Bizi Takip Edin

Diplomasi

Güney Afrika, İsrail’in soykırım suçlarını açıkladı

Yayınlanma

Uluslararası Adalet Divanındaki “soykırım” davasının duruşmasında davacı Güney Afrika’yı temsil eden avukatlar, İsrail’e “Gazzelilere yönelik bilinçli eylemlerinin soykırım niyetini kanıtladığı” suçlamasını yöneltti.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, İsrail’in Gazze’deki fillerinin Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı davanın ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşması başladı. Hollanda’nın Lahey kentinde yer alan Divan’da tarafların hazır bulunduğu salonda halka açık yapılan duruşma canlı yayımlandı. Bugünkü duruşmada Güney Afrika’nın ihtiyati tedbir talepleri dinlendi, yarınki duruşmada ise İsrail heyeti savunmasını yapacak.

Duruşma, Güney Afrika tarafını temsil eden hukukçuların başında yer alan Profesör John Dugard’ın sunumuyla başladı. Dugard, apartheid döneminde Güney Afrika’da yaşamış ve aktif şekilde apartheide karşı durmuş bir hukukçu olarak öne çıkıyor. 2001-2008 yıllarında BM Filistin İnsan Hakları Özel Raportörü olarak görev yapan Dugard, Divan’da çeşitli davalarda geçici yargıç olarak da görev aldı. Daha önce iki saat olarak açıklanan duruşmaların süresi, İsrail’in talebi üzerine 3 saate çıkarıldı.

Güney Afrika tarafı adına söz alan bu ülkenin Hollanda Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela, “Yaygın insan hakları ihlallerinin on yıllardır cezasız kalması İsrail’i cesaretlendirdi” ifadesini kullandı.

Duruşmada Güney Afrika tarafını temsil eden hukukçular İsrail’e, Gazzelilere yönelik bilinçli eylemlerinin soykırım niyetini kanıtladığı suçlamasını yöneltti.

Güvenli bölgelerde” katliam

Güney Afrika’yı temsil eden avukatlardan Adila Hassim, soykırımın delillerinin başvuru dosyasında mevcut olduğunu ve BM kurumlarınca da tescil edildiğini belirterek, “(İsrail’in) Eylemleri, soykırım sonucunun çıkarılabileceği sistematik davranış kalıbı göstermektedir” dedi. İsrail’in öldürdüğü kişilerin sayısının “Gazze’de hiçbir yerin güvenli olmadığını” gösterdiğine dikkati çeken Hassim, Gazzelilerin bir kısmının, İsrail’in “güvenli koridor” ilan ettiği bölgelerde öldürüldüğünün altını çizdi. Hassim, “İsrail, her bir bombanın kaç sivilin hayatına mal olacağının tam olarak bilincinde olarak benzersiz ve emsalsiz sayıda sivili öldürmüştür” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan, İsrail’in Gazze’ye insani yardımları da “ısrarla””engellemeye devam ettiğini vurgulayan Hassim, Gazze’ye yeterli gıda, kıyafet ve hijyen malzemelerinin teslim edilemediğini, Gazzelilerin temiz suya erişimlerinin engellendiğini dile getirdi. Hassim, soykırımın önceden ilan edilemeyeceğini ancak Uluslararası Adalet Divanının soykırımı tespit edebileceğini belirterek, Divan’dan ihtiyati tedbir kararı almasını istedi.

İsrailli yetkililerin açıklamaları

Güney Afrika’yı temsil eden avukatlardan Tembeka Ngcukaitobi de Divan’ın, Güney Afrika’nın tedbir taleplerini kabul etmek için “soykırımın gerçekleştiğine” değil mevcut deliller ışığında “soykırım tehlikesinin varlığına” ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Ngcukaitobi, Güney Afrika’nın, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım söylemine dikkati çekerek, 15 Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü ve 21 BM Çalışma Grubu üyesinin de Gazze’de yaşananların soykırım olduğu konusunda uyarıda bulunduğunu hatırlattı.

İsrail askeri yönetimi ve devlet görevlilerinin, soykırım niyetini açığa vuran açıklamalar yaptığını anımsatan Ngcukaitobi, bu kişilerin Gazzelilerin yok edilmesi ve Gazze’nin tamamen yıkılmasını istediklerini dile getirdiklerini anlattı.

Ngcukitobi buna örnek olarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İsrail askerlerine yaptığı bir konuşmada Tevrat’ta İsrailoğulları’nın düşmanı farz edilen Amalek kavmine yaptığı göndermeyi hatırlattı. Söz konusu kavimle ilgili Tevrat’ta şu ifade geçiyor: “Şimdi git, Amaleklilere saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.”

Ngcukitobi’nin İsrailli liderlerin soykırım niyetini açığa çıkaran şu iki örneğe de atıf yaptı:

İsrailli aşırı sağcı Miras Bakanı Amihai Eliyahu’nun “Gazze’de (çatışmalara) müdahil olmayan sivil diye bir şey yok” açıklaması ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın “Gazze Şeridi’nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kapalı olacak. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz” ifadeleri.

İsrail halkına değil hükümetine işaret ettiler

Güney Afrika adına konuşan İngiliz avukat Vaughan Lowe da “Bir saldırı ya da provokasyon ne kadar korkunç ya da dehşet verici olursa olsun, soykırım asla izin verilen bir karşılık değildir” dedi. Lowe, “Güney Afrika, kamuya açık kanıtların, Yahudilerin ya da İsrail vatandaşlarının değil, İsrail hükümetinin Gazze’deki Filistinlileri bir grup olarak yok etmeye niyetli olduğunu gösterdiğine ve bu adımı atan kişilerin eylemlerini cezalandırmak için hiçbir şey yapmadığına inanmaktadır” ifadelerini kullandı. İsrail’in sivil ölümlerini en aza indirmek için elinden geleni yaptığı yönündeki iddiasıyla ilgili Lowe, “2000 kiloluk bomba kullanımının başka bir hikaye anlattığını” söyledi.

Tarihte canlı yayınlanan ilk soykırım”

Güney Afrika’yı temsil eden avukatlardan Blinne Ni Ghralaigh ise İsrail’in Gazze’deki soykırımının, dünyanın bir şeyler yapabileceği umuduyla kurbanlar tarafından canlı yayınlanan ilk soykırım olduğunu söyledi.

İsrail kararın aleyhine olacağını biliyor

İsrail gazetesi Haaretz, adı açıklanmayan İsrailli yetkililerinin, “UAD’nin Güney Afrika’nın taleplerini kabul etmesi ve İsrail’e karşı tedbir kararı vermesi ihtimali çok yüksek” şeklindeki ifadelerine yer verdi. Söz konusu yetkililer, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısı yapmasının beklenmediğini sözlerine ekledi. Haberde, çıkması muhtemel yargı kararının niteliği açıklamazken, yetkililerin şu ifadelerine yer verildi: “Mahkeme, İsrail’e insani yardımın Gazze Şeridi’ne ulaşmasına izin vermesi, (soykırım suçlamalarıyla ilgili) bağımsız bir soruşturma yürütmesi veya İsrail’in yerinden edilmiş Filistinlilerin kuzey Gazze’ye dönmesine izin vermesi emrini verebilir.”

BM raportöründen Güney Afrika’ya övgü

Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail’e karşı soykırım davası açan Güney Afrika’yı överek Batılı ülkelerin İsrail’e desteğini eleştirdi.

Albanese, X hesabından yaptığı paylaşımda, bugünkü davanın “tarihe geçeceğini” vurguladı. Mahkeme salonundan bir fotoğraf paylaşan Albanese, “Afrikalı kadın ve erkeklerin insanlığı ve uluslararası hukuk sistemini kurtarmak için, çok sayıda Batılı ülke tarafından desteklenen ve mümkün kılınan acımasız saldırılara karşı verdiği mücadeleyi izlemek, içinde bulunduğumuz dönemi tanımlayacak görüntülerden biri olarak kalacak. Ne olursa olsun bu olay tarihe geçecektir” ifadelerini kullandı.

Diplomasi

Kırgızistan’da USAID’in boşalttığı yeri Japonya dolduruyor

Yayınlanma

Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ceenbek Kulubayev, görev süresi sona eren Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) Daimi Temsilcisi Hiroyuki Kawamoto ile görüştü. Görüşmede ikili işbirliği, mevcut projeler ve JICA’nın sağladığı teknik/hibe yardımları ele alındı. Kulubayev, özellikle ‘Tek Köy Tek Ürün’ ve JDS burs programlarının önemini vurguladı.

Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ceenbek Kulubayev, diplomatik görev süresinin sona ermesi nedeniyle Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) Daimi Temsilcisi Hiroyuki Kawamoto’yu kabul etti.

Rıbar Telegram kanalının aktardığına göre, görüşmede ikili ilişkilerin mevcut durumu ve gelecekteki işbirliği olanakları değerlendirildi.

Taraflar, görüşme sırasında devam eden projelerin ilerleyişi ve uygulanması dahil olmak üzere ikili işbirliğinin mevcut durumunu ele aldı.

JICA tarafından sağlanan teknik ve hibe yardımı konularına özel önem verildi.

USAID programlarının yüzde 83’ü askıya alındı

Bakan Kulubayev, “Tek Köy Tek Ürün” projesi ve İnsan Kaynakları Geliştirme Burs Programı’nın (JDS) başarılı bir şekilde uygulandığını özellikle belirterek, bu projelerin Kırgızistan’ın sosyo-ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sağladığını vurguladı.

Rıbar‘a göre, JICA’nın girişimleri birbiriyle yakından ilişkili görünüyor. Bir yandan köyler temel demografik kaynak olarak desteklenirken, diğer yandan insan kaynakları üzerinde çalışılıyor.

Bu yaklaşımın, benzer sorunlarla mücadele eden Güney Koreli muadilleriyle rekabet hâlinde olan Japon hükümeti için kilit öneme sahip olduğu belirtiliyor.

Aynı analizde, Japonların bu yaklaşımıyla, geçmişte bölgede faaliyet gösteren ve küçük yerleşim birimlerinin ve yerli halkın gelişimine odaklanan USAID’in (ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı) politikalarını benimsediği kaydedildi.

Kanal, JICA’nın ABD’nin bölgedeki uzun vadeli politikasının bir uygulayıcısı olduğunu ve USAID’in Orta Asya’dan çekilmesiyle bile bölgede çok az şeyin değiştiği yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

OPEC+ son 5 yılın rekor üretim artışı kararını aldı

Yayınlanma

OPEC+ grubu, cumartesi günü aldığı kararla petrol üretim kotalarını haziran ayından itibaren günlük 411 bin varil artıracak. Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği bu rekor artışla mayıs-haziran döneminde toplam artış günlük 822 bin varile ulaşacak ve piyasada arz fazlası ile fiyat savaşı endişeleri arttı. Kararın Rusya bütçesi üzerinde olumsuz etkileri olması bekleniyor.

OPEC+ ittifakı, cumartesi günü düzenlenen çevrim içi toplantıda petrol üretim kotalarını keskin bir şekilde artırma kararı aldı.

Reuters‘ın kuruluşun açıklamasına dayandırdığı haberine göre, mayıs ve haziran aylarında yapılacak toplam günlük 822 bin varillik artış, 2020’den bu yana en yüksek üretim artışı olacak.

Kararın alınmasında Suudi Arabistan’ın etkili olduğu bildiriliyor.

Karar kapsamında, Suudi Arabistan, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt ve Irak’ın da aralarında bulunduğu sekiz OPEC+ ülkesi, haziran ayında piyasaya günlük 411 bin varil ek arz sunacak.

Bu, mayıs ayında başlayan artışın ikinci adımı olacak. Böylece iki ayda toplam artış günlük 822 bin varile ulaşacak.

Söz konusu miktar, ittifakın 2022’de uygulamaya koyduğu üretim kısıtlamalarını gevşetirken başlangıçta planladığı aylık 135 bin varillik artışın yaklaşık üç katı anlamına geliyor.

Reuters‘a konuşan OPEC+ içindeki kaynaklar, üretimi artırma kararının ittifakın fiili lideri Suudi Arabistan tarafından zorlandığını belirtti.

Kaynaklara göre Riyad, Kazakistan ve Irak gibi bazı ülkelerin kronik kota ihlallerinden rahatsız ve bu ülkeleri cezalandırmak istiyor. A

ynı kaynaklar, Suudi Arabistan’ın artık üretimi yapay olarak sınırlayarak fiyatları desteklemek istemediğini petrol endüstrisindeki ortaklarına ve yetkililere bildirdiğini aktardı.

Suudilerin planına göre, OPEC+ kasım ayına kadar üretimi günlük 2,2 milyon varil artıracak.

Karar, Donald Trump’ın Orta Doğu ülkelerine üretimi artırma ve fiyatları düşürme çağrılarının ardından ve mayıs ortasında yapılması planlanan Suudi Arabistan ziyaretinin hemen öncesinde geldi.

Reuters‘a göre, Amerikan yönetimi Riyad’a askeri işbirliğini genişletme ve 100 milyar dolarlık silah alımı teklif etmeyi planlıyor.

Ancak analistler, piyasanın şu anda bu kadar büyük bir hacmi absorbe edemeyeceğini belirtiyor.

ICIS petrol analitiği direktörü Ajay Parmar, “Özellikle Trump yönetiminin son gümrük vergileri uygulamasından sonra talep artışı zayıf,” dedi.

ING analisti Warren Patterson ise yıl sonuna kadar petrol arz fazlasının günlük 1,5 milyon varile ulaşacağını tahmin ediyor. Patterson, piyasada bir “fiyat savaşı”nın başlıyor olabileceğini öne sürdü.

Yılbaşından bu yana Brent petrolünün fiyatı yüzde 24 düştü. 5 Mayıs Pazartesi günü fiyatlar varil başına 58,5 dolar ile son 4 yılın en düşük seviyesini gördü.

Patterson, OPEC+ kararının petrol piyasasına belirsizlik kattığını vurguladı.

Bu durum, başlangıçta varil başına 70 dolar petrol fiyatı varsayımıyla hazırlanan Rusya bütçesi için yeni sorunlar anlamına geliyor.

Argus’a göre, Ural petrolünün fiyatı mart ayında 58 dolara, nisan ayında ise 54 dolara kadar geriledi. Sonuç olarak, hazinenin petrol ve doğalgaz gelirleri yaklaşık yüzde 20 düştü.

Rusya Maliye Bakanlığı, mayıs ayında yaptığı uyarıda, yıl sonuna kadar bu gelirlerin plandan 2,6 trilyon ruble daha düşük olacağını belirtti.

Bakanlığın hesaplamalarına göre, bütçe açığı planlanan 1,2 trilyon ruble yerine 3,8 trilyon ruble ile pandemi döneminden bu yana rekor seviyeye ulaşacak.

Petrol üreticisi ülkeler düşen fiyatlar karşısında mali zorluk yaşıyor

Okumaya Devam Et

Diplomasi

NATO, ‘savunma’ kavramını yeniden tanımlamaya hazırlanıyor

Yayınlanma

NATO müttefikleri yeni bir savunma harcaması hedefi belirlemeye yakın ve “savunma” kavramını genişleterek “yaratıcı” çözümler arıyor.

Ortada dolaşan rakam GSYİH’nin %5’i. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, bu yılın başlarında Brüksel’e yaptığı ziyaret sırasında bu rakamı hedef olarak belirlemişti. Reuters’ın cuma günü verdiği habere göre, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de bu hedefe destek verdi.

Bu, NATO’nun mevcut %2’lik zorunlu hedefinden büyük bir artış ve müttefiklerin üçte biri bu hedefi bile tutturamıyor.

İttifak, savunma harcamaları çok az olan ülkelere yaptırım uygulamasa da, ABD’nin ayrılabileceği ihtimali Avrupalıları endişelendiriyor.

Emekli maaşlarını kesmek veya vergileri artırmak istemeyen Avrupa başkentleri, Trump’ın haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesine uzun süredir takıntılı olduğu konu olan 307 milyar avroluk savunma harcaması farkı ile gelmeden önce savunma harcamalarının tanımını genişletiyor.

Altyapı yenilemeleri de harcamalara dahil edilecek

Bu ay Brüksel’de ilk tur görüşmelerin başlamasıyla birlikte, “savunma” kapsamının genişletilmesi fikri NATO karargahında ve ulusal başkentlerde yayılıyor.

Şu anda NATO yetkilileri, üye ülkelerin harcamalarını sıralarken askeri teçhizat alımlarını, altyapı inşaatlarını, yurt dışı operasyonlarını, asker maaşlarını ve emekli maaşlarını dikkate alıyor.

Fakat Ukrayna’ya askeri yardım, köprü ve yolların askeri ihtiyaçlar için yeniden kullanılması, çift kullanımlı teknolojilerin sivil amaçlarla geliştirilmesi ve kritik altyapının korunması bu hesaplamanın dışında kalıyor.

Bu hesaplama, Polonya veya askerlerin maaş ve emekli maaşlarının rakamları yukarı çeken ABD gibi büyük alımlar yapan ülkeleri doğal olarak avantajlı konuma getiriyor.

Bu nedenle mevcut formül, giderek daha fazla müttefikin talebiyle gözden geçiriliyor.

Reuters’in haberine gör Rutte’nin bir planı var: geleneksel savunma harcamalarını %3,5’e çıkarmak ve daha geniş güvenlikle ilgili harcamalar için %1,5’lik bir hedef daha eklemek, böylece toplamda %5’e ulaşmak.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da geçen ay benzer bir planın önerildiğini söylemişti.

Birkaç diplomat, böyle bir yeniden tanımlamanın, toplum ve sanayideki farklı sektörlerin, teknolojik gelişme de dahil olmak üzere, vatandaşların güvenliğine nasıl katkıda bulunduğunu kabul edeceğini söyledi.

Rutte’nin böyle bir öneriyle gelmesi, ABD’nin de plana açık olduğunu gösteriyor.

‘Akıllı yatırım’ çağrıları

Avrupa’nın en zengin ülkeleri olan Almanya ve Fransa, uzun süredir “nicelik” yerine “nitelik” harcamaları savunuyor. Fakat Rutte’nin planına göre, her ikisini de yapmak zorunda kalacaklar.

Berlin, savunma harcamalarını %2 ve üzerine çıkarmak için askeri teçhizata büyük yatırımlar yapma sözü verdi. 

Fakat tank ve askerlerin hareketliliğini kolaylaştırma sözü vererek bazı altyapı projelerini savunma harcamaları olarak da sınıflandırarak, “nitelik” harcamalarına da önem veriyor.

Tüm NATO ülkeleri için hedefler, “sorumluluk paylaşımı”nın yeni bir tanımıyla daha da yaklaştırılabilir. Bu tanım, Ukrayna’yı destekleme ve Rus petrol ve gazından vazgeçme çabalarının yeni hedefe sayılması anlamına gelebilir.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi, bu durumun 13 müttefiki %4’ün üzerine çıkarabileceğini belirtti fakat Almanya ve Fransa’nın bu hedefe ulaşamayacağını ekledi.

Bu hedefe ulaşmak, yani mevcut rakamın iki katına çıkmak, NATO’nun harcamalarını Moskova ve Pekin’inkine yaklaştıracak. Rusya şu anda GSYİH’sinin %6,7’sini savunma olarak gördüğü harcamalara ayırırken, Pekin bu yıl %7,2’yi hedefliyor.

Fakat Euractiv’e konuşan üç Avrupalı diplomat, ulusal kamu maliyesine aşırı yüklenmemek için bunun zaman alacağını söyledi. Bir NATO diplomatı, “Müzakereler sadece rakamlarla değil, zaman çizelgesiyle de ilgili,” dedi ve meslektaşları da ona katıldı.

NATO karargahında kimse, Haziran 2025 toplantısının 2018’de Brüksel’de yapılan zirvede olduğu gibi, Trump’ın Almanya’nın savunma harcamalarının yetersizliğini kamuoyu önünde eleştirmesiyle sonuçlanan bir kavgaya dönüşmesini istemiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English