Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail ve Mısır arasında Philadelphia krizi

Yayınlanma

İsrail’in, Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü saldırılar devam ederken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu birkaç farklı açıklamada, Philadelphia Koridoru’nu işgal etmeyi planladıklarını söyledi. Mısır, bu yönde bir hareketin, Mısır-İsrail ilişkilerini ciddi şekilde tehdit edeceğini belirtti. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, söz konusu koridorun Mısır için neden önemli olduğunu açıklayarak koridor üzerindeki statükonun korunması için neler yapabileceğine odaklanıyor.

***

İsrail’in Philadelphia Koridorunu ele geçirme girişimi büyük risk taşıyor

İsrail’in Mısır’ın Gazze sınırını yeniden kontrol altına alma çağrıları Kahire’de sert bir şekilde reddedildi. İsrail tek başına hareket ederse Mısır’la olan barış anlaşması riske girebilir mi?

AMR EMAM

Mısır’ın İsrail’in Philadelphia Koridoru’nu (Selahaddin Koridoru) devralma önerisini reddetmeye devam etmesi için birçok geçerli neden var.

Mısır’ın tutumunun altında Kahire için son derece önemli olan bir dizi güvenlik, jeostratejik ve siyasi konu yatıyor. Bunlar, Mısır’ın bölgedeki konumunu etkilediği için basitçe takas edilemez ve edilmeyecektir.

Ayrıca analistler bu koridorun İsrail’in kontrolüne geçmesinin Gazze Şeridi’nin fiilen yeniden işgal edilmesi anlamına geleceğini ve bunun da Arap dünyasının büyük bir kısmının hoşuna gitmeyeceğini söylüyor.

Philadelphia Anlaşması

Gazze Şeridi ile Mısır’ın en kuzeydoğu bölgesi olan Sina arasında 14 km’lik bir kara şeridi olan koridor üzerinde Mısır’ın güvenlik denetimi, İsrail’in 2005 yılında Gazze’den tek taraflı olarak çekilmesiyle başladı.

Bu çekilmenin ardından Tel Aviv, Kahire ile sınırın Mısır tarafındaki bu dar toprak şeridi üzerinde Mısır’ın güvenlik denetimini sağlayan bir anlaşma imzaladı.

‘Philadelphia Anlaşması’ olarak bilinen anlaşma, Mısır’ın Gazze sınırının Mısır tarafında, koridor boyunca 750 sınır muhafızı konuşlandırmasına izin veriyor.

Anlaşma kapsamında İsrail, sözleşmenin Mısır ile olan 1979 Barış Anlaşması’nı değiştirmediğini veya düzenlemediğini belirten bir madde eklemek istedi; bu anlaşma Sina’da askerden arındırılmış bir bölge öngörüyordu.

Philadelphia Anlaşması, Mısır sınır muhafızlarının herhangi bir askeri amaç için değil, terörizmle ve sınırdan sızmalarla mücadele etmek için görev yaptığını belirtiyor.

Anlaşma aynı zamanda Filistin Yönetimi’ni koridorun ve dolayısıyla Gazze’nin Filistin tarafındaki Mısır sınırının idaresiyle görevlendirdi. Gazze’nin Mısır’la olan sınırının bu kısmının yönetimi, 2007’de El Fetih’i kovup Gazze’yi ele geçirdikten sonra Hamas’a geçmişti.

Tartışmaya açık

Koridor, Gazze’deki askeri operasyonunun yeni bir aşamasını hayata geçiren ve Filistin topraklarının Mısır’la olan güney sınırını kontrol etmek için harekete geçen Mısır ile İsrail arasında tartışmalı bir konu haline geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen yıl 11 Aralık’ta Knesset (İsrail parlamentosu) komitesine verdiği demeçte İsrail’in Philadelphia Koridorunu kontrol edeceğini ve Gazze Şeridi içinde bir tampon bölge oluşturacağını söyledi.

13 Ocak’ta gazetecilere verdiği demeçte ise İsrail’in savaşı ancak Gazze Şeridi’nin Mısır ile olan güney sınırını kapattıktan sonra bitirebileceğini söyledi ve bunu bir “delik” olarak tanımladı.

“Gazze’yi askerden arındıracağız ve daha sonra bu delikten başka ajanlar, başka askeri donanımlar, başka ölümcül ekipmanlar girecek, bu yüzden burayı kapatmamız gerektiği açık.”

İsrail, Hamas için bir silah kaçakçılığı merkezi olarak gördüğü koridorun kontrolünü ele geçirmeden Gazze’deki askeri zaferin eksik kalacağına inanıyor.

İsrail daha önce Mısır’la ortak devriyeler için Gazze sınırının Mısır tarafına İsrailli güvenlik personeli yerleştirmeyi önermişti.

Mısırlılar egemenliklerini ihlal ettiğini söyleyerek bunu reddetmişti.

Gazze ile Bağlantının Kesilmesi

Mısır hükümeti İsrail’in, koridorun Gazze tarafını kontrol etme önerilerini, özellikle de İsrail Gazze’nin Sina sınırını tamamen kontrol etmekte ısrar ederken, büyük olasılıkla reddetmeye devam edecek.

İsrail koridordaki varlığını kalıcı olarak tesis ederse Gazze’yi Mısır’dan koparmış olacak.

Bu, Filistin bölgesinin Mısır’dan koparılması Mısır için büyük güvenlik, siyasi ve jeostratejik sonuçları olacak büyük bir coğrafi değişiklik anlamına gelecek.

Uzun yıllar boyunca -özellikle de İsrail’in Gazze’ye uyguladığı topyekûn ablukadan sonra- Mısır’ın siyasi öneminin ve bölgesel ağırlığının bir kısmı Gazze ile olan bağlantısından kaynaklanıyordu ve Mısır da Gazze’nin tek işlevsel çıkış noktasıydı.

Hamas’ın 2007’de yönetimi ele geçirmesinden bu yana İsrail, kıyı bölgesine yönelik kapsamlı kuşatmasının bir parçası olarak Gazze’yle olan dört geçiş noktasını kapattı.

Sina ile Gazze arasındaki sınırda biri insanların geçişi için (Refah), diğeri de gıda ve temel ihtiyaç malzemeleri dahil malların geçişi için (Karm Abu Salem) olmak üzere iki geçiş noktası daha var.

Güven ve nüfuz

İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka Mısır’a Hamas üzerinde bir koz verdi. Bu sayede Kahire bir yandan Hamas’la diğer yandan İsrail’le arabulucu rolü oynadı. Ayrıca Mısır’ın Hamas ile işgal altındaki Batı Şeria’da faaliyet gösteren El Fetih gibi diğer Filistinli gruplar arasında arabuluculuk yapmasına da olanak sağladı.

Gazze’deki savaş Mısır’ın nüfuzunu keskin bir şekilde ortaya çıkardı. Mısır malların tek giriş noktası ve savaşın patlak vermesinin ardından mahsur kalan binlerce yabancı da insanların tek çıkış noktası.

Diplomatlar 7 Ekim saldırılarının ardından Kahire’ye koşarak vatandaşlarını İsrail’in cehenneme çevirdiği Gazze’den çıkarmak için Mısır’dan yardım istedi.

Al Majalla’ya konuşan Mısır’ın eski dışişleri bakanı Muhammed El Arabi, “Mısır tüm taraflarla dengeli olarak ilgileniyor ve Filistin halkının çıkarlarını birinci öncelik olarak görüyor” dedi: “Bu, Mısır’ın yıllardır izlediği açık bir politika.”

İsrail’in koridorun kontrolünü ele geçirme planlarını Mısır’a bildirdiği ancak Kahire’nin bunu reddederek bölgenin kendi kontrolünde olduğunu iddia ettiği söyleniyor. Bu durum iki taraf arasındaki güven eksikliğinden kaynaklanıyor.

Mali kaynaklar ve insan gücü

Geçen on yılda Mısır, Sina’nın güvenliğine hem mali hem de insan gücü açısından büyük yatırımlar yaptı.

Mısır ordusunun Sina’da İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelesinin hem maddi hem de insani bir maliyeti oldu. Bazı IŞİD savaşçıları kaçakçılık için kullanılan tüneller aracılığıyla Gazze’den Sina’ya sızdı.

Gazze bir ölçüde İslamcıların kalesi, Selefiler ve cihatçılar da dahil bazıları IŞİD’i destekleyen İslamcı hareketlerden oluşan bir ağa sahip. Onlar için Mısır ordusu düşman.

Mısır’ın Hamas ile ilişkileri gergin. Kahire’de bazıları Hamas’ı 2012’de Mısır’ı yöneten ve bir yıl sonra Mısır ordusu tarafından devrilen Müslüman Kardeşler’in ideolojik bir uzantısı olarak görüyor.

Geçen on yıl içinde Mısır, Sina ile Gazze arasındaki düzinelerce kaçakçılık tünelini sular altında bırakarak imha etti.

Aynı şekilde Mısır ve İsrail Sina’da militanlığa karşı mücadelede istihbarat paylaşımı da dahil işbirliği yaptı.

Sina’nın barış anlaşması uyarınca askerden arındırılmış olmasına rağmen İsrail, Mısır’ın buraya asker ve askeri teçhizat yerleştirme taleplerini de onayladı.

Ancak bazı Mısırlı gözlemciler İsrail’in Gazze’de bitmek bilmeyen zulmünün yeni bir köktendincilik dalgasına yol açacağından korkuyor.

Al Majalla’ya konuşan bağımsız bir İslamcılık uzmanı olan Sameh Eid, “Bu durum Sina’da güvenliğe tehlike oluşturuyor” dedi: “Bu dalga Batılı devletler de dahil her yerde terörist saldırılara yol açacak.”

Her şey mümkün

Gazze’deki savaş, görünüşe göre İsrail’in kayda değer bir askeri başarısı olmadan devam ediyor. Hamas yenilmek bir yana, zayıflamaktan bile çok uzak. İsrail ordusunun artık kontrol ettiğini söylediği kuzey ve orta Gazze’den bile İsrail’e roket fırlatmaya devam ediyor.

Savaşın insani ve maddi maliyeti ise felaket ve skandal. Bu da İsrail’in Hamas’la değil Filistinli sivillerle mücadele ettiğini kanıtlıyor.

Savaş alanındaki bu tür başarısızlıklar İsrail hükümetini Mısır’ı Gazze sınırını kontrol etmemekle ve Hamas savaşçılarına silah akışına göz yummakla itham ederek suçlama oyunu oynamaya teşvik edebilir.

İsrail ayrıca Kahire’nin Philadelphia Koridoru’nun statüsünün değiştirilmemesi yönündeki uyarılarını dikkate almayarak bölgedeki askeri varlığını dayatmayı da seçebilir. Bu da Mısır’la olan barış anlaşmasının bozulmaya başlaması anlamına gelebilir ki bu da Mısır ordusuna Sina’daki asker varlığını artırmak için bir sebep verir.

Gelecek belirsiz. Önümüzdeki haftalarda alınacak kararlar ikili ilişkileri on yıllar boyunca etkileyebilir.

ORTADOĞU

Eski İngiliz büyükelçi: Colani’nin arkasında İngiliz danışmanların olduğu neredeyse kesin

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ın eski Bahreyn ve Suriye büyükelçisi Peter Ford, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilip El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) iktidara gelmesinde batılı ülkelerin oynadığı rol hakkında ilginç bir mülakat verdi.

Antiwar.com’dan Rick Stering’e konuşan Ford, Esad yönetiminin hızlı çöküşü ile ilgili olarak, Suriye ordusunun on yılı aşkın bir süre boyunca, büyük ölçüde batının yaptırımları nedeniyle oluşan iktisadi durum sonucunda “eridiğini” savundu.

“Geriye dönüp baktığımızda, Suriye hükümeti ve ordusunun İslamcıları geri püskürtmede başarılı olmasının sürpriz olduğunu söyleyebiliriz,” diyen Ford, Suriye ordusunun cihatçı örgütleri İdlib’e gitmeye zorladığını hatırlattı.

Fakat Ford’a göre o noktadan sonra Suriye ordusu bozuldu, teknik düzeyde ve moral olarak savaşa daha az hazır hale geldi.

Suriyeli askerlerin çoğunlukla askere alınan sıradan insanlar olduğunu ve Suriye’deki “gerçekten korkunç ekonomik durumdan” sıradan bir Suriyeli kadar zarar gördüğünü vurgulayan eski büyükelçi, “Dolayısıyla şunu söylemek zorundayız ve bunu derin bir üzüntüyle söylüyorum, yaptırımlar işe yaradı. Yaptırımlar, Suriye halkına acı çektirmek ve böylece rejim dedikleri şeye karşı hoşnutsuzluk yaratmak için tasarlandıkları şeyi tam olarak yaptılar,” ifadelerini kullandı.

Suriye’nin ABD, İsrail ve Türkiye gibi büyük askeri güçler ile birlikte binlerce yabancı cihatçı tarafından saldırıya uğradığını söyleyen Ford, “Suriye ordusunun morali o kadar bozulmuştu ki günün sonunda gerçekten kağıttan bir kaplana dönüşmüşlerdi,” dedi.

“Birleşik Krallık ve ABD’nin aralık ayında Halep’e yapılan saldırı öncesinde cihatçıların eğitimine dahil olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna “Kesinlikle” yanıtını veren Ford, bunlara İsrail’in de dahil olduğunu düşünüyor.

HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin (Ahmed eş-Şara) arka planında İngiliz danışmanlar bulunduğunun “neredeyse kesin” olduğunu savunan Ford, “Aslında, kusursuz bir İngilizce ile yapılan bazı açıklamalarda bu tür danışmanların elini tespit ettim. İfadeler Amerikanlaştırılmış imlaya sahipti, yani CIA de işin içinde. Colani bir kukla, ne söylemesini istiyorlarsa onu söyleyen bir kukla,” iddiasında bulundu.

HTŞ’nin tüm Suriye’ye yayılmış durumda bulunan 30.000 civarında savaşçısı olduğunu tahmin eden Ford, bu sayının çok olmadığını savundu. Ford, bunun akabinde, HTŞ ve müttefiklerinin “IŞİD ve El Kaide bayrakları açarak hakimiyetlerini göstermeye çalıştıklarını”, Alevileri ve Hıristiyanları kışkırttıklarını söyledi.

Esad ve ailesini şeytanlaştırma girişimlerinin, “Batının El Kaide ile yatağa girmesini Batılı kitlelerin daha fazla kabullenmesini sağlamak için” yapıldığına inanan eski diplomat, “Esad’ı ne kadar şeytanlaştırırlarsa ve Esad rejiminin kötülüklerini ne kadar çok dile getirirlerse, şu anda gerçekleştirilen korkunç vahşeti yutmamız ve dikkatimizi başka yöne çekmemiz o kadar olasıdır,” diye konuştu.

“Colani’nin şu anda Batıya çok ihtiyacı var. Aksi takdirde Beşar Esad ile aynı kaderi paylaşacak,” diyen Ford, Colani’nin stratejisin, “Batının kuklası olma statüsünü kullanarak sadece yeniden inşa yardımını değil, daha acil olarak yaptırımların hafifletilmesini, elektriğin yeniden akmasını ve petrolü güvence altına almak” olduğunu savundu.

Fakat Colani’nin şu anda “büyük bir İsrail sorunu” olduğunu kaydeden Ford, “İsrail bir istisna. Tüm batı cephesi Şam sultanının ayaklarını öpmek için takla atıyor. Ama İsrailliler dişlerini sıkıyor, adama güvenmediklerini söylüyorlar,” dedi.

İsrail’in Suriye ordusunun kalıntılarını ve altyapısını yok ettiğini, bu sırada da daha fazla Suriye toprağını ele geçirdiğini hatırlatan İngiliz diplomat, “Batı yaptırımlarının kaldırılmaması konusunda ısrar ederek Suriye’yi süresiz olarak dizlerinin üzerinde tutmak istiyorlar.  Washington’da derin devlet olarak adlandırabileceğimiz ve yaptırımların kaldırılmasından yana olan yapı ile İsrail’in bencil nedenleriyle buna direnen İsrail lobisi arasında bir saray savaşı yaşandığını hissediyorum,” dedi.

İsrail lobisinin bu mücadeleleri “her on seferden dokuzunu kazandığı göz önüne alındığında”, Ford’a göre “Colani rejimi için görünüm o kadar da iyi olmayabilir.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Biden yönetimi giderayak Gazze vizyonunu açıkladı

Yayınlanma

blinken

Görevden ayrılmak üzere olan ABD Dışişleri Bakanı, Hamas’ın kaybettiği kadar üye kazandığını belirtti ve İsrail’in “sonrası planı”na Ramallah’ı dahil etmeme konusundaki ısrarını eleştirdi.

Görev süresinin sona ermesine bir hafta kala, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Joe Biden yönetiminin savaş sonrası Gazze’ye ilişkin vizyonunu açıkladı. Blinken, Gazze’nin yönetiminde Filistin Yönetimi’nin önemli bir rol üstlenmesi gerektiğini savundu. Ancak bu fikir, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun hükümeti tarafından şiddetle reddediliyor.

Atlantik Konseyi’nde savaşın pek çok yönüne ve Orta Doğu’nun genel durumuna değinen uzun bir konuşma yapan Blinken, özellikle İsrail’in Hamas’ın yerini alacak bir plan hazırlamayı reddetmesini eleştirdi. Blinken, 15 aylık savaşta Hamas’ın kaybettiği kadar savaşçı topladığını belirtti.

Blinken, görevden ayrılacak olan yönetimin, önerilen yol haritasını Başkan seçilen Donald Trump’ın ekibine devredeceğini ve bu ekibin, İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşması sağlanması durumunda planı uygulamaya alabileceğini söyledi.

Gazze’nin geçici yönetimi için uluslararası iş birliği

Blinken, Filistin Yönetimi’nin uluslararası ortakları davet ederek Gazze’de geçici bir yönetim oluşturmasını ve bunun bankacılık, su, enerji, sağlık ve İsrail ile sivil koordinasyon gibi temel sektörlerden sorumlu olmasını önerdiğini belirtti. Uluslararası toplumun bu geçici yönetime finansman, teknik destek ve denetim sağlayacağını söyledi, ancak bu girişimi tam olarak kimin finanse edeceği konusunda ayrıntı vermedi.

Blinken, bu komitenin Gazze topluluklarıyla istişare edilerek oluşturulacağını ve Filistin Yönetimi ile Gazze’den temsilcileri içermesi gerektiğini söyledi. Komite, Gazze’nin yeniden inşa sürecini denetlemek üzere atanacak üst düzey bir BM yetkilisiyle yakın çalışacak. Bu geçici komite, mümkün olan en kısa sürede reformdan geçirilmiş bir Filistin Yönetimi ile değiştirilecek.

Güvenlik misyonu ve İsrail-Filistin ilişkileri

Geçici güvenlik misyonunun, ABD’nin müttefiki olan ülkelerden gelen askerlerle seçilmiş Filistinli personelden oluşacağını belirten Blinken, bu misyonun sınır güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesinin yanı sıra insani yardımın güvence altına alınmasından da sorumlu olacağını söyledi.

Blinken, bazı ABD müttefiklerinin geçici misyona güvenlik güçleriyle katkıda bulunmaya hazır olduklarını ifade ettiklerini, ancak bu desteği İsrail’in iki devletli çözüme giden yolun bir parçası olarak Batı Şeria ve Gazze’nin reformdan geçirilmiş bir Filistin Yönetimi altında yeniden birleşmesine izin vermesi şartına bağladıklarını açıkladı ki bu, Netanyahu’nun defalarca reddettiği bir konu.

ABD’nin, Gazze için Filistin Yönetimi liderliğinde bir güvenlik gücü eğitme, donatma ve denetleme girişimi başlatmayı planladığını da belirtti. Bu güvenlik gücü, geçici güvenlik misyonunun görevlerini yavaş yavaş devralacak. Tüm bu çerçeveler, BM Güvenlik Konseyi kararında yer alacak.

Blinken’ın planına dair tartışmalar ve eleştiriler

Blinken’ın konuşması, Biden yönetimi içinde tartışmalara yol açtı. Bazıları, bu planın Netanyahu tarafından siyasi kazanç için kullanılabileceğini savundu. Diğerleri ise bunun rehinelerle ilgili müzakerelere zarar verebileceğini iddia etti. The Times of Israel’e konuşan bir ABD yetkilisi, bu planın bu şekilde açıklanmasının, Trump yönetiminin bunu benimseme olasılığını azalttığını söyledi. Yeni yönetim, genellikle önceki ekibin girişimlerini sürdürmekten kaçınmayı tercih ediyor.

Devam eden ateşkes ve rehine anlaşması müzakerelerine değinen Blinken, Amerikalı, Katarlı ve Mısırlı arabulucuların pazar günü İsrail ve Hamas’a nihai bir teklif sunduğunu belirtti. İsrail’in anlaşmayı kabul ettiğini ima ederek “Top artık Hamas’ın sahasında. Hamas kabul ederse anlaşma imzalanıp uygulanmaya hazır” dedi.

Konuşmasında “Ateşkes sağlayacağımıza inanıyorum” diye ekledi: “İster yönetimimizin kalan günlerinde, ister 20 Ocak’tan sonra varalım, anlaşma Başkan Biden’ın geçen Mayıs ayında ortaya koyduğu ve yönetimimizin dünyayı arkasında topladığı anlaşmanın şartlarını yakından takip edecektir.”

İsrail karşıtı protestolar

Blinken’ın konuşması, ilk 15 dakikada üç kez İsrail karşıtı protestocular tarafından kesildi. Protestocular, Blinken’ı “soykırımı kolaylaştırmakla” suçladı.

Bir protestocu, “Sonsuza kadar Kanlı Blinken olarak bilineceksin, soykırım sekreteri” diye bağırdı. Başka bir protestocu ise, “Sen bir savaş suçlususun” diyerek bağırdı.
Blinken sakinliğini koruyarak, bir protestocuya, “Görüşlerinize saygı duyuyorum. Lütfen benimkileri de paylaşmama izin verin” dedi.

Sürekli savaş için reçete

Blinken, İsrail’in Hamas yönetimine karşı uygulanabilir bir alternatif sunmamasını ve bu nedenle İsrail ordusunun Gazze’de daha önce temizlediği bölgelere tekrar dönmek zorunda kalmasını eleştirdi.

“İsrail hükümetine uzun zamandır Hamas’ın yalnızca askeri mücadele ile yenilemeyeceğini, açık bir alternatif, savaş sonrası plan ve Filistinliler için inandırıcı bir siyasi ufuk olmadan, Hamas’ın ya da benzer şekilde tehlikeli bir oluşumun yeniden büyüyeceğini söylüyoruz” dedi.

Blinken, “7 Ekim’den bu yana Gazze’nin kuzeyinde olan tam da bu. İsrail ne zaman askeri operasyonlarını tamamlayıp geri çekilse Hamas militanları yeniden toparlanıp ortaya çıkıyor çünkü boşluğu dolduracak başka bir şey yok. Gerçekten de Hamas’ın neredeyse kaybettiği kadar yeni militan devşirdiğini değerlendiriyoruz. Bu da isyan ve sürekli savaş için bir reçetedir” dedi.

Çatışmanın sonuçları ve iki devletli çözüm çağrısı

Blinken hem İsrail hükümetini hem de Filistin Yönetimini son birkaç yıldaki bazı politikaları nedeniyle eleştirdi.

Blinken, “İsrailliler, [Batı Şeria’nın] fiili ilhakını İsrail demokrasisine, itibarına ve güvenliğine bir maliyeti ve sonucu olmadan gerçekleştirebilecekleri efsanesini terk etmelidir” dedi.

“İsrail son on yılda hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde resmi yerleşim yerlerini genişletip arazileri kamulaştırırken, yasadışı karakollardaki eşi benzeri görülmemiş büyümeye göz yumuyor. Aşırılık yanlısı yerleşimcilerin Filistinli sivillere yönelik şiddet içeren saldırıları rekor seviyelere ulaştı” diye yakındı.

Blinken, İsrail’in Filistin Yönetimi’nin Gazze’de bir yer edinmesine izin vermeyi ve Filistin devletinin kurulması için zamana bağlı, koşullara dayalı bir yaklaşımı kabul etmeyi reddetmesinin, diğer uluslararası aktörlerin İsrail’in Gazze’nin yeniden inşasına yardım etme çağrısını kabul etmesini engellediğini söyledi.

Blinken, İsrail’in Filistinlileri ulusal haklardan yoksun bir “yok sayılan halk” olarak görmeye devam edemeyeceğini savundu. “Yedi milyon İsrailli Yahudi ve yaklaşık beş milyon Filistinli aynı topraklarda kök salmış durumda. Hiçbiri bir yere gitmiyor” dedi.

İsrail hükümetine, Filistinlilerle nasıl bir ilişki istediğine karar vermesi gerektiğini söyledi. Blinken, uluslararası toplumun savunduğu iki devletli çözümün, Hamas’ın hedeflerine ters düştüğünü ve örgütün 7 Ekim saldırısının bu çözümü baltalamayı amaçladığını iddia etti.

Buna karşın, Blinken Filistin Yönetimi’nin reformlar gerçekleştirme konusunda başarısız olduğunu ve bu durumun İsrail’in Ramallah’ı meşru bir ortak olarak görmesini zorlaştırdığını ifade etti. Özellikle Filistin Yönetimi’nin yolsuzlukları kontrol altına alamamasını ve halk desteğini artıracak bir liderlik sergileyememesini eleştirdi.

Gazze’deki savaşın tehlikeli yankılarına değinen Blinken, “İnsanlar ne kadar çok acı çekerse, karşı tarafın acılarına o kadar az empati duyuyor” dedi.

Blinken “Arap ve Müslüman dünyasının büyük bir çoğunluğu, 7 Ekim’in hiç yaşanmadığına ya da eğer yaşandıysa bunun İsrail’in askeri birliklerine yönelik meşru bir saldırı olduğuna inanıyor. İsrail’de ise Gazze’deki koşullar ve oradaki insanların her gün neler yaşadığı hakkında neredeyse hiç haber yapılmıyor. Bu insanlıktan çıkma süreci, çatışmanın en büyük trajedilerinden biridir” diye devam etti.

Blinken, ABD’nin İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın çözümü için iki tarafla da çalışmaya devam edeceğini, ancak bunun yalnızca tarafların kendilerinin de çözüme inanması durumunda mümkün olacağını söyledi. “Filistin halkının haklarını ve haysiyetini tanımayan bir çözüm sürdürülebilir olmayacaktır” dedi.

Blinken, konuşmasını uluslararası toplumun ve bölge aktörlerinin birlikte çalışması gerektiğini vurgulayarak sonlandırdı, “Savaşın son bulması yalnızca bir başlangıç. Gerçek barış, çok daha derin bir çaba ve karşılıklı anlayış gerektirir” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail ordusu, Gazze’den kademeli çekilmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail ordusunun duyurulması beklenen ateşkes ve esir takası anlaşması öncesinde Gazze Şeridi’ndeki güçlerini kademeli olarak geri çekmek için hazırlıklara başladığı iddia edildi.

İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde, İsrail Ordusu Güney Komutanlığında Gazze’den kademeli çekilmeye ilişkin hazırlıklar için son 24 saat içinde durum değerlendirmesi gerçekleştirildiği belirtildi.

Haberde, Güney Komutanlığındaki durum değerlendirmesiyle ordunun Gazze’nin kuzeyi ile güneyi arasındaki Netzarim Koridoru ve Gazze-Mısır arasındaki Philadelphia Koridoru’ndan kademeli olarak çekilmesinin planlandığı kaydedildi.

İsrail-Hamas ateşkes anlaşmasının şartları ve gerginlikler

KAN’ın haberinde, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru’ndan çekilmesine ilişkin İsrail, Mısır ve ABDli güvenlik yetkilileri arasında pazartesi günü koordinasyon sağlandığı ifade edildi.

İsrail güçlerinin Hamas ile anlaşma imzalandıktan sonraki ilk birkaç gün içinde Philadelphia Koridoru’ndan çekileceği belirtilen haberde, Gazze’nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru’nda oluşturduğu altyapıyı dağıtmasının ise bir haftayı bulabileceği öne sürüldü.

Öte yandan haberde, İsrail ordusunun çekilmesine ilişkin İsrail hükümetinden henüz bir talimat gelmediği de vurgulandı.

Gazze Şeridi sınırı boyunca bir “tampon bölge” kurmaya hazırlandığı anlatılan haberde, İsrail ordusunun, İsrail ile Gazze Şeridi sınırı boyunca bir kilometreden daha geniş bir alandaki tüm binaları yıktığı kaydedildi.

Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması

Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasına son şeklinin verilmesi için Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğunda Hamas ile İsrail arasında yürütülen dolaylı müzakereler yoğun şekilde devam ediyor.

Hamas, müzakerelerin devam ettiği Katar’ın başkenti Doha’da, Gazze’de ateşkes ve esir değişimi konusunda beklenen anlaşmanın son aşamasına varıldığını duyurmuştu.

Katar Dışişleri Bakanlığı da Gazze’de anlaşmayı duyurmaya “en yakın noktada” olduklarını açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English