Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Haaretz: Aruri suikastı Hamas-El Fetih uzlaşısını hızlandırabilir

Yayınlanma

İsrail’in en köklü merkez sol gazetesi Haaretz’de yayınlanan aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, Aruri suikastının Hamas ve Gazze’nin geleceğini nasıl etkileyeceğine odaklanıyor. Gazetenin denetimli Orta Doğu analisti Zvi Bar’el’in kaleme aldığı ve Hamas içi rekabete de atıf yapan analizi dikkatinize sunuyoruz:

***

 

Hamas Liderlerinin Öldürülmesi İsrail’in Gazze’deki Savaşını Etkilemez- Ama Ertesi Gün Kesinlikle Etkileyecek

Hamas’ın üst düzey liderinin Beyrut’ta öldürülmesi operasyonel bir başarı olsa da İsrail’in Gazze’deki savaşı üzerindeki etkisi asgari düzeyde. Ancak Hamas ve El Fetih arasındaki uzlaşmayı hızlandırması, Hamas’ın statüsünü koruması ve daha da önemlisi liderlerini hayatta tutması mümkün

Zvi Bar’el

Hamas’ın Batı Şeria’daki sorumlusu Salih el-Aruri’nin öldürülmesi bir istihbarat ve operasyon başarısıdır ancak Hamas’tan Yahya Sinvar’ın Gazze’de yürüttüğü savaşı etkilemez.

Salih el-Aruri, Hamas hiyerarşisinde İsmail Heniyye’den sonra ikinci sırada yer alıyor olabilir ama bildiğimiz kadarıyla örgütün 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıda yer almadı. Aruri gibi Hamas liderliğinin geri kalanı da yurtdışında El Fetih’le uzlaşmaya çalışmakla meşguldü ve Mısır’la Gazze’de durumun iyileştirilmesi ve İsrail’le uzun vadeli bir ateşkes anlaşması üzerine görüşüyordu.

İsrail’e karşı yaygın silahlı mücadeleyi savunan Sinvar ve Aruri, siyasi açıdan birbirlerinin amansız rakipleriydi. Hatta Sinvar, Aruri’yi Hamas lideri İsmail Heniyye ile işbirliği yaparak kendisini Gazze’deki komutanlık görevinden almaya çalışmakla suçladı. Ve gerçekten de 2021’de Sinvar seçimleri neredeyse kaybediyordu.

Sinvar seçildikten sonra Heniyye’nin adamlarından kurtulmak ve onları görevlerinden kovmak için acele etti. O zamandan beri Gazze’deki şovu sadece Sinvar yönetiyor. Rehineler konusunda İsrail’le müzakerelerin nasıl yürütüleceğine o karar veriyor ve Mısır ile Katar’ın çabalarına örgütün vereceği yanıtları o belirliyor.

Sinvar son zamanlarda Hamas’ın yurtdışındaki liderlerinin ve özellikle de Aruri’nin siyasi sermaye biriktirmeye ve “savaşın ertesi günü” planında kendisine avantajlı bir konum elde etmeye çalıştığından şüpheleniyordu. Aruri’nin öldürülmesi Sinvar’ı kendisini tehdit eden bir rakipten kurtardı ama aynı zamanda rehine anlaşması yapılmasa bile İsrail’in ona zarar vermekten kaçınmayacağını da açıklığa kavuşturdu.

Kamuoyunun ilgisi artık Hizbullah’ın nasıl bir karşılık vereceğine odaklanmış olsa da en az o kadar önemli olan soru, Sinvar’ın artık kendisine canlı kalkan olarak hizmet edemeyeceklerini anladığı Gazze’de tutulan rehinelerin akıbetinin ne olacağı.

Görünen o ki Aruri’nin öldürülmesi Hizbullah lideri Hasan Nasrallah için İsrail’le kurduğu caydırıcılık denkleminde nihai bir sınav. Nasrallah’a göre “direniş eksenine” katılımı, Lübnan vatandaşlarına yönelik her saldırıya karşılık vermekle sınırlı olacaktı. Nasrallah geçen günlerde Hizbullah’ın Lübnan’dan İsrail’e açtığı ateşin Gazze’deki savaş sürdüğü müddetçe devam edeceğini ancak bunun İran’ın çizdiği sınırlar dahilinde olacağını açıklayarak bu formülü genişletti.

Devrim Muhafızları komutanı Seyyid Razi Musavi’nin öldürülmesine ya da Lübnan’daki diğer üst düzey komutanların ve nükleer bilimcilerin öldürülmesine hâlâ yanıt vermemiş olan İran’ın, kendi örgütünden olmayan birinin ölümü üzerine Hizbullah’ın İsrail’e misilleme yapmasına izin verip vermeyeceği şüpheli. Bunu yapmak İran’ın izlediği stratejiyi mahvedecek ve tüm Lübnan’ı, Tahran’ın bölgedeki ana karakolunu tehlikeye atacak bir İsrail saldırısına maruz bırakacak.

Merkezi bir kanal

Aruri, İran-Hamas ilişkisinde merkezi bir kanaldı. Katar’dan taşındığı Türkiye’de yaşadığı dönemde İsmail Heniyye ile birlikte Hamas ve Tahran arasındaki kopukluğu gidermek için çalıştı. Bu kopuş, Hamas’ın eski lideri Halid Meşal’in 2012 yılında Beşar Esad’ın işlediği kitlesel cinayetlerin ardından örgütün Suriye ile bağlarını koparma kararı almasıyla gerçekleşti.

Örgüt bu adımı, Hamas’ı İran’ın kaynaklarından ve Hizbullah’la temastan kopararak karşılığında Katar ve Türkiye’yle yakın ilişkilere ve Meşal’in Arap ülkeleriyle ilişkileri canlandırma girişimiyle stratejik bir hamle olarak değerlendirdi.

Hamas ile İran arasındaki ilişkiler 2019 yılında Aruri başkanlığındaki bir heyetin Tahran’ı ziyaret etmesiyle yenilenmişti. Örgütün Suriye ile ilişkileri ancak üç yıl sonra ve Nasrallah’ın arabuluculuğuyla yenilendi ki bu adım örgüt içinde büyük tartışmalara neden oldu.

Aruri tüm bu süreçlerde “dış ilişkiler direktörü” rolünü oynadı ve uzun süre Nasrallah’la görüşemeyen Meşal ve adamlarını etkili bir şekilde bir kenara itti. Daha geçen yıl İsrail ile ilişkilerini yenilemesinin ardından Türkiye’den ayrılması istenen Aruri, İran-Suriye-Hizbullah-Hamas eksenini -Katar hariç- Hamas’ın stratejisini üzerine inşa etmesi gereken operasyonel eksen olarak görüyordu.

Aruri’nin Batı Şeria’da Hamas’ın başına geçmesi ona operasyonel yetenekler kazandırırken, aynı zamanda Hizbullah’ın desteği ve yardımıyla Lübnan’da Hamas’ın ordusunu inşa etti. Bu durum onu İsrail’e karşı en sıcak cepheyi yöneten, hatırı sayılır bir siyasi statü kazanan ve kendisini düşmana karşı silahlı mücadele yürüten ve dolayısıyla sadece Gazze’de değil tüm Hamas’ı yönetmeye layık tek kişi olarak gören Sinvar’a karşı doğrudan bir rakip haline getirdi.

Hamas-Batı Şeria ve Hamas-Lübnan stratejiyi yönetecek üst düzey bir komutandan yoksundu ama bu taktiksel terör saldırıları gerçekleştiremeyecekleri anlamına gelmiyordu.

Son haftalarda Gazze’de “ertesi gün” tartışmaları kızışırken, Aruri ve Heniyye; Muhammed Dahlan gibi Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas tarafından istifa ettirilen ya da görevden alınan isimler de dahil üst düzey El Fetih yetkilileriyle bir kez daha kanalları yeniden açan iki isimdi.

Temsilciler uzlaşma koşullarını ve 2014’te kurulan ancak kısa süre sonra dağılan ulusal birlik hükümetine benzer bir hükümetin kurulmasını görüştü. Görünen o ki bu hamlelere taraf olmayan Sinvar, bedel ödemesinin beklendiği ve bu nedenle bağımsız bir yol çizmesi ya da savaştan sonra hâlâ hayatta olacağı varsayımıyla Meşal ile işbirliği yapması gerektiği sonucuna vardı.

Aruri’nin öldürülmesinin Hamas’ın statüsünü korumak ve en az onun kadar önemli olan liderlerinin hayatlarını korumak için Hamas-Fetih uzlaşmasını hızlandırması mümkün.

Bu durumda Hamas liderliği daha esnek bir tutum sergileyebilir ve bu da Abbas ve El Fetih liderliğinin, Abbas’ın Hamas’tan İsrail’in meşruiyetini ve El Fetih’in İsrail ile imzaladığı anlaşmaları tanımasını talep ettiği eşik koşullarını aşmasına olanak tanıyacak. Bu, ABD Başkanı Joe Biden’ın savaştan sonra Gazze’yi yönetmeyi önerdiği “yeni Filistin Yönetimi”nin kurulmasıyla sonuçlanabilir.

ORTADOĞU

YPG’den HTŞ’ye “bayrak” adımı

Yayınlanma

PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ve onun silahlı gücü YPG, Esad yönetimini devirip Şam’da yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) değiştirdiği Suriye’nin bayrağını kendi denetimindeki kamu binalarına asılması emrini verdi.

Ana omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Suriye’nin kuzeyinde denetimi altına tuttuğu bölgelerde kurum binalarına “Suriye muhalefeti bayrağının” asılması emrini verdi. Rudaw’da yer alan habere göre SDG, söz konusu bayrağın “Suriye halkının özgürlük, onur ve ulusal birlik umutlarını temsil ettiğini” söyledi.

PYD Başkanlık Konseyi üyesi Salih Müslim de daha önce HTŞ ile diyaloğa açık olduklarını belirtmiş ve “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti.

Şam’da yönetimi devralan HTŞ, savaş sırasında Suriyeli muhalif örgütlerin kullandığı bayrağı Suriye’nin resmi bayrağı ile değiştirmişti. Devir teslimin yapıldığı kurumlarda HTŞ, söz konusu bayrağın yanında tevhid bayrağı da asıyor.

Suriye muhalefetinin sahiplendiği bayrak Fransız mandası altında yeni kurulan Suriye Cumhuriyeti’nin bayrağı olarak 1930 anayasası ile kabul edilmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze’de “ateşkes” diplomasisi hızlandı: Masada “Hamassız Gazze” planı var

Yayınlanma

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Gazze’de olası ateşkes ve esir takası gündemiyle İsrail’e gitti, ardından Mısır ve Katar’ı ziyaret edecek.

The Times of Israel gazetesinin haberinde, Sullivan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmenin 20 Ocak’ta görevi devredecek olan Joe Biden yönetiminin Gazze’de esir takası ve ateşkese varılması için yaptığı son hamle olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.

İsrail Başbakanlık Ofisinden yayınlanan fotoğraflarda, Sullivan ile Netanyahu arasındaki görüşmede üst düzey bakanların yanı sıra İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Başkanı Ronen Bar, Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea ve Esirler ve Kayıplar Dosyası Koordinatörü Gal Hirsch’in de hazır bulunduğu görüldü.

Bölgedeki Batılı bir diplomat Reuters’a İsrail’in Filistinli militan Hamas grubuyla bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı olacağını, sadece birkaç rehinenin serbest bırakılmasını ve çatışmalara kısa bir ara verilmesini içereceğini söyledi.

Müzakere edilen ateşkes, Mısır’ın “Hamassız Gazze” planına dayanıyor.

Plan başlangıçta bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes ve rehinelerin kademeli olarak serbest bırakılmasını öngörüyor. Eş zamanlı olarak “sahada askeri baskı olmaksızın daha kapsamlı ve uzun müzakereler yapılması düşünülüyor. Mısırlı yetkililer ateşkes başladıktan sonra Hamas’a yaşayan rehinelerin listesini vermesi için birkaç günlük bir süre tanınmasını talep edecek. Plana göre ayrıca Mısır ve Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı, Filistin Yönetimi’nin gözetiminde ve Mısır’ın denetiminde hızlı bir şekilde yeniden faaliyete geçecek.

İsrail’e, Mısır’a geçiş yapan kişilere veto hakkı verilecek ve Kahire, Hamas’ın “önümüzdeki dönemde” ne sınır kapısını ne de Gazze Şeridi’ni kontrol etmesine izin verilmeyeceğine dair Filistin tarafından taahhüt alınacağını garanti edecek.

Hamas’ın bu plana Gazze’nin yönetiminin yerel Filistinlilerden oluşacak bir komisyona devredilmesi şartıyla onay verdiği biliniyor.

Mısırlı yetkililer planı İsrail’e de iletti.  Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin iki gün önce Mısır’daydı. İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea’nın ise Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Doha’da bir araya geldiği belirtiliyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise telefonda görüştüğü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’e ABD vatandaşı esirler de dahil olmak üzere esirlerin serbest kalmasını sağlayacak bir anlaşma için “şans olduğunu” söyledi. Katz, 4 Aralık’ta da benzer şekilde, “Bu sefer Hamas ile gerçekten bir esir takası yapma şansımız var” açıklamasında bulunmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta görevi Joe Biden’dan devralmadan önce Hamas’ın Gazze’de tuttuğu rehineleri serbest bırakmasını istemiş “aksi taktirde Ortadoğu cehenneme döner” tehdidinde bulunmuştu.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu da dün akşam Gazze’de derhal kapsayıcı ve kalıcı ateşkes ile esirlerin koşulsuz serbest bırakılması talep edilen karar tasarısını kabul etti. Filistin tarafından sunulan tasarı, 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 9 “hayır” ve 13 “çekimser” oyuna karşı 158 “evet” oyuyla kabul edildi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran’dan İsrail’in Suriye işgaline karşı birlik çağrısı

Yayınlanma

Abbas Irakçi

İsrail, Suriye ile olan tampon bölgeyi işgalinin “geçici olduğunu” iddia ederken İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İsrail’in Suriye’deki saldırılarına karşı bölge ülkelerine işbirliği çağrısı yaptı.

Suriye’de 27 Kasım’da şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık’ta Esad yönetiminin çökmesiyle eş zamanlı, İsrail ordusu Suriye’ye saldırılarını artırdı.  Suriye ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişletti. Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgali daha ileriye taşıyarak başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

Esad yönetiminin devrilmesi üzerine yönetimi devralan Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) İsrail’in saldırıları karşısında sessiz kalması dikkat çekiyor. Channel 4 News’e konuşan HTŞ sözcüsü Ubeyde Arnavut’a İsrail’in son hava saldırıları hakkındaki düşünceleri soruldu. Arnavut, “Bizim önceliğimiz güvenliği ve hizmetleri yeniden tesis etmek, kurumlarda sivil yaşamı canlandırmak. Fırınları, elektriği, suyu ve iletişimi yeniden tesis etmek için günlük yaşamın acil sorunlarını çözmek, bu nedenle önceliğimiz bu hizmetleri sunmak” dedi. Muhabirin “İsrail’in bu ülkedeki 300 tesisi vurması hakkında dürüstçe söyleyecek bir şeyiniz olmadığını mı söylüyorsunuz” sorusu üzerine ise Arnavut “Hiç şüpheniz olmasın. Herkesin yeni Suriye’nin egemenliğine saygı göstermesini istiyoruz, bu nokta bizim için çok önemli” ifadeleriyle doğrudan İsrail’i hedef almaktan kaçınan genel bir değerlendirme yaptı.

İşgallerle ilgili İsrail Başbakanlığından yapılan açıklamada ise Baas yönetiminin çöküşünün “İsrail ile sınır ve tampon bölgede boşluk yarattığı” öne sürülerek, İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri’nden “7 Ekim benzeri bir saldırıya izin vermeyeceği” belirtildi. Açıklamada, İsrail’in tampon bölge ve sınırına yakın stratejik noktalardaki işgalinin de “1974 anlaşmasına bağlı bir güç kurulana kadar geçici olduğu” iddia edildi.

ABD de İsrail işgalin geçici olduğunu ileri sürüyor. İran ise işgale karşı bölge ülkelerine çağrı yaptı.

İran Dışişleri Bakanı Irakçi, X platformunda yaptığı paylaşımda şunları kaydetti: “İsrail rejimi, Suriye’de neredeyse tüm savunma ve sivil altyapıyı yok etti. Bu rejim, 1974 yılı anlaşmasını ve BM Güvenlik Konseyi’nin 350 sayılı kararını ihlal ederek Suriye’nin daha fazla toprağını işgal etti.”

Irakçi, BM Güvenlik Konseyi’nin yasa dışı saldırıların durdurulmasındaki temel sorumluluğunu üstlenemediğine dikkat çekerek, “ABD’nin engellemeleri nedeniyle Güvenlik Konseyi, eli kolu bağlı bir izleyici haline gelmiştir” dedi.

Irakçi, Suriye’nin komşuları, Arap ve İslam dünyası ve hatta Birleşmiş Milletler üyelerinden uluslararası hukukun temel ilkelerine ve BM Şartı’na önem veren hiçbir ülkenin bu duruma kayıtsız kalamayacağını belirterek “Saldırıları durdurmak ve Suriye’nin yıkımını önlemek için bölge ülkelerinin hızlı bir şekilde birlik olması ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gereklidir” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English