Bizi Takip Edin

AMERİKA

‘Gazze’de Türkiye’nin garantörlüğü çok uygun olur’

Yayınlanma

Trump hükümetinin en etkili isimlerinden, eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve NATO eski Genel Sekreter Yardımcısı Guy B. Roberts Harici’ye konuştu.

Önceki Başkan Donald Trump döneminde ABD’nin Nükleer, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Programları’ndan sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yürüten Guy B. Roberts, ayrıca NATO’nun kitle imha silahları politikasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Nükleer Politika Planlama Direktörlüğü görevlerini de yürüttü.

Roberts, şu anda McDill Hava Üssü Ortak Özel Harekât Üniversitesi’nde silah kontrolü ve nükleer silahların yayılmasıyla ilgili dersler vermektedir. Roberts’ın; dış ilişkiler, uluslararası kuruluşlar, stratejik konularda ikili ve çok taraflı müzakereler ile uluslararası hukuk alanında 40 yılı aşkın deneyimi bulunmaktadır.

MASA Strateji Merkezi’nin konuğu olarak Ankara’ya gelen Guy B. Roberts, Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı, İsrail-Hamas çatışması, Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye-NATO ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.

‘Blinken İsrail’e daha fazla destek toplamak için Türkiye’ye geldi’

 *ABD Dışişleri Bakanı Blinken Ankara’daydı. Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile görüştü. Görüşme sonrası ortak basın açıklaması yapılmaması dikkat çekti ve Fidan’ın Blinken’ın sarılma hamlesine karşılık vermeyip sadece elini sıkması basına yansıdı. Türk medyasında Blinken Ankara’da soğuk karşılandı şeklinde yankı buldu bu gelişme. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Washington-Ankara arasındaki soğukluğun bir yansıması mıydı? İkinci olarak Blinken’ın Türkiye’yi elindeki rehineleri serbest bırakması için Hamas’a daha fazla baskı yapmaya ikna etmeye çalıştığı ancak Ankara’nın buna yanaşmadığı söyleniyor. Washington’ın bu görüşmeden beklentisi neydi? İstediğini elde edemedi mi?

Elbette Dışişleri Bakanı, İsrail’e yardım etmek için bir destek koalisyonu kurmak ve temelde devam eden mevcut savaşa müdahale etmek için destek oluşturmak istiyordu. Sanırım ziyaretle yapmaya çalıştığı şey de buydu. Bir “ara” için destek almak ve aynı zamanda Hamas’ın saldırısı karşısında İsrail’e daha fazla destek sağlamak için birçok yere gittiğini biliyorum. Daha sonra da şu anda ellerinde bulunan 240 rehinenin serbest bırakılması için hangi prosedürlerin uygulanabileceğini ele almak istedi.

Gazze’de insani ara Hamas’ın işine yarar’

*Evet, ABD Başkanı Biden da insani bir aradan bahsediyor. Ancak İsrail o noktaya yaklaşmıyor. Gazze’de gıda krizi yaşanıyor. Elektrik yok, içme suyu yok. Bombalamalar devam ediyor. Peki Biden’ın bahsettiği bu insani ara nasıl mümkün olacak? Sizce İsrail neden buna yanaşmıyor?

Bana göre Netanyahu “savaştayız” dedi. Bir ara, insani bir duraklama yalnızca Hamas’ın direnmesine, savaşa katılmak ve yaptıklarına devam etmek için ihtiyaç duyduğu malzemeleri temin etmesine yardımcı olacaktır. Şu anda devam eden insani krize yardımcı olacağını umduğumuz ara… Ancak İsraillilerin, aranın (insani) maksadına ulaşmayacağı görüşünü benimsediğini düşünüyorum. Aslında bu şekilde bir durumda bir nevi ara vermek veya durdurmak daha da zor bir ortam yaratacaktır.

*İsrail’in yaptığı açıklamanın meşru olduğu düşünüyor musunuz?

Düşünmüyorum. Diğer yandan Hamas’ın 1400’ün üzerinde Yahudiyi öldüren saldırısı nedeniyle İsrail’e sempati duymadan duruma bakmak çok zor. Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük Yahudi katliamı.

*Ve bir ayda on bin Filistinli öldürüldü…

Öte yandan, sadece Hamas savaşçılarının değil, sivillerin de zarar görmesi ve ölümleri dikkate alınmaksızın aşırı güç kullanımı var ve bu da İsrail’in, yaptıklarına yönelik desteğin büyük bir kısmını kaybetmesine neden oldu.

*Şimdi de İsrail Gazzelileri yerlerinden çıkarıyor. Gazze’yi kuzey Gazze ve Güney Gazze olarak böldüler. Gazzelilere güneye kaçmalarını söylüyorlar ama onlar yoldayken İsrail yine de onları vuruyor. Bu aslında çok çelişkili.

Orada yaptığınız şeyle çatışmayı daha da genişletiyorsunuz. Biliyorsunuz Mısır, oraya gelip yaşayacak bir grup insanın olmasından memnun değil. Ürdün memnun değil. Zaten ülkelerinde çok sayıda mülteci yaşıyor. İsrail’in Suudi Arabistan’la geliştirmekte olduğu olumlu ilişkiler şu anda askıda. Herkes ilişkilerini İsrail’in (Gazze’ye) tepkisine göre değerlendiriyor. Bu, bölgede çok daha tehlikeli ve gergin bir durum yarattı.

‘Türkiye köprü konumunda’

*Türkiye’de şimdilerde aslında bir “garantörlük modeli” tartışılıyor. Türkiye bölgede iki devletli çözümün garantörü olabilir mi? Bu konudaki görüşünüzü soracaktım. Şunu da hatırlatmak isterim, eski İsrail Devlet Başkanı Weizman’ın “barış anlaşmasının İstanbul’da imzalanabileceği” hayali vardı. Bunu Türkiye eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e söylemişti. Bay Weizman’ın yıllar önceki, 30 yıl önceki hayali bu. Ne düşünüyorsunuz?

Evet, bunun Türkiye için çok uygun bir rol olacağını düşünüyorum. Türkiye bizim en önemli NATO müttefiklerimizden biridir. Önemli olmasının nedeni ise Ortadoğu ile Avrupa arasında bir köprü olmasıdır. Ve bölgede önemli bir yere sahip. Ancak bu rolü üstlenerek bölgede önemli bir lider olduklarını ispatlayacaklarını ve göstereceklerini düşünüyorum. Mükemmel bir çözüm olacağını düşünüyorum. Biliyorsunuz Oslo Anlaşmaları vardı. Birisi Norveç’in olup bitenlerle ne ilgisi olduğunu sorabilir. Ancak Türkiye’nin önemli bir rolü var ve böyle bir şeyin gerçekleşmesinde önemli bir çıkarı var.

‘Macron’un önerisi gerçekçi değil’

*Fransa Cumhurbaşkanı Macron İsrail’i ziyaret etti ve Netanyahu ile ortak basın açıklaması yaparak sözde IŞİD’e yönelik olduğu gibi Hamas’a karşı da küresel bir koalisyon, küresel askeri koalisyon kurmaları gerektiğini söyledi.

Eh, zor. Daha zor olacak. Çözümde payı olmayan ülkeler olacaktır. O yüzden bölgesel çözümün çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

*Türkiye şu anda bu anlaşmazlığın çözümü için bölgesel bir koalisyonun kurulması gerektiğini tartışıyor. Ne dersiniz?

Orta Doğu’da bölgesel bir çözüme sahip olmanın, Hamas ve İsrail’in işleri kendi başlarına çözmeye çalışmalarından çok daha olumlu ve muhtemelen daha istikrarlı bir çözüm süreci türü olduğunu düşünüyorum. Bunun ilerlemek için çok olumlu bir yol olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölgede olup biten her şey onları etkiliyor. Ve tüm bu ülkelerin kabul etmesi durumunda kilit ülke Suudi Arabistan olacak, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler de olacaktır. Bence bu çok iyi bir fikir. Bunu yüzde yüz destekliyorum.

‘ABD; Rusya, Çin ve İran’ı dengelemek için Ortadoğu’ya nükleer denizaltı gönderdi’

*ABD uzun bir süredir Orta Doğu’daki askeri varlığını azaltıyordu, ancak şu anda ABD’li yetkililer defalarca “İsrail’e daha fazla destek” ilan etti. Ve İsrail’e her gün giden binlerce ton mühimmatın yanı sıra artık bölgede ABD’nin nükleer enerjiye sahip bir denizaltısı da var. Bundan ne anlamalıyız? ABD ordusu Orta Doğu’ya güçlü bir şekilde geri mi dönüyor?

Denizaltının varlığının ne anlama geldiğine dair çok önemli bir soru bu. Bence dengelemeye çalıştıkları şey, ABD’nin bölgede hayati güvenlik çıkarlarına sahip olduğunun tanınmasıdır. Rusya’nın bölgeye ilgisi daha fazla. Ve açıkçası Çinliler de orada ilerleme kaydediyor. Bu onlara sadece bir işaret. ABD varlığını dengelemenin bir yolu olarak bölgedeki ülkelerle daha fazla ilişki kurduklarını biliyorsunuz. Bu çok endişe verici. Ve diğer yönü de İran’a, bu tür çatışmalara daha fazla müdahil olmalarının ABD ve bölgedeki ortaklarından olumsuz tepki alacağına dair bir mesajdır.

*Birkaç hafta önce Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ile röportaj yaptım. Bana ABD’nin Hamas’ın saldırısını önceden bildiğini ancak bu istihbaratı, bu bilgiyi kamuoyuna duyurmadığını söyledi. Bunu İsrail ile paylaşmadılar. Hamas’ın operasyonu öncesinde ABD’nin, bu askeri yardımı İsrail’e kaydırmak için Ukrayna’ya yaptığı yardımı azaltma kararı aldığını da söyledi. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Durum böyle olsaydı çok şaşırırdım. Çünkü eğer ABD saldırının yakın olduğuna dair istihbarata sahip olsaydı, bunu İsraillilere ileteceklerinden neredeyse yüzde yüz eminim. Bence oradaki asıl sorun, İsrail istihbaratının pek çok işaret ve sinyal görmesi ama bunu gerektiği gibi ciddiye almaması konusundaki kayıtsızlığıydı. İşte bu yüzden gafil avlandılar.

‘Türkiye NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri’

*ABD ile Türkiye arasındaki drone krizini sormak istiyorum. Sanırım ilk defa bir NATO üyesi başka bir NATO üyesine ait insansız hava aracını düşürdü. Bu NATO için ne anlama geliyor? ABD, Türkiye’nin Suriye’deki hamlesinden rahatsız mı? Türkiye’nin NATO’daki yerini nasıl tanımlarsınız?

Türkiye’nin NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri olduğunu düşünüyorum. Yine konumları nedeniyle, askeri yetenekleri nedeniyle.

‘Trump seçilirse Ukrayna’da savaşı bitirir’

*Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Valeriy Zaluzhny, geçen hafta The Economist dergisine verdiği röportajda, Rusya ile savaşın çıkmaza girdiğini söyledi. Ve savunmanın yerini mevzi savaşı alma riski var dedi. ABD basını, The Nation da nükleer savaşın yakın olduğunu ve Ukrayna’da ateşkese ihtiyaç duyulduğunu yazdı. ABD Başkanlık seçimleri yaklaşırken, özellikle Cumhuriyetçiler arasında, Ukrayna’ya yapılan yardım oldukça tartışmalı ve eleştiri topları altında. Washington bu savaşı desteklemeye ne kadar devam edebilir? Ayrıca Trump’ın yeniden seçimleri kazanmaya yakın olduğu söyleniyor. Donald Trump’ın seçimi kazanması durumunda Ukrayna’daki durumun değişeceğini düşünüyor musunuz?

Elbette, Başkan seçilirse bu sorunu 24 saat içinde çözeceğine dair açıklama yaptığını muhtemelen biliyorsunuzdur.

Sanırım Rusya ve Ukrayna’yı çatışmayı durdurmaya ve Rusların Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına neden olan toprak anlaşmazlığının nasıl çözüleceği konusunda bir süreç üzerinde anlaşmaya varmaya zorlamak ve teşvik etmekten bahsediyordu. Rusya, sanırım, gelip müzakere masasına oturmaya istekli olduklarına dair karışık sinyaller verdi. Şu ana kadar Ukraynalılar ilgilenmediklerini söylediler. Ama aynı zamanda onların eylemleri bir çıkmaza girmişti. Büyük olasılıkla, her iki taraf da birkaç ay boyunca birbirine karşı fazla ilerleme kaydedemeyecek.

*Trump yeniden seçilirse ne olur?

Tekrar seçilirse sözünün eridir. Dediğini yapacaktır.

*Son sorum İsveç’in NATO hedefi ile ilgili. İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin protokol Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak TBMM’ye gönderildi. İsveç’in NATO üyeliği karşılığında ABD ile F-16 anlaşması gündemdeydi. Sizce Türkiye istediğini alacak mı?

F16’lara gelince, kesinlikle. Bunun adil bir ifade olduğunu düşünüyorum. Benim anladığım kadarıyla niyet mektubunu zaten imzalamışlar. Bu aslında dahil olmanın adımlarından biri. Bildiğim kadarıyla buna karşı çıkacak bir kongre üyesi ya da kimse yok. Yani bunun bitmiş bir anlaşma olduğunu düşünüyorum.

Röportajın tamamını izlemek için:

AMERİKA

Birinci münazara sonucu: Demokratlar Biden’ın “korkunç” olduğunu düşünüyor

Yayınlanma

ABD Başkanı ve Demokratların başkan adayı Joe Biden ile eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı Donald Trump arasındaki ilk münazara Türkiye saatiyle 04:00’te başladı.

İkili kürtaj, göçmen meselesi, ekonomi ve diğer sıcak konularda tartışırken, ilk anketler kamuoyunun açık ara Trump’ın kazandığını düşündüğünü gösterdi. Münazaranın ardından CNN tarafından yapılan anlık bir ankete göre %33 Biden’ın kazandığını düşünürken %67 Trump’ı seçti.

Perşembe günkü münazara öncesinde New York Times/Siena College tarafından yapılan bir ankette, Trump yerine Biden’ı seçen muhtemel seçmenlerin yalnızca yüzde 51’i Biden’ın Demokratların adayı olmasını istediğini söyledi. Neredeyse bir o kadarı, yüzde 45’i, farklı bir aday olması gerektiğini söyledi.

Biden seçmenlerinin yüzde 53’ü ise Biden’ın “etkili bir başkan olmak için çok yaşlı” olduğuna “kesinlikle” ya da “kısmen” katıldıklarını söyledi.

Demokratlarda, Biden’ın tartışmayı kaybettiğine dair yaygın bir değerlendirme yapılıyor. Beyaz Saray yetkilileri Başkanın soğuk algınlığı geçirdiğini ve bu nedenle sesinin kısık olduğunu söyledi. Fakat Biden münazaranın başlarında da birkaç kez kelimeleri karıştırdı ve bazı cevaplarında takıldı.

Çekilme tartışmaları başladı

Bazı yorumcular, partinin ağustos ayındaki ulusal kongresinden önce Biden’ın başka bir aday lehine kenara çekilmesi için çağrılar yapılacağını ileri sürmeye başladı.

Biden ve Trump, kendi dönemlerinde güçlü bir ekonomi olduğunu savundu ve diğerini enflasyonu yükseltmekle suçladı.

Trump, Biden için, “Kötü bir iş çıkardı ve enflasyon ülkemizi öldürüyor. Bizi kesinlikle öldürüyor,” dedi ve kendi döneminde “her şeyin çok iyi gittiğini” söyledi.

Biden ise, iki yıl önce %9 ile zirve yapan ve o zamandan bu yana %3,25’e düşen enflasyonu, Trump’ın COVID-19 salgınını ele alışına ve “şirket açgözlülüğüne” bağladı. Biden, Trump döneminde “ekonominin çöktüğünü” ve göreve geldiğinde “yapmamız gereken şeyin işleri tekrar bir araya getirmeye çalışmak olduğunu” savundu.

Kongre binasına 6 Ocak 2021’de düzenlenen saldırı sorulduğunda Trump herhangi bir sorumluluk kabul etmeyi reddetti ve tutuklananların çoğunun masum olduğunu iddia etti.

Biden, Trump’ı ülke çapında kürtaj hakkının ortadan kaldırılmasından sorumlu tutarken, Trump da Biden’ı göçmen suçluların ABD’nin güney sınırından akın etmesine olanak sağlamakla itham etti.

Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda, ABD’nin “gerçek bir başkana, Putin’in saygı duyduğu bir başkana” sahip olması durumunda Rusya’nın müdahale edemeyeceğini savunan Trump’a verdiği cevapta Biden, “Devam et, Putin’in Ukrayna’ya girmesine ve kontrol etmesine izin ver, sonra da Polonya’ya ve diğer yerlere geçsin. Bakalım o zaman ne olacak. Neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yok,” iddiasında bulundu.

Reuters’a göre Ukrayna’daki savaşın nasıl sona erdirileceği, ABD’nin NATO’ya desteği konusundaki tartışmalar ve Avrupa ülkelerinin savaşa karşı çabalara yeterince katkıda bulunup bulunmadıkları, çatışmayla ilgili tartışmalara hakim oldu.

Demokratlar münazarayı “felaket” olarak nitelendirdi

Bu arada Trump, Truth Social’da Biden’ın tökezleme anlarını içeren videolar yayınlayarak Biden’ın zihinsel ve fiziksel kapasitesi hakkında alay etmeye devam etti ve “4 yıl dayanabilecek mi?” diye sordu.

Biden’ın yaşı, onu zayıf ve dengesiz göstermeyi amaçlayan videolar özellikle Cumhuriyetçi-muhafazakâr medya tarafından kullanılıyor.

POLITICO’nun münazara hakkında manşet haberlerinin tamamı, Demokratların Biden’ın münazara performansı karşısında duyduğu “şoku” anlatırken, bazı haberlerde başkanın yerine yeni bir adayın nasıl konabileceği tartışıldı.

POLITICO’da Biden’ın ekranda “kısık bir ses, dalgın gözler, solgun bir ten rengi ve duraklayan konuşmasıyla” göründüğü ve performansının zaman zaman anlaşılmaz olduğu ileri sürüldü.

Yayına konuşan 5 seçim kampanyası yorumcusu da Biden’ın performansının kötü ve zarar verici olduğuna işaret etti.

Eski Maryland Valisi Martin O’Malley’nin 2016 başkanlık kampanyasının eş başkanlığını yürüten New Hampshire’lı avukat ve Demokrat aktivist Jay Surdukowski, “Biden’ın işi bitti, bunu hemen söyleyelim,” dedi.

Eski bir Biden Beyaz Saray ve kampanya asistanı Biden’ın performansını “korkunç” olarak nitelendirdi ve kendilerine defalarca “Az önce ne dedi?” diye sormak zorunda kaldıklarını söyledi ve “Bu çılgınlık,” diye ekledi. 

Demokrat Temsilci Jared Huffmanise, “İyi değil,” diye yazdı.

Biden’ın yerine başkası aday olabilir mi?

Partinin teknik olarak, bir adayın adaylığı reddetmesi durumunda kurultayda yeni bir aday göstermeye yönelik bir sistemi olsa da, uzun yıllardır bu tür bir prosedür işletilmiş değil.

Demokratik Ulusal Komite’nin (DNC) kurallarına göre, diğer parti liderlerinin Biden’ı adaylıktan atabilecekleri bir mekanizma yok. Bunun yerine, partiden herhangi biri onun yerine geçmek isterse, kurultayda açık bir aday belirleme sürecine başvurmak zorunda.

Biden, bu yılki ön seçimlerde Biden’ı destekleme sözü veren ancak taahhütte bulunmayan yaklaşık 4.000 delegenin yaklaşık yüzde 95’ini kazandı.

Bu da yoklamada Biden’a oy vermeleri için yasal bir zorunluluk olmadığı anlamına geliyor. Fakat Biden’ın kampanyası ülke genelindeki eyalet kongrelerinde bu delegelerin seçiminde rol oynadı ve adaylığını reddetmek için en az yarısının onu reddetmesi gerekecek.

Fakat Biden partisinin adaylığını reddetmeyi kabul ederse, yerine geçecek kişinin seçilmesi için açık ve belirsiz bir süreç başlayacak.

Bunun olması durumunda Başkan Yardımcısı Kamala Harris’ten Vali Gavin Newsom, Gretchen Whitmer ve JB Pritzker’e kadar pek çok isim aday gösterilebilir. 

Harris adaylığı kazansa bile, kendi başkan yardımcısı adayına ihtiyacı olacak ve partinin gelecekteki parlak isimleri arasında aday adayı olmak için bir mücadele yaşanacak.

Amerikan müttefikleri de Biden’dan memnun kalmadı

POLITICO’da yer alan bir değerlendirmede, ABD’nin batılı müttefiklerinin de Biden’ın performansı karşısında sıkıntıya düştüklerine işaret edildi.

Yabancı diplomatlar ve yetkililer özellikle Joe Biden’ın performansı karşısında hayal kırıklığı ve hatta endişe duyduklarını ifade ettiler. Trump tipik tuhaf açıklamalarını yaparken, Biden’ın görünüşteki güçsüzlüğü daha da göze çarptı.

Bazıları mevcut ABD başkanının nükleer silahlara sahip bir süper gücün lideri olarak ikinci bir döneme hazır olup olmadığına dair endişelerini dile getirdi.

Batılı bir diplomat, “Trump’tan muazzam yalanlar [geldi]. Öte yandan, en azından ne dediğini anladık. Belki de Biden için bir dönüm noktasına tanık oluyoruz,” dedi.

Uluslararası yetkililer ve diplomatlar Biden’ın daha güçlü ve kuvvetli bir şekilde ortaya çıkacağını umuyorlardı. Tartışmanın sonunda bazıları her ikisinin de liderlik için uygun olup olmadığını sorgulamaya başladı.

Avrupalı bir diplomat mesajında, “Açıkça söylemek gerekirse, uluslararası alanda bu Amerika için hiç de iyi bir görüntü değil,” dedi.

İkinci bir Avrupalı diplomat, “Dış politika konusundaki tartışma sığ. Biden kendi durumunu ortaya koyamıyor ve Trump da bunu abartıyor,” ifadelerini kullandı.

Başka bir Avrupalı bir yetkili, “Biden’ın yaşlı olduğu bir sır değil ve yaşını gösteriyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden ile Trump bu gece ilk münazaralarına çıkacak

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump bu gece Türkiye saati ile 04:00’te ilk münazalarına çıkacak.

İki başkan adayının Gazze ve Ukrayna’daki savaşlardan ekonomiye kadar birçok başlıkta kozlarını paylaşması bekleniyor.

Münazarada Başkan Biden’ın geleneksel müttefikler arasında birliğe yönelik söyleminin, eski Başkan Trump’ın sert söylemi ve dış politika söylemiyle tezat oluşturması bekleniyor.

Anketlere göre Ukrayna ve İsrail ABD’li seçmenler için en önemli öncelikler olmasa da, iki adayın söyledikleri, özellikle Trump’ın değişimden yana tavır koymaya çalıştığı ve Biden’ın Cumhuriyetçilerin ABD çıkarlarına zarar vereceğini savunduğu bu sıkı seçim yarışında önemli olabilir.

Hem Trump hem de Biden kararsız ve bağımsız seçmenlere hitap etmeye çalışıyor ve münazara her ikisi için de çok önemli bir an olacak.

Öte yandan Pew Araştırma Merkezi’nin şubat ayında yaptığı bir ankete göre Amerikalıların çoğunluğu her iki savaşın da kendileri için bir şekilde önemli olduğunu düşünüyor. Pew araştırma müdür yardımcısı Jacob Poushter, seçmenlerin yüzde 59’unun Ukrayna’nın Rusya ile savaşının önemli olduğunu, yüzde 65’inin ise Gazze savaşının önemli olduğunu söylediğini belirtti.

Gazze’deki çatışma Biden’ı zorlarken bazı eyaletlerde Demokrat tabandan tepki gördüğü biliniyor. Trump ise kendisinin başkan olması durumunda İsrail’in güvenliğine birincil önem vereceğine işaret ediyor.

Amerikan seçmenlerin ABD’nin dışarıya yayılmasına da karşı olduğuna yönelik anketler var. Trump’ın “Önce Amerika” sloganı bu gruba hitap ediyor. Trump’ın destekçileri ayrıca eski başkanın felsefesinin ve Amerikan müdahalesinin bir bedeli olduğu yönündeki açık mesajının ABD müttefiklerini kendi güvenlikleri ve savunmaları için daha fazla sorumluluk almaya ittiğini söylüyor.

Öte yandan POLITICO’da yer alan habere göre, Trump’ın iş dünyasına yönelik olumlu sinyallerine karşı, Biden’ın ekibi münazarada daha “popülist” söylemleri ön plana çıkararak Başkan’a “milyarderlere ve büyük sermayaye” vurmasını öneriyor.

Trump’ın ise ana hücum noktasının göç meselesi olması bekleniyor. New York Times, Trump’ın Biden’ın geçen haftalarda yayınladığı Meksika sınırına ilişkin başkanlık emrine de yüklenmesinin beklendiğini yazıyor.

Biden’ın ise, Trump’ın son haftalarda yalpaladığı ve sağcı-muhafazakâr Cumhuriyetçilerin de tepkisini çektiği federal kürtaj yasağı ile rakibini vurmak isteyeceği konuşuluyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Küresel birleşme ve satın almalarda toparlanmayı ABD yönlendiriyor

Yayınlanma

Küresel birleşme ve satın alma anlaşmaları, ABD’deki devralma işlemlerindeki artış ve mega birleşmelerdeki yükselişin azalan satın alma sayısını dengelemesiyle 2024 yılının ilk yarısında 1,5 milyar dolara ulaştı.

Financial Times’ın Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu tarafından derlenen yıl ortası verilerinden aktardığına göre, 10 milyar doların üzerindeki büyük anlaşmalardaki yüzde 70’lik artışın etkisiyle, yapılan anlaşmaların değeri bir önceki yıla göre yüzde 22 daha yüksek oldu.

Fakat toplam anlaşma sayısı yüzde 25 azalarak son dört yılın en düşük seviyesine gerilerken, anlaşma piyasasının bel kemiğini oluşturan 500 milyon dolar ve altındaki satın almalar değer bazında yüzde 13 düştü.

JPMorgan’da birleşme ve satın almalar küresel başkanı olan Anu Aiyengar, “Bu yıl birleşme ve satın almalar geçen yıla göre çok daha iyi. Fakat bu düşük bir çıta, çünkü geçen yıl zor bir yıldı,” dedi.

Geçici toparlanma, faiz oranlarının pandemi dönemi anlaşma patlamasını tetikleyen ultra düşük seviyelerden yükselmesiyle 2023’te birleşme ve satın alma faaliyetlerinin son 10 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin ardından geldi.

Fakat durum kırılganlığını koruyor. Üst düzey bir Avrupalı bankacı, “Tüketici ile ilgili endişeler var, seçimlerle ilgili endişeler var, faizler insanların umduğu kadar hızlı düşmedi. Tüm bunlar daha fazla dalgalanma getiriyor,” ifadelerini kullandı.

ABD bu yılın ilk yarısında birleşme ve satın alma faaliyetlerinin lokomotifi oldu ve anlaşma değeri yüzde 43 artışla 796 milyar dolara ulaştı. Bu rakam küresel toplamın yarısından fazlası ve ülkenin 2019’dan bu yana küresel pazardaki en büyük payı.

Avrupa’daki anlaşma sayısı değer bazında yüzde 43 artarken, Asya-Pasifik bölgesi yüzde 21 geriledi.

İkinci çeyrekte öne çıkan anlaşmalar arasında ABD’li petrol ve gaz üreticisi ConocoPhillips’in küçük rakibi Marathon Oil’i 22,5 milyar dolara satın alma hamlesi yer alırken, bu hamle ExxonMobil’in rakibi Hess’i satın almasıyla Permian Havzası’nda yaşanan bir dizi birleşmenin sonuncusu oldu.

Bu arada Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi, bu ay önerdiği teklifi artırmasının ardından Alman kimya grubu Covestro’yu devralmak için 14,4 milyar avroluk bir anlaşmaya yaklaşıyor.

Rapora göre, enerji alanındaki anlaşmalar bu yıl yüzde 27 artarak 254 milyar dolara ulaştı ve teknolojinin ardından en iyi sektör oldu.

Yine de büyük anlaşmalardaki artış birleşme ve satın almaları Covid-19 sonrası durgunluktan tamamen kurtarmaya yetmedi ve Haziran sonuna kadarki üç aylık dönemde anlaşma hacmi art arda sekizinci çeyrekte de 1 trilyon doların altında kalmaya devam etti.

Orta piyasa işlemleri daha yavaş bir hızda devam ederken, finansal hizmetler, Capital One’ın Şubat ayında rakibi Discover Financial’ı 35,3 milyar dolara satın almak için yaptığı anlaşmayla desteklenen sektördeki işlem hacminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artmasıyla işlemler için parlak bir nokta olduğunu kanıtladı.

Goldman Sachs, JPMorgan ve Morgan Stanley gibi büyük bankalar birleşme ve satın alma danışmanlık ücretleri pazarındaki paylarını küresel toplamın yaklaşık yüzde 35’ine yükseltse de bu oran New York’lu Centerview Partners’ın başını çektiği “butik bankaların” biraz altında kaldı.

Goldman Sachs yılın ilk yarısında ABD ve Avrupa’da şirket birleşmelerinde en çok danışmanlık yapan şirket oldu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English