Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransa’da bir genel grev daha: İşçiler Kral Charles’a kırmızı halı sermeyi reddetti

Yayınlanma

Fransa’da Emmanuel Macron yönetiminin emeklilik yaşını 62’den 64’e yükseltecek yasa tasarısını meclisten kaçırarak yürürlüğe sokmaya çalışmasının ardından büyüyen öfkenin bugünkü durağı yine genel grevdi.

İşçiler, Paris’teki Charles de Gaulle Havaalanı terminaline giriş çıkışları durdururken trenlerde aksamalar yaşandı. Okulların büyük bir bölümü boşalırken, temizlik işçilerinin eylemleri nedeniyle sokaklardaki çöpler birikiyor.

Grev kapsamında Toulouse yakınlarındaki otoyola da barikatlar kuruldu.

Protestolar petrol depolarını da hedef aldı ve kuzeydeki Dunkirk kentinde bir sıvılaştırılmış doğalgaz terminali işçiler tarafından bloke edildi.

Enerji sektörüne yönelik işçi blokajı da sürüyor. Bloomberg tarafından derlenen gemi takip verilerine göre, ham petrol taşıyıcıları Primero ve Elisabeth Maersk Çarşamba gününe kadar Le Havre açıklarında demirli kaldıktan sonra rotalarını Rotterdam’a çevirdi.

Hükümet, grevlerin birçok yerel rafineriden yakıt akışını engellemesi nedeniyle yakıt sıkıntısını önlemek için bu ay stratejik petrol ürünleri stoklarını serbest bıraktı.

Enerji Bakanı Agnès Pannier-Runacher, “Güçlü bir şekilde söylüyorum: grev temel bir anayasal haksa, altyapıyı engellemek öyle değildir,” dedi.

FO-ADP sendikası genel sekreteri Fabrice Criquet ise, “Macron teslim olana ve projesini geri çekene kadar greve gitmekten ve ekonomiyi bloke etmekten başka seçeneğimiz yok,” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Paris’e bir ziyaret gerçekleştirmeyi düşünen Birleşik Krallık Kralı Charles’ın Macron ile buluşması tehlikeye girdi.

CGT bu hafta, kamu binalarına bayrak, kırmızı halı ve mobilya sağlamakla görevli Mobilier National kurumundaki üyelerinin, Kral’ın Paris’e gelişinde Pazar günü verilecek resepsiyonun hazırlanmasına yardımcı olmayacağını açıkladı.

CGT tarafından yapılan açıklamada, “Yönetimimizden ilgili servislere mobilya, kırmızı halı ya da bayrak temin etmeyeceğimizi bildirmesini istiyoruz,” denildi.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın resmi konutu Elysee Sarayı, grev yapmayan işçilerin gezi için gerekli donanımı hazırlayacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Çarşamba günü yaptığı açıklamada, hükümetinin geçen hafta oylama yapılmaksızın parlamentodan geçirdiği yasanın, artan öfkeye rağmen yıl sonuna kadar yürürlüğe gireceğini söyledi.

Macron, işçi eylemlerini, 6 Ocak 2021’de ABD Kongre binasına yapılan baskınla kıyasladı.

Nantes, Rennes ve Lorient gibi kentlerde polis prostestoculara biber gazı ve tazyikli sularla saldırdı.

CGT sendikasının lideri Philippe Martinez, Paris’teki mitingde yaptığı konuşmada, “Çok fazla öfke var,“ dedi.

Sendika liderleri sükunet çağrısında bulundu fakat Macron’un ‘provokatif’ yorumlarına tepki gösterdiler.

CGT’den Celine Verzeletti, France Inter radyosuna verdiği demeçte, “Ülkeyi ateşe veren o [Macron],” dedi.

Reuters’a konuşan bir protestocu, “Fransa’da sokağın bir meşruiyeti var. Eğer Bay Macron bu tarihi gerçeği hatırlayamıyorsa, burada ne işi var bilmiyorum,” ifadelerini kullandı.

AVRUPA

Scholz sosyal yardımlarda kesinti yapılmayacağını söyledi

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz), Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından ülkenin bütçe açığını kapatmak için sosyal yardım harcamalarında kesintiye gidilmesini reddederek liberal FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner’in çağrılarını geri çevirdi.

Scholz’un iktidardaki partisi SPD, Cumartesi günü Berlin’de yapılan parti kongresinde liberal koalisyon ortağına karşı tutumunu açıkladı.

Scholz Cumartesi günü yaptığı açıklamada, “Federal Anayasa Mahkemesi’nin kararı, önümüzdeki yıl için bütçemizi nasıl oluşturacağımız ve bütçe politikasını nasıl geliştireceğimiz sorusunu daha kolay hale getirmedi. Fakat böyle bir durumda Almanya’da refah devletinde herhangi bir kesinti olmayacağı benim için çok açık,” dedi.

Scholz, Alman toplumunun sorununun ‘refah devletinin çok cömert olması’ olduğu yönünde bir tartışmanın yürüdüğünü ama kendisinin olayı bu şekilde görmediğini söyledi.

Alman hükümeti ekonomide zorlanıyor: Hem Berlin’de, hem Brüksel’de gerilim

Bu sözler, sosyal yardım harcamalarında, uluslararası yardımlarda ve sübvansiyon programlarında kesintiye gidilmesi gerektiğini söyleyen liberal Maliye Bakanı Christian Lindner’in çağrılarının ardından geldi.

Lindner, geçen hafta verdiği bir röportajda, “Federal hükümet harcamalarının %45’ini sosyal işlere harcıyor. Nasıl daha hedef odaklı olabileceğimize bakacağız,” demişti.

Sosyal işlere harcanan %45’lik payın en büyük kısmı ülkenin emeklilik sistemini desteklemek ve uzun dönemli işsizlere yardım ödemek için kullanılıyor.

Muhafazakâr muhalefet lideri Friedrich Merz (CDU), yılbaşında uzun dönemli işsizlik yardımlarının %12 oranında artırılması planlanırken, hükümete bütçe krizine bir yanıt olarak bunu iptal etmesi çağrısında bulundu.

Merz geçen hafta Alman devlet yayın kuruluşu ARD’ye verdiği demeçte, “Enflasyon oranı yılın başında tahmin edilenden önemli ölçüde daha düşük. Bu nedenle [Çalışma Bakanı Hubertus] Heil’in şu anda planladığı %12,6’lık oran, sosyal yardım olarak alanların işgücü piyasasına girmeleri için bir teşvik olması gerektiğini düşündüğünüzde çok fazla,” diye ekledi.

Alman hükümeti bütçe açığının nasıl kapatılacağı konusunda anlaşamıyor

SPD kurultayı sırasında, Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı ve gelecek yıl yapılacak Avrupa seçimlerinde SPD’nin önde gelen adayı Katarina Barley, Avro bölgesi krizini bir uyarı örneği olarak göstererek Şansölye’nin tutumunu tekrarladı.

“Avrupa’da krizleri kemer sıkarak aşmak istemenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar,” diyen Barley, kemer sıkmanın ‘bu ülkelere hiç de iyi gelmediğini’ savundu.

Kurultayın Cuma günkü ilk gününde SPD parti eş başkanı Lars Klingbeil, Çin ve ABD’deki ‘yeşil dönüşüm’ ve sanayi politikası ışığında kamu yatırımlarının gerekli olduğunu savunarak ülkenin katı anayasal ‘borç freninin’ değiştirilmesi çağrısında bulundu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupa Solu lideri Baier’den Yeşillere ‘elitizm’ eleştirisi

Yayınlanma

Avrupa Solu Partisi Başkanı Walter Baier, Euractiv’e verdiği bir mülakatta bir yandan çeşitli ülkelerde ulusal sol partiler arasında artan parçalanma ve iç çatışmaları sert bir dille eleştirirken diğer yandan da Yeşiller’in ‘yeşil dönüşüm’e yönelik ‘elitist’ yaklaşımının işçi sınıfını bırakmakla suçladı.

‘Aşırı sağın yükselişini yaşarken’ sol içi tartışmalara ve mücadelelere bu kadar çok enerji harcanmasından hiç memnun olmadığını savunan Baier, “Parçalanma ve bölünme her zaman bir yenilgidir,” dedi.

Baier, başkanlığını yaptığı Avrupa Solu’nu, parti içindeki ve dışındaki ulusal güçlerin Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde geniş bir cephe oluşturmak amacıyla diyalog ve işbirliği yapabilecekleri ‘güvenli bir alan’ haline getirmek istiyor.

Baier, “Farklı parti türlerini entegre etmenin esnek bir yolunu bulmamız gerekecek […] bunun [işbirliğinin] gerçekleşebileceği alanlar yaratmaya çalışıyoruz,” diyerek ulusal bölünmüşlüğün henüz AB düzeyine nüfuz etmediğini söyledi ve İspanya, Almanya ve Yunanistan’daki yeni sol partilerin Avrupa Solu’na katılmasını memnuniyetle karşıladı.

Bölünmüşlüğe rağmen, Baier iyimser bir şekilde sol partilerin ‘sol kendisini ayakları yere basan politikacılarla birleşik bir güç olarak sunduğunda’ iyi bir performans gösterebileceğinin altını çizerek Sinn Féin’in %28,6 ile birinci güç olduğu İrlanda’ya işaret etti.

Bunun da ötesinde, Euractiv’in son tahminlerine göre Avrupa Parlamentosu’ndaki Sol grubun bir sandalye kazanarak 37’den 38’e çıkması bekleniyor.

Yeşillere ‘yeşil dönüşüm’ eleştirisi

‘Ekolojik dönüşüm’, AP seçimleri için Avrupa Solu kampanyasının kilit konularından biri olacak.

Baier’e göre “Ekoloji aydınlanmış orta sınıf insanların meselesi olmamalı; çalışan sınıfların meselesi haline gelmeli.”

Yeşiller’in temel politik gündemi ‘yeşil dönüşüm’ hakkında bir rekabet içinde olmadıklarını savunan Baier onların ‘elitist’ bakış açısını eleştiriyor.

Baier, “Yeşillerin çalışan sınıfların çıkarlarını çıkış noktası olarak alan bir ekolojik proje sunduğunu görmüyorum […] Elbette ekolojik dönüşümü toplumda bir şekilde daha iyi durumda olan katmanların bakış açısından tasarlayabilirsiniz, ancak bu, sosyal gerçekliklerinden endişe duyan, kiralarını ödemekte zorlanan, çocuklarına bakmakta zorlanan nüfus kesimlerini otomatik olarak yabancılaştırmak anlamına gelir,” dedi.

Baier, ekolojik söylemin ‘çok elitist, çok bilimsel olduğunu’ düşündüğünü ve bunu ‘popüler hale getirmelerinin gerektiğini’ savundu.

Uzun yıllar Avusturya Komünist Partisi’nin (KPÖ) genel sekreteri olan Walter Baier, 2004 yılında bazı solcu grupların kontrolündeki ‘işgal evi’ Ernst Kirchweger’i neo-Nazi olduğundan şüphelenilen kişilere satmasının ardından yoğun eleştirilere maruz kalmış ve partiden birçok kişi istifa etmişti. 

Baier, 27 Şubat 2006 tarihinde parti başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıklamış fakat KPÖ’nün federal yönetim kurulunda kalmaya devam etmişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa’da basın özgürlüğü tartışması

Yayınlanma

Fransa’da Radio Caraïbe International’ın (RCI), Marine Le Pen’in partisi Rassemblement National’ın (Ulusal Birlik – RN) gelecek yılki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için önde gelen adayı Jordan Bardella ile yaptığı gergin röportajın ardından gazetecisini haber programından çıkarma kararı tepkiyle karşılandı.

Bardella, 5-8 Aralık tarihleri arasında Martinik ve Guadeloupe’a yaptığı bir gezi sırasında, RCI’dan gazeteci Barbara Olivier-Zandronis ile bir röportaj yaptı.

Cuma günü yapılan röportajda Olivier-Zandronis, RN’in Fransa’nın dış bölgelerindeki nüfuzunu sorgulayarak parti lideri Marine Le Pen ve babasının Fransız Karayiplerinde ‘hoş karşılanmadığını’ savundu.

Bardella, 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda RN’in Guadeloupe’da oyların neredeyse %70’ini almasını hatırlatınca, muhabir bunun birçok uzman tarafından ‘protesto oyu’ olarak değerlendirildiğini, AP’deki RN üyelerinin ‘Guadeloupeluları düşünerek oy kullanmadığını’ savundu.

Partisinin siyasi çizgisini savunan Bardella, iktisadi bir ‘ulusal vatanseverlikten’ yana olduğunu ve AB tarafından müzakere edilen ticaret anlaşmalarını sona erdirmek için çalıştığını söyleyerek, partisinin ‘balıkçıların çıkarlarına aykırı’ metinlere oy vermediğini sözlerine ekledi.

Bardella’nın geçen hafta Floransa’da düzenlenen AP grubu ‘Kimlik ve Demokrasi’ toplantısında, “Avrupa Afrika için beş yıldızlı bir pansiyon olamaz,” şeklindeki yorumlarına tepki gösteren Olivier-Zandronis, “Paris kaldırımları ile Calais’deki derme çatma kampların pansiyonlarla ortak bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz?” diye sordu.

Bardella, Fransa topraklarındaki herkese sağlık hizmeti sağlayan Devlet Tıbbi Yardımına (AME) karşı olduğunu belirterek, AME’nin yılda 1 milyar avrodan fazla maliyeti olduğunu ve göçmenlere maliyete katkıda bulunmadan ücretsiz sağlık hizmeti sağladığını savundu.

Olivier-Zandronis ayrıca Bardella’ya meslektaşlarının 2020 yılında AB’nin köleliği insanlığa karşı işlenen bir suç olarak tanımasına karşı oy kullandıklarını hatırlattı ve Bardella’nın görüşünü sordu.

Bardella köleliği insanlığa karşı bir suç olarak gördüğünü fakat bu konuların ‘yönetimine karışmanın’ AB’nin görevi olmadığını söyledi.

Röportajın daha çok ‘siyasi bir tartışma’ olduğunu söyleyen ve Olivier-Zandronis’e ‘notlarını okumayı bırakmasını’ ve gazetecilik okullarının ‘eskisi gibi olmadığını’ iddia eden Bardella, en sonunda gazeteciye, “Hangi siyasi parti için üyelik kartınız var hanımefendi?” diye sordu.

Pazar günü yayınladığı basın açıklamasında RCI, Barbara Olivier-Zandronis’in radyodan ‘gazetecilik ve editoryal yükümlülüklerini’ yerine getiremediğine inandıklarından dolayı öğleden sonra 1 haberlerinin sunumundan alındığını teyit etti. Radyo, bununla birlikte, muhabirin radyonun bir parçası olmaya devam ettiğini söyledi.

Aralarında Fransa’nın dış bölgelerden sorumlu eski bakan Victorin Lurel’in de bulunduğu üç Guadeloupea milletvekili ve iki senatör tarafından imzalanan açık mektupta, “Barbara Olivier-Zandronis’in doğru haberciliğe olan bağlılığının ve işini vicdanlı bir şekilde yapma arzusunun [öğleden sonra 1 haber bülteninden çıkarılmasıyla] cezalandırıldığını görmek son derece üzücüdür, özellikle de bu davranışından dolayı yaptırım uygulanması gereken kişi Bay Jordan Bardella iken,” deniliyor.

Açık mektupta Olivier-Zandronis’in medya özgürlüğü ve gazetecilerin korunması gerekçesiyle görevine iade edilmesi çağrısında bulunuluyor.  Yeşillerin AP seçimlerindeki lider adayları Renew Europe, Marie Toussaint, Stéphane Séjourné ve LFI (Boyun Eğmeyen Fransa) lideri Jean-Luc Mélenchon da gazeteciye destek açıklaması yaptı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English