Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransız çiftçilerin Paris kuşatması başladı

Yayınlanma

Fransa’da protestocu çiftçiler, 30 Ocak (salı) boyunca Paris’i trafiğe kapatacak barikatlarla kuşatmaya hazırlanıyor.

Fransa’nın başkentine giden otoyolları kapatmak için yüzlerce kereste traktörü ve saman balyası yığınları kullanarak hükümet ile karşı karşıya gelmeyi planlayan çiftçiler, daha fazla taviz elde etmek için pazartesi günü traktör, römork ve hatta biçerdöver konvoylarını anayollara konuşlandırdılar.

Bazı protestocular, hükümetin taviz vermemesi durumunda barikatlarda kalmak için yiyecek, su ve çadırlarla geldi.

‘Sonumuz sizin için kıtlık anlamına gelir’

France 24’e konuşan 52 yaşındaki organik meyve bahçeleri çiftçisi Christophe Rossignol, “Fransız tarımını savunmaya geldik. Krizden krize gidiyoruz,” derken bazı araçlar, ‘Çiftçi olmadan gıda olmaz’ ve ‘Sonumuz sizin için kıtlık anlamına gelir’ yazılı pankartlar taşıdı.

Protestocular, ‘çiftliklere nadiren gitmek’ ve ayakkabılarını nadiren kirletmekle’ suçladıkları bakanlar tarafından görmezden gelindiklerini hissettiklerini söylüyorlar.

Fransız çiftçiler ‘Paris’i kuşatmayı’ planlıyor

Hükümetten Paris’e polis yığınağı

Hükümet, protestocuların başkente girme çabalarını durdurmak için çoğu Paris bölgesinde olmak üzere 15.000 polis memurunun konuşlandırıldığını duyurdu. Subaylar ve zırhlı araçlar da Paris’in taze gıda malzemeleri merkezi olan Rungis pazarında konuşlandırıldı.

Paris bölgesi trafik yetkilileri, şehrin ana uluslararası havaalanının hemen kuzeyindeki A1 otoyolunda, başkentin doğusundaki Disneyland tema parkının yakınındaki A4’te ve genellikle yoğun olan diğer otoyollarda tıkanıklıklar olduğunu bildirdi.

FNSEA tarım sendikası başkanı Arnaud Rousseau, RTL radyosuna verdiği demeçte, “Amacımız Fransız halkını rahatsız etmek ya da hayatını mahvetmek değil. Amacımız, krize hızla çözüm bulması için hükümete baskı yapmak,” dedi.

Eylemler Belçika’ya da sıçradı

Komşu Belçika’daki çiftçiler de başkent Brüksel dahil olmak üzere bazı ana yollara ulaşan trafiği durdurmak için barikatlar kurdular. Protestoların çoğu ülkenin Fransızca konuşulan bölgesinde gerçekleşiyor.

Belçika’nın batısındaki Tournai’den bir çiftçi olan Clémente Glorieux, tarım üreticilerinin ‘bıktığını’ söyledi ve “Bir noktada, ister idari ister finansal olsun, bize kurallar ve kısıtlamalar dayatılır. Bu bir süredir zararlı, bu yüzden kendimize geleceğimiz hakkında sorular sormaya başlıyoruz,” dedi.

Glorieux ve Paris çevresindeki barikatlardaki çiftçiler, AB’nin 27 ülkesinden liderlerin Ukrayna’ya mali desteğe odaklanan bir zirve için Brüksel’de bir araya geleceği perşembe gününe kadar protestolara devam etmeyi hedeflediklerini söylediler.

Paris bölgesinden çiftçi ve protestocu Jean-Baptiste Benoit, “Yemek için ihtiyacımız olan her şeye, mangallara ve kendimizi rüzgardan korumak için bir saman duvarına sahibiz. Ekipmanımız var ve sağ salim yerleşiyoruz!” dedi.

Avrupa çapında çiftçi isyanı büyüyor

Taksi şoförlerinden çiftçilere destek

Fransız çiftçiler, mahsul yetiştirmek ve hayvan beslemek için gübre, enerji ve diğer girdiler için daha yüksek fiyatların gelirlerini tükettiğini vurguluyorlar.

Protestocular ayrıca, Fransa’nın büyük ölçüde sübvanse edilen tarım sektörünün aşırı regüle edildiğini ve tarım üreticilerinin daha düşük maliyetler ve daha az kısıtlamayla karşı karşıya kaldığı ülkelerden yapılan gıda ithalatından zarar gördüğünü savunuyorlar.

FNSEA lideri Rousseau, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Avrupa’ya artan ihracatlarının Avrupalı meslektaşları için ‘savunulamaz’ olduğunu söyleyerek, Ukraynalı şeker üreticilerini örnek verdi.

Öte yandan ülkenin diğer bölgelerinde çiftçilere destek eylemleri de düzenleniyor. Taksi şoförleri, araç yavaşlatma gösterileri ile protestolara dahil olurken, Fransız yetkililer, halkın ‘mümkünse toplu taşıma araçlarına geçmelerini’ tavsiye etti.

Fransa’nın Mercosur endişe sürüyor

Bugün Gabriel Attal hükümetinin, geçen hafta açıklanan önlemlerin gıda üretiminin daha kazançlı, daha kolay ve daha adil olması gerektiği yönündeki taleplerinin gerisinde kalmasının ardından, çiftçi sendikalarıyla yapılan müzakerelerle birlikte bugün yeni önlemler açıklaması bekleniyor.

Attal, geçen cuma günü yaptığı açıklamada, AB ile Latin Amerika ticaret bloğu Mercosur arasında müzakere edilen serbest ticaret anlaşmasına itirazlarının sürdüğünü söylemişti. Özellikle Fransız ve İrlandalı tarımcılar, anlaşma ile birlikte Avrupa pazarının Latin Amerika ülkelerinden gelen ucuz gıda ürünlerine açılmasından endişe ediyor.

Ulusal Birlik’ten hükümete: Yeşil Mutabakat’tan ayrılın

Öte yandan Ulusal Birlik (RN) başkanı ve RN’nin AP seçimlerinde liste başı Jordan Bardella, pazartesi sabahı RMC’ye verdiği röportajda “Başbakan Gabriel Attal’ın Yeşil Mutabakat’tan vazgeçmesini bekliyorum,” dedi.

RN, daha önce, bu keskinlikte bir ‘Yeşil Mutabakat’tan ayrılma’ çağrısı yapmamıştı. Parti, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yeşil dönüşümde ‘düzenleyici bir duraklama’ çağrısını, ardından Avrupa Halk Partisi (EPP) ve Avrupa Muhafazakarlârı ve Reformistleri (ECR) tarafından Avrupa Parlamentosu’nda talep edilen moratoryumu desteklemişti.

Avrupa Parlamentosu RN delegasyonu başkanı Jean-Paul Garraud, Pazartesi günü Euractiv Fransa‘ya verdiği demeçte, pratikte bunun, en azından Yeşil Mutabakat’ın halihazırda kabul edilmiş olan metinlerini ‘kınamak’ ve hükümetin ‘yaptığı hataları kamuoyu önünde kabul etmesini’ sağlamak anlamına geldiğini söyledi.

Bardella da ‘sorunun% 90’ının Brüksel’de’ olduğunu öne sürdü.

AVRUPA

Starmer: Avrupa’nın Ukrayna’yı savunmak için adım atması gerek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Avrupalı müttefiklerin Ukrayna’nın Rusya ile mücadelesine yardım etmek için devreye girmesi gerektiğini söyledi.

POLITICO’ya özel bir mülakat veren Birleşik Krallık lideri, önümüzdeki günlerde ve haftalarda Trump’ın dönüşüyle birlikte ortaya çıkacak herhangi bir barış girişiminde, İngiliz askerlerinin barışı koruma rolüyle görevlendirilmesi de dahil olmak üzere, “tam bir rol” oynamayı taahhüt etti.

Fakat Stermer, Ukrayna’nın diğer tüm müttefiklerinin askeri desteği artırmasının ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Rusya ile müzakereler için “mümkün olan en güçlü konuma” getirmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.

Trump’ın dönüşünün Avrupa’nın Ukrayna için çok daha fazlasını yapması gerektiği anlamına gelip gelmediği sorusuna Starmer, “Evet, bence toplu olarak daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Bence bu Avrupa genelinde kabul görüyor,” cevabını verdi.

Starmer diğer ülkelere “ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini” söylemediğinde ısrar etti fakat “şu anda dünyadaki çatışmalar açısından farklı bir bağlamda yaşadıklarının” altını çizdi.

Britanya, Ukrayna’da askeri üs kurmayı değerlendirecek

Kasım ayındaki seçim zaferinin ardından Pazartesi günü göreve başlayacak olan Trump, savaşı bir gün içinde sona erdireceğini söyleyerek Ukrayna’nın müttefiklerini telaşlandırdı.

Bu konuda bir zaman çizelgesi olmasa bile, Trump’ın ekibi barış müzakerelerinde ısrar etmenin bir yolunu hızla bulacağına inanıyor.

Bu hafta Dışişleri Bakanı adayı Marco Rubio, Ukrayna ve Rusya’nın uzlaşmaya varması gerektiğini söyledi. 

İngiliz askerlerinin Ukrayna’ya konuşlanıp konuşlanmayacağı yönündeki bir soruya doğrudan cevap vermeyi reddeden Starmer, “Kendimizi çok aşıyoruz. … Ukrayna bir savaş durumunda. İster savaş ister müzakere olsun, Ukrayna’nın mümkün olan en güçlü konumda olması gerekiyor,” dedi.

Tüm bunlara rağmen İşçi Partisi lideri, zamanı geldiğinde İngiliz personelin bir rol üstlenerek orada bulunacağı konusunda kararını vermiş görünüyor.

Starmer, “Kesin rollerle ilgili tartışmaların önüne geçmek istemiyorum ama biz üzerimize düşen tüm rolü oynayacağız. Açıkçası bunun ne anlama geldiği konusunda pek çok tartışma var. Benim için önemli olan ilkeleri aklımızda tutmamız: Bu kalıcı olmalı, etkili olmalı ve caydırıcı olmalı çünkü en kötüsü kalıcı olmayan ve önümüzdeki yıllarda Rusya’nın daha da saldırganlaşmasına yol açacak bir çatışmaların durdurulmasıdır,” ifadelerini kullandı.

Baerbock ile Scholz arasında Kiev’e yardım tartışması

Starmer, Trump’ın Avrupa’nın güvenliği ve küresel ticaret için oluşturduğu riskler konusunda “diplomatik olmaya” özen gösterdi.

Trump ile eylül ayındaki akşam yemeği de dahil olmak üzere birkaç kez konuştuğunu kaydeden İngiliz lider, “ABD burada hayati bir rol oynamıştır. Bunu takdir etmeliyiz. Beklediğiniz gibi ABD ile her gün birlikte çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. Seçilmiş Başkan Trump’ın da ABD’nin bu meselenin çözümündeki hayati rolünü çok iyi bildiğinden kesinlikle eminim,” dedi.

Starmer, ABD ile bir ticaret anlaşması konusunda görüşmeler yapmak istediklerini de açıkça ifade ettiğini aktardı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Frontex: Düzensiz göçmen sayısı yüzde 38 azaldı

Yayınlanma

AB’nin sınır koruma birimi Frontex’e göre Akdeniz, Atlantik ya da AB’nin doğu ve güneydoğu sınırları üzerinden AB üyesi ülkelere gelen göçmenlerin sayısı geçen yıl yüzde 38 azalarak 239.000’e düştü.

Frontex, bunun başlıca nedeni olarak AB’nin Tunus ve Libya gibi ülkelerle mülteci savunma anlaşmaları imzalamış olmasını gösterdi.

Frontex’in salı günü açıkladığı üzere, bu düşüşün başlıca nedeni Orta Akdeniz rotası olarak adlandırılan güzergahta önemli ölçüde daha az geçiş yaşanmış olması.

2024 yılında bu rota üzerinden İtalya’ya sadece 67.000 mülteci girdi. 2023 yılında bu sayı 163.000’di ki bu 2024’e kıyasla yüzde 59 daha fazlaydı.

Frontex İcra Direktörü Hans Leijtens’e göre bunun nedeni “başta Tunus olmak üzere Kuzey Afrika ülkeleriyle daha iyi işbirliği yapılması.”

Fakat aynı zamanda kaçış rotaları da her zamanki gibi değişmeye başladı. Özellikle Libya’nın doğusundan Yunanistan’a uzanan Doğu Akdeniz rotasını kullanan mültecilerin sayısı yüzde 14 artarak 69.000’e yükselirken, Batı Afrika’dan İspanyol Kanarya Adalarına geçenlerin sayısı da yüzde 18’lik bir artışla yaklaşık 47.000 oldu.

Rusya ve Belarus üzerinden AB’ye geçenlerin sayısı da 17.000 ile bir önceki yıla göre oldukça yüksekti. Fakat bunların yüzde 80’i, askerlik hizmetinden kaçmak isteyen Ukraynalılardı.

AB’nin göç savunması konusunda Tunus ve Libya ile işbirliği yapması AB’ye deniz yoluyla geçiş sırasında ölenlerin sayısında da artışa yol açıyor çünkü mülteciler bir kez daha daha daha tehlikeli rotaları kullanmak zorunda kalıyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) istatistiklerine göre, Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşırken ölen mültecilerin sayısı azaldı: 2024’te 2.333 olan bu sayı, 2023’te 3.155 idi. IOM’ye göre 2014’ten bu yana Akdeniz’den Avrupa’ya kaçarken ölenlerin toplam sayısı 31.272.

Fakat örgütün özellikle yüksek belgeleme standartları gerektiren rakamlarının çok düşük olduğu düşünülüyor. Buna ek olarak, Batı Afrika’dan Kanarya Adalarına geçiş sırasında ölenlerin sayısı geçen yıl arttı.

İspanyol sivil toplum kuruluşu Caminando Fronteras 2024 yılında en az 9.757 kişinin öldüğünü ve bu sayının bir önceki yıla göre yarı yarıya daha fazla olduğunu kaydetti.

Öte yandan göçmenler söz konusu olduğunda özellikle Alman hükümeti, mültecileri eksik istihdam görülen mesleklerde işgücü olarak kullanabileceği “bürokratik olmayan bir yaklaşım” benimsiyor.

Örneğin, uzun zamandır Suriyeli mültecilerin, özellikle de Almanya’da henüz kazançlı bir iş bulamamış olanların, geri dönüşüne odaklanılıyor. Fakat Federal Kalkınma Bakanı Svenja Schulze çarşamba günü Şam’a yaptığı bir ziyaret sırasında, Alman sağlık sistemini çalışmalarıyla destekleyen 5.800 Suriyeli doktorun bir istisna olduğunu ve Almanya’nın bu insanların çalışmalarına “bağımlı” olduğu için “bu insanları elinde tutmakta çıkarı olduğunu” söyleye biliyor.

Schulze’ye göre, önemli sayıda Suriyeli doktor yeniden yapılanmaya katkıda bulunmak için ülkelerine dönmeyi düşünüyor. Mülteci doktorları kaybetmeden bunu mümkün kılmak için Berlin, şu anda korumaya muhtaç olanların menşe ülkelerine gider gitmez koruma statülerini kaybetmelerini öngören bir yönetmeliği değiştirmeye hazırlanıyor.

Schulze ayrıca Almanya’daki hastanelerin Suriye’deki hastanelerle işbirliği yapmasını öngören hastane ortaklıkları kurulması ihtimalini de değerlendiriyor.

Schulze’ye göre bu sayede Suriyeli doktorlar Almanya’dan Suriye için çalışabilecek.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baerbock ile Scholz arasında Kiev’e yardım tartışması

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Ukrayna’ya yapılacak yeni yardımı ülkesinin katı harcama kısıtlamalarının gevşetilmesi koşuluna bağlayarak hükümet içinde sert bir siyasi tartışmanın fitilini ateşledi.

Siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden Alman liderler 23 Şubat’ta yapılacak federal seçimler öncesinde Ukrayna’ya 3 milyar avroluk bir yardım paketinin kabul edilmesi için bastırıyor. Eğer gerçekleşirse, bu yardım şimdiye kadar herhangi bir müttefikten gelen en büyük yardım paketi olacak.

Fakat Scholz, yardım paketini ancak yeni borçlanmayla ödenmesi halinde destekleyeceğini söyledi. Alman siyaset arenasında tartışmalı bir talep olan bu durum, yardım paketinin hızlı bir şekilde geçme ihtimalini çok düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda seçim öncesinde kilit konulardan biri haline gelen harcamalar konusundaki anlaşmazlığı da alevlendiriyor.

Scholz çarşamba günü geç saatlerde Alman televizyonuna verdiği demeçte, “Eğer herkes bunun kredilerle finanse edilmesi konusunda anlaşırsa ben yine de desteklerim,” dedi.

Bu ayın başlarında Alman medya kuruluşu Spiegel, Yeşiller’den Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi’nden Savunma Bakanı Boris Pistorius’un 3 milyar avroluk yardım paketi için bastırdıklarını ama Scholz’un öneriyi engellediğini bildirdi.

Bild’de yer alan habere göre ise, çarşamba günü yapılan kabine toplantısı sırasında Scholz, Baerbock’a seslenmeye çalıştı fakat Baerbock toplantıyı terk etti.

Baerbock ile Pistorius’un hazırladığı paket, ilave Iris-T hava savunma bataryaları, Patriot füzeleri, on adet kundağı motorlu obüs ve daha fazla topçu mühimmatı içeriyor.

Baerbock Şansölyenin vetosunu açıkça eleştirirken, Scholz ana mesele olarak finansman kaygılarını gösteriyor.

Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve mali açıdan muhafazakar Hür Demokrat Parti (FDP) gibi sağ eğilimli partiler Ukrayna’ya yardımı destekliyor ama Almanya’nın yapısal bütçe açığını acil durumlar dışında gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 0,35’i ile sınırlayan anayasal “borç freninin” gevşetilmesine genel olarak karşı çıkıyor ve bu da yardımın nasıl finanse edileceği konusunda bir anlaşmazlık yaratıyor.

Scholz şimdi Ukrayna yardımının ek borçlanmayla finanse edilebilmesi için parlamentonun acil durum ilan etmesini istiyor. Şansölye seçim kampanyası sırasında defalarca normal bütçe harcamalarını kullanmanın Almanya’nın sosyal refah sistemi ve emekli maaşları pahasına Ukrayna’ya yardım etmek anlamına geleceğini savundu.

CDU’lu kıdemli parlamenter Jürgen Hardt, Şansölyenin son talebinin “Ukrayna’ya yardım etmemek için bir bahane olarak kullanıldığını” ileri sürdü ve “Şansölyenin seçim kampanyası sırasında aksi takdirde Alman emeklilerden para alınması gerekeceğini ciddi bir şekilde iddia etmesi, cüretkarlık açısından aşılamaz,” dedi.

Hardt, Alman vergi mükellefini asıl yaralayacak olanın yeni borç faizlerini ödemek olduğunu, Ukrayna’daki “başarısızlığın” ise “daha pahalı ve ekonomi için daha kötü” bir sonuç doğuracağını savundu.

FDP’li siyasetçiler de Scholz’un talebini sert bir dille eleştirdi. FDP’nin genel sekreteri Marco Buschmann X’te yazdığı yazıda, “[Scholz] şimdi de Ukrayna’nın aksi takdirde eli boş gideceği tehdidiyle Federal Meclis’e 3 milyar avro için şantaj yapmak istiyor,” dedi.

Genelde daha fazla borç almaktan yana olan Yeşiller üyeleri bile Scholz’u sert bir dille eleştirerek, onu seçim öncesinde Ukrayna yardımını engellemek istemekle suçladı.

Bütçe komitesinde yer alan Yeşiller milletvekili Sebastian Schäfer, X’te yaptığı açıklamada, “Görünüşe göre Şansölyelik, Federal Meclis’te çoğunluğa sahip olmamak için hararetle bir yol arıyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English