Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Hakan Fidan’dan Rusya ziyareti

Yayınlanma

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 10-11 Haziran tarihlerinde Moskova’yı ziyaret edecek ve Nijniy Novgorod’da düzenlenecek olan BRICS+ dışişleri bakanları toplantısına katılacak.

Dışişlerinden yapılan açıklamada, “Sayın Bakanımız Moskova’da ikili temaslarda bulunacak; ayrıca Nijniy Novgorod’da gerçekleştirilecek BRICS Dışişleri Bakanları Toplantısı marjında 11 Haziran günü yapılacak olan BRICS+ oturumuna katılacaktır,” ifadelerine yer verildi.

4 Haziran’da Çin’i ziyaret eden Fidan, BRICS dışişleri bakanları toplantısına katılmayı planladığını bildirmişti.

Fidan, ‘AB ile Gümrük Birliği’nin bir parçası olan Türkiye’nin BRICS gibi çeşitli platformlarda işbirliği için yeni fırsatlar aramaya devam ettiğini’ belirtmişti.

Daha önce Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın BRICS’ten sorumlu temsilcisi Pavel Knyazev, Moskova’nın BRICS dışişleri bakanları toplantısına birliğin ‘ilk on’ ülkesi de dahil olmak üzere yaklaşık 20-25 ülkenin katılmasını beklediğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2018 yılında BRICS zirvesine katılmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, o dönem Ankara’nın 2022 yılında BRICS’e katılabileceğini söylemişti. Türkiye bugüne kadar bu yönde herhangi bir girişimde bulunmadı.

DİPLOMASİ

Trump’tan Rusya’ya baskı mesajı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da ateşkes için açıklığa kavuşması gereken hususlar olduğunu belirtmesinin ardından, Washington’ın Rusya üzerinde baskı araçlarına sahip olduğunu söyledi. Trump, Rusya’nın ateşkesi kabul etmesinin çatışmanın sona ermesi için kritik bir adım olacağını vurgularken, Fox News ABD’nin Rus bankalarına yönelik yaptırımlarını sıkılaştırdığını açıkladı.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da ateşkes konusunda açıklığa kavuşması gereken hususların tartışılması gerektiğini belirtmesinin ardından, Washington’ın Rusya üzerinde “baskı araçları” olduğunu söyledi.

Trump, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile yaptığı görüşmede, “Baskı araçlarımız var ama müzakereler sürdüğü ve bugünkü açıklamalara göre süreç olumlu yönde ilerlediği için detayları açıklamak istemiyorum,” dedi.

Başkan Trump, Rusya’nın ateşkesi kabul etmesinin çatışmanın sona ermesi için belirleyici bir adım olacağını vurguladı. Özel temsilcisi Steve Witkoff’un Rusya’da “ciddi müzakereler” yürüttüğünü ve yakında Putin ile görüşmesini beklediğini belirten Trump, “Umarım Moskova doğru kararı verir,” diyerek Rusya’dan somut adımlar görmek istediğini ifade etti.

Gelecekteki ateşkes anlaşmasının pek çok detayının hâlihazırda görüşüldüğünü belirten Trump, “Şimdi geriye Rusya’nın bunlara katılıp katılmayacağını görmek kalıyor. Katılmazsa, bu tüm dünya için bir hayal kırıklığı olacaktır,” diye konuştu.

Trump, Washington’ın Kiev ile olası toprak tavizlerini görüştüğünü de doğruladı ve “Körlemesine hareket etmiyoruz. Ukrayna ile hangi toprakların korunacağını, hangilerinin kaybedileceğini ve Zaporojye Nükleer Enerji Santrali de dahil olmak üzere nihai anlaşmanın tüm kilit unsurlarını görüşüyoruz. Bu karmaşık bir süreç, ancak ilk adım ateşkes,” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı, Putin’in ateşkes konusundaki açıklamasını “umut verici, ancak eksik” olarak nitelendirdi ve “Anlamı olmayacak bir ateşkesle zaman kaybetmek istemiyoruz. Bu yüzden diyoruz ki: ‘Bakın, şunu alabilirsiniz, şunu alamazsınız’,” diye ekledi.

13 Mart Perşembe günü Vladimir Putin, Rusya’nın prensipte ABD’nin Ukrayna’da 30 günlük ateşkes önerisini desteklediğini, ancak öncelikle bir dizi önemli konunun görüşülmesi gerektiğini söyledi. Putin, “Katılıyoruz, ancak nüanslar var,” dedi.

11 Mart’ta Washington ile yapılan görüşmelerin ardından Ukrayna, Rusya’nın da benzer bir adım atması koşuluyla derhal 30 günlük bir ateşkesi kabul etti.

Buna karşılık ABD, Kiev’e silah sevkiyatını ve istihbarat paylaşımını yeniden başlattı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ateşkesin tüm cephe hattını kapsaması ve Karadeniz’de füze saldırıları, insansız hava aracı saldırıları ve bombardımanları dışlaması gerektiğini savundu.

Trump bu karara destek verdi ve ateşkesin detaylarını Putin ile “bir hafta içinde” görüşmeyi planladığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Moskova’nın tepkisinin Kremlin’in gerçek niyetlerini göstereceğini belirtti. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ise Washington’ın çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak için gerekirse Rusya’ya karşı mümkün olan en sert yaptırımları uygulamaya hazır olduğu uyarısında bulundu.

Washington yönetimi, Rus bankalarına yaptırımları sıkılaştırdı

Öte yandna Fox News‘e konuşan Donald Trump yönetiminden üst düzey bir yetkiliye göre Putin’in acil ateşkesi reddetmesinin ardından ABD, Rus bankalarına ve petrole yönelik yaptırımları sıkılaştırdı.

Kaynak, bu adımın Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için kullandığı müzakere taktiklerinin bir parçası olduğunu söyledi.

Bundan böyle, aralarında VEB, Sberbank, FK Otkritie, VTB, Sovcombank, Alfa-bank, Rosbank, Zenit Bank ve St. Petersburg Bank’ın da bulunduğu 9 Rus bankasına istisnasız tam bloke yaptırımları uygulanmaya başlandı.

Aynı karar, Rusya Merkez Bankası ve Moskova Borsası’ndaki Ulusal Takas Merkezi için de geçerli.

12 Mart’a kadar bu bankaların Rus enerji kaynaklarının ödemesiyle ilgili dolar cinsinden işlem yapmasına izin veriliyordu.

Fox News‘e konuşan kaynak, Trump yönetiminin lisansı uzatmama kararının, Avrupalı ülkelerin yaptırım riski olmadan artık Rusya’dan petrol alamayacağı anlamına geldiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Azerbaycan ile Ermenistan, barış anlaşmasında uzlaştı

Yayınlanma

Azerbaycan ve Ermenistan, tüm maddelerde uzlaşarak barış anlaşması konusunda nihai anlaşmaya vardı. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, müzakere sürecinin tamamlandığını duyururken, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı da anlaşma taslağının imzaya hazır olduğunu doğruladı. Anlaşmanın son maddeleri arasında tarafların uluslararası alanda karşılıklı iddialarda bulunmaması ve sınırda yabancı gözlemci bulundurmaması yer alıyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, anlaşmanın her iki tarafın da çıkarını gözeten bir uzlaşma olduğunu belirtti.

Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Azerbaycan ile Ermenistan’ın tüm maddelerde uzlaşarak barış anlaşması konusunda nihai anlaşmaya vardığını ve müzakere sürecini tamamladığını açıkladı.

APA haber ajansının aktardığına göre, üzerinde uzlaşılan son maddeler arasında tarafların uluslararası arenada karşılıklı iddialarda bulunmaması ve sınırda yabancı gözlemci bulundurmaması yer alıyor.

Ermenistan Dışişleri Bakanlığı da müzakerelerin tamamlandığını doğruladı. Bakanlıktan yapılan resmi açıklamada, “Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, ‘Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Barışın ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulması Hakkında Anlaşma’ taslağının uzlaşmaya varıldığını teyit eder. Bu nedenle, belge imzalanmaya hazırdır,” ifadelerine yer verildi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, tarafların imza tarihi ve yeriyle ilgili detayları görüşmeye hazır olduğunu belirtti.

Paşinyan, “Bizim de fikirlerimiz var, Bakü’nün de. Müzakereler sırasında bunları yakınlaştırmaya çalışacağız,” dedi.

Paşinyan’ın açıklamasına göre, varılan anlaşmalar her iki tarafın da çıkarlarını gözeten bir uzlaşma niteliğinde.

Ayrıca Başbakan, anlaşma metninde gizli bir madde bulunmadığını vurgulayarak, “Toplum, temel maddelerine aşina, zira dört yıldır tartışılıyor,” diye konuştu.

Başbakan, anlaşmaya varıldığına göre Azerbaycan’ın bunu kendisi için kârlı, Ermenistan’ın ise kendisi için kabul edilebilir bulduğunu kaydetti.

Paşinyan, “Herhangi bir barış anlaşmasında olması gereken de budur,” diye ekledi.

Paşinyan, Bakü ile Ermenistan Anayasası’nda değişiklik yapılması konusunda müzakere yapılmadığını belirtti.

Ancak Azerbaycan, Ermenistan’ın temel yasasında değişiklik yapılmasında ısrar ediyor, zira yasada Dağlık Karabağ’ı ülkenin bir parçası olarak tanımlayan 1990 Bağımsızlık Bildirgesi’ne atıfta bulunuluyor. Bakü, bunu bir toprak iddiası olarak değerlendiriyor.

Paşinyan daha önce, yeni bir temel yasa için referandum ihtimali de dâhil olmak üzere anayasal reform ihtiyacından bahsetmişti.

Şubat ayının sonunda Paşinyan, tarafların anlaşmanın 17 maddesinden 15’inde uzlaştığını bildirmişti.

O dönemde temel anlaşmazlıklar, sınır boyunca yabancı birliklerin konuşlandırılması ve uluslararası mahkemelerde görülen davalarla ilgiliydi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD-Britanya kavgası: ABD’nin sınır dışı etmek istediği ‘Filistin yanlısı’, İngiliz devleti bağlantılı

Yayınlanma

Hafta sonu Columbia Üniversitesi mezunu Mahmoud Khalil, ABD’li göçmenlik yetkilileri tarafından gözaltına alınmış ve Khalil hakkında “Hamas destekçiliği” iddiasıyla sınır dışı prosedürü başlatılmıştı.

ABD’de daimi ikamet eden Khalil, cumartesi gecesi Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra federal bir yargıç sınır dışı edilmesini geçici olarak engelledi ve Khalil şu anda Louisiana’daki federal bir hapishanede yargılamayı bekliyor.

Pazartesi günü Donald Trump, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda Khalil’i “Hamas Yanlısı Radikal Yabancı Öğrenci” olarak tanımladı ve tutuklanmasının “gelecek birçok tutuklamanın ilki” olduğunu duyurdu.

Trump, “Columbia’da ve Ülke genelindeki diğer Üniversitelerde terör yanlısı, antisemitik, Amerikan karşıtı faaliyetlerde bulunan daha fazla öğrenci olduğunu biliyoruz ve Trump Yönetimi buna müsamaha göstermeyecektir,” dedi.

Beyaz Saray pazartesi günü Trump’ın açıklamasını ve Khalil’in bir resmini “ŞALOM, MAHMUD” ifadeleri ve “Hamas’a bağlı faaliyetlere öncülük ettiği” suçlamasıyla birlikte X’te yayınladı.

Khalil aralık ayında Columbia Uluslararası İlişkiler ve Kamu İşleri Okulundan yüksek lisans derecesiyle mezun oldu. Khalil, 2024 baharında Filistin yanlısı kampüs kampı sırasında öğrencilerin “ana müzakerecilerinden” biriydi.

Ne var ki, Khalil hakkındaki iddialar burada bitmiyor. Middle East Eye (MEE), Khalil’in daha önce 2018-2022 yılları arasında Beyrut’taki İngiliz Büyükelçiliği Suriye Ofisi’nde program yöneticisi olarak çalıştığını tespit etti.

MEE tarafından incelenen çevrimiçi kayıtlar, Khalil’in Birleşik Krallık hükümetinin prestijli bir uluslararası burs programı olan Suriye Chevening Programı ve Çatışma, İstikrar ve Güvenlik Fonu için yerel yönetici olarak çalıştığını gösteriyor.

Khalil’in çalıştığı dönemde Suriye Ofisi’nde politika danışmanı olan eski İngiliz diplomat Andrew Waller MEE’ye verdiği demeçte ABD hükümetinin Khalil hakkındaki tasvirinin “yanlış ve karalayıcı” olduğunu öne sürdü.

Waller, “İşe girmek için bir inceleme sürecinden geçti ve İngiliz hükümeti için hassas konularda çalışmasına izin verildi. Trump’ın yaptığı düpedüz iftiradır. Mahmoud son derece nazik ve vicdanlı bir insandı ve Suriye Ofisi’ndeki meslektaşları tarafından seviliyordu. Onun hakkında kötü bir söz söyleyecek kimseyi bulamazsınız, işinde çok iyiydi,” diye konuştu.

Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi (FCDO) tarafından finanse edilen Chevening bursu, misyonunu “geleceğin liderleri, etkileyicileri ve karar vericileri ile kalıcı olumlu ilişkiler kurarak Birleşik Krallık dış politika önceliklerini desteklemek ve FCDO hedeflerine ulaşmak” olarak tanımlıyor.

Waller bu bursu “Birleşik Krallık’ın yumuşak güç politikasının amiral gemisi” olarak tanımlıyor.

İngiliz diplomat, “Dünyanın dört bir yanından en parlak öğrencileri Birleşik Krallık üniversitelerine getiriyor. Mahmoud Suriye programını yürüttü ve İngiliz hükümeti adına yüzlerce, hatta binlerce başvuru sahibiyle mülakat yaptı,” diyor.

Waller, Khalil’in aynı zamanda “toplantıları tercüme etmek için bağlamsal anlayış ve dil becerileri” sağlamaktan sorumlu bir “yerel personel siyasi görevlisi” olduğunu hatırlıyor.

Siyonizme karşı tutumuyla bilinen Free Palestine TV de Khalil hakkında önemli iddialarda bulundu. X’te bir açıklama yapan yayın, “Mahmoud Khalil vakası, Liberalizmin sınırlarına ve güç yapılarında bir miktar eşitlik ya da değişiklik elde etme umuduyla Siyonist İmparatorlukla işbirliğine mükemmel bir örnektir,” dedi.

Khalil’in “anavatanına karşı emperyalist komplo” ile işbirliği yapan ve Lübnan’daki İngiltere Büyükelçiliği için “istikrarsızlaştırma programlarını” koordine eden bir Suriye vatandaşı olduğunu söyleyen Free Palestine TV, “Ayrıca ABD’de Suriyeli diaspora gençliğini dekolonizasyondan saptırmak ve Vahhabi ve İhvancı işbirlikçi yönetimin kucağına itmek üzere tasarlanmış STK’larda da çalışmıştır,” dedi.

Khalil’in Columbia Üniversitesindeki eylemlerdeki rolüne de değinen yayın, “Siyonist Yönetim ile Filistin kurtuluş taraftarları arasında anlaşmaya varılan bir arabulucuydu; yani hareketin bir üyesi değil, sadece bir elçiydi. Hind Hall hareketine ve eylemlerine de karşıydı,” iddiasında bulundu.

Free Palestine TV, “İşte Mahmoud Khalil, ülkesini birkaç dolar için kurtlara satan, Columbia’da Filistinlilere Siyonist gücün makul bir elçisi gibi davranan ve karşılığında aldığı tek şey Beyaz Saray’daki Siyonist Efendi tarafından ortadan kaldırılmak olan bir adam,” dedi.

Açıklamada, Khalil’in sağ salim evine, ailesinin yanına dönmesi talep edilirken, “(…) çünkü bir maşa, aptal ve hatta ajan olmasına rağmen ortadan kaybolması, ABD’deki tüm Arap ve Müslümanlara daha da kötü davranılabileceğinin işaretidir,” denildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English