Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İtalya ile Arnavutluk arasında göçmen anlaşması

Yayınlanma

İtalyan gemileri tarafından Akdeniz’den kurtarılan binlerce mülteci ve sığınmacı, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni arasında Pazartesi günü varılan anlaşma uyarınca işlemlerinin yapılması için Arnavutluk’a gönderilecek.

İki ülkenin başbakanları Pazartesi günü yaptıkları açıklamada, İtalya’nın deniz yoluyla AB’ye ulaşmaya çalışan göçmenleri barındırmak üzere Arnavutluk’ta iki merkez inşa edeceğini duyurdu.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni anlaşmayı Akdeniz’de artan ‘yasadışı geçişleri’ engellemeyi amaçlayan bir ‘Avrupa anlaşması’ ve ‘yenilikçi bir çözüm’ olarak tanımladı. Geçen yıl 88.000 olan göçmen sayısına kıyasla 2023 yılının başından bu yana 145.000’den fazla göçmen Kuzey Afrika’dan İtalya kıyılarına ulaştı.

Arnavut mevkidaşı Edi Rama ile birlikte Roma’da düzenlediği ortak basın toplantısında Meloni, “Kitlesel yasadışı göç, AB üyesi ülkelerin tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri bir olgudur. AB üyesi olmayan devletlerle işbirliği belirleyici olabilir,” dedi.

Anlaşma ile birlikte ilk kez bir AB ülkesi iltica prosedürlerini henüz bloğun bir parçası olmayan bir ülkeye devrediyor. Arnavutluk AB’ye katılmak için görüşmelerini sürdürüyor ve 2009’dan bu yana NATO üyesi. Anlaşma, Birleşik Krallık’ın Ruanda ile yaptığı ancak yasal zorluklarla karşılaşan anlaşmanın bir benzeri.

Avrupa Komisyonu anlaşmadan haberdar olduğunu ancak henüz ayrıntıların kendisine ulaşmadığını söyledi. Financial Times’a (FT) konuşan bir komisyon sözcüsü, “Bu tür bir düzenlemenin AB hukukuna ve uluslararası hukuka tamamen uygun olması önemlidir,” dedi.

Anlaşmanın ayrıntıları

Meloni, İtalya ve hatta Avrupa sınırları dışında kabul merkezleri kurulması fikrini defalarca dile getirmiş ve bu merkezlerin Kuzey Afrika’da kurulabileceğini öne sürmüştü.

İtalyan yargı yetkisinin uygulanacağı iki göçmen tesisinin inşasının tamamen İtalyan devleti tarafından finanse edileceği açıklandı. İtalyan sahil güvenliği tarafından denizde kurtarılan göçmenler Arnavutluk’un kuzeyindeki Şingin limanında karaya çıkacaklar. Göçmenler önce kabul merkezinde misafir edilecek, burada kayıt altına alınacak ve İtalya’ya iltica başvurusunda bulunabilecekler.

Ayrıca kıyıdan 20 km uzakta, Gjadër yerleşiminde bir sınır dışı etme ve gözaltı tesisi inşa edilecek. Her iki merkezin devriyesinden Arnavut polisler sorumlu olacak.

İtalya’nın yetkisi altındaki merkezlere varışta, İtalyan yetkililer karaya çıkarma ve kimlik belirleme işlemlerini yürütecek ve bir ilk kabul ve tarama merkezi kuracak. 

Bir hükümet yetkilisine göre tesisler yardım grupları tarafından işletilen gemiler tarafından kurtarılanlara değil, sadece İtalyan kolluk kuvvetleri tarafından denizde kurtarılan insanlara ev sahipliği yapacak. Kadınlar, çocuklar ve hassas durumdaki göçmenler Arnavutluk’a getirilmeyecek, İtalya’da karaya çıkarılmaya devam edilecek. Anlaşma, ilk varış yeri İtalyan toprakları olan sığınmacılar için de geçerli değil.

Rama: İtalya çağırırsa, Arnavutluk oradadır

Balkan ülkesinin lideri Rama, “İtalya çağırırsa, Arnavutluk oradadır. Bu durumda el uzatmak, herkesin İtalya için zor olduğunu gördüğü bir durumun yönetilmesine yardımcı olmak anlamına geliyor,” dedi.

Rama, ülkesinin İtalya’nın göçmen sorununu çözemeyeceğini ancak yardımcı olabileceğini ve işbirliği yapabileceğini söyledi. Arnavutluk’un yarım milyondan fazla savaş mültecisine ve Kosova’dan kaçanlara kucak açtığını hatırlatan Rama, “Bizim misafirperverlik geçmişimiz var. NATO Afganistan’ı terk ettiğinde binlerce Afgan kadına ve birkaç bin İranlıya da sığınak verdik,” dedi.

Meloni, İtalya’nın bu merkezlerin 2024 baharına kadar tamamen faaliyete geçmesini ve yılda 36.000 ila 39.000 göçmeni yönetme kapasitesine sahip olmasını beklediğini söyledi. Meloni, bu anlaşmanın diğer ülkelerin de takip edebileceği bir model olmasını umduğunu da sözlerine ekledi.

İtalya ve Arnavutluk’ta muhalefet tepkili

Arnavutluk’ta muhalefette bulunan Demokrat Parti’nin Başkanlık Üyesi Belind Kellici anlaşmaya karşı çıkarak, kararın ‘parlamentoda tartışılmadan, siyasi uzlaşı olmadan, kamuoyu analizi ve şeffaflık olmadan, imzalanan anlaşma hakkında hiçbir detay verilmeden ve kimseye sorulmadan’ alındığını belirtti.

Tunus’un da kısa bir süre önce İtalya’dan gelen aynı teklifi reddettiğini sözlerine ekleyerek bunu ‘Arnavutluk’’a ihanet’ ve ‘ülkemize sadakatsizlik’ olarak nitelendiren Kellici, her yıl on binlerce gencin ülkeyi terk ettiğini, Rama’nın ise ‘onların yerine yasadışı göçmenleri yerleştirdiğini’ söyledi.

Gündeme getirilen diğer endişeler arasında İtalya’ya Arnavutluk topraklarında egemenlik verilmesi ve ikili anlaşmalar olmadan Arnavutluk’tan herhangi bir geri dönüşün nasıl gerçekleşebileceği yer alıyor.

İtalyan Demokratik Parti’den Pierfrancesco Majorino ise “Varılan anlaşma tehlikeli bir karmaşa gibi görünüyor, çok belirsiz,” dedi. Piu Europa sekreteri Ricardo Magi, İtalya’nın uluslararası standartların ve AB’nin dışında, bu merkezlerde tutulan insanların koşullarını kontrol etme imkanı olmadan ‘İtalyan Guantanamo’sunu’ yarattığını söyledi.

Fakat İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, anlaşmanın Avrupa’daki öncü rollerini güçlendirdiğinde ve ‘Adriyatik’te düzensiz göç ve insan kaçakçılığının durdurulmasına karşı yeni işbirliği yolları’ açtığında ısrar etti.

İtalya’nın Balkanlardaki ‘arka bahçesi’

Meloni, Arnavutluk’un henüz resmen AB’nin bir parçası olmamasına rağmen aday ülke konumunda olduğunuve fiilen birliğe üye bir ülkeymiş gibi davrandığını söyledi. İtalya’nın Arnavutluk ve Batı Balkanların AB’ye katılımının en büyük destekçilerinden biri olmasından ‘gurur duyduğunu’ kaydeden İtalyan lider, “Ben buna genişleme demeyi değil, yeniden birleşme demeyi seviyorum. AB’nin bir kulüp olduğunu düşünmüyorum, kimin Avrupalı olup kimin olmayacağına bizim karar verdiğimizi düşünmüyorum,” diye ekledi.

Meloni ayrıca iki ülke arasındaki tarihi dostluğa da değinerek, derin ticari, kültürel ve sosyal işbirliğinin bu anlaşmayla daha da zenginleştiğini belirtti.

İtalya’nın Arnavutluk’un önde gelen ticaret ortağı olduğunu ve iki ülke arasındaki ticaretin Arnavutluk’un GSYİH’sinin %20’sine tekabül ettiğini hatırlatan Meloni, “Bizimki mutlak mükemmellikteki ticari ilişkiler yoluyla gelişen stratejik bir ortaklıktır,” dedi.

Ayrıca İtalya, 2023 yılının ilk üç ayında 43 milyon avroluk doğrudan yatırımla Hollanda’nın ardından Arnavutluk’taki en büyük ikinci yatırımcı oldu. İtalya, aynı zamanda Arnavutluk’un en büyük ticaret partneri.

Bunun yanı sıra Trans Adriyatik doğalgaz boru hattı ile Azerbaycan doğalgazı, Türkiye, Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden Adriyatik Denizi’ne, oradan İtalya’nın güneyine aktarılıyor. Azerbaycan, bu boru hattı aracılığıyla İtalyA’nın en büyük üçüncü doğalgaz tedarikçisi haline geldi.

DİPLOMASİ

ABD’den Gazprombank’a yaptırım kararı

Yayınlanma

ABD Hazine Bakanlığı, Rusya’ya yönelik yaptırımlarını genişleterek Gazprombank’ı listeye ekledi ve 50’den fazla Rus bankası ile çok sayıda Rus yetkiliye yeni yaptırımlar uyguladı.

ABD Hazine Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Rusya’ya yönelik yeni yaptırım kararlarını duyurarak Gazprombank’ı listeye dahil ettiğini bildirdi.

Rus doğalgaz ve petrol ihracatının ana bankacılık kanalı olan Gazprombank, daha önce muhabir bankacılık faaliyetlerinin yanı sıra borç ve hisse senedi işlemlerini kısıtlayan ABD yaptırımlarına tabi tutulmuştu.

Listeye eklenmesiyle birlikte Gazprombank’ın ABD bankacılık sisteminden fiilen çıkarılması, Amerikan vatandaşlarıyla ticari ilişkilerinin yasaklanması ve ABD’deki varlıklarının dondurulması öngörülüyor.

Gazprombank, yaptırım kararının ardından yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Gerek ruble gerekse döviz bazlı para çekme ve yatırma işlemleri, şubelerimizde, ATM’lerimizde, Gazprombank mobil uygulamasında ve diğer hizmet kanallarımızda mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilebilmektedir. Yabancı ödeme sistemleri dahil olmak üzere bankamızın tüm kartları, Rusya genelindeki perakende ve hizmet noktalarında ve ATM’lerde kullanılmaya devam edecektir.”

Washington yönetimi ayrıca, Gazprombank’ın altı yurt dışı iştirakini de yaptırım kapsamına aldı: Lüksemburg merkezli GPB International SA, Hong Kong’dan GPB Financial Services Hong Kong Limited, Kıbrıs’ta kayıtlı GPB Financial Services Limited ve GPB-DI Holdings Limited, İsviçre merkezli Gazprombank (Switzerland) Ltd ve Güney Afrika’dan GPB Africa and Middle East Pty Ltd.

ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), ABD vatandaşlarının Gazprombank ile ilgili işlemlerini 20 Aralık’a kadar sonlandırmasına olanak tanıyan iki genel lisans yayımladı.

Ayrıca, yurt dışındaki Rus diplomatik temsilciliklerinin banka ile işlem yapabilmesine izin veren düzenlemeyi de duyurdu.

Rusya’nın son kalesi: Gazprombank’ın ABD finans sistemiyle bağlantısı kesilecek

Bunlara ek olarak, uluslararası bağlantıları bulunan 50’den fazla Rus bankası, 40’ı aşkın Rus menkul kıymetler kayıt kuruluşu ve 15 Rus yetkili de ABD yaptırımları kapsamına alındı.

Yeni yaptırımlardan etkilenen bankalar arasında BKS Bank, Dom.RF, Sinara, Centrokredit, Bratsk Halk Bankası, Energotransbank, Iturup ve diğer kuruluşlar yer alıyor.

Yaptırım uygulanan yetkililer arasında Rusya Merkez Bankası Birinci Başkan Yardımcıları Dmitriy Tulin ve Vladimir Çistyuhin, Başkan Yardımcısı Olga Polyakova’nın yanı sıra kurumun daire başkanları Alla Bakina, Yelizaveta Danilova, Yekaterina Lozgaçeva ve Kiril Pronin bulunuyor.

OFAC ayrıca, Rusya’nın Finansal Haberleşme Sistemi’ne (SPFS- Rusya’nın SWIFT muadili sistemi) bağlanan yabancı finans kuruluşlarını yaptırım riskine karşı uyaran bir bildiri yayımladı:

“SPFS, Rusya’nın finansal sistemindeki kurumlar arasındaki iletişimdeki rolü nedeniyle, Rusya Federasyonu ekonomisinin finansal hizmetler sektörünün önemli bir parçasıdır. Bu durum, SPFS’ye katılan ya da halihazırda üye olan herhangi bir yabancı finans kuruluşunun, Rus ekonomisinin finansal hizmetler sektöründe faaliyet gösteren ya da göstermiş olan bir kuruluş olarak değerlendirilebileceği anlamına gelmektedir. OFAC, bu uyarının ardından SPFS’ye katılımı risk göstergesi olarak değerlendirmekte ve bu yönde adım atan yabancı finans kuruluşlarına karşı daha sıkı tedbirler almaya hazır bulunmaktadır.”

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiliz komutan: Putin ile Doğu Avrupa’da savaşmaya hazırız

Yayınlanma

Birleşik Krallık Genelkurmay Başkan Yardımcısı Rob Magowan perşembe günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın bir başka Doğu Avrupa ülkesini işgal etmesi halinde İngiliz silahlı kuvvetlerinin Ruslarla “bu gece” savaşmaya hazır olacağını söyledi.

Magowan, Avam Kamarası Savunma Komitesinde yaptığı konuşmada, “İngiliz Ordusundan bu gece savaşması istenseydi, bu gece savaşırdı. Bu odadaki hiç kimsenin, Ruslar bu gece Doğu Avrupa’yı işgal etse, onlarla bu savaşta karşılaşacağımız konusunda bir yanılsama içinde olması gerektiğini düşünmüyorum,” ifadelerini kullandı.

Komutanın yorumları, milletvekillerinin Magowan’a perşembe günü Rusya’nın büyük bir tırmanışa geçmesi durumunda kaç İngiliz tugayının NATO’nun doğu kanadına ulaşabileceğini sorması üzerine geldi.

Magowan’ın sert konuşmasına rağmen, Avrupa’da bir tırmanma durumunda Britanya’nın askeri kapasitesine ilişkin endişeler devam ediyor.

Ülkenin kara ordusu 1700’lerden bu yana en küçük boyutunda. Daha geçen ay Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey POLITICO’ya yaptığı açıklamada, İşçi Partisi’nin yaz aylarında hükümete girmesinin ardından silahlı kuvvetlerin durumunun “düşündüğümüzden çok daha kötü” olduğunu söyledi.

Healey çarşamba günü öğleden sonra yaptığı açıklamada, Birleşik Krallık’ın maliyet düşürme programı kapsamında beş savaş gemisi ile bir düzine askeri helikopter ve insansız hava aracını emekli edeceğini duyurdu. Birleşik Krallık şu anda bir Stratejik Savunma İncelemesi yürütüyor.

Magowan Perşembe günü milletvekillerine Birleşik Krallık silahlı kuvvetlerinin “bir dizi operasyonel riske ve operasyonel güce” sahip olduğunu söyledi ve daha önce “daha fazla ölümcüllüğe” ihtiyaç duyduklarından bahsettiğini söyledi.

Sorgulama, Savunma Bakanlığının perşembe günü İngiliz ordusunun hızlı konuşlanma için tasarlanmış bir topçu sistemi olan Archer Mobil Obüsünün canlı atış testini tamamladığını duyurmasıyla gerçekleşti. Bu test Finlandiya’da 12 gün süren NATO eğitimi sırasında yapıldı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna ve HIMARS sistemleri: ABD ve NATO’nun gizli rolü

Yayınlanma

Editörün notu: Ukrayna’nın elindeki HIMARS ve diğer uzun menzilli füze sistemlerinin kullanımı, ABD ve NATO’nun doğrudan müdahalesini gerektiriyor. Rusya’nın önde gelen diplomasi yayınlarından Vzglyad‘da kaleme aldığı makalede emekli Rus yarbay İgor Garnov, NATO’nun istihbarat, lojistik ve teknik desteği olmadan bu sistemlerin etkin bir şekilde kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Ukrayna’nın HIMARS ve diğer Batı menşeli füze sistemlerini kullanımı, NATO’nun savaş alanındaki teknik ve lojistik hakimiyetini ortaya koyuyor. Bu durum, NATO’nun çatışmaya doğrudan katılımının en somut göstergesi.


Amerikalılar, Ukrayna’dan fırlatılan füzelerin kontrolünü nasıl sağlıyor?

İgor Garnov, Vzglyad

Ukrayna’nın elinde bulunan ATACMS füzeleri, Rusya’nın iç bölgelerindeki hedeflere ancak NATO askerlerinin doğrudan katılımıyla kullanılabilir. Bu durum, Ukrayna’nın istihbarat bilgilerini edinme sürecinden ve bu füzeler için uçuş görevlerinin hazırlanma aşamasından açıkça anlaşılıyor.

Anlaşılan o ki, ABD bir başka kırmızı çizgiyi aşmaya hazırlanıyor; üstelik bu kez, geçmemesi gereken bir sınırla karşı karşıya. Joe Biden’ın, Kiev rejimi liderinin taleplerine boyun eğerek Amerikan füzelerinin Rusya’nın derinliklerine saldırı için kullanılmasına izin verdiği belirtiliyor.

Öncelikle, menzili 300 kilometre olan Amerikan balistik füzesi ATACMS, 370 kilometre menzile sahip Amerikan seyir füzesi JASSM, 560 kilometreye kadar menzili bulunan İngiliz seyir füzesi Storm Shadow ve onun Fransız versiyonu SCALP-EG dikkat çekiyor. Her ne kadar İngiltere ve Fransa şu an için bu tür bir kullanım ihtimalini reddetse de bu alternatifi göz ardı etmemek gerekiyor.

Ancak asıl mesele, bu batı menşeli silah sistemlerinin kullanılması değil, bu sistemlerin yalnızca NATO askerlerinin katılımıyla kullanılabilir olmasıdır.

Bu tür bir katılım, NATO’nun doğrudan çatışmaya dahil olduğu anlamına gelir. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’ya göre, Rusya’nın buna vereceği yanıt yerinde ve ciddi olacaktır. Ayrıca böyle bir saldırı, “ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya karşı doğrudan savaşa katıldığını ve çatışmanın doğasının kökten değiştiğini” gösterecek.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Batı üretimi modern, uzun menzilli hassas silahlarla saldırılar gerçekleştirmek, Ukrayna ordusunun kendi başına yapabileceği bir şey değildir. Bunun gerçekleşmesi için ilk olarak Avrupa Birliği veya ABD’ye ait, genel anlamda NATO’nun uydularından alınan istihbarat verilerine ihtiyaç vardır. Ukrayna’nın kendi uydu altyapısı bulunmamaktadır,” diyor.

Putin’e göre bir diğer kritik unsur, bu füze sistemleri için uçuş görevlerinin yalnızca NATO ülkelerinin askerleri tarafından hazırlanabiliyor olmasıdır.

“Ukrayna askerleri bu işlemi yapamaz,” şeklinde konuşan Putin, NATO’nun teknik anlamda nasıl bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

NATO askerlerinin katılımı, sürecin daha ilk aşamasında, uydu istihbaratıyla başlıyor. ABD’nin askeri uydu grubu, aralarında birkaç düzine keşif uydusunun da bulunduğu 400’den fazla cihazdan oluşuyor.

Buna karşın, Avrupa Birliği ve NATO’nun uydu kapasitesi çok daha sınırlı. Ukrayna’nın ise tek bir uydusu dahi yok. Bu nedenle Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, tamamen Batı’dan gelen istihbarata bağımlı durumda.

Bazılarına göre yalnızca istihbarat paylaşımı çatışmaya tam anlamıyla katılım sayılmayabilir. Fakat yalnızca uydu görüntülerini edinmek yeterli değildir. Bu görüntülerin, özel veri işleme merkezlerinde çözülmesi ve yorumlanması gerekir. Dünyada bu tür merkezlerin sayısı oldukça azdır ve hiçbiri Ukrayna’da bulunmuyor.

ABD’de bu tür istihbarat işleme merkezleri arasında National Geospatial-Intelligence Agency (NGA) öne çıkıyor. Fransa’da bu görev Centre d’Expertise de la Défense (CED), İngiltere’de ise Defence Intelligence Organisation tarafından üstleniliyor.

NATO’nun bu işlemleri yürüten kurumları arasında NATO Communications and Information Agency (NCIA), Allied Joint Force Command ve Allied Command Operations (ACO) bulunuyor.

Bu merkezler askeri operasyonları desteklemek amacıyla verileri işleyip analiz eder ve birbirine yedekli dijital iletişim hatlarıyla bağlı. Şu anda bu merkezlerin tamamı, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri adına aktif olarak çalışıyor.

Bu merkezlerde, başta uydu kaynaklı olmak üzere çok çeşitli istihbarat verileri gerçek zamanlı olarak işlenir. İşlenen bu bilgiler, hedefin tam koordinatlarını belirlemek için temel teşkil eder. Bu süreç, askeri terminolojide “hedefleme” (targeting) olarak bilinir ve bir silahın ateşleneceği spesifik noktanın belirlenmesini ifade eder.

Ancak, hedefleme için halka açık harita hizmetleri kullanılabilir mi? Örneğin Yandex Haritalar, Google Haritalar gibi uygulamalardan yararlanılabilir mi? Bu tür platformlarda bazı nesneler coğrafi koordinatlarıyla görüntülenebiliyor. Bu durumda, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Rusya’daki hedefler için bu servislerden yararlanabilir mi?

Teorik olarak, bir altyapı, sanayi veya enerji tesisinin koordinatlarını bu tür harita servislerinden tespit etmek mümkün olabilir. Fakat bu servislerde iki tür kritik veri eksiktir:

Askeri birliklerin durumu: Harita servisleri, askeri birliklerin konumu, havaalanlarındaki uçaklar, deniz üslerindeki gemiler ve hava savunma sistemleri gibi bilgileri sağlamaz. Bu veriler sürekli değişir ve güncel kalabilmek için anlık işlenmesi gerekir.

Yüksek hassasiyetli arazi profili: Füze rotası oluşturulurken yer şekillerine ilişkin yüksek doğrulukta veriler gerekir. Bu, arazinin radar görüntüsü anlamına gelir ve uzun yıllar boyunca hem askeri uydular hem de sivil uçaklar tarafından toplanmıştır. Böyle hassas bilgiler ne Ukrayna’nın elinde ne de halka açık servislerde mevcuttur.

Bu unsurlar olmadan uzun menzilli, hassas silahların görev planları oluşturulamaz.

Örneğin, Ukrayna ordusuna ABD tarafından teslim edilen HIMARS çok namlulu roketatar sistemi üzerinden bu süreci ele alalım. HIMARS ekibinin komutanı, ATACMS füzesini fırlatmak için teorik olarak bir “kırmızı butona” basabilir. Fakat bu aşamaya gelmeden önce, füzeye bir uçuş görevi yüklenmelidir. Aksi takdirde füze, hedefe değil, rastgele bir yere gider.

Bu uçuş görevleri genellikle ne karadaki bir fırlatma rampasında ne de bir uçak kokpitinde hazırlanır. Bu süreç, yukarıda bahsedilen NATO merkezlerinde gerçekleştirilir. Oldukça karmaşık ve zaman alıcı olan bu prosedür, pek çok farklı uzmanlık alanından personelin katılımını gerektirir.

İlk olarak, keşif hedeflerine ilişkin NATO uydu verileri Ukrayna karargahına iletilir. Hangi hedeflerin vurulması gerektiğine karar verilir.

HIMARS kontrol merkezlerinde görevi yerine getirecek özel fırlatıcıyı seçerler. Tüm bilgi alışverişi başta Link-16 olmak üzere güvenli NATO dijital iletişim hatları üzerinden gerçekleştirilir.

HIMARS füze sistemi, ateşleme noktasına ulaştığında, GPS yardımıyla fırlatma platformunun konumu santimetre hassasiyetinde belirlenir.

Ayrıca, yönelim açısı (kuzey, güney, vb.) derece kesirleriyle tespit edilir. Bu bilgiler, NATO’nun veri işleme merkezlerine gönderilir. Bu merkezlerde, alınan verilere dayanarak uzmanlar, füzenin belirli bir uçuş sırasında izleyeceği rotayı kontrol eden bir uçuş görevi (flight mission) oluşturur.

Bu görev, genellikle Amerikan askerlerinden oluşan NATO personeli tarafından hazırlanır.

Oluşturulan program daha sonra HIMARS ekibine geri gönderilir. Sistem komutanı, uçuş görevini aracın bilgisayarına yükler ve füzenin fırlatılmasını sağlar.

Bazı NATO füze sistemlerinde, ekip komutanları hedef koordinatlarını doğrudan kokpitten girebilir. Fakat bu durumda bile, uçuş görevi otomatik olarak aracın bilgisayarı tarafından oluşturulur.

Dahası, bu sistemler, füzeyi NATO ülkelerinin topraklarına yönlendirecek bir hedef bilgisi girilmesine izin vermez. Eğer füzenin menzili genişletilecek veya belirli güvenlik kilitleri kaldırılacaksa, bu işlem sadece NATO’nun kontrol merkezlerindeki uzmanlar tarafından yapılabilir.

Storm Shadow seyir füzeleri, Su-24 bombardıman uçakları veya F-16 savaş uçaklarından fırlatılabilir. Bu durumda, fırlatma noktasının sabit değil, hareketli olması önemli bir fark yaratır.

Ancak seyir füzeleri, rotalarını radar tabanlı arazi haritasına göre düzenleyebilir. Ayrıca, hedefin fotoğrafına sahip olan bu sistemler, fırlatma noktasındaki hata veya zamanlamadaki sapmaları telafi edebilir. Buna rağmen, pilot ya da uçak mürettebatı füzelerin nereye ve nasıl uçacağını belirleyemez.

Sonuç olarak, HIMARS ve benzeri sistemlerin Ukrayna’daki operatörleri, lojistik ve teknik destek personeli olarak görev yapıyor. Görevleri fırlatma platformunu belirlenen noktaya ulaştırmak, kendi koordinatlarını tespit etmek ve bu bilgileri kontrol merkezine iletmek ve hazır uçuş görevini aldıklarında, sadece “Enter” tuşuna basmaktan ibaret.

Gerçek hedef seçimi ve uçuş görevinin hazırlanması süreci tamamen NATO personelinin, çoğunlukla da Amerikalı askerlerin kontrolünde. Bu, NATO’nun Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan katılımının en net göstergesi.

İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat: Rusya’dan hangi karşılık beklenebilir?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English