Bizi Takip Edin

AVRUPA

Frankfurt Kitap Fuarında Žižek tartışması

Yayınlanma

Slovenyalı düşünür Slavoj Žižek’in Frankfurt Kitap Fuarının açılışında yaptığı konuşma tepkilere neden oldu.

Yakınlarda Aksa Tufanı operasyonu ile yükselen çatışmalar hakkında bir yazı yazan ve Filistinlilerin operasyonu sırasında sivillerin ‘tecavüze uğradığı’ iddiasını tekrarlayan Žižek, fuarda yaptığı konuşmada ‘Hamas’ın İsrail halkına yönelik terör saldırılarını’ kınadığını fakat çatışmayı anlamak için ‘Filistinlileri de dinlemek ve geçmişlerini göz önünde bulundurmak’ gerektiğini vurgulayınca tepki gördü.

Der Spiegel’in haberine göre konuşma sırasında bazı konuklar salonu terk etti. Hessen ‘antisemitizm komiseri’ Uwe Becker, Žižek’e hem konuşma öncesinde, daha sonra da doğrudan sahnede tepki gösterdi. Žižek’i Hamas’ın suçlarını ‘göreceleştirmekle’ suçlayan Becker, birkaç kez salonu terk etti, fakat sonunda Frankfurtlu yerel politikacılar eşliğinde geri döndü. Kitap Fuarı Direktörü Juergen Boos da Becker’i yatıştırmaya çalıştı.

Almanya’da Yahudi Yaşamı ve Antisemitizme Karşı Mücadele için Federal Komiserlik, 2018 yılında kuruldu. Kurumun internet sitesinde, “Komiserlik makamı, Almanya’da artan antisemitizm konusundaki yoğun tartışmalara ve federal düzeyde bu olguyla en iyi nasıl mücadele edilebileceği sorusuna yanıt olarak oluşturuldu,” deniyor.

‘Kimse Filistinliler hakkında konuşmadı’

‘Hiçbir şeyi göreceleştirmediğini’ savunan Žižek, “Terörist saldırılar korkunç bir suçtu ve İsrail’in kendini savunmak için her türlü hakkı vardı. Ancak orada neler olduğunu anlamak için Filistinlilerin arka planını da görmek gerekir. Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu’da barış olamaz,” dedi.

Becker’in müdahalesinden önce bu konudaki ‘analiz yasağını’ eleştiren Žižek, kendisinden önceki tüm konuşmacıların İsrail hakkında konuşurken hiç kimsenin Filistinliler hakkında konuşmadığına dikkat çekti ve Filistinli yazar Adania Shibli’ye kitap fuarında ödül verilmemesini ‘skandal’ olarak değerlendirdi.

Žižek ayrıca fuarda bulunmaktan gurur duyduğunu da söyledi. Žižek’in konuşmasının sonunda Boos’un duygulandığı gözlenirken, direktör yaptığı açıklamada, “Bu, sözün özgürlüğü. Ve bunu burada bırakmalıyız, bu benim için önemli,” dedi.

Slovenyalı düşünürün konuşması sırasında yaşananlara atfen, bir konuşmayı kesmenin ‘mümkün olması gerektiğini’ savunan Boos,  ‘hoşumuza gitmese bile konuşmayı sonuna kadar dinlediğimiz için de memnun olduğunu’ söyledi.

Becker daha sonra Deutsche Presse-Agentur’a (dpa) verdiği demeçte Filistinlilerin hakları ve çektikleri acılar da dahil olmak üzere ‘her şeyden bahsedilebileceğini’ fakat bunun ‘adaletsizlik, kitlesel şiddet ve terörizmle eşitlenemeyeceğini, bunun mümkün olmadığını’ savundu. Antisemitizm komiseri, “Konuşma özgürlüğünün bile, eşitlenemez olayları bir bağlam içinde göreceleştirdiği, önemsizleştirdiği ve eşitlediği zaman, bir sınırı vardır,” iddiasında bulundu.

Filistinliler ‘Hamas’ın elinde acı çektiği’ sürece anılmaya değer

Gazze savaşının fuarda tartışmalı bir başlık olmaya devam edeceği düşünülüyor. Fuar organizatörleri, Endonezya ve Malezya’nın fuara katılmayı reddettiklerini açıkladılar.

Der Spiegel’e konuşan yetkililer, bunun nedeninin fuarın İsrail ile dayanışma sergilemiş olması. Aynı yetkili, ‘Hamas’ın ellerinde acı çeken’ Filistinlilerin de yanında olduklarını ileri sürdü.

Aksa Tufanı operasyonu nedeniyle fuarda Çarşamba günü aralarında yayıncı ve sosyolog Eva Illouz’un da bulunduğu ‘İsrail için Endişe’ konulu bir panel düzenlendi.

Ardından siyasi gündem, Deniz Yücel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilecek ‘Rusya için Umut’ etkinliği ile devam edecek. Burada Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth (Yeşiller) ve sürgündeki Rus yazar Dmitriy Gluhovskiy konuşacak.

AVRUPA

SPD’de iç karışıklık: Pistorius, Scholz’a karşı

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’a, anketlerde üçüncü sırada yer alan partisine arayı kapatma şansı vermek için yaklaşan erken seçimlerde partisi Sosyal Demokratlara (SPD) başka birinin liderlik etmesine izin vermesi yönünde baskılar artıyor.

SPD liderliği şu ana kadar Scholz’un, 6 Kasım’da üçlü koalisyonun çökmesinin ardından 23 Şubat 2025’e çekilen federal seçimlerde ikinci kez Şansölyeliğe aday olma teklifinin arkasında durdu.

SPD milletvekilleri geçen hafta parti içinde yapılan iki hararetli toplantıda Pistorius’un Scholz’un yerini alıp almaması gerektiğini tartıştı.

Alman Der Spiegel’e göre, toplantılardan biri partinin daha muhafazakâr kanadını ilgilendirirken, POLITICO’ya diğeri ise sol kanadını ilgilendiriyordu.

Toplantıya katılanlar, her iki gruptaki parlamenterlerin önemli bir kısmının Pistorius lehine Scholz’un görevden alınmasını desteklediğini söyledi.

Fakat SPD içinde Scholz’un, Savunma Bakanı Boris Pistorius lehine kenara çekilmesi çağrıları giderek artıyor. Almanya’nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya’dan iki federal milletvekili pazartesi günü Scholz’un adaylığını sorgulayan en önde gelen SPD’li siyasetçiler oldu.

Parti içinde “Pistorius” sesleri yükseliyor

Dirk Wiese ve Wiebke Esdar, “Merkezde, bu seçim için en iyi siyasi dizilişin ne olduğu sorusu var. Boris Pistorius için çok fazla övgü duyuyoruz. Şansölye adaylığı konusunda nihai kararı parti kurullarının vereceği açıktır ve bunun için de doğru yer orasıdır,” dedi.

SPD milletvekili ve partinin uzun süredir üyesi olan Markus Töns, Alman Stern dergisine verdiği demeçte, “Şansölye çok zor bir durumda iyi bir iş çıkardı, ama artık bir koalisyonun sonuna geldik ve yeni bir başlangıca ihtiyacımız var. Boris Pistorius ile bu Olaf Scholz ile olduğundan daha kolay olurdu,” diye konuştu.

SPD’nin eski lideri ve eski dışişleri bakanı Sigmar Gabriel bunu çok daha güçlü ifadelerle dile getirdi.

Gabriel salı günü X’te yaptığı açıklamada, “SPD tabanında, Şansölye Scholz ile ‘her zamanki gibi iş yapmaya’ karşı direnç her geçen gün artıyor. SPD liderliğinin tek tepkisi ise yatıştırmak ve bağlılık bildirgeleri yayınlamak. Şu anda ihtiyaç duyulan şey cesur bir siyasi liderliktir. Buna kim izin verirse SPD’yi yüzde 15’in altına düşürür!” diye yazdı.

Scholz, “liderliğin desteğinden” emin

SPD yönetiminin Şansölye adaylığı konusunda ay sonunda resmi bir karar alması bekleniyordu fakat partiye daha fazla zarar verebilecek bir tartışmayı sona erdirmek için gerekli görülmesi halinde bu karar daha erken de alınabilir.

Brezilya’da düzenlenen G20 zirvesi sırasında konuşan Scholz, SPD’nin adayı olup olmayacağı yönündeki sorulara doğrudan yanıt vermedi.

Die Welt’e verdiği röportajda Alman siyasetçi, “SPD ve ben, bu seçimi birlikte kazanmak istiyoruz” demiş ve parti liderliğinin desteğinden emin olduğunu belirtmişti.

Genel Sekreter Lars Klingbeil pazar akşamı ARD televizyonuna yaptığı açıklamada, “Olaf Scholz ile yola devam etmek istiyoruz, yalpalama yok” dedi.

SPD’nin adayını 30 Kasım’daki parti konferansında belirlemesi bekleniyor. 

Şansölye, Meksika’ya uğrayamadan geri döndü

Bununla birlikte, G20 zirvesi için Brezilya’ya giden Scholz’un, zirve bitiminde planlandığı gibi Meksika’ya geçmeyip Berlin’e erken dönmek zorunda kalmasının nedeni olarak SPD’deki iç çekişme gösteriliyor.

SPD liderliğinin salı akşamı seçim kampanyasını görüşmek üzere düzenlediği telefon konferansından konuyla ilgili herhangi bir karar çıkmadı.

Bununla birlikte kamuoyu yoklamaları ne Scholz’un ne de Pistorius’un şubat ayında Şansölye olma şansının yüksek olduğunu gösteriyor.

SPD şu anda ana muhalefetteki CDU’nun ve sağcı AfD’nin ardından %16 ile üçüncü sırada yer alıyor. Bu oran 2021 seçimlerinden bu yana 10 puan düşüş demek.

Yine de Pistorius, CDU lideri Friedrich Merz’in de önünde olmak üzere sürekli olarak Almanya’nın en popüler siyasetçisi olarak anketlerde yer alıyor ve bazı SPD destekçilerine partilerine olan desteği geri kazanabileceği umudunu veriyor.

Scholz’un SPD içindeki popülaritesi de gitgide azalıyor

Bu arada Scholz, INSA tarafından pazartesi günü yayınlanan bir ankette ilk 20 Alman siyasetçi arasında yapılan popülerlik sıralamasında ilk kez en alt sıraya düştü.

Scholz yakın müttefiklerinin onaylamamasına rağmen geçtiğimiz cuma günü Vladimir Putin’i arayarak Batı’nın Rusya Devlet Başkanına yönelik izolasyonunu kırma kararı nedeniyle uluslararası tepkilerle karşı karşıya.

Anket şirketi Forsa’nın SPD destekçileri arasında yaptığı son ankete katılanların %58’i Pistorius’u Şansölye adayı olarak desteklerken, Scholz’u destekleyenlerin oranı %30’da kaldı.

Aday olup olmayacağı sorulan Pistorius, defalarca SPD’nin Scholz şahsında zaten bir adayı olduğunu söyledi.

Kısa bir süre önce Alman devlet televizyonuna verdiği demeçte bakan, “Benim için böyle bir soru söz konusu bile değil. Şansölyelik için bir adayımız var. Şu anki şansölye de o. Her şey buna bağlı. Ben işimden gerçekten çok memnunum. Savunma Bakanı olmayı seviyorum,” demişti.

Anket sonuçlarının daha da kötüleşmesi halinde ne olacağı sorulduğunda Scholz, “Bu tür anketlerin güvenilirliği sınırlıdır,” yanıtını verdi.

Pistorius’un militarist eğilimleri: Almanya’yı “savaşa hazır” hale getirmek istiyor

Pistorius, Ukrayna’ya silah tedariki ve Alman ordusunu (Bundeswehr) genişletme konusunda nispeten şahin görüşleriyle tanınıyor.

Bu nedenle, geleneksel olarak Moskova ile bağlarını korumaya çalışan ve askeri güç kullanmaya şüpheyle yaklaşan bir parti için “doğal bir seçim” olarak görülmüyor.

Buna rağmen SPD içindeki pek çok kişi, Scholz’un üç partili trafik lambası koalisyonunun bu ay başında çökmesinin ardından 23 Şubat’ta yapılması beklenen erken seçimde partiyi ağır bir yenilgiden kurtarabilecek tek kişinin Pistorius olduğunu savunuyor.

Pistorius, Soğuk Savaş sonrası on yıllar süren silahsızlanmanın ardından Bundeswehr’in güçlü bir yatırıma ihtiyacı olduğunu savunanlar arasında yer alıyor.

Bakan, amacının Alman ordusunu “savaşa uygun” hale getirmek olduğunu sık sık dile getirdi. Pistorius ayrıca, Almanya’nın tükenen askeri saflarını güçlendirmek amacıyla gönüllülük modeline dayalı yeni bir askere alma çabasına öncülük ediyor.

Pistorius’un müdahaleleri Almanya’nın askeri yapısının derinliklerine kadar uzandı. Bu yılın başlarında orduyu yeniden yapılandıran bir kararnameye imza atan Pistorius, bu kararnameyle ara sıra yapılan dış saldırılardan ziyade bölgesel savunmaya odaklandı.

Pistorius aynı zamanda uluslararası itibarını da hızla arttırdı. Berlin’e sık sık yaptığı NATO’nun GSYİH’nin yüzde ikisi oranındaki savunma harcamaları hedefini tutturma ya da aşma çağrıları, uzun süredir Alman liderleri orduya daha fazla yatırım yapmaya çağıran Batılı müttefikler arasında kendisine pek çok hayran kazandırdı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Yunanistan’da 24 saatlik genel grev

Yayınlanma

Yunanistan’da işçiler bugün (20 Kasım) ülke genelinde tüm sektörlerde, “Ücretler, Eğitim, ve Sağlık için Para” ve “Savaş Mezbahalarından Çıkın” sloganları altında genel greve gidiyor.

Grev, geçtiğimiz haftalarda hekimler, inşaat işçileri, liman işçileri, denizcilik işçileri, metal işçileri, telekom, otel ve dağıtım işçileri gibi birçok sektörde kitlesel, güçlü grev ve eylemlerle hazırlandı.

Grevi örgütleyen Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) tarafından yapılan açıklamada, “Grevin başarısı için her yerde mücadele etmekten başka çare yok, eğer mücadele etmezsek, kendi çıkarlarımız için mücadele etmezsek hiçbir şey kazanamayız. İnşaat işçileri, demiryolu işçileri, teslimatçılar, otel işçileri, gemi inşa bölgesindeki madenciler, liman işçileri, tersane işçileri, sağlık işçileri ve öğretmenler tarafından verilen büyük grev mücadeleleri yol göstermekte, daha fazla sektörün katılması için umut ve iyimserlik vermektedir,” denildi.

Devlet daireleri, okullar, hastaneler ve tren seferleri ile ada feribotları da dahil olmak üzere toplu taşıma araçlarının grevden etkilenmesi bekleniyor.

Özel sektörün önde gelen sendikası GSEE’nin başkanı Yannis Panagopoulos da, “Hayat pahalılığı çok yüksek ve maaşlarımız dibe vurmuş durumda, yüksek konut maliyetleri ise gençleri trajik bir durumda bıraktı,” dedi.

Diğer işçi grupları gibi GSEE de hükümeti “işçilere onurlu yaşam koşulları sağlayacak anlamlı tedbirler almayı reddetmekle” suçladı.

Düşük gelirli Yunanlılar, perakende, telekomünikasyon ve enerji fiyatlarının Avrupa’daki en yüksek fiyatlardan bazıları olduğu ülkede ayda 900 avrodan daha az bir asgari ücretle geçinmek zorunda kalıyorlar.

Sol muhalefet sık sık daha az ayrıcalıklı olanların “Bulgar maaşlarıyla İngiliz fiyatları” ödemek zorunda kaldıklarını iddia ediyor.

Muhafazakâr Başbakan Kyriakos Mitsotakis kısa süre önce asgari ücreti 950 avroya çıkarma sözü vermişti fakat konut maliyetlerinin de artmasıyla birlikte son yıllarda zengin ve yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğü bir toplumda bunun yeterli olmadığı yönünde eleştirilerle karşılaştı.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, Mitsotakis hükümetini sadece hedeflerin tutturulmasını ve ülkenin yatırım yapılabilir ülke statüsüne geri dönmesini sağlamakla kalmayıp, Yunanistan’ın ekonomik büyüme açısından diğer AB üyesi ülkeleri geride bırakmasıyla sonuçlanan mali reformlar için alkışladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AMB: Düşük büyüme ve yüksek borç Avro bölgesinde kriz riski yaratıyor

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (AMB), birlik büyümeyi artıramaz, kamu borcunu düşüremez ve “politika belirsizliğini” düzeltemezse Avro bölgesinin yeni bir borç krizi riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Çarşamba günü yayınlanan yıllık Finansal İstikrar İncelemesinde AMB, “kamu borcunun sürdürülebilirliğine ilişkin piyasa endişelerinin” geri dönme olasılığı konusunda alarm verdi.

Banka, “yüksek borç seviyeleri ve yüksek bütçe açıklarının” yanı sıra düşük büyüme ve son dönemde “özellikle Fransa’da olmak üzere Avrupa ve ulusal düzeydeki seçim sonuçlarının” neden olduğu belirsizliklere işaret etti.

Yatırımcıların endişelerinin önemli bir göstergesi olan Fransız ve Alman 10 yıllık devlet tahvilleri arasındaki spreadler bu ay 0,77 puana yükselerek bu yaz yapılan parlamento seçimleri öncesinde ulaşılan 12 yılın en yüksek seviyesine yaklaştı.

AMB çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Zayıf verimlilik gibi faktörlerden kaynaklanan ekonomik büyümenin önündeki engeller, yüksek borç seviyeleri ve bütçe açıklarının borç sürdürülebilirliği endişelerini yeniden alevlendirme olasılığını artırıyor,” uyarısında bulundu.

AMB, ülke kredi risk primlerinin makro-finansal şoklar nedeniyle yükselebileceğini belirterek, bazı üye ülkelerdeki “zayıf” temellere ve vadesi gelen ülke borçlarının daha yüksek faiz oranlarıyla “çevrildiğine” işaret etti.

AMB, 20 ülkeli para birliğinde düşük büyüme ve yüksek kamu borcunun bir araya gelmesinin, hükümetlerin daha yüksek savunma ihtiyaçlarını ve iklim değişikliğiyle mücadele yatırımlarını ödemelerini zorlaştırabileceğini de sözlerine ekledi.

Banka ayrıca, hisse senedi ve tahvil piyasalarının artan “keskin uyum” risklerine maruz kaldığı uyarısında bulunarak, “yüksek değerlemeler ve risk yoğunlaşmasının” halihazırda “volatilitede birkaç belirgin ancak kısa süreli artışa” neden olduğuna işaret etti.

Raporda, olası bir ekonomik çöküşte, Avro bölgesindeki tüketiciler ve şirketlerin zaten yüksek faiz oranlarıyla mücadele ederken banka bilançolarının da darbe alabileceği belirtildi.

AMB, ticari gayrimenkullerde daha yüksek zarar tehdidinin “tekil bankalar ve yatırım fonları için önemli olabileceğini” de sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English