Bizi Takip Edin

AVRUPA

İsveç’te “tersine göç” tartışması koalisyonu böldü

Yayınlanma

Dört yıllık görev süresini yarılayan İsveç’in iktidar koalisyonu, Liberal Parti tarafından şiddetle eleştirilen, “gönüllü tersine göç” ödeneğinin artırılması gibi çetrefilli bir konuda derinleşen bir bölünmeyle karşı karşıya.

İsveç Parlamentosu 10 Eylül Salı günü yeniden toplanırken, gönüllü göç yardımının artırılması gibi hassas bir konu Liberaller ile sağcı İsveç Demokratları (SD) arasında gerginliğe neden oldu.

İsveç şu anda İsveç Demokratları (SD) tarafından desteklenen Ilımlılar, Hıristiyan Demokratlar ve Liberallerden oluşan “merkez sağ” azınlık koalisyonu tarafından yönetiliyor.

Liberal Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Karin Karlsbro İsveç gazetesi Dagens Nyheter’e yaptığı açıklamada, “Liberallerin cesaret gösterme ve bir fark yarattığımızı gösterme zamanı geldi. Aslında SD’nin sert söylemlerine dayanan ve iyi düşünülmemiş önerilerin uygulanmasına katkıda bulunmamalıyız,” dedi.

SD uzun süredir, ülkeyi kalıcı olarak terk eden kişilerin 330.000 Danimarka kronuna (44.000 avro) kadar ödenek alabildiği Danimarka sistemi doğrultusunda yabancı doğumlular için bir geri dönüş politikası için baskı yapıyor.

İsveç’in mevcut tersine göç ödeneği 10.000 İsveç kronu (873 avro) olup 2023 yılında sadece bir kişi tarafından kullanıldı.

Raportör, “gönüllü tersine göç” ödeneğinin artırılmasına karşı

Bu nedenle, koalisyon anlaşmasının geri dönüş sistemini araştırma taahhüdü doğrultusunda, İsveç hükümeti Ekim 2023’te İsveç’te yaşayan ve başka bir ülkeyle güçlü bağları olan daha fazla insanı göç etmeye teşvik etmenin yollarını bulmak için bir soruşturma başlattı.

İsveç hükümetine göre bu soruşturma esas olarak “kendi kendine yeterlilik, dil veya diğer kültürel faktörler” açısından İsveç toplumuna entegre olamamış kişilerle ilgiliydi.

Fakat hükümetin atadığı araştırmacı Ekonomist Joakim Ruist, koalisyon anlaşmasının ülkelerine dönmek isteyen yabancı doğumlulara yönelik sübvansiyonları keskin bir şekilde arttırma önerisine karşı çıktı.

Ruist, bu politikanın ekonomik etkisinin az olmasının beklendiğini ve bireyleri “istenmeyen” olarak ayırarak entegrasyona zarar verebileceğini söyledi.

Ekonomist öte yandan, İsveç vatandaşlığına geçen göçmenlerin ve ailelerinin, şu anda İsveçli olmayan göçmenler için ayrılan mevcut yeniden göç ödeneğine dahil edilmesini önerdi.

Koalisyon partileri arasında gerginlik

Koalisyon anlaşmasının bir parçası olan ancak hükümette yer almayan sağcı SD partisi, bu yaz başında parti lideri Jimmie Åkesson’un önemli bir artış çağrısında bulunduğu gibi, mevcut ödeneğin artırılmasını istiyor.

SD’nin Entegrasyon Politikası Sözcüsü Ludvig Aspling, “İsveç’te kendine yer bulamayan daha fazla insan, burada yaşamak ve her yıl yardımlarla geçinmek, dışlanmışlık içinde yaşamak yerine geri dönmeyi tercih edecektir,” dedi.

Aspling, “eve dönmeyi tercih edecek pek çok insan olduğuna inandıklarını”, fakat “bu yolda biraz yardıma ihtiyaçları olabileceğini” ekledi.

Fakat Liberaller için gönüllü göçmenlik ödeneğinin artırılması bir sorun teşkil etmiyor.

Liberallere yakın bir kaynak Euractiv’e yaptığı açıklamada “Raportör bu konuda netti ve olumsuz görüş bildirdi,” dedikten sonra konunun gündeme gelmesi için bir neden görmediklerini ekledi.

Liberal Parti’nin Gençlik Birliği (LUF) şimdi partiyi öneriyi engellemeye çağırdı.

LUF Başkanı Anton Holmlund İsveç yayın kuruluşu TV4 Nyheter‘e yaptığı açıklamada,, “Bence Liberaller konumlarını bu hükümetin çoğunluğa sahip olması için belirleyici bir faktör olarak kullanmalı. Bu teklifi durdurun ve hayır deyin,” dedi.

Holmlund’a göre bu politika önerisi İsveç’e entegre olmak isteyenlere yanlış bir mesaj gönderiyor.

AVRUPA

Polonya’dan Almanya’nın sınır kontrollerini genişletme kararına tepki

Yayınlanma

Polonya, Almanya’nın Schengen bölgesinde sınır kontrollerini genişletme kararına karşı tepki vermeye hazırlanıyor. Almanya, yasa dışı göçle mücadele iddiasıyla bu önlemleri uygularken, Polonya, bu tür kontrollerin Schengen bölgesinin dış sınırlarında yapılması gerektiğini savunuyor.

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Almanya’nın iki ülke arasındaki sınırda uyguladığı kontrol önlemlerine karşılık vereceklerini bildirdi.

Polskie Radio‘ya mülakat veren Sikorski, “Bu kararı biz almadık, ancak nasıl tepki vereceğimizi değerlendiriyoruz. Kontrollerin uygulanması bir hata, çünkü hem Polonya hem de Almanya için yasa dışı göçmen akışını kontrol etmek gereken yer, Schengen bölgesinin dış sınırlarıdır,” ifadelerini kullandı.

Almanya, bu yılın eylül ayından bu yana kara sınırlarında geçici kontroller yürütüyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’na göre, bu önlemler yasa dışı göçle mücadele etmek ve halkı İslamcı aşırıcılıktan koruma amacı taşıyor.

Ayrıca Almanya Başbakanı Olaf Scholz, geçtiğimiz ağustos ayında, yasadışı göçmenlerin daha aktif bir şekilde sınır dışı edileceğini taahhüt etmişti. Scholz, bu yıl sınır dışı edilenlerin sayısının yüzde 30 oranında arttığını da belirtmişti.

Mayıs ayında, Avrupa Birliği (AB) Konseyi göç ve iltica konusunda bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, iltica başvurusunda “belirgin hakları” olmayan göçmenler için AB üyesi ülkelerde toplu kabul kamplarının kurulmasını öngören ilkeleri içeriyor.

Ayrıca, göçmenlerin AB ülkeleri arasında kotalara göre yeniden yerleştirilmesi zorunluluğunu getiriyor.

Anlaşma, üye devletlere kabul edilen mülteci sayısını azaltma imkânı tanırken, kabul edilmeyen her göçmen için AB bütçesine ödeme yapma şartı getiriyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Pentagon: Ramstein formatındaki toplantı süresiz olarak ertelendi

Yayınlanma

Pentagon, Ukrayna müttefikleri arasında yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının Florida’daki Milton Kasırgası nedeniyle süresiz ertelendiğini duyurdu. Toplantıya Biden, Zelenskiy ve Scholz gibi liderlerin katılması ve NATO’nun Ukrayna’nın gelecekteki üyeliği için somut adımları görüşmesi bekleniyordu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Patrick Ryder, Ukrayna’nın müttefikleri arasında 12 Ekim’de yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının süresiz olarak ertelendiğini duyurdu.

Daha önce TASS, Brüksel’deki diplomatik bir kaynağa dayandırdığı haberinde, toplantının 17 Ekim’de yapılacağını aktarmıştı.

Önceki gün Der Spiegel, Amerikalı bir savunma yetkilisinin açıklamasına atıfta bulunarak, Almanya’daki ABD hava üssü Ramstein’da düzenlenmesi beklenen Ukrayna Temas Grubu toplantısının ertelendiğini bildirdi.

Ertelemenin nedeni, Florida’daki Milton Kasırgası sebebiyle ABD Başkanı Joe Biden’ın programında meydana gelen değişiklikler olarak gösterildi.

Toplantıya yaklaşık 50 ülkenin temsilcilerinin katılması bekleniyordu. Reuters‘e göre, etkinlik ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un konuşmalarıyla başlayacaktı.

NATO ülkelerinin Ukrayna’nın gelecekteki olası üyeliği konusunda somut adımlar atması gündemdeydi.

Ramstein temas grubu toplantısında neler konuşulacak?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

NATO’dan nükleer tatbikat

Yayınlanma

NATO, Moskova’nın nükleer doktrinini değiştirme kararını takiben, 14 Ekim’de taktik nükleer silahların kullanımına yönelik kapsamlı bir tatbikata başlıyor.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Steadfast Noon tatbikatının 14 Ekim’de başlayacağını ve yaklaşık iki hafta süreceğini açıkladı.

Tatbikata 13 ülkeden 2000 asker, sekiz üs ve 60 uçak katılacak; tatbikat alanı ise Belçika, Hollanda, Büyük Britanya ve Kuzey Denizi’ni kapsayacak. Tatbikatta nükleer savaş başlığı taşıyabilen bombardıman uçakları ve savaş jetleri de yer alacak.

Associated Press‘e göre, NATO yetkilileri Moskova’yı tatbikat hakkında bilgilendirdi.

Yıllık Steadfast Noon 10 yılı aşkın bir süredir düzenleniyor. Ancak bu yılki tatbikat, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın nükleer doktrininde değişiklik yapma niyetini açıklamasından kısa bir süre sonraya denk geldi.

Putin, 25 Eylül’deki Güvenlik Konseyi toplantısında, nükleer olmayan bir devletin nükleer bir gücün desteğiyle gerçekleştirdiği saldırının, Rusya’ya karşı ortak bir saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini önermitşi.

Ayrıca, Rusya’daki hedeflere yönelik stratejik havacılık, seyir füzeleri, hipersonik araçlar ve insansız hava araçlarının kitlesel fırlatıldığına dair güvenilir bilgi alınması durumunda nükleer silah kullanma olasılığını da açıkça belirtti.

Bu tür açıklamalar, Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin yardımıyla Rusya’ya karşı meşru müdafaa eylemlerini teorik olarak kapsıyor.

NATO’nun savunma politikası ve planlamasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Angus Lapsley, tatbikatın amacının, ittifakın üyelerine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edebileceğini ve “düşmanların bunu son derece ciddiye alması gerektiğini” göstermek olduğunu dile getirdi.

Lapsley, NATO’nun Kuzey Kore ve İran’ın nükleer programlarını, Çin’in hızla genişleyen nükleer kapasitesini yakından takip ettiğini, ancak asıl kaygının Rusya olduğunu ifade etti.

Son iki yılda Moskova, nükleer kuvvetlerine giderek daha fazla yatırım yaparak pek çok yeni sistemi devreye soktu ve kısa ile orta menzilli sistemlere daha fazla önem verdi.

Fakat Lapsley, Ukrayna’ya verilen destek bağlamında, Rusya’nın nükleer doktrini hakkında “oldukça açık bir baskı girişimi” olarak yorumlanan çok fazla konuştuğunu belirtti.

Avrupa’da NATO’nun nükleer caydırıcılık temelini ABD ve Büyük Britanya’nın kuvvetleri oluşturuyor (Fransa’nın da nükleer silahları bulunuyor, ancak bunlar ittifakın komuta sistemine dahil değil). Bununla birlikte, nükleer silaha sahip olmayan NATO ülkeleri de dahil olmak üzere diğer üyeler, Rusya’nın nükleer caydırıcılık politikasına daha aktif katılım sağlamalı.

NATO’nun yeni genel sekreteri Rutte’nin ilk durağı Kiev

Bu politika, yalnızca savaş alanında kullanılmak üzere tasarlanmış nükleer silahların türlerini, sayılarını ve doğruluğunu artırmayı değil, aynı zamanda bu silahların konuşlandırılmasına ve kullanılarak gerçekleştirilen saha tatbikatlarının daha sık ve görünür hale getirilmesine yönelik adımları içeriyor.

Bu durum, Stimson Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nin yakın tarihli bir raporunda da vurgulanıyor.

Rapora göre hem nükleer hem de konvansiyonel silahlara yönelik daha geniş bir yetenek yelpazesi, NATO üyelerine daha çeşitli ve sağlam yanıt seçenekleri sunarak topyekûn bir nükleer savaşa tırmanma riskini en aza indirebilir.

Raporda ayrıca, Rusya’ya karşı yürütülen çevreleme politikasının, yalnızca ABD, Büyük Britanya ve Fransa’nın değil, tüm NATO müttefiklerinin nükleer caydırıcılığı güçlendirmek için kararlı siyasi ve askeri adımlar atması durumunda daha etkili olacağı belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English