Bizi Takip Edin

Avrupa

Gürcistan, yarın sandığa gidiyor

Yayınlanma

Gürcistan’daki parlamento seçimleri, ülkenin Batı ve Rusya arasındaki jeopolitik yönelimini belirleyecek kritik bir dönemeç. Gürcü Rüyası Partisi’nin iktidarda kalıp kalamayacağının belirsizliği ve muhalefetin AB entegrasyonu taahhütleri seçim sonuçlarının olası bölgesel etkisini artırıyor.

Gürcistan’da yarın yapılacak parlamento seçimlerine yoğun bir ilgi gösteriliyor. İktidardaki Gürcü Rüyası partisi, parlamentoda çoğunluğu elde ederek hükümetin kontrolünü elinde tutmayı amaçlıyor.

Bu partinin karşısında dört ana muhalefet partisi bulunuyor: Mihail Saaakaşvili’nin Birleşik Ulusal Hareketi, Değişim Koalisyonu, eski Başbakan Giorgi Gaharya’nın Gürcistan İçin Partisi’nden ayrılan bir oluşum ve Güçlü Gürcistan Partisi.

Seçimlerin temel tartışma konuları arasında, Ukrayna’daki savaş ve Rusya-Batı ilişkileri öne çıkıyor. Bu yıl Gürcü Rüyası, AB tarafından eleştirilen bazı yasaları (özellikle yabancı etkinin şeffaflığı düzenlemesi) kabul etti. ABD de bu gelişmelere sert tepki gösterdi.

Muhalefet, Gürcü Rüyası’nı Avrupa ile ilişkileri bırakıp Rusya’ya yönelmekle suçluyor. Bu konuda Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili de muhalefeti destekleyerek dört ana muhalefet partisinin imzaladığı “Gürcü Şartı” adlı belgeye öncülük etti.

Bu belgeye göre, imzacılar seçimlerin hemen ardından Avrupa entegrasyonunu engelleyen yasaları yürürlükten kaldırmayı taahhüt ediyor. Seçim sonrası cumhurbaşkanının bir hükümet kuracağı belirtiliyor.

Gürcü Rüyası ise muhalefeti ve Batı’yı Gürcistan’ı Rusya ile yeni bir savaşa sürüklemek istemekle suçluyor. “Savaşın kabul edilemezliği” ve Gürcistan’ın “yeni bir Ukrayna’ya dönüşmesine izin verilmeyeceği” yönündeki söylemler, iktidar partisinin seçim kampanyasında öne çıkardığı mesajlar arasında.

Gürcü Rüyası ayrıca, muhalefeti seçimde başarısız olması halinde bir “darbe hazırlığı” yapmakla itham ediyor. Cumhurbaşkanı Zurabişvili ise bunu kesin bir dille reddediyor.

Seçim öncesinde Gürcistan’daki durum oldukça gergin ve kamuoyu yoklamaları çelişkili sonuçlar gösteriyor.

Gürcü Rüyası’na yakın medya, partinin oyların yüzde 50’sinden fazlasını alarak hükümet kontrolünü sürdüreceğini öngören anketler yayımlarken; muhalefete yakın kaynaklar, Gürcü Rüyası’nın ancak yüzde 35 civarında oy alabileceğini ve dört muhalefet partisinin bir araya gelerek çoğunluğu oluşturabileceğini ileri sürüyor.

Eğer MSK (Merkez Seçim Komisyonu) Gürcü Rüyası’nın mutlak zaferini ilan ederse, ülkede protestoların başlaması muhtemel. Fakat bu protestoların mevcut durumu ne ölçüde değiştirebileceği belirsiz. Gürcü Rüyası yüzde 50’nin altında oy alırsa, muhalefeti bölerek bazı partileri kendi koalisyonuna katma fırsatına sahip olabilir; fakat bu da kolay olmayacak.

Jeopolitik risklerin yüksek olduğu Gürcistan seçimlerinde, tansiyonun son derece yüksek olması bekleniyor. Gürcü Rüyası iktidarda kalırsa, Kafkasya’da önemli değişiklikler gündeme gelebilir.

Rusya, Güney Osetya ve Abhazya’nın özel statü ve geniş haklarla Gürcistan’a yeniden bağlanmasına onay verebilir. Böyle bir durumda İvanişvili, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün yeniden sağlandığını ilan edecek; Moskova ise birçok stratejik avantaj elde edecek.

Bu gelişme, Transkafkasya’daki en önemli lojistik hatlardan biri olan Hazar Denizi’nden Türkiye ve Avrupa’ya petrol taşıma rotasının kontrolünün Rusya’ya geçmesi girmesi anlamına gelecek. Ayrıca, Rusya’dan Ermenistan’a ve oradan İran’a demiryolu ulaşımının yeniden sağlanması da mümkün hale gelebilir. Bu da Rusya ile İran arasında doğrudan bir kara koridoru oluşması anlamına geliyor.

Gürcistan Başbakanı: Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi önceliğimiz

Avrupa

İtalya, tartışmalı güvenlik yasasını onayladı

Yayınlanma

Aylarca süren eleştirilere ve tartışmalara rağmen, İtalya tartışmalı “Güvenlik Yasası”nı resmileştirdi.

İtalyan Senatosu, muhalefetin protestolarıyla gergin geçen bir oturumun ardından çarşamba günü nihai onayı verdi. Protestoların odak noktası, tasarıdaki en tartışmalı unsurlarından biri olan pasif direnişin suç sayılmasıydı.

Daha önce şiddet içermeyen eylemler olarak kabul edilen, hapishane isyanı sırasında yemek yemeyi reddetmek veya oturarak direnmek gibi eylemler artık yasalarla cezalandırılabilir.

Kararname, yolları veya demiryollarını kapatmak gibi bazı sivil itaatsizlik eylemlerini de suç sayıyor ve cezaları bireyler için bir aya kadar hapis ve 300 avro para cezasına, gruplar için ise altı yıla kadar hapis cezasına kadar çıkıyor.

Birkaç senatör, tasarı kabul edilirken hükümet sıralarının önünde oturma eylemi düzenleyerek “utanın, utanın” diye bağırdı.

Yasa, “kamu güvenliğini güçlendirmeyi, kolluk görevlilerini korumayı ve terörizm, organize suç, mülklerin yasadışı işgali ve kamu düzeninin bozulmasına karşı mücadeleyi” amaçlayan geniş bir önlemler paketi getiriyor.

Başbakan Giorgia Meloni, Senatonun oylamasını vatandaşları ve üniformalıları korumak için “kararlı bir adım” olarak nitelendirdi.

Meloni, sosyal medyada, “Senatoda Güvenlik Kararnamesinin nihai olarak onaylanmasıyla hükümet, vatandaşları, en savunmasız kesimleri ve kolluk görevlilerimizi daha iyi koruyacak,” diye yazdı.

Uluslararası gözlemciler ise güçlü endişelerini dile getirdi. BM Özel Raportörleri, AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, bu önlemlerin uluslararası insan hakları hukukunu ihlal edebileceği, ceza adaleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerini zedeleyebileceği ve göçmenler, ırksal azınlıklar ve mahkumlar gibi grupları orantısız bir şekilde hedef alabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Ramstein toplantısı Ukrayna için rekor askeri yardım kararlarıyla sona erdi

Yayınlanma

Ukrayna Savunma Temas Grubu’nun Ramstein formatındaki 28. toplantısında müttefikler, Ukrayna’ya 2025 yılında rekor düzeyde güvenlik yardımı taahhüdünde bulundu. Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, ortakların yeni yardım paketleri ve önemli destek adımları açıkladığını belirtti. Büyük Britanya, Almanya, Hollanda, Belçika, Norveç, Kanada ve İsveç’ten önemli katkılar duyuruldu.

Ukrayna Savunma Temas Grubu’nun Ramstein formatında gerçekleştirilen 28. toplantısı, Ukrayna için müttefiklerinden benzeri görülmemiş bir askeri destekle sonuçlandı.

Ukrayna Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, bu yıl içinde sağlanacak güvenlik yardımlarının, tam ölçekli savaşın önceki tüm yıllarındaki rakamları aşması bekleniyor.

Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “28. Ukrayna Savunma Temas Grubu ‘Ramstein’ formatındaki toplantı, ortakların Ukrayna’yı destekleme konusunda güvenilir ve kararlı kaldıklarının bir başka teyidi oldu,” ifadelerini kullandı.

Umerov, Ukrayna’nın önemli sonuçlar elde ettiğini vurgulayarak, “Toplantının sonuçlarına göre ortaklarımız yeni yardım paketleri ve önemli destek adımları duyurdu,” diye ekledi.

‘NATO Zirvesi’nde Ukrayna’nın üyeliği konuşulmayacak’

Britanya’dan rekor drone yardımı

Britanya, drone tedariki için 350 milyon sterlinlik rekor bir yardım açıkladı. Bakan Umerov’a göre bu, 2025 yılında Ukrayna’ya 100 bin adet drone teslim edilmesini sağlayacak.

Genel olarak, 2025 yılında Britanya’nın askeri desteği 4,5 milyar sterlin seviyesinde olacak ve bu miktarın 247 milyon sterlini Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin eğitimine yönlendirilecek.

Almanya’dan 5 milyar avroluk dev paket

Almanya, 5 milyar avro tutarında yeni bir askeri yardım paketini onayladı.

Umerov, “Federal Meclis (Bundestag) bu kararı çoktan onayladı,” bilgisini paylaştı. Paket, özellikle Ukrayna’da üretilecek uzun menzilli silahların finansmanını, hava savunma sistemlerinin, silahların ve mühimmatın teslimatını içerecek.

Hollanda’dan deniz gücüne katkı

Hollanda, 400 milyon avro değerinde bir yardım paketi sağlıyor. Bu paket kapsamında bir mayın karşıtı gemi, botlar ve deniz droneları bulunuyor.

Belçika’dan uzun vadeli taahhüt

Belçika, uzun vadeli bir girişim duyurdu. Bu çerçevede, 2029 yılına kadar Ukrayna’ya yıllık 1 milyar avro yardım yapılacak ve bir mayın karşıtı gemi teslim edilecek.

Norveç, Ukrayna savunma sanayiine odaklanarak dronlar için 700 milyon dolar ve NSATU Güven Fonu’na 50 milyon dolar ayırdı.

Kanada, dronlar, elektronik harp sistemleri, BT çözümleri ile Coyote ve Bison zırhlı araçları için 45 milyon dolar tahsis etti.

İsveç ise Ukrayna için topçu mühimmatı, dronlar ve diğer silahların satın alınmasına yönelik uluslararası programlara 440 milyon avro katkıda bulunacak.

Kremlin: İstanbul’daki müzakerelerden ani çözüm beklemek yanlış olur

‘Birlikte adil ve kalıcı bir barış için çalışıyoruz’

Ukrayna Savunma Bakanı Umerov, sözlerini şöyle tamamladı: “Ukrayna’yı desteklemeye devam eden tüm ülkelere minnettarım. Bu toplantıyı organize ettikleri için çok iyi dostlarım Bakan Gili ve Bakan Pistorius’a teşekkür ederim. Ukrayna’daki barış adil, kalıcı ve uluslararası birlik tarafından korunmalıdır. Birlikte bunu başarmak için çalışıyoruz.”

Ukrayna Savunma Temas Grubu’nun 28. toplantısı, 4 Haziran’da NATO karargahında gerçekleştirildi. Bu kez toplantıya ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth yerine Pentagon temsilcisi Kingsley Wilson’ın katılması dikkat çekti. Wilson’a göre, Hegseth’in programı oldukça yoğundu.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransa’dan ‘Müslüman Kardeşler’ raporu

Yayınlanma

Fransız hükümetinin gizli olarak sadece iç dağıtıma çıkardığı Müslüman Kardeşler (İhvan) raporu, bir süre önce medyaya sızdırıldı.

Le Figaro’nun yayımladığı 73 sayfalık raporda, istihbarat dosyaları, saha araştırmaları ve onlarca röportaj aracılığıyla, Müslüman Kardeşler örgütünün Fransa’da okullar, hayır kurumları, camiler ve “yumuşak güç” yoluyla geniş bir ideolojik altyapı kurduğu ileri sürülüyor.

Raporda, “Kardeşlerin stratejisi, dini ve eğitim faaliyetleri kisvesi altında sivil topluma sızarak bir tür ideolojik hegemonya kurmaktır,” deniyor.

Rapor, Müslüman Kardeşler’in Avrupa’daki varlığına ilişkin bugüne kadar yapılan en ayrıntılı devlet araştırması olarak görülüyor.

İki memur tarafından yazılan rapor, Fransa ve yurtdışında aylarca süren saha çalışması ve analizlere dayanıyor ve diplomatlar, istihbarat yetkilileri, akademisyenler ve dini figürlerin katkılarını içeriyor.

Rapora göre, Müslüman Kardeşler bir siyasi proje olarak faaliyet gösteriyor ve hedefi “ani bir devrim” değil, “kademeli bir dönüşüm.”

Fransız yetkililere göre örgütün hedefi “kalpler ve zihinler”; gücü ise “gizlilikte değil, stratejik belirsizlikte” yatıyor.

Hareketin ideolojik kökenlerini anlatan rapora göre İhvan, İslamı her zaman dini, siyasi, hukuki ve iktisadi bir bütün olarak sunmuyor ama bu vizyon taktiksel olarak Avrupa’da geliştirildi.

Arap dünyasında yasaklanıp baskı gördükten sonra, birçok Kardeşlik ideoloğunun “Batı demokrasilerine sığındığına” işaret eden Fransa, İsviçre’de, İhvan’ın kurucusu hasan el-Benna’nın damadı Said Ramazan’ın 1961’de Cenevre İslam Merkezini kurduğunu  hatırlatıyor.

Fransa: Müslüman Kardeşler bağlantılı örgütler AB’de lobi yapıyor

Rapora göre Müslüman Kardeşler’in Fransa’daki ağı, 139 resmi olarak bağlı cami ve 68 “ideolojik olarak yakın” kabul edilen cami dahil olmak üzere 280 dernekten oluşuyor. Bu camiler, 2010’dan bu yana açılan camilerin yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor. Rapora göre her cuma, yaklaşık 91.000 kişi bu mekanlarda ibadet ediyor.

Hareket ayrıca 21 özel okulu (üçü devlet tarafından finanse ediliyor) ve 815 Kuran kursunu kontrol ediyor veya etkiliyor. Bu okullarda 66.000’den fazla çocuk eğitiliyor.

Bu kurumlarda tam olarak ne öğretiliyor? Rapora göre Kardeşlik ile bağlantılı okullar, “şeriatın insan yapımı kanunlardan üstün olduğunu öven, dinler arası evlilikleri kınayan ve Yahudileri karalayan metinler” dağıtıyor.

Yine rapora göre antisemitizm, Müslüman Kardeşler’e bağlı örgütlerde “tesadüfi bir olgu” değil, “merkezi bir unsur.” Raporda, “Yahudilere karşı nefret”in, genellikle anti-Siyonist sloganlar aracılığıyla aklanan temel bir ideolojik unsur olduğu ileri sürülüyor.

Müslüman Kardeşler ile bağlantılı ve yakın zamanda Fransa’dan sınır dışı edilen tanınmış vaiz Hassan Iquioussen, “antisemitik komplo teorilerini” defalarca yaydığı için eleştiriliyor. Iquioussen, “Yahudiler medyayı kontrol ediyor” ve “küresel kamuoyunu kontrol altında tutmak için tarihi hafızayı manipüle ediyor” iddialarında bulunmuştu.

Bu arada, birçok okul, ulusal güvenlik gerekçesiyle Fransa’dan sınır dışı edilenler de dahil olmak üzere, tanınmış “aşırılık yanlılarının” kitaplarını tanıtıyor. Lille’deki Lycée Averroès adlı bir lise, İslamcı ortodoksluğa uygun materyaller öğrettiği ve Katar’dan yabancı fon aldığı ortaya çıktı. Katar, raporda başka bir yerde, hayırseverlik kisvesi altında Müslüman Kardeşler ile bağlantılı kurumları desteklediği için de eleştiriliyor.

Katar tek ülke değil: Raporda, Türkiye de hareketin bölgesel merkezi olarak gösteriliyor. 2013’te Mısır’da Muhammed Mursi’nin devrilmesinden bu yana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Müslüman Kardeşler’in sürgündeki üyelerini ağırladığı, İstanbul’da toplantılar düzenlediği ve Avrupa’daki bağlantılı ağları desteklediği vurgulanıyor.

Kardeşlik’in stratejisi dini ve eğitim kurumlarıyla sınırlı değil. Lille, Lyon ve Paris banliyöleri gibi bölgelerde, raporda “ekosistem” olarak adlandırılan yapılar kurmuş durumda: helal marketler, gençlik merkezleri, mesleki eğitim, çöpçatanlık hizmetleri, İslami mikrofinans ve hayır kurumları, bir araya gelerek bu kurumları sık sık ziyaret eden Müslümanlar için paralel otorite yapıları oluşturuyor. Bu ağlar yasadışı değil ve etkili.

Bu yapıların “çokkültürlülüğü ve sekülarizmi reddeden belirli bir dünya görüşünü” normalleştirdiğini savunan rapor, “Bu alanlar, dini hukuku ülkenin hukuku üstünde tutar ve Müslümanlara, örneğin başörtüsü takma beklentisine uymaları için sosyal baskı uygular,” diyor.

Öte yandan rapor, hareketin “çift söylem” kullandığını ileri sürüyor: kamuoyunda ılımlılık gösterirken, özel hayatında antisemitizm, cinsiyet ayrımcılığı ve ideolojik ayrılıkçılığı teşvik ediyor.

İhvan’ın yeni cephesinin “dijital dünya” olduğunu tespit eden rapor, hareketin kurumlarında eğitilmiş, “şikayet siyasetinde” usta ve genç izleyicilere göre ayarlanmış bir dizi çevrimiçi “influencer”ı not ediyor.

Bazıları “İslamofobi” ile mücadele eden aktivistler olarak karşımıza çıkarken, diğerleri İslamcı ideolojiyi “terapötik veya girişimci bir dil” ile örtüyor.

En önde gelen isimlerden biri olan Marwan Muhammad, şu anda Kanada’dan faaliyet gösteriyor ve daha önce 2020’de feshedilen Fransa’daki İslamofobiye Karşı Kolektif’in başkanıydı.

Müslüman Kardeşler’in faaliyetleri neden bu kadar uzun süre sorgulanmadı? Rapora göre örgüt hemen alarm zillerini çaldıracak türden eylemlerde bulunmuyor. Uçak kaçırmıyor, okul yönetim kurullarında lobi faaliyetleri yürütüyor. Kafeleri bombalamıyor, helal girişimler, Müslüman okulları ve evlilik platformları kuruyor. Yöntemleri yavaş, merkezi olmayan ve genellikle sivil katılımdan ayırt edilemiyor.

Raporun sızmasının ardından başka Avrupa ülkelerinin de harekete geçmeye başladığı öne sürülüyor. Örneğin İsveç, Fransa’nın izinden giderek raporun tamamını talep etti ve kendi soruşturmasını başlattı. 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English