Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransa’da Yeni Halk Cephesi’nde “iç uyum” sancıları: Mélenchon meselesi

Yayınlanma

Fransa’nın yeni sol ittifakı Yeni Halk Cephesi (NFP), anketlere bakılırsa önümüzdeki erken seçimlerde Emmanuel Macron’un ittifakını geride bırakıyor ve Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’inin (RN) ardından ikinci sırada yer alıyor.

Bununla birlikte ittifakı oluşturan partiler arasındaki gerilim gün geçtikçe su yüzüne çıkıyor. Tartışmaların odağında, Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) Jean-Luc Mélenchon ve yaptığı tercihler yer alıyor. Bunun yanı sıra, İsrail’in Gazze’yi işgali ve iktisadi politikaları ilişkin tutumlar da arka planda ittifakı dağıtıcı bir işlev görebilir.

NFP ilan edildikten iki gün sonra Mélenchon’un bir gecede partisinde “birliği” savunan kimi ılımlıları tasfiye etmeye başladığı iddiası diğer sol liderlerin öfkeli tepkisine yol açmıştı.

Mélenchon’dan ‘savaş çığırtkanlarına’ karşı mücadele sözü

Partide “birlik yanlılarının” tasfiyesi mi?

Mélenchon, daha önce kendisinin “aşırı tutumlarını ve kışkırtıcı nutuklarını” eleştiren üst düzey parti arkadaşlarını LFI’nın aday listesinden çıkardı.

Mélenchon daha sonra yaptığı açıklamada, “Ömür boyu adaylık diye bir şey yoktur,” dedi ve parlamento grubunun “sadakat ve siyasi tutarlılığının” çok önemli olduğunu ekledi.

Dışarıda bırakılanlar arasında Raquel Garrido, Danièle Simonnet, Hendrik Davi, Frédéric Mathieu ve Alexis Corbière gibi isimler bulunuyor.

Sosyalist Parti (PS) lideri Olivier Faure bunu “skandal” olarak nitelendirdi. Mélenchon tarafından dışlananların birçoğu Halk Cephesi tipi bir ittifakın güçlü savunucuları olarak görülüyordu.

Sola yakın sayılan Le Monde gazetesine göre ise bu, “LFI içinde hüküm süren otoriter ve mezhepçi uygulamaların bir başka işareti” olarak kayıtlara geçti.

Birlik içindeki diğer partiler de LFI’daki iç çekişmelerden memnun değil. Yeşiller’in ulusal sekreteri Marine Tonderlier, olaylar karşısında “fazlasıyla şok olduğunu” söyledi.

Fransa’da “Halk Cephesi” içindeki gerilimler şimdilik sönümlendi

LFI’dan bazı isimler Mélenchon’a kazan kaldırdı

Görevden almalar LFI’nın önde gelen isimlerinin öfkeli tepkisine yol açarken, birçok kişi Mélenchon’un “otokratik tavrını” kınadı.

Muhalif bir LFI milletvekili olan François Ruffin, X’te yaptığı açıklamada, “Boyun Eğmeyen Fransa’nın liderliği, duruma ayak uydurmak bir yana, en kötü planlara tenezzül ediyor. Kendimizi kandırmayalım: ülke için barış ve demokrasi, parti için korku ve vahşet saltanatı isteyemezsiniz,” dedi.

Milletvekili listesine alınmayan Corbière, “Tüm bunlar bir tasfiye, tek bir kişinin sorumlu olduğu siyasi bir cezalandırma: Jean-Luc Mélenchon, kendi hesaplaşmasını yapıyor. Bu tür yöntemlerle toplumu daha demokratik hale getiremezsiniz. Özel şirketler bile bu şekilde hareket etmez,” diye konuştu.

Yetenekli bir hatip ve tartışmacı olan Mélenchon, solun son dönemdeki en başarılı oy oranlarını elde etti ve 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 22 oy alarak Le Pen’in hemen ardından üçüncü oldu.

Eski bir troçkist iken 2000-2002 yıllarındaki sosyalist parti döneminde eğitim bakanlığı yapan Mélenchon, sonrasında Avrupa’daki AB karşıtı solun simge isimlerinden biri haline geldi.

Fransa’da Mélenchon’un partisine ‘Filistin’ eleştirileri

“Kadına şiddet” tartışması

Öte yandan Mélenchon ile ilgili tartışmalar bundan ibaret değil. Mélenchon’un, eşine şiddet uyguladığını itiraf etmesine rağmen Adrien Quatennens’e verdiği destek de ittifak içinde çatlaklara neden oluyor.

Quatennens meselesi, bir önceki sol ittifak NUPES’te de sorun yaratmıştı.

Quatennens 2022 yılında aile içi şiddetten hüküm giymiş ve dört ay ertelenmiş hapis cezası almıştı.

LFI’nın Somme seçim bölgesinde Yeni Halk Cephesi’nin adayı olarak ilan ettiği François Ruffin parti liderinin tercihlerine tepki gösterdi.

X’te yaptığı açıklamada Ruffin, “Teşekkür ederim, ama: Sizden herhangi bir görevlendirme ya da yetki istemedim. Sizin aptallığınızın, sekterliğinizin kaprislerine kapılmadım. Karısını döven, aile içi şiddet uygulayan bir adamı, büyük liderle aynı fikirde olmayan yoldaşlara tercih ediyorsunuz. Demokrasimiz sizden daha iyisini hak ediyor,” diye yazdı.

Macron kampanyasını “aşırı uçlara” salvolarla başlattı

Yeni Halk Cephesi’nin iktisadi programı

NFP’yi oluşturan partiler ekonomi, AB politikası ve Ukrayna konularında derin görüş ayrılıklarına sahipler fakat RN karşısında şanslarını artırmak için farklılıklarını şimdilik gizliyorlar.

Örneğin NPF büyük harcama taahhütleri içeren radikal bir program benimserken, LFI’nin emeklilik yaşını yılda 71,5 milyar avro maliyetle 60’a indirme siyaseti sadece bir “hedef” olarak belirlenmiş görünüyor. NFP, aylık asgari ücreti 1.600 avroya yükseltmeyi, temel gıdalara, elektriğe, gaza ve benzine tavan fiyat getirmeyi, Macron’un emeklilik yaşını 64’e çıkaran reformunu iptal etmeyi ve yeşil dönüşüme ve kamu hizmetlerine büyük yatırımlar yapmayı planlıyor.

NFP, rakamlarının tuttuğunu kamuoyuna göstermek için hızla harekete geçti. Sol partilerin yetkilileri cuma günü düzenledikleri ortak basın toplantısında, bloğun hükümetteki ilk üç yılında kamu gelirlerinin ilk olarak 2024’te şirketlerin süper kârlarına uygulanacak vergi ve varlık vergisinin yeniden düzenlenmesi yoluyla 30 milyar avro artacağını, 2025’te 100 milyar avroya, 2026’da ise 150 milyar avroya yükseleceğini söyledi.

Vergilendirme yoluyla elde edilecek bu gelir artışının, koalisyonun önerdiği hükümet harcamalarındaki önemli artışın (2026-2027’ye kadar yaklaşık 150 milyar avro) maliyetini karşılayacağı öne sürülüyor. NFP yetkilileri, programın Fransa’nın bütçe açığını artırmayacağını, fakat aynı zamanda azaltmayacağını da vurguladılar.

Fransa’da Ulusal Birlik, Halk Cephesi’ne karşı: Bardella başbakanlığa hazırlanıyor

Hükümetten NFP’ye “gerçekçi olma” eleştirisi

Buna karşın Macron’un iktidar koalisyonunu oluşturan iş dünyası yanlısı partiler ya da muhafazakâr Les Républicains gibi geçmişte hükümet kurmuş olanlar, ekonomik alternatifler için bastıran “irrasyonel” rakiplerinin aksine kendilerini “rasyonel” olarak tanımlıyorlar.

Macron’un maliye bakanı Bruno Le Maire perşembe günü ülkenin en büyük patron örgütü MEDEF toplantısında yaptığı konuşmada, “Fransa’nın mali manevra alanı yok,” dedi ve NFP ve RN tarafından önerilen politikaları “kamu maliyesinin durumuna uymayan hayal ürünü programlar” olarak tanımladı.

Le Maire, “Belli bir noktada, yapmaya başladığımız gibi bilançoyu kurtarmanın ve eski haline getirmenin zamanı geldi,” ifadelerini kullandı.

RN, programını nasıl finanse etmeyi planladığını açıklamazken, NFP bu konuda net görünüyor.

Sosyalist Parti birinci sekreteri Olivier Faure 14 Haziran Cuma günü yaptığı açıklamada, “Bu iddialı projenin tamamını, bu parayı verebilecek durumda olanların cebinden para alarak finanse edeceğimizden eminiz,” dedi ve “katkıda bulunabilecek herkese sivil yeniden silahlanma” çağrısında bulundu.

Fransız Ulusal Birlik lideri Bardella: Gönlüm Trump’tan yana

NFP’liler “ayrıntılı politika” taleplerinden bunaldı

Öte yandan NFP’nin önerdiği her politikayı ayrıntılı olarak maliyetlendirmeye zorlanması da dikkat çekiyor.
Örneğin henüz kesin maliyetlendirme yapılmadan Sosyalist Valérie Rabault geçen salı günü Les Échos gazetesine verdiği demeçte solun ortak programının üç yılda 106 milyar avroya mal olacağını söyledi.

Röportajın yayınlanmasından birkaç saat sonra LFI bir açıklama yayınlayarak Rabault’nun tahmininin “NFP’nin maliyetlendirmesine uymadığını” ve “önümüzdeki günlerde ortak bir basın toplantısında sunulacağını” söyledi.

LFI üyesi Coquerel, “Bize yapılan muamele adil değil. Bizden bu kadar çok ayrıntı istenip diğerlerinden istenmemesi hâlâ garip, her ne kadar yeni bir çerçeve ortaya koyan sadece biz olduğumuz için bunları vermemizin istendiğini anlasam da,” diyerek medyaya sitem etti.

Öte yandan NFP’nin daha soldan eleştirmenleri ise, yeni ittifakın da neoliberal “bütçe disiplini” meselesinde kesin bir şey söylemekten kaçındığına işaret ediyorlar.

Genel olarak, NFP’nin iktisadi programı Keynesyen talep yönetimine, zenginler için yüksek vergilere ve satın alma gücünü, kamu hizmetlerini ve ekolojik dönüşümü iyileştirmek için kamu yatırımlarına geri dönüşe işaret ediyor.

Programda ayrıca devlet planlamasına geri dönülmesitalebi de var. NFR’ye göre devlet, yeniden dağıtımı, önceliklere yatırımı ve ekolojik ihtiyaçları organize eden ekonomik bir aktör olarak geri dönmeli.

Avrupa sağı, AB karşıtlığını bırakıyor

Ukrayna ve İsrail meselesinde ana akıma göz kırpılıyor

7 Ekim’den sonra NUPES’i dağıtan en önemli faktörlerden biri, Mélenchon’un Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunu kınamayı reddetmesiydi.

Fakat görünüşe bakılırsa, NPF Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısını “terör” olarak kınadı. 

NPF ayrıca Rusya ve Vladimir Putin’i “saldırganlık savaşı” nedeniyle kınarken, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemek adına gerekli silahların temin edilmesi taahhüdünde bulundu.

Mélenchon ve partisine yönelik yaygın bir biçimde dile getirilen “antisemitizm” suçlamaları, özellikle Fransa’daki Yahudi cemaati içerisinde Le Pen ve RN’ye desteği artırmış durumda.

Financial Times Le Pen iktidarına hazırlanıyor

“Uzlaşma” Hollande’a kadar uzanır mı?

Öte yandan Mélenchon’un müttefikleri bile birliği korumak için daha uzlaşmacı bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu söylüyor.

AP’de LFI’yı yöneten Manon Aubry, “Kampanya şüphesiz daha kolektif olacak,” dedi. Aubry, solun kazanması halinde partinin kendi başbakan seçimini “dayatmayacağını” söyledi.

Halk Cephesi’nin sürprizi ise eski sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande’ın da ittifaktan milletvekili adayı olmak istediğini açıklamasıyla geldi.

Hollande’ın kendi bölgesi Corrèze’de aday olması kendi partisini bile şaşırtırken, PS lideri Faure, konudan haberdar olmadığını söyledi.

Seçilmesi halinde Hollande, beşinci cumhuriyet döneminde Ulusal Meclis’te yer alan ikinci eski cumhurbaşkanı olacak. Diğeri Valéry Giscard d’Estaing idi.

Hollande, aşırı sağın Fransa’nın 1945’te Nazi işgalinden kurtuluşundan bu yana hiç olmadığı kadar iktidara yakın olduğu göz önüne alındığında, bunun “istisnai bir durum için istisnai bir karar” olduğunu söyledi.

Hollande, PS iktidarında Fransa’nın neoliberal iktisadi politikalara tam dönüşünde önemli bir figür olarak akıllara kazınmıştı.

“Sorumlu” Le Pen’e karşı “sorumsuz” Mélenchon

Başka bir açıdan bakıldığında, hem Fransız müesses nizamı, hem de batı medyası RN ve Le Pen iktidarına kendilerini hazırlıyor gibi görünüyorlar.

Le Pen’in İsrail’e verdiği büyük destek, Mélenechon’un Filistin’e dostluğu ile kıyaslandığında daha “kabul edilebilir” görünürken, kılık kıyafet meselesi bile RN liderini, LFI lideri karşısında “sorumluluk sahibi” gösteriyor.

LFI milletvekilleri, Ulusal Meclis’e “özensiz kıyafetler” ile gelmekle suçlanıyor. Financial Times’a göre LFI milletvekillerinin yaklaşımı, Le Pen’in RN’yi sorumlu bir hükümet partisi olarak sunma çabalarıyla tezat oluşturuyor.

FT, Le Pen’in milletvekillerine “şık giyinmeleri” için verdiği talimat olan “kravat stratejisine” işaret ediyor.

Ifop’un geçen yıl yaptığı bir ankete göre kamuoyu Mélenchon’u sağcı rakibinden “daha kutuplaştırıcı, daha az profesyonel ve daha az başkanlık yanlısı” olarak görüyor.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English