Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Hamas ile Filistin Yönetimi arasında “ABD ile doğrudan müzakere” krizi

Yayınlanma

ABD-İsrail ilişkilerinde gerilime yol açan Trump’ın rehine özel temsilcisi Adam Boehler’in Hamas ile doğrudan görüşmesine Filistin Yönetimi de karşı çıktı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Hamas’la görüşmeye sahip çıktı ancak bunun başarısız bir girişim olduğunu asıl müzakerelerin Katar’da sürdüğünü söyledi.

İsrailli rehinelerin serbest bırakılması karşılığında çatışmaların kalıcı olarak sona erdirilmesine yönelik görüşmelerde taraflar arasındaki anlaşmazlık sürüyor. Ocak ayında yapılan geçici ateşkes kapsamında 33 İsrailli rehine (ölü ve sağ) serbest bırakılmış, karşılığında yüzlerce Filistinli mahkûm tahliye edilmişti. Ancak bu anlaşmanın en zorlu bölümleri sonraki aşamalara bırakılmıştı. Hamas, kalıcı bir ateşkes için müzakereleri sürdürmek istiyor ancak İsrail bu konuyu masaya koymayı reddediyor. Buna karşılık, geçici bir uzlaşma ihtimali üzerinde duruluyor.

Tarafların uzlaşamaması ve ateşkesin tehlikeye girmesi üzerine ayrı bir kanal açan Boehler, ilk kez Hamas yetkilileriyle doğrudan bir araya geldi. Görüşmelerin basına sızması sonrası İsrail tarafından eleştirilen Boehler, amacının Gazze’de hayatta kalan son Amerikalı rehinenin serbest bırakılmasını sağlamak olduğunu söyledi. Ancak Boehler aynı zamanda “iyi adamlar” dediği Hamas’ın ateşkes karşılığında silah bırakmaya hazır olduğunu ve ABD’nin İsrail’den ayrı çıkarları olduğunu söyleyerek zaten görüşmelerden haberdar edilmedikleri için endişelenen İsrailli yetkilileri daha da öfkelendirdi. Bunun üzerine Boehler’den, “Biz ABD’yiz, İsrail’in ajanı değiliz” çıkışı geldi.

Dışişleri Bakanı Rubio ise Boehler’in Hamas’la görüşmeleri için “Denemekte haksız olduğu anlamına gelmez. Ancak bizim öncelikli odak noktamız Katar’da yaşanan süreç” diyerek İsrail’in endişelerini gidermeye çalıştı.

İsrail tarafı ABD’yi eleştirirken Filistin Yönetimi de Hamas’ın ABD tarafıyla görüşmesinden rahatsız olduğunu açıkladı. Hamas ise Filistin Yönetiminin bu eleştirilerden önce İsrail ile güvenlik koordinasyonunu sonlandırması gerektiğini belirtti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA’ya göre, Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, Hamas’ın “yabancı taraflarla temas kurup müzakere yürütmesinin Filistin ulusal tutumunu parçaladığını” savundu. Ebu Rudeyne, Hamas’ın “ulusal bir yetki olmadan yabancı taraflarla iletişim kurmasının Filistin yasalarına aykırı olduğunu” öne sürdü.

Hamas’ın söz konusu görüşmeleri Mısır’ın başkenti Kahire’de 4 Mart’ta düzenlenen Arap Birliği Zirvesi öncesinde yaptığına işaret eden Ebu Rudeyne, bu durumun Filistin davasını destekleyen Arap tutumunu zayıflatma girişimi olduğunu savundu. Ebu Rudeyne, Hamas’a Gazze’nin idaresini Filistin Yönetimine bırakma çağrısında bulundu.

Ramallah’ın açıklamasıyla ilgili El Cezire televizyonuna konuşan Hamas yöneticilerinden Abdulhakim Hanini, Filistin Yönetiminin yaptığı açıklamanın “kabul edilemez” olduğunu söyledi.

Hanini, “Filistin Yönetiminin, Hamas’ın yabancı taraflarla iletişim kurmasıyla ilgili açıklaması kabul edilemez. Filistin yönetiminin, bizi casuslukla suçlamadan önce işgalci İsrail ile olan güvenlik koordinasyonunu sona erdirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

HTŞ-SDG arasında “anayasa” krizi

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

“Diplomatik çözümün” sonu İsrail-Lübnan normalleşmesi mi?

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English