Bizi Takip Edin

AMERİKA

Hindistan’ın nükleer enerji için Rusya’ya bağımlılığı ABD’yi endişelendiriyor

Yayınlanma

Hindistan’ın askeri teçhizat ve teknoloji için uzun süredir Rusya’ya bağımlı olmasından rahatsız olan Washington, bu durumu dengeleyebilmek için çeşitli anlaşmalar yoluyla Hindistan’ın askeri pazarındaki Rusya hakimiyetini azaltma peşinde.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, Haziran ayında ABD’ye yaptığı ziyarette Joe Biden ile görüşmesi sırasında ABD yapımı savaş uçağı motorlarının ortak üretimi, 31 silahlı insansız hava aracı satışı ve Hindistan’ın ABD liderliğindeki Ay’a tekrar astronot göndermek için başlatılan Artemis projesine katılımı da dahil olmak üzere çok sayıda anlaşma yapmıştı.

Rusya’dan Hindistan’a askeri ithalat yavaş yavaş azalırken, ABD ise son on yılda rolünü genişletmeye çalışıyor.

Ancak Washington, Yeni Delhi ile özellikle nükleer işbirliği yapmak istiyor.

Biden ve Modi görüşmesi sonrası yapılan açıklamada, “Liderler, Nuclear Power Corporation of India Limited ile Westinghouse Electric Company arasında Hindistan’da altı nükleer reaktörün inşası için devam eden müzakerelere dikkat çekti” ifadeleri kullanılmıştı.

Hindistan’ın ABD ile ilişkilerinde Rus silahları faktörü

Hindistan’ın nükleer enerji serüveni

Nükleer enerjiyi ilk kullanan ülkeler arasında yer alan Hindistan, bağımsızlıktan sadece bir yıl sonra, 1948’de Atom Enerjisi Yasasını çıkardı ve nükleer enerji araştırma ve geliştirmeye başladı. Ülke ilk olarak General Electric tarafından yapılan küçük reaktörleri piyasaya sürdü ve 1969’da nükleer santralleri işletmeye başlayan ilk Asya ülkesi oldu.

Başlangıçta Hindistan nükleer enerjiyi yalnızca barışçıl amaçlarla kullansa da  sınır anlaşmazlıkları yaşadığı Çin’e karşı 1974’te bir nükleer deneme yaptı.

Yaptırımlar nedeniyle teknoloji ve ekipman kesintiye uğradığından, Hindistan nükleer teknolojiyi kendi başına geliştirmek zorunda kaldı. Ülke, 1998’de ikinci bir nükleer deneme yaparak uluslararası tepkilere ve yaptırımlara rağmen kendisini nükleer güç ilan etti.

1971’de Hindistan ve Sovyetler Birliği, fiili bir askeri ittifak olan Hint-Sovyet Barış, Dostluk ve İşbirliği Antlaşması’nı imzaladı. Batı yaptırımlarına rağmen, iki ülke 1988’de 1 milyon kW’lık bir nükleer santral inşa etmeyi kabul etti.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya, 2002 yılında iki reaktörün inşasına başlama anlaşmasını devraldı. Reaktörler sırasıyla 2014 ve 2017’de faaliyete geçti.

Hindistan’ın toplam üretimi 7,48 milyon kW olan 23 reaktörü çalışıyor. Reaktörlerin çoğu, 200.000 kW’lık bir çıkışla Hindistan yapımıdır.

Hindistan, her ikisi de Rus yapımı olan ve toplam üretimin yaklaşık %30’unu oluşturan yalnızca iki büyük reaktöre sahip. İnşası devam eden 10 reaktörden Rus yapımı dört reaktör, 8 milyon kW’lık üretimin yarısını oluşturacak.

Nükleer santraller şu anda Hindistan’ın enerji üretiminin yaklaşık %2’sini oluşturuyor, ancak ülkenin nüfusu ve ekonomisi büyüdükçe elektrik kesintileri ciddi bir sorun haline geldi.

Ayrıca Hindistan, 2070 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu elde etme sözü verdi. Bu nedenle, ülkenin ek nükleer santraller inşa etmeden elektrik kesintileriyle başa çıkması zor olacağından, Rusya’nın işbirliği Hindistan için umut veriyor.

2008’de ABD devreye girdi

Ülke diğer yandan, 2008’de ABD ile ve 2018’de Fransa ile işbirliği yapmak için harekete geçti, ancak Nükleer Hasar için Hukuki Sorumluluk Yasası nedeniyle planlar gerçekleşmedi.

Hindistan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını (NPT) veya Kapsamlı Nükleer Testleri Yasaklama Anlaşmasını (CTBT) imzalamasa da, ABD 2008’de bir nükleer anlaşma imzalayarak Hindistan’ın fiili bir nükleer güç olduğunu kabul etti ve Hindistan’a özel muamele göstermek için, ilgili silahların ihracatını engelleyerek nükleer silahların yayılmasını kontrol etmeyi amaçlayan nükleer tedarikçi ülkelerden oluşan ulusötesi bir kuruluş olan Nükleer Tedarikçiler Grubu’na sordu. Bu da, ABD’nin Hindistan’a nükleer ihracatını mümkün kıldı.

Ancak Rusya hala Hindistan’ın nükleer enerji üretiminde kritik rolde.

Bu durumu dengelemeye çalışan Biden, Modi ile yaptığı zirvede, jet motorlarının ortak üretimine başlandığını duyurdu. Bu, Washington’un Hindistan’ı, Yeni Delhi’nin silahlarının %60’ını tedarik ettiği ülke olan Rusya’dan çevirme niyetinin bir göstergesi olarak yorumlandı.

Savaş’ta ABD’nin Pakistan’ı desteklemesi Rusya’ya itti

Pek çok Hintli askeri yetkili ve planlamacının, özellikle de Soğuk Savaş döneminde reşit olanların, Amerika’nın 1971’de Hindistan ile olan savaşı sırasında Pakistan’ın yanında yer alma kararından rahatsız olduğu ifade ediliyor.

Hindistan’ın eski Rusya büyükelçisi D.B. Venkatesh Verma, o dönemi şöyle anlatıyor: “Amerikalılar bizim Sovyet yanlısı olduğumuzu hissettikleri için Hindistan-ABD ilişkilerinde kayıp bir otuz yıl oldu. Sovyetlere döndük çünkü bize sunulan hiçbir şey yoktu.”

Verma ayrıca, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Hindistan yeni ticari ilişkiler kurmaya hevesliyken, Hindistan’ın nükleer silah kapasitesini geliştirme hırsıyla ilgili endişeler nedeniyle ABD’nin askeri teçhizat sağlama konusunda isteksiz kaldığını söyledi.

2008’de Hindistan ve ABD’nin nükleer güç konusunda koordineli hareket ettiği nükleer anlaşma, Hindistan ile ABD arasındaki ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olarak sunuluyor.

AMERİKA

FT: Reklamverenler X’e geri dönmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Elon Musk’ın Donald Trump’a verdiği destek ile birlikte bazı pazarlamacılar da yeni yönetimin gözüne girmek için sosyal medya platformu X’e geri dönmeye hazırlanıyor.

Financial Times’a (FT) konuşan medya yöneticileri, milyarder Musk’ın ikinci bir Trump Beyaz Saray’ında etkili bir rol kazanma olasılığı nedeniyle bazı markaların X’e yeniden reklam vermeye hazırlandığını söyledi.

Musk’ın iki yıl önce 44 milyar dolarlık satın almasından bu yana platformun gelirleri önemli ölçüde düştü ve bazı yatırımcı tahminleri mevcut değerinin 10 milyar doların altında olduğunu ileri sürüyor.

Disney, IBM ve Apple gibi grupların geçen yıl platformdan ayrılmasıyla birlikte markalar Musk’ın moderasyonu geri çekmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler. Musk, büyük şirketlere reklamları durdurdukları için “s..tirip gitmelerini” söyleyerek yanıt vermişti.

Bununla birlikte pazarlama danışmanlığı AJL Advisory’nin CEO’su ve eski Bank of America medya yöneticisi Lou Paskalis, bazı pazarlamacıların harcamalarını X’te yeniden tahsis edebileceğini söyledi.

Şirketlerin, Trump tarafından yeni bir Devlet Verimliliği Departmanının eş başkanı olarak görevlendirilen “Elon’un gözüne girmeye” çalışacaklarını da sözlerine ekledi.

“Beyaz Saray’ın resmi iletişim kanalı olarak görülebilir,” diyen bir başka reklam ajansı başkanı, Trump’ın zaferinin Musk’a yeni bir meşruiyet ve Trump’ın yeni düzenleyici kısıtlamalarıyla karşılaşabilecek sektörlerdeki markalar üzerinde güç kazandırdığını sözlerine ekledi.

Bir medya direktörü ise X’i “tam bir karmaşa” olarak tanımlayıp “Hangi marka bu riski alacak?” diye sorarken, diğerleri de bu konudaki isteksizliklerini sürdürüyor.

Musk da ABD seçimleri öncesinde podcaster Joe Rogan’a verdiği demeçte, reklamverenlerin bir kısmının geri dönmeye başladığını öne sürerek, “Boykotun bir kısmı kalkmaya başlıyor. Trump kazanırsa boykotun çoğunun kalktığını göreceğiz,” demişti.

Seçimlerden bu yana Musk ve müttefikleri X’i başkanlığın kazanılmasının ayrılmaz bir parçası ve muhafazakâr siyasi söylemin yuvası olarak yüveltiyor. Geçen hafta Musk, oylamadan önceki günlerde “küresel kullanıcı saniyesinin” 400 milyarın altından 434,1 milyara yükseldiğini gösteren bir grafik yayınladı. 

Bununla birlikte, seçimlerin X’in izleyici kitlesi ve etkileşimi üzerinde karışık bir etkisi oldu. Similarweb’e göre, X’in web sitesi bu yıl ABD’de trafik açısından en iyi gününü geçen hafta çarşamba günü, yani ABD başkanlık oylamasının ertesi günü yaşarken, seçim günü ikinci sırada yer aldı. Veriler, uygulamanın günlük aktif kullanıcı sayısında da artış olduğunu gösteriyor.

Bununla birlikte, 115.000 ABD’li kullanıcının çarşamba günü X hesaplarını sildiğini de tespit etti; bu, izlemeye başladığından bu yana web hesap çıkışları için en büyük gün olurken, Bluesky ve Meta’s Threads gibi rakiplerin de kullanıcıları artırdığı görülüyor.

Musk’ın Trump’a yakınlığı, X’in seçilmiş başkanın kendi çevrimiçi platformu Truth Social ile birleşebileceği yönünde de yaygın spekülasyonlara yol açtı.

X’in Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki operasyonlarının eski başkanı Bruce Daisley, “Musk ister kazayla ister tasarımla olsun, yeni bir Twitter değil, Trump’ın çoğunluk hissedarı olmadığı yeni bir Truth Social yarattı,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump kabinesine İsrail destekçilerini almaya devam ediyor

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, ocak ayından itibaren görev yapacak kabinesini oluşturmayı sürdürüyor.

Trump İç Güvenlik Bakanlığı için Güney Dakota Valisi Kristi Noem’u aday gösterdi.

Trump yaptığı açıklamada, “Sınırın güvenliğini sağlamak için ‘Sınır Çarı’ Tom Homan ile yakın bir şekilde çalışacak ve Amerikan Anavatanımızın düşmanlarımıza karşı güvende olmasını sağlayacaktır,” dedi.

Dindar bir Hıristiyan olarak bilinen ve Güney Dakota valisi olarak seçilen ilk kadın olan Noem, bu makamdaki ikinci dönemindeydi.

Trump yaptığı açıklamada Noem’in eyaletini yönetirken attığı önemli adımlardan birine atıfta bulunarak, “Kristi Sınır Güvenliği konusunda çok güçlü olmuştur. Teksas’ın Biden Sınır Kriziyle mücadelesine yardımcı olmaları için Ulusal Muhafız Askerlerini gönderen ilk Vali oldu ve bu askerler toplam sekiz kez gönderildi,” ifadelerini kullandı.

Noem bu yılın başlarında Güney Dakota’daki yerli kabilelerin uyuşturucu karteli endüstrisinden faydalandığını söylediği için eleştirilere maruz kalmış ve bu yorumu eyaletteki dokuz rezervasyonun tamamına girişinin yasaklanmasına neden olmuştu.

Noem bir sınır eyaletini temsil etmemesine rağmen, göçmenlik konusunda sert tutumlar alma konusunda uzun bir geçmişe sahip. Kongreye aday olduğu 2010 yılında, Senato Cumhuriyetçilerinin Obama yönetiminin Arizona göçmenlik yasasına karşı açtığı davayı engellemeye yönelik başarısız girişimini desteklemişti.

Ayrıca Trump’ın ilk döneminde federal kurumlarla işbirliği yapmayarak belgesiz göçmenleri koruyan “sığınak şehirlerin” cezalandırılması çağrısında bulunmuştu.

Trump’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz oldu

Güney Dakota Valisi ayrıca “şahin” bir İsrail destekçisi olarak da biliniyor. Bu yılın başlarında Noem, eyaletteki haksız veya ayrımcı uygulamaların soruşturulmasında Uluslararası Holokost Anma İttifakı (IHRA) Antisemitizm Çalışma Tanımının dikkate alınmasını gerektiren bir yasa tasarısını imzaladı. Yasanın adı “Tanrının Seçilmiş Halkının Güvenliğinin Sağlanması” idi.

Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz yasayı imzaladıktan sonra Noem’i överek onu “İsrail’in gerçek bir dostu” olarak tanımladı.

Yine Mart 2024’te Noem, kendi dişleri üzerinde çalışma yaptığını söylediği Teksas merkezli bir kozmetik diş hekiminin çalışmalarını tanıtmasının ardından bir tüketici savunma grubu olan Travelers United tarafından dava edildi.

Travelers United, Noem’in “12 Mart 2024 itibariyle bir sosyal medya fenomeni olarak çalışmaya başlamış göründüğünü” söyledi ve Valiyi “söz konusu şirketle mali ilişkisi olduğunu açıklamadan bir ürün ya da hizmetin reklamını yapmakla” suçladı.

Noem, X’te yanıt olarak, “Açık olmak gerekirse, iddia edilen ‘reklamlar’ için hiçbir zaman para almadım,” dedi.

Yeni İsrail Büyükelçisi Huckabee: “Filistinli diye bir şey yoktur”

Donald Trump, eski Arkansas Valisi Mike Huckabee’yi de ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak aday göstereceğini açıkladı.

Huckabee’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yakın bir ilişkisi vardır. Ayrıca Yahudi yerleşimcilere desteğini defalarca dile getirmiş ve İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’nın bir kısmını ilhak etmesi fikrini desteklemişti.

Trump yaptığı açıklamada, “Mike Huckabee İsrail’i ve İsrail halkını seviyor… Orta Doğu’ya barış getirmek için yorulmadan çalışacak,” dedi.

2015 yılında Huckabee, İsrail’in Batı Şeria ile ABD’nin Manhattan ile olduğundan daha güçlü bir tarihi bağı olduğunu ileri sürmüştü.

Bloomberg: Trump’ın atamaları İsrail’e desteği ve İran’a baskıyı artırmayı hedefliyor

Huckabee 2019’da ise kişisel olarak İsrail’in Batı Şeria’nın bazı bölümlerini ilhak etme hakkı olduğuna inandığını söylemişti.

Huckabee 2008’deki başkanlık adaylığı sırasında “Filistinli diye bir şey yoktur” demiş ve gelecekteki bir Filistin devleti için toprağın İsrail’den değil diğer Arap devletlerinden alınması gerektiğini savunmuştu.

İsrail halihazırda tarihindeki en yerleşimci yanlısı hükümete sahip ve İsrail sağındaki bazı kesimler Trump’ın ikinci yönetiminin ABD’deki en yerleşimci yanlısı yönetim olmasını umuyor.

Axios’a konuşan kaynaklara göre, Evanjelik bir papaz olan ve Trinity Broadcasting Network’te (TBN) bir program sunan Huckabee, Trump’ın görevdeki ilk döneminde İsrail’e büyükelçi olarak atanmak istiyordu.

Pentagon’un başına Fox News sunucusu Hegseth geldi

Trump’ın Pentagon şefi olarak Fox News sunucusu ve eski ordu mensubu Pete Hegseth’i seçmesi sürpriz bir hamle olarak görülüyor.

Bir televizyon sunucusu ve yazar olan Hegseth’in seçimi, Trump’ın bu görev için Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Başkanı Temsilci Mike Rogers ya da savunma odaklı başka bir Kongre üyesi gibi savunma alanında ağır toplardan birini seçeceği yönündeki spekülasyonların ardından geldi.

Trump salı gecesi yaptığı açıklamada, “Pete sert, akıllı ve Önce Amerika’ya gerçekten inanan biri. Pete’in dümende olmasıyla Amerika’nın düşmanlarının dikkati çekilecek. Ordumuz Yeniden Büyük Olacak ve Amerika Asla Geri Adım Atmayacak,” dedi.

Bu seçim, Trump’ın geçen hafta başkan seçilmesinden bu yana yaptığı diğer ulusal güvenlik hamlelerinden farklı. Şu ana kadar ulusal güvenlik danışmanı olarak Temsilci Mike Waltz’ı, Dışişleri Bakanlığı için ise Senatör Marco Rubio’yu seçti. Her ikisi de Amerika’nın askeri ve diplomatik gücü ve dünya çapındaki etkisi konusunda geleneksel görüşlere sahip.

Öte yandan Hegseth, askerlik hizmeti dışında Pentagon ya da hükümet deneyimi olmayan bir “yabancı” diye nitelendiriliyor.

CNN’e göre Trump, en büyük İsrail destekçilerinden Stefanik’e BM elçiliği görevini teklif etti

Trump, Hegseth’in son kitabı The War on Our Warriors’un (Savaşçılarımız Üzerine Savaş) seçiminde rol oynadığını söyledi. Trump, “Kitap, solcuların Savaşçılarımıza ihanetini ve Ordumuzu meritokrasi, ölümcüllük, hesap verebilirlik ve mükemmelliğe nasıl geri döndürmemiz gerektiğini ortaya koyuyor,” diye ekledi.

44 yaşındaki Hegseth, Trump’ın ilk destekçilerindendi. Hegseth, son sekiz yıldır Fox News sunuculuğu yapan madalyalı bir ordu muharip gazisi ve Trump’ın 2017’de David Shulkin’i bu göreve getirmesinden önce Gazi İşleri Bakanı olmak için en önemli adaylardan biriydi.

Princeton mezunu Hegseth, Koch kardeşler tarafından finanse edilen ve gaziler için sağlık hizmetlerinin dışarıdan alınmasını savunan bir grup olan Concerned Veterans for America’nın eski CEO’su.

2021’de Minnesota Ulusal Muhafız binbaşısı olan Hegseth, Biden’ın göreve başlama töreninin güvenliğini sağlamak üzere Washington’daydı, fakat bazılarının beyaz milliyetçi gruplarla özdeşleştirdiği göğsündeki belirgin Kudüs Haçı dövmesi nedeniyle emirleri iptal edildi.

Yeni Pentagon şefi, beyaz milliyetçi ya da Hristiyan milliyetçi gruplara sempati duyduğu iddialarını reddediyor.

Hegseth, her ikisi de savaş suçlarından hüküm giymiş olan eski 1. Teğmen Clint Lorance ve Binbaşı Mathew Golsteyn’in 2019 yılında tamamen affedilmesini sağlayan askeri bir davada Trump’ın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Ayrıca, cinayet suçlamasıyla yargılandığı sırada askeri nişanları elinden alınan Astsubay Edward Gallagher’ın terfisi geri verildi.

Yeni CIA şefi Ratcliffe: İran karşıtı çizginin sert bir savunucusu

Trump, eski ulusal istihbarat direktörü John Ratcliffe’i bir sonraki CIA direktörü olarak atayarak kabinesine bir başka “dış politika şahini” ve güçlü bir İran karşıtı politikası savunucusunu ekledi.

Ratcliffe, giden Biden yönetiminin ateşkes sağlama ve Gazze’de Hamas tarafından esir tutulan rehineleri serbest bırakma çabalarının çoğuna öncülük eden Bill Burns’ün yerini alacak. 

Ratcliffe, Biden yönetimini, İsrail’in bu yılın başlarında Refah’a bir saldırı başlatmasını engellemek için istihbarat sakladığı iddiasıyla sert bir şekilde eleştirmişti.

Ratcliffe, Biden yönetimini “kritik [ABD istihbarat] varlıklarını Hamas gibi terörist gruplardan uzaklaştırmakla ve sonuçta 7 Ekim olaylarını öngörememek ya da engelleyememekle” suçlamıştı.

Yeni CIA şefi, üst düzey yönetim yetkililerinin, 11 Eylül sonrasında ABD istihbarat kurumlarının “Hamas ve diğer şiddet yanlısı Filistinli gruplar” hakkında casusluk yapmayı neredeyse tamamen bıraktıklarını ve Hamas’ın ABD için doğrudan bir tehdit oluşturmadığına inandıklarını itiraf ettiklerini ileri sürmüştü.

Ratcliffe RealClearDefense’teki yazısında, 7 Ekim’in ardından onlarca mevcut ve eski ABD’li yetkili, Kongre üyesi ve kongre yardımcısı, Ortadoğu’nun bu şekilde önceliksizleştirilmesinin ABD’yi savunmasız bıraktığını ve saldırıları öngörememesine neden olduğunu ifade ettiğini yazmıştı.

Politico’nun haberine göre Ratcliffe, 2020 seçimlerinden kısa bir süre önce İran’ı Trump’ın itibarını zedelemek ve “toplumsal huzursuzluğu kışkırtmak” amacıyla Amerikalılara “korkutucu e-postalar” göndermekle suçlamıştı. 

Fakat Ratcliffe’in İran’ın seçimlere müdahalesiyle ilgili açıklamaları sırasında, İranlı hackerlar bu grubun üyeleri gibi davransa da, beyaz ırkçı Proud Boys’a herhangi bir atıfta bulunmadığı bildirildi.

Ratcliffe ayrıca Biden yönetiminin İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu yabancı terör örgütü statüsünden çıkarmayı düşünmesine karşı çıkan en yüksek sesli Trump yetkilileri arasında yer aldı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Yayınlanma

ABD’de başkan seçilen Donald Trump salı günü yaptığı açıklamada, milyarder Elon Musk ve girişimci Vivek Ramaswamy’nin “devlet bürokrasisini ortadan kaldırmak, aşırı düzenlemeleri azaltmak, savurgan harcamaları kesmek ve Federal Ajansları yeniden yapılandırmakla” görevli yeni Devlet Verimliliği Departmanına liderlik edeceğini duyurdu.

Trump, seçim kampanyası sırasında hükümetin verimliliğini artırma çabasının “dolandırıcılık ve uygunsuz ödemeleri” ortadan kaldırmak için bir plan geliştireceğini ve federal hükümetin “tam bir mali ve performans denetimi” yapacağını söylemişti.

Salı günü Trump, panelin Beyaz Saray’ın Yönetim ve Bütçe Ofisi ile ortak çalışacağını ve çalışmalarının en geç 4 Temmuz 2026’da (ülkenin kuruluşunun 250. yıldönümü) sona ereceğini söyledi.

Bu yapı, Musk’ın dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi Tesla ve dünya roket fırlatma pazarına hakim SpaceX gibi şirketlerinden istifa etmekten ve elden çıkarmayı zorunlu kılabilecek federal çıkar çatışması kurallarından kaçınmasını sağlayabilir.

Fakat boyutun ya da yapının ne olacağı ya da Musk ve Ramaswamy’nin vaat ettikleri dramatik hükümet revizyonunu nasıl gerçekleştirecekleri belli değil. “DOGE” (Department of Government Efficiency) olarak kısaltılan girişim, Musk’ın en sevdiği internet memlerinden biri üzerine bir oyun ve aynı zamanda dijital “token” Dogecoin’in de kısaltması.

Sosyal medya ağı X’e gönderdiği bir gönderide Musk, “Devlet Verimliliği Departmanının tüm eylemleri maksimum şeffaflık için çevrimiçi olarak yayınlanacaktır. Halk önemli bir şeyi kestiğimizi ya da savurgan bir şeyi kesmediğimizi düşündüğünde, sadece bize bildirin!” dedi. Musk ayrıca panelin ticari ürünler sunacağını da belirtti.

Musk, Trump’ın geçen ay Madison Square Garden’da düzenlediği mitingde ABD federal bütçesinden en az 2 trilyon dolar kesinti yapabileceğini ileri sürmüştü. Fakat bu meblağın, Kongrenin savunma dahil devlet kurumlarının operasyonları için her yıl harcadığı miktarı aşacağı hesaplanıyor.

Bu da muhtemelen Sosyal Güvenlik, Medicare, Medicaid ve gazi yardımları gibi popüler hak programlarında önemli kesintiler yapılmasını gerektirecek.

Geçtiğimiz mali yılda hükümet 6,75 trilyon dolardan fazla harcama yaptı ve bunun 5,3 trilyon dolardan fazlası Sosyal Güvenlik, sağlık hizmetleri, savunma ve gazi yardımları ve borç faizlerinden geldi.

Musk, “Bu, sistemde ve hükümetin israfına karışan herkeste, ki bu pek çok insan demek, şok dalgaları yaratacak,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English