığı, Kuzey Akım patlamalarına karıştığından şüphelenilen Ukraynalı Vladimir Jurovlev hakkında tutuklama emri çıkardı. Jurovlev, Ukraynalı dalış merkezi Dive Team ve Amerikan dalış eğitmenleri birliği PADI’nin bir çalışanıydı. Soruşturmaya göre, Kiev’deki Scuba Family okulundaki dalış eğitmenlerinin de bu olaylara karışmış olabileceği öne sürüldü.

Ağustos ayı sonunda Spiegel, Jurovlev’in hakkında tutuklama emri çıkarılmadan birkaç gün önce Almanya’dan kaçmayı başardığını, önce Polonya’ya, ardından da elçilik aracıyla Ukrayna’ya geçtiğini bildirdi. Gazetenin kaynaklarına göre Berlin, Varşova’nın Jurovlev’i tutuklama planı hakkında uyardığından şüpheleniyor.

Kaynaklar, Polonyalı yetkililerin Alman yetkililere “Onu neden tutuklayalım? O bizim için bir kahraman!” dediklerini iddia ediyor.

Batı’nın Kuzey Akım sabotajını Ukrayna’ya ihale etme çabaları sürüyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English