Ortadoğu
Gantz ve Eisenkot İsrail hükümetinden ayrıldı

İsrail Savaş Kabinesi üyeleri Benny Gantz ve Gadi Eisenkot, Binyamin Netanyahu başbakanlığındaki olağanüstü hâl hükümetinden istifa ettiğini duyurdu.
Netanyahu’nun Gazze’deki saldırılar sonrasına ilişkin 8 Haziran’a kadar bir planı onaylamaması halinde partisinin hükümetten çekileceği tehdidinde bulunan Gantz dün akşam “Hükümetten üzülerek resmi olarak istifa ettiğimi duyuruyorum” açıklamasını yaptı.
Netanyahu’nun, İsrail’in “gerçek zafere doğru ilerlemesini” engellediğini savunan Gantz, Netanyahu’nun siyasi mülahazalara dayalı kararlar aldığını belirtti. Gantz, Netanyahu’ya “mümkün olan en kısa sürede” erken seçim çağrısında bulunarak, Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı da hükümetten çekilmeye davet etti.
ABD Başkanı Joe Biden’ın ortaya koyduğu esir takası teklifini desteklediğini belirten Gantz, Netanyahu’dan bu anlaşmayı sağlaması için cesaretli olmasını istedi.
Eski Genelkurmay Başkanı Eisenkot da Netanyahu’ya gönderdiği istifa mektubunda, “Başbakanlığını yaptığınız kabine, savaşın hedeflerine ulaşması için gerekli kararları almadı” ifadesini kullandı. Bu kararların alınmamasının İsrail’in stratejik durumuna ve ulusal güvenliğine zarar verdiğini vurgulayan Eisenkot, Netanyahu’ya hitaben, “Son dönemde aldığınız kararların ülkenin çıkarlarına uygun olmadığını gördük” değerlendirmesinde bulundu.
Gantz ile Eisenkot’un istifası hükümetin düşeceği anlamına gelmiyor. İsrail’de hükümetin kurulması ve görevde kalması için 120 milletvekilinden 61’inin güvenoyunu alması gerekiyor. Mevcut hükümet ise Gantz ile Eisenkot’tan önce dahi mecliste 64 milletvekilinden güvenoyu almıştı.
Ancak söz konusu istifalarla, Netanyahu karşıtı muhalefetin ve İsrailli esir yakınlarının Hamas’la esir takası anlaşması yapılması konusunda yaptıkları baskının artacağı düşünülüyor.
“Şimdi zamanı değil”
Öte yandan Gantz’ın istifası sonrası Netanyahu, sosyal medya üzerinden yaptığı yazılı açıklamada, “Ey Benny (Gantz), İsrail birçok cephede varoluşsal bir savaş veriyor. Şimdi bu durumu bırakmanın zamanı değil, güçlerini birleştirmenin zamanıdır” dedi. Kapısının Siyonist partilere açık olduğuna dikkati çeken Netanyahu, “Kapım, düşmanlarımıza karşı zafer kazanmaya ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamaya hazır her Siyonist partiye açık olacaktır” ifadelerini kullandı.
Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise istifa edenlerin yerine Savaş Kabinesi’ne kendisinin alınmasını istedi.
Gazze’deki savaşın en büyük destekçilerinden biri olan Ben-Gvir, “Başbakandan, beni Savaş Kabinesi’ne dahil etmesini istedim. Artık cesur kararlar almanın, güneydeki (Gazze sınırı), kuzeydeki (Lübnan sınırı) halkın ve genel olarak tüm İsrail’in güvenliğini sağlamanın ve gerçek bir caydırıcılık oluşturmanın zamanı geldi” ifadesini kullandı.
Öte yandan ana muhalefet lideri Yair Lapid, istifaları memnuniyetle karşılayarak bunun “önemli ve isabetli bir karar” olduğunu belirtti. Lapid, “Bu aşırılık yanlısı hükümeti düşürmenin ve esirleri geri getirecek, güvenliğini ve İsrail’in uluslararası konumunu yeniden tesis edecek aklıselim bir hükümetin kurulmasının zamanı geldi” ifadesini kullandı.
“Evimiz İsrail” Partisi lideri Avigdor Liberman ise istifaların geç de olsa iyi olduğunu ve “Siyonist koalisyon kurma zamanının geldiğini” dile getirdi.
Ortadoğu
İngiltere Suriye yaptırımlarından bazılarını kaldırdı

Mart ayında Merkez Bankası dahil Suriye ekonomisini etkileyen kurumlar üzerindeki yaptırımlarını kaldıran İngiltere Suriye yaptırımlarından bazılarında daha geri adım attı. İçişleri ve Savunma bakanlıkları gibi güvenlikle ilgili kurumların dondurulan malvarlıklarını serbest bıraktı.
Reuters’ın haberine göre İngiliz Maliye Bakanlığı’nın internet sitesinde yayımlanan bildiride, Suriye İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Genel İstihbarat Müdürlüğü’nün daha önce dondurulan mal varlıkları üzerindeki kısıtlamaların kaldırıldığı bildirildi.
Kararın gerekçesine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmazken, mart ayında da Suriye Merkez Bankası ve aralarında bankalar ve petrol şirketlerinin de bulunduğu 24 kuruluşun varlıkları üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmıştı.
Mart ayındaki kararın ardından açıklama yapan İngiliz hükümeti “Bu yaklaşım, Suriye’nin öncülüğü ve ev sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecine destek dahil olmak üzere, Suriye halkının ülkelerini ve ekonomilerini yeniden inşa etmelerine yardımcı olma kararlılığımızın altını çiziyor. Suriye’de geçici (hükümet) otoritelerini eylemleriyle değerlendirmeye devam edeceğiz” demişti.
İngiltere, Suriye’de HTŞ’nin kurduğu geçici hükümeti resmi olarak henüz tanımasa da Suriye savaşı boyunca HTŞ’nin “sivil savunma kolu” gibi hareket eden Beyaz Baretlileri (Beyaz Miğferler) fonladı. İngiliz hükümeti, dezenformasyonlarıyla bilinen “Beyaz Baretliler”e son mali yardımını da HTŞ’nin liderliğindeki örgütler Şam’a yürürken yaptı.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı, geçen yıl aralık ayında hükümetin “Suriye’deki son gelişmeler ışığında” Beyaz Baretlilere yeni yardım yapacağı duyurdu. 2023’te “Beyaz Baretliler”e 2 milyon sterlin (yaklaşık 88,5 milyon lira) destek verildiği hatırlatılan açıklamada, gruba ek olarak 300 bin sterlin (yaklaşık 13 milyon lira) daha destek sağlanacağı belirtildi.
Beyaz Baretliler Suriye savaşı boyunca birçok yerde çektikleri sahte video ve fotoğraflarla tanınıyorlar. Batının “Esad rejimi kimyasal silah kullandı” yalanlarının baş aktörü olan örgüt en büyük kışkırtmalarından birine 2018’de Doğu Guta’da imza atmıştı.
Ortadoğu
Trump yönetiminin İran’a sunduğu teklif: BAE modeli

BAE modeli nükleer tesisler için ihtiyaç duyulan zenginleştirilmiş uranyumun ülke içinde üretimini yasaklarken ithaline izin veriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington ile Tahran arasında bu hafta sonu yapılacak dolaylı müzakerelerin üçüncü turu öncesinde ABD’nin sivil nükleer reaktörler işletmesi için İran’a izin verebileceğini ancak kendi uranyumunu zenginleştirmesine karşı çıktığını belirtti.
The Free Press’te yayınlanan bir podcast programına konuk olan Rubio, İran’ın tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer bazı ülkeler gibi, sivil amaçlı düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu ithal edebileceğini söyledi.
Rubio, şöyle konuştu: “Eğer İran sivil bir nükleer program istiyorsa, bunu diğer birçok ülke gibi yapabilirler; yani zenginleştirilmiş uranyumu ithal ederler. Eğer gerçekten bunu istiyorlarsa barışçıl, sivil bir nükleer programa giden bir yol var. Ama uranyumu zenginleştirmede ısrar ederlerse, nükleer silah programı olmayan ama uranyum zenginleştiren tek ülke olurlar ki bu da sorun yaratır.”
Tamamen sonlandırma talebinden geri adım
Wall Street Journal’a (WSJ) göre bu öneri, geçen ay Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’ın dile getirdiği “nükleer programın tamamen sonlandırılması” talebinden önemli bir geri adım anlamına geliyor. Rubio’nun açıklamalarına göre İran, nükleer reaktörlerini işletmeye devam edebilecek ancak nükleer silah üretimine giden yol, uranyumu zenginleştirme yasağı ile tıkanmış olacak.
Bu öneri aynı zamanda İran’ın nükleer programının tamamen sonlandırılmasını öngören “Libya modeli”nde ısrar eden İsrail ile ABD’yi karşı karşıya getirebilir.
BAE modeli için İran ne diyor?
ABD’nin sunduğu teklif, her ne kadar İran’a “sivil nükleer program” hakkı tanısa da İran’ın nükleer yakıt için dışa bağımlı hale gelmesini de öngörüyor. Bu da Tahran açısından siyasi ve stratejik bir geri adım anlamına gelebilir.
İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in kıdemli danışmanı Ali Şamhani, bu öneriyi Roma’daki görüşmeler sırasında reddederek “BAE modeli”ni kabul etmediklerini açıkça dile getirmişti. BAE, nükleer programının sivil kalacağı güvencesini vermek için uranyumu kendi imkanları ile zenginleştirmek yerine ithal ediyor.
İthal yakıta güvenmiyor
Princeton Üniversitesi’nde nükleer politika uzmanı olan eski İranlı yetkili Seyyid Hüseyin Museviyan’a göre Tahran, 1980’lerde ve 1990’ların başında ABD’nin Avrupa ülkelerinin yakıt sağlamasına izin vermesi halinde zenginleştirilmiş uranyumu ithal etmeyi kabul etmeye hazırdı, ancak Washington bu teklifi reddetti.
Obama ve Biden yönetimlerinde müzakereci olarak görev yapan Richard Nephew da 2015 anlaşmasına giden süreçte benzer fikirlerin gündeme geldiğini, ancak İran’ın daima kendi yakıtını üretme isteğini koruduğunu ve ithalata güvenmediğini söyledi. Nephew, WSJ’ye yaptığı açıklamada, “Ortak girişimler ve uluslararası nükleer yakıt tedariki konuları on yıllardır tartışılıyor. Ancak konu her zaman aynı yere geliyor: İran, yakıtın zamanında kendilerine sağlanacağına güvenmiyor” dedi.
İran’ın kabul etme ihtimali düşük
Brandeis Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Gary Samore’a göre İran’ın uranyum zenginleştirme programından tamamen vazgeçmesi son derece düşük bir ihtimal. Bu durumda Trump yönetiminin ya sıkı denetleme mekanizmaları altında sınırlı zenginleştirmeyi kabul etmesi ya da askeri seçeneği düşünmesi gerekeceğini iddia etti.
2015 tarihli nükleer anlaşmaya göre İran, uranyum zenginleştirme oranını 2031’e kadar %3,67 ile sınırlandırmayı kabul etmişti. Ancak ABD’nin 2018’de İsrail’in de teşvikiyle bu anlaşmadan çekilmesinden sonra İran’ın şu anda uranyumu %60 oranına kadar zenginleştirdiği belirtiliyor. Silahlarda kullanılan uranyumun ise en az yüzde 90 oranında zenginleşmiş olması gerekiyor.
İran’ın şu an en az altı nükleer bomba üretmeye yetecek miktarda yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu bildiriliyor.
Ortadoğu
Müzakereler sürerken ABD’den yeni İran yaptırımı

ABD’nin İran’la yürüttüğü nükleer müzakerelerin üçüncü turu için hazırlıklar sürerken yeni İran yaptırımı gündeme geldi. Amerikan yönetimi, İranlı bir LPG şirketini ve bağlı kuruluşları hedef alan yeni yaptırımlar açıkladı. Yeni yaptırımları kınayan İran bu yaptırımların “diyalog süreciyle çeliştiğini” belirtti.
Tahran ile Washington arasındaki nükleer müzakerelerin “beklenenden iyi gittiği” bir dönemde, ABD’den İran’ın enerji sektörüne yeni yaptırım geldi. ABD Hazine Bakanlığı, nükleer müzakerelerin üçüncü turuna günler kala, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) sektöründe önde gelen İranlı iş insanı Seyid Asadullah Emamjomeh ve onunla bağlantılı kurumsal ağı hedef alan yeni yaptırımlar açıkladı. Yaptırımlar, ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer müzakerelere rağmen sürdürdüğü “İran üzerinde azami baskı” politikası çerçevesinde geldi.
Yeni İran yaptırımı için ‘Hamas ve Husi’ gerekçesi
ABD Hazine Bakanlığı’nın açıklamasında, Emamjomeh ile Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yaşayan İngiliz ve İran vatandaşı oğlu Meisam Emamjomeh’in iştiraklerinin “İran yönetimine ve vekillerine gelir sağladığı” ileri sürüldü. Bakanlık, baba-oğulun “birden fazla İran ve BAE merkezli şirketi kullanarak yüz milyonlarca dolarlık bir LPG satış, taşıma ve teslimat ağının sahibi ve işletmecisi olduğunu ifade edip şu iddiada bulundu:
“Ham petrolün yanı sıra LPG, İran rejimi için önemli bir gelir kaynağı olmaya devam ediyor ve bu gelir, İran’ın nükleer ve gelişmiş konvansiyonel silah programlarının yanı sıra Hizbullah, Husiler ve Hamas gibi bölgesel vekil grupları ve ortakları finanse ediyor.”
Yeni yaptırımla ilgili yazılı açıklama yapan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi yaptırımların, Washington yönetiminin İran halkına karşı düşmanca tutumunun açık göstergesi olduğunu ve ABD’nin diyalog iddialarıyla çeliştiğini söyledi.
Bekayi, ABD’nin “siyasi baskı amacıyla zorbalık yaptığını” ve yaptırımların “hukuksuz” olduğunu belirtti.
Üçüncü tur bu cumartesi
Yeni yaptırım, El Arabi el Cedid’e konuşan kaynakların, “Tahran ile Washington arasındaki nükleer müzakerelerin beklenenden daha iyi ilerlediğini” söylediği bir dönemde açıklandı. Söz konusu kaynaklar, “Tahran ile Washington arasında önümüzdeki iki ay içinde -ki daha erken olması da muhtemel- bir anlaşma bekliyoruz. İran-Amerikan müzakereleri beklenenden daha iyi ilerliyor” demişti.
Haberde “Amerikan müzakerecisinin ciddi davranışlarının İran tarafını şaşırttığı; nükleer anlaşmazlıkla ilgisiz, gerçekçi olmayan taleplerin dile getirilmediği” belirtilerek “ABD, İran’ın prensipte uranyum zenginleştirme hakkını onaylıyor” ifadeleri kullanılmıştı. Kaynaklar, İran’ın da “nükleer programının barışçıl doğası konusunda güvence vermek için öneriler sunduğunu” söylemişti.
Tahran ile Washington arasında Umman’ın arabuluculuğunda başlayan nükleer müzakerelerin ilk turu önceki cumartesi Maskat’ta, ikinci turu da 19 Nisan’da Roma’da yapıldı. Üçüncü turun da bu cumartesi Umman’da yapılması planlanıyor.
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi
-
Dünya Basını1 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’