Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’e göre “yanlışlıkla” öldürdüğü BM çalışanı kuralları ihlal etmiş

Yayınlanma

İsrail ordusu, BM’ye ait aracın vurularak bir BM çalışanının ölümüme yol açan saldırıyla ilgili soruşturmasını tamamladı.

Geçen hafta bir BM çalışanının ölümüyle ilgili olarak yürütülen İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) soruşturmasına göre BM aracı üzerindeki BM işareti olmasına rağmen ve insani yardım çalışanlarına ilişkin düzenlemelere aykırı olarak önce bir top mermisiyle ardından da el bombalarıyla saldırıya uğradı.

IDF tarafından yürütülen soruşturmaya göre, İsrail ordu güçleri geçen Pazartesi günü Refah bölgesinde BM aracına ateş açarak bir BM çalışanının ölümüne neden oldu. Hayatını kaybeden kişinin BM’nin Güvenlik ve Emniyet Bölümünde çalışan Hindistan vatandaşı Waibhav Anil Kale olduğu belirlendi. Olayda Ürdün vatandaşı bir başka BM çalışanı da yaralandı.

Haaretz’in aktardığı IDF soruşturmasına göre hayatını kaybeden BM çalışanları IDF ile önceden koordinasyon sağlamadan ve seyahat etmenin yasak olduğu bir yolda seyrediyordu. İsrail güçleri, BM çalışanlarına silahlı bir kişinin eşlik ettiğini iddia etti. Ancak soruşturma, silahlı kişiler eşlik etse bile insani yardım çalışanlarının karıştığı olaylarda daha dikkatli olunmasını zorunlu kılan protokollere aykırı olarak aracın birden fazla kez saldırıya uğradığı sonucuna vardı.

Askeri soruşturmaya göre BM aracı BM ofisinden Refah sınır kapısına doğru ilerliyordu. Aracın üstünde BM harfleri vardı ancak yanlarında ya da yerden görülebilecek yerlerinde herhangi bir tanımlayıcı işaret bulunmuyordu.

Bulgulara göre bölgede bulunan birlikler aracın gelişi konusunda önceden herhangi bir uyarı almamıştı çünkü aracın Refah sınır kapısına yolculuğu IDF ile koordine edilmemişti.

O sırada havada olan bir insansız hava aracı, kuvvetlere aracı gözetleme imkânı sağladı ancak insansız hava aracı operatörlerinin aracın BM’ye ait olduğunu tespit edip etmedikleri ve tespit etmedilerse neden etmedikleri net değil.

Bölgede görev yapan bir tank mürettebatı, içinde silahlı bir kişinin bulunduğu aracı IDF güçleri dışında seyahatin yasak olduğu güzergâhta ilerlerken gördüklerini belirtti. Tank, tugay komutanlığından ateş açmak için talepte bulundu ve izin alarak araca top mermisi ateşledi. Aracın durması üzerine bölgede bulunan IDF askerlerinden oluşan başka bir ekip, araca doğru el bombası ile donatılmış bir drone gönderdi. Ekibe göre, araçtan inen silahlı bir kişiyi tespit ettiler ve aracın yakınına iki el bombası fırlattılar.

Askerler bu noktada araçtan inen bir kişinin yakındaki bir binaya doğru koştuğunu tespit ettiklerini söyledi. Ordu, Hava Kuvvetlerine ait bir insansız hava aracını kullanarak binayı vurmaya karar verdi ancak binada ya da olayın gerçekleştiği bölgede başka bir kişinin cesedine rastlanmadı.

Soruşturmada BM yardım görevlisinin tank ateşinden mi yoksa ardından atılan el bombası patlamalarından mı öldüğü belirsiz. İnsansız hava aracını kullanan askerlerin aracın tavanındaki “BM” yazısını neden görmedikleri de belirsiz.

İsrail 7 ayı aşkın süredir saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi’nde 189 BM çalışanını katletti.

Geçen ay World Central Kitchen’dan yedi yardım görevlisi de IDF saldırısında öldürülmüştü.

ORTADOĞU

İran ile Bahreyn 8 yıl sonra normalleşiyor

Yayınlanma

İran ile Bahreyn, 8 yıl sonra diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması için ikili görüşmelere başlamayı kararlaştırdı.

İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri ile Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyyani, başkent Tahran’da bir araya geldi.

Görüşme sonrasında yayımlanan ortak açıklamada, iki bakanın, Tahran ile Manama arasında 8 yıl önce kesilen diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi için ikili görüşmelere başlama konusunda anlaştığı belirtildi.

Bahreyn Dışişleri Bakanı Zeyyani, Asya İşbirliği Diyaloğu Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak üzere Tahran’a gelmişti.

Suudi Arabistan’da 2 Ocak 2016’da aralarında Şii din adamı Nimr el-Nimr’in de bulunduğu 47 kişinin “terör” suçlamasıyla idam edilmesinin ardından bu ülkenin Tahran’daki büyükelçiliği ve Meşhed Konsolosluğu, İran’daki göstericiler tarafından ateşe verilmişti. Olayların ardından iki ülke diplomatik ilişkileri kesilmişti.

Körfez ve Arap ülkelerinin çoğu, Riyad’ın kararını desteklemiş, Bahreyn de Ocak 2016’da İran ile diplomatik ilişkileri kestiğini açıklamıştı.

Suudi Arabistan’ın 7 yıllık kesintinin ardından 10 Mart 2023’te Çin’in arabuluculuğunda İran ile ilişkileri yeniden başlatmasının ardından Bahreyn, bunu memnuniyetle karşıladığını duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze saldırılarının “yoğun safhası sona ermek üzere”

Yayınlanma

Netanyahu Gazze’de saldırıların kısmi duraklaması ve rehine anlaşmasına açık olduğunu ancak Hamas yok edilmeden savaşın bitmeyeceğini söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 7 Ekim’den sonra İbranice yayın yapan bir yayın organına verdiği ilk demeçte İsrail’in Hamas’ın elindeki bazı rehinelerin iadesi karşılığında Gazze’deki çatışmalara ara vermeye hazır olduğunu söyledi ancak Hamas yok edilmeden savaşın sona ermeyeceğinde ısrar etti.

Netanyahu ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki yoğun çatışma döneminin sona ermekte olduğunu söyledi. Netanyahu’nun bu açıklaması Hizbullah’la çatışmanın yoğunlaştığı ve topyekûn savaş ihtimalinin arttığı bir dönemde geldi.

Netanyahu, çatışmanın yüksek yoğunluklu aşaması sona erdikten sonra Hamas ile savaşı sona erdirmeyi taahhüt edecek bir anlaşmaya varmaya hazır olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi “Hayır. Savaşı bitirip Hamas’ı yerinde bırakmaya hazır değilim. Esirlerin bir kısmını bize geri verecek kısmi bir anlaşma yapmaya hazırım, bu bir sır değil.”

Kanal 14’te yayınlanan “The Patriots” programına verdiği demeçte ise “Ancak Hamas’ı yok etme hedefimizi tamamlamak için ara verdikten sonra savaşa devam etmek zorundayız. Bundan vazgeçmeye hazır değilim” dedi.

Rehine görüşmelerinin son turunda yer alan kaynaklar Haaretz’e yaptıkları açıkklamada Netanyahu’nun sözlerini eleştirdiler: “Netanyahu bugün Hamas’tan kendisinin de talep ettiği gibi tüm rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgilenmediğini ve Hamas’ın taleplerini karşılamaya hazır olmadığını açıkladı.”

Kaynaklardan biri “Böyle bir durumda [Hamas’ın Gazze’deki şefi Yahya] Sinvar’ın bir anlaşmayı ilerletmek için motivasyonu yok” dedi.

Walla haber sitesinin aktardığı İsrailli bir yetkili de benzer eleştirilerde bulunarak “Netanyahu’nun bu akşamki yorumları bir anlaşmaya varma şansına büyük zarar verdi” dedi.

Netanyahu’nun ofisi Pazar günü daha sonra bir açıklama yaparak teklif edilen anlaşmayı reddedenin İsrail değil Hamas olduğunu iddia etti.

Hamas ise Netanyahu’nun yorumlarının ABD Başkanı Joe Biden tarafından Mayıs ayı sonunda açıklanan önerinin reddi anlamına geldiğini belirterek herhangi bir anlaşmanın İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesini ve 7 Ekim saldırısının yol açtığı savaşa son verilmesini içermesi talebini yineledi.

Ancak Netanyahu röportaj sırasında Hamas Gazze’yi kontrol edemez hale gelene kadar savaşın devam edeceğini ve İsrail’in Gazze’deki operasyonlarının yoğunluğunun yakında azalacağını açıkladı.

Netanyahu, Gazze’deki yoğun çatışmalar sona erdiğinde İsrail’in kuzey cephesine daha fazla kuvvet konuşlandırabileceğini söyledi.

Hizbullah ile tam kapsamlı bir savaş ihtimaline de değinen Netanyahu, diplomatik bir çözüm bulunmasını umduğunu ancak bunun gerçekleşmemesi ihtimaline de hazırlıklı olduğunu söyledi. Netanyahu, “Bu zorluğun da üstesinden geleceğiz. Birkaç cephede birden savaşabiliriz, buna hazırlıklıyız” dedi.

Netanyahu’ya göre Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi geçen hafta Washington’a yaptıkları ziyaret diplomatik bir çözüm için umut oldu.

Netanyahu’ya ayrıca, üst düzey bir elektrik yetkilisinin geçen hafta İsrail’in Hizbullah ile topyekûn bir savaşa hazır olmadığı uyarısında bulunmasının ardından, İsrail’in elektrik şebekesine yönelik saldırılara dayanma kabiliyeti de soruldu. Başbakan “felaket olmayacak” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran seçim sonuçları dış politikada değişim getirebilir

Yayınlanma

Vali Kaleji, Tahran’daki İran-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırma görevlisi
Nikkei Asia, 19 Haziran 2024

Önümüzdeki hafta halk tarafından seçilecek olan İran’ın bir sonraki cumhurbaşkanı, ülkenin dış politika duruşunda önemli değişiklikler yapma potansiyeline sahip. Ancak bu konudaki hareket alanı, İran’ın siyasi yapısı içerisinde dini liderin temel dış politika kararlarındaki önceliği nedeniyle kısıtlanacaktır.

Seçim, görevdeki İbrahim Reisi’nin geçen ay Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın da hayatını kaybettiği helikopter kazasında ölmesi nedeniyle bir yıl erken yapılıyor.

Reisi’nin yaklaşık üç yıllık görev süresi boyunca İran’ın ekonomik ve diplomatik izolasyonu önemli ölçüde hafifledi. Ülke Suudi Arabistan ile bağlarını yeniden açtı ve diğer Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdi. Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS bloğuna tam üyelik kazandı ve Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği ile bir serbest ticaret anlaşması imzaladı. ABD ile de her iki tarafın elindeki beş mahkûmun ve Güney Kore’de dondurulmuş olan 6 milyar dolarlık fonun serbest bırakılmasını sağlayan bir anlaşmaya vardı.

Aynı zamanda İran, Suriye’nin diğer Orta Doğu ülkeleriyle bağlarını yeniden inşa etmesine yardım ederek, Ukrayna’daki savaşta Rusya’nın yanında yer alarak ve İsrail ve destekçileriyle mücadelelerinde Filistinli Hamas, Lübnan Hizbullah’ı ve Yemen Husi hareketini destekleyerek bölgesel meselelerde daha önemli bir oyuncu haline geldi ve nihayetinde İsrail ile İran arasında ilk doğrudan askeri saldırılar gerçekleşti.

Mevcut adaylar ve kazanma şansları

Dört yıllık yeni bir cumhurbaşkanlığı dönemi için beş günlük kayıt süresi içinde adaylıklarını bildiren 80 adaydan altısı, adayları inceleme yetkisine sahip hukuk uzmanlarından oluşan güçlü bir organ olan Koruyucular Konseyi tarafından kampanya yürütmek üzere onaylandı.

Ancak kamuoyuna göre bu altı adaydan üçünün kazanma şansı çok az görünüyor.

Reisi’nin atadığı cumhurbaşkanı yardımcılarından Emir Hüseyin Kadızadehaşimi, 2021 seçimlerinde oyların yalnızca %3’ünü alarak sonuncu oldu. Tahran Belediye Başkanı Ali Rıza Zakani ise, Reisi’yi desteklemek için 2021 kampanyasından çekilmişti. Eski bir adalet bakanı olan Mustafa Purmuhammedi de uzak bir ihtimal olarak görülüyor.

Bu üçlünün en az bir üyesinin öndeki adaylardan biri lehine yarıştan çekilmesi mümkün.

Kamuoyu yoklamalarında önde giden üç aday Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, eski nükleer müzakereci Said Celili ve milletvekili Mesud Pezeşkiyan.

Her ne kadar hem Kalibaf hem de Celili İran siyasetinin muhafazakar kanadını temsil ediyor ve Reisi’nin dış politika yaklaşımının büyük bir kısmını sürdürüyor olsalar da aralarında önemli farklar var.

Celili, İran’ın muhafazakâr yelpazesinin radikal ucundan geliyor ve kendisi de bu seçimlerde aday olması Muhafız Konseyi tarafından engellenen eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’a yakından bağlı. Celili 2021 yılında Reisi lehine cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çekilmişti.

Kazanması halinde Celili’nin İran’ın nükleer programı konusunda agresif bir tutum takınması muhtemel. Ahmedinejad döneminde Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi sekreteri olan Celili çok sert ve esnek olmayan bir yaklaşım sergiledi ve bu da uranyum zenginleştirmeye devam etmesi nedeniyle İran’a yaptırım uygulanmasını öngören çok sayıda BM Güvenlik Konseyi kararına yol açtı.

Celili cumhurbaşkanı olursa nükleer programı daha da hızlandırabilir ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile işbirliği konusunda kısıtlayıcı bir yaklaşım benimseyebilir, özellikle de kasım ayındaki ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump kazanırsa.

Devrim Muhafızları’nın önde gelen eski komutanlarından Kalibaf da Reisi gibi daha ılımlı bir muhafazakâr gruptan geliyor. Nitekim Kalibaf, Reisi’ye destek vermek için 2017 cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını durdurdu.

Kalibaf’ın kazanması halinde İran’ın UAEK ile çalışmaya devam etmesi ve BM Güvenlik Konseyi’ni arkasına almamak için Rusya ve Çin ile daha yakın ilişkiler kurması muhtemel.

Pezeşkiyan, Muhafız Konseyi’nin cumhurbaşkanlığı adayları arasında yaptığı elemeyi geçen tek reformist aday. Daha önce reformcu Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde sağlık bakanlığı ve ardından meclis başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu.

Kazanması halinde Pezeşkiyan’ın Avrupa ve ABD ile gerilimi azaltmaya çalışarak, muhtemelen ekonomik yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran’ın nükleer programını kısıtlayan Kapsamlı Ortak Eylem Planı anlaşmasının bir türünü yeniden canlandırarak ülkenin ekonomik sorunlarını çözmeye çalışması beklenebilir. Ancak Pezeşkiyan’ın, Trump’ın önümüzdeki ocak ayında Beyaz Saray’a geri dönmesi halinde bu konuda ilerleme kaydetmek için fazla şansı olmayabilir.

İkinci tur ihtimali

Seçimdeki kilit faktörlerden biri de İran anayasasına göre cumhurbaşkanının seçimlerde çoğunluğu kazanması gerekliliği. Dolayısıyla 28 Haziran’da herhangi bir aday oyların en az %50’sini alamazsa 5 Temmuz’da ikinci tura gidilecek.

Bu noktada, bu muhtemel görünüyor. Eğer orta sınıf seçmenler büyük oranda sandığa giderse, ki katılım oranı %60’ı aşarsa bu netleşebilir, muhafazakârlar desteklerini Kalibaf ve Celili arasında paylaştırırken Pezeşkiyan’ın ilk turda en fazla oyu alması mümkün.

Her halükarda İran’ın bir sonraki cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in üstün rolü nedeniyle dış politikayı ayarlama konusunda kısıtlanacaktır. Devrim Muhafızları ve parlamento da dış politikada önemli aktörler.

Sonuç olarak, kim kazanırsa kazansın, İran’ın İsrail’in varlığını tanıması, ABD ile diplomatik ilişkiler kurması ya da Husiler, Hamas ve Hizbullah gibi müttefiklerinden vazgeçmesi düşünülemez.

Büyük olasılıkla yeni cumhurbaşkanı, Rusya ve Çin ile ilişkilere öncelik veren ‘Doğuya Bakış’ politikasını vurgulamaya devam ederken, Tahran’ın geçen ay Çabahar limanı konusunda 10 yıllık bir anlaşmaya vardığı Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan gibi bölge ülkeleriyle de daha güçlü ilişkiler kurmaya çalışacaktır.

İranlıların cumhurbaşkanını seçmesi Koruyucular Konseyi tarafından kısıtlanmış olsa da, önümüzdeki hafta yapılacak oylamanın sonucuna dair izlenecek çok şey var.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English