Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransa’da Yeni Halk Cephesi’nde “iç uyum” sancıları: Mélenchon meselesi

Yayınlanma

Fransa’nın yeni sol ittifakı Yeni Halk Cephesi (NFP), anketlere bakılırsa önümüzdeki erken seçimlerde Emmanuel Macron’un ittifakını geride bırakıyor ve Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’inin (RN) ardından ikinci sırada yer alıyor.

Bununla birlikte ittifakı oluşturan partiler arasındaki gerilim gün geçtikçe su yüzüne çıkıyor. Tartışmaların odağında, Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) Jean-Luc Mélenchon ve yaptığı tercihler yer alıyor. Bunun yanı sıra, İsrail’in Gazze’yi işgali ve iktisadi politikaları ilişkin tutumlar da arka planda ittifakı dağıtıcı bir işlev görebilir.

NFP ilan edildikten iki gün sonra Mélenchon’un bir gecede partisinde “birliği” savunan kimi ılımlıları tasfiye etmeye başladığı iddiası diğer sol liderlerin öfkeli tepkisine yol açmıştı.

Mélenchon’dan ‘savaş çığırtkanlarına’ karşı mücadele sözü

Partide “birlik yanlılarının” tasfiyesi mi?

Mélenchon, daha önce kendisinin “aşırı tutumlarını ve kışkırtıcı nutuklarını” eleştiren üst düzey parti arkadaşlarını LFI’nın aday listesinden çıkardı.

Mélenchon daha sonra yaptığı açıklamada, “Ömür boyu adaylık diye bir şey yoktur,” dedi ve parlamento grubunun “sadakat ve siyasi tutarlılığının” çok önemli olduğunu ekledi.

Dışarıda bırakılanlar arasında Raquel Garrido, Danièle Simonnet, Hendrik Davi, Frédéric Mathieu ve Alexis Corbière gibi isimler bulunuyor.

Sosyalist Parti (PS) lideri Olivier Faure bunu “skandal” olarak nitelendirdi. Mélenchon tarafından dışlananların birçoğu Halk Cephesi tipi bir ittifakın güçlü savunucuları olarak görülüyordu.

Sola yakın sayılan Le Monde gazetesine göre ise bu, “LFI içinde hüküm süren otoriter ve mezhepçi uygulamaların bir başka işareti” olarak kayıtlara geçti.

Birlik içindeki diğer partiler de LFI’daki iç çekişmelerden memnun değil. Yeşiller’in ulusal sekreteri Marine Tonderlier, olaylar karşısında “fazlasıyla şok olduğunu” söyledi.

Fransa’da “Halk Cephesi” içindeki gerilimler şimdilik sönümlendi

LFI’dan bazı isimler Mélenchon’a kazan kaldırdı

Görevden almalar LFI’nın önde gelen isimlerinin öfkeli tepkisine yol açarken, birçok kişi Mélenchon’un “otokratik tavrını” kınadı.

Muhalif bir LFI milletvekili olan François Ruffin, X’te yaptığı açıklamada, “Boyun Eğmeyen Fransa’nın liderliği, duruma ayak uydurmak bir yana, en kötü planlara tenezzül ediyor. Kendimizi kandırmayalım: ülke için barış ve demokrasi, parti için korku ve vahşet saltanatı isteyemezsiniz,” dedi.

Milletvekili listesine alınmayan Corbière, “Tüm bunlar bir tasfiye, tek bir kişinin sorumlu olduğu siyasi bir cezalandırma: Jean-Luc Mélenchon, kendi hesaplaşmasını yapıyor. Bu tür yöntemlerle toplumu daha demokratik hale getiremezsiniz. Özel şirketler bile bu şekilde hareket etmez,” diye konuştu.

Yetenekli bir hatip ve tartışmacı olan Mélenchon, solun son dönemdeki en başarılı oy oranlarını elde etti ve 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 22 oy alarak Le Pen’in hemen ardından üçüncü oldu.

Eski bir troçkist iken 2000-2002 yıllarındaki sosyalist parti döneminde eğitim bakanlığı yapan Mélenchon, sonrasında Avrupa’daki AB karşıtı solun simge isimlerinden biri haline geldi.

Fransa’da Mélenchon’un partisine ‘Filistin’ eleştirileri

“Kadına şiddet” tartışması

Öte yandan Mélenchon ile ilgili tartışmalar bundan ibaret değil. Mélenchon’un, eşine şiddet uyguladığını itiraf etmesine rağmen Adrien Quatennens’e verdiği destek de ittifak içinde çatlaklara neden oluyor.

Quatennens meselesi, bir önceki sol ittifak NUPES’te de sorun yaratmıştı.

Quatennens 2022 yılında aile içi şiddetten hüküm giymiş ve dört ay ertelenmiş hapis cezası almıştı.

LFI’nın Somme seçim bölgesinde Yeni Halk Cephesi’nin adayı olarak ilan ettiği François Ruffin parti liderinin tercihlerine tepki gösterdi.

X’te yaptığı açıklamada Ruffin, “Teşekkür ederim, ama: Sizden herhangi bir görevlendirme ya da yetki istemedim. Sizin aptallığınızın, sekterliğinizin kaprislerine kapılmadım. Karısını döven, aile içi şiddet uygulayan bir adamı, büyük liderle aynı fikirde olmayan yoldaşlara tercih ediyorsunuz. Demokrasimiz sizden daha iyisini hak ediyor,” diye yazdı.

Macron kampanyasını “aşırı uçlara” salvolarla başlattı

Yeni Halk Cephesi’nin iktisadi programı

NFP’yi oluşturan partiler ekonomi, AB politikası ve Ukrayna konularında derin görüş ayrılıklarına sahipler fakat RN karşısında şanslarını artırmak için farklılıklarını şimdilik gizliyorlar.

Örneğin NPF büyük harcama taahhütleri içeren radikal bir program benimserken, LFI’nin emeklilik yaşını yılda 71,5 milyar avro maliyetle 60’a indirme siyaseti sadece bir “hedef” olarak belirlenmiş görünüyor. NFP, aylık asgari ücreti 1.600 avroya yükseltmeyi, temel gıdalara, elektriğe, gaza ve benzine tavan fiyat getirmeyi, Macron’un emeklilik yaşını 64’e çıkaran reformunu iptal etmeyi ve yeşil dönüşüme ve kamu hizmetlerine büyük yatırımlar yapmayı planlıyor.

NFP, rakamlarının tuttuğunu kamuoyuna göstermek için hızla harekete geçti. Sol partilerin yetkilileri cuma günü düzenledikleri ortak basın toplantısında, bloğun hükümetteki ilk üç yılında kamu gelirlerinin ilk olarak 2024’te şirketlerin süper kârlarına uygulanacak vergi ve varlık vergisinin yeniden düzenlenmesi yoluyla 30 milyar avro artacağını, 2025’te 100 milyar avroya, 2026’da ise 150 milyar avroya yükseleceğini söyledi.

Vergilendirme yoluyla elde edilecek bu gelir artışının, koalisyonun önerdiği hükümet harcamalarındaki önemli artışın (2026-2027’ye kadar yaklaşık 150 milyar avro) maliyetini karşılayacağı öne sürülüyor. NFP yetkilileri, programın Fransa’nın bütçe açığını artırmayacağını, fakat aynı zamanda azaltmayacağını da vurguladılar.

Fransa’da Ulusal Birlik, Halk Cephesi’ne karşı: Bardella başbakanlığa hazırlanıyor

Hükümetten NFP’ye “gerçekçi olma” eleştirisi

Buna karşın Macron’un iktidar koalisyonunu oluşturan iş dünyası yanlısı partiler ya da muhafazakâr Les Républicains gibi geçmişte hükümet kurmuş olanlar, ekonomik alternatifler için bastıran “irrasyonel” rakiplerinin aksine kendilerini “rasyonel” olarak tanımlıyorlar.

Macron’un maliye bakanı Bruno Le Maire perşembe günü ülkenin en büyük patron örgütü MEDEF toplantısında yaptığı konuşmada, “Fransa’nın mali manevra alanı yok,” dedi ve NFP ve RN tarafından önerilen politikaları “kamu maliyesinin durumuna uymayan hayal ürünü programlar” olarak tanımladı.

Le Maire, “Belli bir noktada, yapmaya başladığımız gibi bilançoyu kurtarmanın ve eski haline getirmenin zamanı geldi,” ifadelerini kullandı.

RN, programını nasıl finanse etmeyi planladığını açıklamazken, NFP bu konuda net görünüyor.

Sosyalist Parti birinci sekreteri Olivier Faure 14 Haziran Cuma günü yaptığı açıklamada, “Bu iddialı projenin tamamını, bu parayı verebilecek durumda olanların cebinden para alarak finanse edeceğimizden eminiz,” dedi ve “katkıda bulunabilecek herkese sivil yeniden silahlanma” çağrısında bulundu.

Fransız Ulusal Birlik lideri Bardella: Gönlüm Trump’tan yana

NFP’liler “ayrıntılı politika” taleplerinden bunaldı

Öte yandan NFP’nin önerdiği her politikayı ayrıntılı olarak maliyetlendirmeye zorlanması da dikkat çekiyor.
Örneğin henüz kesin maliyetlendirme yapılmadan Sosyalist Valérie Rabault geçen salı günü Les Échos gazetesine verdiği demeçte solun ortak programının üç yılda 106 milyar avroya mal olacağını söyledi.

Röportajın yayınlanmasından birkaç saat sonra LFI bir açıklama yayınlayarak Rabault’nun tahmininin “NFP’nin maliyetlendirmesine uymadığını” ve “önümüzdeki günlerde ortak bir basın toplantısında sunulacağını” söyledi.

LFI üyesi Coquerel, “Bize yapılan muamele adil değil. Bizden bu kadar çok ayrıntı istenip diğerlerinden istenmemesi hâlâ garip, her ne kadar yeni bir çerçeve ortaya koyan sadece biz olduğumuz için bunları vermemizin istendiğini anlasam da,” diyerek medyaya sitem etti.

Öte yandan NFP’nin daha soldan eleştirmenleri ise, yeni ittifakın da neoliberal “bütçe disiplini” meselesinde kesin bir şey söylemekten kaçındığına işaret ediyorlar.

Genel olarak, NFP’nin iktisadi programı Keynesyen talep yönetimine, zenginler için yüksek vergilere ve satın alma gücünü, kamu hizmetlerini ve ekolojik dönüşümü iyileştirmek için kamu yatırımlarına geri dönüşe işaret ediyor.

Programda ayrıca devlet planlamasına geri dönülmesitalebi de var. NFR’ye göre devlet, yeniden dağıtımı, önceliklere yatırımı ve ekolojik ihtiyaçları organize eden ekonomik bir aktör olarak geri dönmeli.

Avrupa sağı, AB karşıtlığını bırakıyor

Ukrayna ve İsrail meselesinde ana akıma göz kırpılıyor

7 Ekim’den sonra NUPES’i dağıtan en önemli faktörlerden biri, Mélenchon’un Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunu kınamayı reddetmesiydi.

Fakat görünüşe bakılırsa, NPF Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısını “terör” olarak kınadı. 

NPF ayrıca Rusya ve Vladimir Putin’i “saldırganlık savaşı” nedeniyle kınarken, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemek adına gerekli silahların temin edilmesi taahhüdünde bulundu.

Mélenchon ve partisine yönelik yaygın bir biçimde dile getirilen “antisemitizm” suçlamaları, özellikle Fransa’daki Yahudi cemaati içerisinde Le Pen ve RN’ye desteği artırmış durumda.

Financial Times Le Pen iktidarına hazırlanıyor

“Uzlaşma” Hollande’a kadar uzanır mı?

Öte yandan Mélenchon’un müttefikleri bile birliği korumak için daha uzlaşmacı bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu söylüyor.

AP’de LFI’yı yöneten Manon Aubry, “Kampanya şüphesiz daha kolektif olacak,” dedi. Aubry, solun kazanması halinde partinin kendi başbakan seçimini “dayatmayacağını” söyledi.

Halk Cephesi’nin sürprizi ise eski sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande’ın da ittifaktan milletvekili adayı olmak istediğini açıklamasıyla geldi.

Hollande’ın kendi bölgesi Corrèze’de aday olması kendi partisini bile şaşırtırken, PS lideri Faure, konudan haberdar olmadığını söyledi.

Seçilmesi halinde Hollande, beşinci cumhuriyet döneminde Ulusal Meclis’te yer alan ikinci eski cumhurbaşkanı olacak. Diğeri Valéry Giscard d’Estaing idi.

Hollande, aşırı sağın Fransa’nın 1945’te Nazi işgalinden kurtuluşundan bu yana hiç olmadığı kadar iktidara yakın olduğu göz önüne alındığında, bunun “istisnai bir durum için istisnai bir karar” olduğunu söyledi.

Hollande, PS iktidarında Fransa’nın neoliberal iktisadi politikalara tam dönüşünde önemli bir figür olarak akıllara kazınmıştı.

“Sorumlu” Le Pen’e karşı “sorumsuz” Mélenchon

Başka bir açıdan bakıldığında, hem Fransız müesses nizamı, hem de batı medyası RN ve Le Pen iktidarına kendilerini hazırlıyor gibi görünüyorlar.

Le Pen’in İsrail’e verdiği büyük destek, Mélenechon’un Filistin’e dostluğu ile kıyaslandığında daha “kabul edilebilir” görünürken, kılık kıyafet meselesi bile RN liderini, LFI lideri karşısında “sorumluluk sahibi” gösteriyor.

LFI milletvekilleri, Ulusal Meclis’e “özensiz kıyafetler” ile gelmekle suçlanıyor. Financial Times’a göre LFI milletvekillerinin yaklaşımı, Le Pen’in RN’yi sorumlu bir hükümet partisi olarak sunma çabalarıyla tezat oluşturuyor.

FT, Le Pen’in milletvekillerine “şık giyinmeleri” için verdiği talimat olan “kravat stratejisine” işaret ediyor.

Ifop’un geçen yıl yaptığı bir ankete göre kamuoyu Mélenchon’u sağcı rakibinden “daha kutuplaştırıcı, daha az profesyonel ve daha az başkanlık yanlısı” olarak görüyor.

AVRUPA

Avusturya’da seçim zamanı: Özgürlük Partisi birinciliğe göz kırpıyor

Yayınlanma

Avusturya’nın sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) pazar günü yapılacak ulusal seçimlerde %28’lik tarihi bir oranla Halk Partisi (ÖVP) ile birinci sırayı paylaşacağı tahmin edilse de partinin şansölyelik umudu pek mümkün görünmüyor.

FPÖ daha önce bölgesel ve ulusal düzeyde hükümet koalisyonlarının bir parçası oldu, fakat henüz ulusal bir seçimde zafer elde edemedi veya bir üyesi şansölye olarak görev yapmadı.

Euractiv’e konuşan FPÖ Milletvekili Elisabeth Dieringer, partiye verilen desteğin artmasıyla ilgili olarak, “İnsanları dikkatle dinliyoruz. Fikrimizi her gün değiştirmiyoruz. Bu yüzden insanların kalplerine, zihinlerine ve günlük sorunlarına ulaşıyoruz,”dedi.

Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde FPÖ, ÖVP’nin %24,52’lik oy oranına karşılık %25,4’lük oy oranıyla birinci olmuştu.

FPÖ, eski FPÖ lideri ve eski başbakan yardımcısı Heinz-Christian Strache’nin, dönemin başbakanı Sebastian Kurz’un merkez sağ ÖVP koalisyonu olan Avusturya hükümetinin çöküşüyle sonuçlanan “İbiza olayı”n a karışmasının ardından, 2019’dan bu yana Herbert Kickl liderliğinde güveni yeniden inşa etmek için çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta, iklim ve çevre konularını yeniden gündeme getiren Boris Fırtınası’nın Orta Avrupa üzerindeki etkisi nedeniyle seçim kampanyasında bir sarsıntı yaşandı.

“Bu konu daha önce kampanyada pek tartışılmıyordu. Şimdi ise tartışılıyor,” diyen Yeşiller Milletvekili Thomas Waitz Euractiv’e verdiği demeçte “aşırı sağ seçmenleri mobilize ettiğini” öne sürdü.

Avusturya’nın çok partili siyasi ortamında FPÖ’nün hükümet edebilmesi için %50+1 çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Başka bir deyişle, partinin gerekli çoğunluğu sağlamak için en azından bir başka partiyle koalisyon kurması gerekiyor.

Son anketler Şansölye Karl Nehammer’in Hıristiyan demokrat partisinin kurulacak koalisyonun temel taşı olacağını gösteriyor.

Parti, Özgürlük Partisi ile koalisyon kurmak ya da Sosyal Demokratlar (SPÖ) ve Yeşiller veya liberal NEOS gibi daha küçük bir küçük ortakla ittifak yapmak arasında seçim yapmak zorunda kalabilir.

SPÖ milletvekili Andreas Schieder Euractiv’e verdiği demeçte, “Bence biz Sosyal Demokratlar için bir şey çok açık. Aşırı sağ ile koalisyon yok,” dedi.

Avusturya Cumhurbaşkanı ve Yeşiller’in eski lideri Alexander van der Bellen’in anayasaya göre başbakan, başbakan yardımcısı ve bakanların atamalarını onaylaması gerektiğinden, başbakanlığı elde etmek FPÖ lideri Herbert Kickl için zor olabilir.

Geçen yıl yaptığı bir açıklamada van der Bellen, “Avrupa karşıtı bir partiyi, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşını kınamayan bir partiyi desteklemeye çalışan” hiç kimseye “yemin ettirmeyeceğini” belirtmişti ki, bu nitelemeler şüphesiz Kickl’in partisi için de geçerli.

ÖVP Milletvekili Lukas Mandl Euractiv’e verdiği mülakatta, “Özgürlük Partisi’nin liste başı adayının hükümeti kuramayacağından kesinlikle eminim çünkü parlamentoda çoğunluğu bulamayacak,” dedi.

Kickl, Die Presse’ye verdiği mülakatta hükümet kurma şansının reddedilmesi ihtimaline değinerek cumhurbaşkanının “anayasayı çiğnemiş” olacağını savundu.

2000 yılında FPÖ’nün ÖVP ile birlikte ikinci büyük parti olarak hükümet koalisyonuna girmesinin ardından AB üye ülkeleri Avusturya ile ikili ilişkileri askıya almıştı. Fakat FPÖ 2019’da hükümete katıldığında böyle bir durum söz konusu olmadı.

Nitekim Yeşiller Milletvekili Thomas Waitz de “AB’den herhangi bir tepki beklemiyorum. Aksine tam tersini bekliyorum. Çok gürültülü bir sessizlik olacak,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Finlandiya, NATO karargahını Rusya sınırı yakınlarına konuşlandıracak

Yayınlanma

Finlandiya Savunma Bakanlığı, NATO kara kuvvetleri komuta merkezini Rusya sınırına 140 kilometre mesafedeki Mikkeli kentine konuşlandırma kararı aldı.

Savunma Bakanı Antti Hakkänen, Mikkeli’nin hâlihazırda Finlandiya Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına ev sahipliği yaptığını belirterek, “NATO üssü ile birleştirilerek, ulusal savunmamızın koordinasyonu ile NATO’nun savunma kabiliyetlerinin koordinasyonu arasında mümkün olan en iyi sinerjiyi elde edeceğiz,” dedi.

Bakanlık açıklamasına göre, normal şartlar altında üs, NATO tatbikatlarından ve ‘bölgedeki diğer barışçıl faaliyetlerden’ sorumlu olacak.

Olası bir kriz durumunda ise karargâh, NATO kara kuvvetlerinin operasyonlarını yönetecek. Karargâhta hem müttefik ülkelerden hem de Fin savunma kuvvetlerinden personel görev yapacak.

Iltalehti gazetesinin daha önce bildirdiğine göre, Mikkeli üssü, ABD’nin doğu kıyısındaki Norfolk’ta bulunan karargâhın yönetimi altında faaliyet gösterecek.

Bu kentin seçilmesinin birkaç nedeni bulunuyor: Hâlihazırda bir Fin ordu karargâhı ve bir havalimanına sahip olması, ayrıca Bakan Hakkänen’in memleketi olan Güney Savo bölgesinin başkenti olması.

NATO karargâhının Mikkeli’de kurulmasına yönelik hazırlıklar ilkbaharda kamuoyuna duyurulmuştu.

Finlandiyalı yetkililer, Ukrayna’daki savaşın devam etmesi ve Rusya’nın sınırda ‘göç krizi yaratma girişimleri’ karşısında ‘önleyici caydırıcılığı güçlendirmek’ amacıyla bu kararı aldıklarını bildirdi.

Finlandiya Savunma Bakanı, Mikkeli’de ittifak askerlerinin konuşlandırılması konusunda çeşitli NATO ülkeleriyle görüşmeler yaptığını kaydetti.

Bakan, amaçlarının bu güçlerin ‘kriz durumlarında’ ülkeye hızlıca ulaşabilmesini sağlamak olduğunu belirterek, ‘sınırdaki gergin atmosfere’ de dikkat çekti.

Yle kanalının aktardığına göre Finlandiya, Mikkeli üssüne ek olarak Rovaniemi veya Sodankylä’da yeni bir NATO karargâhı açmayı da değerlendiriyor.

Finlandiya’nın güney ve kuzeyinde iki NATO karargâhı kurulacak

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İtalya, emisyon kuralları revizyonunda 9 AB ülkesinin desteğini aldı

Yayınlanma

İtalya İktisadi Kalkınma Bakanı Adolfo Urso, AB otomobil emisyon mevzuatının revizyonunun 2026’dan 2025’e çekilmesi önerisine dokuz AB ülkesinin desteğini aldıklarını açıkladı.

Bakan, İtalya’nın çağrısını desteklemeye hazır yeterli sayıda AB üyesi ülke olduğunu savuncu.

Urso, “Bazı ülkeler teklifimizle ilgili görüşlerini Konseyde dile getirirken, bazıları da yaptığım ikili görüşmelerde dile getirdiler: Özellikle Romanya, Slovakya, Letonya, Malta, Kıbrıs, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden bahsediyorum; ayrıca İspanya ve dün de Almanya ile görüştüm,” dedi.

Böylece Urso’nun önerisini destekleme potansiyeli olan AB üyesi ülke sayısı dokuza yükseldi.

Urso, “Hazırladığımız rapor aracılığıyla, şu anda 2026 sonu olarak belirlenen revizyon maddesinin daha erken uygulanmasını talep etmeye hazır yeterli çoğunlukta ülke olduğuna inanıyorum. Bunun 2025 yılının ilk yarısına çekilmesini teklif edeceğiz,” diye ekledi.

İtalya’nın önerisi, yeşil dönüşümü desteklemek için daha fazla ortak mali kaynak çağrısında bulunuyor ve şu anda hem Brüksel hem de Berlin tarafından karşı çıkılan biyoyakıtlara ve elektrikli araçlara geçişte “teknolojik tarafsızlık” olarak adlandırılan şeye katkıda bulunmak için hidrojene yer bırakıyor.

Fakat Başbakan Giorgia Meloni’nin hükümeti uzun zamandır AB’nin Yeşil Mutabakat’ına, özellikle de 2035 yılına kadar içten yanmalı motorların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına şüpheyle yaklaşıyordu.

Urso’nun, hükümeti bu hedefe bağlı kalan Alman Şansölye Yardımcısı Robert Habeck ile yaptığı görüşmenin ardından bu tutum değişiyor gibi görünüyor.

Almanya Ekonomi Bakanlık Müsteşarı Sven Giegold, Urso’nun Habeck ile görüşmesine ilişkin haberlerle ilgili olarak “açıklığa kavuşturulması gereken yanlış anlaşılmalardan” söz etse de Urso gazetecilere yaptığı açıklamada “herhangi bir yanlış anlaşılma olmadığını” söyledi.

Urso, “Habeck ile bu tedbirleri görüştüğümüzü söyledim ve o da kendileri için 2035 hedefinin amiral gemisi olarak kalması gerektiğini yineledi. Gerçekten de, bu hedefi koruyabilecek ama aynı zamanda ona ulaşmak için gerekli koşulları yaratabilecek bir ana yoldan bahsediyoruz,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English