Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İngiltere’nin Ukrayna’daki başarısız stratejisi

Yayınlanma

Geoffrey Roberts
Responsible Statecraft
10 Haziran 2024

NATO’nun Ukrayna’da Rusya ile olan vekalet savaşına karşı çıkanlar arasında, ABD’den eski büyükelçiler Jack Matlock ve Chas Freeman, Britanya’dan Tony Brenton ve Avustralya’dan Tony Kevin gibi isimler öne çıkıyor. Bu muhalif seslere, çatışmanın daha da tırmandırılması yönündeki hararetli lobi faaliyetlerinin yürütüldüğü bir dönemde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor.

Bu isimlere hoş bir ekleme de 2014-2019 yılları arasında Moskova’daki İngiliz Büyükelçiliği’nde ticaret ataşesi olarak görev yapan Ian Proud. Oldukça deneyimli bir diplomat olan Proud, Tayland ve Afganistan’da görev yaptı, 2013’te Belfast’taki G8 zirvesini organize etti ve 2022’de İngiliz diplomatların yabancı dil eğitiminden sorumlu olan Uluslararası Akademi’nin Başkan Yardımcısı olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli oldu. Belki de en parlak dönemi, 2018’de Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası sırasında, on binlerce İngiliz futbol taraftarının Moskova ve diğer maç mekanlarına akın ettiği dönemde oynadığı roldü.

Moskova’daki meslektaşlarının büyük çoğunluğunun aksine Proud, Rusça öğrenmeye ve ülkeyi enine boyuna gezmeye, yetkililer, politikacılar, akademisyenler, öğrenciler ve sıradan insanlarla tanışmaya özen gösterdi.

Kendini ‘realist’ olarak tanımlayan Proud, diplomasinin temel amacının devletler arasındaki ilişkileri yönetmek ve çatışmayı önlemek olduğuna inanıyor. Geçen yıl sonlarında yayımlanan Moskova’daki Uyumsuz: İngiliz Diplomasisi Rusya’da Nasıl Başarısız Oldu, 2014-2019 (A Misfit in Moscow: How British Diplomacy in Russia Failed, 2014-2019) başlıklı anılarına göre Moskova’da, ‘Rusya ile anlaşmazlıkları tecrit ve iptal yoluyla çözme’ teşebbüsünü ‘son derece ahmakça’ bularak dehşete düştüğünü ifade ediyor.

Margaret Thatcher’ın bir hayranı olan Proud, ne Rusya hayranı ne de hayalperest bir Putin yandaşı. Eğer işe yarayacaksa Rusları ‘kızdırmaya’ da gayet istekliydi: Skripal’ler 2018’de zehirlendiğinde, Rusya’nın Birleşik Krallık’taki diplomatik temsilini çökertmek için bir plan hazırladı. Pek çok Rus diplomat Londra ve diğer Batı başkentlerinden sınır dışı edildi, ancak neyse ki Proud’un önerdiği misilleme tırmanışı için kimse istekli değildi.

Bununla birlikte, genel manada Proud, karşılıklı anlayış arayışı ve bağlılığı çok daha etkili bir politika olarak savunuyor. Proud’un Moskova’daki zamanında bazı Batılı güçler -Fransa, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri- bu tür çabaları sürdürse de, İngiliz hükümeti ‘megafon diplomasisi’ yolunu ve Ruslarla değil, Rusya hakkında diğer ülkelerle konuşmayı tercih etti. Proud, kitabında “Herkes ile dost olamazsınız ama gerçek diplomasi en çok anlaşmazlık yaşadığınız kişilerle konuşmayı gerektirir,” yorumunu yapıyor.

2014’te Ukrayna krizinin patlak vermesinin ardından, Londra’nın sloganı Rusya’nın suçlarından dolayı cezalandırılması ve ‘işlerin olağan akışına dönülemeyeceği’ yönündeydi. Ancak Proud’un hatırlattığı üzere, Ruslarla olumlu bir angajmana taraftar olan bir İngiliz Dışişleri Bakanı vardı; Boris Johnson.

Ticaret ataşesi olarak Proud, Batı yaptırımlarının Rusya üzerindeki etkisini izleme sorumluluğuna sahipti. Britanyalılar için, bu yaptırımlar kısa sürede kendileri bir amaç haline geldi, bir politika aracı olmaktan çıktı. Ekonomi konusunda cahil meslektaşları, yaptırımların Rusya’yı iktisadi milliyetçilik ve kendine yeterlilik yolunda başarılı bir sürece ittiği uyarısına kulak tıkadılar. Özellikle Moskova’nın Batılı yaptırımlar ve düşük enerji fiyatlarının bir kombinasyonunun neden olduğu parasal istikrarsızlığa nasıl direndiği önemliydi. Putin, Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal ettiğinde, Moskova, Batı’nın rubleyi istikrarsızlaştırma ve ülke ekonomisini çökertme çabalarını kontrol etme kapasitesine sahipti.

İngilizlerin beceriksizliğinin en göze çarpan örneği, Minsk anlaşmalarının uygulanmasıyla ilgiliydi. Bu anlaşma, Kiev hükümeti ile Rusya yanlısı Donbass ayrılıkçıları arasındaki iç savaşı (sona erdirmese de) kısıtlayan bir anlaşmaydı. Fransa ve Almanya’nın arabuluculuğuyla varılan uzlaşmada, Ukrayna Donbass’taki egemenliğini anayasal olarak güvence altına alınan bölgesel özerklik karşılığında geri kazanacaktı. Pratikte, anlaşma Rusya’yı Donbass’tan çıkaracak ancak ayrılıkçılara da Ukrayna’nın NATO üyeliğine veto hakkı tanıyacaktı, ki bu da Ukrayna’nın aşırı milliyetçileri tarafından asla kabul edilmeyecekti.

Proud’un anlattığına göre Londra’daki İngiliz liderler, Minsk’i beraberinde getiren müzakerelerin dışında kalmayı başarmışlardı. Bu da İngilizlerin anlaşmaların uygulanması için yapılan çeşitli çabalarda küçük veya hiçbir rol oynamamaları anlamına geliyordu. Başarısız Minsk anlaşmalarının hüzünlü hikayesine İngilizlerin tek büyük katkısı, AB’nin Avrupa Konseyini, Rusya’ya yönelik yaptırımların Minsk tamamen uygulanana kadar kaldırılmayacağı konusunda ikna etmek oldu. Kiev bundan memnundu ve Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarını kalıcı hale getirmek için Minsk’in uygulanmasını engellemek için daha da motive oldu.

Proud, Moskova’nın da Minsk’i uygulamakta gerçek bir çıkarı olmadığını iddia ediyor, ancak bu yazara göre, kayıtlar Rusya’nın o anlaşmalara taraf olanlar arasında iyi niyetle hareket eden tek taraf olduğunu gösteriyor. Kesinlikle, Rusya’nın işgaline giden süreçte, Putin Minsk’in uygulanmasının Ukrayna krizini barışçıl yollarla çözmenin tek yolu olduğu konusunda ısrarcıydı.

Proud’un kitabı yayımlanmadan önce Dışişleri Bakanlığı tarafından incelendi, fakat kitaptan bazı kısımların çıkarılması kitabın bir anı ve İngiltere’nin Rusya politikasına yönelik bir eleştiri olarak değerini azaltmadı.

Yayımlanmasından bu yana yazar, Batı’nın Ukrayna savaşındaki rolünü eleştiren alternatif medya platformlarında oldukça aktif. Kitapta da belirttiği gibi, Batı Rusya ile savaşmaya istekli değilse, ateşkes için baskı yapmalı ve Ukrayna’ya adil bir barış müzakeresi yardımında bulunmalı.

Ne yazık ki diplomat meslektaşlarının çoğu da bunu böyle görmedi ve hala da görmüyor.

DİPLOMASİ

AB ve Ukrayna, Biden’ı 2022’de Kiev’in ‘zaferine’ engel olmakla suçluyor

Yayınlanma

Joe Biden’ın başkanlık süresi sona yaklaşırken, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya 90 milyar doları aşan yardım sağlamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ve Ukrayna, Amerikan başkanını kararsız davranmakla suçluyor.

Bazı Avrupalı liderlere göre bu kararsızlık, Ukrayna’nın 2022 sonbaharında Rusya ordusunu Harkov ve Herson’dan püskürtmesine rağmen savaşı kendi lehine çevirememesine neden oldu.

‘Çok az, çok geç’

Bloomberg‘in haberine göre, Biden yönetimi Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askeri yardım sağlama konusunda çaba gösterdi ve hatta Batı menşeli uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırılara izin verdi.

Fakat Ukraynalı yetkililer, savaş boyunca defalarca dile getirdikleri bir şikâyeti yineledi: “Çok az, çok geç.”

Bir yılı aşkın süredir devam eden savaş ve Donald Trump’ın başkanlık yarışında yükselişi, Ukrayna’yı işgal altındaki topraklardan vazgeçme veya NATO üyeliğinden yoksun bir barış anlaşmasını kabullenme gibi ihtimallerle karşı karşıya bıraktı.

Bloomberg’e konuşan Ukraynalı yetkililer, böyle bir sonucun büyük ölçüde Biden’ın aldığı ya da almadığı kararlardan kaynaklanacağını savundu.

Avrupa ne ediyor?

Letonya Dışişleri Bakanı Baiba Brazhe, ABD’nin daha erken ve daha güçlü bir şekilde silah sağlaması durumunda bunun “geniş kapsamlı sonuçları” olabileceğini, ancak “olan oldu” diyerek konuyu değerlendirdi.

2022 sonbaharında Ukrayna ordusu, Harkov ve Herson’da hızlı bir taarruz gerçekleştirerek bazı bölgeleri geri aldı. Fakat Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy, bu zaferlerin sürdürülebilmesi için daha fazla silah talep etti. Biden ise bu konuda tereddütlü davrandı.

Biden’ın bu temkinli yaklaşımı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından doğrulandı. Sullivan, ABD’nin nükleer bir tırmanış riskini dikkate aldığını belirtti.

Eski İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, Biden’ın Ukrayna’ya desteği konusunda genelde temkinli ve kararsız bir tutum sergilediğini, bu yüzden gerekli desteğin cephe dengelerini değiştirecek şekilde verilmediğini söyledi.

Diğer bazı Amerikalı yetkililer ise, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’yı desteklemek ve yaptırım uygulamak konusunda yavaş davrandığını belirtti.

Örneğin, Almanya ve diğer AB ülkeleri, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki Amerikan tavrının yumuşamasına rağmen şiddetle karşı çıkmaya devam etti.

Biden’ın bir Soğuk Savaş gazisi olarak nükleer tırmanma tehdidine takıntılı hale geldiği belirtilirken, Avrupa’daki bazı liderler Biden’ın stratejisinin Ukrayna’nın yenilmesini önlemeye odaklandığını ancak zafer için gerekli yolu sunmadığını savundu.

Bu stratejinin, Ukrayna’yı uzun ve maliyetli bir çatışmanın içine çektiği iddia edildi.

Ukrayna’da kamuoyu yoklamaları: Halk, Rusya ile müzakereler hakkında ne düşünüyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’tan AB’ye gümrük tarifesi tehdidi

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, AB’yi “büyük ölçekli” miktarlarda ABD petrol ve doğalgazını satın almayı taahhüt etmemesi halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Trump cuma günü Truth Social platformunda yayınladığı mesajda, “Avrupa Birliği’ne, ABD ile aralarındaki muazzam açığı petrol ve doğalgazımızı büyük ölçekte satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde, her şekilde TARİFELER!!!” diye yazdı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kasım ayında yaptığı açıklamada AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almayı değerlendirebileceğini söylemişti.

Leyen gazetecilere verdiği demeçte, “Rusya’dan hâlâ çok miktarda LNG alıyoruz ve neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile değiştirmeyelim?” diye sormuştu.

Financial Times’a (FT) konuşan bir AB yetkilisi, “Leyen’in tam da bunu yapma olasılığını ima ettiği göz önüne alındığında, bu bir ‘tehdit’ olarak tuhaf görünüyor,” dedi.

ABD halihazırda Avrupa’nın en büyük LNG tedarikçisi konumunda, fakat Rusya’dan yapılan ithalat ikinci sıradaki yerini koruyor.

Trump, Çin menşeli olmayan tüm ithalata yüzde 20’ye varan genel bir gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Avrupa’nın siyasi liderlerini gümrük vergileri konusunda Trump ile işbirliği yapmaya ve ABD’de üretilen daha fazla ürünü satın almaya çağırmıştı.

Trump’ın ilk başkanlığı sırasında, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, ticaret savaşı tehditlerini engellemek için daha fazla ABD gazı satın almayı teklif etmişti.

Uluslararası petrol göstergesi Brent ham petrol fiyatları cuma günü yüzde 0,4 düşüşle varil başına 72,61 dolar oldu. West Texas Intermediate vadeli işlemleri de yüzde 0,4 düşüşle varil başına 69,14 dolardan işlem gördü.

ABD dünyanın en büyük ham petrol üreticisi ve en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı. Aralarında AB ve Vietnam’ın da bulunduğu LNG alıcıları, kısmen gümrük vergisi tehdidini caydırmak için ABD’den daha fazla yakıt satın almayı şimdiden konuşmaya başladılar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’den Türkiye Gazprombank yaptırımlarında özel muafiyet

Yayınlanma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank yaptırımlarında Türkiye’ye muafiyet tanıdığını belirterek, doğalgaz ödemelerinin sorunsuz devam edeceğini duyurdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye özel bir muafiyet tanıdığını duyurdu.

Bakan Bayraktar, bu sayede Türkiye’nin doğalgaz borcu ödemelerini Gazprombank üzerinden yapmaya devam edebileceğini belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada Bayraktar, bu kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’li yetkililerle yürüttüğü yoğun görüşmelerin ardından alındığını ifade etti.

Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği muafiyetin, Rusya ile doğal gaz ticaretinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Gazprombank’ın ABD tarafından yaptırım listesine alınması, Türkiye açısından ciddi endişelere yol açmıştı.

Bakan Bayraktar, yaptırımların Türkiye’yi de hedef alması durumunda bunun ekonomik ve stratejik sonuçlarının büyük olabileceğine dikkat çekmişti.

Türkiye’nin geçmişte İran yaptırımları sürecinde de benzer bir muafiyet elde ettiğini hatırlatan Bayraktar, bu kararın iki ülke arasındaki iş birliğini destekleyeceğini söyledi.

Muafiyetin sağlanmasına rağmen Türkiye, Rusya ile alternatif ödeme yöntemleri üzerinde de görüşmeler gerçekleştirdi.

Geçen ay Ankara’da yapılan toplantılarda, her iki tarafın bürokratları olası senaryoları masaya yatırdı. Ancak Bayraktar, alternatif çözümlerle ilgili detaylı bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

Türkiye, Gazprombank yaptırımında ABD’den muafiyet istiyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English