Bizi Takip Edin

ASYA

Filipinler Devlet Başkanı: Çin’le ortak DNA’mız inkar edilemez

Yayınlanma

Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jnr pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin deniz egemenliğinin “bir santimetrekaresinden” bile vazgeçmeyeceğini yinelerken, ülkelerinin “Çin’le ortak DNA’sı” nedeniyle Güney Çin Denizi’ndeki sorunlar konusunda Pekin ile resmi kanallar aracılığıyla çalışmaya hazır olduğunu söyledi.

Marcos Jnr, ASEAN-Avustralya Özel Zirvesi kapsamında Lowy Enstitüsü’nün ev sahipliğinde Melbourne’da düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada bu yorumları yaptı. Marcos Jnr bu kez Manila’nın “Çin ile ikili mekanizmalarını çalıştırmaya” kararlı olduğunu söyleyerek sık sık sergilediği sert tutumunu yumuşattı.

Filipinler ve Avustralya, giderek daha iddialı hale gelen Çin’in etkisine karşı kasım ayında Güney Çin Denizi’nde ilk ortak devriyelerini gerçekleştirdiler.

Filipinler, Çin ile ihtilaflı deniz konusunda toprak çatışması yaşayan birkaç ülkeden biri ve Manila Pekin’i kendi münhasır ekonomik bölgesinin deniz sınırları içinde saldırgan eylemlerde bulunmak ve balıkçılarını hedef almakla suçluyor.

Bununla birlikte Marcos Jnr, Filipinler’in Çin’le uyumlu bir ilişkiye dönmesini “sorun etmeyeceğini” söyledi ve 1976’da ikili ilişkilerin kurulması ve 600 yıllık ticari ilişkileri de dahil olmak üzere uzun geçmişlerine atıfta bulundu.

“DNA’yı inceleyecek olursak, Çinli DNA’sı olmayan çok az Filipinli vardır. Ailem, soy ağacımızda o zamanlar Güney Çin Denizi sularında faaliyet gösteren kötü şöhretli bir Çinli korsan olduğu gerçeğinden çok söz ediyor. Bu göz ardı edilemez” dedi.

“Ve Çin’e bakışımızda bu her zaman düşüncemizin bir parçası olmuştur.”

Filipinler’de, Çin’de doğmuş olan Çinli-Filipinliler kadar çok sayıda Çin yatırımı ve vatandaşı olduğuna da dikkat çekti.

Marcos Jnr, Güney Çin Denizi’ndeki çatışmalara rağmen Filipinler’in Çin’i “önemli bir komşu ve ortak” olarak tanıdığını söyledi.

Ancak Pekin ile çalışmanın bir “boşlukta” çalışmak anlamına gelmediğini ve bu nedenle Manila’nın Filipin Sahil Güvenliğinin yeteneklerini geliştirmeye ve silahlı kuvvetlerini modernize etmeye devam edeceğini söyledi.

AUKUS’a ve ABD’ye övgü

Marcos Jnr ayrıca Avustralya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki üçlü nükleer denizaltı güvenlik ittifakı olan ve Avustralya’daki birçok savaş karşıtı grubun son zamanlarda itiraz ettiği AUKUS’u da desteklediğini söyledi.

“Bu [Aukus] çok basit bir temel ilkeyi takip ediyor; bir koalisyon -daha geniş bir tabana sahip olduğu için- başka bir ülkenin tek taraflı her türlü hareketine karşı koymada çok daha güçlüdür. Bence [Aukus], meydan okumalar ve tehditlerle karşı karşıya kaldığımızda Asya’nın, Asean’ın ve Hint-Pasifik’in konumunu güçlendiriyor” dedi.

Marcos Jnr’a ABD ile daha sıcak ilişkiler geliştirmesi sorulduğunda, iki ülke arasındaki yakınlığın tarihe, özellikle de uzun süredir devam eden karşılıklı savunma anlaşmasına dayandığını söyledi. Washington’un Asya-Pasifik’teki varlığının “istikrar sağlayıcı bir güç” olduğunu da sözlerine ekledi.

Ancak ABD’ye ya da başka bir devlete yakınlığın Filipinler’in ulusal çıkarlarının önüne geçmemesi konusunda uyarıda bulundu.

“Şunu çok ama çok açık bir şekilde ifade etmeme izin verin. Filipinler kendi çıkarları için hareket eder ve dış politika söz konusu olduğunda aldığımız kararlar, ulusal çıkarlarımıza uygun olduğuna inandığımız ve buna ikna olduğumuz içindir” dedi ve ekledi: “Bu herhangi bir ülke tarafından bize dayatılan bir politika değildir. Kendi başımıza vardığımız bir şey, kendi kendimize vardığımız bir sonuçtur.”

Büyük güç politikasına eleştiri

Marcos Jnr, Manila’nın dış politikasının, Filipinler gibi küçük ülkelerin taraf seçmek zorunda kaldığı jeopolitik “eski iki kutuplu Soğuk Savaş formülüne gerilemeyi” reddeden bir politika olduğunu da sözlerine ekledi.

“Bölgesel gelişmeleri yalnızca büyük güç rekabetlerinin dar prizmasından görmeye devam edenler var. Bu gelişmeleri, modası geçmiş Soğuk Savaş paradigmalarına doğru bölgesel bir gerilemeye indirgeyenler var” dedi.

Marcos Jnr, Filipinler, Avustralya ve diğer ASEAN üyeleri gibi orta güçlü ülkelerin “meşru hak ve çıkarlarını” sözde süper güçlerin çıkarlarına tabi kılacağı için “taraflara” aşırı vurgu yapılmasına ve bunların basitleştirilmesine karşı uyarıda bulundu: “Sanki biz hiçbir stratejik gücü olmayan piyonlarmışız gibi” dedi.

Filipinler lideri, “Bu son jeopolitik dalgalanmanın getirdiği tehlikeli sularda başarılı bir şekilde yol almak istiyorsak, bu bölgenin geleceğinin bir ya da iki aktör tarafından değil, birçok aktör tarafından şekillendirileceğini ve her birinin seslerinin bireysel ve kolektif olarak duyulmasını talep edeceğini netleştirmemiz ve öngörü sahibi olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Aynı şekilde, Asya-Pasifik’teki hiçbir ülkenin “boş durduğunun”, pasif bir şekilde ABD-Çin rekabetine kapıldığının ve harekete geçmediğinin söylenemeyeceğini vurgulayan Marcos Jnr, “Hint-Pasifik’teki bizler, büyük güçlerin dünyayı kendi rekabetleri için bir arena olarak görmemelerini sağlamalıyız. Büyük güçlerin kendi stratejik hedeflerinin peşinde koşması hiçbir zaman daha küçük devletlerin çıkarlarına ya da bölgesel ve uluslararası barışa zarar vermemelidir” dedi.

ASYA

Rusya, Çin ve Hindistan’la petrol ticaretinde kripto para birimlerine yöneldi

Yayınlanma

Reuters‘ın haberine göre, Rusya, Batı yaptırımlarını aşmak için Çin ve Hindistan’la yaptığı petrol ticaretinde kripto para birimlerini kullanmaya başladı. Kripto para birimleri, uluslararası ödemelerde yaşanan zorlukları aşmak ve işlemleri hızlandırmak için kullanılıyor. Bu yöntemin henüz küçük bir hacmi kapsadığı belirtilse de, işlem sayısının giderek arttığı ifade ediliyor.

Reuters haber ajansının konuya vakıf dört kaynağa dayandırdığı haberine göre Rusya, Batı yaptırımlarını aşmak amacıyla Çin ve Hindistan ile yaptığı petrol ticaretinde kripto para birimlerini kullanıyor.

Kaynaklar, sistemin işleyişini şu şekilde açıklıyor: Rus petrolünü satın alan Çinli veya Hintli alıcı, aracı bir ticaret şirketine yuan veya rupi cinsinden ödeme yapıyor.

Bu para bir off-shore hesabına aktarılıyor ve ardından Bitcoin, Ethereum veya Tether gibi stabil kripto paralara dönüştürülüyor.

Daha sonra bu kripto paralar başka bir hesaba aktarılıyor ve Rusya’da rubleye çevriliyor.

Reuters‘a konuşan kaynaklar, kripto para birimiyle yapılan işlemlerin henüz Rus petrol ticaretinin küçük bir bölümünü oluşturduğunu belirtiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), bu ticaretin yıllık değerini 192 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Fakat, bu türden işlemlerin sayısının giderek arttığı vurgulanıyor.

Kaynaklar, Batı yaptırımları kaldırılsa ve Rus petrol şirketlerinin yeniden dolar kullanmasına izin verilse bile, Rusya’nın petrol ticaretinde kripto para birimlerini kullanmaya devam etmesinin muhtemel olduğunu belirtiyor.

Kaynaklara göre, kripto para birimleri, işlemleri daha hızlı gerçekleştirmeye ve uluslararası ödemelerde yaşanan zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olan kullanışlı bir araç.

Geçtiğimiz yıl, Rus emtia şirketlerinin Çin ile ticarette kripto para birimi kullanmaya başladığı ortaya çıkmıştı.

Bloomberg‘in haberine göre, yaptırım uygulanan en az iki büyük metal üreticisi, ödemelerde Amerikan dolarına (USDT) sabitlenmiş stabil kripto paralara geçti. Bu ödemeler, Hong Kong üzerinden gerçekleştiriliyordu.

Ajansa konuşan bir kaynak, Rusya Merkez Bankası’nın şirketlerin sınır ötesi transferlerde kripto para birimlerine başvurmasına izin verdiğini, ancak bu türden işlemlerin kamuoyuna açıklanmamasını tavsiye ettiğini belirtmişti.

Bu gelişmelerin ardından Rusya’da uluslararası ticarette dijital para birimleriyle ödeme yapılmasına izin veren bir yasa kabul edildi.

Moskova ayrıca, yaptırımları aşmak için teknoloji satın alımında Tether ve USDT stabil kripto paralarıyla ödeme yapmıştı.

Geçtiğimiz yıl ABD ve İngiltere, 2022’den beri ABD yaptırımları altında olan ve bu yıl 24 Şubat’tan itibaren AB kısıtlamalarına tabi tutulan Rus kripto para borsası Garantex aracılığıyla USDT ile yapılan 20 milyar doları aşkın işlemi soruşturmaya başladı.

Mart ayı başlarında, borsanın yönetimi faaliyetlerini askıya aldığını ve Rus kullanıcıların kripto para cüzdanlarında bulunan 2,5 milyar rubleden fazla parayı bloke ettiğini duyurdu.

Okumaya Devam Et

ASYA

Bişkek’te tarihi anlaşma: Kırgızistan ve Tacikistan sınır sorununu çözdü

Yayınlanma

Kırgızistan ve Tacikistan devlet başkanları, Emomali Rahmon ve Sadır Caparov, Bişkek’te iki ülke arasındaki idari sınırları belirleyen anlaşmayı imzaladı. 20 yılı aşkın süredir devam eden müzakerelerin ardından imzalanan anlaşma, iki ülke arasındaki sınır sorunlarına çözüm getiriyor. Anlaşma kapsamında, ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda işbirliğinin artırılması hedefleniyor.

Tacikistan ve Kırgızistan devlet başkanları Emomali Rahmon ve Sadır Caparov, iki ülke arasındaki tartışmalı bölgelerle ilgili 20 yılı aşkın süren müzakerelerin ardından Bişkek’te idari sınırları belirleyen imzaladı.

Tacikistan Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, iki ülke lideri video konferans aracılığıyla iki sınır kontrol noktasının açılışını yaptı.

Rahmon ve Caparov ayrıca, dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerinin daha da güçlendirilmesine yönelik ortak bildiriye imza attı.

Özellikle, iki ülke kara ve hava yolu ulaşımını yeniden başlatmayı planlıyor.

Toplamda, görüşmede ekonomik, ticari, kültürel ve insani alanlarda, tarım alanında işbirliği, ayrıca karayolu inşaatı ve işletilmesi konularında olmak üzere 16 yeni işbirliği belgesi imzalandı.

Müzakereler kapsamında, devlet başkanları başbakanlar başkanlığında bir hükümetler arası konsey kurulması yönünde de karar aldı.

Bu yeni mekanizmanın karşılıklı ticaret hacmini 500 milyon dolara çıkarma hedefi belirlendi.

Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki idari sınırın uzunluğu yaklaşık 980 kilometre.

Aralık 2002’den bu yana sınırın kesin olarak belirlenmesi ve haritaya işlenmesi anlamına gelen sınır belirleme çalışmaları yürütülüyordu.

Çözüme kavuşturulamayan bu sorun nedeniyle, yerel halk ve askeri personel arasında çatışmalar yaşanıyordu.

Özellikle, 14 Eylül 2022’de Kırgızistan-Tacikistan sınırında meydana gelen çatışmada her iki taraftan onlarca kişi hayatını kaybederken, 200’den fazla vatandaş yaralandı.

Daha sonra Bişkek, Tacikistan’ı ülkenin topraklarını ele geçirmeye çalışmakla suçladı.

Tacikistan ise Bişkek’i ağır silahlar kullanarak sınır karakoluna saldırmakla suçladı.

Geçtiğimiz aralık ayında iki ülke anlaşmaya vardı ve ortak devlet sınırının tanımlanmasını tamamen tamamladı.

Bu ay Caparov, ülkelerin sınır belirleme sürecinde tartışmalı sınır bölgelerinde karşılıklı toprak değişiminde bulunduğunu açıkladı.

Caparov, artık bu konuda “nokta konulduğunu, her iki tarafın da çıkarlarının dikkate alındığını” belirtti.

Okumaya Devam Et

ASYA

Japonya Başbakanı Ishiba’nın iktidar milletvekillerine hediye çeki dağıtması tepki çekti

Yayınlanma

Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’nın azınlık hükümeti bütçeyi ve önemli yasa tasarılarını geçirmek için muhalefetin desteğine ihtiyaç duyuyor, ancak açıklamaları tartışma yarattı.

Cuma günü üst meclisin bütçe komitesi toplantısında konuşan Ishiba, “Görüşlerimin sağduyu ile uyumlu olmadığı yönündeki eleştirileri kabul etmek zorundayım. Sebep olduğum güvensizlik ve öfke için içtenlikle özür dilerim” dedi.

Ishiba perşembe günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, kişi başına 100,000 yen (676 $) değerindeki hediye çeklerinin Liberal Demokrat Parti’nin 15 ilk dönem milletvekiline, 3 Mart’ta başbakanın resmi konutunda bir grup yemeği için bir araya gelmelerinden önce dağıtıldığını söyledi. Başbakanın iktidar partisinin yeni vekillerine hediye çeki dağıtması sadece muhalefetin değil, iktidar partisi vekillerinin de tepkisine yol açtı.

Hediye çeki alan bir milletvekilinin ofisi, 3 Mart akşamı toplantıdan önce Ishiba’nın ofisinden bir sekreterin çeki takdim ettiğini ve şöyle dediğini söyledi: “Bu bir hediye. Peşin olarak veriyoruz.” Milletvekilinin ofisi o zamandan beri kuponu iade ettiğini de sözlerine ekledi.

LDP temmuz ayında yapılacak üst meclis -ya da Meclis- seçimlerine hazırlanırken, Ishiba hükümetine yönelik eleştiriler LDP içinde bile giderek artıyor.

LDP’nin üst meclis üyelerinden Hiroshi Yamada cuma günü X’te yazdığı yazıda bunun “başbakanın sorumluluk duygusu ve yetkinliği hakkında soru işaretleri uyandıran çok ciddi bir mesele” olduğunu belirtti.

Bir LDP yöneticisi şunları söyledi: “Bu asla gerçekleşmemeliydi. Kamuoyunda herhangi bir şüphe oluşmasını önlemek çok önemlidir.” Bir başka parti yöneticisi ise “Bu savunulamayacak kadar pervasız bir hareketti” diyerek yakındı.

Eylül 2024’te Ishiba, birçok kişi tarafından merhum Shinzo Abe’nin veliahtı olarak görülen muhafazakar Sanae Takaichi’yi ikinci tur oylamada yenerek LDP başkanı seçildi. Ishiba alt meclis olan Temsilciler Meclisini dağıttı ve kasım ayında genel seçim çağrısında bulundu. İktidardaki LDP-Komeito koalisyonu sandalye kaybetti ve o seçimde çoğunluğu kazanamadı.

Kilit soru, kuponların dağıtımının siyasi faaliyetler için bağış niteliği teşkil edip etmediği. Siyasi Fonların Kontrolü Kanunu, bireylerin siyasi faaliyetlerle ilgili olarak siyasetçilere hediye çekleri de dahil olmak üzere para ve menkul kıymet bağışı yapmasını yasaklıyor.

Ishiba perşembe gecesi resmi konutunda gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu siyasi faaliyetlerle ilgili bir bağış değildi” dedi.

Bir siyasi parti başkanı olarak insanları yemeğe davet etmenin siyasi bir faaliyet olmadığı iddiasının kamuoyu tarafından kabul edilip edilmeyeceği sorulduğunda Ishiba, muhabire “Bu neden siyasi bir faaliyet olarak değerlendirilsin ki?” diye sordu. Bir parti lideri olarak “minnettarlığını ifade etmenin” siyasi faaliyetten ayrı olduğunu savundu.

Katılımcıların hiçbirinin Ishiba’nın seçim bölgesinde yaşamadığını ve dolayısıyla Siyasi Fonların Kontrolü Kanunu veya Kamu Görevlileri Seçim Kanunu’nun ihlal edilmediğini vurguladı. Ayrıca hediye çeklerini ilk kez dağıtmadığını da açıkladı.

Nihon Üniversitesi’nde emeritus profesör ve siyasi finansman uzmanı olan Tomoaki Iwai, Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada, 100,000 yenlik kuponların kişisel bir hediye için çok fazla olduğunu belirtti. “Siyasi Fonların Kontrolü Kanunu’nun 21. Maddesinin ihlali olarak değerlendirilebilir” dedi.

Mali raporlarda siyasi kuruluşlar arasında bağış olarak kaydedilmesi halinde bu tür işlemlere izin verilebilse de, Iwai bu örnekte “Genellikle bireysel politikacılara bağış olarak kabul edilir” diye ekledi.

Muhalefetteki Japonya Anayasal Demokrat Partisi lideri Yoshihiko Noda cuma günü yaptığı açıklamada “Bu miktar sosyal standartlara göre çok yüksek” dedi. Noda, Ishiba’nın istifasını talep etmenin “tartışma konusu olmadığını” belirtti, ancak “parlamento tartışması yoluyla kendisinden tam bir açıklama talep edeceğiz” dedi.

İktidar koalisyonu ile birlikte 2025 bütçe tasarısını revize etmek ve alt meclisten geçirmek için çalışan Japonya Yenilik Partisi’nin eş lideri Seiji Maehara, “Bu konuyu, üst mecliste görüşülmekte olan bütçe tasarısına ilişkin oylamaya bağlayıp bağlamamak da dahil olmak üzere parti içinde tartışmak istiyorum” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English