Bizi Takip Edin

AVRUPA

İngiltere, Çin’e sermaye kontrolleri konusunda ihtiyatlı

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, yapay zeka, çipler ve kuantum bilişim de dahil olmak üzere Çin’deki teknoloji sektörüne giden yatırımları kısıtlama konusunda ABD Başkanı Joe Biden’ı takip edip etmemeyi değerlendiriyor.

Biden yeni kuralları Çarşamba günü açıklasa da Sunak daha ihtiyatlı davranıyor. Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre Londra, Washington’u takip edip etmeyeceğine karar vermeden önce iş dünyasına ve finans sektörüne danışıyor.

Sunak, Haziran ayında Beyaz Saray’a yaptığı bir ziyaret sırasında Biden’a İngiliz sermayesi ve uzmanlığının rakip ülkelerin askeri ya da istihbarat tehdidi geliştirmesine yardımcı olabileceği riskine karşı İngiltere’nin ‘etkili bir şekilde karşılık vereceği’ sözünü vermişti. Aynı ay içinde her iki ülke de ekonomik güvenliği yeni ortaklıklarının merkezine koyan bir ‘Atlantik Deklarasyonu’ üzerinde anlaşmıştı.

Britanya hükümeti, ABD’nin yeni yasakları hakkında yaptığı açıklamada, “Dış yatırımlara ilişkin bu başkanlık emri ABD’nin yaklaşımına önemli bir açıklık getirmektedir. Bazı yatırımlara bağlı potansiyel ulusal güvenlik risklerini incelemeyi sürdürürken Birleşik Krallık bu yeni tedbirleri yakından değerlendirecektir,” dedi.

ABD, Çin’deki bazı yatırımları yasaklayacak

Sunak yönetimi ihtiyatlı

FT, Sunak’ın Çin’e yönelik genel yaklaşımının, ‘ulusal güvenlik’ meselelerinin söz konusu olduğu durumlar haricinde, mümkün olan her yerde Asya’nın süper gücüyle iş yapma arzusuna dayandığını yazdı.

Nisan ayında Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı James Cleverly, Pekin ile ‘sağlam ve yapıcı’ yeni bir ikili ilişki çağrısında bulunan bir konuşmasıyla, iktidardaki Muhafazakâr Parti’deki Çin şahinleriyle karşı karşıya gelmişti. Mayıs ayında ise Sunak, yatırım bakanı Lord Dominic Johnson’ı Hong Kong’a göndermişti.

Atlantik Deklarasyonu, ABD ve Birleşik Krallık’ın ‘kendi zaman çizelgelerine’ atıfta bulunarak farklı hızlarda hareket edebileceklerinin kapısını açık bırakmıştı.

Birleşik Krallık hükümeti, hassas teknoloji transferlerini ele almak için ihracat kontrol rejimini güncelleyeceğini söyledi ama “Açık ve dışa dönük bir ekonomi olmaya devam ediyoruz,” uyarısında bulundu.

BK-Çin ticareti olumlu ama yatırımlar zayıf: Şirketler ‘bekle gör’ diyor

Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) tarafından Temmuz ayında açıklanan rakamlara göre Çin, Birleşik Krallık’ın dördüncü büyük ticaret ortağı fakat Birleşik Krallık’ın yatırımları için çok daha az önemli bir ülke. Son rakamlara göre, Birleşik Krallık’tan Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırım stoku 2021 yılında 10,7 milyar sterlin veya küresel toplamın yüzde 0,6’sı olarak gerçekleşti. Finansal hizmetler, diğer tüm sektörlerden daha fazla olmak üzere toplamın neredeyse dörtte birini oluşturdu.

ONS verilerine göre, Çin yatırımları 2021 yılında 1,2 milyar sterlinlik kazanç sağladı. Hong Kong, kaydedilen 77,6 milyar sterlinlik Birleşik Krallık yatırım stoku ile en yoğun yatırım yapılan yargı bölgelerinden biri oldu. Buna karşın Çin anakarası, Birleşik Krallık’ın toplam yatırımlarına göre ilk 20 ülke arasında yer almayarak Hindistan, Avustralya ve İsviçre gibi ülkelerin yanı sıra birçok AB ülkesinin de gerisinde kaldı.

Çin’deki İngiliz Ticaret Odası tarafından Mayıs ayında yayınlanan bir rapora göre, ankete katılan İngiliz şirketlerinin yarısından fazlası Çin’de yeni yatırımlar yapmak için ‘bekle ve gör’ yaklaşımını benimsiyor.

AVRUPA

Alman hükümeti yeni askerlik yasa tasarısını onayladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti çarşamba günü (6 Kasım), genç erkekleri Alman ordusu Bundeswehr’de hizmet vermeye hazır olup olmadıkları konusunda bir anketi yanıtlamaya zorlayacak bir yasa tasarısını onayladı.

Yeni yasa ile genç kadınlar da isterlerse anketi doldurma seçeneğine sahip olacaklar.

Almanya’da önümüzdeki yıl 18 yaşına girecek olan yaklaşık 300.000 erkek, askerlik yapmak isteyip istemediklerini hükümete bildirmek zorunda kalacak.

2011’den önce 18 yaşındaki erkeklerin ya askerlik ya da sosyal hizmet dönemini tamamlamaları gerekiyordu. Bu yasa yürürlükten kaldırıldığından beri Bundeswehr yeni asker bulmakta zorlanıyor.

Binlerce Alman askeri Litvanya’ya konuşlanacak

Bundeswehr asker sayısını 200 binin üzerine çıkarmak istiyor

Yeni anket, zorunlu askerliği yeniden getirmek zorunda kalmadan daha fazla gencin katılmaya ikna edilebileceği umuduyla gerçekleştirilecek.

Bundeswehr’in yaklaşık 180.000 askeri bulunuyor. Almanya, 2030 yılına kadar bu sayıyı 60.000 yedek askerle birlikte 203.000’e çıkarmayı umuyor.

Ankette gönüllü askerliğe ilgi duyduğunu ifade eden 18 yaşındaki erkekler arasından Savunma Bakanlığı “en uygun, en uygun ve en motive” görünen 40.000 ila 50.000’ini seçerek askere almak istiyor.

Zorunlu askerlik yeniden gündeme gelecek

Ekim ayı ortasında sunulan taslak esas itibariyle Savunma Bakanı Boris Pistorius’un haziran ayında daha fazla “savaşa hazırlık” kampanyasının bir parçası olarak sunduğu yeni askerlik hizmeti modelini takip ediyor.

“Askerlik kaydı”, 18 yaşındaki tüm gençlerin Bundeswehr’in veri tabanlarına dahil edilmesi anlamına geliyor. Silahlı kuvvetler “savunma takibi” ile yedeklerin, yani askeri eğitim almış herkesin genel bir değerlendirmesini yapıyor: Bu kişilerin kişisel bilgileri, gerektiğinde her an çağrılabilmeleri için kaydediliyor.

Yedek kuvvetlerin genişletilmesi de Berlin’in temel hedeflerinden bir diğeri.

Öte yandan Savunma Bakanlığı yeni askerlik hizmeti yasasının sadece bir “başlangıç noktası” olacağına da işaret ediyor. Önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerin ardından yeni ve kapsamlı bir zorunlu askerlik hizmetinin tartışmaya açılması bekleniyor.

Almanya askeri inşaatlara milyarlarca avro harcayacak

“Yeniden yapılandırma”: Daha az militarizm değil, daha çok müdahale

Almanya’da 18-60 yaş arası erkekler için zorunlu askerlik hizmeti Federal Anayasada yer almakla birlikte 2011’den bu yana sadece “gerginlik” ya da “savunma” durumlarında uygulanıyor.

O dönemde Berlin, barış zamanında zorunlu askerlik hizmetini ya da alternatif askerlik hizmetini askıya almış ve bunun yerine gönüllü askerlik hizmetini ya da federal gönüllü hizmeti getirmişti. Bunun arka planında Bundeswehr’in “yeniden yapılandırılması” vardı.

Soğuk Savaş sırasında Alman silahlı kuvvetleri Sovyetler Birliği’ne karşı bir savaş için örgütlenmişti. 1990’ların başından itibaren Alman dış politikası giderek artan bir şekilde “küresel geçerlilik” iddiasını formüle etti.

Berlin, Bundeswehr’i özellikle Asya ve Afrika’daki askeri müdahalelere hazırlamak için yeniden yapılandırdı. Bu bağlamda Berlin artık öncelikle yüksek nitelikli profesyonel askerlere odaklanıyordu.

Fakat 2014 yılında Ukrayna’daki çatışmaların tırmanmasından bu yana Berlin bir kez daha Rusya’ya karşı olası bir savaşı Alman silahlı kuvvetlerinin “yapısal olarak tanımlayıcı” temel misyonu olarak ilan etti.

Bu bağlamda, barış zamanında zorunlu askerlik hizmetinin yeniden etkinleştirilmesine yönelik çağrılar artmaya başladı.

NATO, Rusya ile savaş halinde ABD askerlerine Avrupa’da “kara koridorları” hazırlıyor

Askerileşmenin iktisadi ve kültürel boyutu

Alman hükümeti, Alman ordusunun savaşa hazırlığı ile toplumun askerileştirimesi arasında da doğrudan bağ kuruyor.

Savunma Bakanı Boris Pistorius ve Savunma Komiseri Eva Högl 2025 federal seçimlerinden sonraki dönem için yeni bir zorunlu hizmet tartışması çağrısında bulunurken bunun altını çiziyor.

Högl geçen haziran ayında Stern dergisinde yayınlanan bir röportajında, “uzun vadede bir yükümlülüğe ihtiyaç duyduklarını” ileri sürerek, genç Almanların Bundeswehr’de ”ekonominin de yararlandığı tüm nitelikler“ olan “yapıyı, yoldaşlığı, görev duygusunu” öğrendiklerini söylemişti.

Bunun yanı sıra, Savunma Bakanlığının başlattığı yeni inşaat hamlesi kapsamında, askeri altyapının iyileştirilmesi için on milyarlarca avro harcanacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bundestag’da “kutsal ittifak”: Antisemitizm tasarısı AfD ile Yeşiller’i birleştirdi

Yayınlanma

Almanya’da Federal Meclis (Bundestag) CDU/CSU, SPD, Yeşiller, FDP ve AfD’nin oylarıyla “antisemitizme” karşı bir tasarıyı onayladı.

Perşembe günü (7 Kasım) Berlin’de kabul edilen deklarasyonun başlığı, “Bir daha asla şimdi: Almanya’daki Yahudi yaşamının korunması, muhafaza edilmesi ve güçlendirilmesi” idi.

Tasarı, iktidardaki SPD, Yeşiller ve FDP’nin parlamento grupları ile CDU/CSU tarafından ortaklaşa sunuldu. Federal Meclis ilgili metinde “antisemitik tutum ve eylemlerdeki” artış olduğunu ileri sürüyor ve bunu “son derece rahatsız edici” olarak nitelendiriyor.

Almanya’da tartışmalı “antisemitizm” yasası

Tasarıya göre, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan bu yana yaşanan gelişmeler, hem “aşırı sağcı ve İslamcı” çevrelerde giderek artan açık ve şiddetli antisemitizmden hem de İsrail bağlantılı ve “solcu anti-emperyalist antisemitizmdeki” artıştan kaynaklanıyor.

Tasarıda federal, eyalet ve yerel makamlara “antisemitik amaç ve içeriğe sahip hiçbir proje ve programın finanse edilmemesini” sağlamaları çağrısında bulunuluyor.

SPD, CDU/CSU, Yeşiller ve FDP de “antisemitizmi” yayan, “İsrail’in var olma hakkını” sorgulayan ya da İsrail’e karşı BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) hareketini destekleyen kuruluş ve projelere mali destek verilmesini reddediyor.

SPD Milletvekili Dirk Wiese, kararla birlikte tüm parlamento gruplarına gönderilen “ortak bir sinyalden” söz etti. Wiese, Yahudi inancına sahip insanların Federal Almanya Cumhuriyetinde “bir evlerinin olmasını sağlamak” için mümkün olan her şeyi yapmanın doğru olduğunu söyledi. 

“Şu anda Almanya’da devletin gerici-militarist yeniden yapılandırılmasını yaşıyoruz”

Yeşiller Milletvekili Lamya Kaddor ise antisemitizmle mücadeleyi “tüm toplumun görevi” olarak tanımladı. Kararda antisemitizmi önleme konusuna yeterince yer verilmemesini eleştiren Kaddor, antisemitizme karşı bilinçlendirme ve eğitim kampanyaları düzenlenmesi çağrısında bulundu. Yeşil politikacı, “Bu mücadeleyi ancak göçmen olsun ya da olmasın herkesi dahil edersek kazanabiliriz,” dedi.

Yeşil milletvekili Konstantin von Notz da, “Eğer 7 Ekim’deki barbarca saldırılar açıkça alkışlanıyorsa, İsrail’e karşı yok etme fantezileri açıkça dile getiriliyorsa, Yahudileri denize dökmekten bahsediliyorsa, bu açıkça antisemitiktir,” dedi.

AfD’li siyasetçi Jürgen Braun ise Almanya’ya kitlesel göçü “Almanya’daki Yahudi yaşamını tehlikeye atan temel sorun” olarak nitelendirdi. 

Almanya’da İsrail adına ‘cadı avı’ sürüyor

AfD’li Beatrix von Storch ise, AfD’nin desteğiyle kabul edilen yeni antisemitizm kararında AfD’nin “ithal Müslüman antisemitizmi” konusundaki tutumunu benimsedikleri için Yeşiller’e teşekkür etti.

Sol Parti milletvekili Gregor Gysi, İsrail politikasının ve hükümetinin eleştirilmesine “elbette izin verilmesi” gerektiğini vurguladı. Gysi, “Netanyahu yönetimindeki mevcut açık sağcı hükümet ne yazık ki Orta Doğu ihtilafında çözümün değil, sorunun bir parçasıdır,” dedi.

Sol Parti grubu ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), ayrı ayrı değişiklik önergeleri sunmuş ama reddedilmişti.

BSW grubu aleyhte oy kullanırken Sol Parti çekimser kaldı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Wagenknecht: Güven oylaması derhal yapılmalı

Yayınlanma

Almanya’da trafik lambası koalisyonunun dağılmasının ardından belirsizliğin aşılması için derhal harekete geçilmesi yönündeki çağrılar artıyor.

Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) lideri Sahra Wagenknecht, Federal Şansölye Olaf Scholz’u Federal Meclis’te derhal bir güven oylaması yapmaya çağırdı.

Wagenknecht, “Trafik lambası sistemi Almanya’yı ciddi bir krize sürükledi. Olaf Scholz güven oylamasını yeni yılda değil, şimdi yapmalıdır,” dedi.

Çarşamba akşamı Scholz, FDP lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner’in federal hükümetten azledildiğini ve 15 Ocak’ta güven oylamasına gitmeyi planladığını açıklamıştı.

Wagenknecht, Şansölyenin açıkladığı takvimin “siyasi iflasın ertelenmesi” anlamına geldiğini savunurken, “Bu akşamı son üç yıl için vatandaşlardan özür dilemek için kullanmak yerine, Şansölye kendini beğenmiş bir seçim kampanyası konuşması yaptı,” ifadelerini kullandı.

Almanya’da hükümet dağıldı: Buraya nasıl gelindi?

Akşam saatlerinde yaptığı bir konuşmada Scholz, FDP’nin geçtiğimiz aylarda şiddetle reddettiği “acil bir durumda borç freninin yumuşatılması” fikrini bir kez daha gündeme getirdi.

Scholz, “Şu anda üçüncü yılında olan Rus saldırı savaşı ve tüm sonuçları böyle bir acil durumdur. Fakat acil bir durum varsa, Federal Hükümet sadece harekete geçme hakkına sahip değildir. O halde harekete geçmek bir görevdir,” dedi.

Wagenknecht ise bununla ilgili olarak, Almanya’da “köprüler ve demiryolu hatları çürürken ve milyonlarca emekli yoksulluk içinde yaşarken”, Scholz’un Ukrayna’ya silah sevkiyatını ve yeniden silahlanmayı finanse etmek için borç frenini bir kez daha ciddi bir şekilde kaldırmak istemesinin, “bu hükümetin haklı olarak başarısız olduğunu bir kez daha gösterdiğini” vurguladı.

Ana muhalefetteki CDU da güven oylamasını ocak ayına ertelenmemesini savunuyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English